Yeni Üyelik
4.
Bölüm

İlk Sabah

@softgirl

Hava yavaş yavaş aydınlanıyordu, penceremi açtım ve derin bir nefes aldım. Alaçatı'daki ilk sabahım için çok heyecanlıydım. Alaçatı sabahlarını bilirsiniz denizin rüzgarı teninizde dolaşır, mis gibi kokusu size hayat verir. Arkadaşlarım ben buraya gelirken bütün yaz burada tek başıma ne yapacağımı sorup durdular. Ne de olsa her zaman ki gibi İstanbul'da kalıp sabahları bir beachte eğlenebilir, akşamlarıysa birlikte sahilde yürüyebilir ,boğazda pizza yiyebilir ve deniz kıyısında kahvelerimizi yudumlayabilirdik, bitmeyen sohbetlerimizle sabaha kadar konuşabilirdik. Ama bunlar her gün yaptığımız şeylerdi onlar fark etmeselerde. Bu yaz değildi maraton hayattın ta kendisiydi bana göre. Zaten Üniversite kampüsünde ders çıkışı nerdeyse her gün pizza yiyor, çıkıp sahilde dolaşıyor ve artık her köşesini bildiğim kavhe dükkanında kahvelerimizi yudumluyorduk. Onlara göre yaz bunlara daha uzun süre ayırabildiğimiz sabahlayıp istediğimiz kadar uyuyabileceğimiz ve plansız yaşayabileceğimiz zaman aralığıydı. Ama bana göre yaz bundan daha fazlasıydı. Yani hayallerimin yazı en azından bu değildi bunu biliyordum ve ilk kez bu hayallerimin yazını yaşamak için İstanbul'dan arkadaşlarımı ve ailemi bırakıp Alaçatı'daki bu yazlığa geldim. Bu sene her şey benim isteklerime ve kararlarıma göre ilerlemişti, yazımı da değiştirmem gerekiyordu ve şu an İstanbul'da değil burdayım. Arkadaşlarımı da tabii ki buraya davet ettim ama kimse oralı olmadı. Bende teklif vardır ısrar yoktur. Melis ve İlkeyle de konuştum aslında ama onların da planları var sonuçta. Melis her yazını yatta, koydan koya beach ten beach e giderek geçiriyor. Her yaz bende Melis'in ısrarıyla bu planın bir parçası olurdum ama ben çok fazla bu tür şeyleri seven biri değilimdir Melis gibi. Bu tarz şeyler daha çok Melis'e göredir. Annem de Melis'i çok sever tam anneme göre bir kızdır. Süsüyle, bakımlı oluşuyla, yaptıklarıyla kısacası her şeyiyle Melis tam annemin standartlarına uyar. Melis bu yazda beni her zaman ki gibi en azından 1 haftalığına (zaten daha fazla dayanamıyorum o gürültüye o şeylere) yatta kalmam için ikna etmeye çalıştı her zamankinin aksine bu sefer başarılı olamadı çünkü Alaçatı'ya gideceğimi duyunca mecburen vazgeçti ısrar edemedi eskisi gibi. Bende onu Alaçatıya gelmesi için ikna etmeye çalıştım. Ama o benim aksime bir tık sosyaldir. Evde sessiz sessiz oturmak, sessiz bir koyda yüzmek ona göre değildir. Ben Melis'i bildim bileli böyledir. Annelerimiz neredeyse bize aynı zamanda hamile kalmış ben ondan bir ay sonra doğmuşum. Yani doğduğumdan beri Melis'i tanıyorum. O benim tek kardeşim. Farklı annelerden çıkmış olabiliriz ama her şey kan bağıyla olmuyor. Önemli olan kalplerin bir olması. Onun bir abisi de var aslında. Uzun boylu, kahvrengi hafif dalgalı saçlı, Melis'in aksine beyaz tenli, o kısık gözleriyle pek belli olmayan ama yemyeşil gözlü bir abisi vardı. Bizden iki yaş büyüktü. Melis ona abi dese de ben ona hiçbir zaman abi demedim her zaman adıyla yani Ege diye seslenirdim. Çünkü benim ilk çocukluk aşkımdı. Küçükken başka kişilerden de hoşlanmıştım ama Ege benim için farklıydı. Uzun bir süre Ege'den cidden hoşlandım. Melis tabii ki de biliyordu ondan hiçbir şeyimi bu zaman kadar saklamadım, asla ona yalan söylemedim hiçbir konuda. Bu konuda bana bir tık gıcık olsa da bir şey dememişti beni üzmemek için. Hatta şu anda da beni dalgayla karışık Ege'ye söylemekle tehtit eder. Ama hiçbir zaman söylemeyeceğini bende o da biliyor. Her şeyini paylaşmanın böyle kötü bir yanıda var işte. Her neyse Ege ta ki 16 yaşında ilk sevgilisini benimle tanıştırana kadar halâ ondan hoşlanıyordum. O zaman hayatımın en büyük hayal kırıklıklarından birini yaşamıştım. Hatta ilk kez bir erkek için ağlamıştım. Annem de öğrenmişti o da halâ bu konu hakkında Melis'le benimle dalga geçerler hoşuma gitmediğimi bile bile... Melisle çok farklı gibi görünsekte hep birbirimizle çok iyi anlaşırız. Her kötünümde her iyi günümde her zaman sorgusuz bir şekilde benim yanımdaydı. Bütün iyi ve kötü anılarım onunla. Bu hayatta yaşıyabileceğim en iyi arkadaşlığı bu zamana kadar yaşadım. Bu yüzden her zaman bu konuda kendimi çok şanslı hissetmişimdir. İlke'yle de konuştum o benim tek abimdir bizden 1 yaş büyüktür. Ama her zaman bir abi gibi olmuştur benim için. Benim için Melis gibi yeri bambaşkadır. İlke de bir tık benim gibi asosyaldir. Aslında asosyali bize Melis der ama bence biz asosyal değiliz Melis fazla sosyaldir. Ama Melis'e bunu söyleyince bize bozulur o yüzden bizde asosyal olarak kaldık. İlke de benim gibi partileri, beachleri kısacası gürültülü ve samimiyetsiz ortamları pek sevmez. Genellikle yatta zaten beraber takılırdık. Anca öyle dayanabilirdik o ortamlara. Benim yata gitmediğimi duyunca o da bir şeyler uydurarak iptal etti. Nasıl başardı inanın bilmiyorum. Melis dönünce bizi uzun bir süre tripli olucak büyük ihtimalle. Klasik Melis işte. İlke'de arkadaşlarıyla bodrum planı yapmış ama benim için planını bozmasını istemedim. Ama uğrayacağına Melis gibi söz verdi. İlke'yle de zaten anaokulunda annelerimiz sayesinde tanışmıştık o küçük Melis ilk görüşte İlke'ye aşık olmuştu. Ama onunda İlke'ye benim Ege'ye olduğu gibi aşkı uzun sürmüştü. İlke de o günden sonra en azından benimle hiç ayrılmadı. Melisle bu aşk mevzusu duyulunca aralarına mesafe girdi ama anaokulda olduğumuzu, şimdiyse sadece bir abi olarak gördüğünü söylediğimde bana inandı ve küslükleri benim sayemde kısa sürdü. Ama kötü olan bu olaydan sonra da Melis'e ne kadar kızsam da İlke'den vazgeçemedi ta ki liseye geçip başka birine aşık olana kadar. Melis içinse İlke hikayesi böyle bitti. Arada bir bende Melis'le bu konu hakkında dalga geçerim ne yalan söyleyeyim. Aslında İlke'yle Melis'i bende yakıştırıyordum. İlke'nin sarı saçları, kahvrengi gözleri, uzun boyuyla Melis'inse lüle lüle kahverengi saçlarıyla yeşil gözleriyle ve bronz teniyle oldukça yakışıyorlardı. Bazen her şey olmuyor hayatta. Bazı çizgiler, bazı duvarlar engel oluyor size. Bazı kalıp yargılar var benimsenmişlikler var onların dışına çıkamıyoruz ne kadar istesekte... İşte hayatın en sevmediğim yanı da galiba. Mesela Melis'le İlke anaokulunda tanışmasalarında bu kadar yakın arkadaş olmasaydık. Acaba İlke Melis'i sever miydi yoksa yine küçük kız kardeşi olarak mı görürdü. Ya da Ege'yle biz farklı tanışsaydık lisede mesela değişir miydi hissettiklerimiz, olur muydu bizden? Belki de Melis'in İlke'yi benimse eskiden Ege'yi sevmiş olmam yaşadığımız sayısız güzel anıdan dolayı mıydı? Yani onlar oldukları için değil de yaşadıklarımızdan dolayı mıydı onlara hissettiğimiz bu şeyler. Belki de kim bilebilir ki... En azından ben bunu büyük ihtimalle hiçbir zaman anlayamayacağım çünkü gerçekten sevmenin tadına varabileceğimi zannetmiyorum. Aşkın bana göre olmadığını sadece ben değil bütün arkadaşlarım söyler. Çünkü ben özgür bir ruhum, küçüklükten yana her ne kadar kalıp yargılara sokmak istensemde her zaman o kalıp yargılara meydan okumuşumdur. Belki de annem bu yüzden Melis'e benzememi söylüyordur. Ne de olsa bütün kalıp yargılara uymuş, kurallara her zaman tamam demiş birini niye kimse sevmesin ki. Ama ben böyle değildim. Ben teyzem gibiydim annem de zaten böyle derdi "Teyzenle uğraşıyorum zaten bir sen eksiktin." derdi hep. Bu beni rahatsız etmezdi hiç çünkü bende teyzem gibi olmak istemişimdir hep. Kuralların dışında özgür bir hayat yaşamak tek istediğim şeydi bu zamana kadar ve bunu yavaş yavaş başarmaya başladım. Yani anlayacağınız teyzem benim hep rol modelim oldu.

Loading...
0%