@ssuperisii0
|
18. Bölüm Ben Gece. Bu Dolunay olmadan geçirdiğim 18. Gün. Yokluğu her gün daha çok kendini belli ediyor her gün daha çok acıtıyor. Kafamı dağıtmak için yaptığım hiçbir şey işe yaramıyordu. Kafam çok doluydu. Artık hiçbir şeyi kaldıramıyordum. Ben bu değildim. Yalnız kalmıştım. Her şeyi en başa döndürmüştüm. Ağlamaktan kuruyan gözyaşlarım ile ayağa kalktım. Ziyaret etmem gereken bir mezarlık vardı. Elimi yüzümü yıkadım. Zayıf kalmış bedenime baktım. Şişmiş gözlerime, kuruyan dudaklarıma baktım. Saçlarıma baktım sonra… Saçlarım Dolunay’ın annesinin saçlarına benziyor diye uzatmak için elimden geleni yapmıştım. Uzamışlardı hem de çok uzamıştı saçlarım. Şimdi saçlarımı tekrar kesmek için elime makası aldım. Hiç gözlerimi kırpmadan kestim saçlarımı. Her zamanki gibi ilk saçlarımdan vazgeçtim. Sonra hazırlanıp çıktım evden. Yol boyunca durmadan kafamdan bir şeyler uydurdum. Durduğumda ise karşımda iki mezarlık vardı. Annem ile babamın mezarlığı. Oturdum kaldım o mezarlıkta öylece. Yaşananları hatırladım. Annemle babamın nasıl öldüklerini hatırladım. Babam… Annemi vurmuştu. Sonra aynı silahla kendini vurmuştu. Bunlar sadece birkaç saniye içinde yaşanılan bir olaydı. Hatırlıyordum. Dün gibi aklımdaydı yerdeki kan izleri. Birbirlerine olan aşkları onların sonu olmuştu. “Anne…” diye mırıldandım. İçimi dökmek istiyordum. “Benim kalbim çok acıyor. Hem de o kadar çok acıyor ki bu acı beni öldürüyor. Anne biliyor musun? Ben intihar etmeye çalıştım defalarca kez. En son tam ölmek üzereyken bir adam kurtardı beni. Anne ben o adama âşık oldum…” Bir gözyaşı… İki gözyaşı… Üç gözyaşı… “Anne o bana iyi geliyor. Ama ben ona hiç iyi gelmedim. Onu terk ettim. Anne ben çok kusurluyum fazla kötüyüm onun için. O çok güzel fazla özel… Ama ben öyle değildim. Ben yapayalnızım. Onunda annesi yokmuş. Nasıl hissettiğini hiç sormadım üzülür diye. Ama benim saçlarım annesinin saçlarına çok benziyormuş. Saçlarım onun hayatıymış. Anne ben iki kere hayatına kıydım ve kestim saçlarımı. Yapamadım anne yapamadım.” Derin bir nefes aldım. “Anne ben sizi çok özledim. Babamı çok özledim. Dolunay… Anne ben Dolunay’ı çok özledim.” Hıçkıra hıçkıra ağladım. İçimdeki her şey tekrar tekrar patlıyordu. Mezarlıktan ayrıldığımda ölüden farkım yoktu. Birkaç adım attıktan sonra bir süre öylece ayakta bekledim. O an kolumdan çekildim. Ağzım bir el tarafından kapandı. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Eski olaylar teker teker kafama geliyor. Anılar zihnime doluyordu. Korkuyordum. Çok korkuyordum. Mezarlığın olduğu sokağa doğru gidiyorduk. Sürükleniyordum. Bağırmak istiyordum. Yardım çağırmak istiyordum ama gücüm tükenmişti. Boyun eğmedim. Çırpına bildiğim kadar çırpındım. Benden daha yapılı ve kuvvetliydi ama elimden geleni yapıyordum. Beni bırakıp yere doğru fırlattığında ölmek istedim. O an adamın yüzüne bakıp kim olduğunu hatırladım. Her şeyi başlatan kişiydi. Annemle babamın ölmesinin suçlusuydu. Bana önceden dokunmaya çalışan kişiydi… Bana tüm bunları yaşatan kişiydi. “Mektubumu aldın mı küçüğüm?”
|
0% |