Yeni Üyelik
3.
Bölüm

İSTANBUL

@soslutavuk

Hayatta bazen her şey sıkışıp kalırdı ya hiç bir şey yapamazdınız. Şu an aynı durumdaydım. Ne yapacağımı, nasıl açıklayacağımı bilmiyordum. Gerçi açıklamama gerek yoktu, babam anlayacağını anlamıştı ama yine de açıklama yapmak istiyordum. Ama şuan açıklama yapmanın hiç sırası değildi, acele etmeliydim lakin babam her an korumaları çağırabilirdi. 'Özür dilerim baba ama bana bunu sen mecbur bıraktırdın.' Cümlemi bitirmemle çantamdaki elektroşok cihazını babamın boynuna dayamam bir oldu. Normalde asla böyle bir şey yapabileceğimi hatta babama yapabileceğimi söyleseler inanamazdım ama böyle anlarda mecbur yapmak zorunda kalıyordu insan. Elektroşok cihazını vermemle babamın bayılıp ayaklarımın dibine düşmesi bir oldu. Her an korumalar babamın yokluğunu anlayıp gelebilirlerdi. O yüzden aceleyle merdiveni tırmanıp aşağı atlamıştım. Duvar uzun olduğu için biraz canım yanmıştı ama çabuk toparladım ve hızla koştum. Koşabildiğim kadar koşup, taksi bulacaktım.
Evden çıkalı 1 saat olmuştu ve ben hala koşuyordum çünkü koşmazsam bulunurdum. Çoktan beni aramaya başlamışlardır diye düşünüp daha da hızlandım. Ama ben ilerledikçe nefesim tükeniyordu. Yarım saat daha gidip bi ağacın altında nefeslenmeye başlamıştım. Çoktan hava kararmaya başlamıştı, fenerimi kullanıyordum. Evimizin şehre bu kadar uzak olması işimi çok daha fazla zorlaştırmıştı. Biraz dinlendikten sonra koşmaya devam ettim 15 dakikanın sonunda ana yola gelmiştim. Karşıma ilk çıkan taksiyi durdurdum.
'Sahile sür abi.' Dedim nefes nefese .İstanbul'da gezilecek çok fazla yer vardı ama hepsini şimdi gezmem neredeyse imkansızdı o yüzden öncelikle gezilecek yerlerimi şimdiden planlamıştım. Bunların başında sahil geliyordu çünkü denizi çok seviyordum şimdiye kadar iki ya da üç defa gitmiştim ama yine de seviyordum işte.

'Bir dakika siz Yaman Yalçınkaya'nın kızı değil misiniz? Ben mi yanlış görüyorum yoksa?' Hesaba katmadığım bir şey daha. Babam ülkenin sayılı iş adamlarından olduğu için insanların onu ve haliyle beni tanıması çok normaldi. Ama işime gelen bir durum vardı ki hepsi beni dışarı çıkabiliyor zannediyordu o yüzden dışarı da olmamı garipsemeyeceklerdi.
'Iıı... şey yok onun kızı değilim ben benziyoruz sadece.' Adamın başını da belaya sokmak istemiyordum.
'İkimiz çok benzediğimiz insanlar genelde benzetebiliyor.' Evden kaçıcam derken profesyonel yalancı olmuştum. Adamsa dudağını aşağı doğru sarkıtarak

'Valla çok garip insan insana benzer derlerdi inanmazdım.' Dedi ben ise ne diyeceğimi bilemiyerek

'E öyle şeyler oluyo tabi.' Dedim daha çok saçmalayazdın Gülce, yolculuğun geri kalanında hiç konuşmamaya karar vermiştim. Camı açmıştım ve kafamı dışarı çıkartmıştım, çok iyi hissediyordum. Yüzüme çarpan rüzgar adeta bana huzur veriyordu. Gözlerimi kapatıp sadece insan seslerini dinledim. Bu bile bana huzur veriyordu. İstanbul çok kalabalık bir yerdi bir sürü insan bir sürü ses vardı canlı canlı bu kadar ses duymayalı çok uzun zaman olmuştu. Sonunda istediğim yere gelmiştim, taksiciye parayı verip dışarı adım atmıştım, hava biraz soğuktu üşümüştüm. Sahili, simitçiyi, insanları, vapurları, martıları...

Bunları bir arada görmek benim için bir rüya gibiydi. Hala inanamıyordum gerçek olduğuna. Çok fazla zamanım yoktu, bir yerde çok oyalanırsam yakalanabilirdim.
Acıkmıştım, simitçiye doğru ilerleyip bir simit bir de çay aldım. Sahil kenarında bir banka oturmuştum. Yıllardır böyle anların hayalini kurmuştum ve şu an bunu yaşıyordum. Belki hayatımda bir daha böyle bir an olmayacaktı ama bunu düşünüp kendimi üzmek yerine âna odaklanmaya karar vermiştim. Şu an yediğim simit ve çay çok basit şeylerdi ama tatları hiç bir şeyle kıyaslanamazdı çünkü mutluydum. Aslında babamlara başından beri anlatmak istediğim şey buydu, önemli olan ne yaptığın, ne yediğin değil nasıl yediğindi. Banktan kalkıp yürümeye başlamıştım, tam olarak bulunduğum yer kumsal değildi ama yine de deniz kenarıydı. Yürümeye başlamıştım, kaçmadan önce ayarladığım otelin yerine bakıyordum, yürüme mesafesiydi. Navigasyondan yararlanıyordum çünkü İstanbul hakkında hiç bir şey bilmiyordum. İlerledikçe ara sokaklara girmeye başlamıştım, sanırım navigasyon beni kestirmeden götürüyordu ama şimdiden korkmaya başlamıştım. Geçtiğim sokakalar çok sıkışık ve dardı tam bir labirent gibiydi yani şuan istesemde geri dönemezdim çünkü geldiğim yolu bilmiyordum.
Yaklaşık on beş dakikadır yürüyordum, çok yorulmuştum, üşüyordum ama ilerlemeye devam ettim. İlk gördüğüm dönemeçten saptığımda ise geri dönmeye karar vermiştim çünkü mahallede ilerideki garip arabalı adamlar dışında hiç kimse yoktu. Ellerinde gazeteye sarılmış içecekler vardı ve evet sarhoşlardı aramızdaysa 5 adımlık mesafe vardı. Evet şu an tam olarak Allah'a emanettim. Yutkundum ve geri dönmeye hazırlanmaya başlamıştım ki arkamdan gelen sesle irkildim

'Hanımefendi bi bakabilir misiniz acaba?' Adamlardan birinin bunu söylemesiyle diğerleri kahkahayı patlatmıştı. Ben ise kaşımı çatarak geriye doğru ilerlemeye devam ettim. Korktuğumu belli etmemeliydim. Ben geri döndüğüm için navigasyondan ses yükseldi

'Rota yeniden oluşturuldu.'

'Gideceğin yere biz bırakalım seni güzelim.' duyduğum sesle yüzümü ekşimiştim.Buradan bir an önce uzaklaşmalıydım ama adeta nereye gideceğimi şaşırmış, olduğum yere çakılmıştım. Bir an önce kendime gelip rastgele bir yere koşmaya başlamıştım. Adamlarınsa peşimden koştuklarını görünce daha da paniklemiştim. İğne atsan yere düşmeyecek İstanbul, bir anda ıssızlaşmıştı sanki. Koşabildiğim kadar koşuyordum ve evet düşmüştüm, o taşın orada ne işi vardı Allah aşkına? Ben kalkmaya çalışırken adamlar bana yetişmişti. Birisi beni kucağına aldığı anda ise çığlığı basmıştım

'Bırak beni sapık!' Bağırabildiğim kadar bağırıyordum ama kimse gelmiyordu. İznin olmadan sana dokunulması... bu... çok kötü bir şeydi. Babam bu yaşadıklarımı iyiki görmüyordu. Gücüm yettiği kadar adama tekmeler savuruyor, yumruklar atıyordum (Buna yumruk denirse)

'Bi sakin olsana yemiyeceğiz seni.' Bunu derken bile gülmüştü yanımdaki adam. Sonunda arabanın olduğu yere gelmiştik burası çok daha kalabalıktı. Sanırım krizlerimden biri tutmuştu nefes alamıyordum, kızarmıştım.

'Noluyo lan burda.'

'Bozuk mu çıktı lan bu.' dedi kucağında olduğum adam. İğrenç kokuyorlardı, bu koku beni daha da kötü etkiliyordu.Bayılmak üzereydim. Çantam ve ilaçlarım biraz daha ilerideydi.

Gözüm kararmaya başlamışken karşıdan gelen adamın halisünasyon olduğunu düşünmeye başlamıştım.

'Abi.' dedi pisliklerden biri yutkunarak.

'Nolyo dedim cevap versenize lan? Bu kim?' Adamın yüzünü karanlıktan seçemesem bile gözkerinden fışkıran alevi görebiliyordum. Az önce bana kabadayılık yapanlardansa hiç ses çıkmıyordu.

'İçki içtiniz dimi yine.' Dedi adam yüzünü buruşturarak. Sanırım acele etmeliydi çünkü ölüyordum burada. Nefesim daralıyordu.

'Dağılın, kovuyorum hepinizi.' Adamlardan biri itiraz edecek gibi oldu ama sonradan susmuştu. Herkes gitmişti ama kucağında olduğum adam beni bırakmamakta karalıydı sanırım

'Bıraksana lan. Siktir git şurdan Halil.'Dedi adam yumruklarını sıkarak. Sapık adamsa beni adeta yere atarak koşup kaçmıştı. Nefes almakta git gide zorlanıyordum.

'İyi misin?'

'Çççanta' dedim ileriyi göstererek.' Adam koşarak çantamı getirmiş ilaçlarımı çıkarmıştı. İlaçlaırmı içtiğimdeyse biraz daha sakinleşmiştim.

'Ben çok teşekkür ederim.' Dedim hala yüzünü göremediğim adama. Adamsa umursamayarak devam etti

'Hastane?'

'Hı yok gerek yok hep oluyo.' dedim yerden kalkarak.

'Adın ne bu arada.' adamsa beni dikkate almayıp arkasını döndü ve arabasına doğru ilerledi. Telefonda konuştuğu birine ise

'Kızı istediği yere bırakın diyordu.' Ben ise arkasından sadece

'İsmini söylesydin bari.' demekle yetinmiştim...

Eveet üçüncü bölümü de sağ salim bitirdim.

Baya içime sindi umarım sizde beğenirsiniz.

Biliyorsunuz ki okunmalarım baya düşük o yüzden bir emoji de olsa yorum atarsanız çok mutlu olurum ayrıca beğendiyseniz oy vermeyi de unutmayın.

Seviliyorsunuz hoşçakalın🙃

Loading...
0%