Yeni Üyelik
9.
Bölüm

Bölüm 9

@slnbs

Baba kelimesi bir cocugun hayallerini süsleyen tek kelime. Eğer cinsiyetiniz erkekse onun gibi sakallarınız çıksın, onun ki kadar uzun boyunuz olsun, ve bir baba kadar güçlü olayım istersiniz. Ama eğer cinsiyetiniz kızsa tüm duygular burada başlar. Siz babanızı örnek almak yerine babanız size karşı bir şeyler öğrenmek zorunda kalır. Sizi incitmemeye, kibar olmaya ve el üstünde tutmaya çalışır. Onun yanında 'bir kralın prensesini kanatlarının altına alıpta onu tüm kötü siperlerden korumaya çalıştığı gibi' sizi koruduğunu hissedersiniz. Bense, bunca zaman babam için bir şeyler öğrenmekle ve ona nasıl daha yakın olabilirim diye düşünmekle geçirdim yıllarımı. Benim hayatımda beni hüsrana uğratan bir babam, ve beni her seferinde yıkıldığım yerden kaldırmaya çalışan ise koca yürekli bir annem vardı. Şimdi ise karşımda bana korkuyla bakan bu adam, beni hem hüsrana uğratmıştı hemde kaldırmak için çabalamıştı. Ellerimin üzerinde olan elleri belki korkudan, belki de yakalayamayacağının vermiş olduğu o adrenalinden buz gibi olmuştu. Ama aynı o compton sokağındaki gece gibi beni tehlikeden yine çekip almıştı. Kollarımdan tutup hızla beni yukarı çektiğinde düşmemek için ona sıkıca tutundum. Kollarım istemsizce omuzlarına dolandığında yüzlerimiz arasındaki mesafe azaldı ve göğüslerimiz hızla aşağı yukarı hareket etti. Nefes nefese kalan bu adam soluklanmak yerine kollarını belime daha çok sararak gözlerini gözlerime kenetledi. Dünya durdu, bütün sesler kesildi. Rüzgar daha şiddetli esmeye başladı, kuşlar civildamalariyla ortama neşe kattı. Sahne ışığının altındaki iki genç birazdan dans etmeye başlayacakmışçasına şehvetle birbirine bakmaya devam etti. Ve birazdan büyük bir alkış sesleri etrafa yayılacak gibi içim heyecanla doldu.

 

"Belinda!"

 

Üzerimize tutulan sahne ışığının söndüğünü ve bir anda etrafın karardığını hissettim. Sanki dünya kaldığı yerden dönmeye devam etti, etrafa yayılan sesler çoğaldı. Alfro'nun sesi beni girdiğim bu hayal dünyasından çıkarttığında hızla Edis'ten ayrıldım ve arkadaşımın beni kucaklamasina izin verdim. Nefes nefese geri çekilirken beni iyice süzdü ve iyi olduğumdan emin olmak istedi.

 

"Nerede o lanet herif!"

diye kükredi. Beni kendinden uzaklaştırdı ve etrafına bakınıp sarhoş adamı aradı. Karanlık ortamda kimseyi bulamayınca bana döndü. Gözlerindeki pişmanlık büyüdü, mahçup bir ifadeyle dudaklarını sarkıttı.

"Özür dilerim Belinda.. Yalnız kalmak istediğini düşünerek hata ettim." dedi.

 

Alfro'nun küçük yüzünü ellerimin arasına alarak ona gülümsedim.

"Senin suçun değildi Alfro," dedim.

"Bu aralar duygusal ve düşüncesiz davranıyorum.. sizi korkuttugum için üzgünüm."

 

Alfro'nun hemen arkasında duran Diana ilk önce Jack ve Edis'i süzdü sonra bana baktı.

"Evet, bizi korkuttun Belinda." diye sitem etti. Saçları dağılmış alnı boncuk boncuk terletmişti. Kamp yerinden buraya kadar Alfro'yu takip etmiş ve nefes nefese kalmıştı. Alfro beni kollarının arasına bir kez daha alıp sarildiktan sonra Edis'in bize bakan anlamsız bakışlarını farketmiş olacak ki "bunlarda kim?" diye sordu. İstemsizce kaşlarını çatmıştı.

 

"Bunlarda?" Jack gülerek Edis'le kendisini gösterdi.

"Bunlar senin bir gece yarısı tek bıraktığın kızı korumak için buradalardı dostum."

 

"Gece yarısı tek bırakan sadece Alfro olmamalı." diye laf çarptı sinirle Diana. Edis ve Jack'in neden burada olduklarını merak ediyordu.

 

"Bu da ne demek?" Alfro sinirle bana döndüğünde ellerini tuttum.

 

" Sonra konuşalım desem?" dedim yalvaran bir sesle.

"Olur mu?" Alfro isteğim üzerine biraz yumuşamış olacak ki konuyu daha fazla uzatmadi.

 

İlerleyen saatte kampta durmamızın güvenli olmadığı konusunda bir karar kıldık ve hepimiz bizim evin bahçesine doğru bir adım attık. Yolda Edis ve Jack'le tanışan Alfro'nun biraz olsun sinirleri yatışmış, Diana'nın hepimizin çok iyi birer arkadaş olduğumuzu ima eden cümlelerine inanmıştı.

 

"Edis, seni tekrar görmek ne güzel." Calla gülerek bahçeye adımını attı ve Edis'i kollarının arasına alarak onunla selamlaştı.

Edis'in ilk defa samimi bir şekilde gülümsediğini ve kollarını Calla'nın sırtına doladığını şaşkınlıkla izledim.

 

"Edis'le tanışıyor musunuz?"

 

Calla Edis'e kucak dolusu sevgisini ilettikten sonra geri çekilerek bana gülerek baktı.

"Baban ve Edis buraya çok kez geldiler tatlım. Babanın en değer verdiği öğrencisi Edis'ti." Alnındaki uzayan kahküllerini gözlerinin önünden çektikten sonra merakla Edis'e döndü.

"Baban nasıl, onu Profesör Soft'un cenazesinde göremedim."

 

Edis'in yüzündeki samimi gülüş yok olduğunda

"Babam, aramızda değil efendim." diye konuştu. Sesindeki boğuk tüm cümlesini ortaya dökünce Calla ellerini şaşkınlıkla ağzına götürdü ve Edis'ten özür diledi.

 

"Bunu Bilmiyordum. Çok üzüldüm."

 

***

Bu filmi her zaman merak etmişimdir." Diana yastığa elleriyle düzen verdikten sonra üzerine oturdu ve Alfro'nun bahçeye kurduğu duzenekteki filmi inceledi.

 

"Film izlemeyi sevmediğini söylerdin." Jack inanamayarak Diana'ya baktı ama kendisinin kaale alınmadığını görünce önüne dönmek zorunda kaldı.

 

Annemle vedalaştıktan sonra Alfro'nun film gecesi yapalım ısrarına yenik düşerek evinin bahçesine geldik. Edis ve Jack en başta gelmek istemeseler de Jack'in ani bir kararla merak ettiği yönündeki konuşmaları Edis'i de buraya sürüklemek zorunda bıraktı.

 

"Saat geç oldu, acıkmışsınızdır diye düşündüm." Alfro birkaç parça bir şeyler hazırlayarak ortamizdaki masanın üzerine yerleştirdi.

"Şu." dedi Alfro elinin altındaki tabağı işaret ederek. "Mama mia."

 

"Bu aksan." dedi Diana sorgulayarak. Bu coşkulu tepkiyi nerede görse tanırdı. İşaret parmağını Alfro'ya doğru uzattı, tahmininin doğru çıkıp çıkmayacağının cevabını bekledi.

 

Alfro Diana'nın iyi bir gözlemci olduğunu düşündü. Daha önce kimse böyle bir detayı görememişti. Gülümsedi ve beşlik çakması için avcunu Diana'ya doğru uzattı.

"Doğru tahmin. Ben italyanim."

 

"Hayret bir şey." diye fısıldadı Jack. Kafasını eğdi ve bir şeylere anlam vermeye çalıştı. Edis ise oturduğu yerde sadece olanları izliyordu. Geldiğimizden beri Calla dışında kimseyle konuşmamıştı. Babamin gözde ogrencisi olduğunu ihtiyardan öğrenmiştim zaten bu şaşırdığım bir şey değildi ama evimize kadar girmesi ve benim onu hiçbir zaman gormeyisim sanki hayatımdan bir şeyler kaçırmışım gibi hissettirmisti. Babasının babamla arkadaş oldugunu az önce Calla'dan öğrenmiştim. Ve hayatta olmayışını da. Bu durum bende ne kadar merak uyandırsa da Edis'in ne tepki vereceğini bilemediğimden bir şey soramadım.

 

Diana Alfro'nun içeri girmesinin ardından "Yakışıklı kabul et."dedi Jack'e dönerek. Jack Diana'nın kendisine doğru uzattığı parmağını dişlerinin arasına alarak hafifçe ısırdı. Diana küçük bir çığlıkla parmağını kendine doğru çekip ovaladi ve "köpek." diye tisladi. Jack yüzüne yerleştirdiği sinsi bir gülüşle Diana'ya doğru hirladi. Yaptığı bu hareket gulmeme neden oldunca Edis'in gozlerini çok kısa bir süre de olsa üzerimde hissettim.

 

"Bizim burada olduğumuzu nasıl öğrendiniz?" diye sordu Diana uzun bir sessizliğin ardından. Jack'in sinir bozucu hareketinden sonra bir süre sakinleşmeyi beklemişti.

 

"Bilirsin sezgilerim.."

 

"Suzy söyledi." Edis Jack'in sözünü keserek sakin bir şekilde cevap verdi. Diana'nın kahkaha atması üzerine bozulan Jack bıkkın bakışlarını Edis'e yöneltti.

 

"O adamın peşimde olduğunu nasıl anladın?." dedim Diana'nın konuyu açmasını fırsat bilerek. Geceden beri merak ettiğim tek soru bu olabilirdi. O yüzden içimden Diana'ya teşekkür ettim. Edis umursamaz bir tavırla omuz silkti ama bakışları bana uğramadı.

 

"Daha öncede demiştim. Başladığım işi yarım bırakmam. Bir süredir o adamı takip ediyordum ve Suzy sizin buraya geldiğinizi söylediğinde o adamın da buralarda dolandığını öğrendim, bir şeylerin ters gittiğini işte o zaman anladım." Yüz hatları gerildi ve delici bakışlarını yüzümde gezdirdi."

"O adamın karşısında kim olsa, aynı şeyi yapardım."

 

Omuzlarım istemsizce düştüğünde başımı hızla başka tarafa çevirdim ve yüzümün nasıl bir ifadeye büründüğüne güvenmediğimden bunu onlardan sakladım. Bedenim ürperdiğinde yanımdaki ceketi omuzlarıma attım. Evimize gelirken Calla yirtik ceketimi görüpte bir seylerden suphelenmesin diye elimde tutmuş yırtık yerini ondan gizlemiştim. Alfro'yu da bu konunun aramızda kalması için uyarmıştım.

 

"Çok kırıcısın." diye fisildayinca Diana, kendimi gulumsemeye zorladım.

 

"Sorun değil. Bende üstüme alınmamıştım zaten." Yüzüme odakladığı gözlerinden geçen anlık bir pişmanlık ifadesi çok çabuk gelip geçti, ve bana hak verdiği yönünde başını salladı.

 

Alfro geri döndüğünde elindeki içecekleri masanın üzerine bıraktı ve "hiçbir şey yememişsiniz" diye söylendi. Geldiği her misafire yedirmeyi ve sevdiği yiyecekleri onlara sunmaya bayilirdi. Bundan büyük bir keyif alır misafirler gittikten sonra biten tabaklara gülümseyerek bakardı.

 

"Bu saatte?" diye sordu şaşkınlıkla Jack. Sonra gülümsedi ve "seni bilmem ama ben formuma dikkat ediyorum dostum." dedi.

 

"Bunu basketbol kaptanına mı söylüyorsun?." Diana Alfro'yu överek küçümseyici bakışlarını Jack'e yöneltti.

Jack'in gülen yüzü yavaşça solarken sessizce fısıldadı.

 

"Birde basketbol kaptanı mı?"

 

İki saat süren filmimizin sonunda Edis'ler okula dönmek için ayaklandığında Alfro yarın beni kendi birakabileceginden bahsetti ama çocuklar bu duruma sıcak bakmadı. Kısa bir inatlasma olayından sonra Edis oturduğumuz yere doğru çevik bir hareketle eğildi ve Alfro'nun ensesinden tutarak kendine çekti. Alfro'nun bir şey yapmasına fırsat vermeden Gözlerini gözlerine kenetledi ve ardından fısıldadı.

 

"Git ve uyu."

 

Alfro en başta tepkisiz bir şekilde baktı ama ardından yüz hatları gevşedi, hafifce dudakları yukarı doğru kivrildiginda iyi geceler dileklerinde bulunup aramızdan ayrıldı. Şaşkınlık içinde olanları izledikten sonra Hızla ilerleyen Edis'in peşinden gittim ve sinirle kolundan tutarak kendime çevirdim.

 

"Buna ben karar verebilirdim!" diye bağırdım. Sadece birkac aydır tanıdığım bu genç adam benim yerime karar veriyordu ve bu tahammül edebileceğim bir şey değildi. Yardıma ihtiyacım olduğu anlarda yanımda olduğu için ona verebileceğim bir teşekkürden fazlası olamazdı, ve bu hayatıma karışamayacağı anlamına geliyordu.

 

Alfro'yla ve annemle Edis yüzünden vedalaşamadığım aklıma geldikçe sinirden tırnaklarımı avcumun içine batırdım. Edis kolunu elimden kurtardı ve sinirle bana baktı.

 

"Burada durmamız güvenli değil. Daha fazla sorun çıkartmanı istemiyorum Belinda. Bizimle geliyorsun." Emrine karşı inatla başımı salladım.

 

"Beni sorun olarak görüyorsan buna devam etme."dedim. Bu cümleden sonra benim için yaptığı iyilikler değerini kaybetti. Keşke dedim içimden, keşke beni hiç kurtarmasaydı da bu adama minnet duygum gelişmeseydi.

"Alfro yarın bu duruma nasıl tepki verecek bilmiyorum ve.."

 

"Alfro yarın bu olayı hatırlamayacak." diye araya girdi Jack. "Prosedür böyle işler Belinda."

 

Jack Diana'yı çekiştirirek arabaya oturttuğunda Edis'te konuyu daha fazla uzatmayarak direksiyon başına geçerek bekledi. Bir süre hareket edemedim. Eğer şimdi buradan gidersem Alfro'ya ihanet edecekmiş gibi hissettim. Ama burada kalırsam da Edis'in her sözüne rağmen benim için burada olması bana kendimi kötü hissettirecekti. Son kez Alfro'nun odasının camına baktım ve perdenin arkasındaki yansımasının beni izlediğini görünce heyecanla camın altına doğru yaklaştım. Fakat yok olan yansıma ve arkamdan sabırsızca çalan korna sesi arabaya binip Los Angeles'e gitmem için bir neden oldu. Yol boyunca Diana ve Jack'in tartışmalarına şahit oldum. Onları izlemekten kendimi alikoyamadığımı fark edince önüme dönerek oturduğum yerde bacaklarımı kendime çektim. Edis bu Yolda sinir bozucu sessizliğine devam etti, bense yaşadığım korkunç anları gözümün önüne getirmemeye çalışmakla uğraştım. Ama var olan bir gerçekliği aklımdan çıkartıp atamadım. Yanımda arabayı süren bu adam gelipte beni uçurumun kenarından cekmeseydi eğer, kim bilir kaç gün sonra bulunacak olan cesedim huzura kavuşacaktı. Belki de parçalara ayrılan bedenim çürükler içinde anneme teslim edilecekti. Babamdan sonra beni kaybetmenin üzüntüsünü kaldırabilecek miydi bilmiyorum ama benim ruhum hep yarım kalacaktı.

Kötü senaryolarıma okula giriş yaptığımızda son verdim ve Diana'yla Jack'in başlatmış olduğu yeni tartışmalarını duymazdan gelerek kendimi hızla odaya attım. Ruhum bu gece ebedi uykusuna yatmaktan kurtulsada bedenimin sabaha kadar uyumaya ihtiyacı vardı ve ben ona şimdi istediğini verecektim. Gözlerimi kapatacak ve zihnim izin verene kadar uyuyacaktım.

 

***

 

Deliksiz bir uykunun ardından sabahın erken saatlerinde kalkmış olmanın verdiği sersemligi üzerimden atmaya çalıştım ve oturduğum yerde diklesmek için çabaladım . Bay Dony''in acil durum toplantı çağrısına karşın gözlerimi bile açamadan buraya gelmiş bay Honey hakkında ki konuşmalarını belli belirsiz bir şekilde dinledim. Ama çoğu kelimesini anlamakta güçlük çektim. Tepeden topladığım saçlarımı çekiştirerek açmaya çalıştım. Oda soğuktu ve ensemdeki tüyler bile diken diken olmuştu. Dağınık saçlarım parmaklarımın arasına daha çok dolandığında sinirli bir şekilde ofladım ve pes ederek buna bir son verdim. Bana dönen gözler ve sessizleşen ortamı gördüğümde "sadece saçlarımı açmaya çalışıyorum ne var?" diye insanları tersledim. Jack kahkasina engel olamadığında Bay Dony yan gözle bir süre beni süzmeyi tercih etti, sonra önündeki bir yığın kağıtları ayıklamaya başladı.

 

"Sizi bu saatte sıcak yatağınızdan ayırdığım için üzgünüm bayan Soft." dedi bay Dony. Sesindeki alaya karşı gülümsedim ve "önemli değil." demekle yetindim. Jack ikinci bir kahkasina ortaya sunduğunda bay Dony yaptığı işinde anlık bir duraksama yaşadı ama sonra tekrardan devam etti. Edis ise benim dağılmış halime bir göz atarak tebessüm etti. Elinden hiç eksik olmayan kahvesini yudumladı ve bana göz kırptı.

 

"Nerede kalmıştık?" diye ortaya bir soru yöneltti bay Dony. Diana'nın huzursuzca kipirdandigini hissettiğim de ona döndüm. Benim aksine saçları tek bir tutamını dahi atlamadan tarakla düzeltilmiş, gözlerini ortaya çıkaran makyajını her zamanki gibi yapmıştı. Güzel kokan parfümü her hareketinde odaya yayılıyordu. Ama yüzündeki ifadesizlik ve bedeninde ki o huzursuzluk çok daha ön plandaydı.

 

"Sanırım haklısınız." Diana gözlerini kapattı, yüzünü ellerinin arasına aldı.

"Ben galiba size yetemiyorum. Bay Hones'i saklandığı yerden çıkartamıyorum." Herkesin önünde kendisini mahçup hissetti Diana.

 

"Onun gücü bu zaten." dedi bay Dony. Sinirle dişlerini sıktığında çenesi öne doğru çıktı.

"Saklanmak." Durdu ve elinde tuttuğu kağıtları inceledi.

"Ama yetemediğin konusunda bende şüpheliyim."

 

"Bay Hones gücünün yanında tecrübeli biride" Elindeki küçük pet bardağını parmaklarının arasında buruşturan Edis gözlerini bay Dony'e dikti.

"Diana'yla karşılaştırma yapılmasını doğru bulmuyorum."

 

"Bay Hones tecrübesini serserilerin peşinde koşarak edinmedi. O her zaman sizin aksinize gücünün üstüne gitti ve kendini daha çok geliştirdi."

Bay Dony''in sözleri takibi elden bırakmadığını ve bize bir gölge kadar yakın olduğunu belirtti.

 

"O serserinin kim olduğunu bana söyleseydiniz eğer, başka bir serseri aramazdım." dedi Edis. Ela gözleri koyulaştı, delici bakışı ortaya çıktı.

 

"Babanın yanında takılan her serseri babanın katili olamaz. Şayet öyle olsaydı baban onlarla takılmazdı." Bay Dony her şeyi ve herkesi unutmuş, sadece Edis'e odaklanmıştı. Karşıdan gelecek olan cevaba göre ikinci bir savunması hazır gibiydi.

 

"Babamı zararlı birinin yanında görüyorsanız bu birini kurtarmak için olurdu. Ona kolayca hükmeder kötü bir şey yapmasını engellerdi. Ama görüyorum ki birinde başarısız oldu."

 

"Endişeni veya öfkeni anlıyorum. Fakat kendine bir kurban seçmekten vazgeç. Bunu sen birinin yardımı olmadan da başarabilirsin."

 

Edis kaşlarını çatarak "Benim kimsenin yardımına ihtiyacım yok." diye fısıldadı ama, yüzünde ki o ifade anlayamadığım kadar hissizleşti.

 

"O zaman bu düşüncene uyan hareketler sergile ki icimiz rahat etsin. Compton semtinde gecenin bir yarısı insanları tehlikeye atma."

 

Bay Dony''in Compton semtiyle başlayan cümlesi kafamın içinde bir kaç kere tekrar etti. Yapmak istediği o savunmayı yapmıştı ama, Karanlık sokakta çiseleyen yağmurdan mi? Korkularıma eşlik eden sessizlikten mi? Sarhoş adamdan mi? ölümle burun buruna geldiğim kazadan mi? Yoksa benim kurban oluşumdan mi bahsetmek istedi orasını anlayamadım. Şimdi bana tereddütle bakan ve bir çok hayal kırıklıklarımın sahibine dönen bu gözlerim ona tek bir soru sormak için hazırlandı.

 

"O kurban ben miydim?"

Loading...
0%