Yeni Üyelik
3.
Bölüm

ÇEYİZ

@su_izi

Hadi başlayalım ❤️

 

***************

Bazen kader ağlarını biz gözlerimizi açmadan örer di.

 

Bazı belirsizlikler, bazı nedenler kaderimizi belirlerdi.

 

Geçmiş geleceğin planının kurmuştu.

 

Erîvân konağında güzel ve tatlı telaşlar başlamıştı. Jêhat ın evlenecek olması hemde onun istemeye dâhi gitmemesine rağmen Hamit ağa nın kızını vermesi herkesin için de merak uyandırmıştı.

 

Ama olmuş ve olacakların büyük habercisi olacaktı bu düğün. Bir evlilik üstü örtülmüş sırları açığa, kaybolmuş insanları meydana çıkaracaktı.

 

Bugün çeyiz için gelecekti sêngêr kadınları erîvân konağında çeyiz sermesi yapılacaktı.

 

Sabahın ilk ışıklarıyla yola koyulan sidan hanım görümceleri Esma hanım ve Yelda hanım ile yola koyuldu.

 

Hazal da xezâl ın ısrarı ile gidiyordu. Pembe nin her tonunun olduğu bir çeyiz gidiyordu.

 

Her yerden çıkan insanlar jêhat ı fazlasıyla huzursuz ediyordu. Bu kargaşanın arasında bir de Emir gelmişti.

 

Jêhat aldığı sıkıntılı nefesleri arasında iken gördü Emir'i merdivenleri ikişer ikişer çıkıyordu. Sol elinde ise bir sargı vardı.

 

Nasılsın kardeşim? Dedi emir elini uzatıp jêhat ile selamlaştı.

 

Beni boşver asıl seni sormalı? Dedi jêhat gözüyle elini işaret etti.

 

Emir adımlarını jêhat ın odasına doğru yöneltti. Emir odaya girip pencerinin önünde duran tekli koltuğun tekine oturdu.

 

Jêhat da içeri girip kapıyı arkasından kapattı. Kilidi de çevirip odaya kimsenin girmeyeceğin den emin oldu.

 

Gel otur da konuşalım. Dedi Emir ne kadar ilerlemiş olduğunu görmek istemişti.

 

Jêhat akülü sandalyesinden tutunup yavaşça doğruldu. Önce eliyle destekleyerek sağ ayağını yere indirdi ardından aynı sekilde sol ayağını.

 

Derin bir nefes alıp tutunarak ayağa kalktı. Tam dik değildi belki ama ayak da durabiliyordu. Adım atmayı denemek istediği ama olmadı. Her seferinde bu oluyordu. Tek başına kalkabiliyor ama adım atamıyordu.

 

Emir anladı gene olmadığını ama hemen kalkmadı yerinden. Bir iki deneme daha yaptı jêhat. Ardından sinirle yumruk yaptığı ellerini bacaklarına vurdu. Yürüyün artık yürüyün. Diye öfke ile konuştu.

 

Uğraşıyordu ama bir türlü olmuyordu. Her seferinde yarıda kalmaktan bıkmıştı artık.

 

Emir kalkıp koluna girdi. İki adım attı zorla jêhat ardından kendini koltuğa bıraktı.

 

Jêhat uzun bir süre konuşmadı. Emir bir süre bekledi.

 

En son ise hazırlayıp getirdiği dosya dan bir resim çıkardı. Bu ferman Zaxir. Dedi ve ardından bekledi. Jêhat resmi alıp baktı.

 

Bu kim ki? Diye sordu.

 

Xezâl yani sözlünun ölen sevgilisi. Dedi emir sıkıntılı bir nefes alarak.

 

Ölmüş mü? Diye sordu jêhat üstünde duyduğu şeyin şaşkınlığı vardı.

 

Üç sene önce; askerden döndüğü gün kan davalısı tarafından vurulmuş ve. Deyip durdu bundan sonrası zordu.

 

Ve? Diye tekrar etti jêhat.

 

O xezâl ın kollarında ölmüş. Dedi sesindeki titreme bile yeterdi acıya , o anlatırken böyle hissettiyse kim bilir xezâl ne hissetmişti?

 

Uzun bir sessizlik oluştu oda da. Oluşan sessizliği bozan ise jêhat oldu.

 

Tek çocuk mu ferman başka abisi kardeşi yok mu? Diye sordu askerden dönmesi demek henüz yirmili yaşlarında olması demekti. Kan davasının da bile bir şeref, haysiyet olurdu. Büyük abi varken kimse küçüğe dokunmazdı.

 

İki abisi birde küçük kız kardeşi var. Dedi. Ardından dosyadan başka bir fotoğraf alıp jêhat'a uzattı.

 

Buda Rojhat karadaş. Ferman'ı öldüren. Dedi ve geriye koltuğa doğru yaslandı.

 

Bunu nerde buluruz peki? Diye sordu jêhat, öfke ile bakıyordu fotoğrafa.

 

Emir alayla güldü. Buluruz mu? Dedi sırıtarak. Kendisi iki gündür misafir olur, şahsına münhasır bir şekilde ağırlıyorum kendisini.dedi jêhat xezâl ile ilgili herşeyi araştır dediği zaman araştırmak ile kalmayıp katili de bulmuştu o.

 

Tabi ona iki gün boyunca da etmediği kalmamıştı. Sol elide bu yüzden sargı da idi.

 

Jêhat elindeki fotoğrafı bırakıp geri kalan dosyayı eline aldı. Sırayla bütün herkes vardı. Emir hakkını vermiş avukat olmasının da verdiği güç ile herşeyi ayrıntısına kadar öğrenmişti.

 

En son bir sayfada durdu. Bütün dikkatini o sayfaya vermişti. Emir de bunun farkına varmıştı. Bir süre bekledi ama jêhat ona bişey demedi. En son dayanamayıp konuştu.

 

Yenge güzel demi? Dedi kolu koltuğun başına dayalı küçük serçe parmağı ile dudağının kenarı ile oynarken.

 

Jêhat tek kaşını kaldırıp sertçe bir bakış attı emir'e doğru.

 

Emir dosyayı jêhat'a bırakıp çıktı odadan. Hızla merdivenleri inerken de elinde evcil hayvanları taşımak için kullanılan bir kutu taşıyan kıza çarptı.

 

Yavaş olsana nerdeyse düşüyordu. Dedi kız elindeki taşıdığı çantanın içindeki kediye bakarak.

 

Özür dilerim küçük hanım ama bilerek olmadı sonuçta. Dedi bir anlık da olsa sinirlenmişti.

 

Bide özür diliyor sanki dingonun ahırı burası. Dedi kız sinirle.

 

Sen belamısın. Dedi emir bir kaç merdiven aşağıda olan kızın yüzüne doğru eğilerek.

 

Kız duyduğu ile daha da çok sinirlendi. Bak burda kaç tane insan çeyiz sermek için geldik ya biliyon mu acep, bela evet baş belasıyım,diye söylenirken kaldırdı başını ona eğilerek bakan adama doğru.

 

Göze göze geldikleri anda ise bir acı,bir ağrı saplandı kalbine. İlk görüşte aşk olur muydu?

 

Gördüğü kara gözlere mahkûm olmak istemesi niyeydi?

 

Bu anı bozan ise Hicran hanımın seslenmesi olmuştu. Emir yarın sen mi gelicen imam nikahına.? Sert tondaki sesiyle.

 

Emir ellerini önünde birleştirip Hazal'ı merdivende bırakıp avluda duran Hicran hanımın yanına indi.

 

Kim?

Ben mi?

Niye?

Dedi şaşkın sesi ile.

 

Jêhat ın vekili olacak mısın? Dedi Hicran hanım. Emir yıllardır olduğu gibi yine salağa yatmaya çalışıyordu.

 

Benmi? Nasıl olunuyor o? Dedi dünyadan haberi yokmuş tavrı ile.

 

Hicran hanım tek hamlede Tuttu onu kulağından.

 

Teyzem naparsın? Koca adam oldum da. Dedi emir kulağını kurtarmaya çalışırken.

 

Koca adam oldun ama benden bişey saklayamyağı'nı öğrenemedin.dedi eliyle Emir in yanağına doğru dokunarak.

 

Sonrasında kulağını bırakıp konuşmaya başladı. Yarın sabah 7 de burda ol konuşacaklarımız var. Dedi. Emir başıyla onaylayıp çıktı konaktan.

 

Hazal jêhat ın odasını ararken çıkmıştı jêhat odadan olduğu yerden gördükleri ile küplere biniyordu.

 

Bu sırada yanına koyulan kutu ile bakışlarını ona doğru çevirdi.

Bu ne ? Diye bir anda söyledi.

 

Merhaba enişte. Ben hazal senin baldızın oluyorum ha gerçi başka da yok zaten. Dedi kendini över şekilde konuşarak Hazal.

 

Memnun oldum. Demekle yetindi jêhat.

 

Hazal kutunun ön yüzünü jêhat'a çevirdi.

 

Bak buda tekir.dedi ardından kutuyu açıp içindeki kediyi çıkardı.

 

Koy yerine onu ben sevmem kedi falan. Dedi jêhat arabasını az geriye aldı.

 

Sevmez misin? Dedi Hazal tekir'i yanağına doğru yaklaştırıp ne kadar tatlı olduğunu göstermek istedi.

 

Artık seversin enişte. Dedi ardından tekir'i jêhat ın kucağına bıraktı.

 

Al şunu dedim sana. Diye yüksek sesle söyledi jêhat.

 

Aaaa enişte sende ya; el mecbur Alıcan niye biliyon mu? Dedi az eğilerek.

 

Jêhat ın anlamaz bakışlarını görünce de devam etti konuşmaya.

 

Çünkü bu ve konakta kalan boncuk kardeşimin çeyizi olur. Dedi gülerek.

 

Ha bide bu var. diyerek çıkardığı kağıdı jêhat'ın bacaklarının üstüne bıraktı.

 

Jêhat önce kediye baktı sonra bacakları üstünde duran kağıda. Bir kaç derin nefesten sonra biraz da olsa sakinlemişti.

 

Kağıdı alıp okumaya başladı.

"Emanete sahip çıkabiliyor musun görelim. Ben gelene kadar sana emanet.'

 

Yazanları okuduktan sonra biraz hafifletigi siniri yeniden tepesine çıkmıştı.

 

Tam sinirle kağıdı elinde sıkmıştı ki alt ucunda yazan şey ile durdu.

05*****3478 telefon numarası vardı. Ve kağıdın devamın da yazanlar.

 

"İlaç kullanıyor kutunun içinde ilaçları var akşam ve sabah gözüne krem sürmen gerek. Görme kaybı yaşamaması için. Anlamadığın bişey olursa ararsın."

 

Jêhat kucağında duran kedi ile birlikte odasına girdi sinirle hızla kapattı kapıyı. Tekir korkmuş kulak kesilmişti gelen sese bir anda. Elini tekir in başından aşağı yavaşça severek indirdi. Şşşşşş sakın. Dediği gibide tekir takrar yerine yattı.

 

Jêhat masanın üstünde duran telefonu alıp numarayı mesaj bölüme girdi.

 

Lan bu ne ? Bütün konağı yığmışsın buraya. Hem ben bu kediyi napıcam. Diye yazıp mesajı gönderdi.

 

Xezâl yarın yapılacak olan imam nikahı için çarşıya çıkmıştı. Tek başına biraz nefes almak son kez belkide tek başına Amed sokaklarını gezmek istemişti. Onu bu dalgınlığından uyaran derin düşüncelerinden feragat ettiren ise telefonuna gelen mesaj sesi olmuştu.

 

Mesajı okuyup yandan bir gülüş Attı.

Lan mı? Lan ne be? Diye kendince söylenip cevap yazmaya başladı.

 

Dıııııdıtttt

Jêhat gelen ses ile telefonu eline alıp açtı mesajı.

Bane ne oğlum naparsan yap. Bir kaç kez daha aynı mesajı okuyup sinirle yazdığı mesajıni yazmaya başladı.

 

Oğlum mu? Kızım sen manyak mısın?

Diye yazıp gönderdi.

 

Xezâl gelen mesaj ile küçük bir kahkaha atıp hemen cevap verdi.

 

Birazcık! Ne bekliyordun ki?

 

Jêhat mesaj bölümünde beklerken geldi cevap hemen. Okuduktan sonra olan siniri ile güldü.

 

Hemende cevabını yazdı.

Lan insan müstakbel kocasına oğlum der mi? Diye yazıp gönderdi.

 

Xezâl da okuduğu ile azda olsa sinir olmuştu. Sonuçta önce lan diye oydu.

 

Oğlum insan müstakbel karısına lan der mi? Askerlik arkadaşın mıyım ben senin... Diye yazıp gönderdi.

 

Ardından telefonu çantasına koyup beğendiği beyaz elbiseyi almak için mağaza ya girdi.

 

Jêhat mesajı okuyup bir yerde haklı olduğunu düşünerek cevap dahi vermedi.

 

**************

Emir Hicran hanımın dediğini yapmış saat 7 olmadan konağa gelmişti. Tâbi önce de jêhat ın odasına çıkmıştı.

 

Günaydın kardeşim. Dedi emir için de nedense bir heyecan vardı. Bu heyecan daha çok jêhat'ın dün xezâl ın fotoğrafını görmesi ve kala kalmasından kaynaklıydi. Belkide xezâl jêhat'ın umudu olabilirdi.

 

Herkese saklı tuttuğu sırları ona acabilirdi. Kimseye vermediği sevgiyi ona verebilirdi. Her şeyden önce yeniden hayata bağlanmasına sebep olabilirdi.

 

Günaydın. Dedi jêhat düz sesiyle.

 

Emir masaya yaklaşıp tek ayağını masaya doğru kaldırıp oturdu. Jêhat'ın kararan göz altlarına doğru baktı.

 

Sen uyumadın mı? Dedi bir andan ondaki heyecan da kaybolmuştu.

 

Sen dediğimi yapmayı unutma. Dedi jêhat. Emir in ne sormuştu o ne cevap veriyordu.

 

Anladım sormadım say. Dedi emir olduğu yerden kalkıp kapıya doğru yürüdü. Nikâh başlamadan önce seni ararım Bluetooth kulaklığı takarım sende söylersin mehir için ne vereceğini. Dedi ve çıktı.

 

Zaten herkes hazır olmuştu o çıkana kadar.

 

Bir sen bulamadın birini. Diye sitemle konuştu Dilşad hanım oğluna doğru.

 

Selim sinirle çıktı avludan önde duran arabasına binip direksiyonu sıkıca kavradı. Sevdiğim var dese sanki alacaktı onu ona.

 

Senelerdir der durur du teyzenin kızı Gülcanı çok beğenirim tam bana layık gelin diye. Şimdi gel de ben başkasını seviyorum desin hemde hiç olamayacak birini. Boşanmış dul bir kadını seviyorum dese kıyamet kopardı.

 

Onu bu düşüncelerinden alı koyan ise sol taraftaki kapının açılması oldu.

 

Zeynep arabaya bitmişti. Arka koltuğa da Dilşad hanım oturmuştu. Selim amcasının arabasının hakaretin den sonra oda arabayı çalıştırıp hareket etti.

 

Cengiz ağa ve hicran hanım ise kara kara jêhat ın düğüne gelmeyeceğini nasıl söyleyeceklerini düşünüyorlardı.

 

Anne abim gelmiyor düğüne gelmeyecek nasıl diycez. Dedi emre arabayı sürüyordu ama akşam jêhat'ın herkese söylediği şeyler onunda kulakların da çınlıyirdu hâlâ.

 

Bilmiyorum oğlum. Dedi cengiz ağa sıkıntılı nefesleri arasında.

 

************

 

 

Xezâl sabahın ilk ışıkları ile uyanmış hazırlıkları yapmıştı. En son ise kendi hazırlanıyordu. Önce elbisini giydi ardından saçlarını topuz yapıp önce topuz tokasını ardından da bonesi ni taktı. Elbisesi ile aynı renk olan Beyaz şalını da yaptı. Ve hazırdı artık.

 

Şimdi ise boy aynası nın karşısına geçmiş kendine bakıyordu.

 

Bu sırada telefona gelen mesajla anın büyüsü bozulmuştu.

 

"Nikâh dan önce haberin olsun ben düğüne gelmeyeceğim tek başına düğün kurmak tek başına evlenmek istiyorsan nikâh da evet de . Hala baz geçmek için zamanın var.'"

 

Xezâl ın okuduğu ile yüzü düştü. Bu adam niye bu kadar işi zora koşuyordu ki?

 

Xezâl derin bir nefes alıp içinden ona kadar saydı. Aynanın karşısına geçip boydan bir resim çekti.

 

WhatsApp'a girdi ama tâbi numarayı kaydetmedigi icin geri çıktı hemen.

 

Mesaj bölümü ne gelip yeni kişi ekle yazan yere bastı. Ardından ne diye yazacaktı ki onu biraz düşündükten sonra karar vermişti. Ve jêhat'ı ""MANTAR"" olarak kaydetti.

 

Böyle kaydetmesinin sebebi ise mantara olan alerji si idi. Jêhat da onun için mantar gibiydi alerjik reaksiyon.

 

Çektiği resimleri jêhat'a gönderdi.

"26 Mayıs düğün tarihimiz" notunu da arkasına yazıp gönderdi.

 

Telefonu oda da bırakıp çıktı. Jêhat henüz yeni daldığı uykusundan ard arda gelen mesaj sesleri ile uyandı.

 

Gözlerini hafif açıp telefonu eline aldı gördükleri ile de gözleri yerinden çıkacak kadar büyüdü.

 

Allah'ım deli bu kız vallahi manyak.

Diye söylendi. Ardından ilk alan olan ""TUZLU KAHVE ""diye kaydetti onu. Hala o kahvenin tadı vardı sanki boğazında.

 

Cengiz ağa ve hicran hanım sêngêr konağına gelmiş çok da güzel karşılanmışlar di herkes yerlerine oturunca gördü Hazal dün çarptığı ilk görüşte kalbini yerinden çıkaracak kadar hızlı attıran Emir'i.

 

Hicran hanım sürekli kıvranması ve yerinde duramamasi ile belli ediyordu endişesini.

 

Xezâl eline bir bardak su alıp yanına yaklaştı. "Benim haberim var endişe etmeyin" dedi kısık sesiyle.

 

Hicran hanım bardakta olan suyu alıp bir seferde içti. Xezâl in söyledikleri onun içine su serpmisti.

 

Bu sırada hoca gelmiş xezâl ve Emir yan yana oturmuşlar di.

 

 

(Dini nikah sırasında doldurulan mehir aktinin yazılı tutulduğu kağıt)

 

Hoca kağıdı alıp sorularını sormaya başladı.

 

Gelin kızım adın soyadın?

 

Xezâl sêngêr.

 

Anne adın?

 

Sidan.

 

Baba adın?

 

Hamit.

 

Hoca kağıdı doldurup bu sefer emir'e döndü.

 

Damat bey oğlumuzun vekili damadın adı soy adı?

 

Jêhat xemgîn erîvân.

 

Anne adı?

 

Hicran.

 

Baba adı?

 

Cengiz.

 

Hoca kağıdı doldurup sorularına devam etti.

 

Gelin kızım mehir olarak ne istersin?

 

Xezal soru karşısında biraz düşündü.

Sonra konuşmaya başladı.

Ben mehir olarak olur mu bilmiyorum ama ben ferman'ın mezarına gelip gitmemin kısıtlanmamasıni istiyorum.dedi bunu ona yapamazdı.

 

Herkes dikkat kesilmiş iken Emir kulağında jêhat dan aldığı komut ile sessizliği bozan oldu.

 

Hocam bu mehir yerine geçmez ki zaten geçmesine de gerek yok kimse onun mezarla olan bağını koparmaya da onu ziyaret etmesini de karşı çıkmaz. İstediği zaman gelip gitmek de özgürdür. Dedi bir nefes arası verip devam etti.

 

Ayrıca jêhat ın eşine mehri,

300 dönüm arazi

Kendi şahsi hesabın da bulunan 25 milyon dolar,26 kilo altın ve 24 kilo gümüş.

 

Hoca kağıdı doldurup tekrardan xezâl a döndü.

 

Gelin kızım sen cengiz den olma hicran dan doğma jêhat xemgîn erîvân'ı eş olarak kabul ettin mi?

 

Ettim.

 

Ettin mi?

 

Ettim.

 

Ettin mi?

 

Ettim.

 

Sen jêhat xemgîn vekili damadimiz adına Hamit den doğma sidan dan olma xezâl sêngêr'i eş olarak kabul ettin mi?

 

Emir kulaklıktan jêhat ın ettim demesinin ardından oda söyledi aynı şeyi.

 

Ettim.

 

Ettin mi?

 

Ettim.

 

Ettin mi?

 

Ettim.

 

Hoca ellerini açıp duayı okumaya başladı.

 

Allahümmec’al hâzel akde meymûnen mubâreken vec’al beyne-hümâ ülfeten ve mehabbeten ve karârâ ve lâ tec’al beyne-hümâ nefreten ve fitneten ve firârâ. Allahümme ellif beynehümâ kemâ ellefte beyne Âdeme ve Havvâ. Ve kemâ ellefte beyne Muhammedin sallallahü aleyhi ve sellem ve Hadîce-tel-kübrâ ve Âişe-te ümm-il mü’minîne radıyallahü anhümâ. Ve beyne Alîyyin radıyallahü anh ve Fâtıma-tez-zehrâ radıyallahü anhâ. Allahümmea’ti le-hümâ evlâden sâlihan ve ömren tavîlen ve rızkan vâsi’an. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrete a’yünin vec’alnâ lilmüttekîne imâmâ. Rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil âhıreti haseneten ve kına azabennâr. Sübhâne rabbike rabbil’ızzeti ammâ yesıfûn ve selâmün alel mürselîn velhamdülillahi rabbil’âlemin. El-fatiha.)

 

*Bu duayı Peygamber efendimiz ve bütün âlimler, veliler okudular. Bunu okuyunca, karı koca arasında, ölünceye kadar muhabbet mevcut olur, rahat ve huzur içinde yaşarlar. Evlerinden bereket eksik olmaz.*

 

Hoca duasını yaptı artık jêhat ve xezâl Allah katında eş olmuşlardı.

 

Hoca nikâh dan sonra gitmiş cengiz ağa jêhat ın düğüne gelmeyeceğini herkese söylemişti.

 

Ne demek gelmeyecek? Dedi Rizwan sınırı tepesine çıkmıştı artık.

 

Ağa bu kadarı da fazla. Dedi Hamit ağa.

 

Fazlamı? sanki kardeşim tek başına evleniyor adama bak ya. Dedi Rizwan alaycı ama öfkeli tavrı ile.

 

Beni bir dinleyin, benim haberim vardır. Onun gelmeyeceğini bile bile bugün evet dedim ben. Dedi xezâl.

 

Kimse biribirini kırsın istemiyordu. Bir söz bazen öyle yaralara sebep olurduki İnsan da.

 

Her ne olursa olsun 26 Mayıs da düğün olacak 25 Mayıs akşamı da kına herkes hazırlığını buna göre yapsın. Dedi ve son söz ondan çıkmıştı yine.

 

Abisine dönüp kahve gözlerini abisinin gözlerine dikdi. Abim her ne olursa olsun ben senin benim belime bağladığın kuşak ile gelin olmak isterim. Dedi .

 

Rizwan dayanamazdi ona hiç bir Zaman da kıyamadı ona. Sıkıca kendine çekip sarıldı.

 

Yorucu hararetli bir gün geride kalmıştı. Xezâl yatağa uzanmış gözlerini kapatmış derin düşüncelere dalmıştı.

 

Gelen bildirim sesi onu bu derin düşüncelerinden kurtarmıştı.

Mantar kilit ekranında kimden geldiğini görünce gülümsedi.

 

Açıp mesajı okudu. Jêhat tekir'i uyurken geçmiş ona atmıştı. O fotoğrafa bakarken ikinci bir mesaj daha geldi.

 

"Sabırsızlıkla gelmeni bekliyor" yazıyordu.

 

Xezâl hemen cevap yazdı.

 

"Sadece o mu bekliyor?" Yazıp gönderdi.

 

Jêhat gelen mesaj ile duraksadı şuan onu heyecan ile beklemesi normal miydi?

 

Jêhat düşüncelerden sıyrılıp geri mesaja baktı.

 

"İyi geceler" diye yazıp gönderdi.

 

Xezâl da gelen mesaja aynı şekilde ,

 

"İyi geceler" yazıp gönderdi.

 

Bir söz belkide yeni yaşamın,yeni umutların, gülen yüzlerin başlangıcı olabilir di.

 

Loading...
0%