Yeni Üyelik
6.
Bölüm

BİLİNMEZ

@su_izi

Selam arkadaşlar. Bugün dün demiştim yeni bölüm olacak diye ve oldu. Bu sıra bölümlerin arası biraz açılabilir kızım bu sene birinci sınıf oldu ve tahmin edersiniz ki şu geçen bir hafta bizde büyük bir etki bıraktı.

 

Son geçen bir ayım da düğün hazırlığı ile geçmişti. Anca yeni yeni kendime geldim diyebilirim. Ama inşallah bundan sonra elimden geldiğince seri bölümler ile burada sizler ile olacağım.

 

Ben yazarken çok keyif aldım umarım sizde okurken keyif alarak okursunuz.

 

Çok konuştum yine neyse hadi bölüme geçelim.

 

Hadi başlayalım ❤️

 

***************

 

Bazı insanları en yakınlarının kurbanı olurdu. Bazen en büyük zarar en sevdiğimiz den gelirdi. Selim en büyük günahını,en büyük acısını annesi yüzünden yaşamıştı.

 

Kalbinden atamamis içinde kalmıştı yarası. Kalbinde ki kini sevgi ile buluşturan tek şey, hayatında'ki en güzel iyiki dediği kişi ise kalbine aşkı,sevgiyi yerleştiren güzel gözlü, sırma saçlı,rena'sı idi.

 

Kimseye diyemedigi,kimseye seviyorum deyip anlatamadığı bir aşkı,bir imkansızı vardı. O evlenip boşanmış dul bir kadına aşıktı. Rena karalı o 21 yaşında babasının borcu kapansın diye İranlı bir adama sattığı kızıydı.

 

Kalbi ruhu ölmüş, bir kadın'dı. O babasının sözleşme ile nikah adı altında sattığı bir kızdı. Kocası bir sene onu kullanmış bir sene sonra ise babasına geri getirmişti.

 

Selim onu evlenmeden önce de seviyordu, şimdi de. Her gece kapısına gidip incir ağacı'nın altına şiir bırakıyordu. Rena pencereyi açana yada kapıya çıkıp da onu görene kadar bekliyordu onu. Rena'yı görmesi onun için güneş,ay, yıldız,her şeydi. Rena onun bu dünyada ki ışığı,sevinci, mutluluğu idi.

 

Bazı kalpler bazı kaplere aşina olurmuş. Selim ve Rena birbirne aşık imkansız hayatları olan bahtsız aşıklardi.

 

*************

 

Evliliğin üstünden iki ay geçmişti. Jêhat o gece odada kaldıktan sonra bir daha adım atmadı xezâl in odasına. O gece ne olduysa olmuş jêhat tamamen kendini soyutlanmış ti dünyadan. Xezâl ne yaparsa yapsın onu ikna edemiyor yüzüne o günkü gülümseme den başka gülümseme yerlestiremiyordu.

 

Sürekli xezâl'a bağırıyor, aşağılayıcı konuşuyor yerine göre onu aglatiyordu. Sanki kalbinde yeşeren ümitlerin, açan çiçeklerin üstüne asit dökülmüş kökleri ile kalbinden söküp alınmış gibi olmuştu.

 

Akşam jêhat hariç herkes yemekten sonra salona geçmiş oturuyordu. Bu geçen iki ay içinde hicran hanımın kalp krizi geçirmiş zorlu bir müdahale ile hayata yeniden tutunmuştu. Şimdi ise cengiz ağa ile birlikte İstanbul'da ki doktor yeğeninin yanına gitmiş orada tedavisine devam ediliyordu.

 

Dilşad hanım o gece çok korktu. Her şeyi başa sarmaktan en başından başlamak vardı. Hele de Selim in pişmanlığı onu yiyip bitiriyordu.

 

Xezâl yemekten sonra çay koymuş evdeki herkese dagitmisti. Bir umut belki alır diye jêhat in odasına da gitti. Normalde kapı kilitli olurdu ama bugün açık kalmıştı. Xezâl elindeki çay tepsisi ile girdi odaya.

 

Adımları daha yeni oda ile buluşmuştu ki jêhat in sinirli sesi duyuldu.

 

"Ben sana benim gözüme dâhi gözükme demedim mi?

 

Xezâl titreyen ellerine hâkim olmaya çalıştı ama imkansız di. Xezâl tepsiyi çalışma masasının üzerine bıraktı. Ellerini bir kaç kez kapatıp açtı. Bunu yaparken aynı zamanda derin derin nefes alıp vererek kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Koyduğu demli çayı tabağına koyup bir tane şeker attı içine. Ardından jêhat'a dönüp uzattı.

 

"Belki içmek istersin diye getirdim." Dedi çıkmayan sesi ile. Jêhat sinirli ve öfkeli bakışları ile ona donuk vaziyette bakıyordu.

 

Aldığı derin ve sinirli nefesleri odada hissedilecek kadar sesli idi.

 

Bir anda sandalyesini xezâl in önüne doğru getirdi. Xezâl korku ile elindeki çayı jêhat in bacaklarına doğru döktü.

 

"Sakar mısın? Kızım sen ne yaptığını sanıyorsun her yerimi yaktın? Dedi jêhat bir anda. Fark etmeden yüzü buruşmuş istemsizce canı yandığını yüzüne vurmuştu.

 

" Senin canın mı yandı? Sen hissediyorsun? Dedi xezâl yüzündeki şaşkın ifadesi ile.

 

"Saçma sapan konuşma benim bişey hissedecek Halim yok zaten. Bacaklarıma değil elime,koluma da gelebilir diye dedim onu. Dedi yanan bacaklarını bir an olsun unutarak.

 

Xezâl ise bunun gerçekliğini öğrenmek istiyordu. Jêhat'ı odada bırakıp hızlı adımları ile Mutfağa indi. Kaynayan sıcak çayın suyundan bir bardağa su doldurdu.

 

Suyu alıp odaya adımladi. Arkasından gelen den habersiz tek düşündüğü şey ihtimal verdiği gördüğün şeyin gerçekliği idi.

 

Odaya gelip jêhat in önüne durdu. "Hissetmiyorsun demi? Dedi tekrar edip eğer varsa böyle bişey ondan duymak istiyordu.

 

"Yok dedim sana yok " diye bağırdı.

 

"O zaman benden günah gitti." Dedi xezâl bir hamlede elinde olan suyu bacaklarına doğru boşalttı.

 

Jêhat tam bagiracak ses edecekti ki odanın kapısın dan gelen o ses engel oldu buna.

 

" Seni şıllık seni, biz sen oğlumuza iyi bak diye aldık sen gelmiş burda eziyet edersin." Diye bağırdı Dilşad hanım cemkiren sesi ile.

 

Xezâl in açıklama dahi yapmasına fırsat vermeden tokadı geçirdi yüzüne.

 

Ardından zeynep,dilan ve berivan diye bağıran sesi yankılandı odada.

 

Herkes bir anda odaya gelmiş ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

 

Dilşad hanım xezâl in saçlarını eline dolamış duruyordu.

 

"Anne noldu ? Dedi zeynep endişe ile.

 

" Yenge bıraksana yengemi? Dedi berivan.

 

"He bırakayım da iyicene eziyet etsin abinize." Dedi sinirli sesi ile.

 

"Eziyet mi? Dedi Dilan şaşkın sesi ile.

 

"Siz abinize bakın ben geleceğim" dedi Dilşad hanım. Xezâl'ı saçından tutarak çıkardı odadan.

 

"Sen eziyet edersin ha ? Demek bizim oğlumuza işkence edersin? Diye söyleniyordu.

 

Xezâl ses etmiyor sadece ağlıyordu. Çünkü gözüken durumda kendini aklı çıkarması imkansız di.

 

Dilşad hanım onu sürükleyerek arka bahçede bulunan geldiği günden beri kilitli olan odaya getirdi. Burası tek oda idi ne penceresi nede ışık alan tek bir deliği vardı. Kapısında şifreli bir koruma vardı Dilşad hanım dışında kimse acamazdi orayı.

 

Dilşad hanım xezâl'ı kapının önüne doğru fırlattı. Ardından beline bağlı olan kuşağından üç tane anahtar çıkardı. Sırayla kilitleri açtı. En son şifreyi de açıp oraya kapıyı sonuna kadar açtı.

 

Xezâl anlamıştı onu oraya koyacaktı.

 

"Yenge yapma nolur yapma, Allah'ını seversen yapma ,ben çok korkarım. Ben karanlıktan çok korkarım." Diye yalvardı xezâl.

 

Tırnaklarını toprağa geçiriyor içeriye girmemek için çabalıyordu. Ama Dilşad hanım onu döve döve,ite kaka soktu içeri.

 

Ardından kapıyı kapattı. Xezâl bağırıyor yardım istiyordu ama nafile idi. O karanlıktan çok korkmasına rağmen bugün karanlığa mahkûm edildi.

 

Elleri ile kapıya vuruyor arada tutacak yer bulmaya çalışıyordu. "nolur çıkar yenge nolur ben korkarım." Diyordu bir yandan.

 

Onun bagirislarini susturan ise omzuna dokunan bir el olmuştu. Xezâl bir anda durmuş buz kesmişti bedeni. Kimdi o? Bu zifiri karanlıkta tek değilmiydi yanı?

 

Kendisine doğru yaklaşan bedeni hissettikce bütün bedeni buz kesiyordu. Nefesi kesiliyor, cümleleri boğazında düğüm düğüm oluyordu.

 

Yaklaşan nefes ve beden ile kendi tutamamış bir anda avazı çıktığı kadar bağırmış ti.

 

 

**************

 

Evet bölüm burada biter arkadaşlar.

 

Yeniden yeni bölümlerde görüşmek üzere.

 

Loading...
0%