Selam...
Son bölümümüzle geldik sonunda...❤️
Keyifli okumalar....🌺
Dört ay sonra...
İnci'den...
"Dandini dandini danalı bebek
Elleri kolları kınalı bebek
Benim de yavrum cicili bebek
Uyusun da büyüsün ninni..."
Hâlâ ağlamaya devam eden kızımla yüzüm düştü. Sabahtan beri söylemediğim ninni, yapmadığım şey kalmamıştı ama ısrarla uyumuyordu.
"Neyi yanlış yapıyorum bilmiyorum ki, ne uyuyor ne de susuyor."
Nesrin annem de çaresizdi. "Bir daha mı emzirsen İnci?"
Umutsuzca gözlerine baktım. "Daha yeni emzirdim."
Arya da düşünceli bir şekilde fikrini sundu. "Altına mı yaptı acaba?"
"Yeni değiştirdik." Salonun ortasında durmuş Bahar'ın etrafında onu susturmak için çözüm arıyor, bir türlü bulamıyorduk. Bir bebek nasıl bu kadar inatçı olurdu? "Gazı olabilir mi? Ya da kesin babasını istiyor."
Somurtkan bir şekilde kucağımdaki kızımı sallarken Arya gülümsedi. "Ben böyle bir şey görmedim. Babasına çok düşkün."
Evet... Bahar'ın bir diğer özelliği ise babasına olan düşkünlüğüydü. Daha dört aylık olmasına rağmen söz konusu babası olduğunda hiç sesi çıkmıyordu.
Kendi aramızda konuşurken çalan kapıyla Nesrin annem kapıyı açmak için yanımızdan ayrıldı. Kısa süre sonra Nesrin annem tek başına geri geldi. Merakla ona bakarken bizi aydınlattı. "Cihangir ve Akın oğlum geldi. Ellerini yıkayıp gelecekler. Ben de mutfağa geçiyorum."
Başımı sallayıp kızıma düşürdüm bakışlarımı. "Ağlama kızım, bak baban da geldi."
Israrında devam eden kızımı kucağımda hafif hareketlerle sallarken Cihangir arkasındaki Akın'la içeri girdi. Yanıma gelerek hemen kızımızı kucağına aldı. "Niye ağlıyor benim güzel kızım?"
Daha kucağına alır almaz sesi kesilen kızımla kaşlarım havalandı. "Ben de onu merak ediyordum ama şimdi cevabımı almış oldum."
Bahar'ı kucağında oynatarak gülümsedi. "Beni mi özlemiş prensesim?"
Babasının burnunu küçücük elleriyle kavramaya çalışan kızıma baktım. Biraz önce durmadan ağlayan o değildi sanki. Nasıl da keyfi yerine gelmişti. Tabii bir de Cihangir'in yüzündeki gülümseme, kızına bakışları o kadar güzel duruyordu ki karısı olmasam kıskanırdım herhâlde.
Cihangir de Bahar'a çok düşkündü. Hatta hayallerimin bile ötesinde bir baba olmuştu. Bahar'ın her şeyiyle ilgilenir gece bile sesini benden önce duyardı.
Kocam geç de olsa kızını sevmeyi bırakıp omzumdan tutarak beni kendine çekti. Başıma küçük bir öpücük bıraktı. "Çok mu huysuzlandı?"
Yumuşak bakışları içimi ısıtıyordu. "Uyuması lazım ama uyumuyor."
Benim hayıflanmamla Akın olaya el attı. "Siz bana verin yeğenimi, ben hallederim."
Şaşkın şaşkın Akın'a bakarken Arya alayla güldü. "Ben emin olamadım."
Ne yalan söyleyeyim ben de emin olamadım. Akın, Cihangir'den Bahar'ı alırken Arya'ya ters bir bakış attı. "Emin olabilseydin şimdiye kadar evlenmiş çocuk aşamasına geçmiştik."
Arya'nın gözleri kısıldı. Hâlâ birbirleriyle çekişmekten zevk alıyorlardı. İlişkileri de hep çetrefilli geçiyordu. "Uyutsana Akın. Uyutursan bu sefer evlenme teklifini kabul edeceğim."
Hayretle Arya'ya döndüm. Akın her seferinde evlenmek için çabalarken Arya ondan kaçmakla meşguldü. Hatta Akın'ın ilk evlilik teklifi hüsranla sonuçlanmış, hepimiz Arya'nın olumsuz cevabıyla neye uğradığımızı şaşırmıştık. Onları kısa süre de olsa ayrılığa götüren bu durum çok da uzun sürmemişti. Arya'nın nasıl çaresiz olduğunu görmüştük. En önemlisi de Akın'ın vazgeçmeyişi olmuştu. O kadar emindi ki, sen benimle evleneceksin, hem de kendi gönül rızanla demişti. Her hafta evlilik imalarına yenisini ekledi. Arya ise artık bu işi inada çevirip onu sürekli reddederken şimdi bir anda böyle bir iddia sunması olur şey değildi.
"Ciddi misin?"
Arya başını sallarken Cihangir kaşlarını çattı. "Kızımı sakın zorlama Akın."
Akın'ın yüzünde gördüğüm sırıtma beni bile korkuttu. Arada kızımın kaynamasından korkarak ellerimi almak için uzattığımda Akın bir adım geri gitti. "Yenge, o iş bende."
Akın arkasını dönerek merdivenleri tırmanırken Bahar'la konuşuyordu. "Şimdi küçük hanım beni iyi dinle. Sen bana hayatının en büyük iyiliğini yapacaksın, ben de sen büyüyünce ne istiyorsan arkanda duracağım. Anlaştık mı?"
Gözden kaybolmalarıyla hemen Arya'ya döndüm. "Ne yapıyorsun Arya, iddiayla evlilik mi olur?"
Düşünceli bir şekilde koltuğa oturdu. "Uyutamaz ki... Hem... Biz sabahtan beri uyutamadık o hödük mü uyutacak?" Masum bakışlarını Cihangir'e çevirdi. "Uyutamaz değil mi?"
Cihangir gülerek koltuğa otururken beni de kolları arasına aldı. "O bordo bereli bir üsteğmen Arya. Küçümseme derim."
Hepimizi heyecanlı bir bekleyiş aldığında Arya ayağa kalktı. "Ben dayanamayacağım. Bakmam lazım."
Merdivenlere giderken ben de ayaklandım. Zira çocuğumun ne hâlde olduğunu merak ediyorum.
"Cihangir kızım için endişelenmem normal mi?"
Gülerek o da ayaklandı. "Akın'da aslan gücü vardır ama kalbi kedi gibidir."
Duraksayarak Cihangir'e döndüm. "Şu adamı her konuşmamızda başka bir hayvana benzetiyorsun."
Küçük bir kahkaha atarak kolunu omzuma doladı. "Baytar eşi olunca öyle oluyor demek ki. Hem adamın soyadı Kurt ben ne yapayım?"
Dudaklarımı büktüm. Fazla mantıklı gelmişti. "Doğru."
Arya önde biz arkada merdivenleri çıktığımızda Bahar'ın kapısının önünde durduk. Bir miktar açık olan kapıdan içeriye baktığımızda Akın, Bahar'ı beşiğine yatırmış bir şeyler mırıldanıyordu.
Merakla onları izlerken fısıldadım. "Ninni mi söylüyor?"
Arya derin bir iç çekti. "Ama nasıl susturdu ya? Biz de kaç kez ninni söyledik. Hem o nereden bilsin ninniyi?"
Cihangir başını iki yana salladı. "Ninni değil söylediği." İkimiz de bakışlarımızı Cihangir'e çevirdiğimizde dudağı kıvrıldı. "Komando marşı."
Arya ve ben aval aval Cihangir'e bakarken Akın odadan çıktı. Hepimiz dikkatle ona bakıyorduk. Kapıyı usulca kapatarak bize döndü. Yüzünde alaylı bir gülüş ve karşısındaki kadına rest çeker gibi imalı bir bakış vardı.
"Sessiz olun, yeğenim uyuyor." Bakışları ne bende ne de Cihangir'de geziyordu. Sadece Arya'ya odaklanmış onun gözlerinin içine bakmakla meşguldü. "Düğün hazırlıklarına şimdiden başla. Evet dedikten sonra gerisi için bir bahanen kalmayacak."
Dudaklarım kıvrılırken Cihangir'in elimden tutup çekmesiyle odaya girdik hemen. Bahar mışıl mışıl uyuyordu. Onun üzerini örtüp bebek telsizini yanıma aldım. Cihangir'le merdivenleri inmeye başladık. Arya ve Akın hâlâ bıraktığımız yerde birbirine bakmakla meşguldü. Arya'nın Akın'ı sürekli reddetmesinin sebebini biliyordum fakat bu sefer Akın iyi yerden yakalamıştı. Ya da belki de Arya da karşı koymaktan vazgeçmişti...
3 yıl sonra
"Bahar, hadi anneciğim baban gelir şimdi."
Aşağıdan, yukarıya Bahar'a seslenirken cevap gecikmedi. "Biy dakika anne süsyeniyoyum."
Yanaklarımı şişirip serbest bıraktım. Bu kız iflah olmazdı. Resmen üzerime kuma olarak gelen küçük hanım babasına âşık bir kız olup çıkmıştı. Bu da yetmezmiş gibi sürekli Cihangir'i kıskanıyor, benimle ilgilenmesini istemiyordu. Cihangir ise bu ilgiden fazlasıyla memnun iki sarışının arasında keyfi yerindeydi. Bir aydır görevi sebebiyle bizden uzak kalan kocama bugün kavuşacaktık. Sabırsızlıkla ikimiz de onu beklerken kızım hâlâ süslenmekle meşguldü. Sonunda merdivenlerden indiğinde gözlerim büyüdü.
"Bahar yine mi benim makyaj malzemelerimi aldın?"
Sürmeye çalıştığı, fakat tamamen dudaklarından taşmış ve gelişigüzel sürülmüş kırmızı rujla ne yapacağımı bilemedim.
"Babası kıymısı yus seviyo."
Başımı iki yana sallayıp ıslak mendil alarak önünde diz çöktüm. "Hayır kızım. Baban sen makyaj yapınca hiç sevmiyor. Makyajsız daha çok beğeniyor seni."
Ben ruju silerken ellerini göğsünde bağladı. Kaşlarını çatmış bu hâliyle haberi olmasa da tam ısırmalıktı.
"Sen neden yapıyoysun o zaman? Babam sana hep güselim diyo."
Gülümseyerek kızımı kucakladım. "Çünkü ben büyüğüm. O yüzden makyaj yapabilirim. Büyüyünce istersen sen de yapabilirsin ama baban sana da çok güzelsin diyor, unuttun mu?"
Hemen yüzü gülerken başını salladı. "Hıhı..."
Biz sohbet ederken çalan kapıyla kollarımdan sıyrılarak benden önce koştu. En az kızım kadar ben de heyecanlıydım. Onsuz bir güne bile katlanamazken bir ay uzak kalmak bana fazlasıyla ağır gelmişti. Kapıyı açar açmaz Bahar çığlığı bastı. "Askım gelmis."
Babasının kucağına uzanırken Cihangir hevesle kızı için kollarını açtı. "Prensesim."
Bahar'ı kucaklayıp içeriye adım attığında geri çekilerek eve girmesi için müsaade ettim. "Hoş geldin canım."
Kızını öper öpmez beni de kolunun altına alarak şakağımdan öptü. "Hoş buldum güzelim."
Bahar duyduğu kelimeyle hemen kaşlarını çattı. Ellerini yine göğsünde birleştirmiş, dudakları büzülmüştü. Cihangir ne olduğunu anlayamazken bakışları hemen beni buldu. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum.
"Prensesim bir şey mi oldu?"
Bahar iki elini babasının yanağına koyarak kendisine bakmasını sağladı. "Binbasim ben daha çok güselim de mi?"
Cihangir biraz şaşkın biraz da gülerek bakıyordu Bahar'a. Yanağına öpücük kondurarak hayranlıkla kızına baktı. "En güzel sarışın sensin."
Şimdi de ben kollarımı göğsümde bağlamış, gözlerimi kısarak Cihangir'e bakıyordum. Benden aldığı bakışlarını kızına çevirirken cebinden küçük bir çikolata çıkartarak ona uzattı. Bahar en sevdiği çikolatayı görünce her şeyi unutarak babasının boynuna kollarını dolayıp yanaklarına öpücükler bıraktı. "Teşekkürler babası."
Cihangir'in kucağından inen Bahar koşarak Nesrin annemin yanına gitti. "Nesyin aneane babası bana çikolata almıs."
Bahar heyecanla koşarak gözden kaybolurken Cihangir'le baş başa kaldık. Tekrar beni kolları arasına aldığında tek kaşımı kaldırdım. "Demek en güzel sarışın kızımız."
Beni kendine çekerek alnımdan öptü. Kokumu uzun uzun içine çekerken hasret doluydu. "Yavrum kızımız senin kopyan. Doğal olarak bu iltifat senin için de geçerli."
Gözlerimi devirdim. Her zamanki gibi kurnazlığını ortaya döküyordu. "İkimizi birden idare etmeye çalışıyorsun binbaşı."
Dudakları kıvrıldı. Hiç de hâlinden şikâyetçi değildi. "Bence gayet iyi gidiyorum."
İkimiz de gülerken bakışlarımız birbirimizde esir kaldı. Hâlâ içim gidiyordu ela gözlerine bakarken. Kollarımı boynuna dolayıp gülümsedim. "Sağ salim döndüm ya yine..." Ne yazık ki bu bekleyiş son bulmayacaktı. Yine de ona bunun sitemini yapmam anlamsızdı. "Çok özledik seni."
Eli yanağımı okşayıp çeneme indi. Dudakları dudaklarıma yaklaşırken fısıldadı. "Bir de bana sor."
Hasret kaldığım dudaklarına kavuşacağım sırada Bahar'ın çığlığı duyuldu. "Baba!"
Bir suç işlemiş de yakalanmış gibi hemen geri çekilirken başımı arkaya çevirdim. Bahar önde Nesrin annem arkada bize doğru ilerliyorlardı. Kaşlarını çatmış paytak paytak yürüyen kızım hemen aramıza girdi. Babasının kucağına tırmanmayı da ihmal etmedi. "Askım yoksa annemi mi öpcektin?"
Nesrin annemin varlığı beni utandırırken Cihangir durumu toparlıyordu. "Yoo... Onu da nereden çıkardın prenses?"
Kaşlarını çatan kızım parmağını kaldırarak havada salladı. "Yayan söyleme babası. Ben göydüm gisli gisli annemi hep öpüyoysun."
Alt dudağımı ısırırken çekingen bakışlarımı Nesrin anneme yönelttim. Hâlimizi anlamış olacak ki araya girdi. "Kızım neden adamı kapıda dikiyorsunuz? Yorgun argın geldi çocuk. Hoş geldin oğlum geç içeri."
Nesrin annemin gülümseyerek Cihangir'i karşılamasına kocam da aynı samimiyetle karşılık verdi. "Hoş buldum Nesrin Hanım. Sen de olamasan beni düşünen yok."
Nesrin annem gülerek Bahar'la beni işaret etti. "Bu kızların aklı bir karış havada." Kucağındaki kızıyla salona ilerlerken Cihangir gördüğü ilgiden memnundu. Salona geçtiğimizde Nesrin annem gülerek masayı gösterdi. "Ama bugün masadaki her şey sarışınların eseri."
Cihangir bana bakarak gülümsedi. "Eline sağlık güzelim."
Özenle hazırladığım masaya göz gezdirirken kızımın isyanı duyuldu. "Hayıy baba. Ben de yapdım."
Hemen destekledim kızımı. "Evet babası, kızımla birlikte hazırladık her şeyi."
Cihangir kızıyla masaya otururken elinden tutarak parmaklarını öpmeye başladı. "Benim prensesim bu parmaklarla mı yapmış?"
Bahar kıkırdarken biz de oturduk. Hep birlikte yediğimiz akşam yemeğinin ardından çay kahve derken zaman bayağı geçti. Nesrin annem de erkenden odasına çekildi. Bahar'ın uyku saatini çoktan geçirmiş olsak da babasını özlediği için bu seferlik görmezden geldik. Babasının kucağında iyice mayışan kızımla Cihangir'e döndüm. "Uyusa iyi olur artık."
Cihangir, Bahar'ın benim gibi altın sarısı olan saçlarını okşarken eğilerek yüzüne baktı. Mavi gözlerini ufaktan kapatan göz kapaklarını görmesiyle bana hak verdi. "Çok bile dayandı."
Bahar'ı kucağına almasıyla ikimiz de ayaklandık. Üst kata çıktığımızda Cihangir çocuk odasına geçerken ben de yatak odasına girdim.
O farkında değildi ama kalbim yerinden çıkacak gibiydi. İçim içime sığmıyordu. Kaç gündür sabırsızlıkla gelmesini bekliyordum. Kocama güzel bir haberim vardı ancak bunu yarın söyleyecektim. Çünkü yarın Bahar'ın doğum günüydü. Bu mutlu haberi de o zaman verecektim.
Cihangir gelene kadar banyoda işlerimi halledip odaya geçtim. Saten geceliğimi giyerek aynanın karşısına oturdum. Saçlarımı taradım, kremimi sürdüm fakat hâlâ kocam ortalarda yoktu. Anlaşılan o ki Bahar yine babasını bırakmıyordu. Yüzümdeki gülümsemeyle kalkarak yatağa yattım. Komodinin üzerinde duran kitabımı alıp yarım bıraktığım yerden okumaya başladım.
Geçen zamanın ardından yavaş bir şekilde açılan kapıyla başımı kaldırdığımda Cihangir odaya girerek kapıyı kapattı.
"Uyudu mu?" Başıyla beni onaylarken üzerindeki gömleği çıkarttı. Onu kenara bırakarak altındaki pantolonu da çıkarttı. Şortunu giyerken ben çoktan kitap okumayı bırakmış kocamı izlemekle meşguldüm. Hâlâ çok yakışıklıydı. Yatağa gelmesiyle elimdeki kitabı tekrar komodinin üzerine bıraktım. Yanıma yatan adama ilgiyle bakıyordum. "Bir an gelmeyeceksin sandım."
Dudakları kıvrıldı. Biraz da durumdan mustaripti tabii. Aklının burada olduğunu, bakışlarıyla bile belli ediyordu. "Bırakmadı. Dalmasını bekledim."
Dudaklarımı ıslatarak saçlarımı aheste aheste geriye savurdum. Hareketlerim istemsiz onun ilgisini çekmek için çabalıyordu. Oysa buna ihtiyaç bile yoktu. "Şanslısın ki iki kişiyiz, ya üç sarışın birden olsaydı."
İlgili gözlerle Cihangir'in cevabını bekliyordum. Bakışlarını üzerimde gezdirirken gerdanımda takılı kaldı. Parmaklarının tersiyle yanağımdan gerdanıma doğru bir hat çizerken tek kaşı havada kendinden emin duruyordu. "Yavrum korkmamı mı bekliyorsun? Bu kadar güzel genleri çoğaltmak asli bir görev benim için."
Ciddi ciddi Cihangir'i dinlerken son sözleriyle gözlerimi devirdim. "Of Cihangir ya. Ben de ciddi ciddi seni dinliyorum."
Kolumdan tutarak beni kendine çekti. "Gel buraya."
Beni kolları arasına çekerken kıkırdadım. "Birileri çok özlemiş belli."
Tek başına değildi. Ben de özlemiştim. Beni sıkıca sarmalarken başıma öpücükler bırakıyordu.
"Çok özlüyorum İnci. Günler geçtikçe alışırım sanıyorum. Zamanla hafifler sanıyorum ama aksine geçen zaman beni daha da özleyen, âşık bir adama çeviriyor. Sensiz ne gecem var ne de gündüzüm."
Başımı geriye atarak gözlerine baktım. "Bundan şikâyetçi değilim."
Elini kaldırarak başparmağını yanağımda ve çenemde gezdirmeye başladı. Ela gözleri tutkuyla harmanlanmış alev alevdi. Ellerim çıplak göğsüne yerleşmiş aynı aşkla, tutkuyla bakıyordum gözlerine. Üzerime eğilerek dudaklarıma telaşsız bir çekimle kapandı. Çölde serap görmüş gibi sevinen dudaklarım onun öpüşüyle huzur buluyordu. Elim ensesine uzanırken büyük bir istekle karşılık verdim. Lakin o sırada açılan kapıyla neye uğradığımızı şaşırırken panikle ayrılmıştık birbirimizden.
"Baba."
Bahar uyku mahmuru sesiyle kapıda dikiliyordu. Cihangir o an nasıl toparlanacağını bilemedi.
"Prensesim, bir şey mi oldu?"
Yatağa gelerek tırmanmaya çalışırken yine huysuzdu. "Hani beyabey uyuycakdık."
Aramıza giren Bahar'la Cihangir'in tepkisini merak ediyordum. "Kızım annen korkmuş da ben o yüzden geldim."
Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Bahar'ın dudakları büzüldü, inceler bakışları benim üzerimdeydi. "Hayıy, anneley koykmas, piyensesley koykay."
İkimizin ortasına yatarak pikeyi üzerine çekti. Gülerek ben de yatarken Bahar'ın başından öptüm. "O zaman birlikte uyuyalım. İyi geceler kızım."
"İyi geceler anne."
Cihangir oturduğu yerde bir bana bir de Bahar'a bakarken o kadar komikti ki... Aklından geçenleri bilsem de şu an yapacak bir şeyim yoktu. Bahar doğduğundan beri, bizim önceliğimiz kızımız olmuştu. Cihangir başını iki yana sallayarak yanımıza uzandı. "Uyuyalım bakalım."
Gülmemek için alt dudağımı ısırdım. Biliyordum, Bahar uyuyana kadar uyumayacaktı. Benimse uykum çoktan kaçmıştı.
***
Sabah gözlerimi araladığımda ilk baktığım sevdiğim adamdı. Yatakta onu göremeyince etrafıma bakındım. Odada olmadığını anladığımda az çok nerede olduğunu tahmin ediyordum. Gece bizim için uzun olmuştu. Bu sebeple beni uyandırmadığını biliyordum ama onun için sorun değildi. Kızı söz konusu olduğunda bir saatlik uyku bile yetiyordu.
Yataktan çıkarak hızlıca toparladım. Banyoya girip ihtiyacımı giderdikten sonra elimi yüzümü yıkadım. Dişlerimi fırçalayıp saçlarımı düzelttim. Banyodan çıkınca üzerime günlük bir elbise geçirdim. Bahar'ın odasına baktığımda aradığımı bulamamamla odayı biraz toparlayıp aşağı indim. Nesrin dadımla karşılaştığımda gülümsedi. "Günaydın kızım."
Ben de gülümseyerek etrafıma bakındım. "Günaydın Nesrin anne. Bizimkileri gördün mü?"
Eliyle mutfağı gösterdi. "Sana kahvaltı hazırlıyorlar."
Dudaklarım kıvrıldı. "Ben bir bakayım."
Mutfağa doğru ilerleyip kapının önünde durduğumda hayallerimin bile ötesinde bir manzarayla karşılaştım. Bahar taburenin üzerine çıkmış elindeki peyniri yerken babasını izliyordu. Üzerinde elbisesi, yarım toplanan saçı babasının eseri olmalıydı. Cihangir ise üzerindeki beyaz tişörtü, altındaki kotuyla muhtemelen yine sevdiğim omleti yapıyordu.
"Babası annem çok sevincek de mi?"
Cihangir, elindeki peyniri biten Bahar'a biraz daha uzattı. "Evet kızım."
Bahar neşeyle devam etti. "Ben en çok senin yemekleyini seviyoyum. Biy de Nesyin aneanemin. Annem az güsel yapıyoy."
Cihangir, başını çevirip Bahar'a gülerek yanağından bir makas aldı. "Annen mutfakta kıdem bile atladı kızım anca bu kadar oluyor."
Babasını dikkatle dinleyen Bahar gözlerini kırpıştırdı. "Kıdem ne demek babası?"
Ellerim göğsümde kapıya yaslanmış tek kaşım havada onları dinliyordum. Cihangir dayanamayıp Bahar'ı kucağına aldı. "Kıdem..."
Cihangir nasıl açıklayacağını düşündüğü sırada Bahar beni fark etti. Ellerini hemen ağzına kapatarak babasına baktı. Gözlerini kocaman açmış panik hâlindeydi. "Evvah! Yakayandık."
Cihangir başını benden tarafa çevirince gülümsedi. Yanlarına yürüyerek gözlerimi kıstım. "Ne yapıyorsunuz bakalım siz burada?"
Kocam bir eliyle Bahar'ı tutarken diğer koluyla da beni sardı. "Sana sürpriz kahvaltı hazırlıyorduk ama yakalandık."
Gülümseyerek ikisini de yanaklarından öptüm. "Teşekkür ederim. Çok mutlu oldum."
Kahvaltıdan sonra evimizde hummalı bir çalışma başladı. Bahar hanım yeni yaşına giriyordu ve onun için evde parti veriyorduk. Her şeyi hazırlamamızla odalarımıza çekildik. Cihangir çoktan hazırlanmış aşağıya inmişti. Ben de küçük prensesle hâlâ hazırlanmaya devam ediyordum.
Bugün benim için her anlamda özel bir gündü, bu yüzden kıyafetimi de özel olarak seçtim. Üzerime oturan bordo elbisem dizimin bir karış üzerinde ve bir miktar göğüs dekolteliydi. Kalın askılı, gerdanımı tamamen açıkta bırakıyordu. Saçlarımı uzun zamandır kullanmadığım inci tokamla topladım. Güzel bir makyaj yapıp Cihangir'in bana evlenirken verdiği bilekliği taktım. Her şey ona geçmişimizi, aşk dolu günlerimizi hatırlatsın istiyordum. Tamamen hazır olduğumu düşündüğümde aynada uzun uzun kendime baktım. En son yan dönerek bir kez daha elbisemin duruşuna bakıyordum. Elim karnıma giderken dudaklarım kıvrıldı. Şefkatle okşadım. İçim sıcacıktı, kalbim sıcacıktı...
Derin bir nefes almamla yatak odasından çıktım. O sırada Cihangir'in aşağıdan gelen sesini duymuştum. "İnci gelecek misiniz aşağıya?"
Sabırsız hâline gözlerimi devirerek aşağı seslendim. "Bahar'ı da alıp geliyorum."
Bahar'ın odasına girdiğimde yine küçük çaplı bir şok yaşadım. "Bahar!"
Aynanın önünde saçlarımı tarayan kızım beni bir gün kalpten götürecekti. "Geliyoyum anne."
Şaşkınlıkla, bana dönen kızıma baktım. "Hani sana aldığım pembe tütülü elbiseni giyecektin? Neden bunu giydin?"
Üzerindeki yeşil kamuflajlı tuluma baktım bir süre. Ben bu kızla nasıl baş edeceğimi bilemiyordum. "Sünkü Akın amcam bunu giymessem çok üsülüydü."
Gözlerimi devirdim. Böyle bir kıyafeti ona tabii ki de Akın amcası almıştı ama şu anki bahanesi tamamen yalandı. "Bence Akın amcan üzülmezdi ama öyle olsun bakalım."
Bahar'ın elinden tutup aşağı inerken Cihangir'in aşağıdan sesi geliyordu. "Kadınların en iyi yaptığı şeylerden biri de bekletmek. Hele benim başımdakilerin hobisi."
Cevap olarak ona gülen kişinin sesi o kadar tanıdıktı ki, merdivenleri iner inmez salona geçtim. Karşımda gördüğüm yakışıklıyla kollarına atıldım. "Kerem."
Sıkıca kardeşime sarıldım. Uzun zamandır görmüyordum ve çok özlemiştim. "Abla... Nasılsın?"
Geri çekilerek gülümsedim. "İyiyim. Hoş geldin."
Aynı şekilde tebessüm etti. "Hoş buldum."
Kerem, Bahar'ı görünce beni bırakarak ona döndü. "Doğum günü prensesi, nasıl da güzel olmuşsun. Annenin kopyası, babanın minyatürü gibisin."
Kerem, Bahar'ı kucağına alırken söyledikleri Bahar'ın kafasını karıştırmıştı. Ellerini başına koyup iki yana salladı. "Keyem dayı ne diyoysun, anlamıyoyum?"
Kardeşim küçük bir kahkaha attı. Fakat Bahar'ın dikkatini çeken başka bir şey olmuştu. Parmağını uzatarak konuştu. "Dayı bu kız kim?"
Bu sorunun cevabını ben de fazlasıyla merak ediyordum. Kerem arkasını dönerek gülümsedi.
"Bu kız... Selin." Kerem başını bana çevirdiğinde göz göze geldik. "Abla, Selin sana bahsettiğim kız arkadaşım."
Kaşlarım havalanırken şaşkındım. Çünkü daha önce bir kızdan bahsetmişti ama detaylara hiç girmemişti. Şimdi ise benimle tanıştıracak kadar yakın görüyordu. Selin bize yaklaşarak elini uzattı. "Merhaba İnci Hanım."
İlgiyle, biraz da alıcı gözle baktım karşımdaki kıza. Kumral saçları, çakır gözleri, uzun boyu, güzel fiziği, üzerine giydiği hanım hanımcık elbisesiyle çok tatlı görünüyordu. Elini sıkarak gülümsedim. "Sadece İnci yeterli. Tanıştığıma memnun oldum."
Kerem, Cihangir'e dönerken gülümsedi. "Tanıştınız ama tekrar tanıtayım. Kötü adamların korkulu rüyası, biricik eniştem Cihangir."
Cihangir, Kerem'in tanıtmasına tebessüm etti. Onun bu hâllerine alışmıştı ne de olsa. Kardeşimin eniştesine olan hayranlığını da çok iyi biliyordum. Kendine idol olarak alamadığı babam yerine Cihangir'i koymuş, onu örnek alıyordu.
"Hoş geldin Selin. Bu zibidiyi bir daha düşün derim."
Kerem'in suratı buruşurken Selin gülümsedi. "Dikkate alacağım."
Kardeşim hemen Selin'e dönerek fısıldadı. "Sen bakma ona. Askerliği bedelli yaptım diye hâlâ bozuk bana."
Dayanamayıp gülerken tekrar kapı çaldı. Nesrin annem bizden önce kapıyı açtığında ilk önce yakışıklı beyimiz Meriç içeri girdi. Bahar'la birbirlerine sarılırken arkasından Burçak geliyordu. "Biz geldik."
Neşe içinde gelen arkadaşıma sarıldım hemen. "Hoş geldiniz canım."
Arkasından Giray girdi. Onlar da Cihangir'le tokalaşırken tekrar kapı çaldı. Bu sefer de Arya yani dişi kurt içeri girerken arkasından da iki erkek kurt geliyordu. Akın kucağında taşıdığı minik Onur'la gülerek Bahar'a seslendi. "Amcasının prensesi nerede?"
Bahar herkesi unutarak Akın'a koşuyordu. Akın, Bahar'ın ikinci aşkı ve ne yazık ki örnek aldığı ikinci kişiydi. "Akın amca bak yasıl olmusum?"
Akın kucağındaki daha bir yaşına giren küçük kurdu annesine vererek Bahar'ı kucağına aldı. "Harikasın asker."
Bahar hevesle asker selamı verirken Akın da ona eşlik ediyordu. Arya bozana kadar tabii. "Akın şu çocuğu rahat bırak. Elinden gelse küçücük yaşta askere göndereceksin kızı."
Akın gülerek Bahar'ı öptü. "Gitsin, kırk erkeğe bedel gelmezse ben de bu işi bilmiyorum."
Giray gülerek yine kendine pay çıkardı. "Amcası kim oğlum onun? Badisi de benim oğlum olacak."
Cihangir kaşlarını çatarak kızını Akın'ın elinden aldı. "Babası dururken size niye çeksin lan kızım?" Bahar'a düşen bakışlarıyla gülümsedi. "Hem annesi gibi prenses olacak benim kızım. Sokmayın kafasına başka şeyler."
Derin bir iç çektim. Cihangir'in en son isteği şey Bahar'ın asker olmasıydı sanırım. Korkuyordu. Kızını kaybetmekten ona bir şey olmasından çok korkuyordu. Cihangir'in hayatında arkadaşlarını saymazsak bir ben, bir de kızı kalmıştı ve o her anlamda bizi korumak için ne gerekiyorsa yapıyordu.
Oktay ve Elif'in de gelmesiyle keyfimiz daha da yerine geldi. Onların minik kızı da görülmeye değerdi. En son gelen Eren ve nişanlısı da yeni gözde çiftlerimiz arasındaydı. Yakında düğünleri vardı ve hepimiz heyecanla onları bekliyorduk.
Hepimiz arka bahçeye geçtiğimizde iki eksiğimiz daha vardı. Onları da bekliyorduk. Onlar da bizi çok bekletmedi. Yusuf ve Dila el ele bahçe kapısından girdiğinde ağzım açık kaldı. Beklemediğim birliktelik, utangaç hâlleri hangi duyguyu hissedeceğimi şaşırtmıştı. Yusuf geçen sene Ankara'da üniversite kazanmıştı. Hem okuyor hem de ailesi için çalışıyordu. Dila ise bu sene kazanmıştı. Yusuf'un bu konuda ne kadar etkili olduğunu biliyordum ama bu kadar ileri seviye sanırım son noktaydı. Bazen aşk güzel şeylere de yol açıyordu.
Mutlu bir doğum günü geçiriyorduk. Tüm sevdiklerimizle birlikte. Hatta Sevinç teyze ve Ekrem albay bile bizimleydi. Biraz geç katılmışlardı ama pastayı kesmeden yetişmişlerdi. Bahar'ı kendi torunları gibi seviyorlardı.
Tek eksik annemle babamdı. Onlar da bu çerçevenin içinde olsun çok isterdim ancak beni sildikleri gibi torunları da değerli olmamıştı. Annemin doğum yaptığımda telefonda söyledikleri hâlâ canımı yakıyordu. "Aptalsın İnci. Her şeyi elinin tersiyle ittiğin yetmiyor gibi bir de seni dul bırakacak adamdan çocuk yaptın," demişti. Çok zoruma gitmişti sözleri. Cihangir'e söz etmeye bile utanmıştım. Nesrin annemle dertleştiğimizde ise bana "Üzülme kızım. Yarına kaybedeceğini de bilsen korkak, iki yüzlü bir adam yerine cesur, yiğit bir adamdan yapacağın çocuk için kimseyi duyma," demişti. İşte o zaman anne olmanın, evladına destek olmanın biyolojik bir etmen olmadığını daha iyi anladım. Ben de Nesrin annem gibi olacaktım.
Peki tüm bu sözlerin üzerine ben ne yaptım? Tabii ki ikinci çocuğu.
Hep birlikte doğum gününü kutlayıp pastayı kesmiş, sonrasında da Bahar hediyelerine kavuşmuştu. Tabii ki en farklı hediye Akın'dan gelmiş, kızıma bordo bere almıştı.
Devamında erkekler bir arada koyu bir sohbete dalmış, kadınlar ise kendi aralarında sohbete başlamıştı. Çocuklar da bahçede oyun oynarken hepimiz mutluyduk. Kocaman bir aile olmuştuk ve birbirimize bir akrabadan daha büyük bağlarla bağlıydık. Tek istediğim bu mutluluk ve huzurun ömür boyu, hiç bozulmadan ve eksiksiz devam etmesiydi.
Misafirlerimizi yolcu edip evi Nesrin annemle toparladığımızda fazlasıyla yorulmuştuk. Bahar erkenden uykuya dalarken işler bitince ben de Cihangir'le odama çekildim.
Odaya girdiğimizde Cihangir hemen belimden kavrayıp kendine yasladı. Şaşkınlıkla baktım gözlerine. "Cihan..."
Eli inci tokama yol aldığında parmakları usulca üzerinden geçti. "Fark etmedim mi sanıyorsun?"
Dudaklarım kıvrılırken ellerimi göğsüne yasladım. Biliyordu, o inci tokayı boş yere takmayacağımı biliyordu. Aklı ona söyleyeceklerimdeydi ve eminim bir sürü tahmini vardı. "Kocamdan kaçacağını düşünmedim."
Eli çeneme düştüğünde kendine çekerek dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu. "Peki, sebebini sorsam?"
Meraklı bakışları mavi gözlerimde dolaşırken başımı çevirerek aynanın önündeki çekmeceyi açtım. İçinden çıkardığım küçük kutuyu Cihangir'e uzattım. Kaşları havalanırken beni serbest bırakarak kutuyu kavradı. "Güzelim, bugün Bahar'ın doğum günü. Unuttun galiba."
Gözlerimi devirerek kutuyu işaret ettim. "Bak hadi Cihangir."
Kutuyu sakince açarken alt dudağımı dişliyordum. Geçen sefer bu şekilde bir sürpriz yapma şansım olmamıştı ama bu sefer her şey istediğim gibi oluyordu.
Cihangir kutuyu açtığında öylece donup kaldı, bir süre emin olmak istercesine kutuya baktı. Parmakları korkarcasına kutunun içindeki ultrason fotoğrafını kavradı. Bahar'dan alışık olduğumuz için anlaması zor olmamıştı.
Başını kaldırdığında gözleri dolu doluydu. Aynı duygulara, aynı hislere sahiptik. Annemin de dediği gibi ne aptal bir kadındım. Kocama ikinci çocuğu verecek kadar aptal. Cihangir bana böyle aşkla, umutla bakıyordu ya aptallığımla gurur duyuyordum.
"Yavrum sen..."
Devamını getiremediğinde gülümsedim. Eksik kısmı tamamlamak bana düştü. "Hamileyim."
Bir anda bana sarıldığında aynı hızla ona karşılık verdim. Fakat bu da yetmemiş olacak ki kucağına aldığında ne yapacağımı bilemeden küçük bir nida döküldü dudaklarımdan. "Cihan!"
Beni dinlemeden etrafında çevirmeye başladı. "Ulan... Ulan ben coşmayım da kim coşsun? Baba oluyorum, ben ikinci defa baba oluyorum."
Kıkırdayarak kahkaha atan kocamın yükselen sesini ellerimle dudaklarını kapatarak engellemeye çalışıyordum. "Cihangir sessiz ol, Bahar uyanacak şimdi."
Kucağında beni biraz daha yukarı kaldırmasıyla bacaklarımı beline doladım. Kollarım boynunda beni sıkıca tutarken dudaklarıma tutkulu bir öpücük bıraktı. Sersem sersem onu izliyordum. Alnını alnıma yasladı. Fısıltısı kulaklarıma en sevdiğim şarkı gibi geliyordu. "Sen benim başımın tacısın İnci. Bu adam sana köle, bu adam sana hayran. Ne istiyorsan söyle güzelim. Ne istiyorsan emrine amadeyim."
Bunu bekliyormuşçasına geri çekildim. Bu sözleri kesinlikle kaçıramazdım. "Ne istiyorsam mı?"
Gözleri kısılırken yüzümü inceleyen bir bakış attı. "Altından ne çıkacak merak ediyorum."
Dişlerimi göstererek sırıttım. "Cihangir."
Bir eli saçlarımda mırıldandı. "Hım."
Bunu kaçırmayacaktım. Bu fırsat elimize her zaman geçmiyordu. "Tatile gitmek istiyorum. Seninle... Bahar'la..."
Sakince gözlerime baktı. Kısa bir süre düşündü. "Haklısın güzelim. Çok ihmal ettim sizi."
Ellerimi yanaklarına koydum. Bizim tatile gitmemiz çok da zor değildi. Fakat Cihangir bize istediğimiz gibi tatil yapacağımızı söylese de onsuz hiçbir yere gitmek istemiyordum. O görevde canı pahasına çalışırken kızımla tatil yapmak içimden gelmiyordu.
"Hayır... Sen bizi ihmal etmiyorsun. Sadece uzun zamandır yoktun ve biz seni çok özledik. Birlikte vakit geçiririz diye ben... "
Yanağıma tatlı bir öpücük bıraktı. "Söz, en kısa zamanda gideceğiz güzelim."
Kollarım boynunda sıkıca sarıldım. "Teşekkür ederim. Bahar çok sevinecek."
Dudakları boynuma, omzuma minik öpücükler bırakırken fısıldadı. "Ben teşekkür ederim İnci. Bana kocaman bir yuva kurduğun için çok teşekkür ederim."
SON
🥳🥳🥳
Baytar Hanım böylelikle özel bölümlerinin de sona ulaşmış oluyor. Yeni kitaplarda görüşmek dileğiyle hoşça kalın...💗
Instagram:soylumery
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
106.37k Okunma |
8.7k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |