Yeni Üyelik
6.
Bölüm
@soniamarryrose

Remus, pencereden süzülen solgun ay ışığının odada oluşturduğu gölgelerin arasında, bir an için nefesini tuttu. Gece, sanki bir örtü gibi her şeyi örtüyor, ama aynı zamanda hislerini daha da derinleştiriyordu. Kalbinin derinliklerinde hissettiği huzursuzluk, Tonks'a olan sevgisiyle çatışıyordu. İçinde fırtınalar koparken, sessizce onu izledi.

Tonks, Remus’un yanına oturdu. Gözlerinde o tanıdık ışıltı vardı ama aynı zamanda bir şeyler saklıydı. Onun da aklında bir sürü soru vardı, biliyordu. Aralarındaki sessizlik, söylenmeyen sözlerle doluydu.

"Remus," dedi Tonks, sesi ince ve yumuşak, sanki kelimeleri daha da ağırlaştırmamak için özenle seçiyordu, "Neden hep böyle yapıyorsun?"

Remus ona döndü, ama gözlerini kaçırdı. O an bir şey söylemek istiyordu, fakat kelimeler boğazında düğümlendi. Bu, onu en çok zorlayan anlardan biriydi. Kendini hep geri çekiyor, ona yeterince iyi olmadığını düşündüğü için adım atmıyordu. Kurt adam olduğu gerçeği, her zaman içindeki karanlığı besliyordu. Ama Tonks bunu umursamıyordu, asla umursamamıştı. O her zaman Remus'u sevmişti, tüm eksiklikleriyle ve karanlığıyla.

"Beni sevdiğini biliyorum," diye devam etti Tonks, hafifçe gülümseyerek, "Ama kendini cezalandırmayı ne zaman bırakacaksın?"

Remus derin bir nefes aldı. "Tonks, bunu anlamıyorsun," diye fısıldadı. "Seni tehlikeye atmak istemiyorum. Ben... ben yeterince iyi değilim. Sen daha iyisini hak ediyorsun. Bir kurt adamla bir hayat..." Sözleri kesildi, çünkü devam edemeyecek kadar kırılgandı.

Tonks, yavaşça Remus'un ellerini tuttu. "Remus Lupin," dedi, gözlerinin içine bakarak, "Ben seni seviyorum. Kimin ne dediği umurumda değil. Senin kim olduğunu biliyorum, içindeki karanlıkla ve aydınlıkla birlikte. Senin yanında olmak istiyorum, çünkü sen benim ışığımsın."

Remus, Tonks'un gözlerinde kayboldu. O an, içindeki tüm endişeler sanki eriyip gidiyordu. Ama bu endişeler ne kadar kaybolsa da, geri döneceğini biliyordu. Tonks’u koruma arzusu, her şeyin önündeydi.

"Tonks..." dedi, sesi titreyerek. "Sana zarar vermekten korkuyorum. Eğer bir gün... eğer bir gün kendime hakim olamazsam…"

Tonks, Remus'un dudaklarına parmağını koydu. "Korkma," dedi. "Bu hayatı beraber yaşayacağız. Her anı. Her zorluğu. Seni seviyorum, Remus."

O an, Remus'un içindeki fırtınalar biraz olsun dindi. Tonks'un dokunuşu, onun için bir sığınaktı. Ellerini Tonks'un saçlarında gezdirdi, parmak uçlarıyla yumuşak dalgalarını hissetti. Zaman durmuş gibiydi. İkisi de o anın sonsuza dek sürmesini istedi, çünkü bu tür anlar, savaşın ve karanlığın ortasında nadir bulunan bir huzurdu.

Ama içlerindeki sessiz bilgelik, fırtınanın geri döneceğini biliyordu. Savaşın gölgeleri hala üzerlerindeydi. Yarın ne getirecekti, kimse bilmiyordu. Ancak, o gece, en azından o kısa süre için, birbirlerinde huzur buldular.

Gece derinleştikçe, odadaki hava ağırlaşıyordu. Remus, Tonks’un kollarında kendini anlık bir huzurun içinde bulsa da, kafasının içinde dönen düşünceler onu sürekli kemiriyordu. Tonks, yanındaki bu adamın içinde kopan fırtınaları görebiliyordu. Onun endişeleri, korkuları ve en çok da kendisine olan güven eksikliği, Remus'u her geçen gün daha da içine kapatıyordu.

"Ne zaman kendine inanacaksın?" dedi Tonks, fısıldarcasına. "Sen kimseden daha az değilsin, Remus. Hatta belki de herkesten daha fazlası olabilirsin. Geçmişin ve içindeki karanlık, seni tanımlamıyor. Bunu bilmelisin."

Remus, derin bir iç çekti. "Keşke senin kadar güçlü olabilseydim," dedi. "Ama içimde her zaman o karanlık bir parçam var, onu kontrol edememekten korkuyorum. Sana zarar vermekten korkuyorum, Tonks."

Tonks, Remus’un gözlerine baktı. "Biz," dedi, vurgulayarak, "birlikteyiz. Her ne olursa olsun, bunu birlikte aşacağız. Seninle beraber olduğum sürece, her şeyin üstesinden gelebiliriz. Korkuların bile."

Remus, bir an için bu sözlerin rahatlatıcı etkisine kapılmak istedi, ama derinlerde bir yerde, savaştıkları dünyayı düşünmeden edemedi. Voldemort’un yükselişi, karanlığın her geçen gün daha da yaklaşması ve her gün arkadaşlarının ölüm haberlerini almak, içindeki huzursuzluğu besliyordu.

"Bu savaş," dedi Remus, gözleri odanın karanlık köşelerine kayarken, "gittikçe daha umutsuz hale geliyor. Her an her şeyin bitebileceği bir noktadayız. Eğer kaybedersek..."

"Savaşma sebebimiz de bu değil mi zaten?" Tonks, Remus'un elini sıkarak onu tekrar odaya, o ana çekmeye çalışıyordu. "Kaybetmekten korktuğumuz şeyler için savaşıyoruz. Birbirimiz için. Karanlığa boyun eğmemek için."

Bir süre ikisi de sessiz kaldı. Odanın dışında, geceye karışan rüzgarın sesi duyuluyordu. Sanki dışarıdaki dünya, fırtınanın tam ortasındaydı. Ama içeride, aralarındaki bu sessizlik, hem bir kabul hem de bir mücadeleydi.

Remus, bakışlarını tekrar Tonks'a çevirdi. O an, Tonks’un gözlerindeki kararlılığı, sevgi dolu sıcaklığı ve güçlü duruşunu fark etti. O, her zaman yanında olmuştu. Remus kendine bile güvenemezken, Tonks ona hep güvenmişti. Bu, onu korkutuyordu. Onun sevgisine layık olamayacağını düşünüyordu. Ama aynı zamanda, bu sevgiye sığınmak istiyordu.

"Tonks..." dedi Remus, sesi hala kararsız. "Sana bir söz veremem. Ne kadar çabalarsam çabalayayım, karanlık her zaman beni bulacak. Ama sana şunu söyleyebilirim: Seni seviyorum. Ve bu sevgi, her şeyin ötesinde. Ne kadar zor olursa olsun, elimden gelenin en iyisini yapacağım. Senin için."

Tonks hafifçe gülümsedi, gözlerinde parlayan bir ışıkla. "Bu bana yeter," dedi. "Ne olursa olsun, seni asla bırakmayacağım."

Remus, Tonks’un bu sözlerinin ağırlığını kalbinin derinliklerinde hissetti. İçindeki huzursuzluk tamamen kaybolmasa da, Tonks’un yanında olduğu sürece bu karanlığın üstesinden gelebileceğini düşünmeye başladı. Belki de gerçekten, birbirlerinin ışığı olabilirlerdi.

Ancak dışarıdaki dünya, hala gölgelerin içinde bekliyordu. Ve her geçen gün, karanlık daha da yaklaşmaktaydı. Remus ve Tonks, aşklarının onları koruyup koruyamayacağını bilmiyordu, ama en azından o gece, birbirlerine tutunmuşlardı.

Sabahın ilk ışıkları, odanın içine süzülmeye başladığında, ikisi de derin bir uykuya daldı. Ama savaş yakındı ve aşkları bu savaşın ortasında nasıl bir sınav verecekti, zaman gösterecekti.

 

Loading...
0%