Yeni Üyelik
24.
Bölüm

22.Bölüm|Hastane duvarları

@soldeinvierno

Selamün aleyküm aleyküm selam. Ben geldim diğer bölümün krizinden sonra keyifli okumalarrr
Vote ve yorum atmayı unutmayın 🦋☔

Bölüm şarkıları:Acı veriyor/Yalanı bırak/bir derdim var

Kapama gözlerini bana o mavilikleri görmediğim bir zamanda yaşamak istemiyorum lütfen yektam.
Yüsra D. Sakın


✯¸.•´*¨'*•✿ ✿•*'¨*'•.¸✯

"Kapama gözlerini bana o mavilikleri görmediğim bir zamanda yaşamak istemiyorum lütfen yektam." bana gülüyordu acısına rağmen bana gülümsemeye devam ediyordu heryer kandı elbiseme sevdiğimin kanı bulaşmıştı. Ve bu kan kokusu midemi bulandırıyordu bana annemin cesedini hatırlatıyordu. Dayanamadım ve kusmaya başladım. Sevdiğim adam kanlar içindeydi, annem kanlar içindeydi ve yine onlara sarılan bendim. Kalktım çöktüğüm yerden ve yektaya adımladım.

"Sakın uyuma sevgilim olur mu? Lütfen."

"D-dayanamıyorum affet g-gidersem b-beni unutma." gözleri kapandı seni asla unutamam diyememiştim bile bir feryat döküldü dudaklarımdan o kadar çok kan vardı ki. Dayanamazdım onun gidişine bu sefer olmazdı olamazdı. Yüzündeki her zerreyi öptüm defalarca her zerrem derdi bana. Ben onun her zerresiydim. Bırakmazdı beni gitmezdi.

"A-atalay ambulans ne zaman gelecek bilinci kapandı." Atalay çoktan çağırmıştı ambulansı ama hala gelmemişti.

"Aha geliyor yenge sakin ol senin şuan güçlü olman lazım rüzgarın en çok sana ihtiyacı var şuan." biliyordum biliyordum ama bu kan kokusu bana geçmişimi kabuslarımı hatırlatıyordu hayatımda iki kişi olmuştu bu kadar değer verdiğim. Annem ve aşkın annemi kanlar içinde görmüştüm buna rağmen ona sımsıkı sarılmıştım. Aşkını ilk tanıdığım gün hayatında vazgeçmeye çalışmıştı onu kurtarabilmitim peki ya yekta? O benim hayatıma girince gidecek mi? hayırdı gitmesin onunda kanlı bedenine sarılacak sonra ona veda edecek miydim bunu istemiyordum dayanmakta istemiyorum. İnsanların hayatına bazen lanet olarak geldiğimi düşünürdüm. Belki ben olmasaydım annem ölmezdi ya da babam bu kadar kötü olmazdı peki yekta onun hayatında olmasaydım nolurdu bilmek isterdim.

(Saatler sonra)

Hastaneye varmıştık varmasını ama o arabadan çıkarılınca ki hali asla gözlerimden gitmeyecekti sanırım başından kanlar akıyordu yüzü de kanlar içindeydi o bembeyaz saçları bile kana bulanmıştı oturduğum yere biraz daha büzüldüm. Üstümdeki elbisenin eteklerini avuçlarımın içine aldım kan vardı çok kan vardı yektanın kanı.

"Yenge al şu suyu iç rengin atmıış." atalay hiç yanımdan ayrılmamıştı ısrarla çalan telefonuma da o bakmıştı aşkın geliyordu duymuştu şuan herkes kazadan bahsediyordu ama benim tek dileğim sevgilimdi.

"İstemiyorum bir şey ne zaman çıkar doktor ne dedi?" Atalay anlamış olacak ki şişeyi kenara bıraktı. Ellerimi tuttu ama bu tutuş arkadaşça değildi hemen geri çektim.

"Seni anlıyorum ama çok yıprandın rüzgar ordan çıkacak umarım artık yıpranma ve uyumak istersen burdayım." ne diyordu bu? Ne sanıyordu kendini ona sığınacağımı falan mı düşünüyordu? Çok beklerdi.

"Sana doktor ne dedi dedim." sesim sertti bakışlarımda.

"Tamam sakin ol acilen ameliyatta aldılar bu kadar." daha fazlası vardı bakışlarını kaçırmasından belliydi.

"Atalay doktor ne dedim benden bir şey saklamaman gerektiğini anlamadın mı? Bulurum Atalay benden saklama zararlı sen çıkarsın." bir hışımla ayağa kalktım. Ve doktoru bulmak için adımladım ama Atalay konuşmuştıu.

"Arabanın bir parçası karın boşluğuna saplanmış herşeye hazırlıklı olun dedi doktor." etrafımdaki sesler uğuldamaya başladı kulaklarım çınlıyordu. Dengemi korumak istedim başaramadım gözlerim bir tek buraya endişe ile gelen aşkını buldu koşarak geldi ve beni kollarının arasına aldı. Dayanamadım daha fazla tuttuğum göxyaşlarımı serbest bıraktım.

"A-aşkın g-gitmesin l-lütfen a-artık o-onduz u-uyuyamam ki." ve bir hıçkırık daha ne kadar süre öyle kaldım bilmiyordum ama az kalsın uyuya kalacaktım ta ki buraya gelen kişiyi görene dek.

Halit keskin iyi baba rolü yapmak için gelmişti yanında ise yektanın annesi vardı ağlıyordu.

Bir hışımla kalktım olduğum yerden aşkın bana yetişmeden halitin üstüne yürüdüm.

"SEN BURDA NAPIYOSUN? SENİN YÜZÜNDEN ŞUAN RÜZGAR AMELİYATTA." kimse beni durdurmadı durduramazda. Yumruğumu sertçe o pis suratına çaktım.

"Heyt yavrum bee devam." aşkının sözleri ile gülmek istedim ama halim bile yoktu.

"Şimdi gelmiş iyi baba rolü oynuyor herkes yer ama ben yemem halit efendi." annesi hayretle bakıyordu bize aklımı kaçıracaktım şimdi oğluna da mı inanmayacaktı acaba?

"Haddini bil dalya kızım. Oğlum nasıl Atalay?" Atalay'ın cevap vermesine izin vermedım.

"Aşarım öyle bir aşarım ki. Siktir git burdan." hemen yektanın annesine döndüm.

"Melike hanım sizde artık şu gözlerinizi açın. Kocanız oğlunuzu mahvediyor." başını hızlıca iyi yana salladı. Artık bu kadından bile şüphe ediyordum.

"Yapma kızım ben oğlumu bilirim çok öfke sorunları vardır bir süre hastanede yattı sonra onu çıkarmama ikna eden kişi Hâlit'ti onu düşünüyor sen yanlış anlamışsın." histerik bir gülüş döküldü dudaklarımdan. Tamam yekta bu kadarını anlatmamıştı evet. Ama bu kadının hayal dünyasına da sıçmak istiyordum. Haliti az tamıdıysam yekta ya daha çok işkence etmek için çıkarnıştır o hastaneden.

"Bakın melike hanım. Sizin beyniniz mi kıt kusura bakmayın ama bu ada-." konuşamadım. Devamını getiremedim. Çünkü yektanın doktoru çıkmıştı. Hızlıca oraya gittim.

"Nasıl durumu nasıl iyi mi? İyi dimi?" Doktor'un bakışları neden böyleydi? Hiç iyi bakmıyordu. Neden?

"Cevap versenize." hepimiz doktorun ağzından çıkacak lafı bekliyorduk.

"Sakin olmanızı rica ediyorum. Yaraları iyi durumda. Ama vücudu çok güçsüz kalmış. Tabi ameliyatta uyanmasını saymıyorum bile. Onun için bu gece bizim için çok kritik yoğun bakımda uyutacağız. Vücuduna bağlı olarak komaya girme ihtimali var geçmiş olsun." büyük bir sessizlik yekta beni bırakma lütfen. Yektanın annesi nayılmıştı ve onunla hemşireler ilgileniyordu. Bir odaya alınmıştı. Belki bir şans diye doktora döndüm.

"O-onu görebilir miyim? Lütfen." doktor başını iki yana salladı.

"Maalesef yine geçmiş olsun." ben oraya girerdim!

"Yavrum bebeğim gel şöyle." aşkının beni oturtması ile yine aklıma gerçek geldi halit hala burdaydı. Ve melike yoktu.

"SEN HALA BURDA NE ARIYORSUN?OROSPU ÇOCUĞU. " bu sefer asla durmayacaktım. Ardı ardına yumruklar attım. Beni sertçe tuttu ve duvara yasladı. Bir anda ortam babamın beni duvardan duvara hem dövdüğü hemde sahip olduğu gibi kokmaya başladı.

"Bana bak. Annen gibi sürtüklük yapmayı kes ve burdan git." bu benim için son damlaydı aşkın bile beni durdurmadan haliti öyle çok dövmeye başlamıştım ki beni engellemeye çalıştığı hiçbir darbe umrumda değildi.

"ANNEM HAKKINDA DÜZGÜN KONUŞACAKSIN ANLADIN MI LAN BENİ. SİKTİR GİT GİT." güvenlikçilerin gelmesi ile durdum hastanedeyik ve gürültü yapmıştım haklılardı. Ama yektayı asla yalnız bırakmazdım.

"Hanımefendi burası hastane. Kendinize gelin olmazsa gidin." kendime gelmeye çalışırken aşkın sağolsun konuştu.

"Tamam beyfendi çok özür dileriz bu adamı bu hastaneden çıkarır mısınız? Bizi rahatsız ediyor. " aşkının dediği şey ile gülümsedim.

"Beyfendi polise mi vereyim? Yoksa kendiniz mi gidersiniz?" Allah'ım ya bide soruyorlardı. Halit sinirle bana tehditkar bir bakış attı ve siktir olup gitti.

"Aşkın onu görmem lazım nasıl gireceğim?" o da bana aynı umutsuz ifade ile baktı. Sevdiğim adamın yanına girecektim. Biz yarın maça gidecektik biz mutlu olacaktık. Ama olmadı hayat yine bize nah çekti.

Doruğun buraya doğru gelmesi ile sinirlerim yine zıpladı ama aşkının ifadesi beni daha çok şaşırttı. Şaşırmışa benziyordu hatta o şaşkınlığın yanında hayranlık vardı.

"Aşkın! Napıyosun acaba?" gözlerini kırpıştırdı ve bana döndü.

"Bu o çocuk şu rüzgarla kavga ediyor dediğim. " demek doruk bir belaydı. Aşkının o bakışlarını şimdilik görmezden gelebilirdim. Doruk tam karşımda durdu aşkına kısa bir bakış attıktan sonra konuşmaya başladı. Ben burdaki olayı çözecektim.

"Yüsra hemen öfkelenme. Seni onun yanına götürmeye geldim bu hastane amcamın o yüzden izin almam kolaylaşacak."

"Bunu neden yapıyorsun? Ne istiyorsun karşılığında?" illa ki isteyecekti şerefsizin önden gideniydi.

"Bir öpücük olur bak bunu düşünmedim." anında yumruğu geçirdim. Aşkının bozulması gözümden kaçmamıştı.

"Oww tamam ya şakaydı karşılıksız yapıyorum." başımı hızlıca salladım. Yektam için.

"İyi hadi gidelim. Aşkın hemen geliyorum." başını sallamaktan başka bir şey yapmadı. Bu kıxa ne oluyordu? Öğrenecektim.

Doruğu uzun bir süre bekledikten sonra yüzünde çarpık bir gülüş ile geldi.

"Maalesef beş dakika al bunları giy." cevap verme gereği duymadan verdiği herşeyi giydim ve girdim içeri. İçimden girmez olaydım geçti evet. Çünkü gördüğüm görüntü o kadar çok can yakıcıydı ki.

Zaten beyaz olan yüzü daha çok beyazdı, kanı çekilmiş gibiydi. Dudakları mosmor. Kollarında birden çok iğnenin girişi, kesikler ben bu görüntüyü anlatamazdım ki. Yatağın ucuna çöktüm. Hep soğuk olan elleri daha soğuktu belki ısınır diye ikisini de tuttum.

"Sevgilim, ay ışığım ben geldim. Burdayım ben. Uyan hadi daha sana beni bıraktığın için trip atıcam. Sen boynumu morartacaksın bol bol. Ben sana acımı anlatamadım ki. Saracaktın beni hadi uyan sar beni yekta'm bütün benliğimin sana ihtiyacı var sevdiğim adam." sustum konuşmaya mecalim kalmadı. Onun yanında ağlayamazdım ağlamam da. Duyardı beni ve üzülürdü...

Beş dakikanın dolması ile çıktım ordan. Çıkar çıkmaz hıçkırığım döküldü dudaklarımdan. Neden herşey üst üstte geliyordu? Sevdiğim adamla doya doya zaman dahi geçirememiştim ki ben. Lavaboya gittim. Elimi yüzümü yıkadım. Kendime gelmem gerekiyordu. Yekta'm bugün uyanacaktı ve beni güçlü görecekti.

Aşkının yanına gittiğimde onu duvarı boş boş izlerken gördüm. Baktığı yere daha dikkatli baktığımda duvar olmadığını fark ettim. Doruk bir kızla beraber sarmaş dolaştı ve kızla bildiğiniz yiyişiyordu. Umrumda değildi. Aşkının da olmamalıydı ama umrundaydı.

"Aşkın anlatacak mısın artık?" anında bakışları bana döndü.

aşkın

Noluyordu? Neden bizim hayatımız hiç düzgün değildi? Yavrum kardeşim ne kadar mutluydu benim evimden çıkmadan önce. Şimdi ise onu mahvolurken görüyordum. Elimden ona sarılmadan başka bir sik gelmiyordu. Acaba haliti öldürsem? Sonra yine hapse gitsem ilk olmazdı benim için sonuçta yavrum da mutlu mesut yaşardı. Ama bunu yaparsam o hapse girmeden azrail ile buluşurulurdum yavrum tarafından o yüzden bu düşünceyi aklımdan sildim.

Doruğun gelişi neden beni bu kadar çok sarsmıştı? Gözüme o kadar yakışıklı görünmüştü ki. Dayak yemişti o belliydi ama bu onun o Allah kahrolası güzel yüzünü etki etmemişti.

Yavruma yardım etmişti içimden gelen dürtü ile birlikte yanına gittim.

"Teşekkürler ne kadarda suçlu olsan da şuan senin sayende yüsra az da olsa iyi olacak." bir şey desin istemiyordum. Geldiğim yere dönmek isterken kendini onun kucağında buldum Allah kahretsin zaten hali hazırda kolumu tutmaya niyetlenmişti. Ve salak ben ayağımın kayışına engel olamamıştım.

"Sen benden kaçıyor musun? Ha öyle bir şey varsa bak evren izin vermiyor." hayır hayır bu kadar yakın olmamız bana çok büyük zarardı.

"Ne saçmalıyorsun?" Allah'tan sesim beni rezil etmedi ve düzgün çıkmıştı.

"Bilemiyorum artık cevap vermedin sen benden mi kaçıyorsun? Yoksa beni istiyor ve oyun oynuyorsun?" dediği şey ile anında kucağından kalktım. Beni aşağılamaktan başka bir şey değildi.

"Sen ne dediğini sanıyorsun. Bütün kızlar peşinde diye beni de onlar gibi mi sandın? Aaa pardon haklısın sende hiçbir kadın sana başka türlü yaklaşmamış ki tühh." yarasına basmış olmalıyım ki hışımla ayağa kalktı ve beni sertçe duvara yasladı.

"Aşkın aşkın haddini bil aşkın." sertçe erkekliğine tekme geçirdim.

"Aşarım öyle bir aşarım ki. Geber döl israfı herif." bu sefer bana engel olamamıştım anca kıvranıyordu. Oysa alışık olması gerekmez mi? Malum kızlar hep orasına bir şeyler yapıyordur. (SNMSMSMSMS ALLAH'IM SEN AKLIMI KORU)

Yavrum neden gecikmişti? Acaba yalnız kalmaya mı ihtiyacı vardı? Biraz daha bekleyebilirdim. Hemen onun karşısına oturdum ve aniden gelen onun dudaklarına yapışan kızla neye uğradığıma şaşırdım. Ne oluyordu anasını satayım bana? Neden böyleydi? Neden şuan kocaman bir ağırlık göğsümü ezip geçiyordu?

İzledim uzun uzun onları açık açık yiyişiyorlardı ve doruk gözümün içine baka baka kıza dokunuyordu. Evine gitsin pislik! Yavrumun sesi ile hemen ona döndüm Allah kahretsin kendi duygularıma kapılıp onu unutmuştum daha çok kötü hissettim. Ama o bana bunun aksi bir şekilde bakıyordu.

Ve ona herşeyi anlattım.

Yüsra

Aşkının anlattıkları ile sinirim iki katına çıktı doruğa karşı. Nasıl böyle davranmıştı aşkına? Aşkın ağzının payını vermişti evet ama bu kırılmadığı anlamına gelmiyordu. Neden ona karşı bir hissleri mi vardı?

"Aşkın sen doruktan hoşlanıyor musun?" sorumla o da duraksadı.

"Hoşlanmak değil de bilmiyorum ki görünce tuhaf oluyorum sadece geçer boşver enişte nasıldı?" şimdilik üstüne gitmeyecektim çünkü kabullenmek bazen en zoruydu.

"Aşkın iyi değildi hiç iyi değildi. Sanki çökük değilmiş gibi daha çok çökmüş. Yüzü bembeyaz, dudakları mor oysa onun dudakları pembeydi. Elleri hep soğuktu şimdi buz kütleleri. Korkuyorum." anında sarıldı o da biliyordu şuan ne dese acım dinmezdi. Yekta'm uyanana kadar da dinmeyecekti.

İkimizde sustuk Atalay hala bekliyordu şaşırtıcı bir şekilde dorukta öyle getirdiği kızda çoktan gitmişti.

Yoğun bakımın önündeydim onlardan rica etmiştim ve perdeyi açmışlardı. En azından o güzel yüzünü seyredebiliyordum. Aniden birkaç ses yükseldi o güzel kalbinin atışlarını izlediğim makineden. Bir anda herşey çok hızlı gelişti hemşireler içeri koşuşturmaya başladı ve perde kapandı. Doktor'un dediği geldi aklıma.

Herşeye hazırlıklı olun.

"Hayır hayır lütfen gitme benden yekta'm." kimse bir şey diyemiyordu haklılardı ne diyebilirler ki bu durumda? Bekledik o kısacık süre ömrümden ömür aldı. Hep böyle mi olacaktı? O herif huzurumuzu bozacak ve biz geriye bıraktığın felaketi mi izleyecektik? Ya aynısını yekta'm yaşarsa? Ya bana zarar gelirse ve şuan ki yaşadığım acıyı yekta'm yaşarsa? O yüzden başlarda uzaktı bana biliyordu bu acıyı.

Doktor'un çıkması ile hemen karşısına dikildim.

"Hastamız uyandı ama rica ediyorum şimdilik bir kişi girsin normal odaya alınacak." işte şimdi nefes alıyordum. Sevdiğim nefes aldığı için. Kimseden çıt çıkmıyordu benimle beraber en çok sevinen aşkındı. Ve Atalaya sarılmıştı. Doruğun bakışları gözümden kaçmamıştı. Şuan bunu düşünemedim uzun uzun düşünecektim sonra.

"Ben yekta'nın yanına gidicem. Atalay aşkına göz kulak ol." hızlıca ikisi de başını salladı. Hemşireden odasının numarasını öğrendim ve girdim. Uyanıktı etrafa ruhsuz bakışlar atıyordu zor bir süreçten geçmişti.

"Sevgilim ben geldim." anında bana dönen gözlerinde bir ışıltı gördüm. Bu ışıltı beni mutlu etti.

"Hoşgeldin güneş'im gelsene." pıtı pıtı gittin yanına kırgındım ona ben. Beni öylece bırakmasına kırgındım. Aramızda bir mesafe bıraktım sarılmadım kırgınlığımı anlasın diye ama sarılmamak içinde kendimi sıkıyordum.

"Dalya biliyorum anlıyorum ama yalvarırım gel kokunu solayım kadın." dayanamadım ve gövdesine sokuldum canı yanmıştı ama şimdilik onu es geçebilirdim çünkü onunda umrunda değildi. Sımsıkı sarıldı gövdeme. Öyle uzun sarıldık ki kokusu bu sefer gitmemişti. Denizimsi kokusu vardı hastane bastırmamıştı mükemmel kokusunu. Ve konuşmaya başladı onu dinledim.

"İlk kez dalya ilk kez ölümden korktum ilk kez ölüme olan korkumdan elim titredi. İlk kez seni kimsesiz bırakırım diye köpek gibi korktum. Evet kırgınsın evet kızgınsın seni orda bıraktım diye pişman değilim özür dilerim bunu benden bekleme." omzuna bir tane geçirdim.

"Sen beni hep geride bırakıyorsun yekta. Ben seni bir kere bile arkamda bırakmadım. Bırakamam sen nasıl bırakıyorsun? Sen ben burda yaşadığım acıyı biliyor musun? Umarım hiçbir zaman yaşamazsın." şuan ki öfkem o kadar büyüktü ki gitmek istedim ama ben o değildim.

"Özür dilerim. Sana bunu yaşatmak istemedim. İstemezdim ki. O an kriz geçiriyordum hala uyuşturucunun etkisi geçmiş değil bile." sustum ve ayrıldım gövdesinden.

"Uyur musun? Dinlen güzelce sonra konuşalım burdayım ben. " ve odadaki koltuğa oturdum.

Ağzını açtı kapattı anladım ne demek istediğini. "Hayır yaralısın beraber uyuyamayız." anında başını salladı. Uzatmadı. Bana sırtını döndüğü anda içimdeki acı büyüdü onunla küs olmak çok kötüydü. Kötüymüş. Onu saatlerce izledim. Aniden omuzlarının sarsılması ile hemen yanına gittim. Yine kabus görüyordu.

"Yonca hayır yalvarırım gitme geldin işte ölmemişsin gitme." gözünden bir damla yaş dökülmesi ile dayanamadım ve onu sarstım canı yanmış olmalıydı.

"Yektam lütfen uyan bu bir kabus. YEKTA." irikilerek uyanması ile sarıldım. Gözünden akan birkaç yaşı öptüm. Sildim.

"Bebeğim anlatmak ister misin artık?" başını hızlıca salladı.

(Yıllar önce rüzgarın anlatımı ile)

2017

Takvime baktım. 20 ağustos 2017 yine ve yine iğrenç bir gün. Akşama kadar uyku ilacının etkisi ile uyumuştum. Ama olsun bunu yonca'ya belli etmeyecektim. Onu mutlu etmek benim görevimdi. Kısa bir duş aldım ve hızlıca ikizimin yanına gittim rahatça konuşabildiğim tek kişiydi.

"Yoncam yoncam. Uyuyor musun?" odasına baktım orda değildi. Evde kimse yoktu bu akşam aptal bir davet vardı ve biz bir şekilde oraya gitmemiştik evde yalnız film izleyecektik. Nerdeydi bu kız? Heryeri aradım ama yoktu. Telefonumun bildirimi ile kimin mesaj attığına baktım. Yonca atmıştı. Bir konum atmıştı ne yine tek mi çıkmıştı?

Motorumu son hız kullandım emindim artık bir şey olmuştu. Halit'in oyunlarından biri olduğu kesindi. Gittiğim yer çok uzaktı bir türlü varamıyordum anasını satayım

İki saat sürmüştü yol. Bu kadar çok hız yapmama rağmen iki saat sürmüştü sikeyim bu işi. Depoydu burası. Hiçbir şey yoktu ne diye buraya çağırmıştı beni? Çok karanlıktı yonca karanlıktan korkardı. Telefonun ışığını açtım ve gördüğüm şey ile sendelendim. Kabus olması için dua ettim. Gözlerimi kapattım açtım. Yine aynı görüntü. Yonca yerde kanlar içindeydi sapsarı saçlarında kan vardı. Yaklaşamadım. Dokunamadım bile. Yerdeki kan kurumuştu. Bu demek ki çok uzun süredir orda. Neden mantıklı düşünüyordum? Ayaklarım artık beni taşımayı çoktan bırakmıştı çöktüm oraya. Kimsem kalmamıştı artık. İşte şimdi gerçekten ölmüştüm. Duvarları yumruklamak istiyordum. Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum. Ama yapamıyordum ki. Donmuştum nefes dahi almaz oldum. Masa vardı şuan fark ediyordum ruhum çekilmişti. Onunla beraber benimde ruhum göçüp gitmişti. Masanın üstündeki kağıdı fark ettim güçlükle aldım onu ordan. Mektup mu? Onu kimse öldürmemiş o mu kendi canına kıymıştı? Yekta'ya yazıyordu. O güzel yazısı ile karşılaştım.

İkizim yani abim tamam artık kabul ettim sen benden önce doğdun. Eh napalım artık abilik tasladın hep zaten. Sana veda etmeye geldim. Sarılmak istedim son kez ama masanın üzerindeki ilaçlardan anladım ki uyumak için yine ilaç içmişsin o yüzden kıyamadım ama olsun ben sana hep gökyüzünden bakıyor olacağımı. Şimdi kızacaksın evet neden gittin beni yalnız bıraktın diye. Abi beni kirlettiler. O gece tek başıma çıkmak istediğim gece varya o gün bana dokundular ben bunun ağırlığında yaşamak dahi istemedim. Özür dilerim affet beni. Seni her şeyden çok sevdim. Kanma babamıza mutlu ol yaşa bu hayatı. Sakın peşimden gelme seni kabul etmem. Ecelin ne zaman olursa o zaman kabul ederim. Hoşçakal yektam hoşçakal abim.
Yonca'n

Artık nefes dahi alamıyordum. Hıçkırıklarım görüşümü bulanıklaşıyordu. Benim burdan gitmem lazım ben burda kalamam hayır koşarak çıktım ordan. Orman vardı girdim oraya. Koşuyordum nefes dahi almadan. Bacağım ağaç dalına takıldı çakıldım yere. Burnumdan kan akıyordu. Umrumda değildi yine koştum nereye gideceğimi bilmeden düşe kalka. Kan revan içinde kalana kadar. Son hatırladığım şey gözyaşlarım yüzünden göremediğim ve çarptığım ağaçtı.

(Şimdiki zaman)

Taciz, bende en güzeli ile yaşamıştım onu. En acınası hali ile babam tarafından. Anlatırken o kadar çok nefesi kesildi ki. Daha fazlasını anlatsın istemedim. Canı yanıyordu. Sarmaladım o güzel yüzünü gövdeme.

"Yektam kriz geçireceksin sakinleş özür dilerim ben böyle olacağını bilsem hiç sormazdım ki."

"Ö-önemli değil nefes alamıyorum." birden titremeye başladı. Panik atak mı geçiriyordu?

"Yektam yektam kriz geçiriyordum yapma yaraların var." titremeleri o kadar arttı ki bana cevap dahi vermedi. Hemen odada bulunan kırmızı düğümeye bastım. Napmam gerektiğini dahi bilmiyordum ama yapabildiğim tek şeyi yaptım ve yekta'ya sarıldım.

Hemşireler içeri koşuturduğunda beni dışarı çıkarmışlardı. Bekledim yine sevdiğimi.

Kapıda gördüğüm kişi ile dondum kaldım. Yonca kapıdaydı ve Atalay'ın omzuna kafasını koymuştu. Onu yektanın instegrama koyduğu resimden tanımıştım hala aynıdı.

╳°»。 ∾・⁙・ ღ ➵ ⁘ ➵ ღ ・⁙・∾ 。«°╳

 

Ulan yonca bu yapılır mıı dmdmmdmdmsmsmsm bırakayım şuraya

(Bizim malum ikizler)

Loading...
0%