@ssuperisii0
|
8. bölüm “Ne işin var senin bu odada. Çık odadan çabuk.” Dedim elimle kapıyı göstererek. Bu yaptığıma şaşırmış olacak ki ne diyeceğini bilememişti. “Kahvaltı hazır.” Dedi ve odadan çıktı. O çıktıktan sonra bende ayaklandım ve hemen yatağımı toplayıp aynanın karşısına geçtim. Dolaptan seçtiğim siyah tişörtü giydikten sonra kapatıcıyı kolumda bulunan tüm morluklara, izlere sürdüm. Birkaç dakika sonra kapatıcının çıkmayacağından emin olduktan sonra aşağıya indim. “Günaydın.” Deyip hemen boş gördüğüm yere oturdum. Tabağıma sadece bir kaç salatalık ve domates koydum. Bugün hiç iştahım yoktu. Aklıma bir an abimin gelmesi ile duraksadım. Acaba şuan ne yapıyordu? Görevde miydi hala? Benim burada olduğumu biliyor muydu? Yeni kardeşi nasıldı? Diye sorular kafamı kurcalarken yiyeceğim iki lokma yemekte ziyan olmuştu. En azından tabağıma koyduğum birkaç şeyi yemeye çalıştım. Gözlerim istemsizce Selda Hanım’ın üzerinde dolandı. Dün çok kötü görmüştüm onu ama bugün gayet iyiydi. İçim rahatlamıştı valla. Giderayak kadının ölüm sebebi olacaktık sonra bu danaları çekecektik üstüne. Selda Hanım anlamış olacak ki gülümseyerek bana baktı. “Daha iyiyim canım kızım.” Dedi. İçimde ki pişmanlık duygusu ile konuşmaya başladım. “Dün gerçekten sizi korkutmak istemedim. Özür dilerim tekrardan.” Dedim. “Oy benim bir tanem ne özrü. Ben telaşlandım sadece biraz. Onu bunu boş verelim de size bir haberim var.” dedi. Tüm masa Selda Hanım’a odaklanmıştık. “Memlekete gidiyoruz. Gökçe kızımı annemler çok merak etmiş gidelim bir görsünler. Tabi sende istersen kızım.” Dedi. Top bana dönünce ne diyeceğimi bilemedim ama kafamı salladım onaylar biçimde. Selda Hanım buna sevinmişti yüzündeki gülümsemeden bunu anlamıştım. Tabağımda ki son salatalığı da ağzıma attığımda yemeğim bitmişti. “Benim yemeğim bitti de salonda otursam sorun olmaz değil mi?” dedim Edip Bey’e bakarak. “Kızım hiçbir şey yemedin ki. Üç domates üç salatalık attın ağzına.” Dedi sitemli bir sesle. “Hiç iştahım yok bugün bu seferlik böyle yapsak.” “İyi peki bakalım. Acıktığın zaman söyle yemek hazırlayalım benim biricik kızıma.” Dedi gülerek. Masadan kalktım ve içeri geçtim. Bugün sevgili abiciklerim çok sessizdi. Dikkatimden kaçmamıştı. Koltuğa oturduğumda ilk işim abimi aramaktı. Birkaç kez çaldı ama açmamıştı. Üçüncü defa arayışımda karşıdan gelen ses ile heyecandan yerimde durmamış ayağa fırlamıştım. “Alo abi benim Gökçe.” Dedim. “Gökçe’m canım kardeşim sesini bile özlemişim. Ne yapıyorsun?” dedi abim. “Abi seni o kadar özledim ki… Asıl ben senin sesini özlemişim. Görevin bitti mi?” dedim üzgün çıkan bir sesle. “Görevden döndüm bebeğim. Askerideyim şuan. En kısa zamanda yanına geleceğim tamam mı?” dedi abim. Onu gerçekten özlemiştim. “Abi ben artık o evde değilim…” dedim. cümlenin devamını nasıl getireceğimi bilmediğim için telaşlanmıştım. Aynı zamanda salonda oturduğum için beni duyabilirlerdi. O yüzden dışarı çıkmaya karar verdim. Kapıyı açtığımda aklıma haber vermek gelmişti. İçeri doğru bağırdım. “Selda Hanım, Edip Bey kapının önünde biriyle konuşacağım bilginiz olsun.” Dedim. Cevap Edip Bey’den gelmişti. “Tamam kızım.” Dışarı çıkıp kapıyı açık bıraktım ve konuşmaya devam ettim. “Abi ben evlatlıkmışım. Ben başka bir ailenin yanındayım şuan yani gerçek ailemin yanındayım.” Dedim ağlayarak. “Biliyorum güzelim. Her şeyi biliyorum. Ama bu bizim aramızdaki bağı bozamaz tamam mı?” dedi canım abim. “Abi artık senin başka bir kız kardeşin var… Hem sen nereden biliyorsun bunları.” Dedim. “Ben her şeyi bilirim abiyim ben. Hem sen benim biricik kız kardeşimsin. Döndüğümde bu konuyu yine senle konuşuruz tamam mı abisinin gülü? Sakın canını sıkma.” Dedi. “Eski günlerdeki gibi olsak keşke abi yine senle. Keşke hep yanımda olsaydın.” Dedim. Sesimde keder vardı resmen. Abim bu sefer sessiz kalmıştı. Bir şey demediği için ben devam ettim. “Neyse geldiğinde gezeriz. Eğleniriz telafi ederleriz o zamanları olur mu?” dedim. “Olur, tabi ki güzelim. Ben her şey için senden özür dilerim. Gökçe…” dedi. “Hakkını helal et abiciğim bana tamam mı?” Gözlerimizin şişme vakti gelmişti yine. “Abi deme öyle. Sonuna kadar helal olsun. Sende helal et tamam mı?” “Helal olsun abicim. Ben tekrar göreve gidiyorum. Aradığında açmaya bilirim sakın korkma tamam mı?” “Tamam abi. Seni çok seviyorum.” “Bende seni çok seviyorum abicim. Kendine iyi bak. Sakın üzülme.” Dedi ve telefonu kapattı. Nasıl duygular içerisinde olmalıydım bilmiyorum ama abim telefonu kapattıktan sonra uzun uzun kapalı telefona baktım. Keşke şuan abimin yanında olup ona sarılsaydım. Beni geride bırakıp gitmiş olabilirdi ama o benim abimdi işte. Kıyamıyordum. Gözlerimi iyice elimle sildikten sonra açık bıraktığım kapıdan içeri girmek için arkamı döndüğümde birde ne göreyim abilerim tek tek sıralanmış bana bakıyorlardı. Şeytan diyor çak şunlara birer tane ama sonra babama benzerim korkusu ile kızamıyordum bile. “Beni mi dinliyorsunuz siz?” dedim. Umarım sinirim anlaşılıyordur. “Hava almaya çıktık biz. Aynı zamanda tişört yakışmış.” Dedi Sinan. Gökmen ve Ilgaz’ın anlamsız bakışları üzerimdeydi. Nede olsa yaralarımı ilk gören onlardı. “teşekkür ederim. Eğer kapının önünden çekilirseniz odama çıkacağım.” Dedim. Hepsi kapı önünden çekilince içeri adımladım. “Akşama hazırlan Gökçe. Memlekete gidiyoruz.” Diyen Arda’ya kafamı sallayarak. Odama çıktım. Ben evde kalsaydım keşke. . “Şaka yapıyor olmalısınız.” Dedim. Karşımda gördüğüm motor ile aşk yaşıyordum şuan. “Abilerin bize motor sürdüğünü söylediler bizde kızımıza hediye etmek istedik.” Dedi Edip Bey. “Ben çok teşekkür ederim. Bu benim ilk hediyemdi gerçekten çok teşekkür ederim.” Dedim gülerek. Tam memlekete gitmek için hazırlanıp aşağı indiğimde bu sürprizi beklemiyordum. Mutluluktan ağlayacaktım şimdi. “Haydi, Trabzon’a o zaman.” Diyen Edip Bey’e dönüp ufak bir istekte bulundum. “Ben bununla gelsem sizi takip etsem olur mu? Söz veriyorum yorulunca hemen arabaya bineceğim.” Dedim. Biraz izin vermek açısından sıkıntılı gibi görünseler de bana kıyamadıkları için izin vermişlerdi. “Yorulunca hemen abilerin arabasına biniyorsun anlaştık mı canım kızım?” dedi annem. “Anlaştık anne söz veriyorum.” Deyip kaskımı elime almıştım ki dudaklarımdan kaçan kelimeleri o an fark etmiştim. Tüm aile şoktaydık. Kendimi açıklamak istiyordum ama neyi açıklayacağımı da bilmiyordum. “Şey ben-“ dememe kalmadan annem kollarını bana dolamış sıkı sıkı bana sarılıyordu. Ona karşılık verip bende ona sarıldım. Birbirimizden gülerek ayrıldığımızda annemden güç aldığımı fark ettim. “İyi ki benim kızımsın Gökçe’m.” Gülümsedim ve “İyi ki” dedim. Onun kızı olduğum için kendimle gurur duyuyordum. Edip Bey ile de sarılıp birbirimize gülümsemiştik. Abilerimin çok yüzene bakmak istemiyordum. Artık herkes yerleşmeye başladığında bende motoruma binmiştim. Çantamı da abimlerin olduğu arabaya koymuştum. Önce ben çıkış yapmak istediğim için ufak bir ara gaz verip evden ayrılmıştım. Arkamdan iki araba geliyordu. . Motorun ucunu azıcık havaya kaldırdığımda yanımdan gelen ses ile hemen geri indirdim. “Gökçe yapma şunu rahat dur. Yoksa ineceksin şimdi o motordan.” Diye bağıran Ege ile bir yolculuk yapıyordum. Bunlar her şeye burnunu sokmaya pek meraklıydı. Kafamla onu onaylayıp uslu kız rolümü oynadım. Kırmızı ışık yandığında üç araç olarak durmuştuk. Yanımda bir tane daha motorcu durduğunda kafamı ona çevirdim. Valla ben tanıyordum bu motorcuyu. Plakayı bir kez daha kontrol ettiğimde yarış arkadaşlarımdan biri olduğunu görmüştüm. Bunun burada ne işi vardı? O da beni fark etmiş gibi tepki verdiğinde bende ona el salladım. “Gökçe ne yapıyorsun burada?” dedi. “Asıl sen ne yapıyorsun burada?” Dedim. Onu burada görmeyi beklemiyordum. “Biraz motor süreyim dedim bu saatlerde hep boş buralar.” Dedi “Bende ailem ile Trabzon’a gidiyorum.” Dedim “Vay be en iyisi. Ee en son birinci oldun var mısın bir tur sürüşe?” Dedi bu teklif beni heyecanlandırmıştı. “Varım tabiki!” Dedim ve yanımdaki arabalara döndüm. Kendimi biraz o tarafa doğru eğdiğimde Ege abiye doğru konuştum. “Biz arkadaşım ile ufak bir sürüş yapacağız. İkinci dinlenme yerinde görüşürüz.” Dedim ve onun bir şey demesine izin vermeden kendimi geri çektim. Yeşil ışık yandığında beni tutabilene aşk olsundu. . İkinci dinlenme yerindeydik ve kabul ediyorum çok yorulmuştum. O yarışı yapmayacaktım. Motordan iner inmez ufak bir kızma sorunu yaşanmıştı ama hemen kendimi affettirmiştim. Şimdi ise paşa paşa abimlerin bulunduğu arabaya gidiyordum. Sabah saatlerine geliyordu ve ben hala uyuyamamıştım. Hepimiz arabaya bindiğinde yaptığım ilk iş astım ilaçlarımı içmek olmuştu. “Arabada su var mı?” Diye ortaya küçük bir soru attığımda Ural bana su uzatmıştı. Bir kaç hap içtikten sonra arkama yaslanmıştım ve yolun keyifini çıkarıyordum. “Bize eski ailenden bahsetsene biraz Gökçe.” Diyen Ege ile bakışlarım ona döndü. Benden uzakta oturuyordu Allahtan. “Ne bilmek istiyorsun da bu soruyu sordun?” Dedim gergin bir şekilde. Valla arabada da bir gerilme olmuştu. “Bilmem büyüdüğün aileyi merak ediyorum. Mesela neden bu sıcakta uzun kollu giyiyorsun? Neden bu ilaçları kullanıyorsun? İlk geldiğin gün neden Ayça için endişelendin? Motor yarışlarına neden bulaştın? Bunları bize bir anlat bizde bilelim.” Dedi Ege. Bunları sormaya hakkı var mı yok mu bilmiyordum ama bunları konuşmak istemiyordum. “Bunları konuşmanın yeri burası değil.” Dedim ve önüme döndüm. Çok sorgulamadan oda sormayı bıraktı. Arabaya binmek uykumu getirmişti. Gözlerim sürekli kapanıyordu. Yavaş yavaş kendimi uykuya teslim ediyordum.
“Ege.” Dedim mırıldanan bir sesle. “Efendim.” “O sorduğun şeyler öyle boktan sebeplerden başıma geldi ki ben size anlatsam kaldıramazsınız.” Kafam Gökmen’in omzuna düştü. “O izler belli olmasın diye giyiyorum üzerimde ki her şeyi…” “Ne izi?” “Ne demek istersen…” dedim gülerek uykuya dalmadan önce yine gidiyordu kafam. “İstersen hortum de, istersen sopa de, istersen kemer de… Ama aralarında bir favorim var o da kesinlikle intihar izleri… İntihar izleri Ege. En sevdiğim bu izler.” Dedim ve arabanın sessizleşmesiyle kendimi uykunun kollarına bıraktım. Çok yorgundum. . Birinin kucağındaydım ama kimin olduğunu bilmiyordum. Ama rahat bir yer olduğu kesindi. “Oğuz abi sen mi geldin?” dedim gözlerimi açmadan. İyice yanaştım beni kucağına alan kişiyle. “Çok özledim ben seni neredesin sen? Görevin bitti mi? Gidecek miyiz buralardan?” dedim mırıldanarak. “Uyu Gökçe.” Dedi hafif pürüzlü çıkan sesiyle. “Abi beni neden taşıyorsun? Yaralandın mı görevde.” Dedim. Bir yandan hala uyukluyordum bir yandan da konuşmaya devam ediyordum. Abim geldi daha bırakır mıyım onu? “Hayır.” Dedi keskin bir sesle. “Abi seni çok özledim. Bir daha gitme. Hep beni bırakıp gidiyorsun önce babamla bıraktın sonra…” beni taşıyan kolların beni bıraktığını yumuşak bir yere yatırdığını hissettim. Beni bırakıp gideceğini anlayınca onu kolundan tuttum. “Abi bırakıp gitme beni. Birlikte uyuyalım.” Dedim. Çok yorgundum. “Buradayım. Hadi uyu artık.” Dedi. Yatakta yan dönerek. Uyumaya devam ettim. Yatağın yanına yattığını hissettiğim abim ile ona sarıldım. Ben çok yorulmuştum. Her şeyden, herkesten. . Normalde bölümleri bölmemek için yazmıyorum ama gelen yorumlar için thank youu herkese 💗💗💗 |
0% |