@smanurkya
|
Biraz bocalasamda konuşmayı başarabilmiştim:’Aman ne güzel, aşk filmi çekiyoruz ve başrolümüz ‘Seni Seviyorum’ diyemiyor. Bunu daha önce söylemeyi düşündün mü, mesela sözleşmeyi imzalamadan önce?’dedim dalga geçercesine. ‘Eğer konuşmama izi verseydin söyleyecektim.Ama anlaşılan sen bildiğini okumada bir numarasın!’dediğinde sesi biraz yükselmişti.Sinirlendiği anlamak zor değildi:’Hem bunu söylemesem bile sana saat 12’de çekileyeceğimi söyledim,oldu ki o sırada burada olmam gerekti,o zaman ne yapmayı planlıyorsu,söylesene o sözleşmeyi imzalarken aklın neredeydi senin?’ Son cümlesini diğerlerine nazaran biraz daha sesli söylemişti;yani bağırıyordu. ‘Tamam haklısın.Gidip bu saçmalığa bi son verelim.’dediğimde bende bağırıyordum.O hışımla Atalay’ın yanına gidip:’Bak Atalay,bu iş olmayacak galiba yani baştan beri olmazdı. Bana sunduğun şeyler karşısında bi an düşünmeden karar verdim. Evren adına da karar verdim.Zaten bir süreliğine geldi ve gidecek bir daha da gelmeyecek,demi Evren?’ dediğimde dönüp Evren’E baktım, O zaten bana bakıyordu. Vereceği cevabı bilsemde içimde bir yerlerdeki ses bunu onaylamasını istemiyordu. ‘Evet’ dedi.Hala bana bakıyordu, tam gözlerimin içine bakarak konuşmaya devam etti:’Gideceğim bi daha da gelmeyeceğim,kısa bi süreliğine buradayım.’dedi ve kafasını Atalay’a çevirdi.Ben hala Evren’e bakıyordum. İçimi saçma bir burukluk kaplamıştı. Yavaşça bakışlarımı Atalay’a çevirdim. Sinirleneceğini sanmıştım ama O oturduğu yerde arkasına yaslandı ve sakince;’Tamam’dedi. Ben Şaşkınlıkla;’Ne?’dedim. Atalay ise sakinliğini bozmadan:’Tamam,madem istemiyosunuz, tazminatı ödeyin ve gidin.’dedi. ‘Ne tazminatı ya?’ derken masanın üstündeki anlaşmayı elime aldım. Maddelere bakarken 7. Madde gözüme çarptı: -Eğer anlaşma oyuncular tarafından fes edilirse 1.000.000 tl tazminat ödem… ‘Yuh!’dedim sesli bir şekilde. Bu ne ya! Bunu yazan parmağını 0 tuşunu üstünde unuttu veya tuş takılı kaldı. Başka bir açıklaması olmaz bunun. Lanet olası Atalay! Şuan üstüne atlayıp saçını başını yolasım var. Ben gözlerim dışarı düşercesine kağıda bakarken Evren kağıdı elimden çekip maddelere bakarken 7. Maddeyi görmüş olacak ki kafasını kaldırıp bana gözlerinden ateş çıkabilirmişcisine bakarken ben hemen kafamı Atalay’a çevirdim.Ben ne diye bu sözleşmeyi okumadan imza attım,hadi ben bu haltı yedim. Evren’e ne diye imzalattım. Çocuk bugün gidip daha gelmese hakkıdır. ‘Şey madem öyle yaparız ya oynarız yani,çekeriz filmi’dediğimde Atalay;’Bencede yani ben size on sezonluk dizi çekin demiyorum en fazla birkaç ay Evren azıcık bekler.’dedi.Evren’in burnundan soluduğunun farkındaydım.Ona bakmaya cesaret bile edemiyordum. -Ama Atalay biraz konuşabilir miyiz?’dedim. -Tabi,dedi. Biraz uzaklaşıp yalnız kalınca; -Atalay şöyle bişey var ki Evren;’Seni seviyorum’diyemiyor,dedim -Neden? -Çok sevdiği bir kız vardı ve ‘Seni Seviyorum’ kelimesiyle çok kötü bir deneyimi var. Özel ama emin ol çok kötü. O günden sonra o kelimeyi kullanamıyor. Tramva oluştu işte. Hem böyle bir konu daha ilginç olmaz mı? ‘Seni seviyorum’ diyemeyen bir erkek ve onu çok seven bir kız,dediğimde bu fikir Atalay’ın hoşuna gitmiş olacak ki; -Haklısın, evet sevdim gibi bu fikri. Hem madem öyle Evren’i daha fazla zorlamayalım. Seyircininde dikkatini çekebilir, çok gerek olursa seslendirme yaparız. Sevdim bu fikri. -Birde ona 12’den sonra gece çekimi yaptıramayız. Dediğim gibi tramvadan dolayı tedavi görüyor 12’de evde olup ilaçları alıp uyumak zorunda. -Ooohoo Zeynep. -Atalay sus, sen de bende çocuğu isteklerimiz için zorla bir işin içine soktuk. Çocuk yanıma kafası dağılsın diye geldi benim yaptığıma bak. Valla dava ederim seni oyuncunun hayatını riske atıyo diye görürsün o zaman kim kime tazminat ödüyo,dedim. Çok iyi gidiyordum yürü kızım Zeynep! -Tamam, zaten bi deneyelim bakalım yapabilecek mi. İlk sahneyi bir çekelim de yaparız,deyip beni onayladıktan sonra bakışlarımı az ilerde senaryoyu okuyan Evren’e çevirdim. Bu günlük burada ki işimizi bitirip nihayet eve gitmek için arabaya geçtiğimizde aklımda yine tonlarca soru vardı. Evren yan koltukta oturuyordu ve üzerinde hem setramiz saati yazan, hem de dünya saati yazan saatine bakıyordu. Hala gergin görünüyordu. -Bişey sorabilir miyim,dediğimde bana döndü ve; -Eğer eski sevgiline de bu kadar çok soru sorup bunaltıyorsan seni bırakmamasına şaşırmamalı,dedi.Tamam bu cevabı beklemiyordum. Gergin olabilirdi ama benimle bu şekilde konuşamazdı. Cevap vermek istemiyorsa hayır diyebilirdi, değil mi?Arabayı ani bir frenle durdurup;’Bana bak ‘dediğimde başını yavaşça bana çevirdi;’Kendini eski sevgilimle mi kıyaslıyorsun sen?Üstelik ne bekliyordun!Bir anda arabama ışınlandın ve hayatımın merkezine düştün. Kaç insanın başına böyle birşey gelir pardon. Ne yapmamı bekliyorsun? ‘Sana hiç bişey sormuyorum, nerden geldiğin veya ne olduğun umrumda değil, hayatımı istediğin gibi yönet sonra da çık git’ mi demeliyim. Eğer sormamı istemiyorsan ‘Hayır’ demen yeterliydi. Üstelik eski bile olsa kendini eski sevgilimle kıyaslayamazsın sen benim sevgilim misin ?dedim. Sinirliydim hemde fazlasıyla ama ufakta bir rahatlamıştım da. Yüzünde hiçbir mimik değişmedi. Sadece yavaşça gözlerini açıp kapatıyordu. Yüzünü önüne dönüp:’Sor.’dedi. ‘Sormuyorum’ dedim hırçınca, yüzünü tekrar bana dönüp:’Sormak için çıldırdığını biliyorum, şimdi bırak bu klasik kız triplerini.’dedi. Klasik kız tripleri mi? Bu çocuk neden her şeyi biliyordu? -Sen nereden biliyorsun klasik kız triplerini, hani unutuyordun? -Maalesef ki kızlar sadece dünya da yok. Dünyadakileri unutuyorum ama Setramizdekiler… Neyse, artık soracak mısın?dedi. Tamam gerçekten guru felan yapamazdım çünkü dediği gibi meraktan çıldırıyordum; -Hani ‘Seviyorum’ diyemiyorsunuz ya , sonra yardıma gittiğiniz hiçbir insanı da hatırlamıyorsunuz. Peki yardıma gittiğiniz kişi size aşık olursa ne olacak? Yardım edeyim derken daha büyük bir zarara uğratmış olmuyor musunuz? Yoksa bizimde mi hafızamızı sıfırlıyorsunuz? Dediğimde hafifçe gözlerini kısıp: -Bana tutuldun mu?dedi.
|
0% |