Yeni Üyelik
25.
Bölüm

23.Bölüm|Davetsiz misafir

@soldeinvierno

Yazdım sildim, sildim yazdım bu bölüm neden beni bu kadar zorladı? Neyse sonuca bakalım yazdım mı yazdım dsmmdmsdödmöd.

Keyifli okumalar oy ve yorum atmayı unutmayınnn🦋💚

Canım yanıyordu. Onun canı yandıkça benim canım iki katı kadar ağrıyordu. Canımı canına katmıştım. Canını canıma katmıştı ve biz mahvoluyorduk yavaş yavaş...

Yüsra D. Sakın

Bölüm şarkıları:Herşey seninle güzel, Disfruto
✯¸.•´*¨'*•✿ ✿•*'¨*'•.¸✯

Şuan gördüğüme inanmalı mıydım yonca şuan atalayın omzuna başını koymuş halde mi? Allah'ım noluyordu burda? Yekta şuan canıyla bu kız yüzünden savaş veriyordu. Onun öldüğünü düşünerek kriz geçirmişti ve yaralarına zarar vermişti. Ama bu kız yaşıyordu. Herşeye rağmen bunu yekta'ya yaşatmış mıydı? Şimdi hiçbir şey olmamış gibi ortaya mı çıkmıştı? Eğer doğru hatırladıysam ve öyle bir şey varsa onu şuan öldürebilirdim.

"Yavrum iyi misin? Noldu doktorlar içeri koşturdu?" Aşkının sesi ile bakışlarım ona döndü. Yonca neden kalkmıyordu? Aşkın baktığım yere baktı ve sorumu anlamış gibi konuştu.

"Siz içerdeyken geldi yekta yekta diye kriz geçirdi şuan uyuyor Atalay onu sakinleştirdi. Rüzgarın ikizi sanırım anladığım bu." başımı hızlıca salladım.

"Anladım rüzgar'da kriz geçirdi. Bana bir şeyler anlattı. Ona nasıl iyi geleceğimi bilmiyorum artık. Çok kaybolmuş gibi hissediyorum." artık bazı şeyler çok geliyordu bana. Sevdiğim adama yardım etmek istiyordum ama bunu yapamıyordum. Başaramıyordum.

"Lütfen biraz zaman ver neler yaşanıyor bilmiyorum ama biraz zaman lazım mesela git şu kızla konış birkaç şey çözülür belki."
Aşkın bu sefer haklıydı. Şuan yapabileceğim tek şey yekta'ya müdahele edene kadar yonca ile konuşmak. Gittim atalayın yanına.

"Uyandıralım mı?"

"Hayır kriz geçirdi yeni uyudu Yüsra. Bırak uyusun." tavrı beni şaşırtmıştı. Pek şaşırmış gibi durmuyordu. Bu beni şüphelendirmişti.

"Sen neden şaşırmadın? Yoksa Yonca'nın yaşadığını biliyor muydun?" bakışlarını kaçırdı. Ben bunu öldürürdüm. Aşkının yanına gittim ve elindeki su şişesini alarak yoncanın yüzüne boca ettim. Yeterdi buraya kadar çok sabretmiştim.

"Günaydın sahte ölü ikiz kardeş." bunları diyince atalayla bana dehşetle baktılar. O kızda bir şey vardı. Bakışlarında beni sanki tanıyordu.

"Sen kimsin? Yekta nasıl? Neden uyudum ben?"

"Bilmem neden uyudun? Mezardan çıkıp gelmişsin bide uyudum diyor ya. Burda neler dönüyor anlat her kimsen." içimdeki öfke o kadar büyüktü ki. Sevdiğim adam mahvolmuştu ikizinin ölümü ile ama şuan karşımdaydı ikizi. Aklımı kaçırmama ramak kalmıştı. Yonca konuşmadan Atalay konuştu.

"Yüsra. Üstüne gelme anlatır birazdan önce bir rüzgarı görsün." biliyordu anlamıştım. Boğazına yapıştım. Sıkmaya başladım.

"Biliyordun Yonca'nın yaşadığını bilmene rağmen bilmemezlikten geldin. NEDEN? AÇIKLA YEKTA DEFALARCA ÖLDÜ DİRİLDİ LAN SENİN YANINDA." sesim gittikçe yükseldi. Ama Atalay bana tepki vermiyordu elimi çekmiyordu. Aşkın zaten biliyordu bana engel olmaya çalışırsa onunla konuşmayacağımı o yüzden izliyordu beni iyi yapıyordu valla.

"Sakin ol artık kız anlatacak. Sevgilisiyim tabiki bilecektim." Allah'ım bunlar ne diyordu? Allah'ım aklımı kaçırcam.

"Dalya tamam dur anlatıcam bırak Atalay'ı." bir dakika ne demişti? Dalya mı? O nerden biliyordu? BURDA NELER DÖNÜYORDU?

"Hey hey. Sen kimsin ona dalya diyorsun lan?" Aşkın'ın direkt olarak Yonca'nın üstüne yürümesi ile Atalay tepkisiz kalmadı. Sertçe elimi çekti ve Yonca'yı arkasına aldı.

"Sen dur orda. Uzak dur ondan Aşkın." benim aşkımı mı itmişti bu? Buna karşın doruk müdahele edecek gibi oldu ama Aşkın geri durmadı Atalay'ın yüzüne çok güzel bir yumruk çaktı. Gülümsedim ve Yonca'yı sertçe kolundan tutup yüzüne yaklaştım.

"Herşeyi şuan anlat. Şuan. Sonra değil." yutkundu ve konuşmaya başladı.

"Herşeyi Hâlit yaptı. Yıllarca sakladı beni bir türlü ulaşamadım yekta'ya zaten hep koruma vardı kapıda. Herşeyi denedim. O korumalara cilve bile yaptım belki kanarlar yekta'yı ararım diye ama öyle olmadı. Korkuyordum. Tacize uğramıştım. Ve hiçbir erkeğe dokunamıyordum. O'da işe yaramayınca pes ettim yıllarca bekledim. Yurt dışında olduğumu blle bilmiyordum. Kendi babam tarafından esir alınmıştım ne kadar da ironi. Atalay babama çalışıyordu. O yüzden biliyordu o benim çocukluk aşkımdı. Dokunabildiğim tek erkekti. Yekta'ya derse yekta'ya bir şey olur diye çok korktum o yüzden onu uyardım. Çünkü babam beni yektanın canıyla tehdit etmişti birkaç gün önce yani Atalay öğrenmeden. Birkaç gün önce ise işlerle ilgili birkaç sorun olmuştu belliydi. Güvenlik sayısının azalması ile Atalay'ın yardımı ile kaçtım. Kazayı öğrenince saklandığım yerden çıktım ve buraya geldim." anlattıkları mantıklıydı ama eksik yanlar vardı. Bunu anlamıştım. Bu işte bir iş vardı. Ama bana kimse inanmazdı bunun için yekta bile.

Anlattıklarını yekta'ya anlatığı an yekta onu affederdi biliyorum.

Aniden Aşkın'ın çığlığı ile ona döndüm hemen. Atalay onu itmişti. Kardeşimi itmişti. VE KARDEŞİMİ YERE DÜŞMÜŞTÜ. Ben müdahele etmeden davetsiz bir misafir müdahele etti. Doruk sertçe Atalay'ın yakasından tuttuğu gibi yumruk attı. Yonca beni bırakıp koşarak Atalay'ın yanına gitti. Cevap vermemiştim dediklerine. Verme gereği de duymadım. Aşkın'ın yanına gitmek istedim ama onu orda görmedim. Yok artık! Bu kız gerçekten deliydi hastanedeydik ama onun yaptığı şey Atalay'ın sırtına çıkmaktı!

"Al şu arkadaşını Atalay'ın sırtından dalya." yine dedi ve Aşkın Atalay'ı siktir edip Yonca'nın yüzüne güzelinden bir tokat attı.

"ONA KİMSE AMA KİMSE DALYA DİYEMEZ HELE SENİN GIBI BİR YALANCI ASLA." ortalık bir hayli karışmıştı. Neden ben müdahele etmiyordum? Yorgundum. Aklım sevdiğim adamdaydı. Başım düşünmekten ağrıyordu. Patlayacak gibiydi. Aniden odasından zar zor çıkan Yekta ile dehşete düştüm bu herif aptaldı!

"Napıyosun lan sen? Hastasın hasta." ama Yekta'nın bakışları sadece bir yere odaklanmıştı. Tabiki de Yonca'ya!

"Dalya iyi değilim onu görüyorum artık." ona adımladım. Canım yanıyordu. Onun canı yandıkça benim canım iki katı kadar ağrıyordu. Canımı canına katmıştım. Canını canıma katmıştı ve biz mahvoluyorduk yavaş yavaş.

"Hayal değil o gerçek Yekta'm sakin ol o sana herşeyi anlatacak ama hastasın gel odaya geçelim onu hemen getireceğim söz." başını salladı. Elini tuttum ve yanağından öptüm kocaman. Güldü güldüm ama acılı bir tebessümdü bu seferki. Hep canı yanınca sessizleşirdi ve durgunlaşırdı. Sevmezdim bu huyunu. Bağırsın çağırsın isterdim. Ama benimde huyum buydu oysa. Öfkeliyken de öyleydim. Ama o öfkeliyken bağırırdı ben susardım. Öyle bir susardım ki birdaha konuşmam sanardım hep.

"O yaşıyorsa onu nasıl affedeceğim dalya? Canım yanıyor. Yaşadığı için mutlu bile olamıyorum dalya. Saklamış benden."

"Sebepleri var gerçekten. Sevgilim hadi dinlen odaya geçelim." itiraz edecek gibi oldu hemen konuştum.

"Yekta az önce çok kötüydün. Yeni kaza geçirdin dinlenmiyorsun bile iyileşmek istemiyor musun bakayım?" yine karşımdaydı o küçücük çocuk bakışları ile birlikte.

"İyi olacağım senin için dalyam." gülümsedim. Odaya geçtik ve onu yatağa yatırdım tam geri çekilecekken beni tuttu ve kaşlarını çattı, aniden parmaklarını şakaklarımda hissettim.

"Napıyosun?" ufak hareketler ile ovmaya başladı şakaklarımı.

"Başın ağrıyor belli. Masaj yapıyorum sevgilime ama kucağıma gelse daha iyi olur." hemen itiraz edecekken beni kucağına çekti.

"Bak hastasın lütfen ya yapma böyle acır." beni dinlemedi ve başıma masaj yapmaya başlamıştı. İçimi yakıp kavuran soruyu sordum. Sonra kucağından kalkardım.

"Yonca bana anlattı. Yekta bazı yerler yerine oturmuyor. Atalay bilmiyormuş mesela. Bunu sen illa ki fark ederdin. Yalan söylüyor olmasın bazı noktalarda." ve sustum onun tepkisine bakmak için ama konuşmadı masaj yapmaya devam etti şakaklarıma iyi gelmişti ama beni yanıtsız bırakmıştı tahmin ettiğim gibi bana inanmamıştı.

"İnanmıyorsun bana. İyi bırak gitmek istiyorum" bırakmadı.

"İnanmamak değil bu Yonca'yı tanımıyorsun o yüzden sana öyle gelmiş olabilir sevgilim normal bir şey o yüzden bir şey demiyorum." gerçekten mi? Bu kadar mı aptaldı?

Sertçe indim kucağından ve seslenmesine rağmen arkama bile dönmeden çıktım odadan.

"Yonca gir yanına." ve Aşkın'ın yanına gittim Doruk'la yan yana oturuyorlardı ama ikisinden de çıt çıkmıyordu.

"İyi misin? Bir anda kaybolunca bir şey oldu sandım sonra Rüzgar'ın odasında sizi öyle gördüm." hemen dalgın ifadesi kaybolmuş bana imalı imalı bakıyordu salaktı ama seviyordum be.

"Bakma öyle aniden çekti zaten sinirliyim şuan ona gerizekalı herif." Kaşlarını çattı Aşkın ondan önce Doruk konuştu.

"Bak dedim sana olmaz bundan." ona göz devirdim.

"Yavrum noldu ki? İyiydiniz." haklıydı iyiydik ta ki yekta bana inanmayana dek onu asla Yonca ile yalnız bırakmazdım ama o bunu istemişti. Sağlamıştı aptal. Neden bana inanmadı? Yonca ikiziydi tamam anlıyordum ama bende sevgilisiydim. Ve onu neden kardeşinden ayırmak isteyeyim ki? Offf.

"Bok oldu Yonca konusunda bir şey dedim bana inanmadı biliyor musun? Tuhaflık yok mu? Sadece bana mı öyle geliyor?"

"Var gördüğüm andan beri fark ettim o kriz ne bileyim gerçek kriz değildi ki yani çok yaşadım çok biliyorum kriz geçirirken kimseye yaklaşamazsın ama o hemen Atalay'a sığındı bilmiyorum be yavru."

"Ne krizinden bahsediyorsun?" bu Dorukta çok oluyor ha. Aşkın cevap vermedi onu görmezden gelmeye karar vermişti galiba ve bu en iyi yaptığı şeylerden biriydi. Ben konuştum bu sefer.

"Sanane Doruk gitsene neden burdasın ki sen?" bana cevap vermedi ve karşımızdaki sandalyelere oturdu aşkını görmek için ama aşkın ona inat başını eğdi ve yeri izlemeye başladı ama beni de unutmadı. Başımı omzuna yasladı.

"Biliyorum dinlemeyeceksin ama dene uyumayı dene çok hırpalandın kardeşim." onun hatrına denedim ve sanırım işe yaradı çünkü göz kapaklarım yavaş yavaş kapandı.

✯¸.•'*¨'*•✿ ✿•*'¨*'•.¸✯

Ne kadar süre uyumuştum? Beni sarmalayan kollar Aşkına ait değildi. Bu koku tanıdıktı çok tanıdıktı hatta. Kalkmak istedim ama göğsümdeki ağırlık yüzünden kalkamadım. Sonra beyaz saçları gördüm ve tabiki uyurken büzülmüş dudakları. Yekta yine kuralları ihlal edip koynumda uyumuştu. Peki ben neden hissetmemiştim? Bu kadar çok mu yorulmuştum? Kendimi çok dinç hissediyordum çok uyumuşum belli.

İzledim onu uzun uzun bu sefer kirpikleri yerine kaşlarını saydım. Tek tek ama bu döngü bitmedi. Ona öfkeliydim çok öfkeliydim ama yine ve yine uyurken ki hali için gardımı indiriyordum. Okşadım saçlarını belli belirsiz homurdandı. Ve bana daha çok sokuldu. Her geçen gün sevgim binlerce kat daha artıyordu. Yaralıydı. Yaralıydım. Kaşlarını çattı önce sonra bana o maviliklerini sundu çok güzel bir şekilde.

"Günaydın." boynuma tüy kadar hafif bir buse kondurdu.

"Şimdi aydı işte bende mi bir öpücük alsam?" hiçbir şey olmamış gibi yapacaktık anladım oynunu ve uydum. Şuan değildi şuan içindeki yangınlsrı görüyordum.

"Nasıl bir öpücük istersin deniz gözlüm?" çapkın çapkın sırıttı ve doğrulmaya çalıştı yüzünü buruşturması ile acı gerçeği hatırladım. Yaralıydı yeni kaza geçirmişti.

"Tamam dur hareket etme Yekta'm ben öperim ki seni. " ve bir şey demesine izin vermeden dudaklarına kapandım. Yavaş yavaş karşılık verdi hassas bir şeye dokunur gibi. Oysa ben hoyratça dudaklarında keşfe çıkmıştım o'da uydu bana hoyratça karşılık verdi. Üst dudağımı iki dudağının arasına alarak sert emdi, isırdı. İnledim. İnledi. İkimizde daha fazlasını istedik. Nefessiz kalana kadar öyle kaldık ilk ayrılan ben oldum hep böyle olurdu. O nefessiz kalsada benden ayrılmazdı.

"Yekta neden hep öpüyorsun beni yani her öpücüğümüz özel olmalı bence ama sen hep olur olmadık yerde beni öpüyorsun." öyleydi valla merak etmiştim.

"Kafam duruyor. Konuşan ses varya susuyor sadece rahatça nefes alıyor. Ve bir yerde okumuştum:

"Efsaneye göre, bir öpücük,
tam anlamıyla iki aşığın ruhunu birleştirir. Çünkü tanrı ruhunu, insanın nefesinde gizlemiştir. Bu yüzdendir ki, birbirini öpen iki insanın ruhları sonsuza dek ayrılmaz. Ruhlarımızı birleştiriyorum." dedikleri ruhuna işlemişti. Hatta büyülenmiştim. O yüzden diyecek bir şey de bulamamıştım.

"Hıhı kalkayım ben hastasın nasıl geldim buraya zaten?" sırıttı belli belirsiz ve bana yer açtı kalktım ve onun üstünü düzelttim.

"Sonuca odaklan uyuyabildin mi? Evet gerisi önemli değil hayat gözlüm. " başımı salladım ve aklıma gelen şeyle öfkeyle yüzüne baktım.

"Yekta soru sorcam. Tek bir cevap vereceksin evet ya da hayır." korkuyla başını salladı nasıl bakıyordum acaba? Gülmek istedim ama dudaklarımı birbirine bastırarak gülüşümü engelledim.

"Yemek yedin mi?" başını yorganın altına sakladı. Yemekle arası pek yoktu ama hiç yememek olmazdı.

"Offf yekta nasıl iyileşeceksin? Buna o ikizin nasıl izin verdi ya?"

"Pufff ben istemedim. Seni yedim zaten. Şey boynun." elimle boynumu yokladım sanki öyle anlayacaktım ha. Emmişti kesin.

"Yektacım canım benim. Sevgilim. Koca bebek ben yemek değilim lan. Şimdi gidiyorum ve sana yemek getiriyorum. " bir şey demesine fırsat vermeden çıktım odadan.

Rüzgar'ın anlatımı ile

(Saatler önce)

Gerçek miydi gördüklerim? Doktorlar bana müdahele ettiler sonra odayı terk ettiler ben Dalyam'ı istedim ama gelmedi. İçime iğrenç bir his belirdi. Bir şey mi olmuştu sevdiğime? Sesler geliyordu. Anladığım kadarıyla bu Aşkın'ın sesiydi bide Doruk. O ne alaka? Ölmek mi istiyordu? Bir ses daha duydum. Artık gerçekten delirmiş miydim? Çünkü bu ses Yonca'ya aitti. Bir süre düşündüm. Az önceki anlatımlarım yüzünden zihnim bana oyun oynuyor olmalıydı. Dalya'ya sığınmalıydım. Zar zor kalktım yataktan canım yanıyordu çok yanıyordu ama her zamanki gibi umrumda değildi. Kapıyı açtığımda gördüğüm kişi ile sendelendim ister istemez. Yonca şuan canlı canlı karşımdaydı mıydı? Atalay'ın kolunu tutuyordu hatta. Hemen bana koşan güzel kızıma baktım kesinlikle kıracaktı öyle de oldu. Beni sakinleştirdi ve yonca hakkında birkaç şey dedi. Yanlış anlamıştı beni. Ona inanmamak değildi ki benim sorunum. Şuan hala şoktaydım ve dediklerinin doğruluk payından korkmuştum çok korkmuştum. Öyle korktum ki önce sustum sonra saçmaladım. O da yapması gerekeni yaptı gitti.

Kafamı siksinler benim. Düşünceler ile boğuşurken içeri gerçekten de Yonca girdi. Aklımı kaçırmadıysam şuan gülüyordu. Onu özlemiştim çok özlemiştim. Beş yıldan fazla bir süre geçmişti onsuz.

"Yekta abi ben geldim." bana abi demişti. Mektuplardan değil. Yüzüme sesli. Şuan sorgu sırası değildi. Açtım kollarımı hemen anladı koştu yanıma. Öyle sarıldı ki yaralarım sızladı, dudağımı ısırdım inlememek için. Onu o kadar çok sardım ki. Omzumda hissettiğim gözyaşları ile uzaklaştırdım kardeşimi. Sildim gözyaşlarını.

"Yonca hani öldün? Hani beni mahvettin? Herşeyi anlat kafayı yiyeceğim." yonca herşeyi anlatmaya başladı...

Ama ben duyduklarım karşısında tepkisizdim. Çünkü benim güzel kızım haklıydı eksik bir şeyler vardı. Sustum sadece onu istedim yanımda olacak mıydı? Yoksa haklı olarak ama o hep şaşırtmasını bilirdi adamı.

"Yüsra'yı istiyorum çıkar mısın? Mümkünse onu çağır." verdiğim tepki yoncayı şaşırtmıştı ama şuan o kadar doluydu ki kafam bunınla ilgilenmedim.

"Yekta bu kadar mı? Benimle başka bir şey konuşmayacak mısın? O kızı mı istiyorsun yanında tamam sevgilin anladım bunu mutluluğunu da isterim ama beni ona tercih ediyorsun şuan." dedikleri ile şaşıran bendim. Yonca bu değildi. Dalyaya verdiğim değeri görmemiş olamazdı ve ben asla bir seçim yapmadım. Yapmazdım dalya benim için bir seçim bile değildi.

"Yonca çık sana cevap bile vermeyeceğim. Dalya benim için seçenek olamayacak kadar değerli. Sende değişikliğinin farkına var çünkü ben bu değişikliği sevmedim." cevap vermedi bir hışımla çıktı. Umrumda da olmadı o benim dalyamdı seçeneğim değil.

Doruk girdi odaya kucağında sevdiğim. Öyle hızlı kalktım ki yataktan serum kolumdan kopuşu canımı yakmıştı ama umrumda değildi. Sertçe aldım sevdiğimi kucağından uyuyordu. Çok yorulmuştu hala kanlı elbisesi vardı üzerinde.

"Şuan değil ama hesaplaşacağız Doruk çık Aşkın'ı çağır." şaşırtıcı şekilde Doruk bir şey demedi ve çıktı. Bugün herkes garip anasını satayım.

Yatırdım onu yavaşça ama uzanmadım yanına refakatçi koltuğuna oturdum zar zor bunları öğrenince götümü kesecekti ama onu izlemeye değerdi. Ne zaman bu kadar çok işledin içime kadın? Ne zaman? İyiki iyiki hayatımdaydı iyiki nefes alıyordum. Okşadım saçlarını belli belirsiz o sıra Aşkın gelmişti.

"Noldu enişte kılıklı herif."

"Hayda gene çıkarmışsın pençelerini neyse birkaç kıyafet getirsene Yüsra'ma."

"O sahiplik ekini ordan alalım önce Rüzgar efendi. O benim Yüsra'm, o benim yavrum, o benim bebeğim ve ve sana ağlaman içn bir sebep vereyim mi??" göz devirdim bu kız beni deli etmek için uğraşıyordu galiba. Dalya benim sevgilimdi. Benim benim!!

"Bir o benim sevgilim benim. İki ne söyleyeceksen söyle de kıyafet getir be."

"Seni böyle görünce götünü kesecek. İkii ben onu çıplak gördüm ağla." ben bir şey demeden dil çıkararak odadan çıktı ya sabır. Bende görürdüm. Ama önce korkularını tam anlamıyla neyden kaynaklı olduğunu da bilmem lazım. Yine düştü aklıma. Temastan hep hoşlanmadığı geçmişi konusu açılınca nasıl hemen konuyu değiştirdiği. Ah be güzelim sana neler yaşatılar benim küçük kızım.

Aşkın'ın anlatımı ile

O benim yavrumdu yani aaa kıskanacağım tabiki. Bi'de pişkin pişkin kıyafet istiyor ben böyle enişteyi keserim.

Çantamı hızlıca alarak çıkışa doğru ilerledim. Arkamdan gelen ayak seslerine aldırmadım. Yağmur yağıyordu ve gerçekten hava çok güzeldi. Kocaman bir nefes doldurdum ciğerime işte bu. Yağmurun toprakla karışımı olan koku bu dünyada ki en güzel kokuydu ve Doruk aynen öyle kokuyordu.

NE BİR DAKİKA NE DEDİM BEN? DORUK? O NE ALAKA BEYNİM SAKIN GİRME İÇİNDE GİRME KANIMA HAYIR!

Düşünmemek için hemen kulaklıklarımı çıkardım. Ellerim neden titriyordu? Bu düşünce neden beni bu kadar korkutmuştu?

"Ellerin titriyor neden?" duyduğum ses ile düşüncelerim yine nüfuz etti. Ne işi vardı burda?

"Sanane git başımdan." daha çok yaklaştı ve kulaklığımın birini kulağına taktı. Mecbur olarak daha yakın oldu ve yine o koku. Soldum. Solmaz olaydım anasını satayım. Başım döndü, nefes alışverişim düzensizleşti.

"İyi misin?" başımı salladım belli belirsiz.

"Kulaklığımı ver. Ve git başımdan." kulaklığımı sertçe çektim ve olan oldu. KOPTU!

"Sen yaptın bana öldürecek gibi bakma Aşkın senin suçun." nefes al ver, al ver, hadi yaparsın sakin ol. Öldürmek yok. Korkutmak var.

"Doruk sana bir bilgi vereyim mi? Ben bir katilim bak 7 yıl hapiste kaldım biliyor musun? Şimdi seni de azraile kavuşturma'dan git başımdan." cevap vermesini beklemeden hızla eve doğru yürümeye başladım. Peşimdeki ayak sesleri sinir bozucuydu ama dönmedim. Dönersem konuşurum konuşursam yenilirim. Benim de hayat felsefem buydu.

"Kızım bir dur anasını satayım." durmadım daha hızlı yürümeye başladım. Hatta koşmaya. Yağmur yağıyordu ve şuan dünya çok güzeldi herkes yağmurdan korunmak için koştuğunu sanıyordu. Ama öyle değildi. Yağmuru daha çok hissetmek için bazen koşmak gerekir. Durdum nefeslerimiz düzene sokmaya çalıştım ama çok zordu o kadar hızlı koşmuştum ki. Ayaklarımın bağı çözüldü. Gülümsedim ve yere çöktüm. Belki beni gören deli derdi öyleydim ama özgür bir deliydim...

"Gerçekten delisin sen." yanıma ne zaman gelmişti fark etmedim. Cevap vermedim. Ve görmezden geldim en iyi yaptığım şeydi belki bu hayatta.

"Beni ne kadar görmezden geleceksin." yine cevap vermedim. Ayağa kalktım ve onu arkamda bıraktım. Ama umduğum olmadı. Bir anda kendimi onun kollarında buldum. Yüzü çok yakındı. Kokusu çok yakındı herşeyi çok yakındı. Ama direnmeliydim. Sevgilisi vardı. Sevgilisi olan bir adamı sevemezdim. Yüreğime söz geçirebilirdim.

"Bırak beni. Gitsene sevgiline."

"Bana bir geceni bahşetmez misin?" öyle iğrenç baktı ki onun için atan kalbim durdu ve mezarına göçtü.

"Pisliksin. Pisliğin tekisin hatta sen. İğrençsin. Git kendine başka bir tek gecelik bul. Ben değilim o." ağlamak yoktu ağlamamlıydım yasaktı bana ağlamak ama şuan ki durum ağlamak için o kadar açıktı ki.

"Seninde istediğini biliyorum neden zorluyorsun Aşkın?" daha fazlasına dayanamadım ve yüzüne okkalı bir yumruk attım beklemediği aşikardı sendelenmişti ve bende bunu fırsat bilerek koşarcasına eve girdim. Ve hıçkırıklarımı serbest bıraktım onun gözünde böyle bir kadın mıydım ben gerçekten? Ne ağlamanın sırasıydı ne de aşkın. Hızlıca yavruma birkaç kalın kıyafet aldım. Üstümü de değiştirdim hava soğuktu ama üşümek iyi gelecekti o yüzden montumu alma gereği duymadım.

Evden çıktığımda gördüğüm manzara ile önce dondum sonra yapmam gerekeni yaptım ve umursamadan yanlarından ayrıldım. Doruk ve onu sertçe öpen kızın yanından. Asya'dan

Yüsra'dan

Bu çocuk gerçekten salaktı yemek yememek ne? NE DEMEK NE DEMEK? Sakin olmalıydım şimdilik sadece ama şimdilik. Üstüme baktım kim değiştirmişti be yekta mı? O yapmazdı yani ben istemeden dokunmazdı ve hastaydı hareket etmemesi gerekiyordu. Bunu sormak için kafamın bir köşesine kazıdım. Yektanın en sevdiği yemek iskenderdi herif ne kadar yemek yemese de dünyalar kadar iskender yiyebiliyordu kıskanmadım değil...

Aşkın yoktu,Yonca atalay yoktu, ben kaç saat uyumuştum böyle ya herşeyi yektaya soracaktım. Hataneneye en yakın restoranttan İskender'i aldım.

Düşünmeye başladım herşeyi saattim gelmişti anlaışılan düşünme ve kafa patlama saatti. Yektayı düşündüm çok seviyordum herşeyden çok seviyordum belki de birkaç aylık bir süreçte ona bu kadar bağlanmam yanlıştı ama elimde değildi onu sevmek bile bana iyi geliyordu yanımda olması ayrı bir güzeldi. Peki en ona babam bana dokundu, benim ondan bir çocuğum olacaktı ama yine taciz sırasında o bebeğimi kaybettim. O gün ölesiye dayak yedim. Yekta ben bir katilim diyebilecek miydim? Korkuyordum. Babamın dedikleri kafamın içinde dönmeye başladı neden şimdi geliyorlardı zamanı mı?

Sevilmeyeceksin derdi,hiçbir erkek seni sevmeyecek derdi,kimse sana dokunamayacak derdi kirlisin sen derdi. Daha niceleri yekta yapmazdı biliyordum ama bende böyle büyüdüm napabilirim ki? Bu düşünceler beni bırakmıyordu salmıyordu. Yine başıma keskin bir acı dalgası yayıldı düşünmek hep başımı ağrıtırdı belki de bu yüzden Yektaya bu kadar bağlıydım onun yanında hiçbir şey düşünmüyordum ondan hariç. Başım daha çok ağrımasın diye düşüncelerimi savmaya çalıştım. Çoktan varmıştım kapıdan içeri girdiğimde onu serumu çıkarmaya çalışırken gördüm çığlığı bastım salaktı bu çocuk.

"YEKTA NAPIYOSUN CANINA MI SUSADIN ÖLDÜREYİM Mİ." masum masum bakması asla ama asla beni sakinleştirmedi.

"Güzel sevgilim bebeğim canım benim hayat gözlüm ömrüm sakin mi olsan sevmiyorum işte sevmiyorum çıkarın şunu nefret ediyorum delik deşik etmişler beni." sakin ol dalya evet sen sakin bir kızsın karşındaki adam sevgilin hasta yaralı o yüzden öldürme. BEN SAKİN KALAMAM.

"BANA BUNLAR SÖKMEZ HİÇ TATLILIK YAPMA VALLA BİRDAHA YAPARSAN VARYA GİDERİM." sinirliyken ettiğim tehditlere dikkat etmem gerekiyordu çünkü bunu duyan yektanın göz bebekleri titremişti Allah kahretsin.

"Beni sakın bununla tehdit etme uyucam." Bana sırtını döndü ve pikeyi kafasına kadar çekti. Kırıldı mı hayır kırılmasındı nefret ediyorum bu huyumdan kırmamaya çalışırdım insanları çünkü gönül nasıl alınır bilmiyordum şimdi napacaktım. Başındaki pikeyi kaldırdım gözlerini açmadı bana mavilikerini sunmadı.

"Bebeğim aç değil misin? Sana İskender aldım hadi dön bana yemeğini ye öyle uyu endişeleniyorum." bunu diyince gözlerini açtı ama bana bakmadı oturur şekilde oturdu ve yine bana bakmadan konuşttu.

"Tamam ver yiyeyim uyurum sonra hemen sinir olma malum gidersin." sesi kırgındı.

"Yektam bebeğim korkuyorum işte çok korkuyorum bir şey olacak diye sende hep kendini boşveriyorsun kendine zarar veriyorsun. Sigara alkol içiyorsun. Korkmayıp napayım ölümden döndün seni ne halde gördüm ben dayananmıyormuşum sensizliğe onu fark ettim." derin birer nefes aldık ikimizde seviyordum çok seviyordum. Kollarını açar açmaz sımsıkı sarıldım sevdiğime kırgınlığını almak istercesine.

"Sana bunları yaşatmak hakkım değil farkıdayım dikkat edeceğim sadece senin için bugün çok zordu dalyam dinlenelim mi birbirimizde." benim pek uslu kalacak bir durumum yoktu. Bir şey demeden o güzel dudaklarına yapıştım. Çok güzeldi çok nefes alıyordum onu öptükçe ruhumdaki parçalar birleşiyordu peki bu dudaklardan mahrum kalacak mıydım kalmamalıydım bence aklıma düşen bu düşünce ile daha sert ve daha çok doymak istermecesine sertleşti öpücüm yektanın bundan farkı yoktu o kadar uzun süre birbirimizde dinlendik ki. Dudaklarımın şiştiğini hissediyordum. Bu his beni mutlu etmişti. Sertçe dudağını ısırıp çekildim bir inleme döküldü dudaklarından akan kanı dilimle temizledim ve ondan uzaklaşabildiğim kadar uzağa gittim refakatçi koltuğu...

"Yangını başlat kaç şapşal." güldüm güldü. Bakıştık mal mal izledim onu mal mal izledi beni mal mal. Sonra o güzel dudaklarından bir mısra döküldü. Ona eşdeğer olarak bana uzatılan bir el...

Gel yarim ol, sevdalım ol
Sultanım ol, fermanım ol
Dertlerimin dermanı ol...

✯¸.•´*¨'*•✿ ✿•*'¨*'•.¸✯

Karışık ama olaysız biten bir bölüm müüü? Bu ilk smdmdmmdmd.

Şu yonca hakkında ne düşünüyorsunuz? Ben düşünmüyorum... ​​​​​​

Loading...
0%