@ssuperisii0
|
2.bölüm Kısa bir araba yolculuğundan sonra dedikleri eve varmıştık. Gerçi ev demeye bin şahit isterdi. Kocaman bir yerdi ve çok tatlı görünüyordu. Arabanın içindeyken göz gezdirmiştim tüm bahçeyi burası kocamandı. Arabadan ilk önce Edip Bey inmişti. Arka kapıyı açıp karısına elini uzattı. Çok tatlı görünüyorlardı. Sonra ise elini bana uzatmıştı. Hafif bir tebessümle elini tutarak bende araban indim. Selda Hanım, “Evet güzelim evimiz burası. İçeride sana bir oda hazırladık aynı zamanda tanışman gereken birkaç kişi daha olabilir. Hemen alışmanı beklemiyoruz senden tabi ki bizden korkmana gerek yok.” Kafamı sallayıp onu onaylıyordum. “Hadi bakalım içeri geçelim. İçeride seni bekleyen abilerin var.” “Abilerim mi?” “Evet abilerin.” Sanırım iki veya üç tane abim vardı. Sonuçta o kadar kişiyi ne yapacaklardı evde. Siktir! İçeri girdiğimizde gördüğüm altı kişiyle duraksadım. ALTI KİŞİ! ALTI TANE ERKEK! Edip Bey, “Çocuklar bu kız kardeşiniz-“ İçlerinden biri söze atladı. “Bizim bir kız kardeşimiz yok. Onu bu evde istemiyoruz.” Ciddi miydi? Sanki bende onlara çok meraklıydım. Tamam, o adamın elinden kurtulduğum için azda olsa mutluydum ama diğer kız için endişeliydim. Gerçi kendi direkt alışmıştı o adama. Hem eski babamın peşimi bırakmayacağını biliyordum. Selda Hanım, “Ege düzgün konuş. O sizin kardeşiniz. Onunla böyle konuşmamalısınız. Ben sizi böyle yetiştirmedim.” Deyip belimi tutmuştu. “Gökçe ’cim hadi gel bir oturup konuşalım.” “Tabi ki de efendim.” Deyip tekli koltuklardan birine oturdum. Diğer herkes karşıma geçmişti. Edip Bey söze başladığında gözlerimi ona çevirdim. “Kızım istersen önce sen bize bir kendini tanıt sonra biz sana kendimizi tanıtalım.” Kafamı sallayıp karşıma geçmiş sekiz kişiye doğru konuşmaya başladım. “Şey ben Gökçe. Yani Gökçe Demirel. On sekiz yaşındayım. Lise sonuncu sınıfa geçeceğim. Öyle yani kusura bakmayın aklıma başka bir şey gelmiyor. Çok affedersiniz.” Utançtan yerin dibine girmemem için bir Allah’ın kulu bana sebep versin. Asla konuşamıyordum şuan. Selda Hanım, “Ne kusuru kızım. Eğer senin için sorun olmazsa bir şey sormak istiyorum. Eski ailenle aran nasıldı?” “Ailesi mi varmış? O zaman onlarla kalsaydı niye alıp getirdiniz?” dedi abilerden biri. Ona aldırış etmeyip Selda Hanıma cevap verdim. “Pekiyi diyemeyeceğim Selda Hanım. Yani aile içi olan olaylar oluyordu genellikle. Bir abim vardı. Kendisi şuan asker. Onunla aramız iyi. Annemi tam bilmiyorum. Çok eve gelen biri değildi. Babam ise fena bir insan değildir. Şunu söylemek istiyorum. Ayça yani kızınız. O evde yapabilir mi? bilmiyorum. Bu büyük evden çıkıp o evde yapabilir mi? bilmiyorum.” Dedim. Gerçekten Ayça içimde kalmıştı. O adam ona bir şey yapar diye ödüm kopuyordu. Yine de aile Ayça ismini duyunca gerilmişti. Sanırım aralarında problem vardı. Bunu Ayça’nın hastanede ki tavrından anlamıştım birazcık. “Anladım kızım. O zaman ben sana bizimkileri tanıtayım.” Deyip tek tek oğullarını elleriyle göstererek tanıtmaya başladı. “Bak bu en büyükleri Arda. Bizim şirketimiz var orada çalışıyor. Yirmi beş yaşında.” Gözlerimle Arda’yı inceledim. Beni pek sevdiği söylenemezdi. Aynı zamanda Selda Hanım çocuklarını neyle beslediyse hepsi kocaman kocamandı. Kahverengi saçları ve kahverengi gözleri olan biriydi. “Bu da Arda’nın bir küçüğü Sinan. O da şirkette çalışıyor. Yirmi dört yaşında. Aynı zamanda hem Arda hem de Sinan bilgisayar mühendisliğini bitirdiler.” Sinan’a baktığımda abisinin kopyası gibi bir şeydi. “Bu da Ege. Kendisi doktor. Yirmi üç yaşında.” Geldiğimde bana laf söyleyen Ege’ye bakma gereksinimi çok duymadım. “Bu oğlumda Ural. O da doktor olacak. Yirmi iki yaşında.” Bana bakan sert bakışlarıyla. Yüzümü direkt önüme eğdim. “Ve bunlarda ikizler. Ilgaz ve Gökmen. İkisi de baba parası yiyor. Yirmi yaşındalar.” Selda Hanım’ın bu dediği ile ufak bir tebessüm ettim. Ailede ki tek sarışınlar ikisiydi. “Ay valla nefesim kesildi anlatana kadar.” Bende bu kadar doğursam benimde nefesim kesilirdi. Edip bey konuşmaya başlayınca hepimiz ona dikkat kesildik. “Umarım bize alışabilirsin Gökçe. İstersen dinlenmen için odanı göstersinler. Eşyaların gelmiştir şimdiye.” Kafamı sallayıp ayağa kalktım. O sırada Ural konuşmaya başlayınca yerime geri oturmak zorunda kaldım. “Baba izninle biz kardeşimiz ile ayrı konuşmak istiyoruz.” Dediğinde anlamsız bakışlarımı onlara çevirdim. Valla ben konuşmak istemiyordum. “Tabi ki de oğlum eğer kızım da konuşmak isterse…” “Benim için sorun yok efendim.” Valla var efendim. Nolur gideyim. Selda Hanım bundan memnun olmuş gibi görünüyordu o yüzden ikisi de hemen yukarı çıkmıştı. O da sadece biz kalınca konuşmalar başladı. Burası sıcak olmaya başlayınca elimle kendimi serinletmeye çalışıyordum. Ilgaz, “İstersen hırkayı çıkar.” deyince kafamı hemen iki yana salladım. “Hayır, hayır böyle iyiyim.” “Evet, gelelim küçük para avcısı kardeşimize.” Diyen kişi Ural’dı. Ne!? Bunlar koca bebek resmen. Sinan, “Sana açık olacağız Gökçe. Hiç birimiz seni bu evde istemiyoruz. Senin yerinde olsaydım bu evden arkama bakmadan giderdim. Yıllar sonra ortaya çıkıp kimseyi umutlandırmak gibi bir hakkın yok senin. Sana iki gün müddet ya bu evden gidersin ya da sonuçlarına katlanırsın.” dedi. “Sonuçlar mı?” diye fısıldadım. Arda, “Bu evden git. Para istiyorsan paranı verelim ama bizim aile düzenimizi bozma. Sen bizim ailemizden değilsin, olamazsın da.” Dediğinde sanki son noktaya gelmiştim. Ayağa kalkıp arkama bakmadan merdivenlere yöneldim. Ağlayacak gibi hissediyordum. Arkamdan gelen bu evin ablası ile yavaş yavaş çıktım. “Odan bu katta Gökçe kızım.” Dediğinde ikinci kattaydık. “Teşekkür ederim…” “Suna teyze diyebilirsin bana güzel kızım.” Dediğinde kıkırdadım. “Teşekkür ederim Suna teyze.” Dedim. Kapıyı açıp odaya girdiğimde şaşırmıştım. Odam çok güzeldi. Tozpembe ve beyaz ile işlenmiş gibiydi her yer. Banyom, giyinme odam her şey vardı. Ağlayan suratımı silip yatağıma yattım. Birazda yatağımda ağlayacaktım. . .
|
0% |