Yeni Üyelik
1.
Bölüm

GEÇMİŞİN İZLERİ

@su_izi

***********

 

Mart ayının soğuk havasını doğan güneş ısıtmıştı bu sabah. Dağların arkasından vuran güneş ışıkları Amed topraklarının geceden yağmış olan yağmurun izleri ile birleşmişti.

 

 

Sêngêr konağı oldukça hareketli başlamıştı güne. Çünkü bugün konağın büyük oğlu Rizwan askerden dönüyordu.

 

 

Rizwan 28 yaşında 1.88 boyunda yakışıklı bir gençti. Askerliğinin bu kadar geç kalmasının sebebi ise tıp fakültesin de okuyor olmasıydı.

 

 

O şimdi Amed topraklarının büyük aşiretinin cerrah doktoru idi.

 

 

Hamit ağa ve Sidan hanım'ın beş çocukları vardı. En büyükleri Rizwan sonra Reha.

 

 

Reha abisinden iki yaş küçüktü. 26 yaşında abisinden biraz daha kısa boylu idi.

 

 

Daha sonra ise Hazal o ailenin ilk kız çocuğu idi. İki gözümün bir çiçeği derdi babası ona. 25 yaşına yeni basmış orta boylu uzun siyah saçları ile dikkat çekici bir kızdı.

 

 

Sonra ise xezâl 24 yaşında uzun kahveye yakın saç tonu aynı tondaki kahve gözleri ile babasının ceylanım diye sevdiği kızıydı.

 

 

En son ise Zafer o ailenin en küçüğü idi henüz liseye başlamıştı. Yaşına göre uzun boylu bir gençti.

 

 

**************

 

Bir kara gün yakmıştı bir anne ve babanın yüreğini.

 

 

Jêhat düştüğü yerden kalkamamış ve ömrü boyunca tekerlekli sandalye ye mahkûm kalmıştı.

 

 

12 yaşına kadar eğlenceli güler yüzlü olan çocuk gitmiş yerine sanki bambaşka bir çocuk gelmişti.

 

 

Hastane den çıktığı gün odaya kapanmış insanlar ile olan iletişimini sıfıra indirmişti.

 

 

Jêhat xemgîn erîvân aşiretinin büyük oğlu cengiz Ağa'nın ilk göz ağrısı idi.

 

 

Cengiz ağa ve ikiz kardeşi cemal ağa. Zamanında ağalık için Cemal ağa çok kin gütmüştü kardeşine. Babaları cengiz daha merhametli daha adaletli diyerek vermişti ona ağalığı.

 

 

Ama cemal ağa hiç bir zaman sindiremedi bunu içine. Oda karısı Dilşah da kin ve nefretle doluydular.

 

 

Dilşah hanımın üç çocuğu vardı. En büyükleri Jêhat ile bir hafta arayla doğan oğlu Selim.

 

 

Sonra bir kızı oldu. Kıvırcık saçlarının yüzune kattığı güzellik ile büyüyen neşeli bir kız çocuğu.

 

 

Beş yaşına geldiği gün ise kaçırılmış ne kadar aransa da bulunamamıştı.

 

 

Yürek yangını olarak kalmıştı Dilşah hanıma. Ondan üç sene sonra da kızı Zeynep dünyaya gelmişti.

 

 

Dilşah hanım oğlu Selim'e kin ve nefret işlerken kızı zeynebe sevgi tohumları etmişti.

 

 

Zeynep 18 yaşına yeni girmişti. Bu sene ki üniversite sınavları için hazırlanıyordu.

 

 

Cemal ağa o yaptığı pisliklerde boğulmuş tu. Bir gece konağının kapısına cesedi atıldı. Kim neden ve niye yaptı bilinmeden alınıp gömüldü sessiz sedasız. Hem bulsalar ne olacaktı ki kim bilir hangi zehir tüccarı nın ayağına dolanmış tı ki onu uyuşturucu komasına sokacak kadar zehirle öldürmüşlerdi.

 

 

***********

 

Cengiz ağa ve hicran hanım onlar severek evlenmiş birbirine aşkla bakan iki güzel yürekti.

 

 

Bu güzel sevgilerinin onlara armağanı dört çocukları olmuştu.

 

 

En büyük çocukları jêhat kumral uzun boylu bir adam di. 26 yaşına basacak ti 14 yıldır tekerlekli sandalye ye mahkûm yaşıyordu.

 

 

Sonra ise 23 yaşına yeni basmış olan Emre. Abisinin aksine daha eğlenceli daha komik herkesle uğraşmayı seven muzdarip bir adamdı.

 

 

Sonra ise 21 yaşına yeni basan Dilan ve Berivan. Onlar ikizdi ama kimse buna inanmıyordu. Çünkü Berivan yeşil gözlü sarı saçlı iken Dilan tam tersi siyah saçlı kahve gözlü idi.

 

 

İkisi de çocuk gelişim mezunu idi ama henüz işlerini yapmıyorlardi.

 

 

*************

 

 

Xezâl büyük bir heycanla başladı güne çünkü bugün abisi dönüyordu.

 

 

Batı da da yapmış olsa askerliğini her şeye rağmen ana kucağı değil di orası asker ocağı idi.

 

 

Hamit ağa ve sidan hanım gözleri kapıyı gözetleyerek oturmuş ilk can parçalarının kapıdan girmesini bekliyordu.

 

 

Çok geçmeden de sêngêr konağının sokağını atılan silahlar ve korna sesleri donattı.

 

 

Sesleri duyan herkes avluya gelmiş evin kırklı yaşlarındaki koruması Nihat kapıyı açıp beklemeye başlamıştı.

 

 

Çok geçmeden de Reha arabasını çekti tahta büyük kapının önüne.

 

 

Rizwan heybeti ile indi arabadan. Önce babasının sonra ise annesinin elini öptü. Sidan hanım doya doya sarıldı oğluna. Ciğerlerine kadar çekti kokusunu.

 

 

Rizwan kardeşlerine sarılıp oturdu herkesin onu görebileceği şekilde.

 

De hayde kızlar abinize yicek bişeyler hazırlayın. Dedi sidan hanim bilirdi oğlu midesine düşkündü.

 

 

Hazal ve xezâl aldıkları komut ile ayaklanırken Rizwan durdurdu onları.

 

 

Niyetliyim anam. Dedi sidan hanıma bakarak.

 

 

Ah oğul ah dinimiz bile yolcuya oruç tutmanın kazasını vermiş sen onca yoldan gelirsin, nedir bu inadın bilmem ki? Diye sistemlenerek söylendi.

 

 

Anam eskisi gibi atla gelmedim ya. Çanakkale den burası uçakla dört saat kökü. Annesini rahatlamak istercesine konuştu.

 

 

Sidan hanım oğluyla Hasret gidermiş akşam iftar için hazırlık yapmaya inmişti. Bugün oğlu gelmişti. Onun bayramı bugün du.

 

 

Rizwan odasına çıkmış uykuya dalmak üzere iken açıldı odanın kapısı. Küçükken yaptıkları gibi yine onla uğraşmak için gelmişti kardeşleri.

 

 

Kızlar bir,iki,üç diye sayıp üzerine atladıkları sırada Rizwan kendini sağa doğru çekmiş Hazal ve xezâl boş yatağın üstüne düşmüşlerdi.

 

 

Abime askerlik yaramış. Dedi Xezâl kafasının gömdüğü yataktan kaldırken.

 

 

Ablam abim. Diye uyaran tonda konuştu Hazal.

 

 

Rizwan hep yaptığını yapmak için gömleğinin düğmelerini açmış, kollarını yukarıya doğru katlıyordu.

 

 

Şimdi yandık. Dedi Xezâl.

 

 

İki kardeşin de tiki vardı ve bu tik birazdan oldukça ağrılı bir gülme ile sonuçlanacaktı.

 

 

Kızlar yatakdan kalkmaya çalışırken tuttu Rizwan ikisini de.

 

Demek öyle ha. Siz benle uğraşmak isterseniz. Olur. Dedi sağ eli Xezâl'ı sol eli Hazal'ı bulmuştu. Dudağının kenarından attığı o gülüşü her şeyin habercisi idi.

 

 

Hızla parmakları kızların karınları ile buluşmuş kızlar kahkaha atmaya başlamıştı.

 

 

Oda atılan gülüşme sesleri ile çınlıyordu.

 

 

Abi lütfen bırak . Diye söyledi Hazal attığı çığlıklar arasında.

 

 

Rizwan ise onun söylediği ile değil belki ama durmuştu. Gözleri Xezâl ın boynunda takılı olan kolyeye kaymıştı.

 

 

Üç senedir bir gün olsun çıkarmamış tı. Tıpkı güvercinler gibi oda emanetti ona.

 

 

Ferman Zaxir o 21 yaşında kan davasına kurban gitmiş gencecik bir fidandı. Sevdiği kızın gözleri önünde kan davalısı Rojhat Karadaş tarafından on dört kurşunla öldürüldü.

 

 

Sevdiği kıza ise asker künyesi eğer ölmüş olmasaydı arkere gitmeden önce verdiği yüzük ve iki güvercin kalmıştı.

 

 

Hayat bu ya Xezâl hiç çıkarmadı onları boynundan. Künye de ki kanı bile temizlemek istemedi. Yareni, sevdası, çocukluğu, aşkı bir dakika da mezar olmuştu.

 

 

Ferman bir kan davası uğruna toprak olmuştu. Xezâl yaşarken ölmüştü.

 

 

****************

 

İftar vakti toplandı herkes konağın en büyük odasına yere kurulan sofranın başına. Ezanın okunmasıyla güzel ve sevgi dolu bir yemek başladı.

 

 

E abi seni evericez? Diye sordu zafer bı gün bu ağzını tutamasindan kaynaklı iyi bir dayak yiyecekti.

 

 

Ne acelen var oğlum daha dur oturduğum yer ısınmadı. Dedi Rizwan imayla.

 

 

Zafer elindeki ekmeğini ve kaşığını yere bırakıp abisine döndü.

 

 

E abi evlende sıra bize gelsin demi; dedi sanki önündeki tek engeli abisiymiş gibi.

 

 

Bak hele sen şuna lan abim evlense bile daha ben varım sonra ablalarin durur. Dedi Reha Zafer in bu evlenme işini sürekli açması canını sıkıyordu artık. Abisinin evlenmesi demek sıranın ona gelmesi demek di. Buda yeni belaların ve yeni dertlerin habercisi idi.

 

 

Hamit ağa meseleyi çok uzatmadan kapattı. Elbet vardır oğlu be kızlarının da bir hayırlı kısmeti.

 

 

************

 

ERÎVAN KONAĞI.

 

 

Ne heycanla hazirlanirdi bir sofra. Ne mutluluk ile gelirdi ramazan. Bereketi insanları bir araya getirmez miydi? Getirmez miş bazen erîvân konağında on dört yıldır bir araya gelemiyordu kimse.

 

 

Dilşad hanim kaybettiğine yanar, jêhat ise odasından gün yüzüne bile çıkmazdı.

 

 

Cengiz ağa herkesi koruyup kollamis lakin bir oğluna kol kanat olamamıştı.

 

Kurulan iftar sofrası jêhat hariç herkesi toplardi her sene bir o gelmezdi masaya.

 

 

Gerçi sadece masaya değil önceleri arada da olsa yemeğe iner dışarı çıkmak isterdi. Son altı sene de hiç biri olmuyordu.

 

 

Kimse ile görüşmez,kimse ile konuşmazdı. Tek konuştuğu ise Emir karaxan. O aynı sınıfta okuduğu can kardeşim dediği adamdı. Haftada bir iki kere gelir onunla uzun sohbetler eder sonra giderdi.

 

 

Cengiz ağa sıkıntıyla başladı yemeğini yemeye.

 

Etme böyle ağam. Dedi Hicran hanım. Gözlerini sevgiyle kapatıp açtı ardından.

 

 

Nasıl etmesin abim oğlunun bu hâli içine dert oluyor. Dedi Dilşad hanım. İçindeki kini bir türlü geçmiyordu. Kayıp kızı ardından ise ölen kocası herşey içini yakmış o bunlardan ders almak yerine daha çok kötü olmuştu.

 

 

Jêhat o odanın içinde çürüyüp gidecek. Dedi Selim. Jêhat yoksa ağalık onundu.

 

 

Her kafadan bir ses çıkar olmuştu.

 

Cengiz ağa elindeki kaşığı sertçe yere vurdu.

 

 

Ben onu evlendircem. Dedi sesindeki sertlik masa da soğuk rüzgarlar estirdi.

 

 

Bu hâlde kimse evlenmez onunla abi. Dedi Dilşad hanım. İçini bir telaş kapladı. Evlilik olmazdı. Ya bu evlilik ona iyi gelirse oğlunun olacak ağalık elinden giderdi.

 

 

Amcam gırgıra alır bizi ana. Dedi Selim alayla gülüyordu bunları söylerken.

 

 

Çok ciddiyim ben oğluma Amed'in en büyük aşiretinin kızını alicam. Dedi Cengiz ağa kendinden emin konuşuyordu.

 

 

He abi o kız da senin sakat oğluna koşa koşa gelin olur. Dedi Dilşad hanım Kendini sıkıyor belli etmiyor olsada korkuyordu bu duruma.

 

 

Görürsün gelin yarın Amed'ten aldığım söz ile döneceğim. Dedi Cengiz ağa. Oda biliyordu Hamit ağa onu geri çevirmezdi,çeviremezdi.

 

 

İftardan sonra herkes odasına çekilmiş. Cengiz ağa ve Hicran hanım derin düşüncelere dalmıştı.

 

 

Yaptıkları şey ne kadar doğrudur bilinmeze di.

 

 

Ağam ya Hamit ağa kabul etmezse.

 

Dedi Hicran hanım. Endişeliydi,bu endişe de haklıydı.

 

 

İnşallah eder hanım. Dedi Cengiz ağa. Biliyordu edecekti. Can borcuna söz vermişti.

 

 

*************

 

Sabah güneş doğmamış sanki olacakların habercisi gibi bulutlu bir hava hâkimdi.

 

 

Cengiz ağa sabahın ilk ışıkları ile koyuldu yola.

 

Bir kaç saat süren uzun yol sonunda sêngêr konağının kapısında son bulmuştu.

 

 

Kapıya vurmuş ardından sırtı dönük bir vaziyette beklemeye başlamıştı.

 

 

Konağın ağır kapısından çıkan gıcırtı sesi kapının açılmasının habercisi olmuştu.

 

 

Buyurasın amca hoşgeldin. Dedi Xezâl yüzünde tebessüm gözlerinde ışık vardı sanki.

 

 

Hamit ağa evde mi? Güzel kızım. Dedi Cengiz ağa. Kapıyı açan kızın neşesi onunda yüzünde tebessüme yol açmıştı.

 

 

Buyur amca babam içerde. Dedi Xezâl kapıyı biraz daha aralayıp girmesi için yer açtı.

 

 

Cengiz ağa Xezâl ın gösterdiği salona çıkıp oturmuştu.

 

Hemen geliyoruz amca. Dedi xezâl ve babasını çağırmak için odadan çıktı.

 

 

Çok geçmeden de Hamit ağa xezâl ile birlikte geldi. Cengiz ağa'yı görmesi ile de bir bıçak saplandı yüreğine.

 

 

Kendini toplayıp hoşgeldin ağa dedi elini cengiz ağaya uzatarak. Selamlasip yerlerine oturdular.

 

 

Xezâl ikisini rahat bırakıp çıktı odadan.

 

Rahatsız ettim seni Hamit ağa ama mecbur kalmasam gelmezdim. Dedi Cengiz ağa aldığı sıkıntılı nefesleri arasında.

 

 

Bilirim kan kardeşim merak etme. Dedi Hamit ağa eliyle cengiz Ağa'nın kolunu sıvazladı.

 

 

Niye geldiğimi bilirsin? Dedi Cengiz ağa Hamit Ağa'nın onu anlamış olması lazımdı.

 

 

Hamit ağa Cengiz ağayı da alıp oldukları salondan dışarı çıktı.

 

Avluda kediler ile oynayan kızları gösterdi.

 

 

Siyah saçlı olan Hazal Cengiz ağa büyük kızım odur. Sana verdiğim sözün ne olduğunu niye olduğunu bilir o. Dedi Hamit ağa. Bir kaç sene önce kızına her şeyi anlatmış olası bir şeye karşı hazırlıklı olmasını söylemişti.

 

 

O değil Hamit kahverengi saçları olanı isterim oğluma. Dedi aldığı sıkıntılı nefesi ile.

 

 

Hamit ağa duyduğu ile beyninden vurulmuşa döndü.

 

O küçük kızımdır büyüğü dururken ona olmaz. Dedi aslında bunu düşünmezdi ama kızı o yaralı bir ceylandı.

 

 

Senin sözüne karşılık o kızı isterim sakat oğluma. Dedi Cengiz ağa yaptığı şeyin ne kadar doğru olduğunu bile bilmiyordu.

 

 

Benim kızım yaralıdır. Kalbindeki yarası sonsuzdur. Dedi Hamit ağa. Ferman in ölümünden sonra xezâl zar zor toplamıştı kendini. Günlerce ağlaması durmadı, kendisini odasına kapattı yiyip içmedi. En son ise onu hayata bağlayan şey bu iki kedi olmuştu.

 

 

İkisini de yavru iken abisi getirmişti. Sarı olan boncuk gri olan ise tekir. Bir canla yok olan hayatı iki küçük canla hayat bulmuştu.

 

 

Cengiz ağa açıklama beklercesine bakıyordu Hamit ağaya.

 

 

Kızım Xezâl üç sene önce sevdiğini kaybetti. Askerden geldiği gün kan davalıları öldürdü. Dedi bu kadar açıklama yeterdi.

 

 

Cengiz ağa derin nefesler alıyor arkasında birleştirdiği ellerini arada sıkarak kendine gelmesine sebep oluyordu.

 

 

Olsun Hamit kızın kabul ederse eğer ben onu asiretime gelin isterim. Dedi Cengiz ağa tek bir nefeste.

 

 

Onlar odaya geçmiş evin çalışanı kız xezâl'ı odaya çağırmıştı.

 

 

Buyur babam. Dedi xezâl saygısı her daim hak edene sonsuzdu.

 

 

Hamit ağa kendini biraz toplayıp konuşmaya başladı.

 

Cengiz ağa hayırlı bir iş için geldi kızım. Dedi biraz soluk alıp ardından konuşmaya devam etti.

 

 

Kızım; oğlu jêhat için seni ister. Dedi bir anda söyledi yoksa söylemesi daha da zor olacaktı.

 

 

Oğlu nerde babam bildiğim kadarıyla kız istemeye gelirken damadın da olması gerekmez mi?

 

Dedi bir anda. Kimse ondan bu sözleri duymayı beklemiyordu.

 

 

Ama ablası Hazal ondan bişey saklamazdi Cengiz Ağa'nın kim olduğunu niye geldiğini ona çok önce anlatmıştı zaten.

 

 

Benim oğlum yürüyemez ayakları tutmaz. Dedi Cengiz ağa sesindeki mahçup ton herşeyi anlatır gibiydi.

 

 

Varsın bedeni olsun yüreği ve ruhu olmasın. Dedi sesinden belliydi sevgi dolu konuşuyordu.

 

 

Babam benim rızam vardır. Dedi babasının gözlerine odaklanarak.

 

 

Yalnız sizden ricam oğlunuz sakat onu evlendiriyoruz deyip de düğün dernek kurmayiz sanmayın en yakın zamanda isteme için bekleriz. Dedi Cengiz ağa ya dönüp ardından. Müsade isteyip çıktı odadan.

 

 

Cengiz ağa ve Hamit ağa söz kesmiş erîvân aşireti en yakın zamanda kız isteme için Amed de olacaktı.

 

 

***********

 

Erîvân konağında iftar sofrası kurulmuş herkes ezanı beklerken geldi Cengiz ağa.

 

 

Elini yüzünü yıkayıp yerine oturdu.

 

Meraka ona bakıyordu konak halkı.

 

Özelikle de Dilşad hanım ve Selim.

 

 

Ağam noldu? Dedi hicran hanım merakla ve endişe ile.

 

 

Cengiz ağa elini hicran hanımın elinin üstüne koydu.

 

Hazır ol hatun en yakın zamanda kaynana olursun. Dedi sevecen sesiyle.

 

 

Berivan ve Dilan le bûke diye mırıldanmaya başlamıştı bile.

 

 

Nasıl oldu abi bu? Diye sesinden belli olan öfkesi ile sordu Dilşad hanım.

 

 

Hamit ağa küçük kızı Xezâl ile oğlum jêhat in evlilikleri için onay verdi. En yakın zamanda kız istemeye gidiyoruz.

 

Dedi Cengiz ağa.

 

 

Şimdi mutluydu büyük kısmı tamam dı işin ama en büyüğü duruyordu. Jêhat kıyamet koparacaktı.

 

 

Yemekten sonra oğlunun odasına çıktı Cengiz ağa. Kapıyı vurup içeri girdi.

 

Çalışma masasında oturmuş bişeyler yazan oğlunun yanına durdu.

 

 

Nasılsın oğlum. Dedi sevecen sesiyle.

 

 

Baba niye geldin? Benim haberim yokmu sanırsın? Beni evlendirmek istiyormuşsun? Dedi jêhat gözleri alev saçar gibi bakıyordu.

 

 

Asık yüz ifadesi, yüzünün aldığı şekil, çattığı kaşları bu işten ne kadar memnunsuz olduğunun kanıtıydi adeta.

 

 

Söz var oğul sen xezâl ile evlenmek zorundasın. Dedi Cengiz ağa sesinin tonunu sert tutarak.

 

 

Ben kimse ile evlenmem,hem niye ben? Selim evlensin. Dedi tekerlekli sandalyesini geriye doğru çekerken.

 

 

Sözü veren benim oğul. Sende benim oglumsun o yüzden xezâl ile sen evleneceksin. Dedi Cengiz ağa kararlı ses tonu odada yankılandı.

 

 

Baba. Diye bağırdı jêhat.

 

Ama Cengiz Ağa'nın dur ikazı sesini kesmesine yetti.

 

 

Ne dersem o lafimin üstüne laf ettirmem.dedi Cengiz ağa kapıya doğru dönüp adımlarını seri attı.

 

 

Kabul lakin o kızı istemeye,nişana, düğüne hiç bir seye gelmem haberin olsun. Git şöyle kıza eğer onu istemeyen bir adamla evlenmek isterse buyursun gelsin.diye gürler sesi ile konuştu.

 

 

Ben o kızı istemiyorum. Diye bağırdı ardından.

 

 

Ben karanligima kimseyi istemiyorum. Dedi sesini tonu biraz da olsa sakinlemisti.

 

 

Hayatları bir söze kurban edilmişti. Belki de sonsuza dek aynı evin içinde birbirine yabancı iki insan olacaktı.

 

 

Sözlerin hayatlara maal olduğu bir evlilik sözü verildi. Rıha ve Amed topraklarının sakat bir adamın ve damatsiz gelin olan xezâl.

 

 

Jêhat karanlık,xezâl güneşti.

 

 

Adam acı,kadın sevinçti.

 

 

Adam yoktu,kadın yoktan var edendi.

 

 

**************

 

İlk bölüm sonu canlarım ☺️

 

 

Yeni bölüm de görüşmek üzere ❤️

 

 

 

Loading...
0%