@smanurkya
|
Okula giriş yaptığımda çocukların kantinde olduğunu bildiğimden direk oraya yöneldim. Bana kalsa bu lanet okulu çoktan bırakırdım. Ama Murat'a bitireceğime dair söz vermiştim. Ve bu sözü tutmak ona karşı yapabileceğim son şeydi. Kantine girmem ile Anıl'ın kahkasını daha doğrusu anırmasını duymam bir oldu. Gözlerimi devirip masaya ilerledim ve oturdum: -Hoșgeldin kardeşim. -Eyvallah,dedim. Anıl kıvranmaya başlayınca kaşlarım çatık bir şekilde naptığını anlamaya çalıştım. -Zilal bugün her zamankinden daha yakışıklısın, diyince kaşlarım gevşetim başımı sallamaya başaldım. Şimdi anlaşıldı: -Ne istiyosun? -Ayıp ediyosun, şurada ağız tadıyla kardeşimize iltifatta edemicez, seneler boşa geçmiş, beni hiç tanıyamamışsın? -Seni çok iyi tanıdığım için soruyorum Anıl. -Açık konuşalım diyosun, peki,dedi ve boğazını temizledikten sonra sevimli olduğunu düşündüğü bir ses tonuyla: -Zilal bu gece arabanı alim nolur. -Yürü git lan, en son sana arabayı verdiğimde servisten aldım arabayı -Ağacı görmeyip azıcık çizdiysem nolmuş yani? -Çizmek? Arabamın kapartosu yoktu. Efe'ninkini al. -Alamaz benimkini. Ben akıllandım abi Anıl'la aynı anda veriyorum bakıma arabamı. -Yiğ... -Bu akşam işim var veremem. -Ya yazıklar olsun, böyle şeylerin aramızda lafı olmaz sanıyordum, yanılmışım. Oysa ben isteseniz canımı veririm. -Bizde veririz, ama arabamdan uzak dur, dediğimde kısık gözlerle bir süre bana baktıktan sonra: -Neyse, Zilal bana para versene doymadım, bir dürüm daha alim. -Niye senin paran yok mu? diycem:"Var, ama seninkini harcamak daha eğlenceli" diyceksin, dedim bir yandan cebimden cüzdanımı çıkarıyordum. Tam çıkarmıştım ki gözüme yan masamızda oturan ibneye bakan Sayha ilişti. Bakıyordu! Yan masaya! İbneye! Anıl'ın cüzdanı elimden çekmesi sonucu anlık ona bakıp tekrar.Sayha'ya döndüm. Bir süre daha ona baktıktan sonra bana döndüğünde gözlerinden geçen anlık şaşkınlığı burdan bile fark edebiliyordum. Gözlerim eteğine kaydığında kaşlarım istemsizce havalandı. Hadi ya gerçekten mi? Gerçekten bu kadar mı bunun boyu? Bir insan tasarladığı bir eteğin boyunu hangi akla hizmet bu kadar yapar ve bir başka insan hangi akla hizmet gidip bu eteği alıp okulda giyip bütün aç gözleri üstüne toplar ki:"Kendine gel, Poyraz" diyen iç sesime ayak uydurup gözlerimi kapattım ve başımı hafifçe silkeleyip tekrar Sayha'ya baktım ve göz göze geldik. Çok kısa bir süre sonra Sayha Berkay'a doğru yürümeye başladı. Her adımda biraz daha geriliyordum ve buna engel olamıyordum. Sayha masanın başına geldiğinde elimle yüzümü sıvayıp:"Sayha uzaklaş o masadan" dedim. -Bişey mi dedin kardeşim? -Yoo, hayır. Sen yemeye devam et, dedim dürümü ne zaman almaya gidip masaya geri döndüğünü fark etmediğim Anıl'a. -Berkay.. -Ooo Sayha naber güzelim? Güzelim? Güzelim derken? Güzel ve senin. O kızın senin olma ihtimali yok, senin yanında güzel olma ihtimali hiç yok. -Nasıl geçti dün geceki kızlar gecesi? Eveeeeet, biri bana bu çocuğun Sayha'nın dün GECE kimlerle ne yaptığını nerden bildiğini açıklayacak mı, yoksa ben çocuğu direk kum torbasına mı çevirim. -Berkay yarın akşam sinemaya gidelim mi? "Yuh!" Dediğim şeyi içimden veya sessiz bir şekilde demeyi becerememişim ki Sayha ve o ibne dahil herkes bana baktı. Bende hemen elimi Anıl'ın omzuna atıp:"Yuh kardeşim bu kaçıncı dürüm, miden bozulacak." dedim ve durumu kurtarmış olucam ki herkes önüne döndü. Bende hemen yanımda oturan yayvan yayvan bana bakan Yiğit'e doğru eğilip: -Saçma sapan imalarda bulunma dağıtırım o suratını. - Ağzımı bile açmadım. -İmalı bakıyosun, aptal taklidi yapma taklidini bile beceremiyosun. Berkay; -Ne, yani tabiki. Tabiki gidelim. Ben hemen film bakmaya başlıyorum. Duyduğum şeyle gözlerimi kapatıp derin bir nefes bıraktım. Yerimde doğrulup karşıya bakmaya başladım:"Koduğumun salağı bak tabi, bak. Atla hemen ve film bak." dedim içimden. Evet Zilal Bey ya Zilal olup dün söylediğin sözlerin arkasında durup hiçbir tepki vermiceksin yada Poyraz olup bu kantini o pezevengin başına yıkıp Sayha'yı alıp çıkacaksın. "Sen Poyraz olmayı unutalı çok oldu." dedim ve kalktım masadan;"Hadi kaçtım ben, dersim başlıcak." #Yiğit'in Ağzından# "Kaç tabi." dedim Zilal masadan kalkıp tam önümden geçerken:"Dağıtırım o suratını beni sınama." diyip çıkışa doğru yürümeye devam etti. Bir günü daha Anıl'ın salaklıkları, Zilal'in Sayha'yı yok saymaları ve sıkıcı derslerle geçti. Hocaya teslim etmem gereken bir proje sonucu okul neredeyse tamamen boşalmıştı. Bugün arabayı yer bulamadığım için okulun arkasındaki ormanlık alana bırakmıştım.Epey bir yürüdükten sonra sonunda arabamın yanına geldim. Tam arabaya biniyordum ki arkamdaki yeşillik alandan gelen sesle sessizce merakıma yenik düşerek oraya doğru yürümeye başladım. Bir kız yere oturmuş kucağındaki bişeyle konuşuyordu. -Çok acıktın mı, çok beklettim mi seni, özür dilerim, dersim uzun sürdü bugün. Yarın daha erken gelicem sana söz. Öyle bakma bana bende seni çok özlüyorum sen benim en büyük sırdaşımsın. O kadar dalmıştı ki tam arkasında duran beni fark bile etmiyordu. Tam rahatsız etmemek için geriye doğru bir adım atmıştım ki bastığım dalın "çıt" sesiyle irkilerek bana döndü. "Özür dilerim korkutmak istemedim. Ben geçiyordum, sesleri duyunca merak ettim. Ondan geldim. Rahatsız ettim kusura bakma." dedim. -Yok rahatsız olmadım. -Toprak olmuş, dedim tebessüm ederek. -Efendim? dediğinde bir iki adım daha atıp yanına oturdum ve yüzündeki toprağı silkeledim. -Yüzün toprak olmuş. dediğimde yanakları kızarmış bir şekilde yüzünü yere eğdi: -Aybüke'ydi değil mi? -E-evet. -Eee Aybüke peki bu yakışıklı kim diyip kucağında ki köpeğin başını okşamaya başladım. Bi adı yok bizde tanışalı iki hafta oldu. Bende burdan geçerken sesini duydum. Partisine diken batmıştı. Çıkarıp pansuman yaptım. Burdan ayrılmıyo. Şuradaki kulübede sahibi vardı galiba ama baktım terk edilmiş. Barınağa götürmek istemedim. Burada onu kimse de bulamaz. Kulübesi var biraz eski ama ben içine battaniye felan döşedim. Yemek getiriyorum hergün işte. -Hergün buraya kadar yürüyo musun? -Evet. Onunla vakit geçirmek çok iyi geliyo bana. -Peki, kimsenin bulamıyacağına emin misin? Sonuçta sende bende ses duyup geldik evet tenha bir yer ama ulaşılmaz değil. - Bugünlerde köpeklerin sesini duyan çok az insan var. Üstelik çok akıllı ayak sesi duyunca saklanıyo. Sabahları dolanıyodur illaki ama ben okul çıkışı ne zaman buraya gelsem burda oluyo. Başka bir yer gitmekte istemiyo evi sonuçta burası. Çakan şimşekle gökyüzüne baktım:"Yağmur bastıracak gidelim hadi." dedim ayağa kalkarken. O da başını sallayıp ayağa kalktı: -Klubesi var ama eski biraz ıslanıp üşür mü? -Hayır endişelenme. Köpeğe dönüp:"Seni seviyorum. Yarın yine gelicem." diyip köpeği öptükten sonra yanıma geldi. Ormanlık alanın çıkışına doğru yürürken dönüp dönüp arkasına bakıyordu:"Ayrılmak çok mu zor?" dediğimde bana bakıp olumlu anlamda başını salladı. Bu hali beni gülümsetmişti:"Çok tatlı" dedim sessizce: -Efendim? -Yok bișe. Biz yürümeye devam ederken yağmur bastırmıştı. Ben deri ceketimi çıkarıp bize siper ettim:"Hızlanalım hadi, ıslanıcaz" dedim. Bir iki adım atmıştım ki durduğunu fark ettim. Arkamı dönüp ona baktım. -Napıyosun, ıslanıyosun. -Yağmur kaçılacak veya saklanılacak bişey değil ki. -Hasta olursun. -Belkide olmam, dedi bana doğru bir iki adım atıp başıma tuttuğum ceketi indirdi:"Bi söz okumuştum;Bazı insanlar yağmurda ıslanır bazıları ise hisseder, yazıyordu. Sen sadece ıslananlardan olma, tadını çıkar." dedi gülerek çoktan sırılsıklam olmuş haliyle. Omuz silkip dediğini yaptım ve yola doğru yürümeye devam ettik. Ormanlık alandan çıkınca arabam az ilerde duruyordu. Tam ağzını açmıştı ki:" Islanmak güzel ama bu kadar kafi, caddeye kadar yürürsen hasta olacağın garanti. Bu yağmurda taksi bulamazsın. Otobüste de tost olmanı istemem. Üstelik bana zahmette olmaz. Buyrun matmazel." diyip arabamı gösterdiğimde gülümseyerek:"Peki sebastiyan." diyip arabaya doğru gitti. Evinin önüne geldiğimizde:"Teşekkür ederim." demiş arabadan inecekti ki:"Bi daha gelebilir miyim?" Bana dönüp :"Efendim?" "Oraya, bi daha gelebilir miyim?" dediğimde gülümseyip kafasını salladı:"Kimseyi getirme ama." "Tamam" dedim bende gülüşüne eşlik ederek. Görüşürüz diyip arabadan indiğinde yüzümde aptal bir sırıtışla eve doğru sürdüm. #Zilal'in Ağzından# Çalan telefonla gözlerimi açıp çalan telefonu elime alıp kimin aradığına bakmadan açtım. Uykulu sesimle:"Alo" dedim. -Alo. -Anıl? -Zilal? -Anıl, dedim bıkmış sesimle. -Zil... -Lan gerizekalı ne var. -Bende bişey yok, sende ne var? dediğinde elimi çatlayan başıma koyup sabır dilercesine derin bir nefes aldım: -Niye aradın oğlum. -Doğru ben aradım, neredesin? -Evde. -Bende evdeyim. Kimler evde onu kontrol ediyorum. -Senin ben olmayan beynine s*çim. Kapat lan telefonu, diyip telefonu yüzüne kapattım. Saate baktığımda öğlen 2'ydi. Oflaya poflaya yataktan doğrulmuştum ki kapım tıklandı. Anıl içeri girince:"Ben geldim." dedi. "Gördüm" dedim kafamı pencereye doğru çevirirken. İlerleyip yatağımın ayak ucunun karşısındaki koltuğa kendini attıktan sonra:"Kahvaltıya gidelim mi, çok açım. Az önce telefonu suratıma kapatmasaydın bunu söylicektim." dediğinde ona döndüm ve sinirden gülmeye başladım:"Gidelim Anıl, gidelim." "Yaşasın, ben aşağıdayım."dedi koltuktan kalkarken. Bende yataktan kalkmıştım. Giysi odama doğru giderken:" Efe'yle, Yiğit nerede?" -Yiğit'in işleri varmış. Efe'yi de babası çağırmış. -Tamam -Hadi bekliyorum, diyip çıktı odadan bende giysi odasına girip üstümdeki tişörtü çıkarıp bir kenara attım. Merdivenlerden aşağı indiğim de Anıl salonda oturmuş telefonuyla oyun oynuyordu. -Hadi lan. -Geldim karrrrrşimm. Cafe'ye girdiğimizde bir garson hemen etrafımızda dönmeye başladı. Buraya çok sık gelirdik ve bize çok hörmet gösterirlerdi. Ve bizim oturduğumuz masada da sürekli rezerve yazardı. Kimseyi de oturtmazlardı. Bizden biri gelince oturabiliyodu sadece. Yemeğimizi yiyip içecek bişeler söylemiştik. Anıl:"Buraya gelmesi 1 saat sürüyo ama menüleri çok güzel." dedi. Bende hiç bir tepki vermeden cebimden telefonu çıkarıp Twittera girdim. Sayha'nın sayfasına girdim.11 dakika önce hazırım hashtagiyle iki resim atmıştı. Biri yakından diğeri boydandı. Kırmızı, etek demeye bin şahit lazım olan iki santimlik bir bez parçası giymişti ve kırmızı ruj sürmüştü. Telefonu masaya bırakıp:"Bu ne insafsız, bu ne?" dedim. Anıl anlamamış bir şekilde suratıma baktı. -Noldu kardeşim? -Ben ona dedim Anıl,ben onu uyardım, yapma dedim bu kadar kolay yem olma dedim. Saçlarını düzleştirmiş yana atmış bide. -Kim, ne diyosun Zilal ya? Dedi. Aklıma Berkay'la buluşacağı gelince istemsizce gözlerim büyüdü. Hemde o şekilde. Hızla ayağa kalktım:" Ben gidiyorum. Hesabı sen hallet." diyip telefonumu masadan aldığım gibi hızla çıkışa doğru yürümeye başladım. -Nereye? Hey, Zilal,dediğinde ona cevap vermeden çıktım mekandan ve arabama bindim. "Poyraz olma vakti." diyip gazı kökledim. Lanet olası yol bir türlü bitmek bilmemişti. Sonunda Sayha'nın evinin önüne geldiğimde site girişinin baya bir gerisinde ağacın altında pusuya yattım. Gelmeden 15 dakika sonra Sayha çıktı kapıya ve beklemeye başladım. Eteği mümkünmüş gibi hergeçen saniye biraz daha kısa geliyordu gözüme. Yerimde iyice sinip izlemeye devam ettim. Bişey arıyormuş gibi etrafa baktıktan sonra yüzünü yere eğdi. Üzüldü mü o? Noluyo yani bu kadar çok mu istiyodu o çocuğun gelmesini. Şanslıydım ki onlar çıkmadan yetişebilmiştim. Yoksa bütün avmleri dolaşacaktım. Onları bulamayınca da kendi kendimi hep yiyecektim. Yanımdan bir araba geçip Sayha'nın önünde durdu. İçinden Berkay inince gözlerimi devirdim. Ne yani ceket giyince güzel olduğunu felan mı düşündü. Sayha'ya sarılıp onu yanaklarından öpünce gözlerimi kapattım. Bence yapma böyle hareketler tabi çeneni seviyosan. Geçip Sayha'nın kapısını açtığında alaycı bir şekilde güldüm. Kıçımın centilmeni.Sayha arabaya binmeden tekrar etrafa baktı. Neyi arıyosun be kızım. Telefonu çıkarıp bişeler yazdığında tekrar etrafına baktı. Onlar ilerlemeye başladıktan bir müddet sonra bende çalıştırıp takibe başladım. Allahım sen benim bugün katil olmama engel ol. #Aybüke'nin Ağzından# Bugün Sayha akşam Berkay'la buluşacağı için biraz erken çıkmıştı. Zilal'i kıskandırarak kabuklarını kırmaya çalışıyordu. Buna pek inancım olmasada bunu başarması için dua ediyordum. Bense gizli yerime gitmek için yürüyordum. Yiğit'le gizli yerimize… Yüzüme yayılan aptal sırıtışla yürümeye devam ettim. Yerimiz, bizim yerimiz, ikimizin. Dokunmuştu bana, yüzümdeki toprağı silmişti. Gülmüştü, gülümsemişti bana, en güzeli ise ıslanmıştı benimle ve tekrar gelmek istemişti. Bana imkansız gibi gelen bütün bu olayları yaşamıştık. Biraz daha yürümenin ardından gizli yerime gelmiştim ki gördüğüm manzara ile olduğum yerde kaldım. Yiğit gelmişti ve bi şeylerle uğraşıyordu. Beni fark edince hızla ayağa kalktı. Mahçup bi halde elini ensesine koyup konuşmaya başladı:"Eee şey sen kulübe eski diyince ben yenisini aldım ama senin battaniyeni koydum yine içine, bide oyuncak getirdim, oynarız. Mama da getirdim. Sonuçta hergün hergün yemek nerden alcaksın. Sana çok sıkıntı oluyordur diye. Mamayı yere koyarsak döker diye şuraya raf monteledim felan"diyip sustu. Benim hiç bi tepki vermediğimi görünce durup bana baktı mahcup bir şekilde:"Kızdın mı? Haklısın tabi, ben böyle bi anda herşeye çok müdahil oldum değil mi? Düzeninizi bozdum. Kötü bi niyetim yoktu sadec.." demiştiki koşup atladım boynuna. Bi an afallasada daha sonra oda bana sarıldı. Daha sonra ondan uzaklaşıp etrafa bakarak:" Çok güzel, herşey çok güzel olmuş. Ne kadar düşüncelisin" Ayaklarıma dolanan güzel şeyin yanına eğildim:"Sevdin mi, çok güzel değil mi?" deyip doğruldum: -Eee bana yapıcak bişey yok mu? -Var tabi, kulubesi boyanacak, bende birlikte yaparız diye düşündüm. -Çok güzel düşünmüşsün,dedim tebessüm edip. -Eee hadi başlayalım o zaman. #Zilal'in Ağzından# Avme'nin otoparkına giriş yapıp arabayı park ettiklerinde inip ilerlemelerini bekledim. Daha sonra bende siyah şapkam ve gözlüklerimi takıp arabadan indim. Aramızda hatrı sayılı bir mesafe ile onları takip ediyordum. Avm'ye girip direk sinema katına çıktılar. Çok olmasa da sırada iki üç kişi vardı. Bende bir üç boyutlu afişin arkasına sindim ve beklemeye başladım. Berkay: -Hangisine girmek istersin. Korku var, romantik komedi? Berkay film ararken Sayha hala etrafa bakınıyordu. -Bilmem, fark etmez. -Hadi ama seç bi tane. -Şu olsun o zaman, dediğinde çaktırmadan gösterdiği filme baktım. Romantik dram! Romantik ve dram. Hem mucuk mucuk sahneler hemde ağlamalar, teselli etmeler, eli omuza atmalar o eli yerinden çıkarmalar felan. Bileti alıp film başlayana kadar bişeler içmek için bu kattaki cafeye doğru yol aldıklarında bende hemen satıcının yanına gittim. -Buyr.. -Şuradaki filme bilet alıcam. -Peki hangi koltuk olsun? -Az öncekiler hangi sırayı aldı. -Efendim. -Az önce bir kız ve çirkin bir oğlan bilet aldı iki kişi. Hangi sıra? -E20, E21, dedi bana sanki uzaylıymışım gibi bakarken. -E20, E21. İyi F20'yi istiyorum. Fişi verdiğinde bende cafeye doğru yol aldım. İçeri girdiğimde şapkayı biraz daha yüzüme çekip çok uzak olmamak şartıyla onları duyabilecek bir yere sırtım dönük şekilde oturdum ve bir kahve söyledim. Telefonumu çıkarıp karıştırmaya başladım. Ama kulağım onlardaydı. -Sayha, Sayha -Ha, pardon ya dalmışım ne dedin? -Neden sürekli etrafa bakıyorsun? Birini mi arıyorsun? Seni aramadığı kesin gerizekalı. Seni arasa sana bakardı. -Yoo öylesine gözüm takıldı heralde. -Bu arada çok güzel olmuşsun. -Teşekkür ederim. Çok güzel olmuşmuş. Zaten öyleyd... Neyse. Telefonda Twitttera girdip Sayha'nın sayfasına baktım. Bu aralar neredeyse sadece ona bakmak için giriyordum. Tweet atmıştı. "Gelmedi 😔" yazmış. Tweeti atalı bir saat olıyordu. Ben ağaç gölgesinde sinmiş ona bakarken o bunu yazıyormuş meğer. Beni arıyordu. Tabi ya beni arıyordu. Buradayım, buradayım ama gelemem. Sen bilmiyosun ki sana gelmek ne demek. Sana gelirken benimle neler gelicek bir bilsen, beni bir bilsen! Kendi sayfama girip yazmaya başladım. Uzun bir süre sonra ilk defa. Ve tweetledim. Göremicekti, çünkü hesabım gizliydi. Yine de yazmak istedim. "Karanlığın içindeki gölgeyi göremezsin." Gerçi ışıkta olsam da beni göremezdin ya. Çünkü ışık varken gölgenin olabilmesi için karanlığında olması lazım ve ben onu o karanlığa çekemezdim. -Film başlıcak kalkalım mı? -Olur. Kalktıktan bir müddet sonra bende kalkıp peşlerine takıldım. #Yiğit'in Ağzından# Klubeyi boyamayı bitirdiğimizde yere oturduk. Yüzü gözü boya olmuştu. Tatlıydı. -Ee hadi bu anı ölümşüzleştirelim. Tam selfie yapacakken köpekte geldi üçümüzün olduğu bir resim oldu. Dönüp Aybüke'ye baktığımda oda bana döndü. Biz birbirimize bakarken elimin tekrar telefona dokunmasıyla "clik" sesi duyuldu. Dönüp telefona baktığımda fotoğraf çekmiştim. Biz birbirimize bakıyorduk, köpek ise kameraya. İstemsizce gülümsedim. Daha sonra klubeye bakıp:"Eee herşey iyi güzel de, bu oğlanın adı yok. Klubenin üstünde ad yazmak için yer koymuşlar hem aşı yaptırmaya ve kontrole götürcem, tabi izin verirsen, kimlikte çıkarmam lazım. Buldun mu bir isim?" -Evet. -Ne peki? -Çıt. -Ney, çıt mı? O ne ya? Kim köpeğinin ismini çıt koyar ki? Bi sebebi olmalı var mı bari? Demiştim ki dün buraya geldiğimde bastığım bir dal sebebiyle çıkan çıt sesi ve bana döndüğü an aklıma gelince gözlerim büyüdü ve hızla ona döndüm. Anladığımı anlamış olacak ki utanıp kafasını eğdi ve parmaklarıyla oynamaya başladı. Kendi kendime gülmeye başladım. -Hoş bu çok hoş. Hoşuma gitti. Yani illa herkes köpeğinin adını duman , Alex felan koymak zorunda değil değil mi. #Zilal'in Ağzından # Sinema salonuna girdiklerinde ışıkları kapatmalarını bekleyip bende girdim ve tam arkalarında olan koltuğuma oturdum ve koltukğa iyice sindim. Onlar filmi izliyordu bende onları. Baştan söylim elini omzuna atarsa koparırım o kolu. İçeri girdiğimiz de uzun bir müddet gözümü bile kırpmadan onları izledim. Bir ara gözümün perdeye kaymasıyla odaklanmam bir oldu. Filmde kızın peşinde bir bela vardı ve çocuğa bundan bahsetmemişti. Söylemezse ona bulaşmaz sanıyordu. Adını bile farklı söylemişti ve deniz de kaptan nikahi ile evlenmişti o masum çocukla. "Bu işin sonunda ölüm var" diyip tekrar Sayha'ya baktım. Filmdeki kız gibi belalarımı gizlesem sonradan olacaklar aklıma gelince istemsizce yutkundum. Bi anda ekran karardı ve her yer kapkaranlık oldu. Etrafıma bakarken yanımda oturan kız telefonun fenerini açtı ve önüne doğru tuttu. Işık bana vurmuyordu.Ben ışığın arkasında karanlık yerde kalıyordum. Önüme döndüm. Sayha'ya vuruyordu ama. Tam yerimde dikleşmek için öne eğilmiştim ki Sayha'nın arkasını dönmesiyle göz göze geldik.
|
0% |