@slnbs
|
Duvarlara hapsedilmiş kelepçelerin bıraktığı kan izlerini takip edin. Her bir kelepçenin farklı bileklere sahiplik ettiklerini unutmayın. Etrafı kaplayan farklı kokular farklı bileklere ait. Kiminin ağır, kiminin ise çaresizlik içinde kaybettiği o saf duygularının kokusunu alamıyorsanız eğer, burayı hemen terkedin.! Kulaklarıma dolan gür sesin sahibi bay Dony'den başkası değildi. Uzunca bir süre bekledi ve devam etti bay Dony. -Bu kelepceler yüzyıllar öncesine ait, farklı kelepçe, farklı hikaye.' İsteksizce duvardaki küf tutmaya yüz tutmuş kelepcelere kaydı gözlerim.Ve her bir kelepcenin bırakmış olduğu kan lekelerine. Şerit halinde yan yana özenle dizilmişti. Her bir kelepcenin altında sahibinin ismi yazıyordu. -Bunların anlamı nedir bay Dony? dedi tanımadığım bir ses. -Bunların anlamı, dedi ve duraksadı bay Dony. 'Özel insanların özel ölümleri. -Çok garip, diye fısıldadı biri. Gecenin karanlığına çöken bu ses sanki bir şeylere anlam vermeye çalışıyor gibiydi. Çatallı ama bir o kadar da soğuk sesi geceye uyan en güzel tındı bu salonda. Benim ürpermeme neden olan o karakteristik ses herkesi etkisi altına almıştı. Kulağımıza anlatılan korkunç bir masalın, biraz sonra mutsuz sonla biteceğinin habercisi gibiydi. -Jack!, diye tısladı bay Dony. Bedenini yavaşça hareket ettirdi ve sırtını kelepcelere dondu. Heybetli bir vücudu vardı. Siyah takımının içinde dimdik duruyordu. Yüzü solgun ama donuk. Hareketleri yavaş ama temkinli. Gözlerini tek tek üzerimizde gezdirdi ve bir noktada buna son verdi. Bulmuştu iste Jack'i. Salona yayılan loş ışığın altinda bile olsa kaçmıyordu gözlerinden. Bir savaşçı edasıyla bakıyordu sanki. Bası dik korkusuz. Hiç düşünmeden devam etti Jack. Sesinde ne bir korku vardı ne de tereddüt. -Yüzyıllar oncesine ait işlenen cinayetleri nasıl da gözler önüne sunabiliyorlar şaşırıyorum.. Ortamda yayılan fısıldaşmalar gittikçe büyürken doğruldum ve Bay dony'in göz hapsine aldığı Jack'i takip ederek görmeye çalıştım, fakat karanlıktan başka bir şey göremedim. -Çık dışarı, diye mırıldandı bay Dony. Çık ki canimiz acımasın. -Nasıl yani? diye araya girdi Suzy. Sesindeki istemsizce çıkan tiniyi engelleyememis bir edayla konuşmuştu. Korkudan gerilen vücudu dikilmiş, hafif açılan gözlerini bay Dony'e yönelterek devam etmişti. 'Cinayet mi ? Bundan polisin haberi var mi ?' Ve sonra bir kahkaha. Yine Jack'ten. Salona yayılan ses pürüzsüz ama acımasız. Ya da tehditkar. Bay Dony'e karşı ortaya atılan büyük bir iddia. "Hadi" diyordu sanki kahkası. "Çık bakalım bu işin içinden." Gözlerimi karanlıkta son kez gezdirdim ve sakin kalmaya dikkat ederek arkama yaslandım. Kulaklarıma dolan Jack'in sesini duymamaya çalıştım. Oturduğum yerde biraz daha yayıldım ve terleyen avuç içimi kimsenin görmesini istemiyormuş gibi hızlıca pantolonuma sildim. Hayır dedim içimden. Buraya nasıl girdiysen öyle çıkacaksın. -Seninle ne konuşmuştuk Suzy? diye soru yöneltti bay Dony. Ellerime verdiğim ilgimi bay Dony'e çevirdim ve Göz hapsine aldığı bakışlarını Jack'ten ayırıp, yavaş yavas Suzy'e dikmesini izledim. 'Polis yok!' Sesi yumuşak çıkmıştı. Görüntüsü sakin, ama bir o kadar da karşısındaki insana güven vermeye çalışır gibiydi. Fakat sağ gözünün altındaki o derin çizik, görüntüsüne tezat bir şekilde olabildiğince gerilmişti sanki. Jack'in olası bir hamlesine karşın gardını almış bekliyor gibiydi. Bay Dony'in sözlerinin altında yatan imayı anlayan Suzy ise kasilan bedenini yatıştırmak zorunda kaldı ve arkasına yaslandı. Yardım ister gibi etrafına bakındı bir süre. Bir bir insanları inceledi, ve kimseden beklediği ilgiyi göremeyince kabullenip susmak zorunda kaldı. Bense, bu salona gelirken her adımım korkularına anlam vermeye çalışan Suzy'nin itirazlarına eşlik etmiş, sonra da bay Dony tarafından susturulup buraya oturtuluşunu izlemiştim. İşte oradan tanıyordum Suzy'i. Hem korkak hem fazla cesur. -Jack! diye seslenildi bu sefer. Tanımadığımız diğer bir ses daha odada yankılandı. Kalın ve güçlü. Salona acilmiş kapının önünde, karanlığın tam gölgesinde durmuştu. Aydınlığı değilde karanlığı seçer gibi. Uzun bir boyu geniş bir omuzları vardı. Yıkılmaz bir heykel gibiydi. Karanlık salonda gezdirdi gözlerini ve Jack'in yüzüne düşen ışık sayesinde onu görebildi. Sanki kapıdan gelen ışık bile Jack'i göstermek ister gibi sadece onun üzerinde durmuştu. Gülümsedi Jack. Ama bu sefer ki farklı. Tehdit boyutundan eser yok. Sevgiyle baktı arkasındaki kişiye ve onunla göz göze geldi. Hafifçe elini kaldırdı ve selam verdi oturduğu yerden. -Kardeşim, dedi. İçten. Çok içten. Bütün salon sustu ve ilgisini kapıdaki kişiye çevirdi. Bay Dony bile. Herkes ağzından çıkacak kelimeye odaklanmış gibi. -İki yıl oldu, diye devam etti kapıdaki kişi. Sanki bir şeylerden şikayet eder gibi bıkkın bir ifadeyle sadece Jack'e bakıyordu. Döndüm ve yüzüne düşen gölgeye aldırış etmeden onun yüzünü süzdüm. Soğuktu. Çok soğuk. Baska hiç bir ifade bulamazdınız, arasanız yüzünün bir santiminde bile. -İki yıl boyunca Bay Dony'e sıkıntı çıkartıyorsun dedi. Durdu, nefes aldı ve gidelim diye ekledi. Kimseyle göz teması kurmadı.Bir kere bile bakışları bay Dony'e uğramamıştı mesela. Sanki bir şeylerin önüne geçmek ister gibi kısa kesti ve hızlı adımlarla salonu terketti. Buradan hemen uzaklaşmak ister gibi, ve Jack'in arkasından geleceğine eminmiş gibi. -Çok sıkılmıştım zaten diye mırıldandı Jack ve ayağa kalktı. Sanki bütün salona göstermeye çalışıyordu ihtişamlı bedenini. Uzundu. Ama ne onun kadar uzundu, ne de onun kadar genis omuzları vardı. Sadece benziyorlardı. Özellikle bakışları. Aynı bakıyorlardı sanki. Tepkisiz, soğuk, sert. Son kez bay Dony'e çevirdi gözlerini ve açık kapıdan geçerek gözler önünden kayboldu. Bizse bakakaldık arkalarından. Bay Dony'in yaptığı gibi. *** -Bakın çok büyük bir hata yapıyorsunuz, dedim bay Dony'in arkasından ilerlerken. Konferans salonundaki toplantı biter bitmez peşine takılmıştım. -Ne gibi bir hatadan bahsediyorsunuz bayan soft? -Belinda, dedim. Soyisimimle hitap etmesinden rahatsız olmuştum. "Adım Belinda bay Dony. " "Pekala Belinda," dedi ismimi bastırarak. Yürümeyi kesti ve bana döndü. "Nasıl bir hata yapmış olabilirim onu düşünüyorum." Bakışları merak doluydu. Biraz da bıkkın bir ifadesi vardı. Sabahtan beri bircok kişiyle uğraşmış, ve üslubunu bozmadan devam etmişti. Belkide bu onun icin zordu. Yorgundu. Bu her halinden belliydi. Fakat korkutucuydu da. Yakından cok daha korkutucu. Çekindim bir süre, ve cümlemi kendi içimde toparlamak icin duraksadım. "Benim burada olmam için bir nedenim yok," diye başladım cümleme ama, bana bakan keskin bakışları altında nasıl devam edeceğimi bilemedim. "Beni burada boşuna tutuyorsunuz." "Bu alışık olduğumuz bir durum." Gözlerini etrafta gezdirdi ve yanından selam verip geçen ogrencilerine gülümsedi. "Kalbullenmek biraz zamanını alabilir." Omuzlarımın çöktüğünü hissedince "Bir yanlışlık olmalı." dedim. Ama bay Dony'in beni dinlemediğini hissettim. Öğrencilerine verdiği ilgiyi bana çevirdiğinde gülümsedi ve "size bir kahve ısmarlamayı çok isterim." dedi. Ardından arkasını dönüp ilerlemeye devam etti. Sonrası için bir konuşma daha yaşanmadı. Bu tür itirazları zaten çok duyuyordu. Odası her gün gücünü bulamayan öğrencilerin sitemleriyle dolup taşıyordu. Bu onun icin yeni bir şey değildi. Uzun ve dar koridorları arka arkaya geçtikten sonra odasına ulaştık. Devasa büyük masasına oturdu ve arkasına yaslandı. Sanki tüm yükünü altındaki koltuğa verircesine derin bir nefes verdi. Bu günü de atlattım der gibiydi. -Babanız David, benim yakın bir arkadaşımdı bayan Soft diye söze başladı bay Dony. Yine soyisimimle hitap etmisti. Bu sefer sustum. Bir daha rahatsız olduğumu belirtmeme gerek olmadığını düşündüm. "Emanetine en iyi şekilde bakacağımdan hem ona hem de kendime bir söz verdim." Gözlerime dolan yaşlara inat gülümsedim ve "bu kırıcıydı." dedim. Babamın neden bay Dony''den böyle bir şey istediğine anlam veremedim ama, ben kimsenin emaneti değildim. -Anlıyorum diye konuştu bay Dony. Bakışları yumuşamıştı. Sanki ne hissettiğimi anlamış gibiydi. Cektim gözlerimi ondan. Aksi takdirde her an ağlayabilirdim. "Demek istediğim-"diye devam edecekken sustum birden. Duvara asılmış resim çerçevesine takılmıştı çünkü gözlerim. Ve gözlerimin içine gülerek bana bakan babama. Bay Dony'nin boynuna dolamıştı kollarını. Çok içten gülüyorlardı. Bir adam daha vardı yanlarında ama onu tanımıyordum. Hatıra olarak asmış olmalıydı duvarına bay Dony. Çünkü bir daha öyle bir fotoğraf ortaya çıkmayacaktı. Bay Dony''in sevdiklerine değer verdiğini gösteren bu küçük detay beni biraz rahatlattı. Endişemi ve korkularımı saniyelik götürdü. Babamın resmini görmek bana buradaymis gibi hissettirdi. Geçtiğimiz her bir koridor o koktu. Ve gülen yüzü gözlerimin içine burada yalnız değilsin der gibi baktı. -O gece mezuniyet gecesiydi. Sanırım çok içmiştik. Gerisini hatırlamıyorum bile. Bay Dony'in sesiyle çıktım o duygudan. Tekrar gerçek hayata döndüm. Babamın olmadığı hayata. Gülümsedi bay Dony. Fakat o gülümsemenin altında ki duyguyu çözemedim. Derin bakan gözlerini yere sabitlemişti. "Daha fazlasını bilmek istemiyorum." diye mırıldandığımı duyan bay Dony, uzun bir süre düşündü ve nihayet buna bir son verdi. "Ne diyorduk?" dedi bana dönerek. Anlayışlı davranışı karşısında ona minnet duydum. "Burada kalmak istemiyorum," dedim. "Benim özel bir yetenegim yok. Hiç olmadı." -Oda numaran, dedi ve duraksadı bay Dony. Beni hiç duymamış gibi davranıyordu. Elini tablete götürerek bir iki tuşa bastı ve hatırladığına dair kafasını salladı. '511 bayan Soft.' -Hadi ama! dedim sakin kalmaya çalışarak. 'Beni anlamıyor musunuz?' -Baban yaşadığı süre zarfında neden buradaydı bayan Soft? diye soru yöneltti bana. Sakin konuşuyordu. -Öğretim görevlisi olduğunu sanıyordum, dedim hiç düşünmeden. Yanı herkes babamı oyle tanıyordu. Profesör Soft diye seslenirlerdi ona. -Bu doğru, dedi bay Dony. 'Senin gibi özel öğrencilere ders veriyordu.' -Ben özel değilim, dedim. -Baban özel bir insandı, bayan Soft. 'Bunu bilmiyor olmanız beni şaşırtıyor.' Doğru diyordu. Babam bana bu durumdan hiç bahsetmemişti. Ta ki liseden mezun olduğum gece babamın görev yaptığı bu yerden mektup aldığımda annem bir şeylerden bahsetmek istemiş, ağzında bir şeyler gevelemiş orada öğreneceksin zaten demişti. -Bay Soft neden sizden böyle özel bir şeyi saklamış olabilir peki?, diye soru sormaya devam etti bay Dony, fakat ona verecek bir cevabım yoktu. Çünkü bilmiyordum. Onun yerine ben soru yönelttim bay Dony'e. -Babamın nasıl özel bir yeteneği vardı bay Dony? Merakla kendisine baktım. -Bilemiyorum dedi düşünceli bir şekilde. Ellerini yeni çıkmaya başlayan sakallarında gezdirdi. 'Bize bundan hiç bahsetmedi. Bilmemizi istemiyordu çünkü, dedi ve duraksadı. -Çünkü ? diye devam ettim. Cevabını bilmek istiyordum. -Çünkü bir öğretim görevlisi özel yönünü kimseyle paylaşmanın doğru olmadığını savunur. Özelikle öğrencilerle. Öyle bir zorunluluğu yoktur. Hiç olmadı. -Bu haksızlık, dedim bay Dony'e. -Senin şanssızlığın babanın öğretim görevlisi olması, bayan Soft. O yüzden korkarım ki sana yardımcı olamayacağım. -Yanlış düşünüyorsunuz bay Dony dedim. Bir iki adım daha attım ve masasına yaklaştım. 'Beni buradan çıkartarak yardımcı olabilirsiniz.' Bir ihtimal denediğim bu teklif karşısında bay Dony gülümsedi ama, olumsuz anlamda sallanan başı bütün umutlarımı yerle bir etti. -Üzgünüm bayan Soft. |
0% |