Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@ssuperisii0

5.bölüm

“Bak o bizim umurumuzda değil tamam mı? Şurada ölse bakma gereksinimi duymam. Ben bu kızı evimde istemiyorum.” Dedi Sinan.

“Kız kardeş istiyorum diye ağladığınız günleri çok çabuk unutmuşsunuz.” Dedi Ilgaz.

“Biz bizden ayrı büyüyen bir kız kardeş istemedik. Bu kız bizim ailemize uygun değil.” dedi Arda.

“Katılıyorum. Çok bile kaldı bu evde kesinlikle Gökmen ve Ilgaz’dan yüz bulduğu için burada hala.” Dedi Ege.

“Eski evde ne yaşadığını bilmiyoruz. Ama iyi şeyler yaşamadığı belli. Babam bağırdığında yerine sindi hemen. Büyük ihtimal korkuyor böyle şeylerden. Üstüne gidelim gönderelim evden.” Dedi Ural.

Gözlerimden yaşlar usul usul süzüldü. Sessiz sakin dinledim tüm her şeyi. En son duyduğum Ilgaz’ın “Allah sizin belanızı versin siz nasıl abilersiniz?” sesiydi. Gözlerimdeki yaşları sildim ve mısırları içeri götürdüm. Masaya bıraktığım gibi arkama dönüp gidiyordum ki çıkan ses ile yerimde durdum.

“Buraya gel!” diye bağıran Ege’nin sesi beni yerimde durdurmaya yetmişti. Kafamı çevirip oraya doğru baktım.

“Ne var?” dedim sakin çıkan sesimle.

“Ne koydun bu mısırın içine? Berbat olmuş!” diye mısırı duvara savurmasıyla irkildim. Ben o mısır için elimi kesip susmuştum.

Gökmen ve Ilgaz ayaklandılar ama pek işe yaramadı. Aileyi resmen birbirine düşürmüştüm. Benim suçum değil diye her ne kadar kendime söylesem de kafamdaki anılar gün yüzüne çıkıyordu.

Her şeyi yaşatan kişi burada da susmuyordu. Bağırıyordu.

“Gel lan buraya!”

“Bu yemeğin hali ne! Daha düzgün yemek yapamıyorsun. Nasıl seni alacak biri!”

Kemer sesleri, belki de kemiklerimin kırılma sesleri.

Olduğum yerde titrediğimin ve ağladığımın farkındaydım. Derin nefes almaya çalışsam bile alamıyordum.

Şuan nefes alamıyordum. İlaçlarım burada yoktu.

Olduğum yerde yavaşça yere oturdum. Gözlerimde ki yaşlar durmuyordu ve nefes almak için boğazımı tutuyordum. Ölecektim.

“Gökçe!” diye bağırarak yanıma gelen Gökmen ile herkesin gözü bendeydi.

“Nefes… Alamıyorum. Nefes…” deyip kendimi boğuyordum.

“Gökçe biz buradayız. Gökçe derin nefes al. Abi ilaçları nerede kızın.” Dedi gökmen.

“İlaçları yok şuan bir şey yapın. Ege abi bir şey yap lütfen.” Dedi Ilgaz.

“Allah kahretmesin kız ölecek şimdi.” Dedi Ural.

“Gökçe buradayız biz yalvarırım derin nefes al. Bak şimdi çözülecek her şey.” Diyen Arda’ydı.

“İlaç… Nefes…” dedim artık içime kaçan sesimle.

“Dışarı çıkıyoruz. Gökmen sen Gökçe’yi al.” Diyen kişi Ege’ydi.

Sinan’dan ses çıkmıyordu. Gökmen’in beni kucaklamasıyla dışarı çıkmıştık. Üstümdekiler beni boğuyordu. Giydiğim uzun kollu kıyafetin kolları beni boğuyordu resmen.

“Abi açın etrafını. Üstüne başka bir şey getirin. Bu sıcakta bunu giydiğine inanamıyorum. Gökçe bak buradayız biz. Derin nefes al bak açık alandayız. Su getirin biriniz.” Dedi Ege.

Gözlerimdeki yaşlar düşmeyi bırakmıştı. İçeri kaçan sesimle “Üstümdekini… Çıkarma sakın.” Dedim. Buna izin vermeyecektim.

Açık hava yavaş yavaş kendini göstermiş gibi beni kendime getiriyordu. Yüzüme çarpılan suyla kendimi daha iyi hissediyordum.

“iyiyim ben… Elim acıyor. Gidin buradan.” Dedim kısık sesimle. Derin derin nefesler almaya devam ediyordum. “Beni kendi halimde bırakın beş dakika yalvarırım gidin.” Dedim.

“Gökçe canım kardeşim ölürüm ben sana kurban olduğum. Yapma böyle ben yanında kalırım senin.” Dedi Gökmen. Gözünden yaş düşüyor muydu bilmiyordum ama sesi ağlıyormuş gibiydi.

“Gökmen ve ben yanındayız Gökçe.” Dedi Ilgaz.

“Hepiniz gidin. İstemiyorum hiç birinizi. Beni burada bırakın ve gidin.” Dedim. Yavaş yavaş gittiklerini hissettim. Kafamın altındaki el kendini çekmişti.

Çimlerin üzerine uzandım öylece gökyüzünü inceledim. Elim acıyordu. Sırtımda acımaya başlamıştı. Kollarımdaki ve bacaklarımdaki morluklar kendini gösteriyordu. Öylece uzandım beş dakika. Sakinleşmek istedim olduğum yerde. Acılardan kurtulmak istedim.

Beş dakika sonra ayaklandım. Birkaç kere yalpalasam bile içeri girdim. Evin içinde çıt çıkmıyordu. Hepsi koltukta oturmuş cezalı çocuklar gibi öylece karşılarına boş boş bakıyorlardı. Birazda onlar üzülsün dedim ama içim el vermedi gibi oldu. Etrafı inceleyince yere dökülen mısır ve kırılmış kâse dikkatimi çekti.

Kenarda gördüğüm süpürgeyle yavaşça içeri adımladım. Tüm bakışların bana döndüğünü fark ediyordum ama hiç birinin yüzüne bakmadım. Elimdeki süpürgeyle yere dağılan mısırı ve cam parçalarını toplamaya başladım. Hepsini ayağa kalktığını fark edince sakince mırıldandım.

“Oturun yerlerinize.” Dedim ve yaptığım işe devam ettim. Her şeyi toplayıp çöpe dökünce odama adımladım.

“Gökçe…” dedi Ilgaz.

“Şimdi değil.” dedim merdivenlerden çıkarken.

Odama gittim ve arkamda derin bir sessizlik bıraktım.

.

.

 

 

 

Loading...
0%