18. Bölüm

18.bölüm

İlay
ssuperisii0

1.8

“Aras… Aras derler.” Dedi.

Ne demem gerektiğini bilmiyordum. Ondan bir enerji alıyordum ama ne enerjisi olduğu hakkımda bir fikrim yoktu.

“Memnun oldum tanıştığıma ama önce yaralarıma baksam iyi olacak gibi.” Dedim ve yataktan kalktım. Aslında onları bir nevi odamdan kovuyordum. Benim ayaklanmamla abimlerin üzerimde olan bakışlarını hissediyordum arabada dediklerim için aramızdaki duvar yıkılmamıştı. Duvara giderek kat atıyorduk.

Tek tek herkes odandan çıktı en son Aras’ın çıkması ile kapıyı kapattım ve kitledim. Ayna önüne geçip kendime baktığımda bir yıkım gördüm. Gözümde gördüm, bedenimde gördüm o yıkımı.

Sonra o yıkılan her kırığı tek tek topladım birleştirmeye çalıştım. Bu kadar karanlığın ortasında aydınlık kalmak için savaştığım hayatıma baktım… Bu kadar kolay olmamalıydı. Hayatım bu olmamalıydı.

Odamın kapısı iki kere tıklatıldığında cevap vermedim. Kapının arkasından bir ses geldi.

“Benim Ege…” diye bir fısıltı. Çok bekletmeden kitlediğim kapıyı açtım. Ege kapının arkasından kaşları çatık halde kapı koluna bakıyordu.

“Kapıyı neden kitledin?” diye sordu. O an kendime şaşırdım. Ben o eski evde değildim. Bana zarar verecek kimse yoktu.

“Bilmiyorum.” Dedim yalnızca.

Ege içeri geçti. Arkasından kapıyı kapatıp aynanın karşısındaki koltuğa oturdum. Ege’nin elindeki malzemeleri yeni fark etmiştim. Pansuman malzemeleri vardı elinde.

Ben sandalyede otururken o ayakta malzemeleri hazırlıyordu.

Elindeki tentürdiyot ile bana yaklaştığında önce irkildim. Ege sorun yok dercesine bana baksa da korkuyordum.

“Canını acıtmayacağıma söz veriyorum kardeşim…” dedi.

Kafamı sallayıp kendimi ona bıraktım. Açılan kaşıma, patlayan dudağıma, moraran koluma krem sürüp pansuman yapmasını izledim.

“Korkuyorum.” Diye bir fısıltı çıktı dudaklarımdan.

“Neyden?” dedi Ege.

“Her şeyden.” dedim.

“Sen güçlüsün Gökçe.” Dedi Ege.

“Değilim.” Dedim. “Korkusuzluk güçlü olmak mı demektir?”

“Aksine korkmak güçlü olmak demektir belki de… O korku bizi ayakta tutan yaşam kaynağıdır belki de. Denge önemlidir Gökçe. Eğer dengeyi kuramıyorsan hayat acımaz.” Dedi.

“Küçüktüm.” Diye fısıldadım. “Yemin ederim çok küçüktüm.” Dedim.

Ege sadece saçımı okşadı. Pansuman bitmişti. Ve söz verdiği gibi hiç acımamıştı.

Eşyalarını topladı. Kapıya doğru ilerledi. Çıkmadan önce “Aşağıdayız üstünü değiştir gel istersen.” Dedi.

Kafamı salladım. Ege çıktığında ağlamaya başladım. Sonra ayaklandım ağlaya ağlaya üstümü değiştirdim. Tekrar ayna karşısına geçip ağlayan kızı orada bıraktım. Yüzüme uydurduğum gülümsemem ile aşağıya indim.

Herkes salonda oturmuş masanın üzerine bırakılan bağlamayı izliyordu. Merdivenlerde beni fark ettiklerinde yanlarına gitmek için merdivenleri ikişer indim.

“Düşeceksin Gökçe.” Dedi Ural. Ona gülümseyip koltuğa oturdum.

“Bana bir şey olmaz.” Dedim.

Az önce hepsinin dikkat kesildiği bağlamayı işaret ederek sordum. “Bunu kim getirdi?” dedim.

“Bilmiyoruz ki geldiğimizde masanın üzerinde duruyordu.” Dedi Sinan.

Hepsi çok yorgun gözüküyordu. Onların yorgunluğunu biraz olsun almak için türkü söylemek istemiştim.

“Eee çalmayı bileniniz yok mu?” dedim.

“Oradan bakınca var gibi mi duruyor Gökçe?” dedi Ilgaz.

“Allah’tan ben varımda biliyorum çalmayı.” Dedim ve bağlamayı elime aldım.

“Nereden biliyorsun?” diye sordu Aras.

“Öyle öğrenmiştim bir ara.” Diye geçiştirdim soruyu.

Bağlamanın akkorunu kontrol ettikten sonra parmaklarım bağlamanın perdelerinde ve tellerinde dolaştı elime aldığım tezene ile hafif hafif teller arasında gittim.

Zülfü Livaneli’nin- Leylim ley türküsünü çalacaktım. Notaları aklıma getirdikten sonra orta telden si notasına basarak çalmaya başladım. Aynı zamanda türküyü söylüyordum da.

 

Ayın şavkı vurur sazım üstüne, leylim ley

Söz söyleyen yoktur sözüm üstüne, leylim ley

Geley hilal kaşlım dizim üstüne, leylim ley

Ay bir yandan sen bir yandan sar beni. leylim ley,

Leylim ley, leylim ley

 

Yedi yıldır uğramadım yurduma, leylim ley

Dert ortağı aramadım derdime, leylim ley

Geleceksen bir gün düşüp ardıma, leylim ley

Kula değil yüreğine sor beni, leylim ley,

Leylim ley, leylim ley

Deyip bitirdikten sonra bağlamada la karar yaparak türküyü sonlandırdım. Küçük bir alkış merasiminden sonra bağlamayı aldığım yere bıraktım.

Hepsi uzun uzun dalmıştı sanki. Bunların bugün ki overthink saatleri hep benimle çakışıyordu.

Gözüm televizyonda oynatılan habere kaydı.

Şehit haberi…

Altı tane şehit haberi düştü televizyona altı tane yürek burkan haber altı tane şehitlik mertebesine ulaşmış asker.

“Televizyonun sesini açın!” dedim. Bağırıyor muydum? Yüksek ses ile mi konuşuyordum? Bilmiyordum. Sadece lanet olası televizyonun sesinin açılmasını istiyordum. Onlarda televizyonda gördüklerini fark etmiş olacak ki kanalı değiştirip görmemi engellediler. Ayağa kalkıp titreyen ellerim ile kumandayı Sinan’ın elinden aldım. Televizyonu son ses açtım.

Tek tek şehit düşen askerlerin isimleri okundu yüzleri gösterildi. Kimi genç kimi yaşlı kimi tuğgeneral kimi teğmen… Yüreğim sızladı gözlerimden yaşlar düştü.

Toprak kan ağlarken yürek nasıl ağlamazdı? Nasıl sızlamazdı?

Kumandayı masanın üstüne bırakıp merdivenlere yöneldim. Bugünün artık bitmesini istiyordum. Arkamdan söylenen abimleri aldırmadım.

“Gökçe dur!” dedi Ural.

“Karışmayın çıksın odasına.” Dedi Sinan.

“Abi Nolur şu gün bitsin artık.” Dedi Gökmen.

“Gökçe ağlama daha fazla abicim.” Dedi Ilgaz.

“Bu kız ne zamandır bu kadar üzgün?” dedi Baran.

“Abi yeni tanıştık ama kızın bu halini görmek beni üzüyor.” Dedi Ömer.

“Güçlü kızmış.” Dedi Ali.

“Gökçe!” diye bağırdı Ege.

“Canım kardeşim…” diye mırıldandı Arda.

“Ağlarken bile çok güzel.” Dedi Aras kimsenin duyamayacağı bir ses ile.

 

Kimseyi takmadan odama çıktım ve kapımı kitleyip yatağıma yattım. Ağlamaya devam ettim. Bir süre sonra içim geçmişti bile…

Yatağımızda rahat uyumamız için vatanımızı koruyan herkese minnettardım. Onların varlıkları Türk milletine armağandı.

6 şehit… Al bayrağa karışmıştı.

.

.

.

instagram: ssuperisii0

Bölüm : 27.12.2024 09:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...