55. Bölüm

48.Bölüm|Kimsesizler meltemi

~Mariposa negra🪷
soldeinvierno

 

 

SELAMMM

 

 

Fark etmeden baya ar vermişi işte iş hayatı falan dldldöödösçsçsç neysee yazarkwn zorlandım gerçekten ara vermek çokta iyi bir şey değilmiş neyseeee sizi bölümle baş başa bırakayım keyifli okumalrrrr⭐️⭐️⭐️

 

 

Bölüm şarkısı:En dibine kadar

 

Sabah olmuştu ve biz o kanepede hayatımızın en güzel uykusunu yaşamıştık. Erkenden uyanmış kahvaltı hazırlamıştım ama yekta bey hala uyuyordu. Defalarca kez yanaklarından öptüm belimden tutup kucağına çekti.

'Günaydın sevdiğim bu nasıl güzel bir sabah he söyle." Cilvelendikçe cilvelendim. Süzüldükçe süzüldüm.

"Sana kahvaltı yaptım uyan diye hem sabah gitmem gerek dedin." bu görev beni gerçekten çok korkutuyordu birgün yektaya bir şey olma düşüncesi korkunçtu.

"Öyle seni aradığımda da gelmen gerek." hemen başımla onaylayıp göğsüne daha çok sokuldum burası huzurdu.

"Mesaim bitince gelirim ama nereye gideceğiz ki?" dudaklarını büzdü kalbime zararı vardı bu adamın harbiden. Öptüm uzun uzun.

"İki yere gideceğiz biri hüzünlü ikinci yer seni mutlu edecek."

"Ama neresi işte ben meraktan çatlarım." ben kucağındayken ayağa kalktı gözümü evde gezdirdim heryeri kırmıştık resmen!

"Sen ilk gece aslında ne kadar da kendini tutmuşsun dün görmüş olduk yekta bey." boynuna daha sıkı sarıldım boynunu mahvetmiştim o da beni mahvetmişti bir kere otururken bile kalçam acıyordu şaplaklarından.

"Kötü bir haberim var dün bile kendimi tuttum sana kıyar mıyım?" içimdeki volkan kendini belli etti.

"Kıyabilirsin bu konuda hiç sorun değil." bu cevabım onu şaşırtmıştı beni ise utandırmış.

"Biz en iyisi şu kahvaltıyı sağ salim yapalım dalyam yoksa iyi şeyler olmayacak." başımla onayladım haklıydı reis. Kahvaltımızı güle oynaya ettik. Giyinmeye gittiğinde bende sofrayı topladım geldiğinde Giyindiği takım elbise ile çok yakışıklı olmuştu haksızlık ama bu neden herşey yakışıyordu bu adama?

"Kravatımı yapar mısın? Sen yapınca hiç açılmıyor uğraştırmıyor." ya eğilmesi gerekiyordu ya da benim bacaklarının üstüne çıkmam en sevdiğim şeyi yaptım ve bacaklarının üstüne bastım hemen sarmalamıştı belimi güvenli kollar.

"Mafya adamı yaptık yine yakışıklısın asker olunca napacağım seninle çok merak ediyorum müstakbel kocacım." gözlerindeki hayranlık öyle büyüktü ki o hayranlığa bile aşık olabilirsiniz.

"Birdaha kocacım desene sen." kravatını yapıp kaçtım hemen.

"Yo yektacımm." istese beni anında yakalardı ama benimle uğraşmayı seviyordu ben koşarken o yürüyordu mesela.

"Kocam diyeceksin az önce gibi bir kere dee." ayakabılarımı giyip apartmandan tünedim. Çok tuhaf hissediyordum kocam evet bu adam benim kocam olacaktı herşeye ve herkese rağmen.

Beni yakalamış defalarca kez kocam dememi istemişti ama dememiştim evlendiğimiz gün bol bol derdim.

Kafenin önüne vardığımızda inmek için kapıya uzandığım ensemden Tutup sertçe öptü. Anında verdim karşılığını dudağını ısırarak inlemesi ile hemen kaçıp indim arabadan.

"Ben kaçtımmm." birkaç haftadır çok mutluydum, mutluyduk lütfen bozulmasın.

Kafeye gittiğimde aşkını gördüm çok mutsuz gibiydi ve bunu saklamakla asla uğraşmıyordu.

"Günaydın." o kadar dalgındı ki beni duymamıştı bile.

"Aşkın iyi misin?" koluna dokunduğumda irkilmişti ne oluyordu bu kıza?

"İyiyim dalmışım hoşgeldin görmedim." kolundan tutup kimsenin bizi görmeyeceği bir yere götürdüm.

"Neyin var aşkın iyi değilsin." başını iki yana salladı hemen aşkın benden saklamazdı ki acısını.

"İyiyim gerçekten hadi işimizin başına geçelim." sinirleniyordum artık.

"Aşkın gerçekten sinirleniyorum." canı yanmıştı belli hatta o kadar çok yanmıştı ki ilk bulduğumdaki hali gibiydi ruhsuz ve hayattan kopmuş.

"Benim aşkım yalanmış kendim gibi dün doruk egemenle bizi yanlış anladı bende üstüne gittim belki dedim belki sevdiğini söyler gerçekten diye. Sanane dedim beni bekleyemedin değil mi bu mu sevgin dedi. Ben ise onu beklemekten harap olmuşken." gözünden akan yaşı akmadan sildim. Bu sefer olmayacaktı doruk için tek bir gözyaşı bile dökmesine izin vermeyecektim.

"Tek bir gözyaşı bile dökmeyeceksin onun içn anladın mı beni? Madem öyle düşünüyor öyle yap kardeşim yetti kırdığı aşkın iki kemik oldun ona olan aşkından buna rağmen bunu diyebiliyorsa bırak öyle olsun unut gitsin." öyle diyince olmayacaktı biliyordum ama olacaktı olduracaktım. Ya doruk adam olacaktı ya da aşkın başka bir adamla mutlu olacaktı.

 

"Ben onu unutabilir miyim sanıyorsun? Bugüne bu kadar şeye rağmen unutmamışım sence şimdi unutur muyum? İmkansız." bunu zaten biliyordum ama unuttuğunu göstermeliydi gerçekten bunu anlamamış mıydı acı gerçekten beynini almıştı kardeşimden.

 

"Aşkın ona unuttuğunu hissettir unutma tabi aradan unutursan falan ne mutlu bize ama bir adamı unutmanın ne kadar imkansız olduğunu biliyorum. Madem bu kadar kırıcı konuşabiliyor o da kırılacak aşkın. Görmezden gel bu hayatta yaptığın en iyi şeylerden biri zaten." gerçekten bu yetenek bir iş olsaydı şuan aşkın milyoner falan olurdu o kadar iyi görmezden gelebiliyordu birilerini. Birkaç konuşmadan sonra işe koyulduk eğleniyorduk beraber hemde çok. Onu güldürüyor olmak bile benim için çok kıymetliydi.

 

Rüzgar'dan

 

Olduğum yerde bir sağ bir sola gittim. Artık Bu görevin bitmesi gerekiyordu rahat bir nefes almak istiyordum. Karşımdaki manzaraya baktım. Masadaki herkes karşımdaydı bir sandalyeye bağlı ve gözleri kapalı. Tek tek sorgu yapacak gücü kendimde bulamıyordum. Ne kadar çok iyi olmaya çalışsam da olamıyordum bu görevin stresi ve getireceği şeyler beni geriyordu ve biliyordum ki bunları aşmam gerekiyordu. Halit yoktu aralarında çünkü onunla olan planım bambaşkaydı onu sorgulamama bile gerek yoktu herşeyi ellerimin arasındaydı. Ama onunla kedinin fareyle oynadığı gibi oynayacaktım. Yarattığı canavar tarafından can çekişecekti. Ona onu öldürmem için yalvarmasını sağlayacaktım. Ama herşeyden önce melek yani annem dediği kadın hakkındaki herşeyi öğrenmeliydim.

 

Annemi hala anne demek bile kalbimi sızlatıyordu. Defalarca kez aramıştım ama hiçbirine yanıt alamamıştım şeymaya mesaj yazdığımda bir yanıt almıştım. Ona gerçeği söylemiş beni aramasını istemiştim. Ağlayarak yanıt vermesini beklemiştim ama öyle olmamıştı. Bildiğini söylemiş onu aramamı istemşti. Ben onun için zamanında ne dayaklar yemiştim sevgilisi aldattığında çocuğu benzetmiş eğlendirmek için elimden geleni yapmıştım ama nafileydi herşey her zaman ki gibi. Bugün kabul etmiştim şeyma beni asla sevmeyecekti bende artık kimse beni sevsin diye zorlamayacaktım.

 

Düşüncelerimden kopup önümdeki adamlara baktım hepsi yer altnın en önemli isimlerinden olmalarına rağmen şuan ellerimin arasında can çekişeceklerdi. Ölümü tadacaklardı öldürdükleri canlar geri gelmeyeceti ama mezarlarında acı çekeceklerdi.

 

"Evett kimden başlamamı istersiniz?" gözlerindeki korkuyu görmek için hepsinin gözlerini açtım. Aralarındaki en güçlüsü konuştu.

 

"Seni lider seçtik bize bunu yapamazsın." kahkaha attım bu iş baya eğlenceli olmaya başlamıştı.

 

"Size başka bir seçenek sunmamıştım zaten illa seçecektiniz bu gece hepiniz acı çekeceksiniz ama önce bir sohbet edelim ki çok çekmeyin tamam mı orospu çocukları?" hepsinin gözlerinde en sevdiğim duygu belirdi korku! şuan yekta yoktu rüzgar vardı ve rüzgar çok acımasız bir adamdı.

 

"Konuşmaya kim başlayacak böyle suspus olmayalım tadım kaçıyor bir şeyler ypasım geliyor kan akıtmak gibi." elime aldığım bıçakla ilk konuşana sapladım pars akman o bugün kesin ölecekler listesinde birinci sıradaydı. Acı çığlığı duyuldu ilk.

 

"Orospu çocuğu seni asla yaşatmayacağız bnu da bil rüzgar keskin." elimdeydi kolu kanlar içindeydi ama ala ahkam kesiyordu kötüler böyleydi asla yenileceklerine olan inançları yoktu.

 

"Çok korkuyorum hadi yapın varsa aranızda şerefi olan yapsın." hepsine teker teker baktım. Aşağılayarak,iğrenerek ve aciz olduklarını haykırarak.

 

"Hadi uzatmayalım başlasın biri konuşmaya sıkılmaya başladım benim sıkılmam demek kan demek anladınız artık bence." ilk başlayan en zayıf olanlarıydı çünkü bir ailesi vardı bir çocuğu vardı.

 

"Ne istiyorsan söyleyeceğim yeter ki öldürme beni." merhamet bazen de en büyük acizliktir.

 

"Yakın zamanda olacak olan sevkiyatları sayabilirsin." diğerlerinde küfür sesleri duyuluyordu ama mert erdem konuştu belki de son kez karısını görme umuduyla.

 

"Yarın çok büyük bir sevkiyat olacak ülkeye girecek en büyük uyuşturucu ve çocuk kaçakçılığı sevkiyatı." işte bu işime yarayacaktı şuan dinlenme ciazında olan hakanın harekete geçtiğine emindim.

 

"Kes sesini bizi satamazsın orospu çocuğu." bu pars bey çok kaşınıyordu ama. kolundaki bıçağı sertçe çektiğim gibi diline sapladım artık konuşamayacaktı ona da ihtiyacım oktu çnkü onu ihbar eden en yakınıydı karısı...

"Evet devam edecek misiniz yoksa başlayalım mı sizden de." hepsi susmuştu Mert erdem devam etti.

 

"Bu sefer sınırdan değil direkt havayolları ile olacak sevkiyat öncki başarısız olunca böyle bir çözüm üretildi." kulağımdaki kulaklıktan hakanın sesi duyuldu.

 

"Harakete geçtik diğer sevkiyat tarihlerini ve yeraltının sırlarını öğrenmeye devam et." cevap vermeden diğerlerine döndüm.

 

"Hadi arkadaşlar zamanınız daralıyor." hepsi teker teker dökülmeye başladı bitidiklerinde başardığımı anladım. Tamı tamına sekiz adet sevkiyat gerçekleşecekti bu ay içerisinde üç tanesi kadın ve çocuk kaçakçılığıydı. Diğerleri ise silah ve uyuşturucu kaçakçılığıydı.

 

"Son geldik şimdi bana gerçekten başınızdaki adamın adını verin oyun sona erdi arkadaşlar." hepsinin yüzlerinde aynı şaşkın ifade vardı. Beni hafife almak onların aptalığıydı. Başlarında daha büyük bir lider vardı onları yönlendriyor kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyordu.

 

"Ne saçmalıyorsun iyice kafayı yedin." göz devirdim elime aldığım bıçakla biri anında öttü.

 

"KEREM KARADUMAN." duyduğum isimle olduğum yere çakıldım bu da neyin nesiydi böyle kerem karaduman laranın babası bana babalık yapan adam hayır bir yanlış anlaşılma olmalıydı o bir albaydı bana askerliği sevdiren adamdı. Ama o ölmüştü ben onun yasını tutmuştum.

 

Kapıdaki adamlara kalmalarını tembih edip oradan ayıldım. Belki de herşey oyundu o da kötüyüdü ama bu imkansızdı. Arabayı nasıl sürsüğümü anlamadan kendimi teyzemin evinde buldum. Görevdi belki de belki devlet bilyordu. Kapıyı açan küçük kızla ona özlemle sarıldım lara benim için o kadar önemliydi ki onu özleyip görmemek bile acı vericiydi onu bu savaştan uzak tutmaktı amacım.

 

"Baba yelta gelmiş babaa." nefesim kesildi gerçekten de yaşıyordu bahsettikleri kişi olmayabilirdi değil mi? içeri girdiğimde ördüğüm adamla gerçekten de yalanlarla dolu bir hayat yaşadığımı anladım. Önce annem gerçeği şimdi ise kerem abi.

 

"Neden geldiğini biliyorum evet görev parçası sen dahil olduğundan beri açıktayım kızımın ve karımın yanında." demek ki kötü değidli düşman değildi. Sadece beni kandırmışlardı. Hep gözden çıkarılan kişi olacaktım bu hayatta.

 

 

"Anladım başarılar albayım." cevap vermesine müsade etmeden çıktım ordan sonra gelir larayla özlem gidermeyi kafama not ettim. Dönmem gerekiyordu son kez sorguyu yapmam gerekiyordu ama yapamadım. Yuvama sığınmlıydım. Aradım açan olmadı birkaç çalıştan sonra huzur verici sesi duyuldu.

 

"Yektam pardon göremedim." yokken bile huzur vereen bir mucizeydi.

 

"Önemli değil işin bittiyse seni almaya geleyim diyorum." duyuln birkaç sesten sonra bitmediğini anladım.

 

"Aşkım bir saatte gelsen olur mu yoğun biraz aşkını tek bırakamam bu yoğunlukta." bir saatte sözleşip kapattık telefonları belki de sarılmayı azcık erteleyebilirdim.

 

Sorgunun olduğu yere geri döndüm. Öfkemi kustum, delirdim bağırdım,çağırdım,kan akıttım işin sonunda almam gerekeni almış ve oradan ayrılmıştım. Kafeye girmek istemediğmden dalyayı kapıda beklemeye başladım. Çok geçmeden gelmiş huzur bulduğum kokusuna kavuşmamı sağlamıştı. Sarılmamdan bile beni anlayabiliyordu bu en değerli şeylerden biriydi bu hayatta anlaışmak.

 

"Bir şeyin var." itiraz etmedin bir şeyim yok demedim o da bekledi konuşmamı bekledi ama ben bu sefer içimdeki kırgınlığı anlatacak herhangi bir cümle bulamıyordum.

 

"Gittiğimiz yerde anlatacağım." saçlarımı sevdi anında.

 

"Tamam sevgilim." ve yola koyulduk çok uzak değildi mezarlık ama ben bilerek yolu uzatmış içimdeki fırtınanın dinmesini beklemiştim ama aksine dinmemiş daha da büyümüştü. Mezarlığın önüne vardığımızda dalya olduğu yerde rahatsızca kıpırdandı korkardı,sevmezdi mezarlıkları ama artık korkmayacaktı .

"Gerek yoktu gelmemize yekta sen istesen tekte gelebilirdin annenle konuşmaya." dediği şeyle ona öfkeyle döndüm ister istemez.

 

"O benim annem değil dalya benim değil senin annen benim annem falan yok senin için geldik." gözlerindeki şaşkınlığın sebebi verdiğim tepkiydi ama elimde değildi ben kabul etmeyecektim onu annem olarak.

 

"Ne bu öfke ne bu celal yekta o senin öz annen ve çok iyi bir kadındı suçluyor musun yoksa onu?" saçmalıyordu suçladığım yoktu.

 

"Dalya kabullenmek zorunda değilim öyleyse öyle napayım mezarına sarılıp ağlayayım mı görmüyor musun ben bu aralar üzülemiyorum üzülmeyeceğim de yetti artık annemse annem babamsa babam hiçbiri sikimde değil artık." gözlerinin doluşuna şahit oldum o an içimde bir şeyler koptu yanlış bir şey dememiştim.

 

"Şuan rüzgar gibi davranıyorsun aklını kullanıyorsun kalbini değil." evet öyleydi ama ne olursa olsun ben onu üzmemek için elimden geleni yapacaktım ister yekta olayım ister rüzgar.

 

"Canımın parçası öyleyse öyle ne fark eder bebeğim ben her koşulda seni seviyorum bu aralar herşey üst üstte geliyor farkındaysan bende ertelemeye karar verdim işte." başıyla onaylayıp arabadan indi ben onu yönlendirmeden gitti mezara uzakta durdum uzun uzun konuştu uzun uzun ağladı gitmedim sevdiğimin acısını uzaktan izledim çünkü biliyordum ki onun şuan buna ihtiyacı vardı.

 

Yüsra'dan

 

Rüzgarın o tavrından sonra orada kalmak istememiştim çünkü biliyordum kavga edecektik canını sıkan bir şeyler olmuştu ve bu öfkelenmesine neden olmuştu bu da ister istemez aramızın gerilmesine neden olmuştu çok geçmeden gelecek ve kendini açıklayacaktı biliyordum. Biz artık öğrenmiştik bu ilişkiyi nasıl sürdürebileceğimizi ben yalnız kalmak istediğimde artık üstüme gitmiyordu o öfkeliyken ben yanına yanaşmıyordum ama günün sonunda sarmaş dolaş aynı yatakta uyumayı başarıyorduk hatta bana öyle bir şey demişti ki unutamıyordum. O yatağa asla küs girmeyecektik o zaman birbirimizi dinleyecek ve gerekirse kavga edecktik.

 

Omuzlarımda hissettiğim ceketle mezar taşından kaldırdım başımı. Mavi gözlerindeki acı ifade benim gözlerimdeki kırgınlığı buldu olduğum yerde yana kaydım anında kuruldu yanıma gözyaşlarımı sildi öptü kokladı.

"Ben iyi değilim ağır şeyler öğrendim ama sana demem gereken bir şey var görev bitti artık geçti herşey sevgilim." işte buna gerçekten sevinmiştim belki de bitmesi için ödediği bedel canını yakmıştı.

"Sevindim gerçekten gidelim mi daha fazla kalacak gücüm kalmadı." son kez annemin toprağını sevdim ben onu hep anne görecek ve sevecektim bunu hiçbir gerçek değiştiremezdi.

 

"Gidelim." yektanın sözü biter bitmez yağmur bastırmıştı. İkimizdn de bir kahkaha döküldü elinden tuttuğum gibi mezarlıktan çıktık. Olduğum yerde dönmeye yağmuru hissetmeye çalıştım bir anda belimden tutması ve dans etmesiyle neye uğradığıma şaşırdım.

 

"Ciddi misinn?" müptelası olduğum gözlerini kırptı bana da ayak uydurmak kalmıştı orada ne kadar süre dans ettik bilmiyordum benim yüzümde gözyaşlarımın izi vardı onun yüzünde yorgunluğu ama o kadar huzurlu bir andı ki bu anı hiçbir şeye değişemeyecektim.

 

"Sen varken benim mutsuzluğum çok uzun sürmüyor canım nişanlım." nişanlısıydım evleniyorduk bu gerçek yine içimi kıpır kıpır etti.

 

"Ama anlatacaksın nişanlım." başıyla onaylayıp olduğumuz yerden arabaya gittik. İkimizde sırılsıklam olmuştuk. Hayallerimin arasındaydı ve biliyordu yavaş yavaş hayallerimi gerçekleştiriyor içimdeki kız çocuğunu mutlu etmek için elinden geleni yapıyordu.

 

"Az önce çıkıştıysam özür dilerim bebeğim laranın babası yaşıyormuş ve bu görevin içinde aradığım lider büyük el oymuş." duyduklarımla ben bile neye uğradığıma şaşırmışken onu düşünemiyordum. Bir yandan anlatıyor diğer yandan da arabadaki yedek tişörtlerinden birini üstüme geçiriyordu. Gözlerine bakmak istiyordum ama bileek kaçıyordu.

 

"Bir şey demeyecek misin?" demek istiyor ama diyemiyordum.

 

"Yektam aklım almıyor sen o adam hakkında dedin ki babalık yaptı bana dedin o gidince sebn laraya bablık yaptın abilik yaptın ne yasını tuttun." bakışlarıyla beni onaylıyor gerçeklei yine duymak onu üzüyordu.

 

"Yapacak bir şey yok sevgilim olan oldu ama anlat dedin anlattım." saçlarını öptüm.

 

"Öyle geçiştirme gözlerime bak." bakmadı başını boynuma gömdü. Zorlamadım ensesini öptüm.

 

"Bugün başka noldu neler yaptın ay ışığım." bunu ne zaman desem kalp atışları baya bir hızlanıyordu ve bu beni güldürüyordu.

 

"Efkadayız olmuyor böyle ay ışığım falan dengelerimi siktin hemen ama." dediği şeyle kahkaha attım ama gülüşümü bölen şey gülüşümden öpmesiydi. Ben ne zaman buna alışacaktım bilmiyordum.

 

"Bende seni böyle bozarım aşkım." omzuna birtane geçirdim.

 

"Yaaa gıcıkk. Konuyu dağıtmaa ne oldu başka?" önce gözlerindeki haylaz ifade yok oldu sonra da hüzün bürüdü.

"Birinin kolunu deştim ve dilini kestim sonra sinirle birinin kafasını duvara çarptım beyin kanaması geçirmiş onun dışında bütün bilgileri alıp bir kişi hariç hepsinin kafasına sıktım bu zaten bir emirdi." yekta değildi bunları yaparken rüzgardı gözlerindeki endişenin sebebi ondan korkabileceğimi düşünmesiydi ama ben ondan asla korkmazdım.

 

"Anladım eline koluna sağlık sevgilim biri neden sağ kaldı?" dudaklarını büzdü.

 

"Oğlu yeni doğmuştu ve hemen ötmüştü polisin gözetimi altında ev hapsi vereceklermiş."

 

"Merhametini sevdiğim senden neden bu kadar etkilendiğimi sormuştun zamanında bende dalga geçmiştim ya merhametin yekta beni her zaman daha da etkiliyor kötülere naparsan yap asla senden korkmayacağım senden tek isteğim merhametini kaybetme." dediğim şeyden sonra dudaklarımız buluştu. Öyle hararetli öpüyordu ki işin gedişatını belli ediyordu bende halimden memnundum. Elleri üstümdeki askılı bluzun askılıklarına gitti dudaklarımızı ayırmıyor nefes almamı engelliyordu.

 

"Yektam." nefes nefese kalmıştık ikimizde uzun uzun soluklar alıyor bakışlarımızı birbirimizden ayırmıyorduk. Tam bir şey diyeceği sırada telefon çaldı gerçekten yüz kızarrtıcı bir küfür edip açtı telefonu.

 

"Tamam geleceğim Allahın cezası. Yok bir şey beyfendi yok." telefonu kapatıp bana döndü.

 

"Akşam telafisi olacak bunun şimdi seni daha da güzel bir yere götüreceğim." cıkladım.

 

"Kollarından daha güzeli yok ama gidelim." dediğim şeyle çapkınca gülmüş arabayı sürmeye başlamıştı. Yol boyunca güzel çehresini izledim. Merak ediyor ama yüzündeki heycan işi sorup sıkmıyordum eminim ki beni havalara uçuracak bir süprizdi yektayı bile heycanlandırıyordu çünkü.

 

"Vardık in bakalım." arabadan indiğimde beni kocaman bir bina karşılamıştı ne olduğunu anlaayamamıştım artık sormanın vakti gelmişti belime sarılan kollar ile hemen yektaya döndüm.

 

"Burası neresi napacağız burada anlamıyorum artık söyle."

 

"Kimsesizler meltemi yapacağız." dediği şeyle hemen anlamış boynuna saılmıştım burayı çocuk esirgeme yurduna çevirecektik.

 

"Sen ciddisin yapacağız bunu nasıl olur nasıl oldu o kadar bütçemiz var mı ki ay nasıl olacak çok büyük bir sürü oyun alanı yapalım bir sürü yatak alalım çok büyük bir mutfak yapalım onlara en güzel yemekleri verelim." ardı ardına konuşmuş bir sürü şey demiştim devamı gelmeden dudaklarıyla susturmuştu beni.

 

"Sakin ol bebeğim nefes alarak konuş yoksa o nefesi çok güzel keserimm." swsiği şeyle yanaklarıma ısı hücum etti.

 

"Aniden deme böyle şeyler heycan yaptım ama sorularıma cevap istiyorum."

 

"Babamı soydum bütün parayı buraya yatıracağız dediğin herşeyi yapacağız aşkım." boynuna daha sıkı sarıldım bir anda beni kucaklayıp etrafında döndürmesyle kahkahalarrımız etrafa yayıldı...

 

Hakan&Peri

 

"Ya sen hep etrafımda olacak mısın böyle hakan yeter okuluma bile geliyorsun." kızın dediği şeyle hakan gözlerini devirmiş sürüklemeye devam etmişti ama artık perinin sabrı kalmamıştı bu adamın derdini öğrenmek istiyordu. Sertçe kolunu hakandan çekmiş karşısına geçmişti.

 

"Sana diyorum amacın ne hakan sal artık beni." hakanın cevabı gecikmemiş öfkeyle solumuştu.

 

"Sensin lan amacım görmüyor musun yeter etrafında çocuk yaptın beni iyice." dediği şeyle peri şoka uğramıştı beklemiyordu içindeki aşk filizlerini hep kendini belli ediyor ama kendine çeki düzen veriyordu bu birkaç aylık süreçte bunu yaparken çok yıpranmıştı çünkü emindi hakan onu sevmezdi ki ölü bir kadını seviyordu o bunu da öğrenmişti zaten bunu öğrendiği zaman iyice kabuğuna çekilmiş hakan ne zaman yanına gelse terslemiş ve kırmaya çalışmıştı ama hepsi nafileydi.

"Böyle mal gibi bakmaya devam edecek misin peri?" cevap vermek neydi? bunu bile unutmuştu peri o an aklına gelen ilk şeyi yapmış ve koşarak uzaklaşmıştı oldukları yerden hakanın seslenişini duymuştu en sonrası bir araba sesi ve önünü esen adamlardan ibaretti...

Bölüm : 04.08.2025 00:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...