Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1. Bölüm Zorunlu Tati̇l

@songul__

 

MEDYA ---> AKSHAY SİNGH NORAYAN

 

"Üff, bu ne sıcaklık ya! Şimdi düşüp bayılacağım ve bu toprak zeminde yanıp kül olacağım. Ganj Nehri'ne dökülecek külümü bile yutar bu sıcak hava."

"Ganj Nehri senin küllerini kabul eder mi sanıyorsun ahmak."

"Hey, sen nasıl konuşuyorsun benimle böyle? Şimdi sana-"

"Kesecek misiniz çenenizi yoksa biz hakkınızdan gelelim mi?" Dip dibe gelen iki adamın arasına geçip bakışlarını ikisinin de üzerinde gezdirdi genç kadın. Zaten yazacak bir haber bulamadıkları için üzgündü. Üstüne bu sıcaklık ve birbirleriyle hiç geçinemeyen iki adamın sinir bozucu tartışması gerçekten hiç çekilmiyordu.

"Piruze, farkındaysan ben başlatmadım bunu." Kriş, kaslı kollarını geniş göğsünde birleştirerek karşısındaki sıska, esmer adama baktı.

"Seni anlıyorum Kriş ama sen Akash'tan üç yıl, on ay ve yedi gün daha fazla yaşadın. Büyüklüğünü göstermen lazım."

"Haklısın," dedi Kriş yüzüne kibirli bir ifade yerleştirerek. Başını dikleştirip göz ucuyla Akash'a baktı. "Şu an karşımdaki bıyıkları yeni terlemiş cılız adama abilik yapmalıyım."

Akash yumruklarını sıkıp Krish'e doğru bir adım atınca Piruze baygın bakışlarını Akash'aa yöneltti. Akash, bu sözlerin altında kalmaktan her ne kadar hoşlanmasa da ortamı daha fazla germek istemiyordu ve aynı zamanda Piruze'nin canının sıkılmasını da.

Yumruk yaptığı ellerini çözüp gövdeli bir ağacın gölgesine sığınan Amitabh'ın yanına giderek bağdaş kurup oturdu. Toprak zeminin sıcaklığı pantolonunu geçip tenine ulaşınca bir iki kere kıpırdandı ve ardından kollarını dizlerine dayayıp başını avuçlarının arasına aldı.

"Bu sıcaklık ne ki," dedi Amitabh Krish ve Akash'ın arasında çıkan küçük tartışmayı umursamayarak. "Geçen gün Mumbai'deyken az kalsın düşüp bayılacaktım ve yolun ortasında grup halinde yürüyen kızıl sakalları olan bir grup adamın ayaklarının altında pestile dönecektim." Amitabh, burnunun ucuna düşen siyah çerçeveli kemikli gözlüğünü parmağı ile düzelttikten sonra başını sırtını yasladığı ağaca dayadı.

"Amitabh," dedi Piruze sandaletlerini ağaca yaslanmış adama doğru sürükleyerek. "Patron bugün de bir haber bulamazsanız yarın sizi gözüm görmesin dedi. Ne yapacağız şimdi?"

Başını dayadığı ağaçtan ayırıp Piruze'ye baktı Amitabh. Genç kızın yüzünde endişeden daha çok büyük bir korku görüyordu. Yaşadıkları şehir her ne kadar büyük olsa da işin aslanın ağzında olduğunu çok iyi biliyor, daha gireli bir ay bile olmayan bu işini kaybetmek istemiyordu.

"O moruk herifi ikna ederim ben." Amitabh, koluna konan uyuz bir sivrisineğe güçlü bir şekilde vurunca Amitabh'ın koluna konmakta hayatının hatasını yapan sivrisineğin insanları rahatsız eden sesi acı bir vınlamayla kesildi ve küçük bedeni Amitabh'ın boğumlu parmaklarının arasında savrularak yere düştü.

"İyi de bu kaçıncı? Ya bu sefer seni dinlemezse?"

"Bu sefer Amitabh'ın konuşmasına gerek kalmayacak." Krish, heyecanla Piruze'nin yanına vardı ve omuzlarını sıkıp geriye çekildi. Piruze tek kaşını kaldırıp Krish'e baktı. Yaptığı bu harekete bir anlam veremedi. Akash her ne kadar ona fiziksel anlamda bir şey yapmamış olsa da akıl sağlığını olumsuz etkilemesinden endişelendi bir an. "Krish, sen iyi misin?"

"Hem de hiç olmadığım kadar." İri elini kaldırıp işaret parmağı ile biraz uzağındaki lüks bir otelin girişini işaret etti. "Şuraya baksanıza."

Piruze, Amitabh ve hatta Akash, Krish'in parmağı ile gösterdiği yere baktıklarında Akash dizlerinin üstünde doğruldu ve ellerini toprak zemine dayadı. "O- oradaki kişi ünlü oyuncu Akshay Singh Norayan değil mi?" Ağzından çıkmayı başaran bu cümleyi başıyla onaylayan Piruze küçük bir çığlık atıp Krish'e sarıldı. Piruze'nin bu hareketi Krish'in hoşuna gitmişti. Yüzünde ıssız çölde yürüdüğü onca saatin ardından bir su kuyusuna rastlayan bir bedevinin gülümsemesi ve heyecanı yerleşti. Kollarını açıp Piruze'ye sarılmak istedi o da ama kollarını hareket ettiremeden Piruze ondan ayrıldı ve Amitabh'ı iteklercesine oturduğu yerden kalkmaya zorladı.

"Gökte aradığımız fırsat ayağımıza geldi hem de en yağlısından." Piruze, Amitabh'ı homurdanmalar eşliğinde kaldırdıktan sonra yerdeki çantasını boynundan geçirip kolunun altına yerleştirdi. "Krish," dedi sonra arkasında hayal kırıklığına uğramış adama dönerek. Sevincinden Krish'in sirke satan yüzünü fark etmemişti bile. "Sen hemen kamerayı aç, onu görüntülemeye başla. Biz de hiç vakit kaybetmeden ona yaklaşıp birkaç soru soralım."

Çantasına attığı mikrofonu çıkarıp koşar adımlarla yürümeye başlayınca Krish büyük ve yamuk bir taşın üzerine bıraktığı kamerasını aldı. Birkaç düğmeye bastıktan sonra omzuna yerleştirdi. Piruze'ye yetişmek için büyük adımlar atarken Amitabh ve Akash da mutlulukla onları takip etti.


Kendisine doğru gelen meraklı bir grup gazeteciden habersiz olan genç adam ise gözlüklerini çıkarıp özenle taramış olduğu saçlarının üzerine dikkatli bir şekilde yerleştirdi. Bu hayatta taviz vermediği birkaç şeyden biriydi saçları. Her ne olursa olsun saçları bir şekilde bozulmamalıydı. Hatta uyanır uyanmaz ilk işi banyoya girip saçlarını yapmaktı.

Beyaz spor ayakkabısının ucunu yere sürterek saatine baktı. Birkaç dakikaya kadar geleceğini söyleyen menajeri Abishek, on dakikadır onu bu otelin önünde sıcak havaya maruz bırakmış bir şekilde bekletiyordu. Aslında artık onunla yollarını ayırmak istiyordu. Çünkü son günlerde ayaklı gazete gibi ne yaptığını, nerede olduğunu kısacası her şeyini annesine iletiyordu. Bunu yeni fark etmişti. Abishek'le çalışmak istemiyordu artık ama kahretsin ki işini gerçekten çok iyi yapıyordu. Hem menajeriliği hem de gazeteciliği. Onun gibi çalışanı bulamamak onu huzursuz etse de kararından vazgeçmeyecekti.

Bir kez daha saatine bakacağı sırada birinin ona seslenmesi üzerine arkasına döndü ve ona doğru gelen kıza baktı. Uzun saçlarını açık bırakmış yalnızca birkaç tutamını kulağının arkasına sıkıştırmıştı. Dolgun dudakları, belirgin elmacık kemikleri ile birçok aktristen daha güzel olmasını sağlıyordu kızın.

"Bay Akshay, hemen otele girmeniz gerekiyor."

"Neden?" diye sordu Akshay kaşlarını kaldırarak.

"Çünkü size doğru bir grup gazeteci geliyor ve sanırım görüntü almaya başladılar bile." Kadın eliyle otelin uzağındaki bir ağacı işaret edince Akshay arkasını döndü. Bir kadın, elindeki mikrofonla son hızla ona doğru yaklaşırken arkasındaki üç adam da ona ayak uydurmaya çalışıyordu.

"Hay ben böyle işin," diye cümlesine başladı ama sonunu getiremeden otelin girişine doğru büyük adımlarla yürümeye başladı. Otele girdikten sonra onu uyaran kadın lobiden geçirip asansörlerin bulunduğu alana doğru yöneltti. Akshay, yanındaki uzun saçlı kadınla beraber yürürken telefonunu çıkarttı. Abishek'in numarasını anında bularak aradı.

İkinci çalışında onu cevaplayan Abishek'in bir sesi kesik kesik geliyordu ve bazı dedikleri de anlaşılmıyordu.

"Neredesin Abi, az kalsın habercilere yakalanıyordum senin yüzünden. Sakın ön kapıdan gelme."

"Akşi," dedi Abishek, derince yutkunarak. "Hiç sorma, otele doğru arabayla gelirken kendimi festivali kutlayan kalabalık bir grubun arasında buldum. Arabayı sürmeyi bırak adım dahi atacak yer yoktu. Ben," Birkaç kere öksürdükten sonra devam etti. "Ben de arabadan inip yan yollara saptım ve birkaç serseri ile karşılaştım. Neyse ki onlardan daha hızlı koşuyordum. Paçayı son anda kurtardım. Ve evet, beş dakikaya kadar orada olacağım merak etme."

"Ah bu festivaller..." dedi Akshay kısık bir sesle. Hindistan'da festivaller, törenler hiç eksik olmuyordu ki zaten. Annesi, abisi ve hatta tanıyıp tanımadığı bütün akrabaları her festivale katılıyor; dini törenleri için çeşit çeşit hazırlıklar yapıyorlardı ve aynı zamanda hazırlanıyorlardı da ama o hiçbir zaman böyle şeylere katılmazdı. Bir şeyleri eksik hissediyordu ya da bir şey fazla geliyordu ona. Bu dini fazla benimseyemiyordu. Sanki bir boşluğun içindeydi. Karanlık bir boşluğun içinde sürüklenmekteydi.

"Akşi," dedi Abishek düzene giren nefesiyle. "Orada mısın?" Akshay'a sadece o Akşi diye hitap ediyordu. Ondan başkasına da asla müsaade ettirmezdi Akshay.

"Evet buradayım, anladım seni. Sen otelin arka kapısına doğru gel ve bir araç göndermeyi de unutma."

Her ne kadar bu oynadığı son sinema filmi onu sektörde daha üst sıralara taşıyacak olsa da bu filmi oynadığına yavaştan yavaştan pişman olmaya başlamıştı. Çünkü filmin senaristi dünyanın en takıntılı adamıydı. Film gösteriye girene kadar ne gazetecilerle röportaj yapabilirdi ne de habercilere görüntü verebilirdi. Bu durum onu sıkmaya başlamıştı artık ama neyse ki bir ay kalmıştı. Artık bir ay sonunda gazetecilerle köşe kapmaca oynamak zorunda kalmayacaktı.

Akshay telefonu kapatıp cebine attıktan sonra birkaç adım atıp başını kolonun arkasından uzattı. Haberciler ön kapıya sertçe vuruyor, gürültülü bir şekilde bir şeyler söylüyorlardı. Eğer imzaladığı sözleşme olmasaydı hemen habercilerin yanına gider, sorularını cevaplardı ama ne yazık ki elinden hiçbir şey gelmiyordu. Başını uzattığı yerden çekerek karşısındaki kadına baktı. "Sana ne kadar teşekkür etsem az kalır. Sen olmasaydın sözleşmem yanmış olacaktı."

"Teşekküre gerek yok Bay Akshay. Sizin çok büyük bir hayranınız olduğum için zor durumda kalmanızı istemedim."

"Ama ben yine de teşekkür etmek istiyorum. Senin için neler yapabilirim?" diye sordu Akshay. Hayranlarına kibar davranmayı severdi. Aynı zamanda hayranlarının ona olan sevgisini karşılıksız bırakmak hiç ona göre değildi.

Kız pantolonun arka cebine sıkıştırdığı bir kağıdı aldı ve yavaşça katlarını açmaya başladı Akshay'ın dedikleri üzerine. Elindeki büyük posteri düzelttikten sonra Akshay'a uzattı. "Bir imzanızı alabilir miyim o zaman?"

"Memnuniyetle," dedi Akshay ama keşke o posteri pantolonun arka cebine saklamasaydın, diye içinden geçirmeden de edemedi. Kız beyaz gömleğine taktığı tükenmez kalemi Akshay'a uzatınca o da posteri alıp arkasındaki kolona yasladı ve imzasını attı. Ardından tekrar kıza baktı. "Adın neydi?"

"Meera," dedi kız gülümseyerek. "Meera Kapoor."

Akshay, posterin altına "Otelin en güzel çalışanı Meera Kapoor'a sevgilerimle." diye yazdıktan sonra posteri kıza uzattı.

"Çok teşekkür ederim." dedi Meera bakışlarını Akshay'ın yazdıklarında gezdirerek. Gülümseyince oluşan gamze ona sevimli bir hava katıyordu. İri zeytuni gözleri biçimli kaşlarının altında adeta huzur veriyordu.

"Bence bu sene Miss İndia'ya katılman lazım. Güzelliğini bütün Hindistan görmeli."

Akshay, karşısındaki kıza göz kırptıktan sonra otelin arka kapısında bekleyen Abishek'e doğru adımladı. Kapıdaki camlı bölmeyi geçmeden hemen önce Meera'ya el sallarken Meera az kalsın düşüp bayılacaktı. Dünyaca ünlü Bollywood oyuncusu Akshay Singh Norayan onunla konuştu, posterine imzasını attı, göz kırptı ve üstüne el salladı. Bu bir hayranın kaldıramayacağı şeylerdi. Herkese kolay kolay nasip olmazdı. Bakışlarını tekrar postere kaydıracakken müdürün ona seslenmesiyle elindeki posteri tekrar özenle katladı ve arka cebine koydu. Akshay'ı tekrar görmek için hafta sonu ilk işi mabede gidip dua etmek olacaktı.

Akshay, otelden çıkıp arabaya bindikten sonra kendini koltuğa bıraktı ve ayaklarını önüne uzattı. "Sonunda oturabildim." diyerek başını geriye yaslarken Abishek de arabaya bindi.

"Akşi, şanslıymışsın ki gazetecilerden kurtuldun. Bugünü ikimiz için de şanslı bir gün olarak ilan etmemiz lazım."

"Bu Meera sayesinde oldu."

. "Meera da kim?"

"Beni uyaran kız." dedi Akshay vücudunu menajerine doğru döndürdü. "Ama bu böyle olmaz, ben çok sıkıldım bundan."

"Haklısınız ama ne yapabilirim ki."

. "Yapsaydın şaşardım zaten." Akshay tekrar önüne döndü ve ayaklarını üst üste attı. "Tabletimi ver bana."

"Ne yapacaksın tabletle?"

"Çişimi yapacağım ona Abishek, bu olur mu?" Akshay, Abishek'in tereddütle uzattığı tableti elinden alarak bir kaç site adresini yazdı.

"Sanırım çişini evine kadar tutman gerekecek. Tablet bu iş için çok da uygun değil." Abishek somurtarak. Akshay'ın son günlerdeki tavrını incelediğinde birkaç farklılık sezmişti ama nedenini bir türlü bulamamıştı.

"Tamam tamam, uyarını dikkate alacağım." Akshay, istediği şeyi bularak üstüne tıklayınca ekranda büyük bir resim belirdi. Bir kule evlerin arasından yükselmişti ve akşam karanlığında ona eşlik eden rengarenk ışıklarla aydınlanan bir köprü görünüyordu. "Tatile gideceğim." dedi tableti göstererek.

"Tatile mi? Nereye ki?"

Akshay gülümseyerek cevap verdi. "Türkiye'ye."

Loading...
0%