@spsrebirth
|
"Asla olmaz.” Biraz fazla tepki verdiğini anlamış olacak ki boğazını temizleyerek oturduğu koltukta sırtını dikleştirdi. " Bunun için tercüman tutabiliriz işinin ehli çalışanlarımız var fazla vaktimiz yoktu mecbur Aysa'ya kaldık ama artık gerek yok ." İşinin Ehli çalışanları mı varmış ? Mecbur bana mı kalmış ? Artık gerek yok muymuş? Pamir amca bir şey söylemek için dudaklarını aralamışken, araya girdim. " Memnuniyetle Pamir amca, benim Magno ile önceye dayalı bir samimiyetim var. Seve seve sana yardımcı olurum. " diyerek bay ceo bozuntusunun gözlerine meydan okurcasına baktım. " Hem benden başkasıyla çalışabileceğini sanmıyorum. " diye ekleyerek koltuğuma yaslandım. Savaş bey'in mavi gözleri birden kararmaya başlamıştı. " Neden başkasıyla çalışamazmış? " " Söyledim ya samimiyiz." "Nereden bu samimiyet ? " Bıkkınlıkla cevap verecektim ki Pamir amca araya girdi. "Tamam kızım seni yarın saat 11'de bekliyorum. Zaten sen şirketi biliyorsun. Detayları orada konuşuruz." Gitmek üzere ayağa kalkınca yine samimi bir şekilde birbirimize sarıldık. " Seni, Savaş bıraksın. " " Gerek yok Pamir amca arabamla gelmiştim. " dedim. Zaten süreli beni geriyordu. Birde onunla aynı arabada tahammül edemezdim. Otoparka inip arabama bindim Yine aklıma tavırları gelince kendi kendime söylenmeye başlamıştım. "Ceo bozuntusu, madem işinin ehli çalışanın var bulsaydın o zaman. Sanki senin yüzünü görmeye meraklıyım fırsatçı pislik." Yatağıma girdiğimden beri uyuyamıyordum. Magno ile geçirdiğim geceyi düşünmek istememe rağmen gözümün önüne sürekli Savaş bey'in akılalmaz tavırları geliyordu. Gece boyunca sürekli gözlerini bana dikmiş, sözleriyle imada bulunmuştu. Dans ederken aramıza girmiş, onunla çalışmamı engellemeye çalışmıştı.
Yataktan doğrulup oturdum, bacaklarımı kendime çekip ellerimi dizimde bağladım. Çok zorlu bir dönemin beni beklediğini hissediyordum. ****** Gözlerimi açtığımda çalan alarmla daha üç saat önce uyuduğumu fark ettim , çok az uyumama rağmen uykumu almış gibi hissediyordum. Yataktan kalkıp banyoya girdim duş alıp rahatlamak istedim . Saate baktığımda 10'a geldiğini görüp üzerimi giyinmeye başladım, dolabımdan beyaz bir croptop alıp üzerine geçirdim altına da Jean bol paça bir pantolon giydim. Saçlarımı kurutup açık bıraktım çantamı alıp mutfağa indim. Hiçbir şey yemek istemiyordum masanın üzerinde duran araba anahtarını alıp evden çıktım. Dualar ediyordum. " İnşallah o Savaş denen Ceo bozuntusunu görmeden bugünü bitiririm." Şirketten içeri girerek danışmaya yürüdüm. Danışmada bulunan kızıl ,kıvırcık saçlı kıza "Merhaba Pamir amcayla görüşmemiz vardı." dedim. Kız kibirli ifadeyle yeşil gözleriyle beni süzdü. Ukala bir tavırla , "Pamir bey demek istediniz." dedi Onun gibi bir tavır takındım. " Hayır Pamir amca dedim. " "Randevunuz var mıydı ?" "Evet 11'de beni bekliyordu. " O sırada Rüya'nın geldiğini gördüm. " Gelmişsin bebeğim. Neden beni aramadın ? " Kolunu omuzuma atıp yanağıma bir öpücük bıraktı. " Çalışıyorsundur diye rahatsız etmek istemedim. " dedim. Rüya, yüzünü danışmadaki kıza dönerek ciddi ses tonuyla, " Tamam sen işine devam edebilirsin. " dedi Danışmada ki kız bu sözle yüzüne sinsi bir tebessüm ekledi. " Emredersiniz Rüya hanım " Koluma girip beni çekiştirmeye başladı. "Bu sürtüğü buradan yaka paça def etmeme çok az kaldı. Birde sinsi sinsi sırıtıyor sürtük. Ben terfiyi alayımda o zaman göreceğim seni." Asansöre yönelmiştik. Düğmeye basıp beklerken, " Senin bu kızla derdin ne ? diye sordum. "Sonra anlatırım bebeğim şimdi anlatma sırası sende. " "Bende mi, ne anlatacağım ki ? " Asansör gelmişti inenlere yol açtıktan sonra asansöre girdik. Rüya 7. Kat düğmesine basmıştı. " Savaş bey ile ne olduğunu ? " Anlamaz gözlerle yüzüne baktım. Tekrar koluma girip imayla yüzüme baktı. Kaşı, gözü ayrı oynuyordu. " Aysaaaa, bebeğim. Ne olduğunu anlamıyormuş gibi yapmaya bırak. Aranızda ne var. " Kata gelmiştik. Asansör durunca indik. “O hareketler neydi öyle kızım. Resmen sizi dans ederken ayırdığında gözlerinden ateş…“ Pamir amcanın odasın kapısını açtığında sözleri yarıda kalmıştı. Şaşkınlıkla bakıyordu. Kafamı onun baktığı yere çevirdim. Karşımızda şaşkınlıkla baktığı kişi Savaş Arslan'dı. Üzerinde ki beyaz gömleğin yakası üstten üç düğme açıktı , Saçları özensiz, gözlerinin altında morluklar vardı. Akşamdan kalma bir hali vardı. Rüya kulağıma yaklaşıp , "Bunun burada ne işi var ifadeni alacaktım. " diye sitem etti. Camın önünde heykel gibi duran adamın gözleri benden çekip Rüya'ya çevirdi. "Ne oldu Rüya ? Babamın odasında olmam çok mu şaşırtıcı sanki beni burada ilk kez görüyorsun. " "Evet Savaş bey. Sizi burada hiç görmemiştik. Şaşırmadım şok oldum. " Rüya'nın tepkisine gülümsemeden edemedim. Yavaşça bize doğru yürümeye başladı.Yanımdan geçerek koltuğa yaslandı. "Ayakta mı bekleyeceksiniz ? Oturun. " diyerek koltukları işaret etti. Oda da üçümüz sessizlik içinde bir süre oturduk. Hiç kimse herhangi bir tepki vermiyor herhangi bir konuşma içine girmiyordu. Rüya, telefonu çalınca odadan dışarı çıkmıştı. Bu adamla tek başıma odada kalmıştım. Pamir amcanın hemen gelmesi gerekiyordu. Karşımda parmaklarının arasında kalemi çeviriyor. Gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Beni iyice geriyor, strese sokuyordu. Sessizliği karşımdaki adama dönerek , " Erken de gelmemiştim ama Pamir amca toplantıda sanırım. " diyerek bozdum. Yayıldığı koltuktan doğrularak yüzüne geniş bir gülümseme yerleştirdi. "Geç bile kaldın "dedi. Saate baktım. Buraya geldiğimde saat 11 di, şuan 11.30 du. Yarım saattir bekliyordum. Karşımda ki adam gibi masaya yaklaşarak, " Yoo, ben tam zamanda geldim. " dedim. Gülümsedi. " 8 gün önce Madrid'teydim. Magno Bermejo'nun davetinde ..." Hah tamam ! Yine aynı konuşmaya başlamıştık. Şimdi nereden çıkmıştı bu konu, Ne alakaydı ? Cümlenin nasıl tamamlanacağını çok iyi biliyordum. Bana o geceyi hatırlamaya çalışıyordu. Kendisini gördüğümü düşünüyor, itiraf ettirmeye çalışıyordu. Görmüştüm ama bunu bilmesi gerekmiyordu. Kendimi toparladım. "Evet " dedim umursamaz görünmeye çalışarak. Arkasına yaslanıp kollarını göğsünde bağladı. "Orada bir kız vardı sana çok benzettim." Onu tanımadığıma inandırmak zorundaydım. 'Evet Aysa bunu yapmak zorundasın. Bu oyunu nasıl başlattıysan Madrid'e gidene kadar öyle devam ettirmen gerekiyor. ' İçimdeki ses gereken uyarıyı verdikten sonra Tüm sakinliğimle, "Bende oradaydım , belkide benzettiğiniz kişi benimdir." dedim Böyle bir cevap beklemediği gözlerinde ki şaşkınlıktan belli oluyordu. Koltuktan doğrulup yüzünü yaklaştırdı. " Yani beni tanıyorsun ? " Oturduğum koltukta yaslanıp bacak bacak üstüne attım. " Evet Savaş bey sizi tanıyorum , Hatta dün tanıştık. Pamir amcanın oğlu olduğunuzu da daha dün öğrendim. Magno'nun davetinde sizi hiç fark etmedim.” Gözleri, sözlerime bozulmuş gibiydi. Bir şey söylemek üzereyken ondan önce davranıp devam ettim. " Sonuçta davette 500 kişi vardı. Sizi fark etmemem normal.“ Çarpık bir gülümseme takınarak kafasını sağa sola çevirdi. Bir şey söylemek için hareketlendiğinde kapının açılmasıyla koltuğa geri yaslandı. Kapı tıklatılmadan biri içeri girmişti. ‘İnşallah Pamir amcadır ‘ diye düşünüp kafamı çevirdim ama o değildi. Can gelmişti . "Ooo kimler burdaymış. Abi seni burada görmek ne güzel. Sen bu odanın yolunu biliyor muydun ?” diyerek pencereyi açmaya yöneldi. " Açma lan pencereyi " diye bağırdı. Can bıkkın bir tavırla , " İçerisi havasız kalmış " Savaş bey gözlerini kapatarak sinirli bir ses tonuyla, " Pencereden aşağıdaki havayı almak istemiyorsan kapat şu pencereyi. " dedi "Aysacığım hoşgeldin. " sıcak bir gülümsemeyle sarılmak için yanıma geldi. Ayağa kalkıp sarılmasına karşılık verdim. "Eeee bir şey içmiyor musun ? Abimin aklına gelmez böyle ince davranışlar. Ne içersin ? " diye sordu. "Pamir amca gelsin içeriz bir şeyler çok fazla vaktim yok zaten." Abisine dönüp imalı bir bakış attı. "Babamın gelemeyeceğini söylemedin mi? " "Aaaa öyle mi ? inşallah önemli bir şey yoktur. " dedim. "Sorun yok Aysacığım kendini biraz kırgın hissediyor seninle ben ilgileneceğim. " Savaş bey küçümser bir bakışla Can'a, "Acaba konu hakkında ne biliyorsun da ilgileniyorsun Can bey ? " diye sordu. Can, her zamanki umursamaz tavrıyla "Bildiğimiz kadarıyla idare ederiz abiciğim. " dedi. "Benim projem olduğu için Aysa ile ben ilgilenirim sen çıkabilirsin." Bu sözlerle daha da gerilmiştim, İmalı sözlerine ve gözlerine daha fazla ne kadar tahammül edebilirdim ki. Tanımamazlıktan gelmeye çalıştığım bu adamla aynı odada tek başıma ne yapacaktım. Ne kadar oyuna devam edebilecektim. Gerildikçe gerilmeye başlarken, buradan hemen gitmem gerektiğinin farkına varırken telefonum yardım melodisi gibi çalmaya başlamıştı. Telefonunu çantadan çıkarıp arayan kişiyle gözlerimin içi gülmeye başladı arayan kişi Magno'ydu . Telefonu sevinçle açtım. " Evet bu akşam bir şeyler içebiliriz. " Savaş bey elindeki kalemi sertçe masaya vurunca irkilmiştim. Kafamı Savaş bey'e çevirip öfke dolu gözlerinin esiri oldum. " Sorun yok Aysa. Kalem elimden düşerken tutmak için çabaladım fazla ses çıktı. " dedi alaycı bir gülüşle. Tekrar telefona dönüp Magno'nun konuşmasını bekledim. "Tamam akşam sekizde gelirim. Görüşürüz. " dememe fırsat kalmadan Savaş bey, "Söylemeyi unuttum akşam babam seni yemeğe davet etti. " dedi " Neden daha önce söylemediniz Savaş bey " diye sitem ettim. Yine yüzüne yayılan geniş gülümsemesiyle cevap verdi. " Şimdi söyledim. " Gözlerimi devirerek telefonun diğer ucundaki Magno'ya , "Kusura bakmayın unuttuğum bir şeyi hatırladım başka zaman telafi ederim. " diyerek kapattım. Bir kaç dakikalık sessizlikten sonra Savaş bey konuşmaya başladı. "Babamın söylediği gibi Magno'ya yakın olmana gerek yok bir tercüman tuttum o ilgilenecek. " Sinirlenmeye başlamıştım karşımda ki adama öfkeyle bakarak çantama uzanıp ayağa kalktım. "O zaman benim de burada durmama gerek yok. Keşke bunu daha önce söyleseydiniz boşuna vaktimi harcamazdım." diyerek hızla yerimden kalkıp kapıya yöneldim. O an aynı hızla kolumdan çekilip sırtım duvara çarptığında Savaş bey ile duvarın arasında sıkıştığımı kalmıştım. Bir kaç saniye öylece kaldık. Boyu neredeyse benden 20 santim uzundu. Gözlerim Savaş bey'in pürüzsüz göğsünden yukarı çıktı kafamı kaldırıp önce dudaklarına sonra gözlerine baktım. Bu adamın gözleri mavi değil miydi ? Nasıl griye dönmüştü ! Yakınlık kalbimin ritmini değiştirken daha fazla burada kalmamam gerektiğini fark ettim. "Savaş bey üzerimden çekilir misiniz ? Ne yaptığınızı zannediyorsunuz ? dedim titreyen sesimle, ellerimle ceo bozuntusunu göğsünden ittirmeye çalıştım. Başarılı oldum mu ? Tabiki de hayır. Bu adamın vücudu boksörlere taş çıkaracak kadar iriydi. Şimdi onu daha net görebiliyordum. Aslında alıcı gözle bakarsan bayağı yakışıklıydı, buğday teni bir çok erkeği kıskandıracak türdendi. Kemikli yüzünde gamzeleri vardı. Dudakları dolgun, kalemle çizilmiş gibiydi. Kirli sakalları yüzünde çok hoş duruyordu. Ve gözleri ilginç bir şekilde griydi . Üzerimden çekilmeden, "Konuşacaklarımız bitmedi sakince söyleyeceklerimi dinle . " dedi "Benim için bitti " dedim tekrar yüzüne bakarak. Derin bir nefes alarak bana tepeden bakmaya devam etti . "Babam sana değer veriyor Aysa onu kırmak istemezsin değil mi ? " diye sordu. Haklıydı onu kırmak istemezdim. Pamir amca her zaman yanımızda olmuştu. Ben yokken Atlas ile Rüya'ya çok destek olmuştu . Onları hiç yalnız bırakmamıştı . "Pamir amcayı kırmak hayatımda en son isteyeceğim şey ama başka tercüman bulduysanız bana gerek kalmamış demektir . " Sonunda üzerimden çekilmişti bende derin bir nefes aldım. Masaya ilerlerken "Otur konuşalım." dedi Bu yakınlık fazla gelmişti. Yaslandığım duvarda öylece duruyordum. Her an düşecek gibiydim kendimi toparlayarak kalktığım koltuğa tekrar oturdum . "Evet sizi dinliyorum. “ "Sende biliyorsun ki otel projesi benim. Magno Bermejo'ya bir tercüman tuttum çünkü sen benimle çalışacaksın. " "Pardon sizinle mi çalışacağım. " "Evet benimle çalışacaksın. Senden istediğim İspanyol mimarlar ile yapılacak olan bu projede beni asiste etmen ." Şaşırmış ve gerilmiştim. Onu asiste etmemi istiyordu. Böyle bir şey olamazdı onunla aynı ortamda bulunamazdım. Net bir tavır takınarak . "Sizinle çalışamam Şavaş bey. " dedim. "Neden ? " "Çünkü ben tercümanım " "Evet biliyorum zaten benim tercümanım olacaksın. " "Malesef Şavaş bey. " Çarpık bir gülümseme takındı. "Neden Aysa, bana yakın olmaktan mı korkuyorsun ? " diye sordu. Tavrımı bozmamaya çalışarak , "Hayır ne alakası var ? Size neden yakın olmaktan korkayım. " "O zaman sorun ne ? " "Ben bir kaç hafta içinde Madrid'e geri döneceğim. " dedim. Arkasına yaslanıp koltuğu salladı. "Tamam zaten bu iş iki hafta sürecek. " "Olmaz Savaş bey " diyerek ayağa kalktım. "Neden, benimle ilgili bir şüphen mi var ?" "Hayır sizinle ilgili bir şüphem yok. " " O zaman benimle çalışman için bir sorun yok ." Önüme bir kağıt uzattı. " Aramızda olan sözleşme oku,imzala. " dedi Bu böyle devam edecekti. Beni ikna etmek için her türlü imayı yapacaktı ve bunu başarmışmıştı. Oyuna devam etmeliydim. İki hafta daha katlanabilirdim. "Evet Şavaş bey sorun yok " diyerek kağıdı okumadan imzalayıp ona uzattım. Gözlerinin içi gülüyordu. Ayağa kalkıp elini uzattı. " Hayırlı olsun artık beraberiz. " ********** Şirketten ayrıldıktan sonra eve gelmiştim. Savaş bey'in yakınlığı kalbimin hızla çarpmasına sebep olmuştu. Kafamın içinde dönüp dolaşan sahnelerden kurtulmak için kendimi biraz temizliğe verdim başarılı olabildim mi? ASLA !!! Kendime bir kahve yaptım, telefonu alıp terasa çıktım belki sosyal medya biraz kafamı dağıtabilirdi . İnstagrama girdim. Selim'in attığı 40. mesajı görmüş oldum. ‘Özür dilerim, beni affet, istemeden oldu, seni çok seviyorum, yakında geleceğim...‘ falan filan bir sürü mesaj atmıştı mesajları toplu bir şekilde silip Selim ile olan fotoğraflarımı tek tek sildim. Bu temizlik daha çok rahatlamama sebep oldu. Daha önce çok beğendiğim ama selim beğenmediği için paylaşamadığım bir fotoğrafım vardı. "Acaba Savaş bey'in sosyal medya hesabı var mı ? " diye düşünmeye başladım. "Baksam mı ki ? " Bakmamak için kendimle kavga ederken telefonu alıp arama motoruna adını yazdım. Sadece bakacağım ne var ki bunda ! İlk çıkan kişi oydu üstüne tıklayıp açtım sadece profil resmi vardı. Bu kadar havalı bir profil resmi başkasında var mıdır ? Simsiyah bir kurtla fotoğraf çekilmişti. Kendi de simsiyah giyinmişti, gömleğinin yakası açıktı karın kasları apaçık ortadaydı. Kimseyi takip etmiyordu takipçilerinin sayısı 400 bindi. Başka resim paylaşmamıştı. Takipçilerine tıkladım. Ne bekliyordum ki ! Onu binlerce kadın takip ediyordu. Etiketlere tıkladım bir sürü haber sitesinde gecelerde yanında farklı farklı kadınlar vardı. Klasik fırsatçı playboy erkeği… Ekranı kapatıp saate baktım. Pamir amcalara gitmeye bir saat kalmıştı. Yukarı çıkıp üzerimdeki kıyafetleri değiştirdim. Zümrüt yeşili, askılı, yanı büzgülü midi boy bir elbise giyindim ,ayaklarıma beyaz spor ayakkabı elime de küçük bir çanta alıp salona indim. Beni almaya Savaş bey gelecekti. Ben gelirim dememe rağmen dinlememişti bir sürede bunu tartışmıştık. Sonunda pes edip onunla gideceğimi söylemiştim. Vakit yaklaştıkça iyice geriliyordum. Eve gelirken aldığım çiçekleri masadan alıp beklemeye başladım. Birazdan gelir dememe kalmadan kapı çaldı. Heyecan ve korku basmıştı. Şuan kapıyla bakışıyordum. Ellerim titremeye başlamıştı. ' Yürü kızım ya bundan sonra sürekli onu göreceksin. ' diye kendime telkinde bulunup omuzlarımızı dikleştirdim ve derin bir nefes aldım. Pamir amca için aldığım çiçeği elime alıp kapıyı açtım. Gelen kişi Savaş bey değil, Kuryeydi. "Aysa Yaman.” Onaylayarak kafamı salladım. “Size bir paket var “ diyerek önce kutuyu sonra kağıdı uzattı. Kağıdı imzalamak için elimdeki çiçeği tutmasını rica etmiştim. Savaş bey'in arabasıda gelmişti yaklaştı. Kornaya basıp camı indirdi. Kâğıdı üstünkörü imzalayıp uzattıktan sonra kuryede çiçeği geri vermişti. Arabaya ilerlediğimde bir çift sinir dolu gözlerle karşılaştım. İçimden, " Bu adama yine ne oldu ? " diye geçirdim . Kapıyı açıp yapmacık bir gülümsemeyle, "Merhaba Savaş bey " dedim. Tüm öküzlüğüyle "Kemerini tak " dedi. Çiçeği elimden bırakmaya yer arıyordum. Savaş bey gözünü yoldan ayırmadan , "Keşke sevgilinin gönderdiği çiçeği eve bıraksaydın koyacak yer aramak zorunda kalmazdın. " dedi. Camın düğmesine basarak, "Bunu sevgilim vermedi. Pamir amca için ben aldım. " dedim. Arabanın içindeki koku sarhoş olmama sebep oluyordu. Üzerinde ki parfüm çok güzel kokuyordu. Camı kapatma düğmesine basarak bana döndü. Arabaya bindiğimizden bu yana ilk kez gözleri yumuşamıştı. Çok değişik bir adama toslamıştım. Gözleri sürekli renk değiştiriyordu , şimdide mavi olmuştu. Tekrar cam açma düğmesine bastım ve tekrar o kapattı. Bu böyle bir kaç kez devam etti artık inatlaşmaya dönmüştü. Arabada ki koku bana kendini hatırlatmıştı. O malum gecenin sabahı bu koku üzerime sinmişti. Önümüzde makas atan arabayla ani fren yapmak zorunda kalmıştık. Panik içinde tutunmaya çalıştım. “ İyi misin ? Diye sordu. Nefes alamıyordum. Panik olmuştum. “Kenara çeker misiniz ? Dedim Sağa yaklaşıp kenara çekmişti. Tekrar “iyi misin ?’ diye sorduğunda ona cevap vermeden elim kapıya gitti. Kendimi hızla dışarı attım sahil yolundaydık biraz ileride duran ahşap banka oturdum. Gözlerimi kapatıp derin derin nefes almaya başladım. Omzuma koyulan şalla gözlerimi açtım tedirgin bakıyordu. Yanıma oturdu. "Korkma trafikte her zaman böyle şerefsizler çıkıyor. “ Ellerimi kıracak gibi sıkarken elini elimin üzerine koydu. Biraz önce buz gibi donan elim elinin sıcaklığıyla yanmaya başlamıştı. Kalbimde kelebekler canlanmaya başlamıştı. Elim, kemikli ellerinin içinde kaybolmuştu. İri ve güçlü bir adamdı. O gece adamların içinden elimi tutup götürdüğünü hatırladım. Ilginç bir şekilde güven veriyordu. Ve ben ona güvenip gitmiştim. Ne yaptığımı fark edip elimi geri çekecekken bileğindeki tırnak izini gördüm. Biraz çizilmiş ve kanamıştı sanırım bunu biraz önce fren yapınca tutunmak için ben yapmıştım. Bileğini tutup dokundum. Mahcup bir şekilde "Özür dilerim Savaş bey. Fark etmedim. " dedim. Gülümsedi. "Sorun değil ben alışığım kedi tırmalamasına " Cevap yetiştirmek istemeyip ayağa kalktım. Tekrar arabaya binince çantamdan çıkardığım kremi bileğine sürdüm. Hep yanımda taşıdığım küçük saten fuları koluna bağladım. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Yine göz göze gelmiştik. " Tekrar özür dilerim " Gülümseyerek, " Önemli değil her gün pansuman yaparsın. Bende özrünü kabul ederim." dedi 'Acaba ben nasıl bir adama denk geldim. ' diye düşünerek arkamı yaslanıp camdan dışarıyı izlemeye koyuldum. Yarım saatlik yolculuğun sonunda Pamir amcanın evine gelmiştik. Arabadan indiğimde çocukluk anılarımı hatırlayıp gülümsedim. Ahu ile beraber haftada iki kez birbirimizde kalırdık. Etrafıma bakınırken diktiğimiz ağaca bakmak için arka tarafa döndüm. Savaş bey elleri ceplerinde dikkatle bana bakıyordu. Siyah takım elbisesinin içinde heykel gibi duruyordu, böyle dik dik bakmak zorunda mıydı ? Ne yapacağımı şaşırıyordum. Gözlerimi kaçırarak,"Bir kaç sene önce bir ağaç dikmiştik onu arıyorum. " dedim Ağacı diktiğimiz yere yürüdüm. Savaş bey'de yanıma gelmişti . " Hangisini diktiniz ?” diye sordu. Mor salkım ağacına dokunup çiçeğini kokladım. İlk kez çiçek vermişti. Geri çekilip işaret ettim. “Bu ağaçtan Ahu bahsetmişti. Çiçek açtığında bir şey olacak demişti. " Gülümseyerek, "Evet " dedim. Annem, babamı bu ağacın altında görüp aşık olduğunu söylemişti. Anneme göre dünyanın en uğurlu ağacı ,en uğurlu çiçeğiydi. Ahu da böyle şeylere çok inanırdı. Ağacı dikerken, 'İnşallah İkimizde gerçek aşkı buluruz.' diye dua etmiştik. "Peki ağaç çiçek açarsa ne olacaktı ? " diye soran Savaş bey'in sesiyle ona döndüm. "Çiçek açtığında ikimizde gerçek aşkı bulacaktık." Sorgulayıcı gözlerle , " Gerçek aşkı buldun mu ? " diye sordu. "Hayır " anlamında kafamı salladım. " Aşk diye birşeyin olmadığını öğrendim." "Ya varsa " "Benim için yok. " diyerek eve girmek için yürüdüm. İçeriye geçtiğimizde herkes çok şaşırmış gibi bakıyordu. Pamir amca yerinden doğruldu. "Aysa kızım bu ne sürpriz ? " Yanımda yalı kazığı gibi dikilen adam öfkeyle baktım. Yüzünde ki sırıtmayı bozmadan bana baktı. Beni kandırmıştı gözlerine, 'Öyle olsun ' dercesine baktım. Pamir amcaya döndüm. "Evet Pamir amca rahatsız olduğunu öğrendim. Savaş bey'de ısrarlarıma dayanamadı getirdi. Sizi iyi gördüm. Rahatsız etmeyeyim. " "Ne rahatsızlığı kızım. İyi ki geldin seni görmek iyi geldi. “ Koluma girdi adımlamaya başladık.
Savaş hakkında ne düşünüyorsunuz ? Aysa oyununa sadık kalabilecek mi ?
|
0% |