@spsrebirth
|
Ay, Aysa’nın gölgesi miydi 🌙
SAVAŞ'DAN
"Baba başka misafirimiz mi var ? " diye sordum. "Can seni aramadı mı oğlum? Magno'yu davet ettik ekibiyle beraber geldi. Can onlara bahçeyi gezdiriyor. "
Magno adını duyar duymaz Aysa birden heyecanlanmıştı. Bana dönüp meydan okurcasına gözlerini süzerek, " İyi ki gelmişim o zaman çok eğleneceğiz. " diyerek Melek annemin arkasından yürüdü.
Yanıma doğru gelen Can'a , "Ulan Allah'ın cezası çocuk senin gibi bir kardeşim olduğu için ne kadar da şansız bir insanım arayıp bu akşam Magno gelecek desene. "
"Oooo abim iyi ki geldin seni aramayı unutmuştum gelmesen babam beni mahvederdi."
Yanıma yaklaşınca ensesinden tutup kafasını eğdim. " Salak kardeşim o piçin burada olduğunu niye söylemiyorsun?" Acıyla inleyerek, "Abi bıraksana unutmuşum. " dedi "Sürekli senin neden benim kardeşim olduğunu düşünüyorum. Ama geçerli bir cevap bulamıyorum." "Alınıyorum ama abi. "
Magno'nun buraya geleceğini bilsem Aysa'yı asla getirmezdim. Onunla vakit geçirmesin diye kandırıp buraya getirmiştim ama kendi ellerimle onları aynı ortama sokmuştum.
Magno, Aysa'yı fark edince ona yönelip "Gloria" diyerek sarıldı, elleri o ince narin belini sarmıştı. Dokunması o kadar çok canımı sıkıyordu ki Ellerini kırmama çok az kalmıştı.
"Yanıma otur. " demesine kalmadan tercümanlık için gelen kadın çoktan koltuğa oturmuştu. Kadın, Aysa'ya bakıp imalı bir bakış atarak yerleşti.
İkisinin birbirine bakışları hiçte iç açıcı değildi. Bu kadını bir yerde görmüştüm ama hatırlamıyordum.
Aysa'nın yanındaki koltuğa Can oturacağı sırada omuz atarak onu ittim yanına ben oturdum.
Aysa'nın bakışları her an karşısındaki kadını öldürecek gibiydi.
O kadın Aysa’ya meydan okurcasına bakarak, "Magno bey ile tanışmaktan çok memnun oldum. İyi ki beni aradınız Savaş bey. İkimiz o kadar iyi anlaşıyoruz ki."dedi
Aysa gözlerini kısmış parmaklarını esneterek birazdan üstüne atlayacakmış gibi bakıyordu. Fısıldayarak "Sürtüğe bak çok memnun olmuş. İyi anlaşıyorlarmış. Magno'nun bundan haberi var mı ? Şeytan diyor tut saçını eline ver. " diyordu.
Sanırım içinden konuştuğunu sanıyordu.
O an aklıma kırmızı elbisesi içinde kafasında şeytan boynuzları takılı görüntü geldi. Her ne kadar korkutucu gibi gözüksede çok seksi bir görüntüydü.
Sesli bir kahkaha attım herkesin gözü bana döndü. Yanımdaki güzel kadın da " Ne oluyor ? " dercesine öldürücü bakışlarını bana dikmişti. Biraz yüzüme yaklaşarak fısıldadı. "Komik olan ne Savaş bey ? "
Yaklaşınca dağıttığı bu koku… İşte bu koku içimin hoş olmasına sebep oluyordu. Ciğerlerime doldurmak istiyordum. Bende onun gibi yaklaşarak kulağına eğildim. "Şu adam için mi birbirinizi öldürecek gibi bakıyorsunuz ? Ne üzücü " dedim .
Can’ın imalı öksürüğüyle ani bir hareketle kendini geri çekti. Bu sefer bütün gözler ikimizin üzerindeydi. Yanakları kıpkırmızı kesilmişti.
Bir kadının her hali güzel olabilir miydi ? Her hareketi insanın içinin titremesine sebep olabilir miydi ? Ben ne zaman böyle bir adam olmuştum ? Kendinden başka kimseyi düşünmeyen bir adamken şimdi nasıl düşündüğüm tek şey Aysa olmuştu ?
Masada gergin sessizce yemeğimizi yemiştik. Yemek boyunca Magno’nun gözleri Aysa’nın üzerindeydi. Gözlerini oymak istiyordum.
Yemeği bitirip salonda kahvelerimizi yudumluyorduk ama karşımdaki Magno denen herif sürekli Aysa ile konuşmaya çabalıyordu.
Ben de her seferinde ortaya başka bir konu atıyordum ikisinin konuşmaya fırsatı kalmıyordu . Ta ki Magno'nun , Aysa'ya " Sana bir teklifim var benimle Madrid'e gelip asistanım olur musun ? " diye sormasıyla ortamda şaşkınlık oluşmuştu.
Aysa da en az benim kadar şaşkındı. Az kalsın elinde ki suyu bile döküyordu. Şaşkınlığı bırakıp gülümsedi. Tam ağzını açmış bir şey söyleyecekti ki söze ben girdim.
Göğsümü gere gere, "İş teklifin için çok geç kaldın Magno. Aysa artık benim asistanım."
"Öyle mi bu güzel habere çok sevindim. Bugün mü karar verdiniz ? " diyen babamdı.
Siktir ! Şimdi ne diyecektim ? Bu asistanlık işinin babamın fikri olduğunu söyleyip öyle ikna etmiştim.
Aysa kafasını çevirip gözlerime baktı. Gözleri öfkeye bürünmüştü. "Ben artık gitsem iyi olacak. " diyerek bir hışımla ayağa kalktı. Melek annemde hızla ayağa kalkmıştı.
"Kızım biraz daha kalsaydın zaten uzun zamandır görüşemedik. Bu gece burada kalsaydın " "Teşekkür ederim başka bir güne artık. Atlas'a uğramam gerekiyor . " Sahte bir gülümsemeyle, " Taksi çağırırmısın Can ? " diye sordu.
"Ben seni götürürüm. " dedim ama yüzüme bile bakmıyordu. "Gerek yok Şavaş bey. Taksiyle giderim."
Onu bu şekilde yalnız bırakamazdım ama benimle de gitmeyeceğine emindim. Bu yüzden Can’a kafamla işaret ettim. Can, Aysa'ya yaklaştı. "Ben seni götürürüm zaten o civarlarda bir işim var."dedi
Başıyla onaylamıştı. Önce babama sonra melek anneme sarıldı. Kafasını hiç bana çevirmeden Magno'ya yaklaşarak, " İyi geceler . " diyerek çıkıp gitti.
Arabaya binip nereye gideceğimi bilmeden sürüyordum daha ilk günden herşeyi mahvetmiştim , yanımda tutmak için yaptığım şeylerin onu kıracağını düşünmemiştim. Gözlerindeki kırgınlık bir türlü aklımdan gitmiyordu, ya sabah gelmezse diye kendi kendimi yiyordum .
Atlas'a gideceğim demişti ama eve gideceğini tahmin edebiliyordum. Çoktan evinin olduğu mahalleye gelmiştim. Nereye gittiğimi bilmeden kendimi her seferinde burada buluyordum.
Evin kapısına geldiğimde kapısını çalıp onunla konuşmak istiyordum. Ne söyleyebilirdim ki ? Babam seni davet etti diye eve götürüyorsun babanın haberi yok. Babam asistanım olmanı istedi diyorsun yine babanın haberi yok. Bu kız artık sana güvenir mi ?
Telefonum çalıyordu cebimden çıkarıp baktım . Arayan Gülin'di gelmek isteyecekti. Geri döndüğümü öğrenmiş olmalıydı. Biraz kafamı dağıtırım diyerek açtım .
"Eve geç. " diyerek telefonu kapattım.
Aysa ışıkları kapattığında buradaki mesaimin sonunda gelmiş olduğunu anlayıp evime yola çıktım. ****** Üzerimde ki gömleği çıkartıp koltuğun üzerine fırlattım. Kafam yerinde değildi bir türlü Aysa aklımdan çıkmıyordu.
Dolaptan viskiyi çıkardım. Bardağa koymadan kafama dikledim. Kapının çalmasıyla adımlarımı kapıya çevirdim. Belkide Gülin sayesinde en azından bir kaç dakika Aysa beynimin içinde dolanmazdı. Güzel gözlerini, kırmızı dudağını,ay gibi parlayan tenini biraz olsun unuturdum.
Kapıyı açıp Gülin'i içeriye çektim . Hiç konuşmadan kollarımın arasına aldım. Dudağıma yöneldiğinde kafamı çevirdim. O geceden sonra dudaklarımı başka biriyle paylaşmak içimden gelmiyordu.
Ellerini çoktan çıplak göğsümde dolandırmaya, pantolonun kemerini çıkarmaya başlamıştı. Gülin'i koltuğa ittikten sonra üzerine eğilecekken salona aniden yansıyan ay ışığıyla gözlerim kamaştı.
Ay ışığı yansımayı bırakıp resmen pencereden içeriye sızmıştı. Bu bir işaret miydi ?
Gözlerimi kapatıp kendimi hızla koltuğa attım. Kafamı koltuğa yaslayıp oturur pozisyona geçtim. Aysa, hayatıma girdikten sonra onu görmediğim zamanlarda gökyüzünde parlak ay beliriyordu.
Ay, Aysa’nın gölgesi miydi ? Çünkü sürekli karşıma çıkıyordu. Onu bir kaç dakika unuturum sanıyordum ama bir saniye bile aklımdan çıkmıyordu.
Kucağımda ki hareketlenmeyle kapalı gözlerimi ani bir hareketle açtım kucağımda Ay tenli Kadınımı gördüm. Nefes nefese kalmış bir şekilde karşımda duruyordu.
O gece giydiği cüretkar kırmızı elbisesinin kolları omuzlarından aşağı düşmüş, simsiyah yumuşak saçları dağılmış, dudağındaki kırmızı ruj bozulmuştu.
Parmağımı yüzüne koyup elmacık kemiklerini okşamaya başlamıştım. Doğrulup dudağına yönlendiğim esnada duyduğum sesle kendime geldim. " Savaş ne oluyor? "
Kahretsin ! Kucağımdaki Gülin' di. Benim Ay Tenli Kadın'ım değildi. Gülin'i elimle koltuğa ittirerek ayağa kalkıp uzaklaştım. Elimle alnımı ovmaya başladım başım çatlamak üzereydi.
Aysa şuan benim yanımda olmalıydı. Benim kollarımın arasında olmalıydı. Dudaklarımda bıraktığı tadı yeniden almalıydım. "Savaş iyi misin ? " Ona dönmeden, "Gülin evine git. " dedim. Israr ederek "Ne oluyor Savaş ? " diye sordu. Öfkeyle ona döndüm." Gülin,git. Seni daha sonra arayacağım."
Masaya bıraktığım içki şişesini alıp merdivenlerden aşağıya odama indim.
AYSA'DAN
Eve girip çantamı salona fırlattım onu orada parçalamak isterdim. Adam bütün gün senaryolar yazmış beni de oyuncu olarak kullanmıştı. Bu kadar aptal olduğuma inanmak istemiyordum.
Kulağımdaki küpeyi de çıkarıp fırlattım sinirden her şeyi kırıp parçalamak istiyordum. "Tamam Aysa sakin ol derin derin nefes al beşe kadar say " kendime telkinde bulunuyordum .
Yine bütün gece sabaha kadar uyumamıştım, yatakta hızla sağa sola dönmekten sırtım ağrıyordu. Duş almaya ihtiyacım vardı. Banyoya soğuk suyun altına girdim.Soğuk su her zaman beni yatıştırmaya yardımcı oluyordu .
Duşun ardından üzerime iç çamaşırları giyerek saçımı havluyla sardım . Kapı çalıyordu Rüyanın geleceğini bildiğim için üzerime bir şey giymeden koşarak kapıyı açtığımda anlık bir şok geçirmiştim.
Gözleri yarı çıplak bedenimde gezerken ani bir hareketle kapıyı suratına çarptım.
Karşımda Rüya değil Savaş bey vardı.
"Allah kahretsin." diyerek kapının arkasında bir kaç saniye hareketsiz kaldım. Ellerimi utançla yüzüme kapattım. Adamın karşına sadece iç çamaşırlarımla çıkmıştım. Tekrar kapı çalınca üzerime vestiyerde asılı olan hırkayı geçirip önünü başladıktan sonra derin nefes aldım tekrar kapıyı açtım.
"Kızım sen manyak mısın kapıyı neden çıplak açıyorsun. " dedi bağırarak. "Şeyyy ben... Sizene Savaş bey ister çıplak açarım istersem giyinik kapı benim değil mi ? " dedim "Ne saçmalıyorsun kızım sen kapı benim değil mi ne ? " Ne saçmaladığımı bende bilmiyordum ki ! Davet beklemeden rüzgar gibi içeri girip salondaki mor koltuğa oturdu. Parmağıyla üzerimi işaret ederek "Aysa burası bir mahalle evinde müstakil. Böyle kapı mı açılır ?" dedi
Bende onun karşısında ki mor koltuğa oturup bacak bacak üstüne attım.
"Sizi beklemiyordum ben ondan bir an boş bulundum. Ayrıca size hesap vermek zorunda değilim. “
Aslında yüzüne bakmaya utanıyordum. Önce sarhoş ol adını bile bilmezken adamın koynuna gir sonra adama kapıyı çıplak aç yüzüm çoktan kızarmaya başlamıştı bile. Ama ona belli etmemek için yüzüne bakmak zorundaydım.
Ayağa kalkıp yanıma yaklaştı. Yüzüme eğilerek, "Bana hesap vermek zorundasın Aysa sen benim asistanımsın yaptığın her hareket beni ilgilendirir. " dedi
Dün akşamki aptallığım aklıma gelince yüzüme yakınlığı rahatsız etmişti. Ayağa kalktım. "Sizin asistanınız değilim. Beni kandırdınız. Pamir amcayı kırmamak için kabul ettim bilmediğine göre asistan değilim artık. "
O da benim gibi ayağa kalkarak bana doğru adım attı tam dibime geldiğinde, " Artık haberi var yani sen benim asistanımsın 1 saat sonra şirkette ol babam seninle konuşacak."
Bir adım geri gittim." Hayır şirkete falan gelmeyeceğim ben sizin asistanız değilim." Bana tekrar bir adım attı." Bana karşı gelinmesinden hiç hoşlanmam tam bir saat sonra şirkette ol. " Bu sefer kaçmadan gözlerimi griye dönmüş gözlerine diktim. " Ben gel- mi- yo -rum " diye heceledim.
Üstüme bir adım daha attı bu hareket ayağımın sendeleyip arkamda ki koltuğa düşmeme sebep oldu üzerime eğilip saçımda ki havluyu çekti. "Evet Aysa, tabiki de geliyorsun dün imzaladığın sözleşmede ben izin vermediğim sürece şirketten ayrılamayacağın yazıyor. Ayrıca istifa etmek istiyorsan şirkete 5 milyon tazminat ödemek zorundasın ve bunun maddi tarafı olduğu kadar manevi tarafıda var o yüzden git hazırlan sadece 45 dakikan kaldı. İlk günden bozuşmayalım. " dedi
Bu yakınlık yutkunamama sebep olmuştu. Oturduğum yerde öylece kalakaldım. Ve evden çıkıp gitmişti.
Bu ceo bozuntusu ne yapmaya çalışıyordu ? Ah Aysa neden imzaladığını şeyleri okumuyorsun ki ?
Rüya,nefes nefese içeriye dalmıştı. " Savaş bey'in arabasının burada ne işi var ? " diye sordu ve devam etti. "Savaş bey ile sen yoksa... Islak şaç üzerinde hırka siz yattınız mı? "
"Sabah sabah saçmalama Rüya " diyerek ayağa kalktım.
Başıma kadar gelip dikildi . İmayla, "Kızım adam 32 diş sırıtıyordu. Zaten davetten beri adamda bir tuhaflık var sürekli gözü sende sabahın sekizinde evden çıkıyor şu haline bak ondan sonra bana saçmalama diyorsun." dedi
"Rüya " diye bağırdım. Resmen ses tellerim zarar görmüştü. "Git şurdan yiyecek bir şeyler hazırla bende üzerini giyinip geleyim her şeyi anlatacağım tamam mı. Şimdi biraz merakını köşeye koy sandviç falan hazırla zaten açlıktan ölüyorum. "
Üzerime siyah kolları düşük bluz , altına siyah mini etek ayağıma siyah hafif topuklu önü açık bir ayakkabı giyinmiştim. Saçlarımı kurutup alttan at kuyruğu şeklinde toplayıp mutfağa rüyanın yanına indim hazırladığı sandviçleri yedikten sonra arabama binip
Rüya'nın soru yağmurlarına cevap vermeye başladım. Her sorduğu soruya üstünkörü cevaplar veriyordum. " Aranızda bir şey yok yani ? " Artık bunalmıştım. Derin sıkıntılı bir nefes alıp sesli bir şekilde bıraktım. Sözlerimi bastırarak söyledim. " Yok Rüya , aramızda hiçbir şey yok. " " Tamam son bir soru daha " "Hayır " diye bağırdım. Sonunda sessiz bir yolculuğa girmiştik . Bundan sonra beni ne bekliyordu bilmiyordum ama hiç iyi birşeyin beklemediği kesindi. ****
7. katın düğmesine basarak Şavaş bey'in olduğu kata geldim. Asistanı güler yüzle beni karşılamıştı. "Savaş bey ile Pamir bey içeride bir toplantıda çıkınca çağıracak." karşısında bulunan koltuğu işaret etti. " Bu arada ben Buse" diyerek elini uzattı.
Gülümseyerek, " Sanırım beraber çalışacağız yardımcı olmamı istediğiniz her konuda buradayım kendisi biraz zor bir patrondur. Haddinden fazla zordur."
Onun sıcak gülümsemesine karşılık vererek elini sıktım. " Bende Aysa."
Bu kadını sevmiştim aşağıda ki kadınlara göre daha sevimlidiydi , tahminen 25 yaşlarındaydı. Esmer mavi gözlü, orta boylarda oldukça güzel bir kadındı. Parmağında ki yüzükte nişanlı olduğunu anlamak zor değildi. 10 dakikadır sohbet ediyorduk.
Samimi bir kızdı onunla konuşurken çok eğlenmiştim. Her gün ofise gelip Şavaş bey'i soran kızlarla kavgasını, geçen birisinin hırsını alamayıp canı tokatlamasını anlatmıştı. Gülmekten karnıma ağrılar girmeye başlamıştı.
Ama kafama her gün gelen kızlar konusu takılmıştı.
Adı magazin sayfalarında, yanında farklı kızlarla boy boy fotoğraflarıyla anılıyordu. Kahvesinden bir yudum aldı. "Neyse ki iki haftadır gelen giden yok rahatım. " dedi
Nedense bu biraz rahatlamama sebep olmuştu. Ben bu kızlarla uğraşamazdım ondan rahatlamıştım yani!
Telefon çalınca ciddiyete büründü. " Buyurun Şavaş bey." "Tamam hemen gönderiyorum " ayağa kalkıp bana dönerek içten bir gülümsemeyle; "İçeriden bekleniyorsun. Allah yardımcın olsun. Bol sabırlar. " dedi. "Aminnnn" diyerek odanın kapısını tıklattım.
" Gel " sesini duyunca ciddiyete bürünerek içeriye girdim. İlk dikkatimi çeken boydan geniş camın önünde dikilen Şavaş bey oldu.
Adam heykel gibiydi. Ellerini ceplerine koymuş, gözlerini kısarak bana bakıyordu. Daha şimdiden gerginliğim yükselmeye başlamıştı. Pamir amca " Kızım hoşgeldin gel otur. " dediğinde gözlerimi ondan çevirdim.
Karşısında ki koltuğa oturdum. "Hoşbulduk Pamir amca nasılsın?" "İyiyim güzel kızım bende seninle konuşmak istiyordum. "
Siyah chester koltukta sırtını dikleştirdi. "Evet kızım dün gece bu sıpadan böyle fikirler çıkmasına çok şaşırdım ondan beklenmeyecek kadar güzel hareketti. Doğru karar alışına çok sevindim. "
Aslında Pamir amcaya işi kabul etmeyeceğimi söyleyebilirdim. Sonuçta ben asistanlık okumamıştım. Bu konuda hiçbir fikrim yoktu. Beni anlayacağına emindim. Tam konuya girecekken, "Evet kızım sen tercümansın, otellerde çalışmışsın okuduğun okul harika senden daha iyisi olamazdı. O yüzden senden bir ricam var bu proje başlayana kadar yanımızda ol. Babanla hep yaptığımız gibi seninle de sırt sırta verelim. " diyerek araya girdi.
İşte beni en can alıcı noktamdan vurmuştu. Babamın hiç ailesi olmamıştı. Pamir amca ile beraber yetiştirme yurdunda büyümüşler 18 yaşına girdikten sonra yuvadan çıkıp sokakta kalmışlar. Hayat bir şekilde ikisinin yüzüne güldüğünde genç yaşta bu şirketi kurmuşlardı. Onlar birbirlerine aile olmuşlardı. Bu yüzden Pamir amcayı kıramazdım. Savaş bey'e biraz daha katlanabilirdim. "Tamam Pamir amca yardım edeceğim ama belirtmek isterim sadece proje başlayana kadar tekrar Madrid'e dönmem gerekiyor."
"Tamam kızım sen nasıl istersen." Savaş bey araya girdi. "Bu arada proje iki ay içinde başlayacak. " dedi. "Dün 2 hafta demiştiniz Savaş bey " “Evet ama dün gece Magno ile konuştuk. Projenin henüz hazır olmadığını söyledi. Benlik bir şey değil ."
Ayağa kalkınca bende kalktım elini uzattı. "Hadi hepimize hayırlı olsun şu işi bitirelim. " dedi ve beni kendine çekip sarıldı.
Pamir amca odadan çıkınca Şavaş bey ile yalnız kalmıştık. Kalktığım koltuğa tekrar oturdum, kafamı ona çevirdiğimde dikkatle bakıyordu. "Bir şey mi var Şavaş bey ? " "Çıplak geleceksin diye bekliyordum. Gerçi bu kıyafetinde sabahkinden bir farkı yok."
Bi an ne giydiğimde şüphe ederek gözlerimi üzerime çevirdim kafamı kaldırıp Şavaş bey'e gözlerimi devirdim. " Artık işe başlama zamanı boşuna gelmedik değil mi ? Bu arada benim odam nerede ? " diye sordum ona laf yetiştirmekle uğraşamazdım.
Ayağa kalkarak ellerini cebine sokup gözlerini etrafa dolandırdı. "Hııı şu mesele " Odanın ortasında ki büyük toplantı masasını işaret etti .
"Şurada ki özel toplantı masası, meşeden yapıldı." Parmağını bu kez camın önünde duran koltuğu işaret etti , " Şu köşedeki siyah chester koltuk, o da kalitelidir. " Sonra tekrar bana döndü. " Ve tam üzerinde oturduğun gri chester koltuk. Özel olarak ben yaptırdım. “ dedi.
Bunları gururlanarak söylüyordu. Sanırsın kendi yaptı. “Seç ,beğen, otur " dedi.
Ayağa kalkıp onun gibi etrafta gözlerimi dolandırıp ona döndüm. " Burası mı ? " "Evet beğenmedin mi ? Sana bir sürü seçenek sundum benim bile tek koltuğum varken senin istediğin her yerde oturma şansın var. " "Yani şu koskoca şirkette hiç boş oda yok mu ? " "Maalesef Aysacığım baktırdım ama hiç boş oda kalmamış, dediğin gibi koskoca şirket bir Arslan grup kolay yetişmiyor sonuçta çalışanımız çok. Ne güzel rahat rahat burada çalışırsın."
'Rahat rahat çalışırsınmış başımda senin gibi bir zebani varken nasıl olacak ?'
"Bir şey mi söyledin Aysa ? " "Yooo hayır ... Evet Rüya'nın odası büyük onun yanında çalışabilirim. " "Rüya'nın departmanı başka oraya gelen giden çok oluyor orası olmaz. " "Yani " "Olmaz dedim. " Ürkekçe, "Buse'nin yanı da müsait gibiydi onun yanında çalışsam. " dedim
Bir kaç adım yanıma yaklaşarak resmen boyunun uzunluğundan dolayı tepemden bakıyordu . "Orası hiç olmaz o benim asistanım bir sürü adamla muhatap olmak zorunda kalıyor ." "Eeee Yani ? "
Sabrı tükenmişcesine bir adım daha attı bu hareketle geriye bir adım attım popom sandalyeye çarptı. Gözlerini gözlerime sabitledi. " Sen benim asistanımsın yerin her zaman benim yanım olmak zorunda telefonla seni çağırmaya uğraşamam. Bir dakika bile kaybetmeyi istemem o yüzden burada gözümün önünde duracaksın ."
Eğilip elini masaya koydu. Bir adım daha atarak tam vücudu arasında sıkışacakken hızlı bir kıvraklıkla kaçtım. " Tamam o zaman ben şu masaya oturayım. " diyerek büyük toplantı masasına ilerledim.
Arkamı dönerek oturdum şu anda nabzımın 200 hatta 250 olduğuna yemin edebilirim. İçimden söylenmeye başladım. 'Telefonla beni aramakla uğraşamamazmış bir dakikasını bile kaybedemezmiş sanırsın taksimden geleceğim.'
Saat geçmek bilmiyordu , ona arkam dönük oturduğumdan yüzünü görmediğim için rahattım. Sayesinde utanmanın tüm sınırlarını aşmıştım. Elimdeki dosyalara boş boş bakarken telefonunum çalmasıyla irkildim. Çantamdan çıkardığım telefonla arayanın Bora olduğunu gördüm.
"Ben geldim. Dün akşam sözleşmiştik. Öğle yemeği rezervasyonu yaptırdım. "
Kolumdaki saate baktım. Saat 1’e gelmişti. “ Tamam. Nereye geleyim" diye cevapladım.
"Aşağıda bekliyorum. Şirketin ilerisinde bir kafe var yemekleri harika seni oraya götürmek istedim. " "Tamam beş dakikaya iniyorum görüşürüz. " diyerek kapattım.
Telefonumu tekrar çantama koyup eteğimi düzelterek koltuktan kalktım.
Arkamı dönünce kolunu masaya dayamış işaret parmağını yaslamış gözleri,’Nereye’ diye sorarcasına bakan Şavaş bey'i farkettim. Oda da ikimizin olduğunu unutmuştum.
Çekinerek, "Şey Şavaş bey saat 1 olmuş ben yemeğe çıkıyorum. Herhalde burada aç kalmıyoruz diye düşünüyorum. Projeye geldikten sonra devam ederim. " gözlerimi kaçırarak kapıya ilerledim.
"Kiminle gidiyorsun yemeğe ? " diye sorduğunda ona döndüm. "Arkadaşımla "
Ayağa kalkıp yanıma gelmiş, Kafamda zebani gibi dikiliyordu. "Ne tür bir arkadaşınla ? " "Arkadaş işte " "Bende yemeğe çıkacaktım beraber gidelim." "Bizimle mi yiyeceksiniz ? " "Evet bir sakıncası mı var ? "
İçimden ; ‘ Asla olmaz. Zaten tüm gün tepemdesin yemek yerken bari rahat bırak ‘ diye geçirdim. "Yani insanların özel hayatı, özel alanı var Savaş bey."
Savaş bey bir adım daha gelince reflekse bende kapıya bir adım daha yaklaştım.
Odanın kapısının açılmasıyla Can içeriye girdi. Bunu fırsat bilerek odadan kaçtım.
SAVAŞ'DAN
Gece boyunca onu düşünmekten hiç uyumamıştım. Spor odasına gidip biraz spor yaparsam kafam dağılır diye düşünmüştüm. Ama hiçbir şey yapmadan makinalarla bakışıyordum.
Bir saattir bu odada boşuna duruyordum. Bu kız benim akıl sağlığıma zararlıydı. Dün gece fazlasıyla kırılmıştı bir şeyler yapıp onu görmeliydim. Kıyafetlerimi değiştirip Arabaya binin yola koyuldum.
Saat 8'e geliyordu. Saat işe gidecek insanlar için uygun bir saatti kapıyı çalıp bekledim.
Siktir böyle kapımı açılır ? Üzerinde sadece siyah dantelli iç çamaşırı vardı, saçıda havluyla sarılıydı.
Kapı yüzüme kapandığında benden başka biri görmüş olabilir mi diye hemen etrafa baktım.
Tekrar zile bastım. Kapıyı açmıştı yüzü al al olmuştu. Üzerine bir hırka giyinmişti ama ben onu az önceki manzaradan sonra bir türlü giyinik göremiyordum.
Karşımda oturup gözlerini başka taraflarda gezdirip tırnaklarıyla oynuyordu bu haline bile tapılırdı .
Zoraki ikna etme faslından sonra kazanan yine ben olmuştum. 5 milyon tazminat ödemek zorunda kalırsın demiştim fakat sözleşmede böyle bir şey yoktu.
Şirkete geldiğimde Herkes şaşkınlıkla bana bakıyordu. Kapıda karşılaştığım Berkan'a döndüm. " Bende tuhaf bir şey mi var ? Şirkete girdiğimden beri herkes afallamış gibi suratıma bakıyor? "
Asansörün kapısı açılmıştı. Berkan, imayla gülerek " Yüzüne bak anlarsın." dedi Karşımdaki aynaya baktığımda şapşal şapşal ağzı kulaklarında olan Şavaş gördüm . Kendimi toparlayıp sinsice sırıtıp suratıma bakan Berkan' a, " Ne var oğlum ? "diye sordum. "Abi sen iyice değiştin 20 yıldır beraberiz seni hiç böyle gülerken görmedim. Aysa sana iyi geldi. " dedi.
Evet, Aysa bana iyi gelmişti. İyi ki gelmişti…
Kata geldiğimde Berkan'ın söylediği sözlere gülümsemeye başladım. Uzun zamandır yüzümü güldüren tek kadın oydu . Buse'nin " Günaydın Şavaş bey. " demesiyle kafamı salladım kesin o da farketmişti. Bugün şirketin tek konusu bu olurdu . "Arkadaşlar Şavaş bey güldü. "
"Günaydın evlat. Hayırdır yüzün gülüyor?"
İşte şimdi tam olmuştu babamdan hiçbir şey kaçmazdı.
Suratımı toparlamaya çalıştım. "Günaydın baba erkenden gelmeni neye borçluyuz ?" Babam, ‘ otur ‘ dercesine bastonu koltuğa çevirdi. Karşısına oturdum.
"Anlat bakalım evlat sendeki bu değişikliğin sebebi ne ? " Bir kaç saniye cevap vermeden sadece yüzüne baktım. "Ben cevap vereyim evlat bu değişikliğin sebebi Aşk " dedi. "Ne aşkı baba. Sende başlama. " "Aysa'ya nasıl baktığını görmedim mi sanıyorsun ? "
Oturduğum koltukta arkamı yaslandım. Tam ağzımı açacağım esnada babam, " İnkar etme evlat beni dinle. " dedi
"Oğlum aşk güzel bir şeydir. Aşık olduğun o kadar belli oluyor ki Aysa geldiğinden bu yana gözlerinin içi parlıyor onu gördüğünde heyecanlanıyorsun. Gözlerin hep onun üzerinde yanında tutmak için yaptığın teklifler bunu doğruluyor. "
Yerimden kalkıp camın önüne geldim sırtım babama dönüktü. "Dün onu emrivaki yaparak hayal kırıklığına uğrattın onu yanında tutmak istediğini anlayabiliyorum ama çözüm bu değil evlat. Aşk güzel bir şeydir hele ki oda sana aşıksa daha güzeldir. Benim yaptığım hatayı yapmanı istemiyorum annen..."
Ani bir hareketle döndüm işaret parmağımı babama doğrulttum. " Sakın o kadından bahsetme o kadınla ilgili hiçbir şey duymak istemiyorum. " "Bununla yüzleşmen gerek artık oğlum hayatın boyunca böyle yaşayamazsın." "Lütfen baba kalbini kırmak istemiyorum." "Tamam evlat çağır Aysa'yı gelsin. " Telefondan Buse'yi arayıp Aysa'yı göndermesini istedim.
Aysa içeriye girince kokusu rüzgar gibi esti. Üzerinde siyah bluz siyah mini etek vardı. Kendi kendime ‘Bu kızın doğru düzgün kıyafeti yok herhalde. ‘ diye söylendim gerçi aklımdan sabah ki hali çıkmıyordu.
Babam ile Aysa sohbet ederken hiç konuşmadan sadece onu izliyordum hem gergin hem de heyecanlıydı arada babamın söylediklerine gülmemek için dudağını ısırıyordu. Onu şuan burada öpmemek için kendimi zor tutuyordum. Dolgun kırmızı dudakları benim hakkımdı.
Konuşma bittikten sonra babama kapıya kadar eşlik ettim. Yaklaşıp fısıldadı. "Hiç tatmadığın bu büyük zevki tadınca bana hak vereceksin. "
Benimle birlikte bu odada çalışacağımızı söylemiştim aslında bunu planlamamıştım. Yanımdan ayırmak istemiyordum. Güzelliğini, gülümsemesini sadece ben görmeliydim, kokusu sadece bana gelmeliydi.
Başkası onun varlığını bile bilmemeliydi. Bu 2 ay içerisinde Aysa'yı yanımda tutmak için herşeyi yapacak bana aşık olmasını sağlayacaktım.
Ayrıca onu bu kıyafetlerle açık alanda bırakamazdım. Resmen giydiklerinin parçaları eksikti.
Arkası bana dönük oturmuştu yüzünü görmediğimi sanıyordu ama yüzü karşıdaki televizyona yansıyordu.
Telefonun çalmasıyla irkildi telefondaki her kimse yemeğe davet ediyordu, kesin Magno'dur diye geçirdim içimden ama türkçe konuşmuştu. Dün akşam telefonda konuştuğu kişi olabilirdi.
Yemeğe çıkacaklarmış. Onunla beraber gitmek istesemde beni istememişti. Başka birisiyle randevulaşması fikri beni delirtiyordu.
Odaya giren Can'a öfkeyle bağırdım. " Ne var lan ? " "Sakin ol şampiyon kuzgunlar aradı. " Sabırsızca, "Ne söyleyeceksen çabuk söyle işim var. "
Camın önüne yürüdüm. Dışarıda bekleyen uzun boylu spor giyinimli bir adam vardı. Bu adamı ilk kez görüyordum. Elinde lale ile bekliyordu. Aysa şirketten çıktı. Birbirlerine sarılmışlardı.
Bu nasıl sarılmaydı lan ! Adamın eli kalçasına değmişti. Bu resmen arkadaşlığın ötesinde bir davranıştı. Aralarında bir şey olabilir miydi ?
Hayır olamazdı. Buna müsade edemezdim.
Bu çocuğu geldiği yere postalamak boynumun borcuydu bir ibneden uzaklaştırmaya çalışırken diğeri yapışmıştı. "Hey ben burdayım . " Arkamı dönüp hızla cana yaklaşıp yakasına yapıştım.
"Ulan Can , sen varya benim en büyük cezamsın. Kuzgunları da ,seni de, Magno'yu da ,aşağıdaki adamıda sikeyim." "Sananeler oluyor. Aşağıdaki adamda kim ? " "Yerde pas pas olmak istemiyorsan siktir git can" diye bağırdım.
Ulan adamla randevulaşmasına mı yanayım elini kalçasına koymasına mı. Şimdi gidip ağzını burnunu kırsam kızı korkuturum, kırmasam içim rahat etmez. En iyisi bunu düşüneceğime gidip geldiği yere geri sokayım. Tekrar odanın kapısı çalmıştı.
"Ulan bu kapıyı da sikeyim " diyerek döndüm. "Ne var Berkan sende mi nasibini almaya geldin ? " "İçeri girip girmeme konusunda tereddütlüydü. " "Ne oluyor abi. Kırmızı görmüş boğa gibi burnundan soluyorsun." gözünü etrafta gezdirdi. "Haa Aysa yokmuş. " "Tek kelime daha edersen iki gün konuşamayacak hale gelirsin. " "Tamam abi ya, ben şu evrakları imzalatmaya gelmiştim , saat 2 de toplantı var Magno ve ekibi geliyor. "
Zaten bir Magno eksikti. Şimdi de onun Aysa'ya yavşak bakışlarını izleriz. Eres hermosa (çok güzelsin) Estas gua pisima (harika görünüyorsun) Solo yo Gloria (benim gloriam)
Kıza birde ' Gloria ' demiyor mu ağzını kırmamak için kendimi zor tutuyorum.
Bugünü birine zarar vermeden atlatabilirmiydim !
AYSA'DAN
Bora ile şirketin yakınlarında bir restoranta gelmiştik. Burası gerçekten çok şirin bir yerdi.
Bora ile üniversitede tanışmıştık. Yakın arkadaşlarımdan biriydi. Kendisine her konuda güvendiğim için Madritte yarım bıraktığım işleri toparlamasını istemiştim.
Ama şuan ona odaklanamıyordum. Sabahtan bu yana Savaş bey ile olanları düşünmekten kafamı toparlayamıyordum.
Savaş bey’in davranışları kafamı karıştırmıştı.
"Aaa tamamen aklımdan çıkmış toplantı vardı." dedim panikleyerek , " Kusura bakmazsan benim kalkmam gerekiyor. “
Yüzü düşmüştü. " Ama daha yemedik. Detaylarıda anlatmadın." dedi "Çok özür dilerim ama gerçekten kalkmam lazım. Seni yeniden arayacağım Bora."
Yan koltuktan çantamı alarak kalktım. Savaş bey yüzünden Bora’ya da mahcup olmuştum. "Gerçekten çok özür dilerim." "Neyse sorun değil. Kafanı topla beni ara " dedi. Kafamı toplayamadığımı nasıl anlamıştı ki!
Bana anlayış gösterdiği için ona sarıldım. Lale buketini elime alıp, "Anlayışın için çok teşekkür ederim.”dedikten sonra restorandan ayrıldım.
Dışarıya yönelirken arkamdan seslendi. "Aysa haftaya basketbol maçım var gelir misin ? Biraz kafan dağılır." Durumu kurtarmak için, " Tabiki gelirim konum atarsın. " dedim
Şirketin kapısına geldiğimde duraksadım. Öyle bir durumun içindeydim ki, Ne gidebiliyordum ne kalabiliyordum. Ama artık bunu düşünmek için çok geç kalmıştım. Asistanlığı kabul etmiştim ve Pamir amcaya verdiğim sözü tutmak zorundaydım.
Odama gitmek için asansöre bindim. Daha doğrusu Şavaş bey'in odasına. Bir de bu vardı değil mi ? Onu bir daha görmek istemezken resmen dibine düşmüştüm.
Asansörden inip sola döndüm. Odaya girmeden önce başını bilgisayardan kaldırmayan Buse'ye " İçeride mi ? diye sordum. Kafasını kaldırıp arkasını yaslandı oflayarak " Malesef, evet. Dikkat et çok sinirli odasına girenler kurşun yemiş gibi çıkıyorlar. " dedi
Ne kadar gergin olsamda benzetmesine gülümsedim.
'Yine ne oldu bu adama ? ' diye düşünürken derin bir nefes alarak odanın kapısını tıkladım. Resmen " Gel " diye böğürdü .
Geri mi gitsem acaba diye düşünmedim değil. Kendi kendime, ' Aman be sen Savaş'san bende Aysa'yım ! ' diyerek tüm cesaretimle odaya girdim .
"Yüzüne bakma ,yüzüne bakma ,yüzüne bakma," diye tekrar ediyordum , ta ki onu masada karşımda görene kadar. Kendi masasından kalkıp benim masama oturmuştu yine gözlerinden ateş çıkacak gibi bakıyordu bu adam hep böyle miydi ?
" Erken bitmiş randevunuz " dedi alaycı bir ses tonuyla , Sandalyeyi çekip oturdum onun gibi alaycı bir ifadeyle gözlerine baktım. " Biz arkadaşlarla çıkılan yemeğe randevu demiyoruz. Siz arkadaşlığı ayırt edemiyorsanız o başka." Şimdi gözleri daha keskin bakıyordu korkmadım değil. Ağzını tutsana Aysa!
Yerinden kalkıp yanıma yaklaştı. " Belki de arkadaşın ayırt edemiyordur . " elini masaya koyup yüzüme eğilerek devam etti. " Arkadaşca sarılmalarda el kalçaya koyulmaz." dedi ve uzaklaştı.
Gözlerim şaşkınlıkla büyüdü, tuttuğum nefesimi bıraktım. Bu kadar yakına gelmek zorunda mıydı ? Ayrıca elinin kalçama değdiğini nereden biliyordu ? Derdi ne bunun bizi mi izledi ?
Yine kafamda türlü çeşit sorular oluşmuştu. Neyse Aysa sakin ol,derin nefes al takma kafana ...
" Aysa aklından yine bana laf yetiştirmek geçiyorsa onu unut önünde ki dosyayı oku 10 dakika sonra toplantıya gireceğiz. " dedi İç çekerek yana dönüp omzumun üzerinden gözümü kısarak bakış attım . " Emredersiniz Savaş bey. "
Kapı çaldı hayret bu sefer böğürmeden "Gel " demişti. "Savaş bey misafirleriniz toplantı odasına geçtiler. " " Hadi Aysa " diyerek ayağa kalktı.
Yerimden kalkıp peşine takıldım. Arkasında ilerliyordum adamın sırtıda baya kaslıydı ceo olmasaymış kesin boksör olurmuş neredeyse omuz kaslarından üstünde ki gömlek yırtılacak gibiydi. " Dosyayı iyice okudun mu Aysa?" " Hangi dosya ? " dememe kalmadan aniden durunca burnumu sırtına çarptım .
"Ahhh" diye inleyerek burnumu tuttum. Hemen bana dönerek bir elini omzuma koydu. " İyi misin bakayım. " diyerek elimi çekti " Acıdı mı ? " O acıyla gözlerine bakarak, "Burnumu kırdınız " dedim "Dikkat etsene kızım aklın nerede? " "Sizde aniden durmasanıza " "Bir şey olmamış hala laf yetiştirdiğine göre iyisin. En azından burnun biraz düzelmiş. "
"Burnum düzelmiş mi ? Benim burnum zaten düzgün. " "Yanımda yürü başka bir yerin kırılmasın. " diyerek bir adım attı . Kafamı yukarı kaldırıp "Allahım sen bana sabır ver. " diye dua ettim .
Toplantı odasının kapısını açınca ilk gördüğüm yüz Magno'ydu. Yüzü her zaman ki gibi neşe saçıyordu. Adamın gözlerinin içi parlıyordu. "Merhaba, nasılsın ? " diye sordum. "Merhaba Gloria , seni görünce daha iyi oldum " "Teşekkür ederim, bende."
Savaş bey soğuk, tok bir sesle " Selamlaşmanız bittiyse işimize dönsek. " dedi . Bu kadar gıcık olmak zorunda mıydı ? Bir Magno'ya bak birde şu boğaya.
Birisi kibar asil bir adamdı. Diğeri ise sert ehlileştirilmemiş bir Boğa. **** Yine bu sürtükte gelmişti yüzünde zafer kazanmışcasına bir ifadeyle gözleri üzerimdeydi. Birazdan şu kızın kafasını masaya geçirmemek için kendimi zor tutuyorum. Zaten açlıktan karnım ağrımaya başlamıştı sanki birşey biliyormuş gibi her lafa atlıyordu.
Karnımı tutmaya başladım sanırım tansiyonum da düşmeye başlamıştı. "Aysacığım miden mi bulanıyor ? "dedi sinsi sırıtışıyla, Masaya daha fazla yaklaşıp öldürücü bakışımı sinsi gözlerine diktim. "Evet midem senin iğrenç yüzünü gördüğümden bu yana bulanıyor." dedim.
" Ha bu arada konu hakkında hiçbir şey bilmiyorsun çünkü sen tercüman değilsin. Eğer bu konu hakkında bir şeyler öğrenmek istiyorsan senin için özel ders açabilirim.”
Savaş bey'e dönüp , " Ben çıkabilir miyim ? diye sordum. Koltuğundan yüzüme yaklaşarak " Ne oldu iyi misin ? " diye sordu gözleri yumuşak ve endişeli bakıyordu. "Önemli bir şey yok Savaş bey sadece midem bulanıyor. " "Tamam sen çıkabilirsin. " "Magno ayağa kalkıp, " Neyin var Gloria ?" diye sordu endişeli bakıyordu .
Gülümsemeye çalıştım. "Önemli bir şey değil. " Tekrar Elife döndüm. Parmağımla bedenini işaret ettim. Bu arada bana benzemeye çalışarak beni alt edemezsin.”
Söylediğim sözle Elif bozulmuştu. Sarı saçlarına kaynak yaptırıp uzatmış siyaha boyamıştı. Giydiği kıyafetlere kadar beni taklit etmeye başlamıştı.
Benimle yarış halinde olmaktan hiç vazgeçmemişti. Sanırım bana hastalıklı derecede takıntılıydı.
Başım dönüyordu. Odadan çıktım. "Sürtük fahişe " diye söylene söylene gidiyordum. "Senin suratını gören insanlar bir ay komada kalır sinsi yılan. Birde bana benzemek için o kadar uğraşmış. "
"Kime verip veriştiriyorsun Aysa ?" diyen Rüya'ya döndüm. "Rüya onu boşverde yiyecek bir şey var mı ? " "Yok bebeğim hemen sipariş edeyim. "
O an gelen pizza kuryesini farkedip hızla pizzayı elinden aldım. " Bu kime ? " diye sordum. Kurye afallamış bir suratla yüzüme aval aval bakıyordu . "Can bey'in hanımefendi ." Buna bu kadar sevineceğim hiç aklıma gelmezdi. Hemen pizzayı açtım bir dilimi ağzıma alarak Can'ın odasına girdim.
Pizzayı öyle iştahla yiyordum ki Can da beni görünce şaşırdı. Ağzımda pizza konuşmaya çalışıyordum. "Kusura bakma , ben çok açım pizzayı elinden aldım." "Gel otur da ye. " " Yok yok şimdi Şavaş bey gelir beni arar." Yediğim pizza gözümdeki bulanıklığı silmişti. " Az kalsın açlıktan ölecektim.”
Can da pizzaya gömülmüştü. Ağzı dolu dolu konuşmaya başladı. " Ooooooo daha çok aç kalacaksın, uykusuz kalacaksın, tüm özel hayatın bitecek.Savaş Arslan ile çalışmak böyle bir şey. "
"Savaş Arslan ile çalışmak nasıl bir şeymiş Can bey ? " İkimizde fal taşı gibi olmuş gözlerle aynı anda elimizde pizza kapıya döndük.Savaş bey sorgulayıcı gözlerle içeriye girdi. " Siz burada ne yapıyorsunuz ? Miden bulanmıyor muydu senin ?" diyerek pizzayı gösterdi.
Ağzımdaki lokmayı yutmaya çalışarak yaramazlık yaparken yakalanmış çocuklar gibi dudağımı büzdüm. " Acıkmıştım da ben. "
Can araya girdi. "Midesinin bulanmasının sebebi açlık Aysa hep böyleydi. " dedi. Can' a kaşlarını çatarak bana döndü. "Sen öğlende yemeğe gitmedin mi ? " "Gittim de toplantıyı hatırlayıp kalktım yemek yiyemedim. " "Bana söyleseydin ya seni yemeğe götürürdüm.
Gerçekten şuan hayretler içerisinde kalmıştım. Seni yemeğe götürürdüm diyordu. Ne söylediğini o da farketmiş olacak ki sırtını dikleştirip tek kaşını kaldırdı.
Can elindeki şişeyi uzatarak , "Aysa biraz meyve suyu iç boğulacaksın. " dedi. Şişeyi elimden alıp ağzıma götürücekken Savaş bey elimden çekip aldı. "Zaten bu modelden bir tane vardı şimdi iki oldunuz. Ben ne yapacağım sizinle ? "
******** "Savaş bey siz çıkmamışsınız ?" "Mahsuru mu var Rüya ? " "Bu saate kadar kalmazdınız da " deyip bana döndü. " Aysa mesai saati bitti hadi yemeğe gidiyoruz." Savaş bey , "Bizim ki bitmedi." dedi.
Yemek lafını duyunca gözlerimde parlama olmuştu. Algılarım açılmıştı. "Yemeğe mi gidiyoruz ? Ben burada bir dakika bile kalmam artık. Açım ben. Ayrıca şu çalışma saatlerini de bir söyleyin sabahtan beri ne zaman çıkacağımı bekliyorum ." Savaş bey şaşkın şaşkın yüzüme bakıyordu. Onu umursamadan çantamı alıp " İyi akşamlar " diyerek odadan çıktım.
Dışarı çıkınca derin bir nefes aldım. 6 saattir aynı odaydık. Ona bakmamaya dikkat etsemde nafileydi. Sürekli bir şeyler üretip yanına çağırıyordu.
Neyse ki yarın sabaha kadar onu görmek zorunda değildim. Bu aydınlanma biraz rahatlamama sebep olmuştu.
Kızlarla beraber beykozda deniz kenarında bir restoranta geldik trafiğe yakalanmadığımız için yarım saatte gelmiştik garsona şiparilerimizi verip sohbete başladık. Buse'yi daha bugün tanımıştım ama gerçekten çok tatlı bir kızdı.
6 senelik ilişkisi varmış 2 yıldır da nişanlıymışlar. "Nasıl tanıştınız ? " diye sordum. "Üniversitede tanıştık gezi kolları başkanıydı. Okulun Gürcistan gezisi vardı bende orayı çok merak ediyordum öylece tanıştık altı yıldırda beraberiz. " "Düğün ne zaman ?" diye sordum. "Ağustosta evlenecektik ama işlerinin biraz bozuk olduğunu söyledi bizde kışa erteledik." "Aaa sizde mi burdaydınız ? " diyen sese döndük .
Rüya burun kıvırarak , " Yani can burada olduğumuzu bilmemene gerçekten çok şaşırdım. " dedi .
Berkan, Rüya'nın olduğu tarafa yöneldi. "Merhaba Rüya " sonra bize döndü. "Sizede merhaba kızlar bizde yemek yiyecektik bu masa hepimize yeter. " diyip pat diye Rüya'nın karşısına oturdu.
Berkan'ın ani hareketlerine şaşırmıştım. Kafamda dikilen Can'a "Ayakta kalma sende otur. " dedim. "Nasılsın Rüya ? " "Sanane Berkan. " "Bunlara ne oluyor ? " diye soracakken,
“Herkeste buradaymış. “ diyen sese döndüm.
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum ❤️ Yazım hataları gördüğünüz yerde uyarırsanız sevinirim ❤️ Uzun bir bölüm paylaştım nasıl buldunuz? |
0% |