Rüzgar ve yüsra'nık ilk karşışaştığı gün 14 Şubat'tı ve ben bu bölümü 14 Şubat'ta yazmaya başladım ama sınav senesi, okul derken devam edip atamadım bugüne nasipmiş siz 14 Şubat'ta atmışım gibi düşünün dmdmdmdmdmdmdmdm
Yüsra'dan(Geçmiş)
Bu nasıl bir gündü böyle? Herkes sevgilisiyle yağmur olmasına rağmen herkes dışardaydı vıcık vıcık sarılmalar öpüşmeler midem bulanmıştı ama mecburdum yetiştirmem gereken bir ödevim vardı.
"Anne anne bu defter çok güzel alalım mı bak lavanta çiçeği." küçük kızın dedikleriyle içimdeki yara sızladı annemin en sevdiği çiçektlerden biriydi lavanta bugün yanına gidebilir ona lavanta alabilirdim. Ama nerde o yürek bende? Korkaktım işte onu kanlı kanlı gördükten sonra nasıl cesur olacaktım ki? Olamazdım olamıyordum da.
Denemekten zarar gelmez dedi iç sesim zaten başıma ne geliyorsa iç sesimden dolayı geliyordu. Ama gerçekten denemeye değerdi annem herşeye değerdi. Alacaklarımı kırtasiyede bırakıp koşarak uzaklaştım ordan bildiğim bir çiçekçi yoktu ama bugün herkes çiçekçiydi zaten.
Yolda çiçek satan bir adamın yanına gittim. Görünüşte yoktu ama sormaktan da zarar gelmezdi.
"Kolay gelsin abi lavantan var mı?" adam beni süzdükten sonra başını olumsuz anlamda iki yana salladı.
"Hanım kızım saat geç oldu sırılsıklam olmuşsun evine geçsene ailen bekliyordur." içim titredi genelde aileleri bekler dimi çocukları bu saatte o kişi reşit bile olsa.
Ama benim öyle bir lüksüm yoktu.
"Ailem yok sağol yine de abi." cevap vermesine müsade etmeden koşarak uzaklaştım ordan niye bu kadar can yakıcıydı Ailesizlik isteseydi babam isteseydi biz çok güzel bir aile olabilirdik ben onu severdim annem onu severdi ama bizden yılların acısını çekmeyi seçmişti. Hemde can yakarak.
Başka bir adam sordum lavantaları yoktu başka biri yine ve yine başka birileri hiçbirinde yoktu artık ümidi kesmiştim derken elinde lavantalar olan küçük bir çocuk gördüm koşarak onun yanına gittim bu son şansımdı annem için son şansımdı.
"Merhaba bu lavantaları bana kaça satarsın bakayım küçük bey."
"Sen kaç istersen ablam." masmavi gözleri vardı aynı annem gibi çok güzeldi.
"Ohhh sen çok tatlısın üstümde bu kadar para var yeter mi?" cebimdeki son parayı uzattım o da sırılsıklam olmuştu.
"Yetmez mi ablam sen yeterki iste son çiçeğimi sattım sonunda çok üşümüştüm."
"Hmm hep buralarda mısın sen?"
"Evet abla hep buralarda bir şeyler satıyorum." başka bir zaman gelecek ve ben ona bir şeyler alacaktım.
"Tamam yanına gelicem söz tamam mı buralarda ol hep gelirsem ve seni bulamazsam üzülürüm." başını hızlıca olumlu bir şekilde sallayıp koşarak uzaklaştı benden anneme lavanta almıştım şimdi kalan şey onun yanına gidebilmek.
Mezarlığın kapısına geldim ama nafileydi girmeyecektim niye adım atamıyorum niye?
Sinirle elimdeki lavanta buketini sıktım annemindi o ona vermem gerekiyordu. Vermek zorundaydım. Kapıdan giren adamın peşinden girdim ya şimdi ya hiç. Annemin mezarı nerdeydi? Bunu bilmiyordum ki hiç bilmedim. Mezarlar arasında dolaşmaya başladım bulacaktım. Buldum da adını gördüğüm an çığlık attım mezarı bakımsızdı annem orda yatıyordu korkuyordum çok korkuyordum. Niye korkuyordum? Onu da bilmiyordum daha fazla duramazdım burda nefes alamıyordum. Annemin mezarına çiçekleri bırakıp koşarak uzaklaştım ordan benim mis kokulu annem benim deniz gözlü annem affet.
Rüzgar
Bugün yine o boş parti günlerinden biriydi zengin klasiği işte şaşırılacak bir şey yoktu nedense. Şimdi ise sadece süsten ibarettim. Halit Keskin'in oğlu onun veliahtı. Öyle sanmaya devam edebilirler. Yanıma gelen kadınla olduğum yere mıhlandım. Bu oydu bana dokunan o kadın. Daha tam atlatamamışken ne işi vardı burda?
"Benimle gel yekta." kolumdan tuttuğu gibi götürüyordu hareket dahi edemiyordum. İtiraz edemiyordum.
"Yekta konuşalım." bana yekta diyordu diyemezdi kızmalıydım ama hiçbir şey diyemiyordum resmen onun beni çekiştirmesine izin vermiştim.
"Yekta konuşsana hey unuttun mu beni?" unuttun mu beni diyordu onu nasıl unuturdum? Onun yüzünden kendimi pislik gibi hissederken nasıl unuturdum?
"Ne işin var burda. Yaklaşma bana."
"Şş eğlenelim diye geldim." Hemen uzaklaştım artık büyümüştüm o küçük çocuk yoktu. Kendimi koruyabilirdim değil mi?
"Asla o pis ellerini çek benden." hızla çıktım mekandan deli gibi yağmur yağıyordu bugün bile yağmurdan nefret ediyordum herşeyden nefret ediyordum. Şemsiye aldım ilk kez kendimi korudum yağmurdan. Bu kadın bana taciz etmişti yıllardır babamla bir ilişkileri vardı. Annem bana inanmamıştı ne kadar da gülünç bir durumdu değil mi?
Hatırlamamaya çalıştım ama olmuyordu işte aklımdan çıkmıyordu ki. Çıksın diye defalarca asla tanımadığım kadınlarla yattım sadece yüzü gitsin kabuslarımdan defolsun diye ama yok gitmiyordu.
Yoncanın ateşi vardı annem bir dernek için şehit dışına gitmişti ben 7 yaşımdaydım. Yaşıma göre uzundum daha büyük gösteriyordu bu beni. Yoncanın ateşini nasıl düşürebilirdim ki benim ateşim olunca babam bir odaya kapatırdı oda buz gibi olurdu günlerce kalırdım. Sonra kendi kendime iyileşirdim ama çok acı çekerdim o yüzden yonca oraya gitmemeliydi babam zaten yoncaya pek kıymazdı kıyacağı zaman ben devreye girerdim. Yemek yedirdim. Düşmedi. Elini yüzünü yıkadım düşmedi. Doktor çağırabilirdim ama bunun için babamın yanına gitmem gerekiyordu.
"Geliyorum kardeşim iyi olacaksın abi sözü." hemen yüz astı.
"Abim değilsin ikizimsin." göz devirdim.
"Önce doğdum kaçtım." koşarak babamın yanına gittim. Sesler geliyordu odasından kadın sesiydi bu. Çığlık atıyordu. Babam beni dövdüğü gibi birini mi dövüyordu hemde kadın. Hani kadınlara el kalkmazdı? Odaya girdim. Gördüğüm şeyi anlamadım çıplaklardı. İkisinin de bakışları bana kaynıştı. Babam öyle bir öfke ile bakıyordu ki ister istemez geriye gitmiştim.
"Baba."
"Ne var lan piç." yutkundum.
"Yonca çok hasta ateşi var doktor çağıralım ne istersen yaparım onu o odaya kapatma lütfen."
"Bu çok güzel bir çocuk gözlere bak. Gel buraya. " kadını dinlemedim babama bakıyordum.
"Geliyorum güzelim." kadının kulağına bir şey fısıldamıştı babamda gülmüştü. Çıkmam gerekiyordu babam annemi aldatıyordu annem ve kardeşim gelince ona söyleyecektim.
"Gelsene bebeğim." gitmedim.
"O ne derse yap yekta yoksa yoncayı oraya kapatırım sesini de çikarma." başımı salladım hızlıca gittim yanına.
"Efendim abla." bana neden böyle bakıyordu ki bu?
"Soyun." babam gibi kemerle mi vuracaktı olsun kardeşim için alışmıştım zaten. Soyundum ama altımda bir parça bıraktım.
"Onu da çıkar." hayır yapamazdım ayıptı.
"Hayır ayıp öğretmediler mi sana?" gülmüştü hemde kahkaha atarak.
"Ayıbını sevsinler çok komik bir çocuksun." bir anda altımdakini de çıkardı hemen kapattım önümü ayıptı.
"Çek ellerini." çekmedim napacaktı bana? Sertçe çekti ve erkekliğimi tuttu.
"Napıyorsun bıraksana." dinlemedi beni bir anda bir acı hissettim orda. Isırmıştı. Acıyordu ama bırakmıyordu.
"N-mapıyoraun dursana." durmadı o kadar acıdı ki bağırdım. Sonra babamın dedikleri aklıma geldi ellerimle ağzımı kapattım cabım yanıyordu ama erkekler ağlamazdı ağlayamadım.
"Hmm beğendim seni gel böyle." uzaklaşmaya başladım yeter daha ne kadar acıyacaktı.
"Lütfen bırak beni acıyor acıyor." dinlemedi beni. Kendine çekti dudaklarımı öptü ısırdı. Yonca için dedim kendi kendime yonca için.
Heryerime çok dokunmuştu. Babam gelmişti izlemişti acı çekmemi. Bende o gün bir şeyler kopmuştu zaten benliğimi kaybetmiştim.
Aklıma gelen anıyla başımı iki yana salladım. Unut artık unut çocuktun oldu bitti artık unut nolur unut dayanamıyordum artık.
Yürüdüm o kadar çok yürüdüm ki nerde olduğumu da bilmiyordum açıkçası ama kaldırımda bir kız vardı. Ağlıyırdu ve yağmur onu öyle çok ıslatmıştı ki hasta olacaktı. Saçları upuzundu yüzünü göremiyordum. Ama şuan gözüme o kadar savunmasız gelmişti ki. Yaklaştığımda hemen irkildi geriye gitti.
"Bir şey yapmayacağım al senin olsun daha fazla ıslanma hastalıktan öleceksin."
"Keşke ölsem annemin yanına gitsem."
"Ölüm bir çözüm değil rapunzel."
"Rapunzel olamayacak kadar kirliyim ben sağol." şemsiyeyi alıp koşarak uzaklaştı izledim onu. Bir şeyler vardı onda kalbimdeki buzlardan birini yavaş yavaş eritecek bir şey...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
772 Okunma |
174 Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |