@smanurkya
|
#Zilal'in Ağzından # Derya zafer kazanmışcasına gülerken çektim gözlerimi ondan ve gidip az önce kalktığım koltuğa oturdum. Derya:" Burada mı konuşacağız?" diyince kafamı kaldırıp ona baktım:"Şansını zorlama!" diyince:" Pekala" diyip yanımdaki koltuğa oturdu ve konuşmaya başladı; - Lafı uzatmadan direk konuya giricem. Aslında defalarca prova yapmıştım ama şuan ne diyeceğimi bilmiyorum. Cümleye nasıl baş... -Uzatıyosun şuan. -Tamam. Bak Zilal, ben verdiğim kararı asla savunmuyorum bunu yanlış anlama, sen ogün bana "Gitme" dedin evet ama korktum. Ben, yani sonuçta yaşadığım şey, dediğinde araya girip; -Derya sen o gün korkmadın. Gözlerinde binbir duygu vardı birtek korku yoktu. Birbirimizi kandırmayalım. Saptırmadan anlat ne anlatacaksan,dedim ve tekrar kucağımda duran telefonu elimde çevirmeye devam ettim. Derya'ya değil telefona bakıyodum. -Zilal ben hata yaptım tamam mı? Dürüst olmak gerekirse seni bu kadar sevdiğimi ben bile bilmiyordum, dediğinde istemsizce tıslarcasına bir gülüş çıktı ağzımdan o ise telaşla konuşmaya devam etti: -Zilal unutmuş olamazsın, beni nasıl sevdiğini unutmuş olamazsın. Sen Zilalsin, yani sen bensiz yapamazsın! Bak ben dersimi aldım, bana bir şans daha ver, lütfen,dediğinde başımı yavaşça ona çevirdim ve; -Bi daha yapma, dedim. Hevesle bana: -Neyi? Dediğinde ; -Bi daha beni asla Sayha'yla tehtit etme, diyip ayağa kalktım ve tekrar ona dönüp; -Ha, söylediklerini dinledim ve hiç biri dikkatimi çekmedi, diyip kapıya yöneldim. İçimde bişelerin sıkıştığını fark ettiğimde "Yapma Zilal sakın, sakın titremesin dizlerin. Şimdi değil,şimdi olmaz" dedim içimden. Yürümeye devam ettim. Derya ise bağırmaya başladı; - O kız yüzünden değil mi? Cazip geliyo sana, ulaşılmaz geliyo, farklı. Ama kaçacak o hevesin. Onunda diğerleri gibi sana hayran, aşık olduğunu duyduğun an başitleşecek ve geleceğin kişi yine ben olacağım,dediğinde çıktım kapıdan. Kendimi yan duvara yaslayıp derin nefesler almaya çalıştım. Nefes darlığı çekiyordum. 1 yıl boyunca kimsenin açmadığı o konu hakkında konuşmak ağır gelmişti. Kendimi zar zor konferansın yanındaki sahne arkası olarak kullanılan odaya attım. # Sayha'nın Ağzından # Sinirle konferans salonuna inerken bi yandan da söyleniyodum; -Kendini ne zaman bi yerlerde kaybetceksin acaba Sayha, dediğimde; -Bu kaybetmemiş halin mi? diyen iç sesime ; -Kes sesini, diye bağırdım. Ellerim iki yanda yumruk yapıp ayaklarımı yere vura vura yürüyordum. Tam konferans salonuna girecektim aralık olan kapıdan gördüğüm manzarayla olduğum yere çakıldı resmen. "Zilal" dedim fısıltıyla. Zilal ve Derya vardı içerde. Sadece ikisi. Derya bişeler anlatırken Zilal kucağındaki telefonla uğraşıyordu. Gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Kafeden kaçar gibi gitmesi ona gelmek için miydi yani? "Ne bekliyodun aptal" dedi iç sesim. Kesinlikle düşman bana... Derya ;"Seni bu kadar sevdiğimi ben bile bilmiyordum" dediğinde istemsizce elimi kalbime götürüp birkaç adım geriledim. Düşünmek için gözlerimi kırpmamı bekleyen gözyaşlarm "Artık kırpmana gerek yok" dercesine aktı gözümden. Ne şanslısın ama Sayha. Belkide şuan bir barışma sahnesine tanıklık ettin. Hemde sev... derken duraksadım. Hayr Sayha, hayır. Bu sadece basit bir hoşlantı. Duyduğum ayak sesleriyle kendime gelip hemen bir kolonun arkasına saklandım ve komferans salonunun kapısına dikkat kesildim. Zilal çıktı kapıdan. Çıkar çıkmaz kendini yan duvara yaslayıp derin nefesler almaya başladı. Acı çekiyordu, her halinden belliydi. Zilal konferans salonunun yanındaki odaya girdi. Girdikten dakikalar sonra topuklularıyla yeri yara yara Derya çıktı salondan ve alçak dağlar benden sorulur edasıyla merdivenlere doğru yürüdü. Beni görmemesi için iyice sindim yerimde. Öylede oldu, beni görmedi. Derya gidince bende merdivenlere yönelmiştim ki bi an durup arkamı dönüp odanın kapısına baktım. İç sesim:"Yapma Sayha, yapma uzak dur şu çocuktan." desede dayanamayıp oraya doğru ilerlemeye başladım. Derin bir nefes alıp odaya doğru ilerlemeye başladım. İçeriği girdiğimde gördüğüm manzarayla donup kaldım. Zilal yere oturmuş nefes darlığı çekiyordu. Kesik kesik nefesler alıyo da veremiyomuş gibi bir hali vardı. Telaşla yanına oturdum;"Zilal bana bak iyi misin, noluyo?" dediğimde kafasını kaldırıp bana baktı. Göz göze geldiğimizde derin bir nefes verdi. "çocukları çağıracağım bekle" diyip kalkmaya yeltenmiştim ki kolumdan çekince burun buruna geldik. Zar zor :"Gitme" dedi. "Gitmem" dedim anın büyüsünden çıkmaya çalışırken. Hala nefes darlığı çekiyodu ve gözleri de boş bakıyodu. "Panik atak geçiriyosun" dedim sessizce. Daha sonra ellerini tuttum:"Zilal bana bak, gözlerini çekme gözlerimden. Benimle birlikte nefes almaya çalış." diyip derin nefesler almaya başladım. O da bana ayak uydurmaya çalışıyordu. "Güzel, aferin. Şimdi nefes alırken benimle tekrar et. Tamam mı? " dediğimde başını salladı. Konuşmaya başladım;"Şuan da ne yaşıyosam az sonra geçicek."dedim ve Zilal'in söylemesini bekledim. Kesik kesik konuşunca devam ettim. " Sorun her neyse ben ondan daha güçlüyüm" "Ne yaşıyosam benim beynimin içinde ve ben ondan çok daha güçlüyüm." Bir süre daha birlikte nefes aldıktan sonra Zilal sakinleşti. Bi şeyleri yeni fark etmiş gibi yüzüme baktı ve kendini toparlayıp ayağa kalktı, bende onunla birlikte. "Ben" dedi şaşkına sağa sola bakarken:"Ben özür dilerim" diyip çıktı salondan. Bense orada öylece kalmıştım. Yukarı çıktığımda çocuklarda birini bulmayı umarak kantine gittim sadece Anıl vardı. Hemen yanına gidip;"Merhaba, oturabilir miyim?" dediğimde kafasını kaldırıp bana baktı ve gözlerini kocaman açıp kantinde olduğunu yeni fark ettiğim Derya'ya bakarak yüksek sesle;"Aaa en sevdiğim yengem gelmiş. 'dedi ve kolumdan tutup hızla beni yanına çekti. Derya'ya kötü kötü bakışlar atıyordu;" Noldu kız? "dedi." Anıl sanırım Zilal'in yanına gitmen lazım. "dediğimde hızla kafasını bana çevirdi;" Neden, noldu? "dedi. Sesinde endişe vardı." Ben kolyemi düşürdüm galiba konferans salonunda, ders başlamadan bulim dedim. Salona indiğimde Derya'yla Zilal'i gördüm"dediğimde gözlerini fal taşı gibi açarak;"Ne!" diye bağırdı. Kantinde bir kaç kişi bize döndü. "Bağırma" dedim. "Bırak şimdi, napıyolardı." dedi tekrar. "Konuşuyorlardı. Ama Zilal ordan çıkınca fenalaştı. Panik atak." dediğimde tekrar ters ters Derya'ya bakamaya başladı. Ciddiydi bi o kadar da sinirli. "Nerede şimdi?" dedi. "Gitti, ben biraz sakinleştirmeye çalıştım ama.." daha konuşmamı bitirmemiştim ki ayağa kalktı. Bana dönüp;"Sıçarım ben böyle aşkın ızdırabına" dedi ve bi hızla çıktı kantinden. #Anıl'ın Ağzından # Ne demek Zilal panik atak geçirdi, hemde Derya yüzünden. Yeter artık! Bu çocuğun kendine gelmesi lazım. Mekana gelir gelmez arabayı park edip hızla indim araçtan. İçeri girdiğimde Yiğit ve Efe'nin de burda olduğunu fark ettim;"Ne işiniz var lan sizin burda sabah sabah, okulunuz yok mu sizin?" dediğimde Efe; "Ben okula uğradım sizi bulamadım o yüzden buraya geldim. Yiğit buradaydı zaten." dedi. "Bizi bulamamışmış, sanki bizim için okuyo. Neyse Zilal burada mı?" dedim. Bu sefer Yiğit;"Galiba, yukardan sesler geliyo" der demez merdivenlere yöneldim. Kapının önüne geldiğimde kapıya vurmaya başladım. "Zilal kapıyı aç" diyodum bi yandan da. Çocuklarda peşimden gelmişti. Efe:"Anıl noluyo lan iyi misin?" dedi lakin cevap vermeden kapının açılmasını bekledim. Saniyeler sonra kapı açıldı ve Zilal dışarı çıkıp kapıyı kapattı. Şakınca yüzüme bakıyodu. Tam ağzını açmış bişe söyleyecekken ondan önce davranıp; -Panik atak mı geçirdin? Dedim. Arkamdaki çocuklar aynı anda:"Ne?" dedi. Zilal'in kaşları hafifçe havalansada, hemen kendini toparlayıp soğuk bir surat ifadesiyle; -Sayha mı söyledi? -Konumuz bu mu şuan? Evet o söyledi noldu? Derdin ne lan senin pezevenk. Okuldan çıkınca seni aradım, açmıyacağını biliyodum ama bi umut aradım işte. Tabiki açmadın. Sonra Ali'yi aradım;"Ali Zilal pistte mi?" dedim. Ben niye sana ulaşamıyınca elin sokak dövüşü ayarlayan manyağını arıyorum lan,dedim. -Anıl! dedi sesi fazlasıyla tehtitkardı. -Öyle sesini hörül hörül yapıp Anıl deme bana, kopardım ben ipleri. Derya'yla konuştuktan sonra geçirmişsin krizi?! -Sayha mı görmüş?dedi hafif telaşlı. Hayretle; -İnanılmazsın! Şimdi mi geldi Sayha aklına. O görmüş tabi ama seni felan takip etmemiş mak'adan havalanmasın yani" dedim ve dediğim şeye ben bile hayret ettim. Çocuklara dönüp;"Oğlum çenem düştü galiba tutamıyorum." diyip tekrar Zilal'e döndüm. Zilal;"Anıl çekil git elimden bi kaza çıkacak kardeşim." dedi ve merdivenlere doğru yürümeye başladığında arkasından;"Hala aşık mısın Derya'ya?" dediğimde olduğu yerde durdu. #Sayha'nın Ağzından# Anıl'la konuştuktan sonra onlardan birini görmedim. Son dersten çıkmış eve gitmek için bahçeye çıkmıştım ki birinin bana seslenmesiyle ona döndüm Derya'ydı. Topuklularını yere çaka çaka yanıma gelip beni baştan aşağı süzüp;"Kesinlikle bir hevessin." dedi ve bana baktı;"Gerçekten benimle yarışabileceğini mi sanıyosun." dediğinde;"Ne diyosun?" dedim umursamazca suratına bakarken;"Hadi ama ikimizde Zilal'i sevdiğini biliyoruz. Ama biliyo musun hiç tipi değilsin." dediğinde;" Her gördüğünde suratı bembeyaz olup, sürekli kaçtığı sen misin tipi? Ne sanıyosun? Ben aranızdan çekilince koşa koşa sana geleceğini felan mı? Sana üzücü bir haberim var ben aranızda değilim. Yani sorun her neyse o ben değilim. Kendinde ara. Zilal'i felan da sevmiyorum. Git ve al onu, yapabilirsen tabi. "diyip yürümeye devam ettim. İçimdeki ses ;"Kız Sayha o kelimeleri sen mi söyledin çok havalıydın." diyince gülmeden edemedim sanki eve gidince hüngür hüngür ağlayacak olan ben değildim. #Derya'nın Ağzından # Sabah kalkıp okula gitmek için hazırlanmaya başladım. Siyah deri şortumu ve kiremit rengi bluzumu giydim. Saçlarım düz olduğu için düzleştirmeyle uğraşmayıp direk saldım, deri topuklu ayakkabılarımıda giyip bu sefer makyaj masama geçip siyah kiremit karışımı bir makyaj yaptım. Aynanın karşısına geçtip şöyle bi kendime baktım. Çok güzel gözüküyodum. Göze hitap etmeyi her zaman sevmişimdir. Zilal de sever diye düşünüp çantamı alıp çıktım evden. Benim ne yapıp ne edip o kızın diğerleriyle aynı olduğunu Zilal'e göstermem lazımdı. Okula gelir gelmez Zilal'in gelip gelmediğini kontrol ettim. Gelmişti. Göz göze geldiğimizde yüzünü çevirdi. Peki Zilal Bey bakalım nereye kadar dayanabileceksin. İki kahveyle yanıma gelen Esra'nın elindeki kahveyi alırken;"O kız geldi mi?" dediğimde ;"Evet" dedi. Kahveden birkaç yudum alıp Esra'nın eline geri verdim; "Lavaboya gidiyorum" dedim ve yürümeye başladım. Tam işimi halledip kapı kilidini çevirmiş kapıyı açacaktım ki;" Sayha'nın sesini duyunca olduğum yerde ses çıkarmadan kaldım. İç lavaboları kontrol ettiğini gösteren kapı sesleri duyduğumda hemen kapının arkasına geçip duvara yapıştım ve nefesimi tuttum. Kapımı araladıklarında kapının arkasında kalmıştım.Allahtan kapıyı sonuna kadar açmadı. İçeri baktıktan sonra;"İyi kimse yok." dedi. Aptal beni fark etmemişti. Bir başka ses; "Sayha noluyo, iyi misin?" dediğinde Sayha;"Aybüke ben dün Derya'yla konuştum." dediğinde sırıtmaya başladım ve sessizce telefonumu çıkarıp ses kaydını açtım. Burdan bana çok ekmek çıkacak çok... Ben kendi kendime sırıtırken onlar konuşmaya devam etti. Aybüke; -Ne! Ne konuşabilirsin ki? -Bana; "Zilal'i sevdiğini biliyorum ama tipi değilsin" dedi. -Sen ne dedin peki? -İnkar ettim. Aralarındaki sorunun ben olmadığımı söyledim ama olmak istiyorum. Aralarında sorun olmak istiyorum Aybüke . Zilal benim yüzümden Derya'ya yaklaşmasın istiyorum. Derya'ya inkar ettim ama ben Zilal'i seviyorum. Kabullenmemek için çok uğraştım ama olmuyo. Sürekli bi şekilde onun yanındayım ve korkuyorum. Ya Derya ile tekrar barışırsa. Ne aptalım değil mi, bana hiç gelmeyen bir adam benden gider diye ödüm patlıyo. -Canım benim kıyamam ben sana ama üzülme yani sonuçta Zilal Derya'ya dönerek olsa çoktan yapardı değil mi? -Bilmiyorum Aybüke, hiç bișe bilmiyorum, dedi. Uzun bir sessizlikten sonra Sayha derin bir nefes alıp;"Neyse ya hadi gidelim dersi kaçırıcaz." dedi. Ayak seslerinden ve kapı açılıp kapanma sesinden gittiklerini anladım. Biraz daha bekledikten sonra çıktım kalbinden. Telefondaki kayıdı kapattım. Yüzümdeki gülüş yavaş yavaş kahkaha dönüştü Bişeler yakalayacağımı biliyodum ama bu kadar kısa sürede veya bu kadar zahmetsiz olacağını hiç düşünmemiştim. İşte şimdi avucumun içinde. #Sayha'nın Ağzından # Aybüke ile lavobadan çıkmış sınıf kapısına gelmiştik. Sınıfa giren Aybüke'nin peşimden sınıfa adım atıyordum ki birinin kolumdan tutup çekmesiyle yönüm istemsizce değişti. Kolumdan tutup çeken elin sahibine baktığımda Zilal'i görmeyi beklemesemde şaşırmadım. Beni koridorun ücra köşesine götürünce beni çevirip karşıma geçti. Duvar ile Zilal'in arasında kalmıştım; -Napıyosun Zilal! -Anıl'a Derya yüzünden panik atak geçirdi demişsin! -Dedim, geçirmedin mi? -Sana söyleme demiştim. -Hayır bana gitme dedin, bende gitmedin ama sonra sen gittin. Naptığın belli mi senin? -Neden böyle bişe yaptın? -Nefes alamıyodun Zilal, diye sesimi yükseltince o da; -Alıyodum, diye bağırdı ve sesini biraz daha düşürüp; -Nefes alıyodum Sayha, dediğinde Zilal'in kriz anında gözgöze gelince aldığı derin nefes aklıma gelince içimde bişeler kıpırdandı. "Aman kızım sakın bu olayı üstüne alınma" diyen iç sesime yine çok haklıydı ve benim onu bir an önce dinlemeyi öğrenmem gerekiyordu. -Gitmiş bide Anıl'a söylemişsin! -Kime deseydim Derya'ya mı? Dedim biraz ima, biraz beklentiyle. -Onu mu dedim ben şimdi? -Ne dedin? -Çağırabilir miydin Derya'yı, dedi bu sefer sanki onu gözlerinde beklenti vardı ya da bana öyle geliyordu. "Dik dur Sayha, sakın istediğini verme ona." Kendimden beklemediğim bir ciddiyetle ve duruşla gözlerinin tam içine bakarken; -Çağırırdım, yapardım, dedim. İmalı bir şekilde kafasını sallayıp sağa sola baktıktan sonra tekrar bana döndü ve; -Sayende çocuklar Derya'ya aşık olduğumu düşünüyolar. -Değil misin? dedim burun buruna, dipdibeyken. Tam da gözlerinin içine bakarken yaptım işte, sordum beynimi yiyen soruyu. Uzun sayılmayacak bi süre gözlerimin içine baktıktan sonra tam ağzını açmış cevap verecekti ki birinin bize "Gençler" diye seslenmesiyle ikimizde o tarafa döndük. Şuan ki derse girecek olan proföser bize bakıyodu;"Giriyorum ben, geliyo musunuz? "dedi. Zilal bana kısa bir bakış attıktan sonra sınıfa doğru ilerlemeye başladı. #Yiğit'in Ağzından# Sabah uyanamadığım için derse geç kalmıştım. Şimdi ise bahçedeki masalardan birinde Aybüke'nin çıkmasını bekliyordum. Telefonla oynarken beynimin içinde dün, dolaşıp duruyordu. Zilal Anıl'ın;"Derya'ya hala aşık mısın?" sorusuna cevap vermemişti. Mekandan çıkıp gitmişti. Büyük ihtimal Zilal bu konu hiç açılmamış gibi yapıcak bizde ona ayak uydıracaktık. Anıl dün "Küstüm onunla konuşmıcam" demişti ama büyük ihtimal sabah kalktığında unutmuştu. Anıl böyleydi. Zilal'e küserdi. Sabah uyandığında eskisi gibi davranır ona "Olum hani küstün" dediğimizde "Unuttum" derdi. Aybüke'nin bana seslenmesiyle kafamı kaldırıp o güzel gözlerine bakıp gülümsedim. Karşıma oturacağı sırada;"Aybüke" diyip onu durdurdum;"Yanıma otursana." dediğimde tebessüm edip yanıma oturdu ve;"Sen öyle çağırınca dersten çıkıp geldim çok kalamam geri dönmem lazım bişey mi oldu." dedi endişeyle. -Doğru senin dersin vardı dimi, özür dilerim. -Yok,ne özürü canın sıkkın bişey mi oldu? -Ya ben seni kaçırırım diye düşünüyorum ama o kutsal dersini unutmuşum. Bir sürü şeyle uğraştım. Kaç gündür göremedim seni doğru düzgün, diyince tebessüm ederek kafasını yere eğdi, utanmıştı "Aybüke" dediğimde kafasını kaldırıp bana baktı:"5 dakika başımı omzuna yaslim mi?" dediğimde şaşkınlık bürüdü gözlerini ve etrafta göz gezdirdi. Çoğu derste olduğu için bahçede çok kimse yoktu,gerçi olsada umrumda olmazdı. Başını olumlu anlamda sallayıp önüne dönüp düz oturdu. Böylece daha rahat yatabilecektim. Başımı yaslayıp gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Kardeşimi tekrar kaybetme korkusu mahvediyordu beni. Bir süre böyle kaldıktan sonra sessizliği bozan o oldu;"Yiğit" dediğinde gözlerimi hala kapalıyken"Hı" dedim." Zilal Derya'ya dönecek mi? "diyince gözlerimi açtım. Kafamı kaldırdım ve ona döndüm. O da aynı şekilde bana;" Sayha için endişelisin değil mi? "dediğimde mahcupça kafasını eğdi;" Zilal'in ne düşündüğünü bilmiyorum Aybüke ve bu beni korkutuyo. "dediğimde bana baktı;" Anladım ve benim artık gitmem lazım. "dedi ve bi an duraksayıp yanağıma bi öpücük bıraktıktan sonra koşar adımlarla uzaklaştı. Utanmıştı yine ama bu kadar hengamenin içinde bu çok iyi gelmişti. #Zilal'in Ağzından # Öğle arasına çıkınca kendimi direk bahçeye attım. Çocuklara da haber vermedim. Biraz tek kalmak istiyodum. Bu kız beni deli ediyordu. Derya'yı çağırabilirmiş. Nasılda kendinden emin söylüyo. Ben Derya'ya mı gitme dedim. Hayır sana dedim. İstesem zaten onun yanında kalırdım. Ne diyorum ya ben. Düşünceler beynimin içinde dolanırken birinin bana:"Zilal" diye seslenmesiyle o tarafa döndüm. Volkan sırıtarak bu tarafa doğru geliyodu. Ne işi var lan bu ibnenin burda. Tokalaşıp el sıkıştıktan sonra masaya oturdu; -Ee hayırdır ne işin var burda, dedim direk. Hiç öyle naber kardeşim muhabbetine giremem valla. Zaten sevmiyorum bu gevşeği.. -Biliyosun annem burada dekan. Bişeyini unutmuş bende geçerken getirdim. Ama iyikide gelmişim. Az önce bir kızla çarpıştım kız ilik. Yüz vermedi ama beni biliyosun ismini felan öğrendim. Yanında yakın arkadaşı da vardı. Onunkini de öğrendim. -Hadi ya kimmiş o ilik? -Sayha,çok güzel ismi var değil mi, tanıyor musun? diyince istemsizce gözlerim büyüdü; -Hangi Sayha? Şu; iri gözlü, uzun saçlı, kısa ama güzel olan Sayha mı,diycem ama okulda başka Sayha yok. Lan senin iliğini si... -Efendim? -Tanıyorum, sevgilisi var o kızın. Sevgilisi manyağın teki. -Yanındaki kızla konuştum. En yakın arkadaşıymış. Sevgilisi yok dedi,diyince kaşlarım istemsizce havalandı. -Aybüke mi? -Evet. -Aybüke'ye bak sen nelerle uğraşıyo. Neyse birader sevgili var o kızın. Aybüke şaşırmış. Uzak dur yani. -Ya yok ne uzak durması belliki kız aramakta. Zor kızı oynuyo yoksa niye en yakın arkadaşına sevgilim yok dedirtsin. Böyle fırsat kaçmaz. Ya şu Aybüke de çok tatlı. İlk hangisinin tadına baksam acaba? Diyince gözlerime bi karartı çöktü ve bende ipler koptu. Hışımla ayağa kalktım;"Ne diyosun lan sen ibne!" diyip yakasına yapıştım. Onu da ayağa kaldırıp kafayı gömdüm. Bu hareketimle etraftakiler başımıza toplanmaya başladı. Volkan geri yalpalanırken yaklaşıp bide yumruk attım. "Seni *rospu çocuğu" diye bağırdım. Bi yumruk daha yapıştırdım. Bi yumruk daha.. Bi yumruk daha hazırlanmıştım ki biri, iki kolumu arkada birleştirip beni tutunca afalladım. "Lan napıyosun manyak" diyen sesle tutanın Yiğit olduğunu anladım. Çırpınsamda kollarımı kurtaramadım. Bu sefer önüme geçen Anıl;"Volkan değil mi lan o? ." dedi ona doğru ilerlerken. "Lan bırak beni" diye bağırdım Yiğit'e.Bu sefer kollarımı bırakıp önüme geçti;"Zilal noldu olum niye daldın çocuğa?" diyince;"Sayha'ya laf attı." dedim bi solukta, dediğimin farkında olmadan. Yiğit'in kaşları havalanırken yüzüne bakınca ne dediğimi yeni fark ettim ve;"Aybüke'ye de" diye ekledim. Yiğit'in kaşları yavaşça gevşeyip çatıldı. Gözlerinde yanan ateşi gördüğümde bir sonra ki adımı tahmin edibiliyordum. Çocuğa doğru atılıp bağırmaya başladı;"Seni pezevenk." Bu sefer Yiğit'i Efe tutuyordu. Ne ara geldi lan bunların hepsi diye düşündüğüm sırada Efe Yiğit'i zapdetmeye çalışırken Anıl'a;"Anıl götür şunu!" diye bağırdı. Anıl çocuğu toparlayıp arabasına bindirmesi sonucu bizde erkenden eve gittik. #Derya'nın Ağzından # Dün yaşanan olay yüzünden Zilal'le bir türlü konuşamamış ve hala o çocuğu niye dövdüğünü de öğrenememiştim. Sabah okula gelir gelmez Zilal'i bulmak ümidi ile kantine indim. Oradaydı. Anıl'la beraber oturuyordu. Dünkü olayın sebebini araştırmayı sonraya bırakıp gidip direk masaya oturdum. "Naber?" dediğimde ikiside bana baktı. Zilal tekrar telefonuna dönerken, Anıl;"Sen gelmeden önce gayet iyiydik." diyince gözlerimi devirip; "Zilal'e sormuştum." dedim. Bu sefer Zilal;"Ve Anıl da benim yerime cevap verdi." dedi. Pis pis sırıtan Anıl'a aldırış etmeden;"Zilal sana bişe dinletmek istiyorum çok önemli." dedim. Ama karşılığı;"Anlamıyacaksın değil mi? Derya söyleyeceğin hiç bi şeyle ilgilenmiyorum, duymuyorum. Düş artık yakamdan" oldu ve kalktı masadan. Peki Zilal Bey bunu sen istedin. #Zilal'in Ağzından # Masadan kalkıp sınıfa doğru ilerlemeye başladım. Dünden beri gidip o pezevengi kum torbasına çevirme fikrimi beynimin bir köşesinde bastırmaya çalışırken, Sayha'nın koluna yapışıp;"Bir daha sana laf atarlarsa bana söyleyeceksin" deme isteğinde beynimin diğer tarafında bastırıyordum. Sınıfa girip kağıt kalemimi çıkardım. Bişeler karalasam iyi olacaktı. Bir kaç dakika sonra sınıfa Aybüke ve Sayha'nın girmesiyle gözüm ona kaydı. Bana kısa bir bakış atıp hızla sıraya oturdu. İlk günkü gibi benimle aynı sıraya ama sıranın en ucuna oturudu. Aybüke'nin sanırım iyi not almak için önde oturduğu zamanlarda burada otururdu. İkimizde aynı sıranın iki ucunda oturuyorduk ve aramızda sanki dolmayacak büyük bir boşluk vardı. Hoca derse girmiş tam tahtanın önüne geçmişti ki hoparlörlerden Derya'nın sesi duyulduğunda refleks olarak kafamı kaldırıp hoparlöre baktım. Şöyle dedi; "Merhaba arkadaşlar çok kısa vaktinizi alıcam size çok sevdiğim bişe dinletmek istiyorum, eminim sizde çok seviceksiniz" sözlerinden sonra bu sefer Sayha'nın sesi duyuldu. Bu bir ses kaydıydı;"Aralarında sorun olmak istiyorum Aybüke. Zilal benim yüzümden ona yaklaşmasın istiyorum. Derya'ya inkar ettim ama ben Zilal'i seviyorum." dediği yerde ses kaydı durdu ve tekrar Derya konuşmaya başladı:"Burayı tekrar dinlemenizi istiyorum:" dedi ve bi tuş sesinden sonra tekrar Sayha'nın:"Zilal'i seviyorum." sözü bütün okulda yankılandı. Beynimde de. Yavaşça kocaman olmuş gözlerimle ona döndüğümde onunla göz göze geldim. Dopdolu gözlerle en az benim kadar şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Gözüm Sayha'nın sol gözünden akan yaşa kaydı daha sonra tekrar Sayha'nın gözlerine baktığımda elini tersiyle gözyaşını silip hızla kalkıp koşar adımlarla sınıftan çıktı. Birkaç saniye kıpırdayamasam da daha sonra silkelenerek kendime geldim ve bende peşinden çıktım. Seslensemde durmadı. Merdivenlere doğru koşar adımlarla ilerledi. Hızla merdivenleri inip giriş katına geldiğimizde direk kapıya yöneldi. Etrafımızdaki insanlar önce Sayha'ya sonra peşinde koşan bana bakıyordu. Sayha kapıdan çıktığında bende merdivenin son basamağında inip kapıya yöneldim. Sağ taraftan bana doğru gelen Derya'yı fark ettiğimde koşar adım yürümeye devam ederken ona doğru dönüp işaret parmağımı ona doğru sallarken;"Seninle sonra görüşücez." diyip tekrar önüme döndüm. Tam kapıdan çıkmak üzereydim ki birinin kolumu tutmasıyla durdum;"Nereye gidiyorsun diyen Derya'ya;" Sayha'nın peşine. "diyip önüme dönmüştüm ki Derya'nın tekrar koluma yapışmasıyla tekrar ona döndüm.Sorar gözlerle;" Zilal? "dediğinde birkaç dakika gözlerinin içine baktım. Daha sonra;" Telefonunu çıkar. "dedim." Efendim?"dediğinde;" Telefonunu çıkar. "dedim tekrar. Neden böyle bişey istediğimi anlamasa da dediğimi yaptı; -Şimdi ses kaydını aç. -Zilal eğer sil diyeceksen bu bi işe yaram... -Ses kayıt yerinin aç ve kayıta başla. -Neden? -Dediğimi yap! Dediğimde istemese de kayıt tuşuna basıp tekrar bana baktı ve "Napıcaksın?" dercesine başını salladı. Bende tam onun gözlerinin içine bakarak konuşmaya başladım;"Ne sandın Derya, Sayha'nın söylediklerinin duyunca ne diyecektim. Aaa Sayha da beni seviyormuş ne kadar basit bir kız felan mı? Gerçekten böyle düşüneceğimi mi düşündün? Noldu yani şimdi Sayha'nın diğer kızlardan farkı kalmamış mı oldu? Yanılıyorsun Derya. Sayha'nın diğerlerinden bir farkı var, ben de ondan hoşlanıyorum. "dediğim şeyle gözleri kocaman olmuş bir şekilde bana bakarken konuşmaya devam ettim;" Git şimdi bunu da dinlet bütün okula, ya da açıp açıp sen dinlersin. "dedim ve arkamı döndüp ilerlemeye başladım. Aklıma gelen şeyle durup tekrar arkamı döndüm ağzı bir karış açık kalan Derya'ya bakıp;" Bu arada saol, geçen gün "Yapabilirim" dediği bişey yüzünden şüpheye düşmüştüm. Beni sevmiyo sandım. Emin olmamı sağladın. Haa bide Derya bugün afettim seni, artık kızgın değilim. "dedim ve önüme döndüm. Yüzüme bir gülümseme yayılırken hızımı arttırdım. İtiraf ettim artık anasını satayım, rahatladım da. Yarın olacakları da yarın düşünürüz. Yer elmasında ki laflara bak sen. Geçen gün nasıl da kendinden emin;" Derya'yı çağırabilirim, yapabilirim." demişti. İçimi kocaman bir şüphe kaplamıştı. Ama Aybüke'ye neler demiş. Aramızda sorun olmak istiyormuş. Senden güzel sorun mu olur? Nihayet bahçeden çıkınca kenarda duran çocuklara;"Sayha'yı gördünüz mü?" dedim. "Şu taraftan sağa döndü." diyince oraya doğru ilerledim. Buradan nereye gitmiş olabilir ki diye düşündüğüm sırada aklıma gelen şeyle;"Tabi ya" dedim kendi kendime ve Sayha'yla ilk karşılaştığımız yere doğru ilerledim. Bu yoldan gidebileceği başka bi yer yoktu çünkü. Oraya doğru ilerlemeye devam ettim. Her adımda hızımı arttırıyordum. Köşe başına gelince gözükmemeye dikkat ederek başımı uzatıp orada mı diye baktım. Oradaydı. Duvar dibine oturmuş, dizlerini kendine çekmiş, kollarını dizlerinin üzerine, başını da kollarının üstüne kapatmış muhtemelen ağlıyordu. Derin bir nefes alıp ona doğru ilerlemeye başladım. Başına gelince boğazımı temizledim. Kafasını kaldırıp bana baktı. Gözleri dolu doluydu, burnu da kızarmış.Bu haliyle bile şey gözüküyordu, şey... Tatlı. Cebimden çıkardığım, bana verdiği merhemi kucağına attım;"Al" dedim ;"En etkili merhem olduğunu söylemiştin ama hiç bir merhem senin kadar iyi gelmiyo yaralarıma." dediğimde önce kucağındaki merheme daha sonra tekrar bana baktı;"Dalga geçmek için mi geldin?" dedi. Derin bir nefes alıp yanına oturdum ve onun gibi ayaklarımı kendime çektim ve ona döndüm; -Bilmem, bu dalga geçilecek bir şey mi? -Nasıl yani? -Eğer öyleyse yandık. O zaman benimlede dalga geçmeliler. - Ne? Dedi burnunu çekerken. Bu hali beni güldürürken konuşmaya devam ettim; -Diyorum ki yalnız değilsin, diyorum ki sen bizim aramızda sorunsun. Diyorum ki Zilal senin yüzünden ona yaklaşamıyor. Diyorum ki senin varlığın bana bütün dünyayı affettiriyor. "dediğimde gözleri parladı. İstemsizce omuzlarım düşerken;. -Ama olmaz Sayha, dedim. Sen beni tanımıyorsun, kim olmuğumu bilmiyosun. -Tanısaydım? -Tanısaydın, sevmezdin. Klişe gelicek sana belki ama benimle yapamazsın. Benim siyahım sende beyaz bırakmaz, dediğimde yüzünde acı bir tebessümle ve dolu dolu gözleriyle; -Söz hakkım yok değil mi? dediğinde mahcupça kafamı yere eğdim; -İnan benim için de çok zor, dediğimde yanağımda hissettiğim sıcacık avuçla, kocaman olmuş gözlerle ona baktım. Dizlerini indirmiş, diz üstü oturmuş ve tamamen bana dönmüştü. Bende ona ayak uydurarak aynı o şekilde ona döndüm; -Çok mu üzdüler seni? dediğinde yavaşça gözlerimi kapattım; -Çok üzerim seni,dedim gözlerim hala kapalıyken; -Zilal, dediğinde gözlerimi açıp ona baktım. Titreyen çenesiyle zar zor konuştu; -Beni eve götürür müsün? Başımı olumlu anlamda sallayıp yavaşça ayağa kalktım. Onun kalkmakta zorlandığını fark ettiğimde eğilip kolunun altına girip;"Bana tutun. " dedim. Onu ayağa kaldırırken o gece, Sayha'yı gördüğüm ilk gece aynı burda, aynı bu şekilde beni kaldırmaya çalışırken bana:"Bana tutun. "dediği gelince hızla kafamı ona çevirdim. O ise bana bakıyordu. Göz göze gelince;" Dejavu"dedi. Nefesi yüzüme çarpıyordu. "Fakat Zilal, sana tutunmaya çalışmak düşmekten daha beter." diyip çekti kolunu ve ilerlemeye başladı. Bende peşinden. Yola çıkınca;" Bekle burada arabayı getirim." diyip arabayı almaya gittim Arabayı alıp geldiğimde çıt çıkmayan bir yolculuktan sonra Sayha'nın evinin önüne geldik. Sayha hiç bișe demeden indi arabadan. Bir süre arkasından baktıktan sonra telefonu alıp Ali'yi aradım. Telefon çok geçmeden açıldığında;"Alo Ali, bugün maç var mı?" dedim. Aldığım cevapla;"Güzel en yakın saate bir maç ayarla bana, piste geliyorum." dedim ve telefonu kapatıp gaza kökledim. #Yiğit'in Ağzında # Bahçede kahvemi yudumlarken karşıma oturan Aybüke'yle ona baktım; -Derya'nın böyle bir bişey yaptığına inanmıyorum, dedi sandelyeye otururken; -Ben kızmadım doğrusu. Sonuçta o iki aptaldan biri asla böyle bişeye cesaret edemiyecekti. Siz onu bırakın da dünden beri konuşmak için patladığım Volkan olayından bahsedin biraz Aybüke Hanım! -Volkan mı oda kim, dedi sahte bir gülümsemeyle; -Aybüke! dedim uyarıcı bir ses tonuyla. -Ya tamam. Dün Sayha'yla çarpıştılar. Sayha yüz vermedi. Bende üzülüyorum Sayha için. Zilal'le de olmuyo baksana. Çocukta yakışıklı ve güler yüzlüydü, bende Sayha'nın adını ve sevgilisi olmadığını söyledim işte. Gözlerim istemsizce büyürken masaya doğru eğildim. Hayretle ;"Yakışıklı mı, Volkan mı?" dedim. "Tüh ya" diyip sandelyeme geri yaslandım;"Keşke ben dün şu güleç çocuğun yakışıklı yüzünü biraz daha okşasaydım." Kollarımı birleştirip onu izlemeye başladım. Benim zeki kızım pezevenkin kendine de yavşadığını anlamamış. Gerçi onun gibi saf ve temiz biri için iki yakın arkadaşa yavşıyacağını düşünmek imkansız olur. -Yiğit lütfen bunun için tartışacak mıyız? Tamam anlıyorum Sayha'yla Zilal'in arasını yapmaya çalışıyorsun felan ama off işte bunun için tartışmayalım. -Ne için tartışalım? -Tartışmayalım, bizden konuşalım, bizim için önemli olan şeylerden. Mesela;Çıt. Kaç gündür yanına uğruyamadım. Çok özledim onu, kendimi suçlu hissediyorum. -Çıt için endişelenme ben ilgileniyorum onunla, projene odaklan sen. -Çıt için endişelenmiyorum. Sana güveniyorum, hemde çok, diyip elini elimin üstüne koyup gülümsedi. Çatık olan kaşlarım gevşerken bende gülümsemeye başladım;"Beni nasıl ikna ediceğini çok iyi biliyorsun." #Zilal'in Ağzından # Dövüş pistinden çıktığımda zaten yağan yağmur daha da hızlanmıştı. Üstüme giydiğim hırkamın şapkasını başıma geçirip arabama doğru yürümeye başladım. Aklımda az önce çıktığım maç vardı. Tek bir yumruk bile yememiştim. O kadar kendimden geçmiştim ki adamı elimden zor almışlardı. Kendimi sürücü koltuğuna atarken bu sefer Sayha geldi aklıma. Gerçek beni tanısaydı sever miydi acaba? "Zilal artık kapat bu konuyu" diye söylenirken arabayı çalıştırdım ve mekana doğru sürmeye başladım. Yaklaştığımda arabayı durdurup indim ve geri kalan yolu yürümeye karar verdim. Yağmurda yürümek iyi geliyordu. Üst geçitten geçerken durup geçen arabaları izlemeye başladım. Kaçı gitmek istediği yere gidebiliyor acaba? Bir müddet böyle durduktan sonra ilerlemeye başladım ve bu sefer gözüm yerdeki su birikintisine takıldı. Üstüne damlalar düştükçe dalgalar oluşuyordu. Telefonumu çıkarıp bir resim çektim ve Twittera yükleyip şöyle yazdım; Yağmur yağarken ıslanman normaldir ama bir yağmurda yanmaya benziyor bu! Telefonu cebime koyup yürümeye devam ettim. Ne kadar süre daha yürüdüm bilmiyorum ama mekanın önüne geldiğimi fark edince anahtarlarımı çıkarmış tam kapıyı açacağım sırada kapı kendiliğinden açılınca refleks olarak geriye doğru yalpaladım ve; -Ananı!dedim. -Anamı mı? -Anıl? -Zilal? -Anıl? -Zi... -Lan napıyosun gerizekalı? -Haa, napim seni bekliyorum,dedikten sonra kafasını dışarı doğru uzatıp sağa sola baktıktan sonra tekrar bana döndü; - Eee, Sayha nerede? Dedi. İçeri gereken; - Ne alaka şimdi, dedim. -Ne demek ne alaka? Sen kızın peşinden gittin ama.. -Eee. -Ne demek eee? -Lan oğlum ne diyorsun, dediğimde bu sefer barın orda dirsekleri üzerine dayanmış olan Efe doğrulup bize doğru gelmeye başladı. Anıl'ın yanında durdu ve; -Sevgili olup olmadığınızı soruyo,dedi. -Kafayı mı yediniz ne sevgilisi? Olmadık sevgili felan! dedim. Verdiğim cevapla Efe bıtkınlıkla nefesini verip gözlerini kapatırken, Anıl sıkıntıyla ellerini saçlarına geçirip kafasını geri atarken birkaç adım geriledi. Burada olduğunu yeni fark ettiğim Yiğit ise hiç bir tepki vermeden koltukta oturmaya ve telefonuyla oynamaya devam etti. Anıl; - Ben artık bir hocaya gitmeye karar verdim. Okutucam ikisini de yeter artık,dedi. -Lan size noluyo? Noldu da birden hepiniz Sayhacı oldunuz? dedim. Bu sefer Efe; -O kız seni seviyor,dedi. -Diğerleri gibi..dediğim de Efe, bu sefer daha yüksek bir sesle; -Seni seviyor,seni! Diğerleri gibi adını değil, Poyraz'ı seviyo,dedi. Ona doğru bir adım atıp konuşmaya başladım; -Baksana bi bana. Sence senin karşında Poyraz mı var? Sayha beni seviyormuş. Sayha ne biliyo hakkımda da neyi seviyo? Sayha'nın benimle ilgili bildiği ne var? Beni pistte bir adamın çenesini dağıtırken görse veya Giray’la olan kavgamızda öfke kontrol problemi olan beni, kriz halinde görsün bakalım ne kadar seviyo, dedim. Bir süre sessizlikten sonra Anıl hayretle; - Pistten vazgeçemediğin için hoşlandığın kızdan mı vazgeçeceksin,dedi. -Biliyor musunuz, hiç anlamadınız, hiç bi zamanda anlamayacaksınız,dedim. Koltukta oturan ve konuşmanın başından beri hiç tepki vermeyen Yiğit, Telefonunu cebine koyup kalkarken;"Anlat o zaman." Dedi. Bize doğru gelip oda önümde durdu. Ama pisti veya öfke krizlerine değil. Yukarıda duran resimleri Anlat. Boy boy Sayha'yı çizerken, ciğerinin yangını bedenini nasıl kül etmiyo bunu anlat... D uyduğum şeyle gerilirken Yiğit'e doğru bir adım atıp tek elimle yapıştım ve onu kendime çektim. O ise elleri cebinde istifini bozmadan kararlı bir şekilde bana bakarken;"Odamama mı girdin lan?" dedim. Yakasında olan elimin üstüne elini koyup ittirirken;"Sence ne çizdiğin anlamam için odana girmeme ihtiyacım var mı, sen beni gerizekalı mı sanıyosun?" dediğinde Anıl;"Yok seni değil beni öyle sanıyo." dedi. İkimizin de tepki vermediğini görünce;"Pardon devam edin." dedi. Yiğit'e karşı; -Merhem kullanmamam yaralarım olmadığı anlamına gelmez, dedim. -Ne, ne demek bu? -Sanane lan demek. Hepiniz ilişki uzmanı mı kesildiniz başıma. İster resmini çizerim, ister kendimi.Anlatmıyorum lan size laf felan, dedim ve kapıya doğru gidip kapıyı açtım;"Çıkın gidin lan burdan." dedim. Hepsi anlamayan gözlerle bana bakarken;"Çıkın gidin lan buradan." dedim daha yüksek bir ses tonuyla. Hiç bişe demeden hepsi çıkarken kırarcasına kapattım kapıyı. Nefes alışım hızlanırken, yoğun bir sinir göğsümü sıkıştırmaya başladı. Gözlerim de kararınca az sonra olacakların farkındaydım."Evet başlıyoruz."
|
0% |