Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Bölüm 3

@slnbs

Annemle vedalaştıktan sonra bay Dony''in isteği üzerine, Diana'yla birlikte toplantı salonuna gelmiştik. Calla giderken boynundaki kolyesini elime tutuşturduğunda kötü bir gün geçirdiğim zaman ondan destek almamı söylemişti. Yeşil zümrüt taşından yapılan bu kolye Calla'nın babasının bir hediyesiydi ve bu annem için oldukça önemliydi. Ne durumda olursa olsun boynundan asla çıkarmazdı. Elimde tuttuğum kolyeyi boynuma geçirdim. Onu kaybetmekten korkuyordum. Toplantı salonu küçük ve karanlıktı. Aynı zaman da soğuktu da. İç ürpertici bir yönü vardı. Salonun ortasına uzun ama dar bir masa yerleştirilmişti. Tavana monte edilen avize, masanın ortasına doğru uzatılmıştı. Filmlerde gördüğüm sorgu odalarına benziyordu.

Bay Dony içeri girdi ve masanın başına oturdu. Siyah takım elbise giymişti. Ceketinin içindeki beyaz gömleğini boğazına kadar iliklemişti. Kol düğmeleri karanlık odada bile parlıyordu. Elindeki dosyayı masasına koydu ve "oturun lütfen" dedi. Diana'nın yanındaki sandalyeyi çektim ve oturdum. Bay Dony, herkesin yerine yerleşmesini sabırla bekledi.


"Edis nerede?" Sesi tok çıkmıştı.


Toplasan 10 kişilik bir masadan oluşuyordu. Gözlerini dosyasından ayırdı ve tek tek yüzlerimizi inceledi.


"Birazdan burada olur." Çaprazımda kalan Jack'e baktım. Suratı asıktı. Sanki odaya girmeden önce bir şeyler yaşamış gibiydi. Mutsuz duruyordu. Sarı saçları ensesine kadar uzanıyordu. Deri gömleğinin bir kaç düğmesini açmıştı. Boynundaki zincir kolye her hareketinde yakasından dışarı çıkıyor, Jack tarafından tekrar yerine konuluyordu. Konferans salonunda yaptığı o konuşmadan sonra burada olması beni şaşırtmıştı. Göz teması bile kurmamışlardı. Halbuki salonda bay Dony''in varlığından bile rahatsız gibiydi. Alaycı konuşuyordu.


Kapı hızlı bir şekilde açıldı ve karanlığın altındaki silüet içeriye doğru yürüdü. Kimseye bakmadı. Elindeki kahvesini masaya koydu ve tam karşıma yerleşti. Kolundaki saate baktı.


"2 de dersim var." dedi uyarır bir tonda. Duvardaki saate baktım. Yarım saati vardı. Beklenilen Edis işte gelmişti. Bay Dony masanın üzerine yerleştirilen düğmeye bastı ve "O hâlde başlayalım". dedi. Loş ışığın altındaki ifadesiz yüzler gün yüzüne serildi. Bana bakarken yakaladım onu. Çekmedi gözlerini benden. Karanlığın altında da beni izliyordu. İfadesi donuktu. Parmakları hafifçe masada ritim tutuyordu.


"Extraviarse ile ilgili gelişmeler var mı ?"


Bakışmamıza bir son vererek Bay Dony'e baktım. Dosyasının içinden çıkardığı defterini önüne koydu ve kalemini eline alarak bir şeyler karaladı.


"Korkarım ki hayır." dedi Diana. Odaya geldiğimizden beri ilk defa konuşmuştu. Mahçup bir şekilde başını iki yana salladı.


"Bay Hones'in rüyasına giremiyorum. Ne yaptıysam olmadı."


"Yeteneğin günden güne kötüleşiyor gibi." Bay Dony'in dudakları kıvrıldı. Diana'yı küçümsemişti.


"Edis?" diye sordu bay Dony. Gözlerini Diana'dan çekmemişti.


Edis sırtını yasladığı sandalyeden çekti ve kahvesinden bir yudum aldı. Diana'nın aksine rahat davranıyordu.


"Bay Hones saklanıyor. Diana'nın rüyasına girebilmesi için ilk önce ortaya çıkması gerekiyor." Bay Dony Diana'ya bakmayı kesti ve arkasına yaslandı. Elini alnına koyarak hafifçe sıktı.


"İşte bu çok kötü."


Diana'nın kasılan bedeni rahatladı ve Edis'e minnet dolu bakışlarını gönderdi. Onu kurtarmıştı.


"En son Etiyopya'nın kuzey tarafında gördüm. Sefil bir haldeydi. O kabileye özgü kıyafetlerden giymişti. Ayağında ayakkabısı bile yoktu." Diana başını hafifçe yana eğdi ve gördüklerini anlatmaya devam etti.

"Onlar gibi konuşuyor onlar gibi davranıyordu. O gece çok sarhoştu. Oynuyor eğleniyordu. Onu ordan ayıran tek farkı ten rengiydi. Siyahilerin içinde parlıyordu."


"Bu olay ne zaman yaşandı ?" diye sordu bay Dony. Merakla Diana'yı dinliyordu.


"Bir ay kadar oluyor. Fakat bir sorun olduğunu düşünüyorum." dedi Diana. Gözlerini tereddüt ederek bay Dony'e çevirdi.


"Rüyasında beni farketti ve kaçmayı başardı. Bu bir ilk oluyor."


"Bu imkansız."dedi bay Dony. Eğildi ve yüzünü Diana'nın yüzüne yaklaştırdı. Korkunç bakışlarını üzerinde gezdiriyordu.


"Atladığın bir şeyler olmalı."


Diana yerinde kipirdandi ve bay Dony'den uzaklaşmaya çalıştı. Rahatsız olduğunu dile getiremiyordu. Bay Dony''e gör öyle bir hakkı da yoktu zaten.


"Doğru söylüyor." diye araya girdi Jack. "Dışa aktardığı heyecan ve kalp atışında artış gibi semptomlar kişinin gerçekliğini sorgular."


Bay Dony eğilen vücudunu dikleştirdi ve arkasına yaslandı. Bakışlarını bir kere bile Jack'e çevirmemişti.


"Gerekirse guneyde ki Fortalezalara haber gönderin. Bay Hones en kısa sürede bulunacak." Gözlerini masadaki kendisi için çalışan diğer insanlara çevirdi. Verilen bu emir size der gibi bakıyordu. Yanımdaki Diana'ya doğru eğildim ve sessizce fısıldadım.


"Fortaleza'da ne ?"


"Biz özel insanlara verilen bir diğer ad." dedi Diana sessizce. Tepkisiz bir şekilde karşısına bakıyordu. Şokta gibiydi.


"Kurultaydan mail geldi efendim." 30'lu yaşlarında bir bayan Bay Dony'in yanına oturmuş önündeki bilgisayara bakıyordu. Bakır saçları beline kadar gelen bu kadın, Parmaklarını sürekli klavyenin üzerinde gezdiriyordu. Hangi konumda olduğu belli olsun diye yakasına asistan yazılı bir kart yapıştırılmıştı.


"Nedir?" diye sordu bay Dony. Gözlerini kadına kilitledi ve ondan gelecek cevabı bekledi.


"Yeteneğini bulamayan öğrencilerimizin gün geçtikçe sayısı artıyor." Kadın gelen maili aktarmaya devam etti.


"Onlar için ceza talep ediyorlar. Böylece sürecin hızlanacağını düşünüyorlar."


"Zaten bedelini canlarıyla ödemiyorlar mı?" diye araya girdi Edis. Sert konuşmuştu.


"Nasıl yani?" dedim. Bana dönen bütün gözleri üzerimde hissediyordum.


"Yeteneğini bulamayan, ölüyor mu?" Sesimin yüksek çıkmasına engel olamadım. Yaşadığım hayal kırıklıklarım gittikçe artıyor, her geçen gün daha da çok bana yük olup batıyordu. Gözümde çığ gibi büyüyor korkunç bir hal alıyordu.


"Çok büyük tepkiler veriyorsunuz bayan Soft." dedi bay Dony. Benim aksine kendisi sakin konuşuyordu.


"Yerinde olsam burayı hemen terkederim."


"Edis!" diye bastırdı bay Dony.


"Burası sıradan bir yer değil." Bay Dony'in gözleri bana dönmüştü. Sinirli bakıyordu.


"Elbet her şeyin bir bedeli var." Sustum. Söyleyecek bir şey bulamadım. Oturduğum yerde daha da küçüldüm.


"Ne bekliyordun?" dedi Jack. Ellerini saçlarından geçirdi ve onları havada karıştırdı.


"Burası oyun parkına benziyor mu?"


"Hiç birimiz 5 yaşında değiliz. Hepimiz olgun insanlarız ve bence bayan Soft bunu kavrayacak bir yaşta." dedi bay Dony ve bıraktığı kalemi eline alarak karalamaya devam etti.


"Belinda Soft. Profesör Soft'un kızı. Kurultayın da isteği üzerine bu sene bizimle olacak. Ona gücünü bulması için arkadaşlarımız elinden gelen yardımı gösterecektir." Bay Dony karalamaya bir son vererek bana baktı.


"Bütün sınıfın burada olacağını düşünüyordum." dedim imasını göz ardı ederken. Yeni gelenlerden sadece ben vardım.


"Buraya sadece kurultayın seçtikleri girebilir bayan Soft." diye açıklamada bulundu bay Dony''in asistanı. Gözlüklerin üstünden bana baktı ve gülümsedi.


"Bu da sizin özel olduğunuzu gösterir."


"Daha yeteneğini bilmeyen bir kızdan ne bekleyebiliriz. Bırakalım gitsin." Umursamaz konuştu Edis. İzin verseler hemen şimdi beni kolumdan tutup dışarı atacaktı.


"Eminim en kısa sürede bize bir yararı olacaktır. Aksini düşünmek beni üzer." Gülümsedi bay Dony. Cümlesinin altında yatan imayı bence herkes anlamıştı. Bana döndü ve 'herkesin seni tanımasına izin ver.' diye devam etti. Uyuşan bacağımı diğer bacağımın üzerine attım ve sakinleşmek için bir süre bekledim. Olayları sindirmeye, allak bullak olan beynimi rahatlatmaya çalıştım.


"Kolay bir çocukluk geçirmedim. Ne demiş Edgar Allan poe: Gördüklerinizin yalnızca yarısına inanın, duyduklarınızın hiçbirine.


Ben hayatım boyunca ne gördüklerimi görmüş gibi, ne de duyduklarımı duymuş gibi yaptım. Saklandım. İçime kapandım. Yalnızdım. Baba hasreti çeken küçük bir kız çocuğu olarak büyüdüm." Sesim titriyordu. Bunları anlatmak benim için kolay değildi.


"San Diego'nun en büyük ve en yoğun devlet hastanesinde çalıştı Calla senelerce. Hemşireydi. Benimle zaman geçirmek için hep gece vardiyasını seçer, ben uyuyunca giderdi. Sabahlara kadar çalışır eve yorgun bir şekilde dönerdi. Bana hem anne hem de baba olmuştu."


Ama okul çıkışıma hiç yetişememisti. Ne annem gelebilmişti, ne de babam. Ben okuldan eve gelene kadar uyur beni görünce hemen kalkardı. Güzel vakit geçirirdik Calla'yla. Anne kız özgürdük. İstediğimiz yere gider istediğimiz yerde yemekler yerdik. Gezer eğlenirdik. Annemin gideceğini bildiğimden gece olsun hiç istemezdim. İçten içe korkuyordum ama ona hiç belli etmemiştim. Annemin beni bırakacağı bir bakıcıya ihtiyacı vardı ama bunu karşılayacak maddi gücü yoktu. Beş yaşından beri küçük kızını evde yalnız bırakıp gitmek onun içinde kolay değildi. Ama çaresizdi. Tek başınaydı. Kimsesi yoktu. Annesi ve babası babamla evlendiği gün onu evlatlıktan reddetmişlerdi.


"Zamanla yumuşarlar sanmıştım, ama olmadı." demişti arkadaşına Calla. Kahve içiyorlardı ve dertleşiyorlardi. Belinda'nın onu dinlediğinden habersizdi. Şimdi ise yine aynısını yapıyordum. Calla geldiğinde ona bağırmak istedim. Bana bundan nasıl bahsetmezsin diye yüzüne haykirmak istedim. Ama yapamadım. Yine görmezden geldim. Yine duymadım söylenilenleri. Çünkü nasıl unutabilirdim benim için yapılan onca fedakarlıkları.


"Benim asıl öfkem babama." diye kestirip attım devam edemeyeceğimi anladığımda. Beni böyle tanıyıp zavallı olarak hatırlamalarını istemedim.


"Senin şanssızlığın babanın öğretim görevlisi olması." dedi Diana. Dirseklerini masaya dayamış bana bakıyordu.


Bay Dony''in sözleri geldi aklıma oda aynısını söylemişti.


"Benim şanssızlığım sadece öğretim görevlisi olması değil." dedim üzgün bir şekilde. "Asıl benim şanssızlığım babamın yok olması."


Sustu Diana. Hiçbir şey diyemedi. Gözlerimdeki kırgınlığı kim olsa görebilirdi.


"Babanın özel yeteneği neyse seninde o dur." dedi bay Dony.


"Bu bir kural. Farklı olamaz." Diana elini bacağıma koyarak hafifçe sıktı.


"Endişelenme birlikte halledeceğiz."


"Çok sıkıcı bir hikayeydi." Edis biten kahvesini aldı ve yerinden kalkarak odadan dışarı çıktı. Edis'in ifadesi karşısında kendini tutamayan Jack ise kahkaha attı. Başını iki yana salladı. Kardeşi çok acımasızdı. Muhtemelen öyle düşünüyordu.


Bay Dony kısa bir süre bana baktı ama herkes gibi oda bir şey demedi. Konuşulanlara son noktayı koymanın en iyi


yolu Masadaki düğmeye basmak olarak düşündü.

Ve böylece karanlığın altında kalan yine ifadesiz yüzler oldu.

Loading...
0%