Yeni Üyelik
24.
Bölüm

Kış Papatyası 18.Bölüm

@sn.bakar

"Sezen iyi misin abicim?"

"İyiyim abi sadece başım döndü."

"Gel hadi odama geçelim. Çok yoruldun sen orada dinlen biz burayı toparlarız. Hem ellerine de pansuman yapmamız lazım."

"Ferda?"

"O annesinin yanına gitti. Zaten ne yapmaya çalışıyorlar bir türlü anlamıyorum. O gün olanları annem anlattı. 4 haftada nasıl barıştılar anlamıyorum. Açık konuşmak gerekirse Ferda ve annesi bir şeylerin peşinde. Babası gelince daha tuhaf bir hale geldi. Neyse sen önce dinlen sonra konuşalım bunları. Tamam mı güzelim?"

"Tamam abi."

Birlikte odadan çıktık. Feza söylediği gibi kapının önünde beni bekliyordu.

"Daha iyi misin?"

"İyiyim. Saat çok geç oldu. Daha fazla burada durma evine geç."

"İyi olduğuna emin olmadan gitmeyeceğim."

"Gerçekten iyiyim kiraz yanak." Dedikten sonra güldüm. Feza üzüldüğü zaman hep yanakları kızarırdı.

"Gülüşün evimde pencere önü çiçeği." Bu beni utandırmıştı. Aynı onun gibi benimde yanaklarım kızardı.

"Ödeştik kiraz yanak."

"Ödeştik." Gülümsedim. Sanki az önce kriz geçiren ben değilmişim gibi gülümsedim.

"Feza sen Sezen'in ellerine pansuman yap bende gidip annemle odayı temizlemek için bir şeyler ayarlayayım. Sorun olmaz değil mi abicim."

"Olmaz abi."

"Gel hadi odaya geçelim kiraz yanak."

"Hayır ama kiraz yanak sensin ben Kış Papatyası'yım."

"Feza'nın Kış Papatyası."

"Feza'nın Kış Papatyası." Bir an boşluğuma gelmişti. Ne söylediğimi sonradan anladım.

"Sen söylemezsen Allah sana böyle söyletir işte." Gülümsedim. Ben yıllardır zaten onun Kış Papatyası'ydım.

"Odaya geçsek iyi olacak."

"Hadi gidelim de ellerine pansuman yapayım çatlak."

"Harbi çatlağım." Odaya geçip koltuğa oturdum. Feza da çekmeceden ilk yardım çantasını alıp yanıma oturdu.

"Odayı acayip dağıtmışsın. Sevgili Yıldırım Bey toplayıp dursun artık."

"Olur öyle şeyler."

"Olur öyle şeyler ama sen hep iyi ol Sezen. Hırçın olunca çirkin oluyorsun."

"Sensin çirkin."

"Hayır ben çok güzelim."

"Prenses misin sen?"

"Evet prense- Bak sen şuna bir de bana laf cambazlığı yapıyor." Gülmeye başladım. "Seni gülerken görmeyeli uzun zaman oldu. Sahi en son ne zaman yanımda böyle güldün?"

"Hatırlamıyorum."

"Biliyor musun bende hatırlamıyorum. Bu o kadar üzücü bir durum ki anlatamam. Sezen?"

"Efendim Feza."

"Beni gülüşünden bi haber etme. Sen gülerken ben hep yanında olayım. Bu güzel gülüşünü bir başkası bilmesin olur mu?"

"Peki ya gerçekleri bilseydin yine aynı şeyleri söyler miydin?"

"Ben sana senin için varım. Ben bu hayatta kendimden daha çok sana inanırım. Bak sen şu dolap kapağı beyaz de ben inkar dahi etmem."

"Feza o dolap kapağı zaten beyaz."

"Ha! Öylemiymiş."

"Beni güldürmek için yaptığını biliyorum."

"O zaman gülmeye devam et."

"Pansuman yapman bitti sanırım."

"Evet bitti hadi uzan sen." Feza ayağa kalktı. Bende ayaklarımı koltuğa uzattım. " Biraz daha yanında kalmak istiyorum."

"Gitsen daha iyi olur." Kafamı yastığa bıraktım.

"Sen uyuyunca gideceğim."

 

"Babam seni döver dersem?"

"Bende onu döverim."

"Hey! Babamı niye dövüyorsun Feza."

"Seni bana vermiyor diye."

"Yoo isteseydin verirdi."

"İsteyeyim mi?"

"Evet iste." Bir anda yüz ifadesi değişti.

"Senin gibi bir kızla asla evlenmem."

"Anlamıyorum seni."

"Sen acizsin. Sen benim babamın yaması olmuşsun. Şimdi de beni ayartmaya çalışıyorsun."

"Anlamıyorum seni ne demek istiyorsun?"Kalkıp gitmeye başladı. "Hayır, hayır gitme. Şaka yaptım de gitme lütfen gitme."

Bir anda yerimden fırladım. Tüm hepsi rüyamıydı?

"Sezen iyiyimisin?"

"Sen burdasın." Uyku ile uyanıklık arasında rüya mı görmüştüm?

"Evet burdayım. Biz seninle konuşurken bi anda uyuya kaldın. Daha beş dakika bile olmadı. Kabus mu gördün sen?"

"Önemsiz bir şeydi. Sen artık gitsen daha iyi olur."

"Uyumadan öncede söylemiştin bunu. Bende sana sen uyumadan gitmeyeceğimi söyledim Sezen."

Sadece bir kısmı rüya olmalıydı.

"Abim nerde."

"Kahve almaya gitti."

"Bu saatte mi?"

"Bende söyledim ama dinlemedi. Hadi uzan tekrar hava soğuk uykudan uyandın üşürsün üzerini örteceğim."

"Ben çocuk değilim Feza böyle yapma."

"Sen şuan masum küçük bir kız çocuğusun."

"Sensin çocuk!"

"Hey! Siz neden kavga ediyorsunuz. Hem sen ne ara uyandın. Feza daha yeni uyuduğunu söylemişti."

"Kabus gördü sanırım uykusundan irkilerek uyandı. Bana ne gördüğünü söylemedi belki sana söyler."

Abim gelip yanıma oturdu. "Abicim sen psikoloğa gitmiştin bunun için geçmedi mi?" Feza'nın gözleri beni buldu.

"Sen ne ara bu kadar yalancı oldun yahu!"

"Ufacık, küçük bir yalan."

"Ufacık mı?"

"Tamam biraz büyük olabilir ama neyse boşver."

"Yıldırım bu kız ne ara bu kadar yalancı oldu?"

"Kardeşime yalancı deme. Eğer o yalan söylüyorsa vardır bir bildiği."

"Yalan kötü bir şey." Feza ile aynı anda konuştuk. Bu beni gülümsetti.

"Hiç unutmayacaksınız değil mi?"

"Asla unutmayız." Dedi Feza.

"O hocanın kaçkın olduğunu biliyorsunuz. Eğer yalan söyledim deseydim beni disipline verirdi. Bende o yüzden yalan kötü bir şey dedim ne var bunda."

"Hiç bir şey yok Yıldırım. Adamın koltuğuna 'ben bir kaçkınım' yazan da bendim."

"Hak etmişti." Gözlerim kapandı. Başımı abimin omuzuna bıraktım. Artık açık tutamıyordum.

"Sezen?"

"Hmm"

"Yok bir şey güzelim uyu hadi. Feza sende gitsen iyi olacak. Sezen artık uyanmaz."

"Tamam gidiyorum. Bir şey olursa ara beni mutlaka."

"Tamam ararım." Kapı sesini duymuştum.

"Hadi güzelim seni rahat edeceğin şekilde yatırayım sonrada üzerini örteyim." Abim beni düzeltip üzerimi örttü. Yastığa iyice gömülüp kendimi uykuya esir ettim.

Bir kaç kere etrafımda döndüm. Tekrar uykuya dalamayınca yerimden kalktım. Gün yeni yeni aydınlanmaya başlamıştı. Abim halen uyuduğu için ses yapmadan aşağı indim. Mutfağa geçip çay demlemeye koyuldum.

"Sezen kızım erken uyanmışsın?"

"Uyuyamadım anne."

"İyisin değil mi kızım?"

"Düne göre daha iyiyim. Babam uyuyor mu?"

"Burdayım uyumuyorum." Gidip babama sarıldım.

"Özür dilerim."

"Asıl ben özür dilerim. Seni bu kadar sık boğaz ettiğimi bilmiyordum."

"Bir anlık öfkeyle söyledim baba. Lütfen ciddiye alma."

"Yok kızım sen haklıydın. Artık daha dikkatli olacağız. Bir de biz bugün gidiyoruz."

"Nereye gidiyorsunuz?"

"Biraz memlekete gidelim diye düşündük. Deden sürekli gelin diyordu. Onun yanına gideceğiz."

"Peki siz nasıl isterseniz. Dikkatli olun. Ayrıca dediğim gibi dün söylediklerim sinirlerime hakim olamadığım içindi. Lütfen bunun için kendinizi üzmeyin."

"Tamam güzelim hadi siz kahvaltıyı hazırlayın bende ekmek alıp geleyim."

"Erken mi çıkacaksınız?"

"Otobüsle gideceğiz o yüzden zamanında otogarda olmalıyız."

"Peki anladım. Hadi anne biz kahvaltıyı hazırlayalım."

Kahvaltıyı hazırladık. Daha sonra abimi uyandırdım. Hep birlikte kahvaltıyı yaptık. Abim babamları otogara bırakmaya gitti. Bende masayı toplayıp bahçeye çıktım. Kamelyaya geçip oturdum.

"Sezen" Feza seslendi.

"Sen işe gitmedin mi?"

"Hayır gitmedim. Bugün arsa bakmaya gidecektim oda ertelendi o yüzden evdeyim."

"Anladım."

"Gelsene biraz yürüyüş yapalım seninle."

"Evin anahtarını alıp geliyorum."

"Tamam bekliyorum." Evin kapısını kilitleyip yanına geçtim.

"İyi gördüm seni."

"Evet öyleyim."

"Az ileride ki parkta oturalım mı?"

"Tamam olur." Oraya gitmek için evlerinin önünden geçmemiz gerekiyordu. Evlerinin yanından geçerken tartışma sesleri duyduk. "Ben gitsem iyi olur sende sizinkilere bak."

"Benimle gel daha sonra seninle konuşmak istediğim bir şey var. Lütfen bu sefer kaçma."

"Tamam." Bu sefer gerçekleri ona anlatacaktım.

Birlikte evlerine girdik. Sesler salondan geliyordu. Salona doğru ilerledik. Annesi ve babası merdivende kavga ediyorlardı.

"Gerçekleri Feza'ya anlatacağım."

"Sakın bunu yapma."

"Hangi gerçekler?"

"Annen bir şey istedi almadım uzatıyor oğlum."

"Hayır, hayır yalan söylüyorsun." Birbirlerini itelemeye başladılar. Sonra bir anda Nalan hanım merdivenlerden yuvarlandı.

Loading...
0%