@sonbahardakiciglik
|
’Yarın tekrar yapalım.’’ ‘’Anlaşıldı Prensim!’’ Lloyd saraya girmek üzereyken burnun üstüne düşen kar tanesi ile adımlarını durdurdu gülümseyerek etrafa bakındı bulutlar beyaz küçük yavrularını yer yüzüne indiriyordu adımlarını abisinin hanedanlığına doğru yönelti ve koşmaya başladı yere düşen beyaz kar taneleri saçlarına yapışıyor Lloyd koştukça bazıları hıza yenik düşüp saçlarından geri yere ya da tekrardan havaya karışıyordu. Abisi Kai evlenmiş ve kendi hanedanlığını kurmuştu, Hanedanlığa girince askerler Lloyd’u selamlamıştı Lloyd ise koşmaya devam etmiş abisinin bulunduğu dairenin önüne gelmiş kapıyı çalmış beklemeye başlamıştı abisi ile karın altında at koşturup oyun oynamak istiyordu mutluluğu yakalamak istiyordu. Kısa bir süre sonra içeriden abisinin sesi gelmiş Lloyd kapıyı açıp başını içeri uzatmıştı, kardeşinin bu halini gören abisi elinde ki bardağı bırakıp ayağa kalkmış Lloyd'da gelmesi için işaret etmişti. ''Gelsene içeri.'' Lloyd içeri girip abisine eğilerek selam verip yengesine dönüp ona da selam vermişti etrafa bakınınca abisinin eşi ile çay içtiğini anlaması kısa sürmemişti acaba abisini dışarıya çağırmak ile doğru bir tavır mı sergileyecekti? Abisi kolunu kardeşinin omuzuna atıp saçlarını dağıtmıştı Lloyd gülüp abisinin elini tutmaya çalışmıştı. ''Kyodai1, artık küçük bir çocuk değilim!'' ''Benim için öylesin Lloyd.'' Lloyd kollarını bağlayıp başını başka tarafa çevirmişti ki Akira ve Akiro koşarak yanına gelmişlerdi Lloyd ikizlere bakıp gülerek yere diz çöküp kollarını açmıştı ikizler kolarının arasına girerek sıkıca sarılmıştı. ''Miniklerim benim, ohh çok özledim sizi.'' ''Özledim diyorsun ama hiç gelmiyorsun!'' ''Bizi sevmiyorsun!'' Akira ve Akiro geri çekilip koşturmaya devam etmişlerdi Lloyd arkalarından bakıp gülerek abisine dönmüştü. Kai ona gülerek bakmış ve oturması için işaret etmişti Lloyd mindere oturmuş ona çaya servis eden abisini izlemişti. Kai, Lloyd'un gözünde bir kahramandı çocukların gözlerinde genelikle babaları kahraman olurdu fakat Lloyd için Kral Haru değil abisi Ken onun kahramanıydı. Ne zaman attan düşüp canı acısa abisi ne iş yapıyorsa bırakır kardeşinin yanına koşardı sadece bu kadarda değildi geceleri canavar var diyerek sarayı birbirine katardı ve abisi onu sakinleştirip canavarlara savaşıyormuş gibi oyun yapardı bu da Lloyd'un huzurlu bir uykuya dalmasına yardımcı olurdu. Abisini seviyordu onu kaybetmemek için her şeyi yapacaktı... ''Hadi iç bu çayı seversin sen.'' ''Teşekkür ederim.'' Lloyd papatya çayından bir yudum alıp gözlerini kapatmış dudaklarını yalayıp papatya çayının tazeliğine kendini bırakmıştı. Bu çayı uzun süredir içmiyordu sadece içki içiyordu ve bunu düşündükçe kendine kızıyordu hayatına sonradan giren bir kız için kendine zarar vermek ne kadar mantıklıydı? Sadece aptallıktı. Evet, o kadın için bedeninden özür dileyecek daha güçlü doğacaktı. ''Kai, dışarıda kar yağıyor da... Şey diyecektim istemezsen anlarım tabi.'’ ''Hmm dur bakalım dışarı çıkıp karın altında at koşturup oyun oynamak istiyorsun değil mi?'' ''Evet!'' ''Tabi ki isterim manyak hazırlayan hadi.'' Lloyd gülerek ayağa kalkmış koşarak dışarı çıkmıştı abisi ile vakit geçirecekti bedeni ve ruhu sanki yeniden çocuk olmuştu hanedanlıkta koşturuyor gülüyordu. Lloyd'un kendi kişiliği buydu kahkalar saçan, insanlara yardım eden, yetenekli ve güçlü. Hanedanlıktan çıkınca kendi saraylarına geçip odasına koşmuştu onu böyle gören cariyeler ve askerler de gülüyor Prensleri için seviniyordu. Çökmüş Lloyd ortadan gitmiş eski Lloyd gelmişti herkesin sevdiği Lloyd. Odasına varınca kapıları açıp dolabına yaklaşmış bir süre incelemişti kalın giyinecekti üşümek istemiyordu ve abisinin onunla dalga geçmesini istemiyordu bir süre bakındıktan sonra antrenman da giydiği kıyafetleri çıkarıp yatağın üstüne koymuş kalın beyaz gömleğini giymiş üstüne de kahverengi kimonosunu ve beyaz kürkünü giyerek saçlarının büyük kısmını topuz yapıp altını açık bırakmıştı pantolonu kalın olduğu için değiştirmeye gerek duymamıştı bile. Yatağın üstüne attığı kıyafetleri alarak odasının kapısını açıp kapıdaki cariyelere verip sarayın boş koridorlarında koşturmaya başlamış dışarı çıkmıştı abisi Kai atların yanında onu bekliyordu. Kai, otuz altı yaşındaydı ama hayat enerjisini hiç kaybetmemişti. Kahverengi saçlarına aklar düşmeye başlamıştı fakat iri kahve gözleri hala ışık saçıyordu Lloyd ile aynı boyda sayılırdı sesi kalındı ama bunu sorun etmiyordu. Lloyd savaş alanında daha ustaydı abisi ise sanat alanında iki kardeş birbirinine zıt kişiler gibi görünüyordu fakat değildi birbirlerini tamamlıyorlardı. Abisinin yanına gitmiş atının iplerini eline alıp gülerek abisine bakmıştı, Kai kardeşine dolu bir özlem ile bakıyordu onu böyle mutlu görmeyeli altı yıl olmuştu gülerek sağ elini kardeşinin yanağına koyup gülümsedi. ''Gülüşünü özledim kardeşim.. Sana söz bundan sonra kimse gülümsemeni senden çalamayacak. Onu sonsuza kadar koruyacağım.'' ''Kai... Bunun için benim yanımda olman yeterli.'' Kai küçük kardeşine sıkıca sarılmış sırtını ovalamıştı. Lloyd başını abisinin göğsüne koyup gözlerini kapatmıştı onu da kaybetmek istemiyordu bunun düşüncesi bile sanki kendini kayıp etmiş gibi hissettiyordu. Annesini kaybetti, sevdiği kızı, dedesini ve en sevdiği kuşu kaybetti abisini de kayıp ederse kime tutunacağını bilemezdi. Kalbi ve bedeni buna dayanamazdı eğer öyle bir olay olursa da saray hanımın yanında olacağını biliyordu ama o bile abisinin yerini dolduramazdı. Onu kayıp etmemek için elinden gelen herşeyi yapacaktı kendi canını verir yine de onu kaybedemezdi. Abisi onun kahramanıydı, çocukluk arkadaşıydı şu an ki gülüşünün sebebi. ''Yeter bu kadar duygusallık... Bakalım at sırtında hala marifetli misin küçük Lloyd?'' ''Seni yere sereceğim Kai.'' ''Görelim o zaman.'' Lloyd ve Kai aynı anda atların üstüne atlayıp Fuji dağına doğru at sürmüşlerdi. Lloyd önde başlasa da Kai onu geçmişti Lloyd arkasından bakarak atını biraz daha hızlandırıp abisinin önüne geçmişti birincilik ile gülümserken hava kararmaya başlamış atlar huzursuzlanmıştı Kai ve Lloyd atları durdurup birbirlerine bakmışlardı. ''Kyodai neler oluyor?'' ''Bilmiyorum Lloyd.'' Atlar biraz daha huzursuzlanınca atlardan inip bir yere bağlamışlar havaya bakmışlardı. Güneşin önüne bir nesne geçiyordu iki kardeş korkmuş bir şekilde birbirlerine bakmışlardı Lloyd etrafa bakarken kafasında bir şimşek çakmış abisini orada bırakarak koşmaya başlamıştı. ''Lloyd! Nereye gidiyorsun?'' Kardeşinin peşinden tepeye doğru koşmaya başlamıştı Kai Lloyd abisini beklemeden ve duymadan koşmaya devam ediyordu dağın tepesine geldiğinde ise güneşin önünde ki nesne kayıp olmuş ortalığa beyaz bir enerji küresi çıkmıştı Lloyd'un gözleri ışığın etkisi ile kapanmış sol kolunu gözünün önüne koyarak yere çökmüştü abisi Lloyd'un yere çöktüğünü görünce yanına koşarak yere çökmüş omuzundan tutup kendi bedenine çevirmişti. ''Lloyd...?'' ''Kai.... Az önce oldu...’’ ‘’Ne oldu Lloyd?’’ ''Lloyd...'' İnce,tiz ve soğuk bir kadın sesi.... Lloyd abisinden ayrılıp çöktüğü yerden ayağa kalkmıştı abisi kardeşine endişeli bakışlar atarken başını sesin geldiği yöne doğru çevirmişti buz mavisi bir elbise giymiş, uzun düz beyaz saçları rüzgarda dalgalanan bir kız duruyordu Lloyd onu görünce hareketsiz kalmıştı ne bir şey diyebiliyordu ne de kıpırdayabiliyordu. Abisi kızı tanımış ayağa kalkıp elini kardeşinin omuzuna koymuştu ''Sen... Ne hakla kardeşimin karşısına çıkabilirsin?'' ''Kai... haklısın am-'' ''Karşında Honshu adasının prensi var!'' ''Özür dilerim prens hazretleri.'' ''Diana hadi ama tatlım.'' Tatlım? Lloyd abisine bakmış sonra da sesin geldiği tarafa Diana'nın arkasından bir erkek çıkmış elini tutmuştu. Kai ikisine bakmış sonra kardeşine dönmüştü. Lloyd sadece gülüyordu, altı yıl bunu görmek için mi beklemişti? Sevgisinin karşılığı bu muydu? Haketmiyordu. ''Bekler misin Matteo.'' ''Peki bebeğim.'' Diana, Lloyd'un yanına adımlamıştı ki Lloyd kendini geri çekmişti. Bunun için beklememişti altı yıl sevdiği kadına sarılmak kokusunu içine çekmek için beklemişti. İhaneti görmek için değil. ''Lloyd dinler misin..'' ''Ne var?'' ''Anlatacaklarım var..'' ''Senin anlatacakların var fakat bende dinleyip kaldıracak yürek yok.'' ''Lloyd..'' ''Kai gidelim.'' Lloyd arkasını dönmüş derin bir nefes alıp başını hafif kaldırıp yağan kar tanelerine bakmıştı. Masum ve temiz görünüyorlardı bu Dünya için kusursuzlardı. Kusursuz.... Bu kelimeyi sevdiği kadın için de kullanmıştı değil mi? 'Kusursuz..' yanılmıştı kusursuz falan değildi. Sadece acı, sert ve kırıcı bir oktu. Kusursuz diye bir şey yoktu kendini kandırıyordu adımlarını atların olduğu tarafa doğru ilerletirken Kai küçük kardeşinin peşinden giderken Diana da peşlerine takılmıştı ki Metteo kolundan tutmuştu. ''Kuralları unutuyorsun Diana.'' ''Kurallar, kurallar.... Yeter ama!'' ''Bu davranışını baş peri Xion'a bildireceğim.'' ''Benden selam da söyle olur mu?'' ''Hatsiz!'' ''Kes sesini.'' Diana, Kai ve Lloyd'un peşinden gitmeye başlamıştı Matteo da bir süre yerinde durmuş sonra o da Diana'nın peşine takılmıştı başına bir iş gelirse baş peri ikisini de gebertirdi yani ölümsüzlüklerini elinden alırdı. Diana Fuji dağından aşağı doğru inerken Kai ve Lloyd atlarına binmiş krallığa doğru yola çıkmışlardı bile Diana arkalarından bağırsa bile sesini duyuramamıştı Lloyd ve Kai çoktan gözden kaybolmuştu. Matteo, Diana’nın yanına gitmişti. ‘’Ne bekliyordun ki? Seni görünce boynuna atlayacağını falan mı?’’ ‘’Sen eğer çıkmasaydın belki olurdu bay bilmiş.’’ ‘’Baş elf beni bu görevi tehlikeye atmaman için seninle gönderdi karıcığım.’’ ‘’Bana karıcığım deme! Nefret ediyorum!’’ ‘’Tamam demem, karıcığım.’’ Diana derin bir nefes alıp Fuji’den aşağı inmeye başlamışlardı. Kai ve Lloyd atlar ile indiğini için daha hızlı inmişlerdi, saraya gelen iki kardeş atlardan inmişti Lloyd hızla saray hanedanlığına ilerlemeye başlamıştı. Abisi Kai peşinden hızlıca ilerlemeye başlamıştı. Küçük kardeşinin kolununu tutup kendine çekip sıkıca sarılmıştı, Küçük kardeşi ona kollarını zayıflıkla dolayıp gözlerini kapatarak minik damlarını serbest bırakarak abisinin omuzunda ağlamaya başlamıştı. ‘’Ben yanındayım kardeşim... Ağla hadi, rahatlarsın.’’ ‘’Altı sene bunu mu bekledim Kai... Bu muydu benim sevgim?’’ ‘’Biliyorum canın yanıyor Lloyd ama geçecek kardeşim. Bak bereber neleri atlattık.’’ ‘’Ona kızgınım Kai, benim bekleyeceğimi biliyordu. Tutulma olunca gel dedi bunu göstermek için mi çağırmıştı beni?’’ ‘’Haklısın Lloyd ama bu onun hatası. Elbet pişman olacaktır.’’ ‘’Pişmanlık beklemiyorum ondan. Sadece bunu görmek için mi bekledim Kai?’’ Abisi susmuştu, kardeşi haklıydı hep seven oydu. Yıllarca bekleyen, aşkından kahrolan minik kardeşiydi o kız yüzünden kardeşi gitmişti. Mutluluk saçan, enerjik olan ve insanlara yardım eden Lloyd gitmiş yerine çökmüş, hayattan bezmiş ve içine kapanık bir Lloyd gelmişti. Altı sene önce karın yağmasıyla başlayan aşk altı sene sonunda bir kar yağması sonucu güneş tutulması ile Fuji de yeniden patlamıştı. Ama bu sefer eskisi gibi bir aşk olacak mıydı? Aşk yerine nefret mi kol gezecekti bu iki beden arasında? Ne olacağını kim bilebilirdi ki? Küçük kardeşi Lloyd altı sene önce sevdiği kadına tekrar bir şans verebilecek miydi? Diana yeniden onu terk edecek miydi? En önemlisi ikisi de hayatta kalabilecek miydi? Hayat bu ikilinin karşısına neler getirecekti hepsi bir bilinmezlik içindeydi. Kai kardeşinin sırtını okşayarak gökyüzüne baktı. ‘’Gökyüzüne bak Lloyd, kar taneleri senin tutkunu açıklıyor kardeşim. Geriye bakma sadece ileri bak ve tutkunu açıkça yaşa, abin Kai yanında.’’ ‘’Teşekkür ederim Kai’’
|
0% |