@spsrebirth
|
Arabayı adalet sarayının otoparkına park ettikten sonra indi. Bagaj kapağını açıp avukat cübbesini, evraklarını aldıktan sonra arabayı kilitleyip mahkeme salonuna yöneldi. Davacı tarafın tüm hazırlığıyla koridorda beklediğini gördü ama kendi müvekkili hâlâ gelmemişti. Boş duran sandalyeye elindeki eşyaları bırakıp cübbesini giyinip tekrar eşyalarını geri topladıktan sonra kolundaki saate baktı. Davanın görülmesine sadece yedi dakika kalmıştı.
Yorgunluktan ağrıyan bedenini hiçe sayarak ayakta dikilmeye devam etti. Kafasını yana çevirdiğinde tekerlekli sandalyede oturan kızı fark etti. Kızın ağlamaktan kızaran gözleri bir an olsun Bennu'nun gözlerinden ayrılmıyordu. Kızın gözlerinden Bennu'ya akan his ayaklarının yerden kayıp gitmesini sağlayacaktı. O kadar acı, ızdırap çeker gibi bakıyordu ki Bennu'nun kalbi vicdan azabıyla çarpmaya başladı. Çarpan kalbini susturmak için sırtını duvara yaslayıp başını yere eğdi. Çünkü biraz daha kızın gözlerine bakarsa insanlığını hatırlayacaktı.
Tekrar kolundaki saate bakınca 3 dakika kaldığını gördü. Ama ne karşı tarafın avukatı ne de kendi müvekkili ortada yoktu. Aramak için telefonu çıkardığında duyduğu hızlı adım sesleriyle kafasını yerden kaldırdı. Adım seslerinin bittiği yere bakınca karşısında gördüğü manzarayla şaşkınlıktan gözleri büyüdü. Bu hiç ama hiç beklemediği bir şeydi.
Genç kızın başında dikilmiş avukatlar ordusunu görünce şaşkınlıktan ağzı açık kalmıştı. Alanının en iyi, hatta Türkiye'nin en iyi üç avukatı. Yılmaz Özel, Ufuk Tan, Rasim Turan.
İçinden bir sevinç çığlığı koptu. Gözlerinin içi güldü. Genç kızın tam üç avukatı vardı. Avukatlara hayranlıkla bakmaya devam ediyordu. üçünün de ünlü, tuttuğunu koparan, sayısızca dava kazanan avukatlar olduğunu biliyordu. Bu demek oluyordu ki Mervan için yolun sonu gözükmüştü.
Bennu elini kalbine koyup gözlerini kapattı. İçinden dualar etmeye başladı. "Umarım ellerinde Mervan'ın burnunun ucunu göremeyecek kadar ceza alacağı deliller vardır. "
Duyduğu boğuk sert sesle gözleri açıldı. İşte o an gelmişti Mübaşirin sesiyle sırtını dikleştirdi. "Davacı Reyhan Işık ve avukatları, Davalı Mervan Saygın ve avukatı... "
Bennu'nun hâlâ müvekkili ortada yoktu. Kenara çekilip davacı tarafına yol verdiğinde herkes nefretle yüzüne bakıyordu. Hakaret edenler,söylene söylene gidenler bir vicdanının olmadığını yüzüne vuranlar...
Ama o sadece tekerlekli sandalyeye mahkum olmuş kızın gözlerinin içine baktı.
Herkes ona nefretle bakarken bu genç kız ona acıyla bakıyordu. Birden elini uzatıp Bennu'nun sıcacık eline temas ettirdi. Biraz önce alev alev yanan bedeni şimdi buz gibi olmuştu. Bennu bu hareketle deprem altında kalmış gibi hissetmeye başlamıştı. Kalbi şiddetle kıyıya vuran dalgalar gibi sallanıyordu. "Kardeşime iyi bak avukat, bu hale senin müvekkilin olacak o alçak getirdi. Ama sen onu savunacaksın öyle mi ?"
Bunu söyleyen genç kadın, kardeşinin her gece uykusundan sıçradığında başını okşayıp onu sakinleştiren ablasıydı. Kardeşi her gece ağlayarak uyur her sabaha ağlayarak uyanırdı. Daha 20 yaşında hayatının en güzel dönemlerini yaşamasını gerekirken onun kardeşi bir tecavüzcü tarafından günlerce tecavüze uğramış ve ölsün diye bir uçurumdan atılmıştı. Kardeşinin çektiği acıları biraz olsun hafifletmek için canını bile vermeye razı olan ablasıydı.
Alacağı hiçbir ceza kardeşini iyi edemeyecekti ama kardeşinin yaşaması için küçücük bir umuda sığınması için o adamın hapislerde sürünmesini istiyordu.
"Bu gece Astra'dayız " diyen sesle irkilmişti. Gebermesi gerekirken hâlâ İstanbul'un en büyük gece kulübünde eğlenmeyi düşünüyordu. Hızlı adımlarla yanına yaklaşıp Bennu'nun yanağından bir makas almak için parmaklarını uzattığında Bennu iğrenerek kendini geri çekti. Ona nefretle bakarken sıktığı dişlerini gevşeterek, "Sululuğu bırak yürü " dedi.
Önünden yürüyüp içeriye adımladığında genç kızın ailesinin beddualarıma maruz kaldılar. "Allah senin belanı versin kızımın hayatını mahvettin " diye ağlayan annenin acısı Bennu'nun vicdanına işliyordu. Yine de başını dik tutmaya çalışıp sandalyesine ilerledi.
"Böyle tecavüzcüleri savunan sana da yazıklar olsun üstelik birde kadınsın " diyen teyzenin sesi kulaklarında yankılandı. Evet o da bir kadındı ve şuan yapmak üzere olduğu şey tam olarak bu acılı ailenin söylediği gibiydi.
'O, tecavüzcü bir katili savunacaktı ! '
"Herkes sussun " diyen hakimin sesiyle yerlerine yerleştiler.
Karşı tarafın avukatı Yılmaz Özel konuşmaya başladığında Bennu ona hayranlıkla bakıyordu. Ankaran'ın en güçlü avukatı ve Hacettepe'nin en iyi profesör hocasıydı. 4 yıl boyunca dersine girmiş Adalet kavramını layığıyla öğretmişti. "Gerçekten hocam elinizde olan tüm şeyler bunlar mı ? " diye sordu kendi kendine Yılmaz hoca onlara ne kadar değerli şeyler öğretmişti. Şimdi bu kadar amatör davranması olacak iş değildi.
Daha önce görülen davaların üzerinden giden Ufuk Tan'ı dikkatle dinlemeye başladı. Dokuz Eylül üniversitesinin rektörüydü. Çok başarılı bir avukat aynı zamanda profesördü. Bennu'nun fakültesine seminere geldiğinde ona sorular sorma fırsatı bulmuş çok değerli şeyler öğrenmişti.
Onunda davanın gidişatını değiştirebilecek bir bilgisi olmadığını anlayınca kafasını önünde ki dosyaya çevirdi. Eğer bu güçlü avukatlar Mervan'ın suçlu olduğuna dair bir kanıt çıkartamazsa Bennu dosyadaki delili sunmak zorundaydı. Ve bunu hiç yapmak istemiyordu.
İçinden "Koskoca Ufuk Tan'ın başka bir şey söylememesi gerçekten üzücü oysaki sizin izinizden giden bir öğrenciydim ben " diye geçirdi.
Karşı tarafın son avukatı da söze girdiğinde Bennu yeniden onlara odaklandı. Rasim Turan, İstanbul üniversitesi profesör öğretim üyesi aynı zamanda barolar birliği üyesi koskoca Rasim Turan kendisiyle hiç tanışma fırsatı bulamamıştı ama hakkında bir çok yazı okumuştu. Herkesin korkulu rüyasıydı girdiği her davada taş üstünde taş bırakmamış tüm davaları kazanmıştı. Emekli olduktan sonra bir holdingde baş avukat olarak çalışıyordu. Bennu hangi holdingde çalıştığını hatırlamaya çalışırken ,
"Sıkıldım hadi yap şovunu gidelim seksi şey " diyen Mervan'ın sesini duyduğunda öldürücü bakışlarını ona dikip sıkıntılı bir nefes aldı. "Sesini kes ve bekle " diye çıkıştı.
Şuan tek umudu Rasim Turan'ın savunmasıydı. Dakikalarca "Hadi artık bizi buraya gömün" umuduyla konuşmayı dinledi. Bennu gibi tuttuğunu koparan bir avukat 3 yıllık meslek hayatında tek bir davayı bile kaybetmezken ilk kez bir davayı kaybetmek istiyordu.
Üç tane önemli avukatının elinde iki tane mesajdan başka kayda değer hiçbir şey yoktu
Gözünü tekrar önündeki dosyaya çevirdi. Tüm umudu artık bitmişti. Artık bu belgeyi mahkemeye sunmak zorundaydı. Son kez karşısında çaresizce oturan genç kıza baktı. Kim bilir bu kız ne kadar acı çekiyordu. Bu genç yaşında hayatına güzel anılar katması gerekirken şerefsiz bir adam yüzünden tekerlekli sandalyeye mahkum kalmıştı.
Yere dikmiş gözleri acı içinde çırpınıyordu. Tek istediği şey yaşama devam etmek için umuttu. Kız kafasını kaldırdığında onunla göz göze gelmemek için kafasını çevirdi. Çünkü daha fazla acılı gözlerine bakmak istemiyordu.
Umduğunu bulamayan Bennu daha fazla bu ortamda kalmamak için İstanbul'a nam salmış koskoca avukatı sözlerini kesti. Sırtını dikleştirdi, acımasız gözlerini dikti. Tüm kötülüklerin zırhını giydi. Şuan şeytanın kostümünü giyinmişti.
"Sanırım tüm söyleyeceğiniz şey bu kadar o zaman boşuna zamanımızı harcamayalım. " dedi tüm acımasızlığıyla,
"Söz hakkı istiyorum Hakim bey " "Buyurun Avukat hanım sizi dinliyorum "
"Açılan davayla ilgili 5 mahkeme gördük Sayın Hakim ve açılan tüm davalarda karşı taraf hiçbir zaman önümüze geçerli bir delil sunmadı. Bu sebepten sürekli davalar ertelendi. Bunun son mahkeme olduğunu bilerek bir delil sunmak istiyorum. "
Hakim şaşkın gözlerini Bennu'ya dikip sert sözleriyle sordu. "Bunun son mahkeme olduğunu nereden çıkardınız Avukat hanım. Mahkemenin bitip bitmeyeceğine ben karar veriyorum ve ben böyle bir şey söylemedim."
Bennu artık burada daha fazla kalıp o kızın acısını görmemek için tüm soğukkanlılığını toplayarak konuştu. "Sayın hakim elimdeki delil her şeyi gösterecek."
Eline aldığı dosya ve flashbellekle kürsüye yaklaştı. Mahkeme salonundaki herkes gerginlikle delillerin ne olduğunu düşünüyordu.
Flashbellekten açılan görüntü herkesi şaşkına uğramıştı. Salonda uğultulu sesler yükselmeye başlarken hakim tokmağıyla masaya vurup susmaları için herkesi uyardı.
Olay günü 12 haziran 2021' de Mervan Saygın eşi ve oğullarıyla beraber gün boyunca dışarıda vakit geçiriyorlardı. Olayın gerçekleştiği saat yani gece 11 de Mervan eşiyle öpüşürken görüntülenmişti.
Bennu insanlığını unutup giydiği zırhla acımasız sözlerine devam etti. " Daha önce görülen davalarda karşı tarafın suçlamalarına karşın yapılan dna incelemesinde müvekkilime ait ne sperm ne de doku parçasına rastlanmadı. Üstelik avukat Ufuk bey'in sunduğu mesajların müvekkilim tarafından gönderilmediğini daha önce ispatlamıştık Sayın Hakim. 1 senedir sürekli aynı şeyleri ısıtıp önümüze koyuyorlar. "
Salondakiler itiraz ederken mağdur kızın ailesi isyan ediyordu. Hakim bey tekrar tokmağı sertçe masaya vurup uyardı. " Son kez söylüyorum herkes sussun eğer konuşmaya devam ederseniz hepinizi dışarı çıkartırım. "
Bennu yerine geçtiğinde Mervan ona sırıtıyordu. Mervan'ın yüzündeki iğrençlik Bennu'nun midesini bulandırıyordu. İbreti alem olsun diye asılması gereken bu şerefsizi kendi elleriyle kurtarıyordu.
Hakim önündeki tüm belgelere tekrar göz gezdirdikten sonra ağrıyan boynunu elleriyle ovdu. Kafasını kaldırıp gözlüklerinin altından Bennu'ya baktı. "Madem elinizde geçerli bir deliliniz vardı daha önceden neden sunmadınız Avukat hanım ?"
"Sayın Hakim dosyanın en başından bu yana elimizde video kaydı mevcut ama olayın başladığı saate ait bir görüntümüz yoktu. Bu delil elime henüz üç gün önce ulaştı. "
"Peki bu görüntü şimdi nasıl ortaya çıktı ? "
"Mervan Saygın, soyadı gibi Saygın bir iş insanı olduğundan hayatı çok merak uyandırıyor. Bu görüntü bir hayranı tarafından gizlice çekilmiş. Güvenlik kayıtlarında bu hayrana rastladıktan sonra onunla iletişime geçip görüntüyü aldık."
Hakim usulca başını salladı. Bir yandan acılar içinde kıvranan genç kız bir yandan sürekli hakkında bu şekilde davalar görülen Mervan Saygın. Aslında hakimde çok iyi biliyordu ki bu kızcağız gerçeği söylüyordu. Ona kesinlikle bu adam zarar vermişti. Ama o koskoca Mervan Saygındı. Saygın ailesinin tekne kazıntısı. Milletvekilinin oğlu türkiyenin en büyük havacılık şirketinin varisi...
Hakimin elleri cübbesinin yakasına doğru inmeye başladı bedeni buz kesiyordu çünkü elinden hiçbir şey gelmezdi, eğer mahkemeyi bir ay daha ertelerse başını neler geleceğini çok iyi biliyordu. Bu yüzden o da içindeki insanlığı bir kenara itti.
"Karar. Davalı avukatı Bennu Yıldırım'ın mahkemeye sunduğu delille Mervan Saygın'ın olay günü olay saati Londra'da bulunduğu görülmüştür. Hakkında yapılan suçlama mahkeme tarafından red edilmiş davanın kapanmasına kanaat getirilmiştir. "
Karşı taraf duyduklarının ağırlığıyla çökerken, ağıtlar yakarken Mervan, yüzüne yayılan geniş sırıtmayla keyifle onların acılı halini izliyordu. Mahkeme bitmişti. Mervan Saygın elini kolunu sallayarak dışarıda başkalarına zarar vermeye devam edecekti.
Bennu vicdanına yüklediği ağırlıkla sinirle tırnaklarını avuç içlerine geçirdi. Bir masumun umudunu karartmış bir sapığın elini kolunu sallayarak gezmesine müsade etmişti.
Günahlarına bir yenisini daha ekleyerek kapanan dosyaya imzasını attıktan sonra mahkeme salonundan çıktı.
Bu tecavüzcü katilin başka hayatları cehenneme çevirmesine göz yuman sanki o değilmiş gibi başını dik tutarak acılı ailenin yanından geçip gitti. Bir an olsun dönüp onlara bakmadı bile.
Adalet sarayından hızla çıktıktan sonra kendisini arabasına attı. Kafasını direksiyona gömüp biraz önce yaptıklarının ağırlığıyla kafasını bir kaç kez direksiyona vurdu. "Lanet olsun sana Bennu, elinde Mervan'ı hapiste çürütecek kadar delil varken sen onu savunup elini kolunu sallayarak gezmesine müsade ettin. O genç kızın son kalan umudunuda yerle bir ettin. Şimdi vicdanınla nasıl hesaplaşacaksın. " diye kendi kendine lanetler yağdırdı.
Yıllardır kadınlara yapılan her türlü şiddetin karşısında durmuş onların hakkını savunmuş bir çok kadının sığınacak limanı olmuştu.
Peki ya şimdi kalbi nasıl bu kadar körelmişti ?
Arabasının içinde telefon sesi yankılanırken kafasını hiç kaldırmak istemesede çantadan telefonu aramaya başladı.
Arayını gördüğünde derin bir nefes alıp açtı. "O pisliği kendi ellerimle kurtardım şimdi sıra sende genç kızı bul ve ona itiraz etme hakkının olduğu söyle süre dolmadan mahkemeye tekrar başvursun. Bu kez avukatı sen olacaksın ve bu sefer herşey gizli tutulacak özellikle de bugünkü hakimin olmayacağı bir duruşma ayarla savcıyı değiştir. Diğer mahkemede Mervan'ı ait olduğu çöplüğe sokacağız. "
Telefonun ucundaki ses Bennu'yu dinledikten sonra hiçbir şey söylemeden kapattı. Şimdi sıra ondaydı. Mervan'ı bugün için kurtarmışlardı ama diğer seferde artık özgür olmayacaktı.
Diğer taraftan Genç adam şehri ayaklarının altına aldığı 47. Kattan aşağıyı keyifle izliyordu. Sabah ki güneşe rağmen öğleden sonra çıkan fırtına canını sıksada beklediği güzel haber sayesinde umursamadı.
Ama onun keyfini hiçbir şey bozamazdı. Bugün tarih yeniden yazılacak düşmanı olan o katil cezaevini boylayacaktı. Yüzündeki gülümseme dışarıda çıkan fırtınayı bile söndürüyordu. Hayatında belkide hiçbir şeyden bu kadar emin olmamıştı. O sapık katil bu gece hiç çıkmamak üzere mahkum edilecekti. Zaten bu yüzden mahkemeye kızı savunmak için alanında en iyi üç avukat göndermemiş miydi ?
Odanın kapısı açıldığında içeriye giren ayak seslerini usulca dinledi. Doğan gelmişti ve ona bir yıldır beklediği muhteşem haberi verecekti. Birden gökyüzünden kopan gökgürültüsünün ardından yüzüne vuran şimşek gülümsemesini soldurmuştu. Ama o umursamadan yüzüne daha keyifli bir gülümseme yerleştirdi. "Yarın gazetelerde ne yazacak biliyor musun Doğan ? "
Aslında bu bir soru değildi ve ondan bir cevap beklemiyordu. O yüzden sözlerine devam etti. "Ünlü iş adamı Mervan Saygın müebbet hapisle cezalandırıldı. " Viskisinden bir yudum daha alıp keyifle kahkaha attı. Beklediği o gün gelmişti hiç kimse ondan daha keyifli olamazdı.
Hızla arkasını döndüğünde karşısında gördüğü Doğan onu bir hayli şaşırtmıştı. Başını yere eğmiş kızarıp, bozarıyordu. Doğan'ın arkasında dizili olan avukatlara baktığında onlarında bir farkı olmadığını, hatta korkudan titrediklerini gördü.
"Mervan tutuklandı değil mi ? " diye bağırdı tüm öfkesiyle, karşısındaki adamlar bağırmanın şiddetiyle korkuyla sıçrasalarda başını yerden kaldırmadılar.
Barlas tüm sinirini elindeki bardaktan çıkarmak ister gibi avucunun arasında tüm gücüyle sıktı, sıktı, sıktı ve bardak elinin içinde patlayıp tuzla buz oldu.
Odada yankılan bu sesle Doğan sonunda başını yerden kaldırmıştı. Patronunun, abisi gibi değer verdiği Barlas Demirhan'ın elinden akan kanı fark edince ona yaklaşmak için bir adım attı.
Barlas, ona eliyle dur işareti yapıp tüm siniriyle kulakları sağır edecek tonda bağırdı.
"Bana hemen Mervan'ın tutuklandığını söyle" bağırmasının şiddetine odayı aydınlatan şimşek eşlik etti.
Doğan olumsuz anlamda kafasını salladı. "Konuş lan" diyerek masadan aldığı şişeyi sinirle duvara fırlattı. "Malesef abi artık mahkeme bitti " "Ne demek lan mahkeme bitti "
Doğan titreyen sesine rağmen konuşmaya çabaladı." Mahkemeye sürülen delille suçsuz olduğu ispatlandı. Hakim mahkeme kararını verdi artık mahkeme yok. Mervan dışarıda."
Barlas tüm öfkeyle hızla Doğan'ın üzerine yüyürüp yakasını tuttu. "Sen ne dediğinin farkında mısın lan. Nasıl suçsuz olduğu ispatlanır o değil mi lan kıza tecavüz edip sakat kalmasını sağlayan piç kurusu. Nasıl olurda suçsuz olur."
Doğan'ın yakasını bırakıp arkada korkudan titreyen avukatların üzerine yürüdü. En başta duran gözlüklü avukatın yakasına yapıştı. "Nasıl savunma yapamadın lan. "
Barlas'ın sinirden gözü dönmüştü. Bu davanın bir müebbetle kapanması için bu adamı ta İzmir'den getirtmemiş miydi?
Diğerlerin de yüzüne baktığında sinirden iyice çenesi kasıldı. Ya diğer adamlar alanının en iyisi olan avukatlar değil miydi ! Aldıkları tüm davaları hakkıyla yerine getiren, taş üstünde taş bırakmayan Avukat dendiğinde akla gelen üç güçlü Avukatlar...
İstanbul'un en iyi avukatı, barolar birliği üyesi, üniversitenin rektörü, emekli olduktan sonra bu adamı holdingde işe alıp tüm davaları lehine çevirmişti. Nasıl olurda bu davayı kaybederdi. "Delilleri çok güçlüydü Barlas bey "
Barlas sinirle yaşlı adamın yakasından tuttu. "Kaç avukat vardı lan dört mü beş mi ?"
Adam sesi titreyerek konuşmaya devam etti. "Bir avukat efendim "
Bir avukat. Sadece bir avukat öyle mi ? Diye geçirdi içinden. Adamın yakasını bırakıp geniş camın önüne yürümeye başladı.
"Ulan koskoca üç avukat tek bir herife karşı nasıl yenildiniz lan ! " diye bağırdı geçmek bilmeyen öfkesiyle
"Efendim Avukat kadındı " Bunu söyleyen avukat türkiyenin en iyi avukatıydı.
Barlas artık sinirinin sınırını zorluyordu. Duyduğu sözle yüzünde alaylı bir gülümseme oluştu. "Ulan birde kadın bir avukata karşımı kaybettiniz."
Sonra tüm hıncıyla odada ki sandalyeleri, masayı tekmeledi. "Bir kadının hakkını koruması gereken bir kadın avukat tecavüzcü bir piçi serbest bırakılması için savundu ha. "
"Kim bu avukat adı ne ?"
Doğan tekrar başını yere eğerek konuştu. " Ağır ceza avukatı Bennu Yıldırım. "
Barlas duyduğu isimle midesinde bir şeyler çalkanıyor gibi olsada umursayarak İstanbul'u ayaklarının altına aldığı köşesine doğru yaklaştı. " Bennu Yıldırım "
Daha önce bu ismi hiç duymamasına rağmen gözlerine bir hüzün çöktü. Tekrar aynı ismi mırıldandı. " Bennu Yıldırım "
Ama duymuştu. O bu kadını çok iyi tanıyordu. Daha önce bu ismi duymuştu ama hatırlamıyordu. Tekrar mırıldandı. " Bennu Yıldırım "
Barlas aslında bu ismide, kadını da çok iyi tanıyordu. Onun yaşarken ölmesini sağlayan kadın. Kalbini kör bir bıçakla çıkarıp ayaklarının altına ezmiş kadın. Onu aşktan soğutan kadın. Barlas'ın acımasız bir adama dönüştüren kadın.
Bennu, kalbini ve ruhunu da bir gecede söküp giden kadın.
Ama Barlas tüm bunları bilmiyordu. Hatta böyle bir isimde birini tanımadığını düşünüyordu. Kömür karası gözlerinden çıkan ateşle ağzından bir cümle döküldü.
"Tanışalım bakalım. Katil avukatla "
Bu cümleleri söylerken aklından geçen onunda Mervan gibi bir katilden farkı olmadığını düşünüyordu. Bilmiyordu ki bu katil dediği kadının aslında duygularının katili olduğunu...
Nasıl başladık ?
Sizce Barlas neden Bennu'yu tanımıyor ?
Veeeee Bennu neden Mervan'ı kurtardı ?
|
0% |