Yeni Üyelik
19.
Bölüm

18.Bölüm|Sakura

@soldeinvierno

Selammm yeni bölüm geldi keyifli okumalarr ve cevapsız sorular ile dolup taşalım🦋🌸

Bölüm şarkısı|Yalın:sesinde aşk var

"Çünkü burası cevapsız sorular dünyası...."

Yekta keskin🦋

❀══❀

Korkamadım dokunuşu babam gibi değildi ama aniydi ani olan dokunuşlar can yakıcıdır benim için. Sakin olmasını dilediğim bir sesle konuştum.

"Napıyorsun?" avuçlamıştı şimdi de sıkmıyordu.

"Sevgilinim olduğumu söyle bırakayım." madem oyun istiyordu seve seve oynardım.

"Yooo bartumm." kendimden geçmemi falan mı istiyordu öyle oluyordu çünkü göğüs ucumu yavaşça ama bir o kadar tahrik edici bir şekilde okşamaya başladı.

"Öyle mi sevgilim?" bakma gözlerine sakın bakma.

"Hıhı öyle." göğüs ucuma baskı uyguladı inlemek üzereydim kendimi zor tutuyordum.

"Bak sevgilim dedin inkar etmedin kabul etmiş oldun ha şimdi ha sonra sen hep benim sevdiğim kadınsın. Sevgilim olacaksın" ağzımı açmak istedim bir şey söylemek istedim ama kafasını göğüsüme yasladı ve elimi saçlarına koydu komut verilmiş gibi saçlarını okşamaya başladım eli hala göğüsümdeydi sadece avuçlamıştı sıkmıyordu.

Rahatsız da değildim sahi farkı neydi ki yektanın babamdan diğer erkeklerden? Düşününce o benim beğendiğim erkek tipi bile değildi ama aşık olmuştum hemde çok bakışı yetiyordu onu sevmeme muhtaçtı, ikimizde sevgiye muhtaçtık. Benimki belki geçmişti ama onun ki hala vardı hala canını yakan bir babası vardı.

Yine aklıma düştü babası ile annemin arasındaki mevzuyu bulmam gerekiyordu ama bunun için yektadan yardım istesem eminim ki kendini riske atardı napıcaktım?

Nefesini dinledim yavaştı uyumuştu onu izledim gece boyu o güzel yaralı yüzünü. Kokusu gitmişti alkolle karışmıştı. Ve bu durum asla hoşuma gitmedi. Yarın için plan hazırdı sigara ve alkolü bırakacaktı.

══✿══╡°˖✧✿✧˖°╞══✿══

Beni uyandıran ne alarm ne de güneşin ışınlarıydı boynumu öpen bir varlıktı pardon yektaymış.

"Napıyorsun acaba?" nasıl böyle olmuştuk böyle tamamen üstündeydim. Ve o boynuma ardı ardına öpücükler konduruyordu. Gülüyordu.

"Sevgilimizi öpmekte mi suç?" sevgilim biz sahi olduk mu sevgili ya ne ara anasını satayım?

"Ne ara olduk acaba yekta bey hem baban var yekta nasıl olacağız senin canın yanacak ben artık sana bir şey olsun istemiyorum ki." beni de kendisini de doğrultu.

"Dalya farkındayım bende bazı şeyleri herşey çok hızlı gelişiyor babam ile annen arasındaki ilişkiyi,durumu merak ediyorsun eyvallah bak bu konuda yanındayım hatta bugün öğreneceksin tamam mı? Şimdi artık kapat babamı ben çok alışığım böyle şeylere doğduğum Allahın gününden beri çekiyorum o yüzden unut." ben bunu istemiyordum işte acıya alışmak olur mu?olurdu ama alışmış olmak demek çok acı çemişsiniz demekti bende alışmıştım o alıştıktan sonra hissizliği de yaşamıştım.

"Yektam bugün nolcak söyle,acıya alışma lütfen." soğuktu elleri çok soğuktu o soğuk buz gibi ellerini ellerimde hissettim elim hemencecik kaybolmuştu büyük elinde.

"Bu akşam bize geleceksin akşam yemeğine babannemde var zaten. O zaten her otu boku bildiği halde susuyor biz yemekteyken ben babamın çalışma odasına gireceğim ve biraz kurcalayacağım annen ile bir ilgisi varsa emin ol ordadır gerisini takma kafana. Sen o sıra atışırsın bir şeymayla falan ben o sra hallederim." dediği şeyler evet çılgıncaydı ama denemeye değerdi. Sorumu geçiştirmişti neden bu kadar çok kapalı kutusun be adam.

"Tamam ama tehlike yok." he he dercesine başını salldı. Omzuna sertçe yumruk attım yüzü bir hayli buruşmuştu çok mu sertti be.

"Yaralıyım be kadın dur." aptalım aptal.

"Banene be hakkettin dediğimi yap yoksa seni boğarım." yüzündeki acı ifade kayboldu ve yerine çok pişkin bir ifade belirdi ne çıkacak acaba acaba.

"Öperek boğacaksan neden olmasın güneş ışığım ha." ne güneş ışığı mı şaşırmıştım ve şaşırınca bile kızaran yanaklara sahip olan ben kesinllikle yanakarım kızardı. Kendine gel lan hızlıca elimin altındaki yastığı suratına fırlattım banane lan yaralıysa gebersin köpek.

"Güneş ışığım ne alaka şimdi pis sapık." o güzel kahkahası doldurdu hüzünle,haykırışlarım ile dolu odamı. Dokunduğu herşeyi güzelleştiriyordu yekta keskin en güzeli bu değil mi sadece benim ona seslenebileceğim bir ismi vardı benimde sadece onun söyeleybileceği bir ismim.

"Hayatıma güneş gibi doğmadın mıı bir dakika bu fazla romantik oldu geri çekiyorum amaa en sevdiğim ışık güneş ışığı çok parlak çok renkli bence bunu kimse anlamaz aslında ama o ışıkta o kadar çok renk var ki aynı senin gibi dalyam renkerimin hepsi sende en çok yeşill." nutkum tutulmuştu bir adam nasıl bu kadar yaralı olupta bu kadar güzel yürekli olurdu ki. Bir şey diyemedim ve hızlıca yataktan kalktım ve üstümü düzelttim bol tişört baya açılmıştı. Yanaklarımın kızarıklığını geçirmem gerekiyordu hemde acilen.

"Nereye hayat gözlüm kaçıyor musunn?" Allahım sabır tatlı tatlı sorup uzatıyordu bide.

"Lavaboya gidicem iznin ile ya sabır yat zıbar." hızlıca kapıya gittim ama duyduğum şey ile kaskatı kesildim.

"Yeşil iç çamaşırı yakışmış git bakalım bana yemek yap kadınn." sakinim sinirlenme sinirlenme yekta ölmek için çok genç aynen yoksa başka neden mi var öldürmemek için.

"ZIKKIM YE YEKTA." diyip hızlıca duşa girmiştim.

➳༻❀✿❀༺➳

Uzun bir duş almış ve odaya girdiğimde yektayı yastığıma sımsıkı sarılmış uyurken bulmuştum aslında uykuyu ne kadarda seviyordu ama kabuslar izin vermiyordu işte.

Elimi saçlarına daldırdım ve okşamaya başladım Allah'tan uykusu ağırdı da hissetmiyordu. Uzun bir süre öyle kaldıktan sonra aniden yüzündeki ifade değişti korku dolu bir ifade belirdi ve sayıklamaya başladı.

"Yonca yapma hayır beni yalnız bırakma hayır, hayır çok kan var yonca." devam etmesine dayanamadım.

'Yekta yekta uyan ay ışığım uyan." uyanmıyordu ne kadar sarsam nafileydi bir anda beni sertçe itmesi ile yataktan düştüm uyanmıştı sonunda.

"D-dokunma bana." yüreğim yandı canımın yanışı umrumda değildi ufak bir düşüştü ama onu böyle görmek işte ölümden beterdi sahi ölümden beter dedikleri şey bu muydu? Sevdiğin adamın canı yanarken onu izlemek mi?

Ama ben öyle yapmayacaktım. Canı yanıyorsa beraber yanacaktık hızlıca düştüğüm yerden kalktım ve yüzünü avuçladım çok terlemişti o deniz gözleri ise parlıyordu.

"Burdayım ben geçti sakin ol deniz gözlüm." yanaklarını ellerime daha çok bastırdı bir şey demedi belimden sımsıkı sarıldı bana kafasını göğsüme yasladım hemen kabul etti onu tenim. Kafasına ardı ardına öpücükler bırakıyor, saçını okşuyordum.

Nefesi düzenli hale gelmişti acaba yine uyumuş muydu? Çünkü konuşmuyorduk sesi çıkmıyordu bende azda olsa sormaya çekiniyordum.

"Yekta uyudun mu?" başını yuvasından çıkaran kuş gibi çıkardı Allah'ım ya bu kadar tatlı olmak suç herhalde.

"Yo uyumadım kiiii sadece kokunla sarhoş oldum şuan kafam baya iyi." yanağına sulu bir öpücük kondurup geri çekildim.

"Çok tatlısınız şuan yekta beyy." burnunu boynuma sürttü titrek bir nefes kaçtı dudaklarımdan.

"Sizden tatlı olamam dalya hanım saçını kurutmamışsın salak. " sesi sona doğru yükselmişti naptık sanki öküz.

"Kızma ya bana kurutmadım Allah Allah hem ısı iyi gelmiyor saça mal herif. " saçımın ufacık çekilmesi ile çığlık attım.

"Kalk lan kurutacağız salak ya hasta olacak başıma." sakinim sakinim.

"Düzgün konuş lan benimle salak ya. Kurutmuyorum lan." hızlıca olduğu yerden kalktı ve kafamdaki havluyu sertçe çekip onunla saçımı kurutmaya başladı.

"İstiyor musun demedim kii? Kurut dedim." ağzına bir şımar çaktım.

"Bırak be." daha çok kurulamaya başladı.

"Ya bırak be öküz herif ya. " ellerimle ellerini itiyordum ama ne işe yarar öküz gibi adam.

"Kız bir dur bitti zaten yemin ederim döverim ha." sesi fazlası ile alay doluydu. Ve asıl onu dövecek kişi benim.

"Hadi ya vursana hadi sanki koyar bana." aslında amacım bunu söylemek değidli ama söylemiştim işte. Ağzımdan kaçmıştı.

"Dalya yapmayacağımı biliyorsun niye öyle dedin?" kaçmak için bir şey yapmalıydım ama ne? Aklıma akşamki yemek geldi ve hızlıca yataktan kaçtım

"Akşam ki yemek için hazırlanayım ben." bir şey demesine izin vermedim ve eşyalarımı alıp banyoya girdim. Elime geçen ilk şeyi almıştım ve elbiseydi elbise giymeye severdin ama bazen de rahatsız ederdi çünkü dışarda it sürüleri vardı ama yekta vardı onu deli etmek için mükemmel fırsat!

Hızlıca birkaç takı taktım. Artık hazırdım bugün yekta Keskin'in sevgilisi olarak o masaya oturacaktım belki.

Banyodan çıktığımda yekta ayakta hazır bir şekilde yeri izliyordu. Canını sıkmıştım anlaşılan.

"Hazırım ben çıkalım istersen tabi." bana baktı öyle uzun sessiz bir şekilde baktı ki. Öyle kalıp bakışlarımı bakışlarına dikttim. Uzun bakışmamızdan sonra bana yaklaştı ve tam karşımda durdu.

"Bilerek mi güzel oldun yoksa tesadüf mü? Ha diyim ben, zaten güzel olmak için bir bok yaptığın yok ki güzelsin anasını satayım bakanı sikerim bilesinn." bugün noluyordu buna? Hep bir romantiklik hep bir şey karşılık veremiyordum ki.

"Hıhıı." omzumdaki yaraya gitti elli çıkarmıştım bandajını ama pansuman yapılması gerekiyordu o yüzden yanıma şal almıştım gözükmesin diye. Koltuğa oturttu beni.

"Napıyosun hadi gidelim." beni dinlemedi bile kendi eviymiş gibi ki artık öyleydi. Banyodan ilk yardım malzemelerini aldı.

"Pansuman yapmamız lazım çıkarmışsın bide aptal. " aslında bir hafta geçmesine rağmen iyleşmemişti yaram çünkü hiç pansuman yapmamıştım.

"İstemiyorum yekta canım yanıyor." yara derindi ve pansuman yapmaya denediğimde çok acımıştı. "Özür dilerim ama bunu yapmak zorundayız. Ve pamuğu koluma bastırdı ufak bir çığlıklarını koptu dudaklarımdan. Anında ufak bir öpücük kondurdu dudaklarıma hoşuma gitmişti.

"Yekta acıyor yapma hadi lütfen." beni dinlemedi. İstemesizce tırnaklarımı koluna batırdım yüzünün aniden çok ekşimesi ile yaralarını hatırladım.

"Özür dilerim özür dilerim çok acıdı mı?"

"Hayır dalyam sızladı sadece. Bitti pansuman gidelim." başımı hızlıca iki yana salladım. İkimizin yaraları vardı. Kalktım bu sefer onu koltuğa oturtan bendim.

"Anladım istediğini ama gerek yok kabuk bağladılar bile. " üstünü çıkardım. Kollarındaki damarlar az da olsa dikkatimi çekti maşallah Allah verdikçe vermiş.

"Sus ve yapmama izin ver bazı yaralarına pansuman yapılır görmüyor musun?" boynuma kocaman bir öpücük kondurdu.

"Yap tamam sustum." anında tebessüm ettim ve yapmaya başladım ifadesizdi. Alışmış olması daha çok can yakıcıydı. Pansumanım bittiğinde saçlarına kocaman bir öpücük kondurdum.

"Hep öp çok güzel oluyor öyle okşa da."

"Yaparım hadi gidelim." başını salladı.

Ve yola koyulduk. Sessiz bir yolculuktan sonra büyük saraya yani burayı anca böyle tarif ederim saraydan farksızdı çok büyük ve fazla abartıydı. En nefret ettiğim yektanın buraya ait olmadığı o kadar belliydi ki.

"Buraya ait olmayışımı mı sorguluyorsun? Korkma burda ben kendi mekanımı kurdum maabetim gösteririm bugün."

"Olur merak ediyorum kendi dünyanı." arabadan hızlıca indik bu herif arabasına neden iyi davranıyordu? Allah'ım lütfen beni bir arabayı kıskanma durumuna düşürme. AMİN!

"Hadi yeter okşadığın duyanda araba değil insan sanacak anasını satayım." öldürücü bakışlarını üzerimde hissettiğimde ufacık, minnak bir ürkme yaşamış olabilirim.

"Kızımla düzgün konuş be." hah! Ben demiştim işte ya.

"Kızın batsın. " bir şey demesine fırsat vermeden hızlıca kapıya gittim. Ve tıkladım annesi iyi biri gibiydi önceden görmüştüm ama kapıyı açan bir çalışandı. Güvenmiyordum bu evde olan hiç kimseye illa biliyordur değil mi? Hep yaraları vardı oğlunun bu kadar kör olamazdı değil mi?

"Buyrun kimsiniz?" ağzımı açıp bir şey diyecekken elimde soğuk elini hissettim.

"Kız arkadaşım Safiye teyze sen bir servis daha aç." kız arkadaşım? Yav olduk mu biz şimdi? Olduk olduk

 

"Tamam oğlum geçin." pek belli etmedim ama sinirimi atmam gerek nasıl mı çok kolay!

 

Elimdeki eline tırnaklarımı sertçe geçirdim.

"Oha ama kızım naptım ya." fısıltıyla konuşmuştu ve evet etkilendim!

"Bana sakın kızım deme. Odana götür şu yemek başlayana kadar artık." öfkeliydim serttim ama dibime giren yekta hiçte yardımcı olmuyordu. Kızıymış araba ya o araba!

"Emrin olur sakin ol şampuann." ha?

"Şampuan?" çekiştirmese iyiydi.

"He şampiyon demeye üşendim hem şampuanın çok güzel kokuyor sakura'm."

Sakura, Japonya'daki kiraz çiçeğine verilen ad en sevdiğim çiçek ve kokuydu nedeni bilinmez herşeyi ile hoşuma gidiyordu yektanın beğenmesi de hoşuma gitmişti.

"Hıhıı."

Odasının kapısı siyahtı içeriside öyle kitaplık hariç o koyu yeşildi ve yeni boyandığı belliydi kitaplar kutuların içindeydi çünkü. Yere eğildim ve elime gelen ilk kitaba baktım.

Sokak nöbetçileri, yarama denk gelen kitap çoğu insanın yarasına denk gelen kitap onunda yarasına denk gelmişti. Düşününce yekta aslında yankıya benziyordu ama ben yankıyı hatası yüzünden asla sevmiyordum yekta ya aşıktım. Umarım aynı hatalar olmaz...

"Okumana şaşırdım genelde klasik kitap ve şiir okuyan bir izlenim aldım sizden yekta bey." çenesini omzuma yasladı, başımı arkaya yatırdım daha yakın olmak için.

"Daha şaşıracağın çok şey var gel." heycanla göstereceği şey için peşinden gittim. Yatağın köşesini bir anda kaldırdı ve bam orası açıldı ve küçük bir oda belirdi ama kapısı tam açılmamıştı. Yekta bir şifre girdiğinde tam açılmıştı ve gördüğüm manzara çok güzeldi. Resimler ile dolu ufak bir odaydı incelemeyi bir kenara atıp yekta ya döndüm.

"Burası çok güzel sevgilim." artık bazı şeyleri kabullenmiştim. Şaşkın ördek gibi bana dönmesi ile kahkahayı patlattım.

"Nolduu sevgiliyiz demedin miii?" birkaç kez gözlerini kırpıştırdı çok tatlıydı ama bunu bilmesine gerek yoktu.

"Hıhı öyleyiz de ani şeyler yapma lan kalp var. " hala kıs kıs gülmeye devam ediyordum.

"Herkeste o kalpten var yekta bey." pislik bir bakış attı acaba ne geliyordu şimdi?

"Herkesin kalbinde bir dalya sakın yok." düştük mü? Düştükk.

"Hmm olabilir öyle şeyler." onaylayan bir ses çıkarıp önüne döndü. Bende küçük odayı incelemeye başladım birkaç resim vardı ama onlara sonra bakacaktım. Gitarı görünce sormak istedim.

"Çalabiliyor musun?"

"Hı hı."

"Bir gün bana çalar mısın?"

"Çalarım istediğini çalarım hatta." sevinmiştim.

"Söyler misin bide?" gerçi vurulduğum gün söylemişti. Arkada varlığımı hissetmem ile ona döndüm.

"Hayır sen söyle ben neden söylüyorummm kii." benim sesim güzel değildi ki.

"Hayır sen söyle güzeldir sesin. Ki duydum çok güzeldi." belimden sertçe tutması ile ellerim refleks olarak omuzlarına yerleşti.

"Sesim güzel değil. Napıyosun?" o naif sesini duydum ve nefesim kesildi.

Sesinde aşk var bi' ben duyuyorum

Kalbimde taşla yapamam biliyorum

Sabah olunca çık gel bekliyorum....

"Yekta neden böylesin?" çok iyiydi ben alışık değilim böyle şeylere hem başta o kadar soğuktu ki bu hali çok garipti.

"Bilmem hadi yemeğe inelim bakalım. Sonra burayı sana güzelce gezdirmek istiyorum. " yine mi cevapsız sorular ile başbaşaydım o kadar çok cevapsız bırakıyordu ki beni artık canım sıkılmaya başlamıştı.

"Beni hep cevapsız bırakıyorsun neden yekta?" arkasından ufak bir bakış attı ve fısıltı bir şekilde dediği sözleri duymuştum.

"Çünkü burası cevapsız sorular dünyası...."

Kapıdan çıkar çıkmaz küçük bir kızın sevinç çığlığını duymuştum.

"YELTAA BEN GELDİM BEN GELDİM." küçücük bir kız yektanın bacakkarına sarılmış ona sevgi ile bakıyordu. Yektanın yüzündeki o mutlu ifade içims huzur işledi.

"Laram minik farem." vallahi öküzdü. Onları biraz uzaktan izledim. Yekta lara dediği küçük kızı kucağına almış öpücük yağmuruna tutmuştu. O an aklıma gelen düşünce ile istemeden gülümsedim. Babalık bir adama anca bu kadar yakışırdı. Bir gün bizim bir çocuğumuz olur muydu? Korkularım bize izin verecek miydi?

"Yelta bu abla kim?" yelta kafama kazıdım onunla bu konu hakkında çok güzel dalga geçecektim. Bana doğru gelmeye başladılar.

"Bak şimdi laram bu abla benim sevgilim. Onu çok seviyorum." laranın anında yüzü düştü. Kıskanmıştı ve bu ikimizin de hoşuna gitmişti. "Benden çok mu yani yeltam." gözümüm içine baka baka nispet yapa yapa yektanın boynuna sarılmıştı yekta cevap vermeden konuştum.

"Merhaba lara hanım ben dalya beni kıskanma yekta en çok seni severrr." anında dudaklarını büzdü çok tatlı bir çocuktu.

"İkimizide seviyor ama en çok ben dimi yelta." iyice sarılmıştı yektaya kıskanmadım tabiki!

"İkinizi de çok seviyorum bebeklerim benim hadi yemeğe inelim ama sen inmiyorsun küçük hanım." laranın yüzü anında asıldı.

"Yelta neden ya." bizde doğru gelen güzel kafın ile lara anında yektanın kucağından indi.

"Annee."

"Teyze lara yemekte olmasın odamda takılır." demek kuzeniydi ben sormadan almıştım cevabını.

"Tamam bende inmiyorum babana inat. Bol şans oğlum." araları iyiydi demek buna sevinmiştim benim teyzem bile kötüydü.

"Kim bunlar yani anladım ama çok iyiler." kolunu omzuma attı ve aşağı inerken anlatmaya başladı.

"Mehmet abi laranın babası işte o bir askerdi ve çok güçlüydü gerçekten lara doğduktan bir yıl sonra şehit oldu ama onun öncesi de var bana babamdan çok babalık yapan bir adam bende hep onun gibi asker olmak istemişimdir ama sanırım artık herşey imkansız bu kadar iz ile zor neyse." bende tıp okuduktan sonra asker olmak istiyordum ama yapacak bir şey yoktu şimdilik.

"Yektam umudunu ne olursa olsun kaybetme illa bir gün olacaksın ve sana söz o gün yanında olcam." yanağıma kondurduğu buse ile teşekkür etti ve yemek başladı.

 

Lara aşkımız ve rüzgar 💙

 

 

Loading...
0%