Yeni Üyelik
12.
Bölüm

11.Bölüm|Şefkat öpücükleri

@soldeinvierno

 

Keyifli okumalar bu bölümü çok seviyorum yaaa🌠

Yorum ve oy vermeyi unutmayınn⭐️

Yıldızlara taktım bu ara dmbdndmdbdmd

Bölüm şarkısı|Berk baysal:Yaralarını ben sarayım

✧─── ・ 。゚★: *.✦ .* :★. ───✧

Orda öyle öpüşürken ne kadar kaldık hiçbir fikrim yoktu ikimizde çekilmiyorduk ne o, de ben.
En son nefesizlikten ölmemek için çekilen bendim o kadar güzelken çekilmek zordu ama nefesimi kesmişti. O da bir adım geriye gitmişti ama elleri asla belimi bırakmıyordu gözleri gözlerimden asla ayrılmıyordu. Nefes sesleri düzensizdi benimde öyle ama aramızdaki o güzel tını birbirine karışan kalp atışlarımızdı bu sesi hiçbir şeye değişemezdin değişemezdim asıl mesele bu hislerin bu kadar kısa sürede oluşmasıydı sorgulayacaktım ama aklıma geldikçe tuhaf oluyor içimdeki bu kıpırtıyla mutlu oluyordum ve bunun değişmemesi için elimden geleni ardıma koymayacaktım o benden korkuları yüzünden kaçacak ben ise onun yakasını bırakmayacaktım.

Kafasını boynuma görmesiyle affaladım napıyosun be adam aniden hiç konuşmuyordu,hiçbir şey demiyordu sadece kokumu içine sesli bir şekilde çekiyor ufak ama derin öpücükle konduruyordu ne ara bu hale geldik,nasıl oldu hiçbir fikrim yoktu ama ağzımdan çıkan sözlerle kaskatı kesilen kişi rüzgar oldu.

"Böyle yapmaya devam ederseniz sizden hoşlanmaya başlayacağım rüzgar bey."
Tam anlamıyla yine donmuştu ne dedik sanki Allah Allah hoşlantım sevgiye dönüşüyor olabilir ama şuan bunu bilmesine gerek yoktu canım. Ki ona onu sevdiğimi söylemiştim hep böyle şaşıracak mıydı?

"Ha ne lan ne diye aniden böyle şeyler söylüyorsun." O kadar sitemle söylemişti ki kahkahayı patlattım küçücük bir çocuğa dönüşmüştü gene.
"Ne ya ne dedimm?" bunu dememle belimden çekip kendine bastırması bir oldu ağzımdan ufak bir inleme kaçmıştı.

"N-napıyorsun?" off kekelemiştim.

"Biraz daha gülmeye devam ederseniz size olan sevgim aşka dönüşecek yüsra hanım."

Ağzımdan bir ha çıkmaktan başka bir şey diyemedim ne demişti o? Bıraktı beni bıraktı ve kafasıyla işaret yaptığı gibi ilerlemeye başladı neye uğradığıma gene şaşıtmayı becermişti aptal herif ya.

Denizin dalgaları daha şiddetle çarpmaya başlamasıyla ilerlemem bir oldu korkmuyordum artık ama yinede içimdeki o kötü hissler bir türlü geçmiyordu beni esir olduğum korkumdan çekip alan adama baktım beni bekliyordu gözleri uzaklara dalmış elinde eksilmeyen sigarası ile bekliyordu. Biz bu sigara yüzünden kavga etmişti ama o hala içiyordu.

İlk korkum değildi bu geçirdiği ilk korkum değildi. Bilmiyordu.

Yanına ulaştığımda hala dalgınlığı üstündeydi yağmur şiddetini artırmış onu kuşatmıştı yağmura nefretle bakıyordu oysa yağmur en çok sevilmeyi hakkeden şeylerden biri değil miydi?

"Neden yağmura nefretle bakıyorsun?" yanına varmıştım ve karşısına geçtim sesimde merak vardı.
"Çünkü akmayan gözyaşlarımı gizliyor. Ve ben sadece o olduğu zaman ağlayabilirim ama o bana inat gözyaşlarımı gizliyor." cevap vermeme izin vermeden yine konuşmaya başladı.
"Gidelim bugün dağ evinde kalalım yarın erkenden seni evine bırakırım."
Üstüne gitmenin manası yoktu. "Hıhııı peki."

Hiçbir şey demeden,sormadan,etmeden elimi kavradığı gibi sürüklemeye başladı.Öküz işte naparsın öküz öküz.
Bir dağ evine ulatığımızda elimi bırakmıştı sağolsun beyfendi.Ev çok güzeldi simsiyahtı bunun rüzgarın işi olduğuna emindim başka kim geceye, siyaha ve karanlığa bu kadar aşık olabilirdi ki oysa gözlerinde dünyanin en güzel renginin tonlarını barındırıyordu mavi hiç bu zamana kadar bende siyah rengini geçen bir renk olmadı bugüne kadar yalnız artık mavi geçiyordu büyük bir farkla hemde.

"Burası neresi? Ve artık aç şu kapıyı ya dondum be." Ufak ama gerçek gülümsemesiyle bana döndü gülüşün başımı döndürüyor be adam.
"Bir burası dağ evim ben kendim yaptım ikinci olarakta hani ölmeye çok meraklıydın yağmurda." göz devirdim.
"Heh tabi lafını sok sokmazsan ölürsün mazallah" Aptal herif dediğime gülüp beni sinir etmekten başka bir şey yapmadı öküz.

Kapıyı açar açmaz kendimi içeri attım içerisinin de pek bir farkı yoktu aslında çok soğuktu bu aptal burda kalmayı düşünüyordu bide tek başına gerçi şuan olanda buydu tek bir farkla yalnız değil benimle burda kalacağıydı.

Evii incelediğimde çok az eşyalı olduğunu fark ettim bir koltuk ve sehpa,mutfakla salon zaten bitişik amerikan mutfağıydi ama evde kasvet vardı,karanlık vardı. Bu ev karanlığa mahkum gibiydi incelemem onun sesi ile sona erdi.
"Bu akşam burdayız yağmur kötü yoksa seni evine brakırdım ikinci olarak aç mısın diye sorardım ama açsan bile yemek yok. O yüzden gel benimle yatacağın yeri göstereyim."

Bunları söylerken yüzüme ya da bana asla bakmamıştı,bu da artık bende az önce uçurumda dediğim şeyin utangaçlığını yavaş yavaş getiriyordu yanaklarım ısınmaya başlamıştı bile.

Başımı sallamaktan başka bir şey yapmadan peşine düşmüştüm girdiğimiz oda devazsa bir yatak odasıydı şaşırmadığım detay simsiyah olmasıydı tek renk bile yoktu ama yerde boya kutuları duruyordu onlara baktığımda da yeşil olduklarını fark ettim ne yani hayatına renk mi katmaya karar vermşti?

Kocaman bir yatak siyah tabi,kütüphene,çalışma masası ve odanın ucunda bir dolap vardı ,onun yanında da içki dolabı olarak tahmin ettiğim bir dolap vardı ama tesadüfe bak ki hepsi siyahtı sinirlerim arık bozulmaya başlamıştı cidden.

"Kendini karanlığa hapsetmeye ne kadarda meraklısın sende siyah siyah karanlık karanlık bende sihyaha aşığım ama tek bir farkla benimkinin yanında mavi rengide var seninki neden bu kadar siyah."
Dediklerimle durmuştu bende tabi sakar salak olarakta hala yürüyordum burnumu sırtına çarpmam ile çığlığı basmam bir oldu,taşa mı çarptık be. Yani tekniksel olarak taş gibi adamdı şimdi sus iç ses Allah için ya "Evet karanlığı seviyorum çünkü ta kendisiyim en dipteyim çabalamayı da bıraktım artık ona giden benim ama bir renk katmaya karar verdim bu karanlığıma hayat gözlü bir kadının rengini."

Durmuştu cidden bu sefer kalbim durmuştu onun karanlığına renk katan ben miydim? Oysa ben yeşilden nefret ederdim ama buna rağmen içim kıpır kıpır olmuştu dediğiyle ama eminim ki şuan kırmızıdan mora dönüyorumdur "Nefes al hayat gözlüm." Ne ne ara nefesimi tuttuğumu fark dahi edemeycek kadar onun büyüsüne kapılmıştım şuan dibimde kulağıma bunları demesi asla iyi bir şey değildi benden cevap gelmeyeceğini anlayınca çekildi ve kıyafet dolabına yönelmeye başladı.

Başlamaz olaydı çünkü ordan bir tişört almasıyla üstündekini bir çırpıda çıkarması bir olmuştu. Çığlık attacakken sıtındaki yaralarla suspus olmaktan başka çarem yoktu.
Sırtında kesikler vardı,yanık izleri,kemer,kırbaç buna benzer bir sürü yara ve çoğu tazeydi yeni oluşmuştu. Sargısı gitmişti.

Ona doğru adımlar atmaya başladım ve yeni tişörtünü giymeden elimi sırtına koydum ve o da donmuştu naptığımı anlamaya çalışıyordu,o yaraları okşamaya başladım transa geçmiş gibiydim aklıma geçmişim geliyordu aklıma kurumuş,izi kalan yaralarım geliyordu,aklıma ağlaya ağlaya annemin o yaralara krem sürdükçe yanan küçük bedenim geliyordu ,aklıma geçmişimin her saniyesi geçiyordu öfkeli bir baba ve öfkesinin daha neye olduğunu anlamayan küçücük bir kız çocuğu geliyordu, ağladım o an onunda acılarımın aynılarını hala yaşıyor oluşu canımı çok yakmıştı baba bizim ortak noktalarımızdan biriydi babalarımız bizim acı geçmişimizdi benimki geçmişte kalmıştı ya onun bu kadar karanlıkta olmasının nedeni babası mıydı ? daha neler olabilir diye düşünmek dahi istemiyordum benim ağzımdan kaçan hıçkırıkla hemen bana döndü oysa yaralarının sebebini sormak istiyordum ama onun yanında yıkılıabiliyor acımı gizleme ihtiyacı duymuyordum.

"Hayat gözlüm noldu neden ağlıyorsun ufacık birkaç yara neden ağlıyorsun canımın içi?" Bunları derken bile hemen beni sarmalamıştı son zamanlarda içimde ne tuttuysam onun göğüsünde hıçkıra hıçkıra,bağıra bağıra ağladım.

Duramıyordum o da durmamı istemiyordu bana öyle sıkı sarılmıştı ki o izi kalan yaralardan akan kan durulmuş yavaşça iyileşmeye yüz tuttan yaraya dönüşmüştü bunu nasıl başarıyordu nasıl sadece bir dokunuşu ile yaralarımı iyileştirebiliyordu bu adam büyülüydü ve ben o büyüye çoktan kapılmıştım.

Biraz daha durulduğumda beni kucağına aldı daha da gömüldüm sıcacık göğüsüne beni nereye götürüyordu hiçbir fikrim yoktu olmayacaktı da galiba her hareketi her yaptığı şey beni bozguna uğratıyor daha çok şaşırmama neden oluyordu o herkes gibi değildi bana karşı.
Öylesine güzelliğim yüzünden yanımda değil ya da derslerim yüzünden ya da ne bileyim hayatımda o kadar çıkarcı insanlar,can yakan insanlar vardı ki ama benim canımı en çok babam yaktı. Beni daha tanımadan yanımdaydı.

Benden benliğimi alan babamdan kalan tek şey ona inat olan kendime sevgimdi ona inat herkesten çok kendimi sevmek için elimden geleni yapıyodum ama hala içimde haykıran "Sevilmeyeceksin" sesi gitmiyordu işte yıllarca hiç gitmedi gitmeyecekte galiba.

Beni yatağa yatırdığı gibi o da yanıma kıvrılıp önce dudağıma asla unutamayacağım kadar derin bir öpücük kondurup beni göğüsüne bastırdı oysa o an korkmam gerekmez miydi neden bunları yapıyordu bende kalp vardı zalım adam. Sımsıkı sarıldım o gece ona kalp ritimlerini dinleye dinleye uyudum hayatımın en huzurlu uykusunu uyudum sımsıcaktı göğüsü oysa onun elleri hep buz gibi olurdu neden öyleydi diye sormuştum o da.

(Geçmişten kesit sahil sahnesinden)
-"Neden ellerin bu kadar soğuk senin"
+ "Bilmem içimde hiç sıcaklık yok diye olabilir ya da yaşam,ölüyüm ben yüsra. "
-"Ya değilsen mesela bu hatta hiç mi içinde bir şeyleri oynatmıyor mu?" ellerimizi birbirine kenetlemiştim ama onun yüzünde mimik oynamamıştı oysa o an yandığımı hissetmiştim ben bir erkeğe dokunmak ne bileyim tuhaftı hemde kendi isteğimle bu adam bana hem iyi geliyor hemde canımı yakıyordu ben ona ya da neler hissetiğimi bilmiyordum.

Ellerimi ellerinden çektim boynuna doladım boynundan uzun bir yol çizdim tam elim kalbinde durduğu an nefesini tuttuğunu yutkunduğunu gördüm elim orda kaldı kalbini okşadım dakikalarca öyle kaldık o nefes dahi almıyordu kesik kesik konuşmaya başladı

+"Burası...çok paramparça,darmağın sende dağıtma yapma bunu bana.

Ona o an bir şey diyememiş kalbine elimi bastırmıştım....

 

(Şimdiki zaman)

(Rüzgarın anlatımından)

Gece boyunca ağlamıştı güzel kızım kabuslar görüyor, sayıklıyordu. Neden böyledydi benim sevdiğim bana anlatmıyordu ama sayıkladıklarından kesik kesik bir şeyler anlamıştım. "Dokunma bana,uzak dur yaklaşma,canım yanıyor." diyordu.

Kim dokunmuştu sana melek yüzlüm ,kim seni mahvetti düşünceler beni benden alırken aniden dokunma diye sıçrayarak uyanmasıyla bende irkildim benden uzaklaşmıştı hemen nerde olduğunu anlaması ise uzun sürmüştü "Benim sakin ol güzelim" bunu dememle ,ellerimi uzatıp yüzünü kavramam ve onun dokunma çığlığını duymam bir oldu benden korkmuştu kabusu ona çok ağır gelmiş olmalıydı yoksa o benden korkmazdı ki yani öyle umuyorum artık daha dikkatli olacaktım nefes nefese kalmış bana ürkek gözlerle bakıyordu kız çocuydu işte sonra diyince gel kız Allahın delisi.

Bu sefer bana yaklaşan oydu bana yaklaşıyor ve ben hiçbir şey yapamıyordum onun yapacağı şeyi bekliyordum. Ellerimden kurtulup arkama geçmişti napacaktı yine napacaktı da benim kalp ritmimi sikecekti o tombul parmakları sırtımdaki yaraları okşamaya başladı ve benim için o an zaman durdu nefes almak nedir? Unuttum, sessice yapacağı diğer hamleyi bekliyordum kalp atışlarım bana isyan ediyor çığlık atıyorlardı ,acaba çığlıklarımı duyuyor muydu? Bunu düşünmemle sırtımdaki bir yaraya yumuşacık dudakların dokunuşuyla artık kalbimin çığlıkları artık herkesin duyacağı şekle büründü ama o an o yara iyileşmişti yemin ederim ki o an o yara iyileşmişti, onun ürkek kısık sesini duydum ama zaman benim için durmuştu aslında.

"G-geçti m-mi" haykırmak istiyordum geçti diye geçirdin diye ama o an diyebildiğim tek şey "Devam et." olmuştu o kadar yorgun kısık söylemiştiim ki,duymuş olması bile bir mucizeydi devam etmişti ordaki her yarayı öptü,her izi,yanığı kırgınlığı bu kadın beni kalbimden öpmüştü ne kadarda kutsal bir şeydi bu böyle. Sevdiğim kadın beni iyileştirmişti ordaki yaralar sanki yok olmuş hiç varolmamış gibilerdi, korkmuş zor bir gece yaşamıştı ama o uyanınca bana bakmıştı beni iyileştirmişti.

Rüzgar keskin sevdiği kadının hala kabul etmesede seviyordu o gün o yaraları tek tek öptü her zerresini her yerini sevgiyle muhtaçlıkla.
O öperken o da iyileşt,o okşarken o da okşandı ,olacaktı bu kadın onun her şeyi olacaktı işte o gün onun karşisinda kimse çıkamayacaktı çıkanı devirecekti rüzgar keskin sevmezdi ama severse güzel severdi ölümüne sever sonsuzluğu sonsuz kılacak kadar severdi.

Kafamı geriye yasladım ve onunla göz göze gelmeye çalıştım.Gelmiştim de o gözlerde şefkat,merhamet ihtiyacı gördüm ve ben o ihtiyaçları karşılayacaktım yavaşça arkama döndüm o kadar yavaş ve dikkatliydik ki "ikisi vazo gibiydik birimiz normal camdan yapılmış biri ise elmasıtan." ben şuan o elması yavaşça arkasına çevirmiştim üstünü yavaşça sıyırmıştım onda da vardı bu yaralardan önceden de görmüştüm şapşalım üstüne kahveyi dökmüştü o gün ve herşeyi unuttup üstünü çıkarmıştı evet üstünde sütyen vardı ama asla sırtını benden saklayamamıştı bunu yapmak için aylar, haftalar günler beklemiştim ve şuan bunu yapacaktım benden korkmuyor aksine bana gözleriyle izin bile vermişti bu izin benim herşeyim olmuştu önce yavaşça o yaraları okşadım sonra içimden sildiğim duyguları geri getirip merhametle şefkatle o yaraları teker teker öptüm sevdim ,onun ki de benim gibi geçmiş miydi acaba?

Öyle sessizdik ki sessizliğimizdeki fırtınaları duyabiliyor ama hiçbirimiz ağzını açıp tek kelime etmiyorduk,edemiyorduk belki edebilirdik ama onun sırtındaki yaraları okşarken bana konuşmak düşmezdi.

Birden silah seslerinin patlamasıyla anında onu sarmaladım ona bir şey olmasına izin veremezdim ama neden silah sesleri bu kadar fazlaydı korkuyordu güzel kızım.

"N-noluyır R-rüzgar" ona cevap dahi veremiyordum ki.
Babam bunu yapmak zorunda değildi bu zamanda yapmamalıydı babam Halit Keskin hayatımı mahveden adam,benliğimi çalan adam, yine beni korkutmak için bir şeyler denemeye başlamış demek ki ama anlayamadığı bir şey vardı ben ondan korkuyordum zaten ama ona belli etmemek için elimden geleni yapıyor canımdan bin parçayı koparıyordum.
Düşüncelere dalma vaktim değildi asla değildi kollarımın arasında titreyen bir melek vardı ve benim bu meleği babamdan korumam gerekiyordu her gördüğü zaafımız kullanmadan rahat edemiyordu.
Bu da benim yüsra'dan uzak durmamın diğer nedenlerden biriydi. Ama işte onun çekimine ne engel olmuş ne de uzak durabilmiştim zaafım mı olmuştu? Galiba peki bunun babamdan haberi olmalı mıydı? Asla.
"Bana bak yüsra bana bak güzelim." o hayat kokan gözlerini bana ürkekçe çevirdi "Hıı" hısını sevdiğim.
"Bak kimin geldiğini biliyorum o yüzden sakın ol ve korkma ben söz halledicem tamam mı? Şimdi bu odadan asla çıkma asla."
Onu tembihledikten sonra kalkmayı planlıyordum ama bana sımsıkı sarılan yaralı meleğim buna izin vermiyordu.
"Rüzgar gitme bak bir şey olacak lütfen gitme gelsin buraya işte tanışalım gözlerine hüznü yerleştiren adamı."
Bu kızın baş dikliğini napacaktım ben ah ah
"Güzelim bana bir şey olmayacak bırakır mısın? İkinci olaraktan onunla asla tanışmayacaksın şansına küs."
"Yaaa tanışsam nolur ki hem bırakmam kii" şirinlik yapıyordu ama bu şimdilik bu zamanda işe yaramamlıydı ama Allah kahretsin şuan o tatlılık yapan ağzını koparasım gelmişti ellerini yavaşça gevşettim ve onu kendimden uzaklaştırıp alnına bir öpücük Kondurup yataktan hızlıca kalktım o da alacağı mesajı almıştı gelmemesi gerektiğini bilmeliydi.

Halitle ne tanışsın, ne de görüşsün istiyordum istediğim tek şey bu kadının yaralarını sarmaktı.

Simsiyah oda, simsiyah bir ev bu bendim işte karanlıktım hemde karanlığın en dibiydim ama yüsranın gözleri yeşilin en güzel tonu, yaşamın en güzel şekli bambaşkaydı o gözler iki dakika gözlerimi kapattım ve o gözleri hayal ettim şuan beni bir odada ürkekçe bekliyor bakıyordu buna o kadar emin olmam ne kadar doğruydu acaba? Aynayla asla göz göze gelmezdim gelemezdim ki kendime yaptığım haksızlıklar buna hazır değildim olmayaaktım hiçbir zaman maviden nefret ediyordum! Babamın gözleri maviydi. Onda kötülük vardı bu kötülüğü bana da bulaştırmak istiyor ama asla beceremiyordu iyi bir insan değildim. Asla olmadım ama çocuklara asla zarar vermez, onları aksine herşeyden korumak için elimden geleni yapar çalışırdım. Ama o çocukları zehirlemişti ve bana bunu devam ettirmemi istiyordu ne kadar komikti bir an salona neden geldiğimi unuttup hafifçe gülmeye başkadım karşımdaki adamın sesi, kabuslarımın, korkularımın sesiydi.
"Ani gülmeler falan aşık mı oldun? Derdim de sen kalpsizsin unutma. Yoksa delirdin mi? "
Beklediğim alışkın olduğum keskin cümlekeriydi ben karşısında yarı çıplak ellerim cebimde dururken bu rahatlığım onun sinirine dokunuyor bana ise zevk veriyordu istediği canavarı yaratmıştı onun canavarı bendim.
"Neden geldin Hâlit keskin?" Artık ona baba demiyor sevgi dilenmiyordum.
"Bilmem canavarın ne durumda diye bakmaya geldim gelişim nasıl? Beğendin mi? Beğen yani kullanmayı düşünüyorum çünkü." Ona korkusuzca yaklaştım oysa o an cebimdeki ellerim titriyordu.

"Gördün iyi miymişim değil miymişim şimdi evimi terk et babacık. "

Bana nefretle baktı gözlerime ama orda bir şey bulamadı bulamazdı ki taktığım maske o kadar ben olmuştu ki.

"Peki bizi ürkekçe duvardan izleyen küçük hanım kim? "

Hassiktir...

✧─── ・ 。゚★: *.✦ .* :★. ───✧

Ben yasak elmadaki halit'ten esinleniyorum öyle küfür edin nefret edin fmmdmdmdmdmdödödmöföf

Loading...
0%