Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Bölüm 10

@smanurkya

# Efe'nin Ağzından #

Bekliyodum böyle bişe zaten. Çaktırmamaya çalışıyodu ama çok acı çekiyordu ve uğraştığı şeyler çok ağırdı. Kimse en yakın arkadaşı tarafından katledilen kardeşinin acısı geçmeden iki hafta sonra sevgilisi tarafından terk edilmeyi atlatamazdı kolay kolay. Zilal de kolay atlatamamıştı. Çok fazla ilaç, çok fazla sakinleştirici girdi bedenine,ne krizler geçirdi... Şimdi hayata yeni adapte olmaya çalışırken, gülmenin hata olmadığına yeni yeni alışırken, gönlünün rüzgarı yeniden esecek gibi olmuşken Derya'yı birden karşısında görmek hiç kolay değildi.

Biraz daha hızlanıp nihayet bara girmiştim. Direk barmenin yanına gidip konuşmaya başladım;

-Zilal nerede?

-Arkada abi, bankta oturuyo.

-Lan olum manyak mısınız, denize atlarsa?

-Başında adam var abi,dediğinde başımı sallayıp barın arkasına doğru yürüdüm. Arkaya çıktığımda Zilal bankta oturmuş köprüyü izliyordu,başında ise bi adam bekliyordu. Adam bana bakınca baş işaretiyle ona gitmesini söyledim. Oda aynı şekilde başıyla onaylayıp bara doğru yürümeye başladı. Ellerimi cebime sokup tekrar Zilal'e baktım. Bankla aramda tahminen 3 metre felan vardı. Biliyordum böyle olacağını. Çünkü Zilal bile olsan gönül işlerini kaldırmak kolay değildi.

Ne kadar böyle durduk bilmiyorum zar zor kalktı banktan ben ise ellerim cebimde hala onu izliyordum. Sallanarak zar zor attığı bir kaç bebek adımından sonra kafasını kaldırdığında beni fark etti. Kaşları havalanırken:"Efe" dedi hırıltılı sesiyle, boğum boğumdu sesi. Bu hali içimi burkarken;"Hı" diyebildim sadece :"Sen mi geldin?" dediğinde başımı salladım bende. O da aynı şekilde başını sallarken etrafa şöyle bir göz attıktan sonra bana döndü :"Efe, Derya da gelmiş, gördün mü?" diyince tekrar başımı sallamakla yetindim. " Benimle" dedi iki elinide göğüs hızında kaldırıp işaret edercesine hafifce göğsüne vurduktan sonra konuşmaya devam etti:"Benimle konuşacakmış, ben dinleyene kadar vazgeçmicekmiş" dedi. Almaya çalıştığı birkaç derin nefesten sonra konuşmaya devam etti:"Ben o kızın tek bir fısıltısını duymak için bir yıl uğraştım Efe. Delirdim lan ben. Niye Efe, niye şimdi?" diyip sustu bir müddet. Cevaplıyamıyacağım sorular soruyosun,ağır geliyo..El insaf...

Biraz daha etrafı izledikten sonra tekrar bana döndü ve konuşmaya devam etti;" Sayha düştü bugün" gözleri dolu doluydu. Bu hali benimde gözlerimin dolmasına neden olmuştu. Gözlerimi çekmiştim ondan etrafı izleme sırası bendeydi lakin tekrar konuşmaya başlayınca ona döndüm:"Ayağını burkmuş. Elleri" dedi, ellerini bu sefer göbeğinin hizasında avuç içleri yukarı bakacak şekilde kaldırıp:" Avuç içleri de sökülmüş." O avuç içlerine bakıyordu, bense pür dikkat onu izliyordum. Sonra bana döndü tekrar ve:"Koştum bende ona, hastaneye götürdüm onu" diyip yutkundu:"İyi yapmışım değil mi Efe, çok iyi yapmışım." "Hı hı" dedim gözlerimi silip ona yaklaştım ve:"Zilal gidelim mi abi?" dedim. "Olur" diyip bir iki adım atmıştı ki sendeledi hızlanıp tuttum onu. Tutmamla bana döndü;"Efe çok yoruldum lan, sürekli bi şeylerle savaşmaktan çok yoruldum. Beynimde ki gürültüden, içimdeki düğümlerden çok yoruldum." dedi. Hadi bakalım Efe Bey, yapabiliyosan getir iki kelimeyi yan yana ver kardeşine teselliyi. Bul o iki kelimeyi de rahatlat sıkışıp kalmış kardeşini. Ama yok diyebileceğim hiç bișe yok.

" Zilal hadi kardeşim gidelim" diyip kolunun altına girip yürümeye başladım. Ne diyebilirdim ki sanki.

Sonunda bardan çıktığımızda valenin getirdiği arabama Zilal'i oturtup, bende sürücü koltuğuna geçtim. Yol boyu konuşan olmadı. Ben Zilal'in sızması bekliyordum. Fakat o da olmadı.

Evin bahçesine girdiğimizde arabamı yerine park edip indim. Yan tarafa geçip Zilal'inde inmesi için yardımcı olup yine koluna girdim. Eve daha yeni girmiştik ki salondan Yiğit ve Anıl hızlaca yanımıza geldi. Soran gözlerle bana bakıyorlardı. Zilal omzumda duran elini çekip girişin sağında duran merdivenlere doğru bir adım atınca bende onunla bir adım atmıştım ki eliyle dur işareti yaptı ve hafifçe kafasını çevirip:" Ben hallederim."dedi. Zilal merdivenleri çıkıncaya kadar üçümüzde arkasından baktık. Daha sonra Yiğit bana dönüp beklentiyle;" Sorun hangisi; Derya mı, Sayha mı? " dedi. Gözlerimi merdivenin başına yeni ulaşmış odasına doğru ilerleyen Zilal den çekemeden;" Her ikiside. Mahvolmuş durumda." dedim. Yiğit sıkıntıyla nefesini verip kafasını geriye doğru atarken, Anıl heyecanla;"Eee, napıcaz? Bişeler yapalım."diyince Yiğit;

- Hiç bișe, Zilal bir karar vermek zorunda, malesef.

Anıl;

-Nasıl hiç bişe. Ya Derya onu tekrar kandırırsa,öylece oturup bekleyecek miyiz?

Yiğit;

-Napalım Anıl, çocuğu mu öldürelim?

Anıl;

-Bırakalım Derya mı öldürsün? Gür sen unuttun galiba bu kızın neler yaptığını. Tecavüzcüsüyle gitti lan bu kız. Murat'ın ölümünden sadece iki hafta sonra Giray'la gitti. İlk önce bize Giray’ın ona tecavüz ettiğini söyledi. Zilal Derya'yı herşeyiyle kabul edip;"Bunları beraber aşarız o pislik zorla dokundu sana biliyorum" dediğinde,Derya;"Ben artık seninle birlikte olmak istemiyorum Zilal. Evet Giray bi hata yaptı ama ben telafi edeceğine eminim" diyip defolup gitti. Ruhu kirli lan bunun. Ne demek Zilal karar vermek zorunda. Ne sanıyosun Derya gitmiyecek mi bi daha. Sen Zilal'in o kliniğe tekrar mahkum edilmesine göz yum paşası. Ben yapmıcam, dedi. Tam arkasını dönüp kapıya gönelmişti ki Yiğit'in;"Ya oğlum nereye, ben öyle mi dedim şimdi?" demesiyle Anıl tekrar bize dönüp;" Bak abi, ben sizin kadar zeki değilim ama sandığınız kadar aptalda değilim." diyip vestiyerden ceketini ve arabasının anahtarını alıp çıktı. Anıl'ın gitmesiyle Yiğit'te oflayarak odasına çıktı. İkisini de anlıyordum. Yiğit napcağını bilmiyordu ki bu durum çok nadir olurdu. Bir yandan da Zilal tekrar Derya'ya döner diye ödü kopuyordu aslında. Anıl ise aynı şeyleri yaşamaktan korkuyordu. "Nasıl olsa yarın orta yolu bulurlar" diyip bende odama çıktım.

#Anıl'ın Ağzından #

Sabah erkenden kalkıp okula gittim. Okul girişinin tam karşındaki merdiven korkuluklarına yaslanıp Sayha'yı beklemeye başladım. Bir saate yakındır bekliyordum ama olsun gelene kadar bekleyecektim. Bu sırada yukarı merdivenlerden inen Derya ilişti gözüme tam önümden geçerken ayağımı takıp düşmesini sağladım. Hışımla ayağa kalkıp:"Napıyosun gerizekalı!" dediğinde yanımıza ne ara geldiğini fark etmediğim Yiğit'in;"Düştüğünde seni kucaklayıp kaldırmak için sana doğru koşan bir Zilal olmadığını gösteriyo. Gördün mü?" demesiyle ona döndüm. Göz göze gelince göz kırptı. Özür diliyodu kerata. Tabiki gönlümü aldı. Biz birbirimize bakarken Derya'nın cızırdamasıyla ona döndük;" Ödünüz patlıyo değil mi ikinizinde? Zilal beni affeder diye ödünüz patlıyo. Çünkü biliyosunuz aslında sizde Zilal'in bana dayanamayacağını." diyince tam ağzıma geleni sallamak için ağzımı açmıştım ki Zilal'in;"Noluyo burda?" demesiyle hepimiz kapıdan yeni girmiş bize doğru gelen Zilal'e dönük. Biz tedirgin bi şekilde Yiğit'le birbirimize bakarken Zilal yanımıza gelmişti bile. Derya ise incelttiği iğrenç sesiyle:"Zilal Anıl bilerek beni düşürdü." dedi. Derya'ya doğru eğilip;"Sevimli olduğunu mu sanıyosun yılan." dediğim sırada Zilal'in sorar şekilde "Anıl" demesiyle Zilal'e baktım. Gözlerim kocaman olmuş vereceği tepkiyi bekliyodum. Bakmasamda Yiğit'in de gerildiğini fark edebiliyordum. Oda korkuyordu. Emin değildik çünkü vereceği tepkiden. Nefesimi tutmuş ne diyeceğini beklerken ;"Aç mısın kardeşim?" dediğinde afallasamda;"Evet" demeyi becermiştim. "Bende, hadi gidelim de benim paramla karnını doyuralım." diyince gülmeye başladım. Bozmuştu Derya'yı. "Tabiki" diyip keyifli keyifli ilerlemeye başladım. Tabi Derya'ya dil uzatmayı da ihmal etmemiştim.

# Zilal'in Ağzından #

Neşeyle ilerleyen çocukların peşinde tam gidiyordum ki Derya'nın kolumdan tutmasıyla durdum. İlk önce kolumu tutan eline baktım, daha sonra yüzüne ve çektim kolumu. Derya;"Zilal yapma böyle, konuşalım lütfen. Konuşmamız lazım, beni dinlemen lazım." diyince;"Hayır, Derya! Sen; beni, seni dinledim say. Sonra da söylediğin hiç bişeyi umursamadığımı." diyip çocukların peşinden ilerlemeye devam ettim. Derya ;"Zilal! Zilal diyorum." diye seslense de dönüp bakmadım.

Okulun yanındaki kafeteryada kahvaltı yaparken kısa bir süre sonra Efe de katıldı aramıza. Dün gece bara gittiğimi hatırlıyorum. Ama beni eve kim getirdi hatrımda yoktu. Karşımdaki bu üç adam biliyodu ama bana hiç bișe demiyolardı. Hiç bișe sormuyolardı da. Hiç bișe olmamış gibi karşımda sohbet muhabbet edip şakalaşıp gülüyorlardı. Bana bişe demiyeceklerini biliyodum. Çünkü benim bişey demelerini istemediğimi biliyorlardı. Muhabbet akıcı bir şekilde devam ediyordu. Anıl'ın dediği şeye kahkaha atıp arkama yaslanmıştım. Kafamı yana çevirdiğim de Sayha'yla göz göze geldim.

Yanında Aybüke vardı. Cafeye yeni girmişlerdi. Onu görünce yüzüm istemsizce ciddileşti. Çocuklar odaklandığımı fark edince baktığım yere döndüler. Anıl;"Aaa yengemgiller." diyince ona döndüm. Sorar şekilde ona bakınca hızla Yiğit'e döndü;"Yiğit bak Aybüke gelmiş." diyince kaşlarım istemsizce havalandı ve bu sefer Yiğit'e döndüm. Yiğit ağzına bir salata daha atarken;"Bişe yok" dedi bana bakarak. Masadan kalkarken:"Henüz" demeyi de ihmal etmemişti. Ve Sayh... Yani Aybüke'nin yanına gitti. "Pezevenk" diyip önüme döndüm bende. Önüme dönmemle Anıl'ın kaş göz işaretiyle Sayha'ya bişeler demeye çalıştığını gördüm. Dönüp Sayha'ya baktığımda Anıl'ın dediklerinden bişe anlamamış olacak ki ne diyosun der gibi kafasını sallıyordu. Önümde duran zeytini Anıl'a fırlatırken;"Napıyosun lan mal!" dediğimde hızla bana döndü;"Gözce deniyorum. Evet öyle yapıyorum. Yeni bişe ben buldum. Bölümümle alakalı sen anlamazsın. Tutarsa tarih yazcam inşallah, Efe nasıl gidiyorum." dedi Efe'yi dürterken. Tabi cevabı "Berbat" oldu. "Anıl" demiştim ki bizim masaya doğru gelen Yiğit ve kızları fark edince;"Dersim başlıcak benim gidiyorum." diyip kalktım masadan. Aslında yoktu. Tam anlamıyla kaçıyordum. Çocukların bişe demesine fırsat vermeden kasaya doğru yürümeye başladım. Sayha'nın yanından geçerken kafamı hafifçe çevirip ona baktım. Bu lanet etekleri kim üretiyo amk. Hadi ürettiler peki bu kız niye giyiyo veya giydiğinde niye bu kadar güzel oluyo?

Tam hesabı fazla fazla ödeyip çıkmıştım ki Sayha'nın "Zilal" diye seslenmesiyle durdum ve ona döndüm. Sayha;

-Gitmene gerek yoktu,oturmayacaktım. Yiğit ısrar edince selam verip gidecektim.

-Kahvaltı yaptın mı? Dediğimde afallasa da olumsuz anlamda kafasını salladı;

-Tahmin ettiğim gibi. Masaya yeni sipariş verdim. Git ve güzelce kahvaltını yap dersin başlamasına daha var. Ayrıca sana bi şal getirecekler lütfen oturduğunda şu şaçma eteğinin üzerine ört. Bizimkilerin yanında oturacaksan usturuplu ol biraz, dedim. Usturuplu mu kaçıncı yüz yılda yaşıyorsunuz Zilal Bey! Ne saçma bahaneler bunlar. Gitmek için bir adım atmıştım ki kolumdan tuttu;

-Sen bu dünya da gördüğim en kaba, en kendini beğenmiş, en uslup yoksunu, en saçma adamsın!dedi.

-Görme o zaman. Kimse gör diye uğraşmıyo, emin olabilirsin, diyip ilerlemeye başladım.

Okula gelmiştim dersin başlamasına biraz daha vardı konferans salonuna indim. Genelde konferans veya ders harici kimse olmazdı. Sessiz ve sakindi. Koltuklardan birine oturup telefonumu çıkardım. Twittera girip Sayha'nın sayfasına girdim. Allah'tan gizli değildi. Yeni bir tweet atmıştı. 20 dakika felan oluyordu. Şöyle yazıyordu.

"Ama bilirsin gülüşün kurşun gibidir. Başkasına gülsen ben vurulurum. Bana gülsen...

Sen bana gülmezsin..."

Gözümün önüne Anıl'a gülerken Sayha'yla göz göze geldiğim an gelince derin bir nefes aldım. Bu kız benim direncimi kırıyo. Hem de sağlam kırıyo. Ben bomboş tweete bakarken kapının açılmasıyla kafamı kaldırıp gelene baktım. Derya gelmişti. Tam önümde durup;"Zilal konuşucaz." dediğinde:"Hayır, git burdan" diyip tekrar telefonuma dönmüştüm ki;"Pekaka belki şu Sayha denen kızla konuşacak bişeler bulabilirim" diyip kapıya yönelince hızla kalktım yerimden ve kolundan tutup durdurdum onu;"Tamam, dinlicem seni."

 

Loading...
0%