Yeni Üyelik
26.
Bölüm

Kış Papatyası 20.Bölüm

@sn.bakar

Sabah kulağıma gelen kavga sesleri ile uyandım. Üzerimi değiştirip aşağıya indim. Ferda ve abim kavga ediyorlardı.

"Sabah sabah derdiniz ne sizin?"

"Annem senin yüzünden böyle. Eğer sen olmasaydın tüm bunlar yaşanmayacaktı. Hayatımızı mahvettin."

"Yeter Ferda yeter. Zaten seninle evlendiğim için pişmanım. Karnındaki çocuk olmasa asla seninle evlenmezdim."

"Abi ileri gidiyorsun. Pişman olacağınız şeyler yapmayın. Hadi sen işine git sakinleşin daha sonra konuşun."

"Ama Sezen-"

"Aması yok abi hadi lütfen git."

"Tamam gideceğim sırf sen istediğin için." Abim salondan çıktı.

"Ferda sinirlenince öyle oluyor abim zaten uzun zamandır birliktesin tanıyorsundur. Akşam sakin kafa ile konuşursunuz."

"Yıldırım hep bunu yapıyor."

"Sakin olmalısın bu durum bebeğine zarar verir."

"Odama dinlenmeye gidiyorum. Tavsiyen için teşekkür ederim Sezen."

Cevap vermeden salondan ayrıldım. Vestiyerden hırkamı alıp evden çıktım. Önce restoranta uğradım. Daha sonra ise hastaneye geçtim. Danışmadan Nalan hanımın kaldığı odayı öğrenip oraya yöneldim. Odanın önüne gelince biraz bekledim. Tüm bu yaşadıklarımız kabus gibiydi.

Kapıyı çaldım. "Gel" sesi duyunca içeri girdim. Feza sandalyeyi annesinin yatağının baş ucuna çekmişti. Kapıyı kapatıp biraz odanın ortasına ilerledim.

"Geçmiş olsun Nalan hanım."

"Teşekkür ederim kızım. Geldiğin iyi oldu. Seninle konuşmak istediklerim var."

Feza odadaki diğer sandalyeyi çekip oturmamı işaret etti. Sandalyenin yanına geçip oturdum.

"Tâbi efendim sizi dinliyorum." Bıkkın bir nefes alıp verdi.

"Kızım ben senden özür dilerim."

Feza ben konuşmadan söze girdi.

"Anne Sezen'den neden özür diliyorsun ki?"

Annesi onun yüzüne bakamıyordu. Onunla göz göze gelmemek için sürekli başka yerlere bakıyordu.

"Hatırlıyor musun oğlum Ferda'nın doğum gününde Sezen bir elbise giymişti. O günden sonra zaten bir daha elbise giymedi." Duraksadı gözlerimin içine bakmaya başladı. Bir şeylerden pişman olmuş gibiydi.

"Baban gitmiş bulmuş benim üzerime uygun olanını. Giymek istemedim bana zorla giydirtti. O gün sabaha kadar ağladım."

Annesinin sözünü kesti.

"Anne sen ne anlatıyorsun?"

" Sözümü kesmeden dinle beni. Ben hep Sezen'i suçladım. Bu kadar güzel olması hakkı değil dedim. Kendime daha çok bakmaya başladım. Sonra bir gün o geldi beni uyardı. Kocandan rahatsız oluyorum bana tuhaf tuhaf bakıyor felan dedi. Yaptıklarını anlattı. Bana anlattığı gün baban üzerine gitmiş sonra şaka yaptığını söylemiş. Oda benim haberim olması gerektiğini düşünüp geldi anlattı. Tokat attım ona. Kocamı yoldan çıkarttığını söyledim. Ben bunları söylerken baban duymuş geldi boşanmak istediğini söyledi. Reddettim onu. Sinirlendi gözü döndü. Tüm gece eve gelmedi. Merak ettim Haldun beye sormak için onlara gittim. Bilirsin o zamanlar Haldun bey ile araları çok iyiydi. Hepsi perişan haldeydi. Sezen geceden beri kayıpmış. Babanla birlikte gittiğini beni aldattıklarını düşündüm. Bu benim en büyük yanılgım oldu." Biraz durdu. Anlattıkları onu yormuştu.

"Oğlum o gün baban bana sinirlenince Sezen'i kaçırmış. Günlerce alıkoydu kızı. Sustum bir şey söylemedim beni aldattıklarına inandığım için. Ama sonra baban beni aradı eğer boşanmayı kabul etmezsem onu öldüreceğini söyledi. İnanmadım. Sonra bana fotoğraf attı." Devamını dinlemek istemedim. Odadan çıkmak için hareketlendim. Tam kapıyı açacağım sırada Feza beni durdurdu.

"Gitme." Kalamazdım. Onu dinlemedim ve odadan çıktım.

"Dur oğlum devamını dinle öyle git peşinden." Annesinin sesini duymuştum en son.

Dışarı çıkıp ilk bulduğum banka oturdum. Aradan yarım saat geçince Feza'da gelip yanıma oturdu. Kafamı ona dönüp bir müddet onu izledim. Kafasını yere eğmiş bir şeyleri anlamaya çalışıyordu.

"Başını hiç bir zaman eğme Feza"

Kafasını kaldırıp gözlerime baktı.

"Bana her şeyi anlatır mısın?"

Zorunluluktan çok bir ihtiyaçtı bu. Önüme dönüp konuşmaya başladım.

"Seninle kilometrelerce sensiz yol gittim. Seninle zaman veyahut mekan fark etmeksizin sensiz binlerce yer gezdim. En güzel duygularım seninle anlamam buldu. Seninle bir defter, binlerce sensiz kelimeler yazdım. Yanımda yoktun belki ama yüreğimde hep vardın. Seninle sensizliği var ettim. Seni, sensiz, seninle sevdim. Gözlerimi kapatınca gördüğüm seni sevdim. Bunun yükü altında yıllarca sana veda edip sensiz uyudum, seninle uyandım. Ben bu minik yüreğimde bir ömrü seninle yaşamak için binlerce çiçek ektim. Nefesinin yetmediği yerde sana nefes olmak için sevdim seni. Bu sevgi belki köze çevirdi beni. Belki de öldürdü. Ama ben yinede bu sevgiyi bende anlamlandıran seni çok sevdim." Sustum devamını söylemeye gücüm yeter miydi? Nefes almak yüreğime bu kadar ağır gelmemeliydi. Feza'nın gözlerine baktım. Ondan güç alıp devam ettim.

"Annen doğruları söylüyor Feza. Baban bana zarar verdi. Bunu söylemesi o kadar zor ki ağzımdan dökülen her kelime beni mağrur bir kaleye çeviriyor. Hani sordun ya kimden şiddet gördün diye. Bunu bana baban yaptı. Sırf onu istemediğim için yaptı. Sırf onu değilde seni sevdiğim için yaptı. Özür dilerim, çok özür dilerim. Bunun sende bir anlamı var mı ya da yok mu bilmiyorum ama çok özür dilerim."

Feza bir anda ayağa kalkıp konuştu.

"Bunun için mi yıllardır yoksun."bu soruyu daha çok kendine soruyor gibiydi ama yinede konuştum.

"Evet bunun için yoktum. Çünkü, çünkü baban seni öldürmekle tehtit etti beni. Ben sen olmadan yaşayamazdım Feza o yüzden sensizliği seçtim. Senin yolunda cam kırıkları olmak istemedim." Bana iyice yaklaştı. Gözlerime baktı uzun uzun. Sonra bi anda beni kendine çekip sıkı sıkaya sarıldı. Ne kadar süre öyle kaldık bilmiyorum. Tek bildiğim artık papatya yeniden can bulmuştu. Okyanustaki dalga sona ermiş ben o dipten karaya vurmuştum.

Beni kendinden biraz uzaklaştırıp yüzümü ellerinin arasına aldı.

"Sana inanıyorum. Sana hep inandım. Sana hep inanırım. Ben bir tek sana senin için varım."

Bir şeyler anlatmak ister gibi gözlerime baktı. Sağ gözünden bir damla düştü sağ gözüme. İlkbaharın son demleri çiçek kokuları getirdi burnuma. Papatya ölmüştü artık kokusu mabedimde sızı yaptı.

Geri geri adımlar atarak uzaklaştı benden. Gitme demek istedim. Susmamı ister gibi baktı, sustum. Arkasını döndü ve gitti. Bu olanları içinde yaşayıp kendine gelmesi gerekiyordu. Onu anlıyordum. Kalktığım banka tekrar oturdum. Bir anda yağmur yağmaya başladı. Feza'nın söyledikleri zihnimde anlam bulmaya başlamıştı. Yağmur sönük yağıyordu. Gökkuşağı sönük çıkacaktı. Közlerime su değecek ve bende sönecektim.

Loading...
0%