Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Deniz Minaresi

@soylesenekelebek

Flashback:

2002/Edirne

Küçük çocuk çok heyecanlıydı. Çünkü bugün gülümsemesini çok sevdiği kıza ilk kez hediye verebilecekti. Heyecanla elinde sıkı sıkı tuttuğu deniz minaresine baktı. Ne kadarda güzeldi ama biran önce hediyesini sahibine ulaştırmak istedi. Yetimhane bahçesine girdiğinde tam 'Beliiizz' diye bağıracakken yerde ağlayan küçük kızı ve çevresindeki çocukları görünce şaşırdı. Hızla küçük kızın yanına geldi.

'Beliz ne oldu? diyerek telaşla sordu.

'O beni düşürdü.' diyerek işaret parmağıyla simsiyah saçları, gece gibi gözleriyle dikkat çeken çocuğu gösterdi. Gözlerin kendisine döndüğün fark eden çocuk telaşla kendini savunmaya başladı.

'Bilerek olmadı gerçekten yatakhaneden bir anlık sinirle çıkınca fark etmeden çarptım. Özür dilerim' dedi.

küçük kız kendi gibi küçücük olan kafasını sallayarak 'Önemli değil.' dedi ve az önce ağlayan o değilmiş gibi gülümsedi. Demir önce gülümseyen kıza teres ters baktı ardından çocuğa dönerek 'Daha dikkatli olmalısın canını yaktın' diyerek küçük kızı düştüğü yerden kaldırdı bir yerinde bir şey var mı diye kontrol ederken bacağındaki kanayan ufak sıyrığı gördü.

Kendi canı yanmış gibi hissetti. Neydi bu his bir türlü anlam veremiyordu.

'Dikkatli ol Beliz her yerin yara bere içinde'

küçük kız ofladı

'Ama ben bir şey yapmadım ki Demir. Bora bana çarpınca düştüm.' çocuk farkında olmadan kaşlarını çattı.

'Sen onun ismini nereden biliyorsun Beliz?'

'Semadan duydum yatakhanesindeki çocuklar 'onun annesiyle babası madde bağımlısı diye dalga geçiyormuş madde ne ki Demir?'

'Bende bilmiyorum. Kötü bir şeydir herhalde' hemen ardından ekledi 'Hadi gel revire gidip şu yaranı temizleyelim mikrop kapacak.'

küçük kız 'Ama acır' diyerek mızmızlanmaya başladığında çocuk

'Ben öperim geçer hem uslu durursan sana bir şey vereceğim.' dedi.

'Ne vereceksin ne vereceksin hadi şimdi ver Demir lütfeeen'

'Olmaz Beliiz hadi revire.' Kız, çocuğun ne kadar inatçı olduğunu düşünerek revirin yolunu tuttu.

sonunda pansuman bittiğinde Demir kızın bandajlı bacağından hafifçe öperek sordu.

'öptüm. Geçti mi?' küçük kız kocaman gülümsedi ve 'Geçti ve ben uslu durdum ne verecektin hadi ver hadi ver' diye bağırmaya başladı.

Demir kızın heyecanlanması ile gülümsedi ve cebine koyduğu minik deniz minaresini çıkarttı.

'Bak, bu deniz minaresi. Aynı senin gibi küçük ve güzel' küçük kızın sevinçten gözleri parıldamıştı. Aniden çocuğa sarıldı ve yanağına küçük bir öpücük kondurdu. Demir beklemediği tepkiyle sarsılmış, yanakları kızarmıştı.

'Bu çok güzel teşekkür ederim Demir.'

Beliz'in sesiyle anca kendine gelebilen çocuk kızın sarılışına karşılık verecekken yine Beliz'den gelen anlamsız bir soruyla duraksadı.

'Artık benimde deniz kabuğum olduğuna göre bende deniz kızı olabilir miyim Demir? Bende deniz kızı olmak istiyorum.'

'Saçmalama Beliz görevli Rüstem abinin de çekici var ama Thor'a dönüşmedi.

Günümüz :

Bugün görev yerindeki ikinci günümdü. Dünkü çevirmeden sonra yola devam etmiştik . Ama o askerin bakışlarını aklımdan çıkaramıyordum bana çok yakın ve güvende hissettirmişti. Eve vardığımda beni yeni tanıştığım ev arkadaşım Derin karşılamıştı. Onunda benim gibi ilk görev yeriymiş burası. Uzun sohbetimiz sonunda pratisyen hekim olduğunu ve merkezdeki hastanede çalışacağını öğrenmiştim. O günün komple temizlik ve eşyalarımı yerleştirmek ile geçmişti. Sonrasında tabiri caizse koltuğa bayılmıştık resmen.

Sabaha ağır bir sırt ağrısıyla uyandım.

Ne kadarda güzel bir gün başlangıcı oluyordu ama. Sağ tarafıma döndüğümde bilmem kaçıncı rüyasını gören Derini gördüm. Onu orada bırakarak mutfağa kahvaltı hazırlamaya yöneldim. İnşallah niyetlendiğimiz şeyi ele yüze bulaştırmazdık. Pek mümkünatı yoktu ama umut dünyası işte diyerekten pankek hamuru hazırlamaya başladığımda bir yandan da Serdar Ortaç'ın poşet şarkısını söylüyordum ki ortama Kalbimin doktoru Derin Yıldırım giriş yaptı. Uykulu gözleri zengin sarısı saçları ve ela gözleriyle maşallahı vardı doktor hanımın.

 

' Günaydın doktor hanım '

 

' Sorma ne günaydın koltuğa bayılmışız resmen omurgamı hissetmiyorum bu gidişle hastaneye doktor değil anca hasta olurum.'

 

Dediği şeye sırıttım ve doğradığım salatalıklardan bir tanesini alıp Derin'in ağzına götürdüm tabi bu hamleyi yaparken Derin'in az daha parmağımı da salatalıkla birlikte yiyeceğini kestirememiştim.

Ben hızlıca parmağımı çektiğimde. Derin kısa bir gülüş sergiledikten sonra kahvaltıyı hazırlamama yardım etmeye başladı. Sonunda elimize yüzümüze bulaştırmadan kahvaltı hazırlamayı başarmıştık. Anladığım kadarıyla Derinde yemek işlerine en az benim kadar uzaktı. Ne kadar mükemmeldi. Hoş geldin sürekli makarna tavuk pilav beslendiğim öğrenci hayatım.

' Ee bugün ne yapacaksınız sayın savcım? '

' İlk hedefim ölmeden askeriyeye varmak aslında. Bende tam düğün günü ipsiz sapsız kalan Nihal Ziyagil şansı varda sonrasında zaten davalar üzerinde çalışmaya başlarım diye düşünüyorum.

Derin söylediğim şeye gülerek kendini gösterdi bu sanırım 'aynı ben' demek oluyordu. Kader işte gülmez ki yüzümüze

'Sen ne yapacaksın bugün?

' İlk hedefim açılın ben doktorum diyerek hastaneye girmek aslında'

Dediğinde ikimizde gülmeye başlamıştık.

Bol kahkahalı kahvaltımızı ardından sofrayı toplayıp hazırlanmaya başladık. Dolabımda göz gezdirdiğim esnada gözüme çarpan siyah takımımı giymeye karar verdim.

Altına da kutusundan çıkarttığım siyah stilettolarımı giydim. Hafiften dalgalandırdığım siyah saçlarımı açık bıraktım. Aynaya baktığımda kendimde Savcı Esra karizması görmüştüm. Asil gözüküyordum maşallahım vardı. Kendi kendime gülümseyerek odadan çıktım Derinle vedalaşıp evden çıktım. Lojmanının nizamiyesine doğru adımlamaya başladım. Buraya gelmeden önce arabamı Ankara'dan Hakkari'ye getirmeleri için bir taşıma şirketiyle anlaşmıştım, anahtarı nizamiyeye teslim etmiş olmaları gerekiyordu. Anahtarı teslim aldığıma dair imzaları attıktan sonra askeriyeye doğru yola çıktım. Askeriyeye vardığımda kapıdaki nöbetçi asker

'Kime bakmıştınız hanımefendi?' diye sordu ve kimlik rica etti. Savcı ruhsatımı gördüğünde dikleşti, mahcup bir şekilde:

'Kusura bakmayın savcım. Tahmin edemedim' dedi.

'Önemli değil göreviniz' diyerek teşekkür ettim.

Nöbetçinin yangınından ayrıldığım sırada dün çevirme esnasında karşılaştığımız askerle göz göze geldik. Kahverengi gözleri güneş ışığında ona çok yakışan üniforması ile parlıyordu. Uykusuz ve oldukça düşünceli görünüyordu. Elindeki bitmek üzere olan sigarasından bana bakarak son bir nefes daha çekti ve söndürüp çöpe attı. Arkamı dönüp yürümeye devam ettiğimde bakışlarını hala sırtımda hissediyordum.

Askeriyeye geleli neredeyse bir saat olmuştu bu süreçte Albay Ziya Karamandan dava ve operasyon ile ilgili detayları ve dosyayı almıştım. Şimyse detayları time anlatmak için operasyon toplantısı yapacaktık. Ziya Albay ve görevi gerçekleştirecek olan tim ve ben harekat merkezinde topladığımızda toplantı başlamıştı. Görevi beraber üstleneceğimiz Tim beş erkek bir kadın olmak üzere toplamda altı kişiydi. Dikkatimi çeken şeyse bu timin ben geldiğim gün yolda çevirme yapan kişilerle aynı olmalarıydı.

Ziya albay

' Oturun.' diyerek emrindeki askerlere komut verdi ardından konuşmaya devam etti.

'Operasyondan sorumlu savcımız Beliz Gök ile tanışın.'

Tüm ciddiyetine konuşmaya başladım.

'Öncelikle merhaba arkadaşlar. Ben Terörle Mücadele Savcısı Beliz Gök Albayımızın bahsettiği gibi operasyona ve davaya atanan savcı benim. Sizinle beraber başarılı bir operasyon yürütmeyi temenni ediyorum. Sizleri de tanımak isterim.'

Diyerek cümlemi sonlandırdığımda üzerimde bana tanıdık gelen iki bakış hissediyordum bir tanesi o kahverengi gözlü askerdi diğeri ise simsiyah saçları ve gözleri olan bir askere aitti.

Kahverengi gözleri olan asker ismini söyledi ve bu işlem rütbe sırasına göre devam etti.

' Tim komutanı Üsteğmen Sancak'

' Tim komutan yardımcısı Teğmen Yalın Sezer'

' Asteğmen Aylin Meriç.'

' Asteğmen Gökhan Ağır.'

' Kıdemli başçavuş Poyraz Alp'

' Kıdemli üstçavuş Hakan Yiğit '

Diye kendilerini tanıttıklarında sadece soyadını söyleyen asker dikkatimden kaçmamıştı.

'Memnun oldum arkadaşlar' diyerek operasyonun detaylarını konuşmaya başladım.

'Biliyorsunuz ki ele başı olan Şervan isimli terörist ülkemizde kırmızı listede arananlar arasında. İstihbaratçılarımızın son zamanda edindiği bilgilere göre 3 gün sonra Suriye sınırında silah ve madde alışverişi yapılacak. Sizden istediğimiz öncelikle bu teslimatı engellemeniz

ardından Şervan denilen teröristi Türk adaletine teslim etmenizdir. Sorusu olan?'

diyerek gözlerimi askerlerin üzerine çevirdiğimde Üsteğmenin benim için manevi değeri yüksek olan boynundaki kolyeye baktığını ve hafifçe gülümsediğine şahit oldum. Umursamamayı seçerek önüme döndüm.

Benim anlatımımın ardından Ziya albay operasyon içeriğini askerlerine anlattıktan sonra toplantıyı bitirmişti. Toplantının bitmesinin ardından Albaya ve askerlere baş selamı vererek harekat merkezinden ayrılan ilk kişi ben olmuştum tam askeriye bahçesine adımlıyordum ki arkadan duyduğum sesle duraksadım.

'Savcı hanım kolyenizi düşürdünüz.'

 

Bölüm sonu.

 

 

 

 

 

 

Herkese selamlarr.

Nasılsınız?

Bugün sizlere Opia'nın 2. Bölümüyle geldim umarım beğenirsiniz.

 

Merak edecek olanlar için medyaya deniz minaresi fotoğrafını koydum.

 

Oylarınızı ve paragraf arası yorumlarınızı bekliyorum bir sonraki bölümde görüşmek üzere💖💐

 

-Sizce Beliz, Demir Sancak'ı ne zaman tanıyacak?

 

-Bu bu çiftin ayrılma sebebi ne olabilir?

 

-Flashback bölümünde Beliz'in düşüren çocuğa dikkat ettiniz mi? Sizce kim?

 

 

Loading...
0%