@ssuperisii0
|
12.bölüm Evin bahçesine girdiğimizde olacaklardan habersiz bir şekilde arabadan indim ve arkama bile bakmadan odama çıktım. Ben ilaç falan kullanmıyordum. Kendimden emindim. Kullansam hatırlardım. O adamın bana ilaç içirmediğini düşünüyordum. En azından öyle biliyordum. O ilacın benim üstümde olmasının sebebi adamın bana kurduğu tuzaktı. “Kendine gel Gökçe. Sen ilaç falan kullanmıyorsun.” Dedim kendi kendime. Odamda bir ileri gelip bir ileri gidiyordum. Volta atıyordum resmen. Kapının aniden açılmasıyla yerimden hoplamıştım. Gelenlerin abilerim olduğunu görünce yatağıma oturdum. Hepsi odaya girdikten sonra Gökmen kapıyı kapattı ve boş bulduğu bir yere geçti. Tam kadro buradaydık. Konuşmaya ilk Sinan başladı. “Anlat.” dedi. Neyi anlatacaktım ki? Nereden başlayacaktım? “Ne anlatmam gerekiyor bilmiyorum…” dedim. Sesim kısıktı. Biri sesimi kısmıştı. “En baştan anlat her şeyi. Söyle bize yaralarını eski adamı her şeyi anlat bize.” Dedi Ege. Eski adam. Eski babam. Her şeyin suçlusu. “Ben kendimi bildim bileli o adamın dediklerini yapıyorum. Sus derse susarım konuş derse konuşurum. Gerçi dediği hep sus olur. Ona hep “Efendim” diye hitap etmemi isterdi. Kendini hep bizden üstün görürdü. Oğuz abim gitti. Ben kaldım sonra zaten. Ne derse yaptım. Çamaşır, bulaşık, evi geçindirmek, çalıştığım işler, dayak dövüş her şeyine katlandım o adamın.” Derin bir nefes aldım. Sadece bir gece katlanamadın dedi içimden bir ses. Bastırdım sesi sus dedim. O aramızda sır. “Benim oyuncağım bile olmadı. Çamaşırdan, bulaşıktan, işten, dayaktan oyuncaklarla oynamaya vaktim olmadı. O sıralarda küçüktüm tabi. Meğerse o adam içiyormuş. Parasını da bana ödettiriyordu. Ne kazanırsam hep ona verirdim. Sokakta mendil bile sattım ben o adam gece zıkkımlansın diye.” Gözümden bir damla yaş düştü. Sakince silip devam ettim. “İçti yine bir gece bu sefer haplara da başlamıştı. Parasını da ödememişti, eve para almaya gelmişti. O gece bende de para yoktu. Aldı beni götürdü işte attı adamın önüne. Yığıldım kaldım orada sesim soluğumda çıkmadı. Sabaha kadar dayak yedim. Sabahta kalktım ilk bulduğum bulaşıkçı da bulaşıkları yıkadım gittim adamın parasını ödedim. Sonra hiç evdeki parayı alıp götürmedi hep ben ödedim o paraları. Eğer bir gün parayı geç götürürsem önce kendisi döverdi. Sonra o adamlar döverdi.” Geçmiş acı bir izdi bedenimde. “Yani anlayacağınız sizin gibi el bebek gül bebek büyümedim diye bana böyle davranamazsınız.” Yere doğru bakan kafamı dikleştirdim. “Ben kullanmıyorum dersem kullanmıyorumdur. Beni bununla suçlayamazsınız. Bok gibi evin içinden tertemiz çıktım işte.” Hayır. Temiz. Değildim. Ağlıyordum. Onlarında gözleri dolu doluydu. “Çıkın odamdan.” Dedim elimle kapıyı göstererek. “Siktirin gidin istemiyorum sizi görmek. Lanet olsun bu eve geldiğim güne.” Dedim. Hem ağlıyordum hem bağırıyordum. Ayağa kalkıp onların kollarından tutup dışarı çıkarmaya çalıştım. “Kalkın gidin. İstemiyorum burada olmanızı.” Dedim daha çok bağırarak. Delirmiş gibiydim. Beni daha çok zorlamadılar. Kapıya doğru gittiler. Hepsini gönderdiğimde odada tek kalmış kendime baktım. Zavallının tekiydim. Hıçkıra hıçkıra ağladım. Kendime ağladım. Yaralarıma ağladım. Geçmişe ağladım. Sinirlendim kendi kendime. “Allah hepinizin belasını versin. Lanet olsun geldiği güne. Sizi gördüğüm güne.” Hep bağırıyordum hem de odayı yıkıyordum. Önce yatağın üstündekileri yere attım. Sonra masanın üzerindekileri. “Hepiniz geberin. Hepiniz. Lanet olsun yüzlerinize.” Masaları yere devirdim. Bulduğum bardakları duvara fırlattım. Rahatlıyordum. “Bana inanmayan acınası varlıklarsınız hepiniz. Geldiğim güne de lanet olsun. Bana yapmadığınızı bırakmadığınız sustuğum günlere de lanet olsun.” Kıyafet odasında ne bulduysam dağıttım. Her şeyi yerlere fırlatıyordum. Çıkan gürültülü seslerden keyif alıyordum. Oysa ben gürültüden korkardım. O adam bana bağırdığında bir şeyler kırdığında tir tir titrerdim. Ona dönüşüyordum. “O adamada lanet olsun.” Dedim fısıldayarak. Elime geçen tüm kıyafetleri topladım. Camı açtım. Tüm kıyafetleri camdan aşağı attım. Korumalar şoktaydı ama önemli değildi. Camı sertçe çarpıp içeri girdim. Kalbim sıkışıyordu. Kalbim ağrıyordu. Ellerimi kalbimin üstüne götürüp bir süre yerde oturdum. Etraf çok dağılmıştı. Her yerde kırıklar vardı. Kendime yatmak için bir alan yarattım. Ses seda kesilmişti sanki ben susunca. Cenin pozisyonumu aldım ve uzandım. Sessiz sessiz yattım orada. Kalbimin ağrısı şiddetleniyordu sanki. Nefeslerim azalıyordu. Gözlerim şişmişti. Yaralarım acıyordu. Sırtım yanıyormuş gibiydi. Ellerimin titrediğini şimdi fark ediyordum. Bir süre yattım. Her yerim ağrısa bile onları görmezden geldim. Kendimi öldürmek istiyordum. Gözlerimi kapattım. Kapı iki kere tıklatıldı ama sesim çıkmadı. “Gökçe biziz açıyorum kapıyı.” Diyen abilerimi görmezden geldim. Gözlerimi aralayabiliyordum sadece. Kapı açıldı. Tüm abilerim içeri doldu. “GÖKÇE!” diye ismim bağırılınca duyabildiğimi o an fark ettim. Hepsi etrafımı sarmış bana bakıyordu. Ege ve Ural beni kontrol ediyordu. “Gökçe iyi misin? Duyuyor musun beni? Ses ver hadi bana.” Dedi Ege. Keşke duymasaydım. “İyiyim ben.” Dedim ağzımın içinden mırıldanarak. “İyisin tabii sen hiç kötü değilsin zaten. Yoruldun bize sövmekten o yüzden hep. Dinlenicez şimdi.” Dedi Ural. Biri beni yerden kaldırınca hafif inledim. Kalbim kasılmıştı sanki. “İyi misin Gökçe. Neren ağrıyor?” dedi Ilgaz. “Sanırım kalbi ağrıyor. Elini sürekli kalbine götürüyor.” Dedi Arda. “Kalbim…” diye fısıldadım. Duyulup duyulmamasını anlamamıştım. “Geçecek her şey abicim.” Diyen Gökmen’di. Büyük ihtimal Sinan’ın kucağında aşağı kata iniyorduk. Kokusundan tanıyordum. k9 köpeği falandım herhalde. Ama parfümü çok güzeldi. Aralık gözlerle etrafıma bakıyordum ama gözümün önüne perde iniyormuş gibi hissediyordum. Sinan beni koltuğa bırakınca Ege başımda bitmişti. “Her şey geçecek Gökçe. Sana inanmalıydık affet bizi.” Dedi dertli bir sesle. “Sizi…Ölene…Kadar…Affetmem…Bundan…Sonra.” Dedim aralıklı konuşuyordum nefesim yetmiyormuş gibiydi. Saçlarımı okşayan eller başta durdu ama sonra saçımı okşamaya devam etti. Gökmen saçlarımla oynuyordu. Onun dizine yatmıştım. “Tamam. Biraz sakinleş Gökçe. Derin nefes al ver.” Kafamı iki yana salladım. Ege başka çaresi kalmamış gibi bakıyordu. “Özür dilerim.” Diyerek cebinden çıkardığı iğneyi tenime batırdı. Sakinleştirici vurmuştu. Uyandığımda bende ona vuracaktım. “Uyu güzelim hadi biraz.” Dedi Ilgaz. Lanet herifler uyandığımda hepinizi ben uyutacaktım asıl. Gözlerimin önü karıncalanmış o kara perde gözlerime iniyordu sanki. “Sizi asla affetmeyeceğim.” Dedim gözlerim kapanmadan. Ben hiçbir zaman affedici bir insan olmamıştım. . . Buyrunuz yeni bölümm İnsta: ssuperisii0 (yeni açıldı)
|
0% |