@sorah777anna
|
Hızlı ilerliyorum biliyorum ama napim sıkıldım... Takip etmeyi unutmayın. Calilardan gelen kiprasma ile oraya döndü küçük. "Hoseok sen misin?" "Sen misin değil, biziz jungkook." Küçük işittiği başka bir adam sesi ile gerilemişti, bir sorun olmadığı sürece ikinci bir kişi gelmemeliydi. Çalıların içinden biri hoseok olmak üzere dört kişi çıkmıştı. "Bir sorun mu vardı neden dört kişi geldiniz?" "Karanlık iki öpüşen bedeni gizlemek jungkook." *Jungkooktan* Duyduğum ile kas katı kesilmiştim, yani şimdi bu dört kişi benim komutan kim taehyungla öpüştüğümü mü görmüştü? "Ne üzücü ki komutanın ölücek, onuda bitiriyorsun tıpkı aileni bitireceğin gibi." "Ne? Siz ne saçmalıyorsunuz?" "Sana konuşma hakkı vermedi kisme jungkook haddini bil! Dua et üst birimlere bildirmeden kendimiz halledicez dostumuz olduğun için." Hoseok ıslak gözlerle silahını belinden çıkararak bana doğru uzatmıştı. "Hyung... Sen?" Ne yaşayacağımı bilmiyordum, birazdan hiç beklemediğim şekilde hayatım son bulacaktı, her şey yeni başladı derken biticekti. Aslında o an taehyung'u ilk ve son kez hissetmiştim. O dudaklara son kavruluşumdu. Coğrafya kaderdi, her zaman ki gibi. İstemediğim şeyler başıma gelecekti ben bir günahkardım. Kaderime razı şekilde hoseoka gülümseyerek ellerimi önümde birleştirip başımı öne doğru eğdim. Bu düşmenin etkisi ile yığın halinde düşmeden düz düşmem için bir duruştu. Bir anda gelen bu ani hayat, yorucuydu. İstemediğim bir dünyaya doğmak seveceğim tek insanı bir anda yakalanarak kaybetmek. Tanrı beni sevmediği kesindi. Akan yaşlar artık bitmişti. Ve duyulmasını beklediğim tek el silah sesi yerine üç el ateş edildiğini duyduğumda gözlerimi açtım. Hoseok titrek eller ve ağlayan gözleri ile yere bakıyordu, dostunu kendi elleri ile öldürmüştü, diğer iki adama baktığımda onlarda çoktan ölmüştü. Hoseok bana bakarak acı ve korkak bir gülümseme sundu. "Hyung sen..." Anlamadığım bir şekilde silahı korkarak yere bırakmış ve dizleri üstüne çökerek ellerini havaya kaldırmıştı. O an anladım, bu iki adamı hoseok hyung öldürmemişti arkamda iki kişi vardı. Taehyung olmasını umaram döndüm geriye. Tamda tahmin ettiğim gibi içim rahatlamıştı, yanında ondan kısa bir adam vardı taehyunga bakıp onay olarak gitti. Taehyung ise panik dolmuş gözleri ve derin nefesleri ile bana bakıyordu. Hızla üstüme doğru yürümeye başladı, korkmuyordum o bana zarar vermezdi. Yanıma geldi bir hışımla ve yakamdan tutttu. Ne yaptığına anlam veremesemde gülümsedim, bu onu sakinleştiriyordu. "Ölüyordun, ölüyorduk. Seni bir anda kaybedecektim. Hayallerimizi kaybedektim jungkook. Sana olan hissimi söyleyemeden ölüp gidecektin" "Taehyung, bende seni seviyorum." Taehyungun bir anda gevşeyen yüzüne şahit olmuştum. Arkadan hoseok hyungun bizi izleyerek gülümsediğini ama aynı zamanda hem korkuyu hem üzüntü ve pişmanlık içinde mutluluğu yaşıyor olması korkutucu derecede ürkütücüydü. "Seni seviyorum jungkook." Ellerimi yanaklarına koyarak kırmızılıklarına baktım ve gülümsedim. "Sen!" Hoseoka baktığınde elini tuttum. "Kuzeye geri dön ve bir daha yanında adam dahi getirmek yoksa canını bağışlamayacağım!" Hızla onaylayıp gitmişti hoseok. Başımı omzuna yasladım taehyung'un. Dinlenme durağımdı burası, iyi hissetiren yerdi. "Şimdi odama geçiyoruz orada birlikte uyuyoruz ve sabaha belirli kişilere durumunu anlatıyorum, ekibimiz aileni almak için elinden geleni yapıyor bizde güzel bir hayat sürüyoruz. Tamam mı?" "Olmaz ki taehyung." "O neden miş jungkook?" "Ben ailemi görmek-" "Kuzeye gitmeden güneyde ölmek üzereydin. Seni tehlikeye atamam ama sana söz veriyorum ailenle mutlu olucaksın. Daha sonrasında beni istemezsen giderim ama kuzeyde güvende değilsin." "Taehyung saçma sapan konuşma!" Bir anda sesim istem dışı yüksek çıkmıştı, fakat sinir olmuştum. "Seni ne diye istemeyecek mişim aptal gibi konuşma ve şimdi odaya götür beni yeterince yorgunum." İlerlediğimiz sırada beni bir anda kucağına aldı, gözlerim şokla irileşti etrafı kontrol etmekten anın tadını çıkartamıyordum. "Endişe etme, zorunlu uyuma saati." Ona bakıp burukca gülümsedim. O beni cidden seviyordu. Küçükken annemin beni böyle kucağına aldığını hatırlamıyorum, ne de babamın. Şimdi ise kos koca 25 yaşında ki adamı kucağına almıştı. "Öyle tatlı gülümsersen uyumayız bu gece." "Hey taehyung!" Tatlı gülüşleri ile birlikte odasına girmiştik. Eski gibi bir havası olan ama gayette kullanışlı ve yeni eşyalara sahipti, en çok kitaplıklar vardı. Gizli dolaplar, odanın içinde küçük bir mutfak vardı mutfak dolaplarının üstünde ki boşlukta bile kitaplar yerlerini almıştı. "Beğenmedin sanırım hm?" "Ah hayır beğendim, tatlı bir odan var." "Sana yetişemedi ama olsun." "Ne?" "Senden daha tatlı değil." Duraksadim ve gülümsedim sadece. Anlamsızca hoştu bu iki kelime bile. Yatağa uzanmış ve eli ile gelmemi işaret etmişti. Utansam dahi yanına yattım, acelesi varmış gibi belimden tutarak göğüslerimizi ortak bir noktada çarpıştırdı. "İtiraf etmek istiyorum" "Dinliyorum taehyung." "Seni seviyorum, hislerim çok çocukça gelebilir ama seninleyken çocuğa dönüşmek istiyorum. Gülüşüm bitmesin istiyorum. Sadece seninle iken bu duyguları tadıyorum. Ve bunun büyük bir açıklaması yok kelimelere dökülmüyor, tek bildiğim şey senin yanında iken herşeyi göze alıp değişerek seni korumak olur. Senin için kendimi ortaya koyup yok olmaya hazırım. Bizi ayıracak ölüm değilse kahrolsun hayat bize." "Kahrolsun." Duyduklarım beni düşünmeye sevk etmedi, aynı şeyleri hissediyordum. Kelimelerini birebir takip edebiliyordum. Oda bende aynı şeyi düşünüyorduk. "Seni seviyorum kook." "Seni seviyorum tae." Vücudumu ona daha çok yaklaştırdım ve kiraz çürüğü dudaklarını öptüm. "En güzel hatam sensin taehyung." "Söz veriyorum, buradan kurtulup daha sakin bir hayat yaşayacağız. Sabret lütfen, benim için sabret." "Bizim için sabredicem taehyung, bizim için. Sadece bizim için sevdiğim." "Sadece?" "Sadece bizim için." Bu defa aniden onun dudakları benimkilerle buluştu. Bu mutluluktandı. |
0% |