Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Parti Yeni Başlıyor!

@softgirl

Aleyna o gün onun kolunun omzunda olduğu kızdı onu öpen kızdı Aleyna onun sevgilisiydi. Dağınık altın rengi saçları ve benim uzaktan bile görebildiğim masmavi gözleriyle halâ buraya doğru geliyordu. Orada kalbim sıkışacakmış gibi oldu partiden koşup ayrılmak istiyordum ama o halâ ışıldayan gözleriyle bana bakıyordu. 1 sn bile gözlerini benden ayırmadı bense ayıramadım. Miraç "İşte bu da Ateş Alaca" "Benim öz kardeşim gibidir aynı senin için Melis ne demekse benim için de Ateş o demek." Bense halâ şaşkın bir şekilde ona bakıyordum. Oysa "Bugün ismini sonunda öğreneceğim prenses." diyince benim kalbim yerinden çıkıcakmış gibi hızlı atmaya başladı. Miraç ve arkadaşları bizim önceden tanıştığımıza çok şaşıracaklar ki hepsi bana ve Ateş'e odaklanmışlardı. Herkes konuşmamızı bekliyordu. Miraç durumunun daha da tuhaflaşmaması için "Buse Ateş" "Ateş Buse" diyerek ortamı yumşattı. Bense Miraç'ın bir açıklama beklercesine bakışlarına istinaden "Sahilde çarpışmıştık sadece." diyiverdim. Aleyna bir anda "Çarpıştığın herkesin ismini soruyorsun herhalde." diyerek yarı dalga yarı ciddi bir şekilde Ateş'e sordu. Ateş beni bozmadı. Aslında bozabilirdi de sevgilisinin yanında beni kolumdan tutup kendine çektiğini anlatabilirdi ben istemediğim halde. Kendi tercihiydi. Birnevi onun için yalan söylemiştim artık bana bir yalan borcu vardı. Ateş "Alaçatı da herkes herkesi tanır, sahilde tek başına geziniyordu yeni mi taşınmış merak etmiştim sadece." demekle yetindi. Aslında bu cevap Aleyna'ya verilmiş gibi görünse de asıl sahibi bendim. Benimle ilgilenmediğimi belli etmeye çalışıyordu ama bu çabası Aleyna'yı inandırmak için değildi benim içindi. Bense onun bana bakan o masmavi gözlerinden bunu çok rahat bir şekilde anlamıştım. Zekice oynuyordu ama ben bunu yemeyecek kadar akıllıydım. Daha sonra sohbet ettiler. Farklı farklı şeylerden konuştular. Dikkatim çok dağılmıştı, dinliyordum ama dedikleri beynimden içeri girmiyordu. Olabildiğince kimseyle göz göze gelmemeye çalışıyordum. Ta ki Aleyna'nın "Buse tenise kaç yaşında başladın." sorusunu duyana kadar. En başta anlayamadım. "Efendim?" diyerek tekrar sormasını istedim. Miraç "Bugün durgunsun biraz, eve bırakmamı ister misin seni?" masadaki herkes benden bir cevap bekliyordu. Bense Ateş'in elinin olduğu yere bakakalmıştım, Aleyna'yı belinden kavramıştı. Anlık olarak dikkatimi toplayıp "Biraz yorgunum ama iyiyim parti bitinceye kadar beklerim. Benim için partini bozma. Bana iyi geldin." diyip masadaki elini okşadım. Hoşuna gitmiş olucak ki elinin başparmağıyla benim elimi okşadı. Biraz bir şeyler daha içtik. Partinin sonunda shot atma yarışması yaptılar. Miraç kazansa da baya bir sarhoş olmuştu. Miraç yanıma geldiğinde "Hadi gidelim burdan. Seni eve bırakayım." dedi. Bense "Bu halde mi?" diye onu reddettim. Oysa "Gayet iyiyim. Halimde bir şey yok." diyince Ateş Ayaz'a kaş göz hareketi yapıp Miraç'ı içeri götürdü. Aleyna'ysa Ayaz'a yardım etti. Bende "Her şey için teşekkürler çocuklar." diyip ayrılırken kolumdan biri tuttu. Yine oydu... Dokunuşu, elleri artık bana tanıdık geliyordu. Bakma ihtiyacı duymadım bile. Olay çıkartmamak için sadece "Bırakır mısın? Gitmek istiyorum." dedim. Artık haddinden fazla ileri gidiyordu. Ona haddini bildirmek istesemde sadece bunu diyebildim. O da "Hiç bir yere gitmiyorsun. Evine seni ben bırakıcam." diyince "Evimin yolunu biliyorum. Ben giderim." diyip kolumu kurtarmaya çalıştım ama daha sıkı tuttu. Daha yumşak ama daha ciddi bir şekilde "Sende içtin, gece oldu. İzin ver arabayla evine kadar bırakıyım." dedi. Benimse sabrım taşmıştı. İstemiyorsam istemiyorumdur. "Anlamıyor musun? İstemiyorum." dedim sesim biraz daha gür bir şekilde. Herkesin bakışları bana ve sonrada bize döndü. Onlara bakarken Ateş beni partinin ordan uzaklaştırıp kenara çekmişti birkaç adımla "İşi zorlaştırma istersen prenses." dedi tok bir sesle. Tam "Kolumu bırak." diyecekken beni tek koluyla havaya kaldırdı omzunun üstüne koydu. Ne olduğunu anlayamadım. O an hiçbir şey yapamadım. "Beni hemen yere bırak." dedim kendime gelince. "Bana emir vermemen gerektiğini halâ öğrenemedin mi prenses?" dedi. O sırada karnına daha doğrusu baklavalarına sert bir tepik attım. Ama kımıldamadı bile... "Daha sakin olmalısın prenses. dedi" Sanki beni kışkırtmaya çalışıyordu. "Eğer beni yere bırakmazsan bağrırım." dedim. Oysa gayet rahat bir tavırla "Kendini rezil etmek istiyorsan, istediğin kadar bağırabilirsin. Ben alışkınım böyle şeylere." dedi. O an her şey benim kontrolümden çıkmıştı. Sinir krizi geçiriyordum. İstemsizce hüngür hüngür ağlamaya başladım. "Şimdi de çocuk gibi ağlayacak mısın gerçekten?" dedi. "Arabaya geldik zaten indiricem seni. Taşımaya meraklı değilim zaten." derken halâ ağlamaya devam ediyordum. Fark etmişti. İstemsizce ağladığımı, durduramadığımı. Beni kucağından indirirken sakinleştirmeye çalışıyordu ama bir kere kontrolümden çıkmıştı. Sakinleşmem uzun sürecekti bunu ben biliyordum ama o bilmiyordu. Ne yapacağını şaşırmış ve oldukça endişeli şekilde o masmavi gözleriyle bana bakıyordu arabanın arka kapıyı açıp beni arka koltuğa bıraktı. "Hemen geliyorum." dedi güven dolu tiz bir sesle onun sesini ilk kez bu kadar ince duymuştum diğer kapıya koşarken... Yanıma oturdu, beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Bana sıkı sıkı, içten bir şekilde sarılıyirdu. Bana bu iyi gelse de gözyaşlarım daha da çok akıyordu. Kulağıma o tiz ve güven dolu sesiyle "Ben burdayım. Güvendesin." diyip duruyor ve eğilip sessizce "Özür dilerim" diyordu. Bunu derken içten bir şekilde söylüyordu. Her koluna düşen gözyaşımda bana daha da sıkı ve sanki hiç bırakmayacakmış gibi sarılıyordu. Bir zaman sonra sakinleşmeye başlayınca kafamı kucağına yatırdı ve saçlarımı okşamaya başladı. Gözlerim kapadım ve bu yaşadıklarımın hepsinin sadece bir rüya olduğunu sandım. Ama bu an bir rüya olmak için bile çok fazlaydı. O benim uyuduğumu sanarken "Çok güzelsin." "Çok safsın aynı bir kelebek gibi..." "Ama niye böylesin prenses?" "Bana karşı niye bu kadar mesafelisin?" "Bana karşı neden bu kadar asisin?" "Sadece amacım seni korumak..." "Sabah uyandığında hiçbir şey hatırlamayacaksın zaten." "Beni veya diğer anları..." Aslında doğru söylüyordu normalde hep sinir krizinden sonra yorgun düşüp hemen uykuya dalardım. Sabahsa hiçbir şeyi hatırlamazdım ama bunu nereden biliyordu? O an ayağa kalkıp orayı terk etmem gerekiyordu ama ilk kez kalbime yenilmiştim.

Loading...
0%