17. Bölüm

17.bölüm

İlay
ssuperisii0

1.7

Babam… Eski babam. O buradaydı.

Onu burada görmeyi beklemediğim için kısa süreli bir şok yaşasam bile kapıdaki kişinin o olduğu gerçeği ile yüzleşmek beni daha çok sarstı. Ben kurtuldum sanarken tekrardan burada olması asıl her şeyin yeni başladığının habercisiydi.

Ufak ufak kapıya doğru yaklaştım. Korkuyordum.

Gözlerim bir anlığına abimlerin masasına kaydı ama onlar buraya bakmıyorlardı. Bakmamayı tercih ediyorlardı. Yumruğumu sıkarak kapıya doğru ilerledim ve babam dediğim bu herifin karşısına dikildim.

Kolumu sertçe tutup kendine hapis ettiğinde gıkım çıkmadı. Kapı tekrar açıldı ve ben bu sefer dışarıdaydım. Restorandan yavaş yavaş uzaklaştık.

“Seni terbiyesiz seni. Sen benden kurtulabileceğini sandın ha?” dedi ve yüzüme inen sert tokat ile kenarıya savruldum.

Kabuk tutmayan yaralar üzerine kanayan yaralar ekleniyordu sadece.

Sokak ortasında dayak yiyordum.

“Yapma.” Dedim ama hiçbir işe yaramadı.

“Vurma.” Dedim ama sesim duyulmadı.

Saçımdan sürüklenip tekrar yere yapıştığımda kaşımdan, dudağımdan akan kanlar yüzümü boyuyordu. Sırtımdaki izler sanki kendini göstermişti. Nasıl bir acı anlatılabilir bilmiyorum ama ben acının tarifini veremeyeceğimi biliyorum. Beni kim anlar bilmiyorum ama benim gibi olan bir insan çektiği acıyı en az benim kadar iyi biliyordur.

Tam saçımdan tutup tekrar havaya kaldırdığında karşımda gördüğüm kişiler ile gözlerim doldu. abimlerim ve arkadaşlarım buraya doğru geliyordu.

Saçlarımı tutan eller çözüldü. Olduğum yere düştüm. Geride sadece arkasına bile bakmadan koşan eski babam vardı.

Ben yerde otururken tek tek abimlerim geldi. Beni kucakladılar. Yüzümün halini görmüş olacaklar ki bunu beklemiyormuş gibi bir halleri vardı.

“Gökçe… İyi misin? Beni duyuyor musun?” dedi Ilgaz.

Ege beni kucağına almış arabaya doğru gidiyordu. Arkasından gelen herkes bir ağızdan bir şeyler dese de bir şey algılamıyordum.

“Abi…” diye fısıldadım duyuldu mu bilmiyordum ama konuşmaya devam ettim. “Ev.” Dedim konuşmaya boğazım izin vermiyordum sanki her yerim düğüm düğümdü.

“Önce hastaneye gidelim güzelim sonra eve gideceğiz söz veriyorum sana.” Dedi.

“İstemiyorum.” Diye fısıldadım. İki arabaya doluşan abimler ve arkadaşlarından sonra Ege abim beni Arabanın ön koltuğuna yatırmış hemen kendisi sürücü koltuğuna geçmişti. Arabada kimler olduğunu çok algılamıyordum ama gözlerimi açık tutmaya çalışıyordum. Canım acıyordu. Sırtım, saç diplerim, yüzüm, ellerim, bacaklarım… sızım sızım sızlıyordu her yerim.

Ege’nin hastaneye süreceğini bildiğim için onu vazgeçirmeye çalışıyordum. “Ev.” Diye tekrarladım yeniden. “Yalvarırım beni eve götür.” Derin bir nefes. “Hastaneye gitmek istemiyorum.” Dedim ve gözümden bir damla yaş düştü. Ege beni zor durumda bırakmak istemiyor gibiydi.

“Yapma Gökçe önce hastaneye gidelim kontrol etsinler.” Dedi Sinan.

Gökmen ve Ilgaz konuşulanları dinlerken düşünceli gözüküyordu. Bunların overthink saatiyle benim dayak yeme saatim çakışmıştı galiba.

İçimden söylediğim şeylere her ne kadar gülmek istesem de bedenimde dolaşan acı buna izin vermiyordu.

“Hadi hastaneye gidelim sonra söz seni eve götüreceğiz.” Diyerek beni ikna etmeye çalışan Ural’a tavrım netti.

“Ne ara… Ne ara beni bu kadar umursar oldunuz?” diye bir soru çıktı ağızımdan.

Etrafı bir duvar sardı. Hepimiz tekrardan mesafemizi koyduk sanki. Ege ani bir dönüşle birlikte evin olduğu yola döndü. “Doğru söylüyorsun biz seni umursamıyoruz Gökçe. Ne halin varsa gör.” Dedi.

Ege’nin bu cümlesi ile ağlamak istedim. Boğazım düğüm düğüm oldu ama tek gözyaşı akmıyordu.

“Ege abi yapma dön hastaneye gidelim.” Dedi Gökmen. Ege umursamadı ve eve sürmeye devam etti. Sorun değildi zaten eve gitmek istiyordum.

Arabanın içini telefon sesi doldurunca Ege telefonu açtı.

“Ege abi siz mal mısınız?” diye bir ses doldurdu arabayı. “Hastane o tarafta mı?” dedi.

Ege afallasa da konuştu. “Eve gidiyoruz.”

“Ne? Abi kızın yüzü gözü kan içindeydi bir yerinde bir şey olabilir.” Dedi. Bu çocuğun sesini hatırlıyordum. Çok konuşmayan etrafı lacivert gözleriyle inceleyen o çocuktu. “Ayrıca sizin eve götüremezsin onu annen baban ne der diye hiç mi düşünmüyorsun? Bak adamı elimizden kaçırdık çocuklarla kızı size emanet ettik pişman etme beni dön hastaneye gideceğiz. Arkadaki araba ile sizi takip ediyoruz.” Dedi.

“O zaman eve gelseniz iyi olur.” Deyip kapattı Ege.

Etrafı bir süre sessizlik kaplasa da birkaç dakika sonra eve gelmiştik. Ağrılarım git gide artmış yol boyunca sızlayan yerlerim ile baş başa kalmıştım.

“Annem ile babam evde mi Müftüz abi?” dedi Ural.

“Hayır yavrum az önce çıktılar bir sorun mu var?” dedi Müftüz abi. Valla var abi hem de büyük bir sorun var…

“Tamam abi sen işine devam et sağol.” Dedi ve Müftüz abi tekrardan dış kapıya doğru gitti.

Müftüz abinin gitmesi ile Ege beni kucağına alıp eve doğru yürüdü. O sırada diğer arabada bahçeye gelmiş park ettikleri gibi inmeye başlamışlardı.

Biz önde olmak üzere hepimiz içeri girip odama çıkmıştık. Umarım odam dağınık değildir.

Ege odanın kapısını açıp beni yatağıma bıraktığında herkes odaya dolmuştu.

“Bir saniye lan sizin evde niye kız çocuk odası var.” dedi arkadaşlarından biri.

Başta onların ne diyeceğini merak ettiğim için bekledim.

“Gökçe kardeşimiz…” dedi Sinan.

Şaşırmıştım. Sinan’dan bunu beklememiştim.

“Ayça ile karışan kardeşiniz değil mi?” dedi içlerinden sarışın olan.

“Evet…” dedi Ilgaz.

Ege bir süre yüzümü inceledikten sonra odadan çıktı. Sanırım gerçekten bir şey yapmayacaktı.

“Selam Gökçe bizde bu çocukların arkadaşıyız. Seninle bu şekilde tanışmak istemezdik. Ali ben.” Dedi esmer ve kıvırcık olan çocuk.

“Selam Ömer bende.” Dedi diğerlerinden bir tık daha zayıf ve daha uzun olan çocuk.

“Selam Gökçe. Baran bende, memnun oldum.” Dedi sarışın çocuk.

Yatakta oturur vaziyette onları izliyordum ama ağrılarım daha gün yüzüne çıkıyor gibiydi sadece kendimi sıkıyordum. Aynı zamanda kanama yavaş yavaş durmuş üstüm başım kan olmuştu.

Oda da tanımadığım tek bir kişi kalınca onunla göz göze geldim. Lacivert gözlü arabada konuşan o çocuk. Duvara yaslanmış beni inceliyordu.

“Aras… Aras derler.” Dedi.

.

.

.

selammss normalde her ne kadar bu kısma yazı yazmayı sevmesemde sanırım sizinle sohbet etmek hoşuma gidiyor... Bölüm geç geldi bunun için çok üzgünüm. Bu aralar günler 24 saat değil 2 saatmiş gibi geliyor ve ben hiç bir şeye yetişemiyorum ama tabikii yazmaya devam! bu arada Gece-texting kurgusunun finalini verdik. Okumayanız varsa gidip okuyabilir. Sonunda ağlayacak gibi olanlar olmuş... Yorumlarda buluşalım!

Bölüm : 26.12.2024 19:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...