Yeni Üyelik
9.
Bölüm

Dünden Kalan

@softgirl

Sabah kendi odamda, dünkü kıyafetlerimle uyanmıştım. Ayakkabılarımsa kenarda duruyordu. Halâ dünün etkisinden kurtulamamıştım. Birkaç dakika kendime gelmek için yatağın üzerinde öylece oturdum. Yatakta biraz kendime gelince elbisemi bütün gücümle çıkarttım ama benim için bir gariplik vardım çünkü diğer sinir krizlerimin aksine sabah uyandığımda ağladığımı, hatta onun o güvenli hissettirdiği kollarında ağladığımı silik silik hatırlıyordum. Saçlarımı okşayışını, kulağa hiç bitmemesini istediğim bir melodi gibi gelen "Ben senin yanındayım. Güvendesin..." diyişini ve tenime yumşacıkmış gibi gelen elleriyle bana dokunuşunu... Hatırlıyorumdum işte belli bir ana kadar silik silik olsa bile hatırlıyordum. Normalde ben sinir krizi anında kendimi kaybeder, sakinleşinceyse istemsizce uzun bir uykuya dalardım. Uyanınca ise sinir krizine dair hiçbir şeye hatırlamazdım ama bu sefer öyle olmamıştı. Onu hatırlıyordum bana dediklerini, bana o kaslı kocaman içinde kendimi küçük bir çocuk gibi hissettiren kollarıyla sarılışını... Ama arabadan sonrası yoktu. Yukarı kadar beni o mu taşımıştı? Ayakkabılarımı o mu çıraktmıştı? Yatağa beni o mu yatırmıştı? Neden bana karşı bu kadar iyiydi? Niye beni korumak istiyordu? Asıl soruyda burayı nasıl bulmuştu? Eve nasıl girmiştik? Aslında evi bulduysa çantamdan anahtarı bulmak zor olmasa gerekti. Sahiden benim çantam neredeydi? Telefonum da yoktu. O an aniden panikledim ve düşünmeden merdivenlerden hızlıca aşağı indim. Aşağı indiğimde merdivenin önünde yürüyen, anlaşılan benim uyanmamı bekleyen ve elinde benim çantam olan Ateş Alaca vardı. Çıplak ayak seslerim bakışlarını bana döndürdü. Başını ve bedeninide tam olarak bana döndürdü. Onun o masmavi gözlerine bir anlığa daldım ta ki bir şey fark edene kadar... 'Kahretsin' dedi içimdeki ses... Üstümde sadece neredeyse yok gibi denilebilecek akşamki elbisemle uyumlu iç çamaşırlarım vardı. Onun bana karşı bakışlarını görünce ne yapacağımı bilemedim. Merdivenlerden olabiliğince hızlı bir şekilde odama çıktımak için adım attım. Oysa dudağının kenarını ısırarak halâ orada dikilmiş gözlerini ayırmadan bana bakıyordu. Odama kendimi nasıl attığımı bilmiyorum. Onu o birkaç düğmesi açılmış beyaz bir gömeleğin içinde görmek yeterince kalbimi hızlandırsa da onun bana karşı bakışları, istemsizece dudağın kenarını ısırması ve elini ensesine götürmesi kalbimi yerinden çıkmaya zorluyordu. Sonradan arkasından gelen utancımsa orada bayılmama neden olacaktı. Beni neredeyse çırılçıplak denebilecek bir halde üstelik evimin salonunda görmüştü beni. Aşağı da belli ki halâ beni bekliyordu, kapı açılmamış arabasıysa yerli yerinde duruyordu. O pencereden aşağı inmeden önce bakamaz mıydın Buse? Ama aniden paniklemiştim çantamı göremeyince her şey çok ani ve düşünmeden olmuştu. Şimdi geri aşağı nasıl inecektim? Ne olsa aşağıda hâla beni bekliyordu üstelik elinde çantamla. Akşam beni niye eve bırakmak için bu kadar ısrar etmişti ki? Sabah uyanana kadar niye beni beklemişti belki de onun yüzünden sinir krizi geçirdiğimi düşünmüş ve sadece iyi olduğumdan emin olmak istiyordu. Ama arabadayken saçımı okşarken bana dedikleri aklımı kuraclıyordu. O an bunları kafamdan atıp mantıklı bir şeklide ne yapacağımı düşünmeye başladım. En sonunda en mantıklısının onun gibi dün sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmaya karar verdim. Kendimi hemen birkaç dakikalığına duşa attım. Sımsıcak bir duşun ardından üstüme beyaz iç çamaşırlarımla, beyaz fırfırlı mini bir etek, üstüneyse beyaz bir body giyip yüzüme ve vücuduma ışıltılı bir nemlendirici sürdükten sonra hem yanağıma hem de dudağıma hafif bir tint sürüp parfümümü sıktım. Onun için süslenmiş gibi durmamak için epey bir çaba vermiştim doğrusu. Islak saçlarımla olabildiğince sakin bir şekilde merdivenlerden yavaşça aşağı indim. İnerken yine ve yeniden gözlerimiz birbirimize ilişti. Bakışlarını ben inene kadar kaçırmadı bense onun o okyanuslardan bile daha derin olan o gözlerinden kaçamadım. Ben merdivenlerden inince uzun bir süre beni süztükten sonra "Biraz öncekini tercih ederdim ama güzel görünüyorsun" dedi beni utandırmak için sırıtırken. Bense çantamı elinden çekip almayı tercih etmiştim ama ses tonu beni benden alıyordu. Ses tonunun her dalgası kulağıma bir melodi gibi geliyordu. Kapıya doğru yürümeye başladım biraz önceki anı unutmak istercesine. Dününde zaten aklımda bir kısmı yok. Evimi nasıl bulduğunu da merak etmiyor değildim. O da arkamdan yavaş ve temkinli adımlarla etrafı süzerek kulağıma eğildi yavaşça. "Genelde evde iç çamaşırınla mı dolaşırsın? Yoksa bana özel miydi? dedi pişkin ve beni kızdırmak ister bir yüz ifadesiyle. Sesini ilk önce tenimde hissettim, sonra kulağımdan bedenime doğru ilerledi, daha sonraysa kalbimde hissettim. En sonundaysa beynimden içeri girdi. Sanki beni bilerek kızdırmak istiyordu. İstedeğini vermek istemedim başta ama bir anlığına kendimi kaybettim. Sonra arkamı döndüm ve bir şak sesi... Yüzü yana doğru kaydı ama bana karşı öfkesii yoktu bakışlarında. Bakışları hâla aynıydı. Kendimi onun o gözlerine bakarken kötü hissetim ama hak etmişti. Dünde benim olabildiğince sakladığım halimi ortaya çıkarmıştı. Sanki bugün de beni deniyordu. "Sakin ol prenses. Sadece merak etmiştim." dedi. O anda daha fazla sessiz kalamadım. "Sen benim hakkımda hiçbir şey merak etme. Ayrıca evimde istediğim gibi gezerim. Burda olmaması gereken biri varsa o ben değilim sensin. Bir daha sakın bana emir verme. Ben senin o her emrini yapan, sana tapan kızlardan değilim. Bana sakın bir daha yaklaşma." diyip kapıyı açmak için kapı kolunu tuttuğum sırada kolumdan tutup beni kendine çevirdi ve kapıya yasladı. Ellerini kapıya koydu ve bu sefer bakışları değişmişti. Gözleri artık ışıldamıyordu gerçekten ateş saçıyordu. Daha ciddi bir ses tonuyla "Bak prenses." dedi ve daha sakin bir şekilde devam etti. "Miraç gerçekten sana değer veriyor. Dün Miraç çok sarhoştu ve sende içmiştin. İkinizinde iyiliği için seni eve ben bıraktım. Arabada uyuya kaldın eve de ben seni arabayla getirdim. Odana çıkartım ve aşağı da iyi olup olmadığın emin olmak için sabaha kadar bekledim. Sandığın gibi sana kendinde değilken dokunacak kadar büyük bir pislik değilim anlayacağın. Hepsi bu kadar. Sadece Miraç için..." dedi. Benimse son cümleye takılmıştı aklım "Sadece Miraç için..." oysa arabadayken öyle demiyordu beni korumak istediğini söylüyordu işte bu yüzden hiçbirine güvenilemezdi. Nasıl olsa hepsi aynıydı. Duymak istediğim cevabı almış olsam da kalbim acıyordu nedenini bilmiyordum. Kendime geldim ve bende daha ciddi bir ses tonuyla "Bir de sakın bir daha kolumdan tutma." dedim. Kapıdan ellerini çekti, birkaç adım geri gitti. Ya onu o an bütün aklımı kenara bırakıp öpücektim ya da kalbimi susturup kapıyı açıp onu gönderecektim. Her zaman olduğu gibi aklımı dinledim ve kapıyı açıp onun gitmesi için gözlerinin içine baktım. Oysa tek kelime etmeden arabasına binip son hızla buradan uzaklaştı.

Loading...
0%