
Sabah her zaman ki gibi kalkma saatimde uyandım. Bugün seminer olacağı için biraz daha özenli hazırlandım. Hazırlanıp hemen evden çıktım. Bugün iştahım hiç yoktu. Okulda yerim diye düşünerek evden kahvaltı yapmadan çıkmıştım. Okula geldiğim de biraz erken geldiğimi fark ettim. Okula öğrencilerin tamamı daha gelmemişti. Bu fırsatı değerlendirerek kantine uğrayıp yiyecek bir şeyler alıp odama gittim. Aldıklarımı hemen yiyip halletmem gerekenleri yaptım. Bugün hareketli bir gün olacaktı. Saat 9 buçukta Afra’ nın abisi gelecekti. Gelmesine yarım saat vardı. İçimde bir heyecan vardı. Ama bunu normal karşılıyordum çünkü bu tarz işler zaten beni heyecanlandırırdı. Yerimden kalkıp konferans salonunun son düzenlenmesine baktım. Misafir geldiğinde hiçbir şey eksik olsun istemiyordum. Adam öğrencilerim için işini bırakıp buraya gelecekti. Biraz özenli davranmak gerekiyordu. Konferans salonundaki işimi hallettikten sonra tekrar odama gittim. Odama girip tam oturduğum da kapım çalınıp Afra kafasını uzattı.
-Girebilir miyim diye sordu.
Onu görünce hemen içeri çağırdım. Tam abin ne zaman gelecek diye soracakken arkasından giren uzun boylu adamı görünce donup kaldım. Gerçek anlamda kalmıştım. Çünkü aklımın ucundan dahi geçmeyecek bir kişi karşımda duruyordu. Ali Asaf buradaydı. Ali Asaf’ ın Afra’nın abisi olduğuna inanamıyordum. Bu nasıl bir tesadüftü gerçek anlamda çok şaşkındım. Ali Asaf’ a baktığımda o da aynı benim durumumdaydı. Beni gördüğüne çok şaşırmışa benziyordu. Hemen kendimi toparlayarak elimi Ali Asaf’ a uzattım.
-Hoş geldin Ali Asaf dedim.
Benim abisine ismiyle hitap etmeme şaşıran Afra hemen araya girdi.
-Sen abimi tanıyor musun Gökçe abla dedi.
Ben ondan daha şaşkın bir haldeydim ama mecbur kendimi toparlamak zorundaydım.
-Evet, canım tanışıyoruz. Abin benim eniştemin yakın arkadaşı o şekilde tanıştık diye yanıtladım Afra’ yı.
O ara elimin hala Asaf’ ın elinde olduğunu fark edince hemen çektim. Asaf’ ta boğazını temizleyerek konuşmaya dâhil oldu.
-Hoş buldum Gökçe. Seni burada gördüğüme şaşırdım. Afra’ nın sürekli bahsettiği öğretmeni demek senmişsin dedi gülümseyerek.
Gülümsemesi çok güzeldi. Afranın gülümsemesi de abisine benziyordu. Galiba bu güzel gülüşler genetikti.
-Öyle galiba diyerek gülümsedim ve oturması için koltukları gösterdim. Asaf’ la Afra yan yana koltuklara oturdular.
-Kahvaltı yaptınız mı bir şeyler isteyeyim mi diye sordum.
-Teşekkür ederim kahvaltı yapıp geldik ama ben bir çayını alırım dedi Asaf.
-Ben bir şey almayayım abla sınıfa gidiyorum şimdi abimi sana teslim ettiğime göre biraz sonra görüşürüz diyerek koşarak odadan çıktı.
Afra’ nın odadan çıkması ile hazırlıksız yakalanmıştım. Asaf ile yalnız kalmak biraz gerilmeme neden olmuştu. Ama yine de belli etmemeye çalışarak çay almaya çay ocağına gittim. Çayları tepsiye koyup odama girdim. Çayın birini onun önüne diğerini de karşısına kendim için koydum.
-Teşekkür ederim dedi Ali Asaf.
Onun hala karşımda olmasına inanamıyordum. Görmeyeli neredeyse 1 ay olmuştu ve o kadar zamandan sonra görmek değişik hissettirmişti. Ne kadar kabul etmesem de ilk gördüğüm de etkilendiğim adam karşımdaydı ve onu görmemek için ne kadar uğraşmış olsam da kader yine karşıma çıkarmıştı.
-Afiyet olsun dediğim anda telefonum çaldı.
Hemen telefonu alıp cevap verdim. Müdür yardımcımız Suat Hoca arıyordu. Telefonu açarken Asaf’ ta beni izliyordu. Çayına şeker atmış karıştırırken gözü benim üzerimdeydi. Göz göze geldiğimizde hemen gözlerimi kaçırarak telefona odaklandım.
-Efendim hocam. Evet, geldi benim odamdayız. 15 dakika sonra 11. ve 12. sınıflara duyuru yapılacak saat 10 da başlayacak hocam. Peki, hocam merak etmeyin her şeyi kontrol ettim bir sıkıntı yok. Tamam, hocam görüşürüz diyerek telefonu kapattım.
Bu adam beni sorularıyla her zaman olduğu gibi bunaltıyordu. Benim yüz şeklimi gören Asaf da bu halimi anlamıştı.
-Çok meraklı biri galiba diye sordu.
-Hem de nasıl, her şeyi en ayrıntısına göre soruyor. Ama sorun şurada ben zaten aynı şeyleri dün ona anlatmıştım.
-Anladım. Görüşmeyeli nasılsın yorgun görünüyorsun dedi.
Çayımdan bir yudum aldıktan sonra tekrar masanın üstüne bırakarak Asaf’ a baktım.
-Bu aralar çok yoğunum. O yüzden de çok yoruluyorum. Onun dışında gayet iyiyim sen nasılsın diyerek karşılık verdim.
-Aynı bende işle güçle uğraşıyorum. Aslında Tunahanlara gittiğimde yine bağırarak salona giren birini görmeyi beklemiştim ama göremedim dedi gülerek. Öyle söylediği anda o anki yaşadığım utancı tekrar yaşamış gibi hissetmiştim. Sanırım bu utanç hiç geçmeyecekti.
-Ya Asaf hatırlatma o zamanı büyük rezillikti ben unutamıyorum sen hatırlatma bari dedim ellerimle yüzümü kapatarak.
Tam o anda ellerime dokunan başka bir elle irkildim. Asaf ellerimi tutup yüzümden çekti.
-Utanmana gerek yok. Utanılacak bir şey yapmadın sen sadece güzeldi dedi.
Ben daha ne kadar şaşırabilirdim bugün. Kalpten gitmezsem iyiydi. Ne diyeceğimi bilmiyordum Asaf hala ellerimi tutuyordu ve ben çok heyecanlanmıştım. Bir şey demem gerektiğini biliyordum ve tam bir şey söyleyecekken kapı çaldı. O an ki heyecanla ve panikle elimi hızla ellerinden çektim. Asaf’ ta ne yaptığını yeni fark etmiş gibi görünüyordu. Göz göze geldiğimizde hemen gözlerimi kaçırıp gel diye seslendim. Gelen Suat hocaydı. Ne kadar bu hocayı sevmesem de şuan da hayatımı kurtarmıştı. Hemen ayağa kalkarak Asaf ile tanıştırdım. Asaf ise ayağa kalktığında o kadar heybetli ve yakışıklı geldi ki gözüme istemsiz Suat hoca ile karşılaştırmaya başladım. Suat hoca da 29 yaşında yakışıklı, işinde başarılı bir adamdı. Ama nedense Ali Asaf çok daha yakışıklı geldi bana. Hemen düşüncelerimi bırakarak tekrar onlara odaklandım. Tanışıyorlardı. Bende saatime baktığımda konferansın başlamasına 10 dakika kalmıştı. Konuşmalarının arasına girmek zorunda kaldım yoksa geç kalacaktık.
-Kusura bakmayın bölüyorum ama başlamak üzere inelim isterseniz dedim.
-Tabi Gökçe hocam siz nasıl isterseniz dedi.
Bunu demesine şaşırmıştım. Normalde böyle diyecek bir adam değildi. Ali Asaf’ a döndüğüm de kaşlarını çatmış Suat hocaya bakıyordu. Anlamamıştım neye kızmıştı.
-Asaf Bey size eşlik edelim diyerek kapıyı açtım.
-Gidelim Gökçe hocam diyerek hafifçe belimden tutarak önden beni ilerletti. Belimden tutmasıyla ona döndüm. Yanımızda Suat hoca vardı yanlış anlayabilirdi ama Asaf pek de bunu takıyormuş gibi görünmüyordu. Asaf da dönüp bana baktı. Kısa bir göz göze geldik daha sonra belimi bıraktı ve yan yana yürüyerek konferans salonuna indik. Bugün Asaf ile sanki çok uzun zaman önceden beri tanışan insanlar gibi rahat davranıyorduk. Kendimi ona yakın hissediyordum. Suat hocayı çok daha uzun zamandır tanıyordum ama asla benim belimi tutacak cesareti bulamazdı. Öyle bir şey yapsaydı çok rahatsız olurdum onun çekmesini beklemez ben kendimi çekerdim. Ancak Asaf’ ı bugünle birlikte sadece iki defa görmeme rağmen belimi tutmasından rahatsızlık hissetmemiştim. Aksine beni heyecanlandırmıştı. Salona girdiğimizde müdürümüz ve bazı öğretmenler en önde oturmuşlardı. Bizi gördüklerinde hepsi ayağa kalkıp Asaf ile tanışıp konuşmaya başladılar. Bende onlardan izin isteyip konuşmayı başlatıp Ali Asaf’ ı sahneye çağırdım. Böylelikle konuşma başladı. Bende sahneden inip Asaf’ ın oturduğu yere oturarak konuşmasını dinledim. Ali Asaf konuşmaya başladığında konuşmasına hayran kaldım. O kadar güzel, etkileyici ve kendinden emin konuşuyordu ki öğrenci olsaydım kesin ben de hukuk tercihi yapardım. Salona baktığım da herkes halinden memnun merakla konuşmayı dinliyordu. Mutlulukla sahneye baktığımda Asaf ile göz göze geldiğimde bana göz kırparak tekrar öğrencilere bakarak konuşmasına devam etti. O an neye mutlu olduğumu anlamış gibi göz kırpması beni hem utandırmıştı hem de mutlu etmişti. Niye mutlu oldum ben de bilmiyordum ama mutlu olmuştum. Konuşmanın sonlarına doğru bir öğrenci Asaf’ a tek çalışıp çalışmadığını sordu.
-Hayır, tek çalışmıyorum. Hukuk bürom var ve orada 10 arkadaşımla birlikte çalışıyoruz.
-Ne kadar güzel benim de hayalim bir hukuk bürom olmasıdır keşke görebilme imkânım olsaydı diye konuşunca öğrencinin ne kadar istekli olduğunu anladım ama yapabileceğim bir şey yoktu.
-O zaman sana bir teklifim var. İstersen bir gün hukuk büroma gelip beni ziyaret edebilirsin. Hatta senin gibi hukuk alanında ilerlemek isteyen ya da merak eden başka arkadaşların da varsa onlarda Gökçe hocanızın ayarladığı bir gün gelip yerinde görmüş olursunuz. Ne dersiniz diye sorunca salon alkış, ıslık ve evetlerle çınladı. Asaf gerçekten çok iyi bir insandı. Merhametli biriydi. Sırf çocuğun gözlerinde ki o isteğe kıyamadığı için o kadar kişiyi bürosunda ağırlayacaktı ve onları meşgul edeceklerdi. Ama o bir çocuğun isteğini yerine getirmek için bunları önemsememişti.
-Evet, arkadaşlar anlaştığımıza göre beni ilgiyle dinlediğiniz için teşekkür ederim, kendinize iyi bakın, hepinize başarılar diliyorum diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Hemen sahneye ben çıkarak konuşmasından ötürü teşekkür ettim. Sonra yoğun istek üzere kalan öğrenciler ile toplu resim çektirmek için sahneye toplandılar. Gökçe de koşarak abisinin boynuna sarıldı. Hemen sonra da sağ tarafına geçti ben de sol tarafında kaldım. Fotoğraf çektirirken Asaf yine beni belimden tutup kendine çekti. Biz ne ara bu kadar yakınlaşmıştık bilmiyordum. Bana böyle rahat davranması rahatsız etmese de şaşırtıyordu. Ben de oluruna bırakarak kameraya baktım. Fotoğraf çekme işi bitince herkes dağıldı. Sadece müdür, Suat hoca, Afra, Semra hoca, Asaf ve ben kalmıştık. Müdür:
-Ali Asaf Bey size teşekkür etmek için bir yemek düzenledik. Umarım bizi kırmaz gelirsiniz diye sordu. Asaf da çok kibar bir şekilde müdür beyi yanıtladı.
-Teşekküre gerek yoktu gerçekten. Kardeşim bana böyle bir şey söylediğinde mutlu oldum ve severek geldim. Ancak böyle bir teklifle geldiniz kabul etmemem kabalık olur. Asıl ben teşekkür ederim dedi.
-Çok mutlu olduk kabul etmenize ancak bu yemeğe çok katılmak isterdim ama acil bir toplantı çıktı. Bu nedenle size Gökçe hocam, Suat hocam ve Semra hocam eşlik edecek lütfen kusuruma bakmayın dedi.
Müdürün gelmemesine sevinmiştim. Yanında rahat olamazdık iyi olmuştu.
-Estağfurullah hocam. O halde iyi günler size.
-İyi günler Ali Asaf Bey diyerek yanımızdan ayrıldı Müdür Bey.
Müdür yanımızdan gidince ortamda kısa bir sessizlik oldu. Hem sessizliği bozmak için hem de salonda hala dikilmeye son vermek için Asaf’ a yönelik konuştum.
-Asaf Bey isterseniz gidelim dedim.
-Tabi Gökçe Hanım diyerek karşılık verdi.
Ben ona bey diye hitap ettiğim için imalı bir şekilde hanım demişti. Ama müdürün ve hocaların yanında çok yakınmışız gibi ismi ile hitap edemezdim ki. Semra Hoca bir anda Asaf ile aramıza girerek onu ilerletmeye başladı. Bir an ne olduğunu anlayamadım. Böyle bir yapmasını beklemiyordum. Ben olduğum yerde kaldım bir an. Sonra Afra koluma girerek,
-Şu Semra Hocaya gıcık oluyorum. Buldu yakışıklı abimi kene gibi yapıştı. Abla bu neden geliyor ki? Ne güzel biz birlikte olacaktık dedi.
Afra’ nın bu dediğine bende katılıyordum. Ben de Semra hocadan pek hoşlanmazdım. Yakışıklı birini görünce onu asla bırakmaz kendiyle ilgilenmesini beklerdi. Bizimle gelmesini istemezdim ama Müdür Bey öyle karar vermişti bir şey diyemezdim. Bu düşüncelerimi kendime sakladım. Çünkü dersine giren öğretmeni öğrencisine kötüleyemezdim, bu doğru olmazdı.
-Güzelim hocan hakkında böyle konuşman doğru değil. Müdür bey böyle karar verdi elimizden bir şey gelmez. Hadi bakalım biz de gidelim, geride kaldık dedim. Kapıya geldiğimizde onların bizi kapıda beklediğini gördüm. Araf merakla niye geç kaldınız der gibi bize bakıyordu.
-Kusura bakmayın Afra ile bir konu hakkında konuşuyorduk. Ben şimdi çantamı alıp hemen geliyorum dedim. Semra hoca hemen lafa atladı.
-Hocam eğer acil bir işiniz varsa gelmeyin ben sizin yerinize de misafirimizle ilgilenirim.
Bunu demesiyle çok sinirlendim. Resmen bana sen gelme demeye çalışıyordu. Her şeyiyle benim ilgilendiğim, benim misafir olarak ağırladığım kişiyi sırf yakışıklı olduğu, etkilendiği için kendini yarandırmaya çalışıyordu. Ne kadar sinirlenmiş olsam da sakin olmam lazımdı. Yanımızda sevdiğim bir öğrencim, Asaf ve müdür yardımcımız vardı.
-Merak etmeyin hocam ben işlerimi zamanında hallediyorum ve bugünü sadece misafirimizi iyi bir şekilde ağırlamak için ayırdım. Yani siz bunları düşünmeyin. Ben hemen gelmiş olurum diyerek yanlarından ayırdım.
Odama girdiğimde derin bir nefes aldım. Böyle insanlarla muhatap bile olmak istemezken aynı yerde çalışmak çok daha kötüydü. Eşyalarımı toparlayıp çıkmak için arkamı döndüğümde kapıda Asaf ile çarpıştık. Onu bir anda görmem ile çok korktum.
-Asaf ne işin var burada korkuttun dedim.
-Özür dilerim Gökçe korkutmak istememiştim. İyi misin diye sordu.
İçimdeki korku, Semra hocaya olan kızgınlığım bir anda geçmişti. Asaf çok kibar, düşünceli biriydi. Beni merak ettiği için peşimden gelmesi çok güzeldi.
-Önemli değil, bir anda karşımda görünce korktum. İyiyim bir sıkıntı yok.
-Emin misin diyerek emin olmaya çalıştı.
-Evet, onları bekletmeyelim istersen çıkalım dedim ona bakarak. Kafasını onaylama anlamında sallayarak diğerlerinin yanına gittik.
-Suat Hocam sizin arabanız var mı diye sordu Asaf.
-Var Asaf Bey.
-O halde kardeşim ve Gökçe Hocam benimle, Semra Hoca ile sizi takip ediyoruz dedi.
Bunu deyince Semra Hocanın suratı düştü. Araf'ın arabasıyla benim değil de kendisinin gideceğini düşünmüştü. Araf'ın arabasında olmama sevinmiştim çünkü Suat Hocayı çekecek havada değildim. İkisi de Araf'ın lafına tamam diyerek keyifsiz bir şekilde arabalarına doğru ilerlediler. Biz de yemek yiyeceğimiz restorana gitmek için Araf 'ın arabasına doğru ilerledik.
XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
Bu bölümünde sonuna geldik. Umarım beğenirsiniz. Diğer bölümde görüşmek üzere. İyi okumlar...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |