Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Uçak sarılması

@soylesenekelebek

ig: @/ soylesenekelebekk

Flashback:

2002/Edirne

Yatakhanedeki çocuk sesleriyle yavaşça gözlerini açtı Demir, yuvada yeni bir gündü. Yine Beliz'le oyun oynayacak, kahvaltı edecek, okula giderken Beliz'in "Bugün gitmesen olmaz mı?" adlı epik şiirini dinleyip güç bela okula gidecekti. Bunları düşündükten sonra gözlerini tekrar kapatma isteğiyle dolsa da yapamadı. Çünkü içinde küçük kıza karşı anlamlandıramadığı bir sevgi, bir bağ vardı. Henüz sebebini çözemese de ilerde bu sebebi anlayacaktı.

Bunları düşünmeyi boş veren çocuk önce Boraya bakmış, Bora'nın uyuduğunu görünce yatağını toplamıştı sonrasında küçük kızı bulmak için Beliz'in kaldığı yatakhaneye doğru adımladı. Günlük olarak Beliz hakkında soru sorduğu Ceylan ablasıyla karşılaştı ve sordu:

" Beliz hala uyuyor mu Ceylan abla?"

" Uyandı Demirciğim bahçede oyun oynuyor arkadaşıyla"

Demir duyduğu şeye şaşırmıştı. Beliz kendinden ve Boradan başkasıyla oyun oynamazdı ki, anlaşamazdı diğer çocuklarla. Küçük çocuk merak etmişti Beliz'in kiminle oynadığını Ceylan ablasına teşekkür edip hızla bahçeye adımladı. Demir'in bu halini gören Ceylan ufakça gülümsedi, yuvadaki herkes gibi oda farkındaydı Demir'in Beliz'e olan ilgisinin ve korumacı tavrının. İleride bu olayların nasıl bir yere evirileceğini oda çok merak ediyordu...

Küçük çocuk adımını bahçeye attığında Beliz'in, geçen günlerde adının Aras olduğunu öğrendiği çocukla ebelemece oynadığını gördü. Küçük kız kahkaha atarak Aras'tan kaçıyor. Aras ise kızın haline gülerek onu yakalamaya çalışıyordu. Bunları gören Demir'in kaşları çatıldı, aynı anda yüzü düştü. Beliz neden oyun oynamak için onu çağırmamıştı? Neden başkasıyla oyun oynuyordu? Acaba artık beni sevmiyor mu? Diye düşündü. Sessizce köşedeki banka oturdu ve Beliz'in onu fark etmesini bekledi.

Tam arkasını döndüğünde en sevdiği oyun arkadaşını gören Beliz, gülümsedi ve kollarını iki yana açarak Demir'e doğru koşturmaya başladı.

"Demiiircik, uçak sarılmak için geliyooorr" dedi ve Demir'e kocaman sarıldı. Demir her ne kadar kırgın olsa da küçük kızın sarılışına karşılık verdi. Beliz'e bu hareketi yuvaya ilk girdiği yıllarda Demir öğretmişti. Minik Beliz kendisine temas edilmesinden hoşlanmıyordu. Demir bunu fark ettiğinde önce küçük kıza kendini sevdirmiş, ardından bu oyunu uydurarak temas sorununu ortadan kaldırmıştı. O günden beri bu hareket Beliz'de alışkanlık olarak kalmıştı.

Sarılmayı bırakan küçük kız gözlerini Demir'in yüzüne dikti. Çocuğun üzgün suratını gördüğünde gülümseyen yüzü düştü. Demir neden üzgündü? Müdire anne mi kızmıştı yoksa? Diye düşündü.

" Ne oldu Demir Müdire anne mi kızdı?"

" Hayır Beliz. Oyununu oynamaya devam etsene sen. Bak arkadaşın bekliyor orada"

"Ama ben seninle de oynamak istiyorum" dedi küçük kız. Demir tam cevap verecekken arkadan bir ses yükseldi bu ses küçük Aras'a aitti

"Beliz bıraksana şunu kimse onu sevmiyor zaten"

Demir sinirlenmişti, tam lafa atlayacakken küçük kız konuşmaya başladı.

"Hiçte bile ben onu çok seviyorum. Ve artık seninle oyun oynamak istemiyorum."

Beliz'in cümlesi bittiğinde ortam sessizleşmiş, Küçük Aras'ın yüzü düşmüştü. Bu sessizliği bozan Bora'nın yanlarına gelmesi olmuştu.

"Bir şey mi oldu" diyerek Demir'e döndü bir yandan da Aras'a ters ters bakıyordu. Demir ise hafif sırıtır ifadesiyle Aras'a dönüp:

"Hayır olmadı." Dedi. Daha sonrasında Beliz'in minik elini kavrayıp bu sefer Boraya döndü.

"Hadi kahvaltıya geç kalacağız. Daha okul var" dediğinde bu sefer mızmızlanmaya başlayan kişi Beliz olmuştu. Ve her zamanki gibi bugün okula gitmeseniz adlı epik şiirini okumaya başlamıştı. Çocuklar ise onları uzaktan izleyen Ceylan abladan habersiz, Minik Beliz'in bu isyanına gülümsemekle yetindiler.

 

Günümüz:

Arkamdan gelen sesle kafamı çevirdiğimde üsteğmen Sancak'ı gördüm. Elinde hiç çıkarmadığım, benim için manevi değeri çok yüksek olan kolyemi tutuyordu. Üsteğmenin gözlerinde özlem yüzünde buruk bir tebessüm vardı sanki. Sakin adımlarla yanına ilerledim ve konuşmaya başladım.

"Çok teşekkür ederim, benim için manevi değeri çok yüksekti" diyerek elinden kolyeyi aldım.

" önemli değil. Özel olmayacaksa birisinin hediyesi mi?" dedi.

"Evet, ucundaki deniz minaresi benim için çok değerli olan çocukluk arkadaşımın hediyesiydi. Hep yanımda taşıyabilmek, varlığını hissedebilmek için kolye yaptım." Diyerek cevap verdim.

Yüzünde anlamdıramadığım belli belirsiz bir tebessüm oluştu ve

"Gerçekten güzel bir anlamı varmış" dedi.

Cevap olarak gülümsemeyi seçtim. Tam kolye için tekrar teşekkür edip ayrılacakken arkadan Pars timini görmemle duraksadım. Beni gördüklerinde hepsi baş selamı vermişti bende onların selamına karşılık ufakça başımı sallamıştım. İçlerinden sarışın olan, adını Poyraz olarak hatırladığım asker konuşmaya başladı.

"Komutanım yemek yemeğe merkezdeki kebapçıya gideceğiz sizde gelecek misiniz?"

Üsteğmen Sancak olumlu anlamda başını salladığında Poyraz bu sefer bana dönüp, "Savcım sizde eşlik etmek ister misiniz?" diye bana sordu.

Bu soruyla Üsteğmende dâhil olmak üzere bütün gözler bana dönmüştü.

"Size rahatsızlık vermeyeyim?"

Sorumun cevabını veren timin tek kadın üyesi Aylin olmuştu.

"Yok, savcı Hanım ne rahatsızlığı mutluluk duyarız. Hem bende kendi cinsiyetimin farkına varırım bir süreliğine." dedi ve gülümsedi. Onun bu söylediğine bende gülmüştüm. Timdeki tek kadın olmak zor olmalıydı.

Timdekileri kırmak istemeyerek kabul ettim.

"Olur, gidebiliriz. Sonuçta birbirimizi tanımamız gerekiyor fakat ev arkadaşım Derini de çağırsam sorun olur mu? Nöbetten gelmiş olması gerekiyor kendisi yemek konusunda pek iyi değil.

 

Sorumu cevaplayan yine Aylin olmuştu.

"Olmaz olmaz. Bu kadar erkek arasında kalınca insan hemcinsleriyle takılmayı özlüyor."

Timden, "Ayıp oluyor Aylin komutanım" nidaları yükseldiğinde Aylin bıkkın ama sevecen bir ifadeyle "Yalan mı?" dedi. Timdekiler Aylin'e laf yetiştirmeye devam ederken bende Derinle konuşmuş, gideceğimiz yerin konumunu atmıştım.

Sonunda konu arabalara kim kim bineceğimize geldiğinde timin en küçüğü Hakan

"Kesinlikle ejderle gitmeliyiz komutanım forsumuz, bir havamız olur." Dediğinde Gökhan:

"Aynen amına koyayım, o az olur istersen helikopterle iniş yapalım." deyip Hakan'ı susturmuştu.

En sonunda Üsteğmen, Haktan ve Aylin'in benim arabamla, geriye kalanların Üsteğmene ait olan fakat Gökhan'ın kullanacağı Mercedes ile gitmeye karar verdik. Arabamın kilidini açtığımda Aylin:

"Komutanım siz öne geçin" dediğinde; komutanın yarım saatliğine sağ koltuk prensesi olacağı aklıma gelince kendi kendime ufak bir kahkaha atmıştım. Tüm gözler arabadaki bütün gözler bana döndüğünde kafamı "Yok bir şey." dercesine salladım. Umarım şuan deli olduğumu düşünmüyorlardır daha ilk günden karizmayı çizdirmek pek hoş olmaz sonuçta.

Araba sürmeye devam ederken Üsteğmenin bakışlarını üzerimde hissediyordum. Acaba neden bana bakıyor diye düşünürken beni düşüncelerimden ayıran şey Hakan'ın beni tanımak için sorduğu sorular oldu.

"Beliz savcım kaç yaşındasınız?"

"Biraz klişe olacak ama sivildeyken resmiyete gerek yok. Ve 26 yaşındayım" Dediğimde başıyla onaylamıştı beni.

"Evli misin peki?" dediğinde Üsteğmen cevabı duymak istemezcesine

" Sana ne oğlum? Ne yapacaksın Savcı Hanımın evli olup olmadığından nüfusuna mı alacaksın ne diye ahiret soruları sorup kadını bunaltıyorsun?" dediğinde ben olaya müdahale ettim.

"Hayır, rahatsız olmadım. Beraber görev üstleneceği kişiyi tanımak en doğa hakkı fazla özel olmadığı sürece." Hakan'a dönüp cevap verdim.

"Evli değilim, genel olarak kariyer odaklı bir insanım. Böyle işlere pek vaktim olmuyor genelde. Ama büyük konuşmamak lazım bir gün karşıma düzgün birisi çıkarsa neden olmasın" dedim.

Yol boyunca sohbet bu şekilde devam etmişti. Sonunda kebapçıya geldiğimizde diğerlerinin bizden önce vardığını fark ettim. Onlar çoktan bir masaya oturmuş bize yerlerini belli etmek için el sallıyorlardı.

Tam masaya geçecekken arkamdan bana sarılan elleri tehlike olarak algılayıp sağ dirseğimi karın boşluğuna geçirdiğimde tanıdık birisine ait olan inleme sesiyle duraksadım ve içimden dua etmeye başladım.

Allah'ım bu ses lütfen benim ev arkadaşım olan Derin'e ait olmasın. Onun sesine benzeyen bir terörist olsun diye dua etmeye başladım ama felek yine yüzümüze gülmemişti anlaşılan. Maalesef dirseğimden nasiplenen kişi biricik Arkadaşım Derin olmuştu. Aynı anda bana şaşkınlık ve gururla bakan iki bakışı fark etmem uzun sürmemişti.

"Obaa Beliz savcım sağlam çıktı." Diyen Hakan'ı boş vererek yerde karnını tutarak sızlanan Derin'e doğru eğildim.

"Kızım sen manyak mısın? Ne diye arkamdan habersizce sarılıyorsun. Başkası sandım seni."

Derin mızmızlanarak;

"Sana sarılmak istediğim için özür dilerim Beliz. Ne biliyim ya tahmin edemedim biran."

"Aslında tahmin etmesi pek zor değil. Savcı sonuçta illaki dövüş dersi almıştır. Bu tarz mesleği olan insanlara sessizce yaklaşmamalısın. Kendini savunmak isterken sana daha büyük zararlar verebilirdi."

Diyen Yalın'la birlikte Derin'in dikkati o tarafa çevçevrilmişti."

" Kusura bakma yakın arkadaşıma sarılırken dayak yiyeceğimi tahmin etmediğim için." Diyerek cevap verdiğinde ortamın gerilmesini engellemek amacıyla lafa daldım.

"Neyse boş ver öğrenmiş oldun. Çok acıdı mı, hastaneye gitmek ister misin?"

"Gerek yok hastaneye ama etkili bir yere dirsek geçirdiğin için orası bir süre ağrır yüksek ihtimalle. Bana bakmak zorundasın Savcı Beliz Gök"

"Emredersiniz Doktor Hanım" dediğimde ikimizde gülmüştük.

"Konuşma faslınızı bölmek istemem ama çok acıktım artık yemek faslına geçsek olur mu?" diyen Gökhan herkesi masanın başına toplamıştı.

Yemeklerimiz geldiğinde masada koyu bir sohbet dönüyordu.

"Beliz sende baya sağlammışsın yalnız. Bunu söylemem sadece teknik açısından değil aynı zamanda çok soğukkanlı ve seri hareket ediyorsun bu senin için büyük avantaj. Hiç asker olmayı düşündün mü?" dedi Aylin.

"Şimdiye kadar hiç düşünmedim aslında çocukluğumdan beri hayalim hep savcı olmaktı."

Diye cümlemi sonlandırdığımda Üsteğmen ve Yalın'ın birbirlerine bakarak imalı imalı sırıttıklarını gördüm. Acaba çocukken denizkızı olmak istediğimi duysalar nasıl tepki verirlerdi. Onları boş vererek konuşmama devam ettim.

"Ama çevremde asker olmak isteyen iki kişi vardı. Şuan oldular mı bilmiyorum ama kalbimde bir yerde olduklarını hissediyorum."

Ortam benim sessizleşmeme ayak uydururken tanıdık bir sesten şöyle bir soru yöneldi.

"Kimmiş benim savcımın etrafındaki asker olmak isteyen kişi?"

 

Bölüm Sonu.

 

 

 

Öncelikle hepinize selam bebisler

Nasılsınız?

Umarım iyisinizdir. Bugün sizlere benim uzun olduğunu düşündüğüm 1394 kelimelik bir bölümle geldim. Benim için yazması oldukça keyifliydi.

Opia için şuan kafamda deli senaryolar dönüyor hangisini seçeceğimi zamanla göreceğiz. Kitapla alakalı soracağım sorulara geçmeden önce oy vermeyi ve yorumda bulunmayı unutmayın lütfen. Sizleri çooook seviyorum 💗Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.

 

Not: Bora'nın diğer ismi Yalın. Yalın Bora Sezer.

Sizce gelen kişi ya da kişiler kimdi?

Beliz dövüşmeyi kimden öğrendi?

Ceylan abla hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

 

 

 

Loading...
0%