Yeni Üyelik
38.
Bölüm

34. Bölüm|Okyanus

@soldeinvierno

 

Ben geldim yavrularımla geldim keyifli okumalarrr oy ve yorum atmayı unutmayınm💚

Şarkılar

Hande yener:Bir bela

Mavi gri:Vazgeç artık rüyalarımdan

İzel:Düşer o

Sezen aksu:Yalnızca sitem

Bengü bekler:Sana yıldızları ödediğimden

Yüsra'dan

Artık herşey yerine oturmuştu üniversite sınavına girmiş ve yapamamıştık şimdi de hiç bilmediğimiz bir şehirdeydik evimizi tutmuş işte bulmuştuk. Şimdi kafedeydik her zamanki gibi aşkın dalgın ben hırçındım.

Yanımızda iki çocuk vardı özgür ve egemen iyi çocuklardı şuana kadar bize yanlışları olmamıştı.

"Aşkın hadi sen molaya sıra bende dinlen biraz hemm egemen aşkın nerde nerde diye dolanıyordu." egemenin aşkına ilgisi vardı bunu hepimiz farkındaydık ama aşkın onu uyarmıştı arkadaştan öte bir şey olmayacağına dair o da saygı duymuştu.

"Ay kelebeğim ben ona dedim zaten arkadaştan öte benden bir şey beklememesinin umutta vermedim valla sende çok oyalanmadan gel yanıma." yanağımdan öpüp kaçtı gülmüştüm bu haline haklıydı artık bizim hayatımızda erkeklere pek yer yoktu sadece başarılı birer insan olmak vardı.

"Yüsra yardım lazım mı yardım edeyim öğlen molasına erken çıkalım çardaklarda yiyelim yemeği hep beraber ne dersin?" özgürün yanıma gelmesiyle hemen düşüncelerimden sıyrıldım.

"Tabi olur bitirelim aşkınlara söyleyelim onlar masayı yapsın onunla da uğraşamam valla bugün çok yoğun hemde sabahtan yoruldum." gülerek yanımdan gidip aşkınlara söyledi. Aşkın bana bakmıştı hayırdır dercesine bende göz kırpmıştım arakadştan zarar gelmezdi. İşlerimi bitirmeden aşkın yanıma geldi ve yardım ederken konuşmaya başladı.

"Kelebeğim hayırdır herifin sana yürüdüğünün farkında mısın acaba yüz verme yapışıyor sonra."

"Vermedim yemek yiyelim sonra naparlarsa yaparlar sende dikkaet et havuca mağlum her an üstüne atlayabilir." ikimizde gülüşerek özgürlerin yanına gittik. Güzel bir öğle yemeği olmuştu gülmüştük eğlenmiştik bir anda aşkının öksürmesiyle sırtına vurmaya başladım benden önce havuç hemen ilgilenmeye başlamıştı.

"Ke-kelebeğim burda burdalar doruk lan." dediği şeyle hemen baktığı yere baktım doruk ve rüzgar kafeye giriyordu bizi görmüşlerdi rüzgarın bakışarı sadece bendeydi ve yine eskisi gibi bakıyordu kanma dedim kendi kendime kanma bu yalancı gözlere onlar seni öldürmüştü kendi elleriyle kanma o denize.

"Tamam bir şey yok sakinleş ben bakarım ama sen kendine çeki düzen ver o soğuk ifadeni istiyorum aşkın hadi." yanağını öpüp içeri geçtim.

"Ne istersiniz?" incelemedim bakmadım bakarsam kaybolurdum çünkü ama doruğun bizden yana olmadığını fark etmiştim. Bakışları aşkınlardaydı büyük ihtimalle.

"Vişne suyu getir bize." oyun başlasın.

"Vişne suyumuz kalmadı başka bir şey yoksa gidin siz." gözlerimi diktim yenilmeyecektim nefretim bana yeterdi ama nerde o nefret.

"Yo ne içecek varsa ondan getir."gerizekalı bu hal ve tavırları cidden sinir etmişti.

"Kalmadı içecek bizde şansınıza gidin." sesim bu sefer daha sert çıkmıştı

"Yüsra sıkıntı mı var güzelim yardım edeyim ben sana." güzelin batsın demek varda rüzgarın seğiren gözleriyle hiçbir şey demedim. Oh olsundu.

"Gerek yok özgür hallediyorum ben sen aşkınlara bak öpüşmesinler." bir anda doruğun sertçe kalkmasıyla güldüm.

"Lavabo nerde kardeş sen bana yolu göster." özgür ona yolu gösterirken aklıma gelen filkirle gülerek mutfağa gittim. Rüzgar ananası sevmezdi ananas suyunu doldurdum bardağa dorukta çileği sevmezdi ona da çilekli bir şey yaptım ikisininde içeceğin musil koydum gebersinlerdi.

"Buyrun içeceğiniz." içecekleri bırakarak aşkının yanına gittim.

"Kelebek naber."onu hemen kollarımın arasına aldım titriyordu.

"İyii olgunlaşmış baba olacak diyedir." haklıydı doruğu ilk kez bu kadar olgun görüyordum sakaları uzamıştı oysa hep keserdi.

"Öyle rüzgarda yaşlanmış melis onu yaşlandırmış olmalı." ikimizde güldük bu dediğine.

"Rüzgar saçlarını boyatmış mı?" hayır onun saçlarının gerçek rengi buydu kahverengi.

"Hayır boyayı akıtmış sakal yapmış melis istemiştir. Herkes beyazın ona yakışmadığını söylermiş sevgilisinin gönlünü almak için yapmıştır." sanki ikimizde gerçekleri söyleyip kendi canlarımızı yakmaya çalışıyorduk.

"Aşkın yaklaşık kulağına bişey diyeceğim." yaklaştığında onların içeceklerine koyduğum musili söyledim kahkahası o kadar büyüktü ki doruğun hayran bakışlarını gördüm. Madem seviyordu neden yapmıştı bunları yetmişti ikisi de.

"Çok iyisin yavrum izleyelim zevkle birazdan kalkarlar." bir anda egemenin aşkının yanağını öpmesi ile aşkın yerinden doğruldu valla işimize gelirdi bu doruğun bakışlarını hissediyordum.

"Heh şöyle gül kızım ya bayıldım gülüşüne." aşkın her halinden rahatsız olduğunu belli ediyordu. Ege de bu zamana kadar böyle davranmamıştı.

"Ege birdaha olmasın rica etsem." bu sefer kahkaha atan bendim çünkü rüzgarın lavaboya gittiğini görmüştüm arkasından da doruğun.

"Siz ne karıştırıyorsunuz kızlar."

"Hiiç neyse işe dönelim." özgürleri arkamızda bırakıp işe koyulduk belli ki hala lavabodalardı.

"Aşkın belli etme artık sabit tutmaya çalış ifadeni hadi aşkım onlara istediklerini asla vermeyeceğiz. Hayallerimiz var birtek."

"Haklısın özür dilerim sadece bunu gördüm bak." telefonu uzattığında gördüğüm görüntü ile ona hak verdim asya aşkına bebeğin cinsiyetini atmıştı hatta parti bile yapmıştı ama doruk yoktıu doruk ilgilenmiyordu belli ki bunu aşkın görmemiştir bile buna emindim.

"Doruk partide bile yok aşkın doruğu dinledin mi hiç sen açıklama yaptı mı sana."yapsa kaç yazardı orası meçhuldu.

"Bunun açıklaması yok ki oğulları oluyor napayım ki ben aralarına mı gireyim aralarını mı bozayım bir çocuğun hayatı söz konusu ben hiçbir şey yapamam mutlu olsunlar yeter." sarıldım sımsıkı o kadar çıkmaz bir yoldaydı ki sevdiği adamın çocuğu oluyordu başkasından oluyordu.

"Aşkım yapma izleme artık bakma kendine eziyet etme." bir yarım saatten fazla bir süreden sonra onları gördüm ama dönmedim.

"Aşkın." Doruğun sesiyle ona döndük ikimizde.

"Ne var ne git lan hayatımdan gitsene çocuklarının annesine erkek çocuğunun dur ben sana isim önereyim ister misin dolunay koy bak aaa dur bak asır da olabilir ya da umut koy sen umut ilişkiniz için iyi bir adımdı nasıl olsa. Gitsene hayatımdan git git ne diye geldiniz siz utanmadınız mı gelirken peki o arkadaşın herşey madem yalandı herşey benim kardeşime neden yaklaşıyor neden benim kardeşimin peşine yine düştü peki sen doruk oğlunun ve annesinin yanında olman gerekir anladın mı bunları arkadaşına da söyle çıkın gidin hayatımızdan." susturmak istedim dur demek istedim ama yapamazdım bunu indeki öfkeyi atması gerekiyordu ama bu bile değildi ne benim içimdekiler ne de onun.

"Aşkın önceydi senden önce olan bir geceydi umrumda değil o kız benim anla."

"Ya ne fark eder şuan ne fark eder doruk söylesene senin çocuğun oluyor onunla ilgilen onunla mutlu ol ve ikinizde bizden uzak durun." beni onlardan ayıran beni başka yöne çeken rüzgardı hemen kurtardım kolumu ondan.

"Sakın rüzgar o elini bana sürme."

"Konuşacağız." işime geri döndüm. Onunla konuşacak hiçbir şeyim kalmamıştı benim.

"Dalya." hışımla ona döndüm.

"Sakın benim adım dalya değil benim adım yüsra yüsra sakın anladın mı dalya yok sen onu hakketmeyecek kadar uzaksın artık ondan." yanağıma değen elini sertçe ittim.

"Sence o kadar uzak mıyım dalya?"

"Rüzgar dalya deme bana." beni kendine sertçe çekmesiyle itmeye çalıştım çekilmiyordu ayı.

"Dalyamsın dalyasın sen bana hiç yüsra olmadın ki nasıl şimdi olasın?"

"Sevmediğin birini fazla önemsemiyor musun sanki rüzgar." rüzgarı bastırıyordum duysundu.

"Dalya bilmiyorsun." Daha çok ittim hala çekilmiyordu kolları belimi öyle bir kavramıştı ki kaçış yeri yoktu görünmüyordu.

"Bilmek istemiyorum artık rüzgar senin hakkında sevgilin hakkında kimse hakkında hiçbir şey merak etmiyorum ve istemiyorum şimdi ikinizde siktir olup gidin işimiz var."

"Dal-" devamını getirmesine izin vermedim onu var gücümle itip yüzüne okkalı bir yumruk attım.

"Yeter bana dalya diyemezsin sen sen bana hiçbir şey diyemezsin." öyle mi der gibi bakıyordu öyleydi rüzgar bana artık hiçbir şey diyemezdi.

"Öyle mi hayat gözlüm?" içimde bir fırtına koptu o fırtına içimi paramparça etti. Belli etmedim edemedim edersem yenilirdim. Yenilirsem yok olurdum. Ben artık rüzgara yenilmeyecek kadar dersimi almıştım.

"Öyle rüzgar."

"Ben sana hala herşeyi diyebilirim biliyoruz ikimizde." yanılıyordu o artık hiçbir şey bilmiyordu.

"Rüzgar sen benim bu hayattaki en büyük pişmanlığımsın ve ben yüsra sakın pişmanlıklarımı geride bırakırım yokmuş gibi senin şuan artık benim için yok olman gibi." sözlerim ağırdı. Sözlerim yaralayıcıydı ama benim yaralandığım kadar değildi asla da olamazdı. Sarsmıştı sözlerim saklamıyordu gölzeri duygularını bunu bir bana yapardı zaten belki de aramızda kalan tek doğru şey buydu.

"Eyvallah kır çiçeğim." kalbi acıyordu.

"Eyvallahım yok artık sana." kalbim acıyordu.

"Buna da eyvallah." fırtına kopuyordu şuan bakıyordum denizine artık eskisi gibi sıcak bir deniz yoktu artık denizi beni boğacak kadar derindi. Artık denizleri birer okyanusa dönüşmüştü ve o okyanus beni içine öyle bir çekti ki kendimi kurtarmama fırsat vermeden boğdu. Tek bir buse dudaklrımda hissettiğim şey ufacık bir buseydi ama bu buse beni yıkmaya yetmişti. O busede tuz tadı vardı hayır tuz tadı değildi bu gözyaşı tadıydı rüzgarın gözyaşının tadı.

Yenilemezdim yenilmemeliydim. Hızlıca ondan uzaklaştım koşarcasına çıktım kafeden nereye gidecektim nereye kaybolacaktım nasıl dinecekti bu öfke nasıl ağlamak istiyordum ama kendime söz vermiştim ben yüsra hayır ben dalya sakın asla yekta için ağlamayacaktım. O zaman neydi bu genzimi yakan acı neydi yüreğimi kasıp kavuran fırtına. Arkamdan özgürün ve aşkının seslerini duyuyordum ama umursamadım daha çok koştum. Yekta ağlamıştı ve dalya onun gözlerini öpmemişti saçlarını okşamamıştı. Bu artık rüzgar ve yüsra olduğumuzun kanıtıydı. Yekta ve Dalyanın katili rüzgardı ve katiline izin veren dalya bizim hikayemiz bundan ibaretti aslında.

Geldiğim yere baktım yine ve yine ona gelmiştim ondan kopmıyordum bu benim canımı bir hayliyle kopmuştu. Deniz bugün ayrı bir hırçındı. Onun gözleri gibiydi gözlerinden kaçmak istedikçe gözlerine koşmam ne kadar ironiydi. Boğulmak istiyordum. Gerçek anlamda boğulmak.

Bu sefer denize doğru koştum yüzme bilmiyordum. Sevgiyi bilmeyip onu sevmedim mi zaten ben denizdeydim artık kaçış yoktu heryerdeydi heryerde gitmiyordu çıkmıyordu etrafımı sarmıştı deniz demek yekta demekti ve şuan yekta beni boğuyordu. Ne kadar derine gittiğimi bilmiyordum ama artık boğulduğumu hissediyordum çırpındım kurtulmak istedim kurtulamadım bunu düşünmem bile saçmaydı yektadan kurtulmak istemezdim ki ben ben ilk defa büyük bir yalan söylemiştim yektaya pişmanlığım demişti asla öyle değildi her salisesine değerdi yaşadığımı hissetmiştim onunla şimdi de öldüğümü hissediyordum. Okyanus beni çağırmıştı ve ben ona koşa koşa gitmiştim. Okyanus karanlıktı zifiri karanlık.

 

 

 

Rüzgardan

Benim tek bir amacım olmuştu bu hayatta önceden. Yoncayı yaşat. Onu yaşatamadım sanarken onu yaşatmıştım o beni terk etmişti bırakmıştı ya da tehdit edilmişti her neyse. Dalyamdı benim gayem artık benim yaşam sebebim, birtanem ,yarim herşeyimdi lan o benim nasıl yapardım onsuz nasıl oynardım bu oyunu ona yapamıyordum işte çırpınıyordum etrafında öleceğini bile bile okyanusa atlayan biri gibiydim. Sözleri keskindi ağırdı ama hakkım yoktu kırılmaya bu hakkı kendi ellerimle yok etmiştim. Onu belki de son kez de olsa öpmek istedim. Öptüm de ama o gözyaşına engel olamamıştım. Sonları bilmek hep daha acıtmaz mıydı zaten?

Onu kötü ettikten sonra yalnız bırakamazdım koştum peşinden arkamızdaki sesleri umursamadan ona yetişmeye çalıştım yetişemiyorum ama öyle hızlı koşuyordu ki yolun ortasına atlamıştım araba çarpıyordu keşke çarpasaydı yok olsaydım. Olmadım durdu ama o sırada dalyanın izini kaybetmiştim görüş alanımdan gitmişti nerdeydi kahretsindi. Koştum anlamsızca heryerde en son durduğum yer bir denizdi herşeyi bir deniz başlatmıştı aslında şimdi bir denizde mi son bulacaktı? haykırmak istedim onu ona olan sevdamı denize haykırsam deniz bana yardım eder miydi? Etsindi. Bu nasıl bir çaresilikti böyle bu muydu sınavım sevdiğim kadının hasreti miydi sahiden gitsek buralardan olmaz mıydı kaçsak uzaklara.Duymak istemiyordum kafamdaki sesleri susmalıydı delirmek üzereydim.

"Sus sus sus nolur sus artık deliriyorum Allah'ım bu nasıl acı?" denizden artık nefret ediyordum gözlerimden artık nefret ediyordum artık bu dünyadaki herşeye öfke oluştu içimde nefretime doğru koştum öyle bir koştum ki gözyaşım eş zamanlı aktı denizdeydim yalnızdım gece olmak üzereydi orman vardı karşımda onun gözleri uçsuz bucaksız bir orman değil miydi zaten orman iki oldu dalya burdaydı çırpınıyordu dalyam yaralı bir serçe gibi denizde çırpınıyordu korkardı o denizden. Ona doğru koşmaya başladım ne kadar koşmak denirse derindeydik çok derindeydik o yüzme bilmezdi ki.

"DALYA." kollarımın arasına aldığımda çırpınmıyordu bilincini kaybetmiş olmalıydı kurtaracaktım sevdama sahip çıkacaktım sonu ölümle sonuçlansa bile.

"Y-Yekta." boynuma öyle bir sarıldı ki sonrası gelmedi zar zor çıktım denizden kumlara yatırdım. Suni teneffüs yapmalıydım yaptım da güzel kızım uyan nolur.

"Herşeyim benim nefesim lütfen hadi uyan nolur bana bunu yaşatma ben çok güçsüz bir adamım hadi güzel yarim hadi hayat gözlüm öldürme beni sensizlikle cezalandırma." bir anda öksürmeye başladı Allahım şükürler olsun.

"N-neyle cezalandırcam ki seni o zaman." duymazdan geldim sorusunu ona öyle sarıldım ki boğulmadan kemiklerini kıracaktım resmen.

"Denizde boğamadın şimdi mi boğacaksın?" güldüm ister istemez deliydi bu kız benim delim olmayacak kadar uzaktı ama bana.

"Bilmem nasıl yaparsın bunu?" öfkeliydim ona kızgındım.

"Sen kendini asmadın mı eşitlendik artık sus sesini duymak istemiyorum başka bir şeyle konuşcam şimdi." göğsüme sindi usulca sundum ona kollarımı.

"Bu şey benim kollarım mı acaba?"

"Seni ilgilendirmez sus dedim kollarınla konuşucam ben kes sesini şerefsiz." histerik bir kahkaha döküldü dudaklarımdan ta ki ağzıma şımarı yiyene kadar.

"Sus demek gülme falan da demek herşeyi ben söyleyecek değilim pezevenk." tavrına daha çok gülmek istesem de gülmedim dediğini yaptım sustum uzun uzun sustuk nefesleri dizginleşmişti uyumuş olmalıydı çok oynatmadan saçlarını örmeye başladım işte bunu fazlasıyla özlemiştim saçlarını örmek sevmek uzamıştı ilk karşılaştığımızda belinden dökülüyordu sonra ise bize geldiğinde omzuna kadardı o gece kesmiş olmalıydı.

Kucakladım yadırgamadı o benim kollarımı yadırgamazdı zaten. Öptüm alnını uzun uzun söylemezdim ama ne çok isterdim onunla evlenmek çocuk yapmak imkansız olabilirdi bu hayal ama çaba verecektim sevdam için elimden geleni ardıma koymayacaktım ve risk alacaktım gerekirse beraber ölürdük nolurdu ki. Böyle ayrı ayrı acı çekmekten iyiydi.

 

 

 

Aşkın'dan

"KARDEŞİM NERDE KARDEŞİMİ BULUN BANA DORUK O ARKADAŞINI BU SEFER ÖLDÜRMEZSEM BANA AŞKIN DEMESİNLER." kafayı yemek üzereydim heryerde arıyordum kardeşimi yoktu yoktu ne demişti ona da öyle çıkmıştı kafeden.

"Aşkın güzelim bulucaz sakinleş artık kendine zarar veriyorsun." Egemenin sesiyle ona yumruk attım sabahtan beri yaptığı tek şey boş boş konuşmaktı.

"Eline koluna bacağına yüzüne bu nur hürmetine kurban be kızım yürü be kimin sevdireceği." doruğun dedikleriyle ona bağırdım ona zaten tahammülüm kalmamıştı.

"KES SESİNİ DORUK ARKADAŞINI ARA DİYORUM SANA."

"Lan yok ulaşılamıyor." kahretsin yüsrada da aynısıydı.İçimi büyük bir huzursuzluk kapladı bir şey mi olmuştu olmasındı. Allah'ım nolur onla sınama beni ben o kadar güçlü değildim.

"Arayalım arayalım lütfen doruk bir şey oldu hissediyorum." doruk beni kendine çekip sımsıkı sarıldı sakinleşmenin sırasıydı öfkenin değildi. Beni sakinleştirecek ikinci kişiydi o bilmese de olurdu kokusu beni hep dizginlerdi hiçbir zaman çözemediğim kokusu.

"Tamam arayacağız deli kız sakinleş öyle öfkeyle hiçbir yere varamayız." kokusunu daha çok soludum.

"Hadi sakinleştim ben özgür sizde arayın bulursanız arayın beni tamam mı?" başını usulca salladı özgür. Minnetle gülümsedim.

"Noluyordu burda." hakan beyin sesiyle olduğum yere daha çok sindim buranın sahibiydi ve sesimle gelmiş olmalıydı.

"Yok bir şey hakan bey ufak bir konu bize yarım saat daha mola verir misiniz yarın hemen telafi edeceğiz." özgürün konuşmasıyla hakan bey gözlerini hepimizde gezdirdi.

"Yüsra nerde?" Al işte bu adamın ilgisinin hep farkındaydım ama öylesine sanardım bir şeyler vardı bu adamda ama dalamıyordum başka iş bulamazdık hemen kira vardı.

"Kayıp onu arayacağız izninizle." sesim baya sert çıkmıştı pek umrunda değil gibiydi.

"Ne ne diyorsun aşkın tamam kafeyi kapatalım hepiniz aramaya başlayın." orospu çocuğu ama şuan bunu düşünemezdim bu bir fırsattı.

"Arabam şurda." koşarak bindim dorukta bana yetişmişti.

"Heryere bakalım ilk eve uğrayalım belki ordadır." eve gittik yoktu sevdiğimiz heryeri gezdim yoktu yoktu artık çıldırmak üzereydim öfke yine bedenimi ele geçirmişti.

"YOK YOK HERYERE BAKTIK YOK ÖZGÜRLERDEN DE HABER YOK KAFAYI YİCEM DORUK SENİN ARKADAŞININ ÖLÜMÜ BENDEN OLACAK."

"Hırçın bir dur anasını satayım ikisinin de başına bir şey gelmiş olmalı neden rüzgarda cevap vermesin."

"Bilmem onu götürmüştür bir yere."

"Aşkın ikimizde biliyoruz rüzgar aşık." histerik bir kahkaha döküldü dudaklarımdan sinirden delirmiştim artık.

"Sevgi mi hatta aşk pardon başkasını seçmek mi aşk olmuş ne zamandan beri pardon da doruk bana onu savunma seni arabadan atar ezerim."

"Bu iyiydi bak ister inan ister inanma ama gerçek bu herkesin nedenleri vardır." bu sefer gülmedim ona döndüm.

"Biliyor musun nedenini doruk kardeşimin içini soğutacak bir nedeni var mı?" bunu o kadar çok merak ediyordum ki yüsra ne kadar demese de farkındaydım rüzgradan başkası olmayacaktı ne seveceği ne de üzüleceği başka kimse olmayacaktı.

"Onu bilemem ama hemen affetmeyeceğine eminim zamanla onu anlayacaktır ve yeni bir sayfa açacaklar belki uzun sürer bu süreç belki de hemen olur bilemeyiz onların yeni bir sayfa açmaya defterleri izin veriyor. Bizimki de izin verir belki." haklıydı onların defterinde boş sayfalar hala vardı hepsi tükenmemişti.

"Bizim deefterimiz yandı kül oldu doruk umutlanma boşuna ortada bir çocuk var ailene sahip çık." daralmıştım arabadan indim ve telefonumu kontol etmeye çalıştım egemen ve özgürden bir haber yoktu. Hakan bey aramaya başlayınca hemen yanıtladım.

"Bir haber var mı hakan bey lütfen var diyin." hızlı hızlı konuşmuştum yanıma gelen doruğa yaslandım.

"Var buldum kumsalda biriyle sarmaş dolaş yanlarına gidiyorum kim bu puştsa." sinirleniyordum ama ben.

"Karışmayın geliyorum ben." ve telefonu yüzüne kapattım.

"Ulan yüsra ağzına sıçmazsam vaya onun sarmaş dolaşlar biz burda delirelim hanımefendi aşk yaşıyor." arabaya bindim hemen o da arkamdan binmişti.

"Gerçekten yaktın mı defterimizi." yutkundum sen beni bunu yapmaya ittin demek istiyordum en çok sen ittin demedim ağzımın ucundaki herşeyi yuttum.

"Evet oğlun ve karınla sana mutluluklar diliyorum doruk iyi bir baba olursun bence o çocuğa haksızlık yapma."

"Aşkın karım değil birini karım yapacaksam o kişi sen olursun nolur silme beni." sen içime kazınmışsın nasıl sileyim demek istedim onu bile diyemedim.

"Hadi yanlarına gidelim doruk." daha çok üstelemedi sessiz bir yolculuk bizi karşıladı ve ben yolculuk boyunca onu izlemiştim belki sondu uzun uzun izledim yüzündeki herşeyi ezberleyecek kadar. Araba durduğunda inmesine izin vermedim.

"Doruk güler misin?"

"İsteme bunu benden nolur." bunu derken yüzünde acı çektiğini belli eden bir ifade vardı. Bencil olacaktım sadece bir seferlik.

"Senden sadece bunu istiyorum desem." güldü acı doluydu bir gülüştü ama gamzesi çıkmıştı ortaya.

Parmak bandırdım gözlerini kapatmıştı.

"O zaman bende yapıcam son bir şey." kafasını boyun grintime yerleştirdi gamzesi bana dönüktü bu sefer içten bir gülümseme yolladı bana. Saçını sevdim. Uzun uzun kokladı boynumu, sevdi öptü hiçbirine hayır demedim. Dudaklarımı gamzesine değdirdim uzun uzun öptüm durdum öyle ezberlemeye çalıştım gamze ezberlenir miydi ben ezberlemeye çalışmıştım işte.

Daha fazla dayanamazdım gardımı indirmeme az kalmıştı indirmeden hemen çekildim ve arabadan indim.

 

 

 

Yüsra'dan

Uyunuştum aylardır uyuduğum en huzurlu uykuydu ölümdü bu uyku ama güzeldi huzur doluydu saçlarımı ördüğünü hissetmiştim en son sonrası yoktu. Uykumu bölen yüksek bir sesti.

"Kimsin lan sen kızı bırak saatlerdir arıyoruz." bu ses tanıdıktı ama nerden?

"Pardon sen kimsin." yektanın sesi öfkeliydi beni daha çok sarmaladı keşke hep burda kalsam.

"Hakan bey size karışmayın dedim." aşkının sesini çok net seçmiştim uyanmak istemiyordum. Çok huzurludyu burası.

"Rüzgar götür beni burdan." napıyordum ben ben bu değildim şuan uzaklaşmam gerekiyor. Ona yaklaşmamam gerekiyor o benim canımı yakıyordu.

"Tamam her zerrem tamam bebeğim benim." ayağa kalktığında boynuna sıkı sıkı sarıldım.

"Kelebeğim bırak geberticem seni rüzgar."

"Aşkın lütfen götür beni burdan dedi." gözlerimi zar zor açabilmiştim.

"Kardeşim istiyor musun bunu gerçekten onunla gitmek eve dönebiliriz hemen şu takıntılı hakan burda sana takıntılı dedim." daha çok uyuyamazdım açılmıştı bilincim.

"Bilmiyorum."

"Yüsra iyi misin indirsene kızı." rüzgarın bedeni kasıldı.

"Elimde kalacaksın öldürürüm lan seni."

"Rüzgar tamam sakin indir beni."

"Beni götür dedin götüreyim nolur biraz daha biraz daha." kafamı iki yana salladım kendime gelmem gerekiyordu.

"İstemiyorum indir." sertçe söylemiştim indirmişti sertliğimle hiçbirine bakmadım umrumda değillerdi. Saçlarımı açtım içim kanıyordu ama bunu yapmam gerekiyordu.

"Aşkın gidelim hadi." hemen bana ayak uydurdu ve gitmeye başladık.

"Yüsracım sizi eve bırakmamı ister misiniz?" hakan beyin sesiyle ona döndüm bu kadar acımasız değildim onunla gidersem bu sefer rüzgar hakketmdiği şekilde kırılacaktı.

"Gerek yok biz gideriz hepiniz bizden uzak durun yeter." hiçbirinin konuşmasına fırsat vermeden aşkını kolundan tutup gitmeye başladım. Arkamdan geliyordu bilirdim onun kokusunu engel olmadım gelmesine müsade ettim ötesi olmayacaktı nasıl olsa arkama dönüp bakmayacaktım ardıma.

"Veda edebildin diye rahatladın dimi?" bizimki vedadan çok bir kavuşma gibiydi oysa.

"Evet sende veda etmişsin belli ki biz veda ettik onlar bırakmayacak peşimizi."

"Bırakmasınlar yani rüzgar bırakmasın yeter."

"Dorukta bırakmayacak Aşkın." onu kendime çektim kolumun altına aldım öyle yürümeye devam ettik.

"Bırakacak kırdım onu bitti dedim olmaz dedim işte."

"Aşkın sus."

"Çok mu güzeldi kollarında uyumak." gülümsedim.

"Cennetteydim."

"Bende gamzesini öptüm cennette gittim geldim." ikimizde gülmeye başladık. İçimizde oluşan tohumları görmezden gelmeye çalışarak ama o tohumlar filizleniyordu biz istesekte istemesekte...

✯¸.•´*¨'*•✿ ✿•*'¨*'•.¸✯

 

 

Loading...
0%