Yeni Üyelik
10.
Bölüm

/10/ Karanlık Her Zaman Korumaz/10/

@sorah777anna

Yorum yazmayı, takip etmeyi ve oylamayı unutmayın. Bunlar istek değil hayaldir teşekkürler!


Jungkook'um, minik Melek. Olayın üstünden nerede ise bir hafta geçmişti ve o günden beri kook ile birlikte plan harici konuşamıyorduk, o kaçıyordu ben kovalıyordum. Neden böyle bir koşturma içinde olduğumuzdan hic emin değilim. Düşündükçe aklım o güzel dudaklarına gidiyor. Öpmem mi rahatsız etmişti onu yoksa? Kafamiıbu şekilde dolduran deli sorularla yanlız başımaydım. Yatağımda uzanmış bir haftadır yaptığım gibi kook'u düşünüyordum. Aklım durduraksız ondaydı. Ama yinede inatla bu hislere bir isim koymuyordum, koyamıyordum. Onun düşünceleride önemliydi. Tek taraflı olarak ölmek istemiyordum.


Aklıma gelenle hemen yatağımdan fırlayıp camın kenarına ilerledim, perdeyi aralayarak nöbet yerinde ki jungkook'u izlemeye başladım. Kendince geziyor ve konuşuyordu. Tatlı ve komik çocuk. Onu izlerken gözüm boy aynasına takıldı, onu düşünürken gülümsüyordum her seferinde. Saçlarımı düzelttim ve jungkooku izlemeye devam ettim bir süre. Ardından yere çöktüğünü gördüm, gözlerimi kısarak daha dikkatli bakıyordum. Ne yapıyordu bu? Yere çöküp sırtını kulübeye yasladı, ve başına kapüşonunu geçirmişti.


*Yazardan* 


Küçüğü göz yaşlarını tutamıyordu, tanrıya isyanda etmek istemiyordu. Coğrafya onlar için kaderdi. Fakat bu düşünceler içerisinde bilmediği birşey yukarıdan onu izleyen büyüğü olmasıydı. Büyüğü ise onun göz yaşlarına boğulduğunu gördüğü andan itibaren hızlıca üstünü değiştirip koşarak yurttan çıkmıştı. Küçüğünü ürkütmeden yavaş adımlarla oraya ilerliyordu, gördüğü bir ağaç ile arkasına geçti ve küçüğünün isyanını dinlemeye başladı.


"Tanrım neden? Neden beni bu ikilemlerle sınıyorsun? Hayallerimi elimden çekip aldılar, coğrafya kaderim oldu. Daha ne günahım kaldı ki çekmem gereken." Sözünü kesen şey ağlamasının ona bahşettiği hıçkırıklardı. Büyüğü ise başını öne eğmiş ve haline üzülmeye başlamıştı. Küçüğü onun yüzünden ikilemde ve ağlıyordu.


"Bencilsin taehyung, kendini düşünerek ilerledin..." Kendince kesinleştirdiği durumundan sonra, yavaş adımlarla oradan ayrılmaya karar verdi. fakat küçüğünün ürkek hıçkırıkları kalbini delmişti. Şimdi ise kader ona iki seçenek bırakıyordu. Ya çekip gidecek ve küçüğünden tamamen uzaklaşacaktı, ya da kalbini dinleyip birlikte yanacaklardı. Unuttuğu birşey vardı büyüğün o jungkook'u gördüğü andan itibaren aklını susturmustu. Hızla arkasını dönüp küçüğü onu fark edene kadar başında öylece dikildi. Küçüğü önünde ki karartıyı fark edince önünde büyüğünü görünce kendini toplamaya çalıştı ve hızla ayağa kalktı.


"Bir sorun mu vardı komutanım?"


"Var jeon jungkook."


"B-buyrun?"


Büyüğü hiç bekletmeden küçüğünü kolları arasına sardı. Ve kendini tutmaktan yorulan küçük beden komutanının güçlü ve güvenilir kolları arasında hıçkırıklar eşliğinde ağlamaya devam etti. "Burdayım."


"Hep burda ol yalvarırım bırakıp gitme. Bırakırsan, bırakırsan ben yaşayamam. Ben daha fazla kendi başıma mücadele edemem özür dilerim lütfen." Komutan kollarını küçüğün beline sararak sırtını tekrar duvara yasladı. Duvarla taehyung arasındaydı küçüğü.


"Daha fazla ağlama, bir yere gitmiyorum. Ateşine benide sürükledin ya birlikte yanariz ya da birlikte çıkarız, tamam mı?"


"Taehyung."


"Jungkook."


Küçüğü ıslak gözlerle ona bakıyordu, içinde fırtınalar kopuyordu.


"Ailem ne olacak taehyung, ben, biz onlar bana güveniyordu taehyung. Ben hepsinin yüz karası olmayı seçtim." Büyük olan sıkıntılı bir nefes vererek konuştu.


"O güzel dudaklarını kapat ve açıp kulaklarını beni dinle, sen suçlu veya kötü biri değilsin jungkook. Kader sana bir iyi bir kötü seçenek sundu sen ise kendin için istediğini seçtin."


"Ama seçtiğim için yine hatalı olan benim."


"Senin hatan yok jungkook anla şunu!seni seçmeye zorlayan şartlar. Tanrı aşkına keyfinden gelmedin buraya."


"Bazen iyiki gelmişim diyorum, şuan ilk defa bir insanın kollarında dinleniyorum, ama bazende diyorum ki..."


"Sshh.." büyük olan küçüğünün başından tutarak göğüsüne yasladı miniğini. "Taehyung ben ölmek istemiyorum." Birinin yalvarmasina ilk defa bu kadar canı acımıştı. Belkide anlamlandıramadığı o duygular yüzündendir, kim bilir?


"Ve jungkook, bir gün sana birşey olursa sözüm üstüme olsun ki yanında geleceğim. Seni o soğuk ve bilinmezliklere tek göndermeyeceğim." Küçüğüne cesaret vererek konuşuyordu büyük. Bahşettiği sözler büyüktü belki ama o küçüğün yüzünde oluşacak bir tebessüme bile ölebilirdi.


"Taehyung."


"Jungkook."


Yine birbirlerinin adlarını söyleyerek göz göze gelmişlerdi. Belkide ikiside yapmaktan en çok haz duydukları aktiviteyi bulmuşlardır. Küçük olanın yanakları al al olmaya başlamıştı ve bunu fark eden büyük ilk defa gözleri kısık bir şekilde gülümsüyordu. Küçük meraklı parmaklarını büyüğün yüzüne götürerek incelemeye başladı.


"Hep gül olur mu?"


"Hoşuna mı gitti?"


"Gülmen feda ettiğim herşeyin acısını alıyor." Büyük duyduğu bu heyecan verici sözlere karşı gülümsemesini küçüğünün istediği gibi daha da büyütmüştü. Büyük ellerinden birini küçüğün yanağına koydu.


"Bütün herşey çözüldüğü vakit, aileni yanımıza aldığımız zaman askerliği bırakıcam ve tatlı bir sahil evinde yaşayacağız nasıl fikir."


"Ama ya savaş olursa..."


"Ülke değiştiririz, kocaman dünya da seninle olduğu sürece mutlu olabileceğim çok yer var." Küçük olan ellerini büyüğün boynuna doladı ve zamanında onun ona yaptığı kibi kiraz çürüğü dudakların üstüne bastırdı dudaklarını. Büyük olan belinde ki kolları sıkılaştırarak miniğini kendine daha çok çekiyordu.


İki dudakta kıpırdamıyor sadece uzun yıllardır buluşmamış gibi birbirlerini hissediyorlardı. Korkmuyordu iki bedende, karanlık onları bütün kötülüklerden gizliyordu.


"Jungkook, ben seni-"


"Taehyung. Nöbet kulübesine geç hoseok buraya gelecekti."


"Jungkook"


"Taehyung lütfen." Büyük olan sinirle karışık bir nefes verdi ve nöbet kulübesine girip kapıyı sertçe kapadı. Küçük ise sınıra yakın beklemeye başladı. Ama ne yazık ki karanlık

her zaman kötülükten korumazdı, karanlık kötülüğün ta kendisiydi...


Loading...
0%