Yeni Üyelik
4.
Bölüm
@startofthenight_

Selammmmmmmm bebeklerimmmm iyiiii okumalarrrrr 😻😻





Kulaklıklardan gelicek olan bir ses arayışındaydım.




Allah'ım lütfen yaşıyor olsunlar lütfen.




Kulaklıktan gelen öksürük sesiyle rahatladım.




Ateş




"İyimisiniz?"




Oğuz cevapladı.




"İyiyiz hepimiz komutanım"




"Niye cevap vermiyonuz ya aklım çıktı burda."




"Korkmayın komutanım ölmedik"




"Keskin nişancılığın sevmediğim


tek yönü bu işte"




"Aksiyondan uzaksın"




Ateş




"Şehit olmak mı istiyorsun?"




"Evet"




Cevabımdan sonra herkes susmuş mermilerimiz konuşmuştu. Adamların bitmesiyle olduğum yerden ayrıldım.




Ghillie suiti çıkarmadan timin olduğu yere gittim.




Yağız




"Anamm yürüyen ağaç İzgi komutanım geliyor"




Dediği şeyi duyunca sesli bir şekilde kahkaha attım.




Benim gülüşümle timde güldü.




Kodsuz piçi yine elimizden kaçırmıştık.




Ateş




"İzgi kaçan birini görediğine eminsin dimi"




"Eminim komutanım"




"Bizden sonra gelicek ekip içersini bir gezse iyi olucak tünel var gibi"




Ateş


"Bozkurt helikopter bin"




Hala kalp atışlarım yerinde değildi.




Uzun zamandır bir timle çalışmadığım için etkilenmiştim.




Dağlarda tek başıma gezerken korumam gereken tek can kendiminde onuda bir şekilde hallediyordum.




Ama şimdi kısa sürede canımdan çok sevdiğim timimi kaybetme korkusu yüklenince bir garip hissetmiştim.




Oğuz




"Komutanım siz iyimisiniz? “




" İyiyim iyiyim uzun zamandır timle çalışmadığım için sizi kaybetme korkusu bir an ağır bastı garip oldum"




Ateş




"Timle çalışmayıpta ne yaptın ki"




"Dağlarda gizli görevler vasaire istihbarat eğitimim var birde komutanım benim gerekli görevlere arada çıkıyorum"




Demir




"Öh ama komutanım sizde bizim timde olan herşey varmış"




"Öyle birazcık"




Gırgır şamata geçen yarım saatin ardından karargaha varmıştık.




Klasik yaşanan konuşmalardan sonra silah odasındaydık.




"Komutanım kaşınız patlamış galiba bir pansuman yaptırın"




"Emir mi veriyorsun kurşun asker"




"Tavsiye diyelim dev komutanım"




Dedim ve havalı havalı odadan çıktım.




Arkamdan "Ne dedin sen" diye cırlayan komutanımı asla takmadım. Taki koşan biri olduğunu fark edene kadar.




İşte şimdi bende topuklarım kıçıma vura vura kaçıyordum.




Ateş




" Gelsene buraya lafı söyle söyle kaç sonra"




"Ne dedim ki"


Dedim hala koşarken en sonunda karşımda duvarı görmemle odanın birisine daldım.


Karşımda üstü çıplak pis bakışlı üsteğmeni görmemle odadan çıkmak istemem bir oldu.




Ama kapıyı tutan uzmangutun eli yüzünden çıkamıyordum.




"Pardon ben sizi görmedim yani bir an yanlışlıkla daldım odaya da"




Yavşak yavşak gülerek




"Yanlışlıkla mı daldın üsteğmenim" dedi




"Evet te şu kolunuzu çeksenizde dışarı çıksam"




"Çekmessem nolur"




Demesiyle kapının hayvan gibi açılması bir oldu.




Ateş gelmişti.




Küfür ederek üsteğmene kafa atması bir oldu.




"Komutanımm" dedim korkarak çünkü şiddete girerse uzaklaştırma alırdı.




Tam yumruk indiricekken elini tutup kendime çekmemle yüzbaşı afalladı.




Önüne geçip




"Sakin ol"


Dedim.




Ve kolundan tutup sakince çekerek dışarı çıkardım.




İçerdeki salak hala bağırıyordu.




"Şikayet edicem sizi"




"Ulan pezevenk bende seni tacizden şikayet edicem anasını satıyım gör kim sürünüyor


Yavşakk"




Yüzbaşıyı odasına götürdüm.




"Neden daldınız ki içeri ben icabına bakıcamtım onun"




"Hee orda askerime yavşak yavşak baksın laf etsin bende kapının arkasından dinliyim"




"Siz girmeseydiniz zaten bende kafa yı koyucamtım"




"Hem sen niye dalıyorsun odalara öldürcem sanki ben seni"




"Ne biliyim ya bir an öyle gelince pat daldım odaya"




"Ee sen en son bana dev demiştin dimi"




"Komutanım ben kurşunsam sizde devsiniz işte"


" of ama ya Burağı unuttum ben."




"Gitmiş Mardin'e"




"Senin nerden haberin var"




"Yağız'ı aramış sana ulaşamayınca o diyodu."




"Ben arıyım şunu ya aklım kaldı"




Bir yüzbaşı da aklın kalmıyor senin zaten.




"Hadi görüşürüz dev yüzbaşıcım"




"İzgii deme şunu"




Odasından çıkıp ağzımda kocaman bir gülümsemeyle odama girdim.


Burağı aramam gerektiğini hatırlayıp telefonumu açtım.




Göreve gittiğim zamanlar kapatırdım, halbuki çokta arayanım yoktur da işte




Burağı aradım.


İkinci çalışta açıldı.




"Burakcımmm"




"Efendim İzgi ben sana tripliyim bir kere açma telefonlarımı sen"




"Burak biliyosun huyumu operasyonlara telefonum açık gitmem bana kalsa evde bırakıcam da lazım olur diye işte."




"Tamam kızım ya bilmiyormusun beni dalga geçiyorum operasyon nasıl geçti peki"




"Ufak bir adrenalin yaşadık ama atlattık onuda şükür."




"Noldu ki?"




"Timin yanında roket patladı. Ben uzaktaydım ama aklım çıktı şehit oldular diye uzun zamandır dağlara alışmıştım tek başıma bir Timin sorumluluğu üstümdeyken onlara bişey olucak korkusu... Kötü ya işte anla"




"Sende haklısın tabi ama alışacaksın illaki"




Kapının tıklatılmasıyla


"Gel" dedim.




Kapıda Oğuz'la Gökhan'ı görünce Burağa döndüm.




"Burak ben kapatıyım işlerim var birazcıkta"




"Tamamdır dikkat et kendine"




"Sende"




Dedim ve telefonu kapattım.




"Eve mi gidiyoruz?"




"Yok komutanım biz kokoreç yimeye gidicektikte sizide almaya geldik."




"Sivil kıyafetlerimi giyip geliyorum"




"Tamam aşağıdayız"




Onların çıkmasıyla giyinme odasına gitmeye üşenerek odada giyindim.




Kumral dalgalı saçlarımı salıp ceketimi giyip odadan çıktım.




Merdivenlerden inip timin yanına gittim.




Yağız ve Demir şarkı söylemeye başladı. Beni etrafında döndürerek.




"Kimin komutanı bu


Bu benim komutanım


Timimizin neşesiii"




Ateş




"Valla makara yapıyonuz koca karargaha bizi bari gideceğim yerde yapın"




Maskara olsak nolcak be komutanım siz olmuşunuz zaten İzgi komutanımın kulu köpeği "




Ben ve Ateş hariç hepsi kahkaha atmaya başladı.




" Bozkurt " diye aynı anda kükrememizle mum gibi hazır ola geçtiler.




Ateş




" Sizin suyunuz iyi bir ısınmış belli ki yarın sabah 5.30 da içtima var haberiniz olsun "




" Oh olsun size oh sırf siz yorulucaksınız diye ayrı bir keyifli olucak içtima"




Diyip Gökhan'ın arabasının arka koltuğuna bindim.




Arabamı almamıştım kahvaltıdan önce o yüzden şimdide arabasızdım.




Arabalara binip kokoreççiye gitmeye başladık.




Şehir merkezindeydikk.


Arabadan inip kokoreççiye doğru yürümeye başladık.




Masalardan birine oturduk.


Bir adam masanın başına geldi.




"ooo hoş geldiniz beyler ve hanım kızımız hanginizin yavuklusu"




Ateş




"Yok be ustam time yeni geldi arkadaş"




"İzgi ben"




"Mehmet bende kızım"




Bir bana birde yüzbaşıya bakıp imalı imalı sırıtıp.




"Hayırlısı bakalım" dedi.




Ustamda ustam be




Oğuz




"Ustam bize her zamankilerden bu sefer bir tane fazla ama" dedi.




Bana bakarak.




Her zamanki gibi yine gırgır şamata devam ederken kokoreçlerimiz geldi ve yemeye başladık.




Yedikten sonra hesabı ödeyip kalktık.




Bu sefer zorla Ateş 'in arabası atılmıştım üstelik yanımdada kimse yoktu.




Allah' tan ne o konuşmuştu ne de ben. Harika geçen bir yolculuk olmuştu o yüzden.




Bok harikaydı.




Lojmana gelmiştik.


Arabadan indim.


Kendi arabama gidip bir göz gezdirdim.




Çiçeğim di o yaa.




Beraber asansöre bindik.


Kocaman adamlar beni ortasına almıştı. Hepsi tepemden bakıyordu bana.




"Ayy açılın be nefesim daralıyo"


"Lütfen bu hareketleri gidip 1.55 pıtı pıtı kızlara yapın ben kısa değilim siz çok uzunsunuz."




Boy konusu çok kritik lütfen yani




Hepsi aynı anda kahkaha atınca gülünecek şeyin ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.




Gökhan




"Öfkeli civciv birazdan dehşet saçıcak. "




Ateş'e döndüm.




" Komutanım rica etsem öfkeli civcive bir içtimalık izin verebilir misiniz arkadaşların canı çok çok içtima çekiyo gibide"




"İzin verilmiştir"




Parmağımı sallayarak konuştum.




"Yarın sizin azınıza sıçmayan ne olsun lan gözüme görünmeyin"




Onlara olan sinirimden dolayı hemen asansörden çıkıp evime girdim.




Komutanım diye bağırmalarına rağmen sallamayıp duşa girdim.




Su sesiyle zaten hiç bişey duymuyordum.




Bütün umursamazlığımla duş alıyordum.


Saçımı ve vücudumu yıkayıp çıktım.




Kapı yumruklama sesini duyunca sarı pikachulu pijamamla kapıyı açmaya gittim.




Karşımda yüzbaşıyı görmeyi tabikide beklemiyordum.




Bir pikachu ya bir yüzüme bakarak elindeki galiba benim olan telefonu bana doğru uzattı.




"Araba da düşürmüşsünn"




Dedi.


Elime aldım telefonu




Telefona baktığımda yüzbaşının aradığını gördüm.




"Sen niye aramıştın? “diye sordum.




" Şey banada kızdın mı diye sorucaktım da balkonda olunca telefonun ışığının arabada yandığını gördüm. "




" Sanada kızdım az ama komutanım olduğun için fazla kızamadım tabi "




" İyi aramız yani "




" İyi tabiki niye kötü olsun ki timede bir gün trip atar ikinci gün barışırım"




"Hm ben gidiyim o zaman ee şey birde pikachu sarı sarı yakışmış"




Dedi son anda kahkahasını tutamayarak.




"Benimde içimde yatan bir renkli kişilik var işte"




"Gülmesene be " dedim




Ve karnına sertçe dirsek attım.




Kızıcağını anlayarak kapıyı yüzüne kapadım.




"Yarın ki içtiman iptal oldu."




Direk kapıyı açtım.




"Ya valla bak özür dilerim onca artistlik tasladım valla rezil olurum"




"Karnıma dirsek atmadan düşünecektin yaralıyım hem ben"




"Kim sen mi çok özür dilerim dikiş patladımı ay bilerek olma-


Olduda yani yarayı bilmi-"




Eliyle ağzımı kapatıp konuştu.




"İzgi şaka az bir motorun soğusun"




"İlk dediğin şeyde şakaydı dimi hadi şaka de"




"Oda şaka"




"Tamam o zaman hadi iyi geceler size"




"İyi geceler"




Nasılda korktu.




Telefonumu 4 buçuğa kurul 5 saatlik mükko uykuma daldım.




2015




Hayat ilk kötülüğünü ben doğdupumda daha bana yapmıştı bile.




Ailem




18 yaşındaydım annemlerden gizli harp okulunun sınavına girmiştim.


Bugünde sonuçlar açıklancaktı.




Ne zaman annem ve babama askerlik konusunu açsam hep sert tepki vermişlerdi.




Bugün harp okulunun sınavına girdiğimi söylemem lazımdı.


Her ne kadar beni bu konularda umursamasalarda bunu söylemesem babam beni çok pis döverdi. Ki şimdiden büyük ihtimalle öyle olucaktı.




Salona inmiştim.




Annemle babam yan yana kahve içiyorlardı.




"Benim size bişey söylemem lazım"




Babam




"Gine hangi gereksiz şeyi söyliyeceksin"




"Ben harp okulu sınavına girdim"


Dememle babam ayağı kalktı ve suratıma bir tokat indirdi.




Tokatın kuvvetiyle yere savruldum.




"Orosbu çocuğu seni biz seni örgüte katmaya çalışırken sen düşman tarafamı çekilmek istiyordun"




Dediği şeylerle kan beynime sıçramıştı .


Ben


Örgüt




"Çok kötü bir evlatsın sen bir sen bir orosbusun bize ihanet eden bir sürtüksün"




Günümüz




"Ben değilim siz öylesiniz ben değilimmm!! “




Kabus görmüştüm çok kötü bir kabustu hemde.




Saatın 3 buçuk olduğunu görünce daha uyuyamayacağımı anladım.




Mutfağa gidip bir kahve yaptım




Sigaramıda alıp balkona çıktım.




Hava zifir karanlıktı.




Sigarayı yakıp balkondaki sandalyeye oturdum.




Ailem demek istemediğim insanlardan ayrı olduğum için çok mutluydum ama bir yandanda gerçek bir aile özlemi vardı içimde.




Anneannem Türkiye'nin en zenginlerindendi.




Benim dedem şehitti.




Annem babamla evleninceye kadar herşey yolunda mükemmel bir aileymiş dedem annem ve anneannem.




Babam annemin gözünü boyayarak onu dedemi öldürmeye zorlamıştı.




Ve evet annem sırf babam olucak o şerefsizle evlenmek için koskoca albayı kalbinden vurmuştu.




Anneannem de o terör yanlısı evde beni vatan aşkıyla kuşatarak büyütmüştü.




İyiki anneannem vardı yoksa asla şuan bu halde olamazdım.




Dertli dertli sigara dumanını içime çektim.




Düşünecek şey kalmayınca şarkı dinlemeye başlamıştım.




Nilüfer Son Arzum


Ta Uzak Yollardan derken




Saat 4 buçuk olmuştu.




Mutfağa gidip kendime sandiviç yapıp onu yedim.




Suda içip giyinmek için odama gittim.




Hava yağışlıydı bugün.




Yarım kol dar bir lila crop altınada klasik siyah dar kot pantolon giydim.




Saçımı tepeden sıkı bir at kuyruğu yaptım.


Dalgalı saçlarım nemli olmanında etkisiyle hafif kıvırcıkımsı olmuşlardı.




Saat 5 olmuştu.


Hafif bir makyaj yapıp siyah topuklu botlarımı giydim




Topuklu ayakkabıların zeminde bıraktığı tok ses her zaman hoşuma gitmişti.




Silahımı belime sıkıştırıp telefonumu, cüzdanımı evin ve arabanın anahtarını küçük çantama atmıştım.




Hazırdım.




Kapıyı açınca timi karşımda gördüm.




Oğuz




"Günaydınnn komutanların bir tanesi"




"Ben size tripliyim bugün o içtimada öfkeli civciv nasıl dehşet saçıcak görün bakalım"


Dedim ve




At kuyruğu mu savura savura en önden asansöre bindim.




Arkamdan onlarda binmişti.




Aşağıyı kısa sürede inmiştik.




Arabama doğru gittim.


Kapısını açıp bekledim.




Ateş




"İzgi gelsene"




"Ya göz bebeğimden çok ayrı kaldım benzini içinde buharlaşıcak valla."




Benzin mühim kaç para olmuş.




Ateş dibime kadar gelmişti. Arabanın kapısını kapatıp elimden tuttuğu gibi kendi arabasına doğru götürdü.




"Ben belki Oğuz'larla gitmek istiyorum."




Ateş




"Hani Oğuz'lara trip atıcaktın ya.




Oğuz




"Ama komutanım sizde söndürceğinize yelliyonuz ateşi"




"Çok haklısınız komutanım ben unutmuşum onu gidelim biz"




Arabaya bindiğim gibi bol sesli bir kahkaha patlattım.




Ateş bana garip garip baktı.




"Hallerine gülüyorum."


Dedim ve Oğuz 'un yüzü geldi aklıma daha çok güldüm.




Ateş




"Koca Bozkurt Timini kukla gibi oynatıyosun biliyosun dimi ben dahil"




"Ben bişey yapmıyorum ki"




"Haklısın yapmıyorsun sende farklı bir şey var İzgi seni vazgeçilmez kılan, ne desen sanki yapılması zorunlu olan bişey "




İlk momentimizzzz.




Söylediği şeylere karşı tepkisiz kaldım. Söyleyecek sözüm yoktu çünkü.




Yakın olmasına rağmen yanımda o var diye yol bitmek bilmemişti.




Sonunda karargaha girişimizle neşem yerine gelmişti.




İçtima başlıyorduu.




Giyinme odasına gidip giyinmeye başladım. Şırnağın ayazına rağmen kısa kollu asker yeşili tişörtümü giymiştim. Antremanın etkisiyle zaten soğuğu hissetmezdim.




Botumun bağcıklarınıda sıkı sıkı bağlayıp odadan çıktım.




Timin yanına gidip içtima için 5 dakika içinde bahçede hazır olmalarını söylemiştim.




Yüzbaşı yoktu. Ama odasının camında olduğunu çok geçmeden fark etmiştim.




Tim hazır olda bekliyordu.




"50 tam tur koşu başlaa"


Bende yanlarında koşuyordum.




40.turda yorulmaya başlamışlardı.




Sandığımdan dayanıklılardı.




Yüzbaşının eğitimine 15 dakika kalmıştı.




50.turuda koştuktan sonra herkes kendini yere atmıştı.




Affettiğimi söylemem lazım dı artık.




"Bozkurttt"




Diye sertçe bağırmamdan sonra hepsi hazır ola geçip durdular.




Neşeli sesimle.




"Affedildiniz" dedim




Suratlarında gülümseme belirtmişti.




Demir




"Oh be valla çok canım sıkılıyordu."




"Benim eğitimde birşey yoktuda felaket tellalı geliyo beyler Allah yardımcımız olsun"




Topluca Amin dedik.




"Dikkattt!"




Ateş




"Bozkurttt paslanmışsınız sizi bir telleyelim anca düzelirsiniz"




Karşıdan gelen hortumlarla boku yidik dedim.




Basınçlı su fışkırtıyordu ve çok sert oluyordu tüm vücudu morartacak kadar acı veriyordu.




Ama o kadar yapmıyacağını bilerek yani temenni ederek birazda olsa rahatladım.




Sularla bir güzel bu buz gibi havada donmuştuk.




Ateş




"50 tam tur başla"




O koşmuyordu.




İçimiz çıka çıka 100.turumuzu atmıştık.




Ateş




"Barfikse geçç"




Barfiks çekmeye başlamıştık.


Kolum sızlıyordu.




Fırat




" Komutanım bırakın isterseniz siz"




Zor çıkan sesimle




"Sence bırakırmıyım Abi"




Fırat




"Bırakmassın"




100 tanede barfiks çektirmişti.


Demiyor ki bu kız yaralı.




Ateş




"50 şınav, 50 mekik son"




5 sonuydu galiba.




Kolumun ağrısına duramıyordum ve büyük ihtimalle dikişler patlamıştı.


45.mekiki çekerken banttan sızan kanı hissettim ve gözümün kararmasıyla yatmam bir oldu.


Başıma gelmişti.




Ateş




"Hop gitti,inadından dolayı neler yaptın şuan biliyorsun dimi dikişlerin pert oldu büyük ihtimalle"




Elini uzattı tutup kalktım.


Başımın dönmesiyle ellerimle omuzlarını tuttum.




Ateş




"İçtima bitti. Revire gidicez biz."




Belimde ki elleri sıkı sıkıya beni tutuyordu.


Onunda üniforması kan olmuştu.




Hızlı hızlı revire gitmiştik.




Koluma yeniden dikiş atılmıştı pansuman serum falan derken bir saatimi harcamıştım.




"Bitti gidebiliriz he birde grip hapı yazsana sen bana ya"




Dedim doktora.




"Tamam" diyip elime ilaçları verdi.




Ateş




"Hastamısın?"




"Henüz değil ama yakında olurum"




Kahvaltı saati gelmişti.


Odama uğrayıp ilaçları bıraktım.


Üzerimede kışlık üniformamı ve üşüdüğüm için içi polarlı montumu giydim.




Yemekhaneye gittim. Tablotuma kahvaltılık alıp timin olduğu masaya geçtim.




Hepsi benim gibi montlarını giymişti.




Oğuz




"Bu gidişle hepimiz hasta olucaz varya"




Fırat




"Valla karım bana gül gibi bakar Allah size yardım etsin"




"Çorba yapmayı bilmem ama dışardan söyleriz artık"




Kahvaltımızı sohbet eşliğinde yaptık.




Hep beraber kalkıp dinlenme odasına gittik.




Saat 16.00




Sabahtan beri dart, langırt ve PlayStation arasında mekik dokuyorduk.




Saat 5 olsada eve gitsem diye bakıyordum çünkü gerçekten uyumak istiyordum




Bir şekilde saati 5 ettikten sonra Ateş in arabasına binip eve gittik.




Ateş




"Özür dilerim benim yüzümden hasta oldun"




"Valla sizin yüzünüzden oldu komutanım tanzikli su nerden geldi aklınıza kıçımız dondu yeminle"




Sözümün bitmesiyle arabadan indik.




Benim arabamın yanına park etmişti.




Arabamın üstünde olan yazı ve lavinia çiçeğiyle şaşırmıştım.




Çiçeklerin anlamını biliyor olmalısın kızım yüzyüze de görüşmek üzere çok sevdiğin baban .




Puşt bu adam


















umarımmmm beğenmiştirsinizzz 🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%