@ssuperisii0
|
7. bölüm Evden ayrıldığım gibi koşa koşa gitmeye başladım. Buralarda sokakta kalanların gittiği bir ev olduğunu biliyordum. Yaklaşık yarım saat sonra büyük binanın önündeydim. Bulana kadar canım çıkmıştı. İçeri girip eşyalarımı koyabileceğim bir odaya geçtim ve eşyalarımı bıraktım. Tekrar dışarı çıktığımda havanın ne kadar soğuk olduğunu fark etmiştim. Gideceğim ufak bir yer vardı. Önüme gelen ilk taksiye bindiğimde mekânın adını söyledim ve oraya sürmesini bekledim. Taksici çok dikkatimi çekse de ona aldırış etmeden dışarıyı izledim. Geldiğimizde son paramla taksicinin borcunu ödedim ve arabadan indim. Birkaç adım sonra artık mekândaydım. Renk renk ışıklar, motor sesleri, içkiler, kısacık şortlar, güzel hemcinslerim ve erkekler bulunuyordu. Burayı eski babam yüzünden öğrenmek zorunda kalmıştım. O kumar borcunu ödemek için kendi canımla kumar oynamıştım. Eskiden motor arkalarına binerken şimdi o motoru ben kullanıyordum. Çok iyide paralar kazanmıştım bura sayesinde ve eski babama tüm paraları teslim etmiştim. Hadi bakalım sonumuz hayır olsun. Motorların yanına geçip boştaki motorlardan birini aldım. Arkama birini almayacaktım. Bu çoğu zaman paranın eksik verilmesi demekti ama çokta önemli değildi. Son beş dakika kalmıştı. Etrafıma bakındım. Birkaç metre ötemde bana bakan gözlerle kesiştim. Onun burada ne işi vardı? Sinan. Sinan buradaydı ama yarışmıyordu büyük ihtimal arkadaşı için gelmişti. Bana doğru adımlar attığında onu takmadan arkama döndüm. Arkamdan kolumu tutunca ona doğru dönmek zorunda kaldım. Kısık sesiyle, “Senin ne işin var burada?” dedi. Kısık sesle konuşsak bile sesindeki öfke ve sinir belliydi. “Sana hesap vermeyeceğim.” Dedim sinir bozucu bir sesle. “Eve gidiyoruz derhal. Bunu da anneme ve babama söyleceğim bilgin olsun.” Dedi beni çekiştirerek. “Bırak beni be. Daha yeni gittim ben o evden bir daha asla dönmem.” Dedim. “Ne demek evden gittim.” “İstediğiniz oldu demek Sinan. Kaçtım ben o evden bir daha da geri dönmem şimdi bırak beni kazanmam gereken bir yarış var.” dedim. Elinden kurtuldum. Kaskımı takıp motoruma bindim ve ilerlemeye başladım. Artık hiç biri umurumda bile değildi. Başlangıç çizgisine geldiğimde benle beraber on kişiydik. Aramızda çok iyiler vardı. Benimde geri kalan bir yanım yoktu. Sinan’ın tribünlerde beni izlediğini fark ettim. Umursamadan tekrar önüme döndüm ve yarışın başlamasını bekledim. Yarışı sunan kızın düdük seni bekliyordum. 1 2 3 Düdük sesi! Haydi Bismillah. Motoruma asıldığımda artık kimse beni tutamazdı. 3 tur atılacaktı ve sürüş pistinde birkaç tane engel vardı. Önümde iki kişi kaldığında daha çok motora yüklendim ve bir kişiyi daha geçtim. Şuan son sürat sürüyordum. Engeller az olduğu için yavaşlatmıyordu ama bu hızla bir engele takılırsam bitmiştim. Birinci turu bitirdiğimizde hala ikinciydim ama aramızda çok az bir fark vardı. Olabildiğince kendimi buraya odaklamaya çalışsam da aklım diğerlerinde kalmıştı. Kafamı iki yana salladım ve öne geçmek için daha da hızlandım. İkinci turu berabere bitirmiş gibiydik aramızda çok bir fark yoktu ama diğer turda aramız bir tık fazla açılmıştı. O an tribünlerden “Yapabilirsin Gökçe!” sesini duyunca hızlandım. Sinan bana yapabileceğimi söyleyip beni destekliyordu. Son turdaydık. Kavisten geçecektik. Orada öne geçebilirdim. İkimizde motorları yana yatırdığımızda hızlandım ve çok azda tam önüne geçtim. Ben önündeyken hızlanamaması bana birkaç saniye kazandırdı ve hızlandım. Bitiş çizgisini gördüğümde herkes arkamdaydı. Hızlıca bitiş çizgisini geçtim ve yuvarlak çizerek motoru durdurdum. Yerde tekerlek izleri vardı. Elimi yukarı kaldırıp yumruğumu sıktım. İşte bu kadardı. Sık sık nefes alıp verip nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Birkaç dakika sonra nefes alışlarım düzene girdiğinde kimseyle konuşmadan motoru aldığım yere bıraktım ve oradan ayrıldım. Birkaç hafta sonra gelip paramı alırdım. Geldiği yeri nasıl geri döneceğimi düşünmemiştim. Cebimde paramda yoktu. Etrafıma baktığımda beni izleyen Sinan’ı gördüm. Elindeki bardağı kenarı bırakıp yanıma geldi. “Eve gidiyoruz.” Dedi tok çıkan sesiyle. “Gelmiyorum.” Dedim onunla inatlaşarak. “Burada mı kalmak istiyorsun tek başına. Bin arabaya önce eşyalarını alalım sonra eve geçelim.” Dedi. Kafamı iki yana sallasam da Sinan’ın telefonu çalınca olduğum yerde durakladım. Telefonu bana çevirdiğinde annesinin aradığını gördüm. Telefonu açıp kulağına dayadığında konuşmaya başladı. “Endişelenmeyin benim yanımda. Evet, eve geliyoruz hemen.” Dedi ve telefonu kapattı. Bu sefer bana döndüğünde “Yürü eve gidiyoruz. Herkesi telaşlandırmışsın. Bin çabuk arabaya.” Bu sefer dediğine karşı gelmedim ve arabaya bindim. Önce eşyalarımı almak için kaldığım yere gidip eşyalarımı aldım sonra eve gitmek için tekrar bindim. Ne güzelde yemiştim lafımı ama. Yol boyunca hiç konuşmadık. Eve geldiğimizde istemeye istemeye arabadan indim ve Sinan’ı bekledim. Beraber kapının önünde beklediğimizde kapıyı çaldım. Kapıyı açan kişi Arda’ydı. Bizi görünce yüzündeki endişeli hal gitmişti. Daha fazla kapıda bekleyemeyerek içeri girdim. Salona ilerleyince Selda Hanım’ı görmemle yüzüm düştü. Kadın ağlamaktan ölmüştü resmen. Yanına ilerleyerek ona sarıldım. “Selda Hanım buradayım ben. Lütfen ağlamayın daha fazla.” Dedim. Salon cümbür cemaati. Kimi ayakta kimi koltuktaydı. Gelişimi umursayanlardan biride Edip Bey’di oda korktuğunu belli ederek bana sarılıyor ve saçlarımı okşuyordu. “Gökçe çok korktuk kızım. Aramadığım yer kalmadı. Neredeydin?” dediğinde ne cevap vereceğimi düşündüm. İnşallah bizi açık etmezsin Sinan. “Ben evde çok daralınca dışarı çıktım. Biraz kendimi fazla kaptırdım sanırım kaybolmuşum. Sonra Sinan’a rastladım. O da beni eve getirdi.” Dedim. “Çok korktuk Gökçe. Lütfen bize haber vermeden bir daha gitme. Tekrardan kayboldun gittin sandık.” Dedi Edip Bey. “Ben özür dilerim. Haklısınız.” Dedim. Suyuna gitmeye çalışıyordum. Selda Hanım yavaş yavaş toparlandı. Ve bana daha sıkı sarıldı. En sonunda Edip Bey Selda hanımı dinlenmesi için odasına çıkardı. Şimdi odada abiciklerim ve ben vardım. Koltuğa oturum kafamı iki elimin arasına aldım ve yere baktım birkaç saniye. Valla kafam boşalsın diye gitmiştim. Daha çok dolmuştu. Gökmen, “Bize ninni söyleyip gittin değil mi?” dediğinde kafamı kaldırıp ona baktım. “Unuttuğun bir şey var Gökçe annem bize ninni söylediğinde bizi terk edip gitmiyordu.” Diyen Ilgaz ile yerime yapıştım resmen. “Özür dilerim oldu mu? Özür dilerim.” Dedim yüksek çıkan sesimle. “Aaa durun ama bilin bakalım kız kardeşim neredeydi?” dedi Sinan. Dişlerimi sıkarak “Sinan sakın. Onu gördün ve bitti bu kadar. Bu sana söyleme hakkını vermez.” Dememe rağmen devam etti. “Sevgili kardeşimizi motor yarışlarından topladım.” Demesiyle başımdan aşağı tüm kaynar sular döküldü. “Şuan bunun sırası değil. Aynı zamanda sana da yazıklar olsun. Asıl senin orada ne işin vardı?” dedim. Sinan, “Çok basit ben oraya arkadaşım için gittim. Aynı zamanda herkesin haberi var zaten bundan.” Dedi. Benim haberim yoktu. “Sen orada yarıştığının farkındasın değil mi Gökçe?” “Ben yarışırken beni desteklediğinin farkında mıydın?” dedim ona karşı gelerek. “Bir saniye ya bir saniye. Sen motor mu sürüyorsun?” dedi Ural. Kafamı salladım onu onaylayarak. “Bak bu sizi ilgilendiren bir konu değil. Zaten bu son senemdi bir daha katılmayacağım o yarışlara son bir yarış kaldı. Ondan sonra bir daha katılmayacağım. Lütfen, Selda Hanım’a ve Edip Bey’e söylemeyin.” Dedim. Kafamı duvarlara vurmama son bir. “Bugünde yarıştın yani?” diye soran Arda’ya kafamı salladım. “Peki, sonuç ne?” dedi Ege eve geldiğimden beri ilk defa konuşuyordu. “Birincilikle bitirdi.” Dedi Sinan benim yerime. “Helal olsun be aslan kardeşim.” Diyen Ilgaz ve Gökmen ile gülmeye başladım. “Hatta durun videosu var. İzleyelim televizyondan.” Dedi Sinan ayağa kalkarak. Lan ne videosu? “Videoyu nereden buldun?” dedim şaşkın çıkan sesimle. “Arkadaşım attı.” Dedi ve televizyon ile telefonunu bağlayarak anlamadığım bir şeyler yaptı. Televizyonda yarış pistinde olan bizler vardık. “Selda Hanım ve Edip Bey görecek şimdi kapat videoyu.” Desem bile kimse o yerli olmadı. Hay anası lan. Sinan yerine geçip oturduğunda videoyu başlattı ve salonu motor sesleri doldurdu. Televizyonda kendimi gördüğüme inanamıyordum. Başlangıç noktasında olduğumuz yerden başlıyordu video hatta benim Sinan’a baktığım yerler bile vardı. Düdük sesiyle başlangıcımız olsun onun devamı olsun her şey en ince ayrıntısıyla gösteriliyordu. Kimi zaman toplu gösterilirken kimi zaman tek bir kişiyi de kadraja koymuşlardı. Özellikle ilk üçte yarışan üç kişi ki bunlardan biride bendim zaman zaman tek gösterilmiştik. Kimse çıt çıkartmadan beni izliyordu. Son tura geldiğimizde geride kaldığımı fark etmiştim ama videoda Sinan’ın sesinin duyulmasıyla nasıl gaza yüklendiğimi fark ettim. Bunu diğerleri de fark etmişti. Videonun sonunda ben kazanmıştım ve yuvarlak çizerek motoru durdurmuştum. Sadece beni çekmişlerdi birinci olduğum için. Kaskımı çıkarıp kolumu havaya kaldırıp elimi yumruk yapmıştım ve gülümsemiştim. Tribünlerdeki sesler şimdi kulağıma dolmuştu. Herkes adımı haykırıyor beni alkışlıyorlardı. Ve video bitti. Ben neymişim be. “Ulan fena yarıştı ha. Çok iyiydi valla.” Dedi Ural. “Valla bende beğendim.” Dedi Arda. Tek sessiz kalan Ege’ydi. Saat geç olmuştu ve artık benim uykum gelmeye başlamıştı. Mışıl mışıl uysak şimdi ne iyi olurdu. “Sinan bu videoyu kimseye gösterme. Hele sonunu hiç kimseye. Ben uyumaya gidiyorum.” Dedim ve arkama bakmadan odama çıktım. Dönüp dolaşıp varmıştık yine bizim odaya. Hemen aynanın karşısına geçip üstümdeki uzun kolluyu attım ve kremlerimi sürmeye başladım. Farkındaydım yaralarım onlarla ilgilenmediğim için sürekli daha kötüye gidiyordu. Ama elimden geldiğince ilaçlarımı kullanacaktım. Doldurduğum çantayı geri boşalttım ve en alttaki kapatıcıyı masama koydum. Uzun kolluyla dikkat çekiyordum yarın kısa kollu giyip görünen morlukları kapatacaktım. Şu yaza girdiğimiz günlerde çektiklerime bak be… Üzerime uzun kollu bir sweat giyip yattım. . .
|
0% |