@staymoatinyengene
|
Chapter 3 || Little Ceo by Jeon Jung-kook
"Sen cidden beni delirtmek için gelmiş olmalısın bu dünyaya minik." Kollarının arasındayken kıkırdadım. Kim Taehyung gibi bir adamı istediğim zaman sinirlendirebilmek, istediğim zaman da sakinleştirebilmek sadece bana özeldi. Ve iyi ki de sadece bana özeldi. "Hayır, Tae Hyung, amacım seni delirtmek değil. Eğer seni delirtirsem kim öper ki beni?" Beni iyice kollarının arasına sıkıştırdı. Eliyle çenemden tutup kafamı kaldırdı. Tane tane konuşmaya başladı. "Benden başka kimse öpemez zaten seni küçüğüm. Biz birbirimiziniz, ben delirsem de aklımı da oynatsam bu gerçek değişmez. Kimseye vermem seni." Bunları dedikten sonra ona yaklaştım. Parmak uçlarımda yükseldim ve bir elimi ensesine, diğer elimi ise sırtına koydum. Ben onun cümlelerinin devamını beklerken o beni kalçalarımdan tutup kucağına aldı ve ellerini düşmemem için altımda birleştirdi. Gözlerime sanki değerli birer yakut taşlarılarmış gibi, derince, sanki gözlerimde sadece kendini görmek istercesine baktı. "Kimse de alamaz seni. Sen istemediğin sürece." Gözlerimi kısarak ona baktım. Benim böyle bir şey isteyebileceğim nerden aklına geliyordu acaba. "Ben niye öyle bir şey isteyeyim ki Tae, ben sen yanımda ol diye her şeyi yaparım asıl. Bir kere eğer beni senden almaya çalışsalar ilk önce onları ben pataklarım." Benim ciddiyetle söylediğim bu sözlere o gülerek karşılık verdi. Kaşlarımı çattım. "N'oldu beğenemedin her halde. İstersen gideyim hemen ben." Dediğimle kaşları çatıldı, kalçamdaki elleri sıkılaştı. "Nereye gidiyorsun sen bakalım? Seni veren var mı da gideceksin?" Peki, kaşlarını çatınca bana istediğini yaptırabilirdi. "Peki, bir yere gitmem ben. Ama sen de beni hiç kimseye verme, olur mu Babacık?" Önce gözleri ışıldadı, dudaklarında önce güzel bir tebessüm oluştu, sonra derin bir gülücük. Gözlerinden hınzır bir ifade geçti ve ben olduğum yerde zıpladığımı hissettim. Yani kucağında. "Babacık, ha. Sevdim ben bunu." "Sevmene sevindim Babacık." "Ben de seni sevdim işte Küçüğüm." Kıkırdadım. "Emin ol, ben de-" cümlemin devamını getiremeden kapı çaldı. Tae bıkkın bir nefes verdi. "N'oldu yine?" "Bay Min, geldiler efendim. Önemli olduğunu söylediler." Beni yavaşça kucağından indirdi ve koltuğa oturttu. Dudaklarıma küçük, kısa ama derin bir öpücük kondurdu. "Bakalım, Bay Min'in derdi neymiş?" Cidden neydi acaba Yoongi Hyung'un derdi. Bana hiç bahsetmemişti buraya geleceğinden. Benim bunu Jimin ile bir görüşmem gerekiyordu. Çünkü büyük ihtimalle Yoongi Hyung olayı düzgünce anlatmayacaktı. "Ben de gideyim artık Babacık." Bunu söylerken koltuktan kalkmıştım, beni hemen kollarının arasına aldı. "Emin misin? İstersen biraz bekle, beraber gidelim." Ona olumsuz anlamda kafamı salladım. "Ben bir Jimin'le de görüşeceğim, erken çıkmalıyım." "Peki,öyle olsun Miniğim. Size iyi görüşmeler." "Sana da iyi işler ve sabır diliyorum Babacık. Görüşürüz." Ona el salladım. "Görüşeceğiz Küçüğüm." El salladı ve odadan çıktım. |
0% |