Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Bölüm 3

@smanurkya

#Yiğit'in Ağzından#

Okula yeni girmiştim ki telefonum çaldı. Arayan Efeydi. Yanıtladım.

-Efendim kardeşim.

-Yiğit beni dinle. Dün Giray Zilal'e saldırmış. Bir kız görmüş olaya karışmış felan. Zilal de kızın kapısına dikmişti beni Giray gelirse diye, şimdi sordum güvenliğe kız yok gitmiş. Arka kapıdan çıkmış, bi araba almış. Zilal'i aradım haber verdim, küfredip suratıma kapattı. Napcam şimdi napmalıyım? Ya kızı Giray aldıysa, kıza bişey olursa Zilal kendini suçlayacak gene. Toplayamayız onu bu sefer olmaz.

-Kim?

-Ne?

-Gören kız kim, tanıyo muyuz?

-Yok. Yeni kız, Zilal'in sınıfına yeni gelmiş. Adı Sayha. Uzun saçları var iri gözleri. Zilal de bu şekilde tarif etmişti bende resmini gördüm gerçekten öyle. Ben bunları niye anlatıyorum ki sana şuan. Kız diyorum; yok!

Efe'nin telefonda saçmalamaya başladığı sırada birinin "Sayha diye seslenmesiyle o tarafa döndüm. Zilal'in sınıfından bi kızdı bir kaç defa görmüştüm Aybüke'ydi galiba adı, bana doğru tekrar:" Sayha buradayım "diye el sallıyordu. Tam o sırada yanımdan uzun saçlı bir kız geçti.

Aybüke'nin yanına gittiğinde Aybüke ona:" Nasılsın bakalım yeni öğrenci, kim bıraktı ya seni o siyah araba kimindi? "dedi. Saha'nın ise:" Babam ya işe giderken bıraktı beni saolsun. "demesiyle derin bir nefes aldıp yeni girdiğim okuldan çıkış kapısına doğru yürüdüm.

-Efe burada, kız burada.

-Ne, emin misin?

-Evet, Zilal'e söyledim demiştin demi?

-Evet dur hemen onu arim de o da rahatlasın.

-Açmaz. Şuan açmaz. Beni dinle okula gel ve kızı gözünün önünden ayırma. Şuan ki sorumuz Zilal nerde?

Telefonu kapatıp arabama bindim. Umarım düşündüğüm yerde değildir diyip arabayı çalıştırdım ve adam toplayıp dediğim yere gelmesi için Anıl'ı aradım.

#Zilal'in Ağzından#

Telefonu kapatmamla içimi çok güçlü bir korku kapladı. Birine daha benim yüzümden zarar gelmesi düşüncesi bile beni kahretmeye yetiyordu. Hızla arabama binip çalıştırdım ve hiç düşünmeden Giray'ın mekanına sürdüm. Eğer kız oradaysa bu sefer onu ellerimle gebertecektim.

Tershaneye girer girmez arabadan inip Giray'ın ofisine doğru yürümeye başladım. Beni durdurmak için gelen adama kafayı gömüp daha da hızlandım. Bu hareketimle birkaç adam daha bana doğru gelmeye başladı ama yetişemediler koşarak Giray'ın ofisine girdim, adamlarda peşimden. Tam beni dışarı çıkaracaklardı ki Giray eliyle durun işareti yaptı ve:

-Vay Karasümen sen buralara gelir miydin?

-Kız nerde?

-Hangi kız?

-Giray bana oyun yapma. Kızı bırak yoksa gördüğün son yer bu oda, son yüzde benim ki olur,diyip belimdeki silahı çekip ona doğrulttum. Tabi arkamdaki 4 adamda da bana. Oda da aynı anda çekilmiş silah sesleriyle yankılanırken Giray sandalyesinde biraz doğrulup:

-Şu dün deli cesareti edip seni kurtardığını sanan kızı mı diyorsun. Ben almadım. Almalı mıyım?

-Bana bak şerefsiz senin derini yüzerim. Senin derini yüzer tershanenin ortasına ibreti alem için asarım. Derdin benimleyse benimle hallediceksin. Yoksa bütün soyunu kuruturum. Hepsini de gözünün önünde yaparım.

Bu sırada odaya paldır küldür birileri girdi ve Yiğit'in sesini duydum:

-Beyler silahları indirelim. Boşuna gürültü çıkmasın. Dışarıdaki adamlar şimdi gelir diye düşünüyosanız düşünmeyin çok kalabalığız,dedi. Arkamı dönüp baktığımda Anık'ında gelmiş olduğunu gördüm.

-Vay arkadaş ne kızmış herkesi buraya getirdi. Az sonra Efe de gelecek mi? Dedi Giray. Yiğit ise sakinliğini bozmadan:

-Hayır, onun midesi hassas seni görmeye tahammül edemiyor bende kardeşimi alıp gidicem.

-Yani sen kızı sormayacak mısın?

-Hayır, beni ilgilendirmiyor. Sık kafasına.

Yiğit'in dediği şeyle Giray'ın kaşları çatıldı,kafası karışmış gibiydi. Yiğit:"Gidelim abi" diyip beni kolumdan tutup dışarı çıkardı. Diğer adamlar ise etrafı kolluyorlardı. Sorar gibi Yiğit'in yüzüne baktığımda:"Kız güvende, yürü aptal" dedi. Mekandan çıkıp arabaya bindiğimiz de Yiğit'e dönüp:

-Niye kızı öldür diyosun gerizekalı. Dedim.

-Kafası karışsın diye. Büyük ihtimal şuanda sen vicdan azabı çekmemek için kapısına dayandın diye düşünüyor. Eğer bende seninle aynı tavrı sergileseydim bizim için çok önemli olduğunu düşünecekti. Sonra Giray kızı hedef noktası olarak belirleyip kafayı ona takacaktı. Öyle mi olsun isterdin? Hem sen ileri zeka nasıl tek başına mekan basabilirsin, ya gelmeseydim?

-Geldin ama, Üstelik ikimiz de beni öldürmeyeceğini biliyoruz diyip Efe'yi aradım:

-Neredesin? Mekana geç diyip telefonu kapattım ve Yiğit'e döndüm:"Adamlardan birine söyle kızı uzaktan takibe alsın nolur nolmaz,dedim.O ise cevap vermek yerine başını olumlu anlamda salladı.

Bizim mekanın önüne geldiğimizde hızla arabadan inip mekana doğru yürüdüm. İstanbul'daki barların çoğu Anıl'ın babasına aitti. Ama Anıl bizim fakültede okuyordu. Üstelik babası bu konuda çok katıydı. Anıl'ın o fakülteden mezun olmaktan başka bir şeceneği yoktu.Garip bir haldi ama tam olarak Anıl'lık bir mevzuydu. Anıl'ın hayatında ne normaldi ki? Burada o barlardan biriydi. Ama Anıl bizim için kapatmıştı. Sadece biz girebiliyorduk. Hobi alanı olarak kullanıyorduk ve ikinci evimiz gibiydi genelde akşamları burda toplanırdık. İçeride bir sürü oyun vardı, oturma alanı felan. İki katlıydı ve ikinci katındaki 3 oda bana aitti. Bitirdiğim çizimleri burada tutyordum.

İçeri girdiğimizde Efe oturuyordu, Efe ayağa kalkıp bana doğru geldi:"Abi" demişti ki yumruğu suratına geçirdim. Anıl'la Yiğit beni tuttular Efe bu hamleyi beklemediği için yere düşmüştü. Efe'ye bakarak bağırmaya başladım:

-Sana gözünü dört aç dedim, kuş uçurtma dedim. Nolcak şimdi, Ya Giray takarsa kafayı kıza, birine daha benim yüzümden bişey olursa. Murat'ın vicdan azabı geçmedi,acısı geçmedi, dedim. Nefes nefeseydim. Bir yandan da kendimi Anıl'la Yiğit'in elinden kurtarmaya çalışıyordum.

"Bırak" dedim bırakmadılar. "Ya bırakın" Kollarımı hızla çekince bırakmak zorcDediminmıikaldılar. Üst kata çıktım. Kağıda ihtiyacm vardı bir de kaleme tek renk siyah kurşun kaleme...Ne kadar saattir burdayım bilmiyorum kapının tıklanmasıyla kendime geldim. Gelen Efey'di. Kapıyı açmadan konuşmaya başladı:

-Zilal kapıyı açar mısın?Tamam aç özür dilerim tamam mı.Senin hatan değildi. Benim hatamdı güzel kontrol edemedim. Arabadan çıkıp dolanmam gerekiyodu. Gece soğuk oldu biraz çıkmadım arabadan. Sitenin tek bi kapısı var sandım, arabada beklemek yeter sandım ama bunlar bahane değil tabi. Bak biliyorum,bana dediğin herşeyi aslında kendine dediğini ama yapma. Gerçekten senin hatan değildi. Benimdi, benim hatamdı,dedi.Kalkıp kapıyı açtım beklenti dolu gözlerle bana bakıyordu. Derdi yediği yumruk değildi."Sen bana nasıl vurursun ben sen ne dediysen onu yaptım" demek için gelmemişti. Derdi benim canımın yanıp yanmadığı veya kendimi suçlayıp suçlamadığımdı. "Gel buraya" diyip sarıldık birbirimize. "Elin ağırmış, hem de fena" dediğinde güldük ikimizde.

Aşağı indiğimizde ikiside merdivenlerde bizi dinliyordu ama bizi görünce ikiside başka bişeyle ilgileniyormuş gibi yaptı.Herkes kendi halindeydi. Anıl ve Efe langırt oynuyordu, Yiğit ise araba yarışı. Bende Twitter da geziyordum.

-Gençler parti varmış benim mekanlardan birinde, bizim bütün okul orada neredeyse. Pucca'ya gidelim mi bizde? Dedi Anıl. Bi sessizlik olup kimse cevap vermeyince kafamı kaldırdım telefondan hepsi bana bakıyordu.

-Siz istiyosanız gidin olum, dedim

-Ne zaman geldin ki zaten, diye fısıldadı Anıl ve herkes oyununa geri döndü. Anlaşılan onlarda gitmeyecekti. Twitter da dolanmaya devam ederken karşıma çıkan videoyla istemsizce kaşlarım çatıldı. Anıl'ın bahsettiği partidendi. Sayha bi masaya çıkmış dans ediyordu, herkes başına toplanmış onu izliyordu. Telefonu kapatıp derin bir nefes aldım. "Sarhoş olmuş" dedim kendi kendime.

-Bişey mi dedin? diye soran Yiğit'e cevap vermeden kalktım yerimden ve çıktım mekandan.Pucca'ya doğru sürmeye başladım.

Mekana girdiğimde Sayha masanın üstünde dans ediyordu hala. Herkes onun etrafındaydı. Masaya doğru ilerlemeye başladım. İnsanlar beni gördükçe yol veriyordu. Beni gören şaşkınca kulaktan kulağa yanındakine bişey söylüyordu. Alışkın değillerdi beni toplu ortamlarda görmeye . Ben ise hiç birine aldırış etmeden gözlerimi Sayhaya kitlemiş bi şekilde masaya doğru ilerliyordum. Kalabalık ben ilerledikçe ikiye bölünüyodu. Masanın yanına geldiğimde Sayha da beni fark etti ve:

-Aaaa, Zilal gelmiş. Gölge adam,dedi

-İn aşağı!

-Banane ya dans ediyorum, müziği niye kapattınız ya, açar mısınız müziği? dedi. Etrafa baktığımda herkes pür dikkat bizi izliyordu, barmen ve dj de dahil. Tekrar Sayha'ya bakıp:"Sen bilirsin" diyip bileğinden tuttum ve aşağı çektim. Kucağıma düştü. Herkes şok olmuşdu. Sayha da dahil kocaman olmuş gözlere bana bakıyordu.

-Sana in demiştim, diyip kapıya doğru yürümeye başladım.

Arabayı bindiğimizden beri Sayha saçma sapan tekerlemeler ve şarkılar söyleyip duruyordu. Sesi birden kesilince ona baktım. O da pür dikkat bana bakıyordu:

-Neden geldin? Niye böyle birşey yaptın? dedi. Sanki birden ayılmıştı. Cevap vermeden önüme döndüm. Bir süre sessiz kalıp tekrar konuşmaya başladı:

- Niye bu kadar gizlisin, tam olarak ne yaşadın ki bu haldesin, o adamlar kimdi, madem bana cevap vermeyecektin neden geldin, şuan neden burdasın bu arada o adamlar senden ne istiyorlardı. Amaçları seni öldürmek değilse ned..

Arabayı hızla sağa çektim ve ona döndüm. Sakince:

-Sanane! Sanane ya sanane o adamlar kim ben sana neden söylim? Ben sana soruyo muyum sen kimsin, nasıl birisin, ogün neden kaçıp gitmedin, adını kim koydu, manası ne? Sadece bu kadar göze batma, kendini bu kadar kolay yem yapma.

-Ne manada yem?

-Her manada. Cevap vermek yerine bir süre gözleri kısık bir şekilde bana baktıktan sonra önüne döndü. Yol boyu daha da konuşmadık.

"Yolu tarif et" dediğimde cevap vermedi:"Sayha yolu tarif et hatırlamıyorum." yine cevap vermedi:"Sayha..."diye cümleye başlamıştım ki ona döndüğümde uyuduğunu fark ettim.. Sesimi ne kadar yükseltirsem yükseltim ne kadar sarsarsam sarsim uyanmıyordu:" Çok güzel "dedim kendi kendime:" Sızmış" Arabayı kenara çekip yoklayabildiğim kadar yokladım beynimi ama bir türlü hatırlayamıyordum. Efe'yi aradım:

- Efe Sayha'nın sana evinin konumunu atmıştı, onu bana geri at.

-Abi ben sildim onu.

-Neden lan.

-Abi ben whatsappdaki konuşmaları silerim.

-Hatırlıyo musun peki?

-Dün ne yediğimi hatırlamıyorum evini nerden hatırlıcam. Napcan Sayha'nın evini yine bi durum mu var, gelelim mi yanına.

-Yok bi durum, neyse kapat hadi,diyip telefonu kapattım. Ayılır diye bir süre bekledikten sonra ayılmayacağını anlayıp pes ettim. Sonuçta uyumuyordu, sızmıştı. Çok içtiği her halinden belliydi. Ayılsa bile aklı başında olmazdı. Olsa zaten o kıyafetle öyle bir ortamda masaya çıkıp dans etmezdi heralde dimi?

Daha fazla arabanın içinde oturmamak için arabayı tekrar çalıştırdım ve annemi aradım. Sonuçta onu çocukalarla kaldığım eve götüremezdim, mekanda olmazdı, kendi evine de götüremediğime göre geriye birtek yer kalıyodu:

-Alo Poyraz oğlum iyi misin, bişey mi oldu?

-Anne, dedim sanki asırlardır bu kelimeyi kullanmamışım gibi gelmişti:"İyim sakin ol" dedim. Annem bana Poyraz diye seslenen tek insandı neredeyse. Onu aramazdım çok, aradığımda da telaşla açardı. O olaydan sonra; Murat'ın ölümünden. O olaydan sonra herşeyden çektiğim gibi ailemden de çektim kendimi, uzak durursam üzüntülerini görmem sanıyodum. Öyle olmuyormuş. Annemin tekrar"Poyraz" diye seslenmesiyle düşüncelerime bi son verip:"Anne eve gelicem, yanımda biri var bu gece orda kalcak, misafir odalarından birini hazırlasana."

-Ne? Yanında biri mi var, arkadaşın mı, kız mı erkek mi peki?

-Anne! Sadece misafir, zor durum da şuan yardımcı oluyorum, o kadar. Yoldayım kapatıyorum.,diyip kapattım. Çocuklardan başka kimseyle görüşmediğimi biliyodu. Biriyle arkadaş olmam fikri onu heyecanlandırıyodu.

Villa kapısından içeri girip arabayı her zaman ki yere park ettim. Arabadan inip Sayha'nın tarafına geçtim ve kapıyı açtım. Kucağıma almak için ona eğildiğimde lavanta kokusu burnuma doldu. Koku gerçekten başdöndürecek cinstendi. Ona daha da yaklaşıp kucağıma aldım ve eve doğru yürümeye başladım. Ben eve varmadan kapı açıldı. Annem meraklı gözlerle bana bakıyordu. İçeri girip hiç bişe demeden merdivenlere yöneldim, tabi ki annemde peşimden geldi. Sayha'yı yatağa yatırdım tam çıkmak için arkamı dönmüştüm ki annemin meraklı bir sesle "Poyraz" demesiyle ona döndüm:

-Anne çok yorgunum gerçekten, bir kaç sebepten ötürü buraya getirmek zorunda kaldım. Yarın gidecek ve bir daha da muhtemelen görmiceksin o yüzden fazla merak etme ve farklı manalar yükleme olur mu?

-Neden, neden farklı manalar yükleyemiyorum. Neden Derya'dan sonra kimseye farklı manalar yükleyemiyorum.

"Anne" diye bağırdım sesim fazla yüksek çıkmıştı:"O kız benim arkadaşım bile değil biraz daha konuşursan sokağın ortasına bırakıp çekip gidicem." dedim. Annem sessizliğini bozmayınca odadan çıkıp kendi odama gittim ve direk kendimi yatağa attım. Gözlerimi kapatmam ve uyumam bir oldu.

Sabah uyandığımda saat 08:30'du. Elimi yüzümü yıkayıp Sayha'nın odasına gittim. Kapı sonuna kadar açıktı ve içerde kimse yoktu. Merdivenlerden aşağı inmeye başladım aşağı indikçe yemek odasından çatal bıçak sesleri geliyordu. Tam içeri giriyordum ki annemin:"Ondan hoşlanıyor musun?" sorusuyla olduğum yerde kaldım.

-Ne? Hayır, ben yani burdayım ama dün kötüydüm sızmışım yani uyumuş... Oğlunuzdan hoşlanmıyorum.

-Kimsin peki sen o zaman? diye sorduğunda cevap vermesini beklemeden içeri girdim:"Hiç kimse" dediğimde ikiside bana döndü. Ben ise anneme odaklanmıştım ve konuşmaya devam ettim:" Dün sana dedim. Hiç kimse, hiç bișeyim değil dedim. Kendini korumayı bilmeyen aptalın biri sadece ve şimdi de gidiyo. "dedim ve Sayha'nın bileğinden tutup onu sürüklemeye başladım. Annem de peşimizden geliyordu ve durmam konusunda sürekli bişeler söylüyodu ama ben ona aldırış etmedim. Sayha şaşırmış olacak ki hiç bir tepki vermedi. Tam dış kapıdan çıkıyordum ki durdum ve anneme döndüm tam arkamdaydı.

-Anne içeri gir.

-Ama oğl..

-Anne içeri gir! diye bastırarak söyleyince annem istemeye istemeye içeri girdi. Ben ise Sayha'yı ön koltuğa oturtup kendimde sürücü koltuğuna geçtim:"Adresi tarif et." dediğim de şok olmuş bi şekilde sadece karşıya bakıyordu :"Eğer okula bu kıyafetle gitmek istemiyorsan söyle şu adresi" dedim. Sona doğru sesim yükselmişti. Bu sırada telefonuma bir mesaj geldi, Yiğittendi. Telefonu elime aldım ve mesajı açtım bi adres yazıyordu mesajın sonunda ise "Sayha'nın ev adresi, lazım olur 😉" yazıyordu. "İbne bide göz kırpmış" dedim kendi kendime ve arabayı çalıştırdım.

Yarı yola gelmiştim ki:"Neden geldin?" dedi, yavaştan kendine gelmişti. Cevap vermedim ve hızımı arttırdım:"Neden geldin Allah'ın belası, dün niye geldin, niye çıkardın beni ordan, neden götürdün beni evine, kim istedi bunu senden, dalga geçmek için mi, hakaret etmek için mi, eğlendin mi bari?Kendisini koruyamayan aptalmış. Sen nesin? Sen o adamlar postunu çıkarırken ne kadar kendini koruyordun?Sen kendini bi bok sanan salağın tekisin" diye avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Siteye çok yaklaşmıştık ki arabayı kenara çektim:"İn aşağı! " dedim bende ona bakarak. Şaşkın kocaman gözlerle bana bakıyordu:"Ne bakıyorsun in aşağı!"dedim. Hızla kapıyı açıp aşağı indi ve kapıyı kırarcasına kapattı. Kapatır kapatmaz gaza bastım ve Yiğit'i aradım:

-Efendim.

-Sayha'yı takip eden adamı geri çekmedin demi?

-Hayır.

-Güzel, ben diyene kadar başka işle ilgilenmeyip kızı takip etsin,dedim ve cevap vermesini beklemeden telefonu kapatıp bizim mekana sürdüm.

İçeri girdiğimde Yiğit koltuğa oturmuş içki içiyordu. Bende kendime bir bardak doldurup fondip yaptıktan sonra ikinci bardağı alıp koltuğa bıraktım kendimi. Bir süre bekledikten sonra :

-Tamam söyliceksin illa bişe söyle hadi.

-Sen söyle, attığım adrese ihityacın oldu mu?diye sordu. Bu soru aslında birçok sorunun cevabıydı ve ben ne demem gerektiğini bilmediğim için sessiz kaldım. Sessizliği bozan Yiğit oldu:

-Olmuş, hatta büyük ihtimalle kızı bırakıp buraya öyle geldin twitter da senin Sayha'yı masadan kucağına alma videoları trend oldu. Peki nereye götürdün? Bizim eve getirmedin, burayada getirm... Annene, dedi bi şeylerin farkına yeni varmış gibi:

-Sizin eve mi götürdün, bu kadarını ben bile tahmin edemedim.

-Sızmıştı, Efe'yi aradım "Bilmiyorum" dedi bende hatırlayamadım.

-Neden Sayha'yı takip eden adama sormadın?

-Aklıma gelmedi, numarasıda yoktu.

-Az önce kızı eve bıraktığında aklına ilk o geldi ama.

-Başına bişey gelebilir diye.

-Derya'nın başına da bişey gelmişti ama hiç böyle davrandığını hatırlamıyorum.

-Derya'yı Sayha'yla aynı yere koyma, dedim öfkeyle!

-Ha Sayha'nın bir yeri var yani.

-Bazen beni çok zorluyosun.

-Hayır sen yüreğini çok zorluyosun.

-Yiğit bunu sana diyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama saçmalama.

-Zilal saçmala, biraz saçmala bak bunu da ben sana söylüyorum saçmala ve kalbine bu kadar eziyet etme. Bırak beynin dinlensin biraz.,diyip ceketini alıp benim daha bişey dememe fırsat vermeden çıktı.

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%