Yeni Üyelik
7.
Bölüm

/7/ Günahkâr /7/

@sorah777anna

*jungkooktan*


Aradan nerede ise bir hafta geçmişti, o geceden sonra bir daha karşılaşmadık. Daha doğrusu birazda ben kaçmıştım. İyi ki daha fazla soru sorarak planımı batırmamıştı. Hatırladığım kadarı ile ölmek istemediğimi söylemiş hemen ardından ise göz yaşlarımı silip beni sakinleştirerek uyutmuştu. Şans benim yanımdaydık. O anı düşündükçe içimi bir endişe sarıyordu, ama herşey iyi geçmişti neticede.


Şimdi ise temizlikten sorumluydum, benimle birlikte yugyeom ve mingide vardı yemek haneyi temizliyorduk. Dün gecede içki içmişlerdi fakat bu defa kendimi ikinci bir zor duruma sokmamak adına içmemiştim ayık olduğum içinde komutan bana bu temizlik görevini verdiğinde kabul ettim. "Jeongguk, düzgün temizle daldın gittin yine." Başımı sağa sola sallayıp ayılmaya çalıştım. "İyiyim iyi temizliyorum yugyeom." Elimde ki bezi hareket ettirerek masayı silmeye devam ettim, şarap lekeleri kolay çıkmıyordu.


...


Saçlarımı elimle geriye doğru atarak baygın baygın yürüyordum, koca gündür temizlik yapıyorduk o hoş alkol kokusunun içinde yaşamak mucize, bir çok türden şarap ve alkol kokusu boğucu ama güzelde sayılabilirdi. En çok yoran şey temizlik ve düşünmek.. ah evet düşünmek, dinlenmem iyi olacak. Odaya geldiğim gibi kendimi yatağa bırakmış ve uykunun kollarına kendimi teslim etmiştim..


*Taehyungtan*


"Şimdi bu çocuk rus değilse neden buraya geldi?" Jeonu temizliğe görevlendirdiğimden beri somi ben ve Jin hyung bunun toplantısını yapıyorduk. "Belkide rustur somi hangi nedenle bu kadar kesinleştirdin kararını?"


"Hangi rus bir bardak 70lik votkada sarhoş olabilir?"


"Sadece rus değil somi babası rus unutma."


"Uzun yıllar orda yaşadığını idda ediyor ama?"


"Çocuk alkol tüketmeye karşı olabilir vücudu yeterince sağlıklı." Somi biraz duraksadı ve yaslandığı yerden anide dikildi.


"Sen o çocuğun sağlıklı bir vücudu olduğunu nerden biliyorsun?!" Aynı şekilde oturduğum yerden kalktım.


"Aptal! Ben bir komutanım tabi ki gördüğüm gibi anlarım ayrıca bu fesat düşüncelerinide kendine sakla!" Jin hyung ikimizede bakıyor ve durumu analiz ederek konuşmak için dudaklarını araladı.


"Kavga etmenize lüzum yok, çocuk çok içki tüketimi yapmıyor olabilir. Taehyungunda dediği gibi sağlıklı vücudu varsa gayet doğal bu şüphe edecek birşey değil somi." Gülümseyerek yerime geri kuruldum, somi ise bu yenilgiyi yediremez biçimde dişlerini sıkıp kaşlarını çatarak ikimizin arasında mekik dokuyordu gözleri.


"Jin hyung, şu adama birşey söyle sanki jeongguk'u biz suçlu bulmak istiyormuşuz gibi davranıyor."


"Uzatma somi." Gözlerini devirip masada ki ceketini alarak hızla odadan ayrıldı. "Sende kadını kışkırtma taehyung, haklı olduğu konu var ne diye jeongguku sanki korumak istiyor gibisin? Aranızda birşey mi var?"


"Hyung salak mısın? Çocuk geleli bir hafta anca oldu ve tek birlikte olduğumuz gece o geceydi."


"Ne!"


"Yemin ederim fesat ve salaksınız, diyorum ki; çocukla sadece o gece yan yanaydık bir daha yüzünü görmedim!"


"Haa, anladım."

Elimi anlıma vurdum ve ayağa kalkıp üstümü düzelterek odadan ayrıldım. Cidden ne fesat insanlarmış bunlarda. Yasaklı kitapları getirdiğimden beri böyleler getirmez olaydım. Yere bakarak dalgın bir şekilde yürürken sırtıma çarpan bedeni hissetmem ve arkamdan yere kapaklanma sesi geldiği gibi döndüm. Jeon jeongguk? Eli ile başını ovuyor arkasından gülerek koşan mingiye bakıyordu. Bana bakmadan konuştu "özür dilerim efendim bir daha olmayacak." Mingi kafasını bana çevirdiğinde gülüşü bir anda solmuş ve gözleri irileşerek açılmıştı. İşaret parmağımı dudaklarıma götürerek sus işareti yaptım ve hemen ardından gitmesi için başımla komut verdim.


"Nereye mingi!~" Aegyo? Derin bir soluk aldım. "Özürün kabul edilmedi asker." Bir anda başını ovmayı bırakmış ve korkak gözlerle kafasını yukarı kaldırarak bana bakmıştı, hızla yerden toparlanıp ayağa kalktı ve ellerini önünde birleştirerek bana bakmaktan kaçındı.


*Yazardan*


Küçük o kadar utanmıştı ki, bir kaç hafta boyunca komutanını görmemek için taklalar atıyordu fakat şimdi ise çocukça koşturmaları yüzünden tamda adamına çarpmıştı, paniklemiş ve ne olacağından habersizdi. Taehyung ise öfkeli gözükse bile küçüğün bu tatlı haraketleri amma hoşuna gidiyordu, onu biraz daha utandırmayıda düşünüyordu. Büyük olan konuştu;


"Ne bu haliniz? Çocuk gibi koridorlarda koşturmak? Sen 27 yaşında değil misin asker!" Başını eğebildiğince eğmiş ve elleri ile oynayarak suspus olmuştu. "Sana diyorum! Soruma cevap ver jeon jeongguk." Başını panikle kaldırmıştı. "Efendim jeon'u sadece siz bilseniz diğer kimsenin duymasını ist-"


"Sana sadece sorularıma cevap verme hakkı verdim jeongguk." Küçüğünün istediği gibi soy adını dile getirmemişti, başkası olsa inatla devam eder ve daha da kızardı ama küçüğüne karşı neden bu şekilde davrandığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Hoş umrunda da değildi.


Küçüğünü biraz daha utandırmak ister gibi bir kaç adım yaklaşarak ayak uçlarında bitmişti. Aralarında ki boy ve cüsse farkı o kadar zıt ama bir o kadar da uyumlu gözüküyordu.


"Şimdi cevap ver jeongguk, yüzüme bakarak." Başını bir kere olsun kaldıramadı küçüğü yeterince utanmış ve kızarmış yüzünü komutanına göstermek istemiyordu. Gösterirse yanlış düşüneceğinde ödü kopuyordu. Zaten yeterince yakayı ele vermişti diye düşünürken, tamda o anda büyüğü küçüğünün çenesine elini yerleştirmiş ve başını kaldırarak göz teması kurmaya başladılar.


Sebebi bilinmeden hızla atan iki kalp, karma karışık akıllar, bu dünyanın bir gerçeği idi, zıt kutuplar birbirlerini çeker. Her ikiside hislerinin ve kalp ritimlerinin yoğunluğu ile az önce yaşanan olayı unutmuş sadece birbirlerine öylece bakarak dünyanın bütün dertlerinden soyutlamışlardı kendilerini.


Göz kırpmadan küçüğünün parlak kahverengilerinde kaybolmuştu, küçüğününde az kalır yanı yoktu, komutanının siyah gecesinde kayboldu. Küçüğü elini çenesinde olan büyüğünün elinin üstüne yerleştirdi. Büyüğü parmakları ile küçüğünün çenesini okşuyordu yavaş yavaş.


Kaybolan akıllarından sadece birinin, küçüğünün aklı yerine geldi. Hemen elini çekerek komutanının önünde saygı ile eğilip özürünü dileyerek tekrar koşar adımlarla kimsenin olmadığına emin olduğu tek yer nöbet kulübesine gitti. Büyüğünü ise orada büyüleyerek bırakmıştı. Kulübeye girdiği gibi bütün perdeleri çekerek kapıyı üstüne kitledi ve kendini yatağa bıraktı.


Göz yaşlarına boğulmuştu küçük olan, ölmemek isterken az kalsın bir günahkar olacaktı. o bunu çok istese dahi bir güneyliye aşık olarak kuzeyini bırakamazdı, asıl bırakamayacağı şey ailesi idi. Onları orda seveceği adam uğruna öldürtemezdi. Hayır bunu yapamazdı. Bu küçük kimsenin zarar görmesini istemeyecek kadar iyi kalpli ama ülkesinin korkusundan güneyi yok edecek gizli ajan olarak gelecek kadarda kötü bir insandı. En azından sadece o öyle düşünüyordu. Göz yaşları arasında seslice düşündü.


"Günahkâr olmayacaksın jungkook, sen kimseye aşık olamazsın burda planı bitirip ülkende ailenle mutlu mesut yaşayacaksın..." Fakat bunları düşünürken unuttuğu birşey vardı.


Büyüğü bir kaç dakika olanları idrak etmeye çalışarak orda durdu fakat ağlayarak giden küçüğünü fark ettiği gibi hızlı adımlarla peşinden ilerlemeye başlamıştı. Küçüğü oraya girdiğinde sakin kalıp sadece kapıyı dinlemeye başlamıştı...

Loading...
0%