@ssuperisii0
|
13.bölüm Uyandığımda odamdaydım. Etrafıma sakince baktığımda gördüğüm rüyayı hatırlamaya çalışıyordum ama bir türlü gördüğüm rüya aklıma gelmiyordu. Yatakta oturur hale gelip etrafıma baktım. Dağıttığım her yer toparlanmıştı. Aklıma gelen defterim ile ayağa kalktım. Çekmeceye sakladığım bir günlüğüm vardı. Günlükten daha çok o benim kafamdaki her şeydi. Çekmeceleri karıştırıp defterimi buldum. Elime aldığım tükenmez kalemle açtığım sayfalardan birine bugünün tarihini yazdım. “NO. Non sono impazzito. Ho ancora il controllo. Io ricordo ogni cosa. So cosa mi ha fatto quell'uomo. Non sono colpevole. Io sono Gökçe. questo sono io. (HAYIR. Ben deli değilim. Kontrol hâlâ bende. Herşeyi hatırlıyorum. O adamın bana ne yaptığını biliyorum. Ben suçlu değilim. Ben Gökçe'yim. Bu benim.)” Yazdığım her şey bana kafamın içindekileri hatırlatıyordu. Bundan önce çoğu tarihte aynı şeyi yazmıştım. Ben kafayı sıyırmadığımı kendime kanıtlamayı çalışıyordum. Defteri yerine bırakıp kapıya yöneldim. Ses seda yoktu evde. O yüzden merdivenden inerken adım seslerim duyuluyordu. Salona geçip herkesi orada gördüğümde dalıp gittiklerini fark ettim. “Günaydın.” Dedim gülümseyerek. Yaşadıklarımı çaktırmamaya çalışıyordum. Hepsi bir anda benden tarafa bakmışlardı. Beni gören Selda Hanım ve Edip Bey gülümsediler. Yani annem ve babam. İçeri adımlayıp koltukta annem ve babamın tam ortasına oturdum. Babam saçlarımı okşarken annemde benle iletişim kurmaya çalışıyordu. “Ne yaptınız bugün kızım? Gününüz nasıl geçti?” dedi gülümseyerek. “Güzeldi.” Dedim kısa bir şekilde. “Abin bize senin nefes alma güçlü çektiğini söyledi. Yani astımın git gide arttığını söyledi. O yüzden sana hava makinesi aldık. O küçük ilaçlar yerine artık bunu kullanmalısın.” Dedi babam. Onlara ciddi misiniz? Bakışları atmıştım ama sanırım ciddiydiler. “Gerçekten mi?” dedim. “Gerçekten.” Dedi Ege. Ona doğru bakma ihtiyacı bile hissetmedim. “Hatta hemen şimdiden kullanmaya başlasan iyi olur.” Deyip ayaklanan Ural ile bakışlarım ona kaydı. Hava makinesini getirip önüme koyduğunda ona anlamayan gözler ile baktım. “İstemiyorum.” Dedim kısık bir sesle. “Ama öyle olmaz kızım lütfen bizim için.” Dedi babam. Ona kıyamazdım. Bu yüzden kafamı sallayıp onayladım. “Peki, öyleyse Gökçe ilacını içtikten sonra dışarı turu yapalım.” Dedi Ilgaz. Onlarla geleceğimi falan düşünüyorlarsa yanılıyorlardı. Ural ilaçları maskenin altındaki kaba döküp maskeyi yerleştirdikten sonra kafamdan geçirdi. Ve makineyi başlattı. Hastaneye gerek olmadan hava alabiliyordum. “Sakın ağzından çıkarma bekle öyle.” Dedi bana doğru ve yerine oturdu. Bir süre tüm aile benim ilacıma odaklandı. İlaç bittikten sonra maskeyi yüzümden çıkardım. Terlemiştim resmen. “Hadi ilaç bittiğine göre dışarı çıkalım.” Dedi Ilgaz ve ayaklandı. Onunla beraber tüm abilerim kalkmıştı. Ben kalkmayacaktım. “Hadi Gökçe ayaklan.” Dedi Gökmen. “Ben gelmek istemiyorum. Siz gidin.” Dedim onlara doğru. “Yoo geliyorsun.” Deyip yanımda biten Sinan ile göz göze gelme fırsatım bile olmamıştı. Çünkü şuan Sinan’ın omuzlarında ters bir şekilde duruyordum. Dünya ters dönmüştü baya baya. Ağzımdan kaçırdığım ufak bir çığlık ile ona sövüyordum içimden. “İmdat yardım edin. Ya bırakın beni.” Dedim. Annem ve babam ise bu hallerimize gülüyordu. “Ti farò pentire di essere nato. Voi inutili bastardi. Aiuto, davvero. Devo trovare un modo per liberarmi di te. Devo assolutamente scappare da questa casa, sei pazzo. (Seni doğduğuna pişman edeceğim. Sizi işe yaramaz herifler. Gerçekten yardım edin. Senden kurtulmanın bir yolunu bulmalıyım. Kesinlikle bu evden kaçmam lazım, sen delisin.)” dedim. “Valla hiç anlamıyoruz dediklerini.” Dedi gülerek Arda. En sonunda kapıyı kapatıp beni arabaya bindirdiklerinde rahat bir nefes almıştım. Beni tam ortaya oturtup yanıma doluşmuşlardı. Arda şoför koltuğuna geçtiğinde hepimiz hazırdık. Artık gidebilirdik. “Evet, ilk durak akşam yemeği yiyebileceğimiz bir yer olsun.” Dedi Ege. Yavaş yavaş yola düşmüştük. “Pekâlâ, kız kardeşimiz en çok ne sever?” dedi Arda aynadan bana bakıp. Hiçbir cevap vermemiştim. “Kız kardeşimiz konuşmak istemiyor abisi sen en iyisi bizim gittiğimiz yere sür.” Dedi Gökmen. Konuşmama grevimi sürdürmeye devam ediyordum. Gerçekten bir şey olmamış gibi nasıl davranabiliyorlardı? Yaklaşık on dakika sonra bir restorandın önünde durduk. Hepsi tek tek inmeye başlayınca bende indim. Arabada tek bekleyemezdim. İçeri geçip cam kenarı bir yere oturmuştuk. Camın dibinde ben yanımda Gökmen ve Ilgaz karşımda ise Ege, Ural, Arda, Sinan oturuyordu. Gelen garson tek tek siparişleri aldığında hala cama bakıp onlarla konuşmuyordum. Benim yerime de bir şey söylemişlerdi ama dışarı izlemeye daldığım için ne söylediklerini anlamamıştım. Gökmen’in koluma dokunmasıyla düşüncelerden çıkıp ona döndüm. Gökmen “Ne zaman konuşacaksın?” deyince yine cevap vermedim. Arda “Gökçe biz özür dileriz. Her şey için özür dileriz. Beceremedik iyi bir abi olmayı.” Dedi. Allah’tan kendilerinin ne olduklarını biliyordu. Bir de biz iyi bir abiyiz falan dese düşüp bayılırdım. Gözlerimi kapatmadan önce ne düşündüğüme kaydı aklım “Ben affedici bir insan değilim.” Demiştim. Şimdi ise onları affetmek için içimdeki güç bana yalvarıyordu. Ailede küslük olmuyordu. Oysaki ben eski babamı affetmiyordum o zamanlar bile… Şimdi gerçek bir ailenin içinde olmak mı beni buna sürüklüyordu? En sonunda grevimi sonlandırıp ağzımı açtım. “Sizden nefret ediyorum.” Dedim kötü çıkan sesimle. Bağırmaktan boğazımı yırtmışım resmen. Benim konuşmamla hepsi gülmeye başladı. O sırada siparişler tek tek geliyordu. Bir anda önüme gelen patates kızartması ile baka kaldım. Sanırım yelkenleri suya indirecektim. Ural “Senin en sevdiğin yemek patates kızartması o yüzden ondan sipariş verdik istersen değiştir.” Dedi. Beğenmeyeceğimden korkuyorlardı sanırsam. Yine de kafamı iki yana sallayıp patatesten birkaç tane aldım ve yemeyi bıraktım. Sanırım midem daha fazlasını almayacaktı. O an gözlerim birisini gördü… Gerçek miydi? . . gönlümüzü almayaca çalışacaklar ama yemezler kızlar (Gece-texting kurgusunda bölüm attım) insta: ssupersii0 |
0% |