bugün bölüm biraz erken geliyor sevgili kuğum @hatice.__ tarafından darlandıkk (kendi rızam ile) evettt sizi güzle bir bölüm ile baş başa bırakıyorum.
yorum yapmayı unutmayın, her bir yorum benim için değerli hem kendimi geliştirmem amacı hemde bölüm yazmaya Motive ediyor beniii
hatırlatmak isterim ki, hikayemdeki herşey kurgu değil gerçeğe dayanarak da yazılmıştır :) yakında anlarsınız, görürsünüz, belkide kendinizi görürsünüz
****
Hastaneye hira' nın sayesinde vaktinde varmıştım. Üstümü değiştirip acile varmam da uzun sürmemişti. Varır varmaz, mesaiyi arkadaşlarım soran gözlerle bana baktı. 'Burada ne işin var' bakışları beni tümden gıcık etmişti. Mutfağa geçerken, bilin bakalım kimin kahkasını duydum.
Sevgili Marie. Sırtı bana dönüktü, ama elinde tuttuğu fincanı dudaklarısına götürüp içiyordu. Pes yani, hem beni boş günümden alı koy, sonrada burada keyif kahvesi iç. Ulan benim burda sıcak kahve içmişliğim bilene yok. Koskoca iki sene acildeydim, böyle bir anım bilene yoktu. Yok Aylin buraya gel, Aylin bana yardım et, Aylin doktora yetiş. Evet bildiğiniz kül kedisi hastanede çalışıyor, sabır Yarabbim. Sabır. Peki kahvesinin sıcak olduğunu nerden mi anladım.. eh fincandan duman tütüyor.
Maşallah, keşke benim de günüm böyle geçse. Daha fazla oyalanmadan "Guten Appetid" ("Afiyet olsun") dedim odanın ortasına. Marie sesimi duyar duymaz, bana doğru döndü ve kupasını masaya bırakarak ayağa kalktı. "Danke dass du gekommen bist. Auch wenn du Nachtschicht hattest." ("Geldiğin için teşekkür ederim. Gece vardiyadan çıktığın halde.") dedi. Sadece kafamı salladım. O sırada başka bir hemşire odaya girdi..Güliz.
Güliz benim gibi türk hemşiresi. Sanırım isimden de anlaşılıyor :) tek bi farkımız vardı, o da tesettürlü olması. Tabikide bunu yargılamıyordum, öte yandan gurur duyuyorum. Annemde tesettürlü idi. Bence insanları seçimleri için yargılamamak gerekirdi.
Bana kalınırsa bende pek açık giyinmeyi sevmezdim. Olsa olsa çok nadiren görünürdü. Tabikide bu zaman içerisinde de değişebiliyordu. Bazı insanlar var dışarıda, sözde " tesettürlü" ama düğünlerde, vesaire başını açıyor. Yada tesettürü bildiğimiz giyinme tarzı ile kötüleştiriyor.
Tabi açık saçlı, tesettürlü olmayan kadınlar da var. Hemen ön yargılı davranmamak gerekir. Bazen onlar bilene beş vakit namazı olsun, islama uygun olabiliyorlar. Tabikide "yurtdışında" bu bir tık daha zorlaşıyor, ama olsun. Gönül isterse ve Yaratan öyle bir imkan verirse eğer, o zaman herşey mümkündür.
Gülize gelirsek eğer, benden bi altı ay sonra (acile) buraya geldi. Türkiye'de hemşirelik okumuştu ardından ise evlendi ve buraya taşındı. Daha doğrusu eşi Almanya'da yaşamış o da el mecburu geldi. Ama tanısanız çok şeker bir kız. Benden bir kaç santim küçük, yaklaşık bi 165 boylarında, 22 yaşlarında çok şirin bir kız.
Hijyenik kurallarına göre, uzun kol giymemiz yasak. Umrumuzda mı? Hayır, çünkü onlar soğuk havalarda dışarı çıkmıyor, bir. İki Alman kanununa göre " Jeder darf glauben, was er möchte. Jeder Mensch hat das Recht, seine Religion oder seine Weltanschauung selbst zu wählen" {§GG4} „Insan istediği şeye inanabilir. Her insan kendi hür iradesi ile istediği dine ve dünyaya olan bakışını inanır" (Temel yasa/kanun madde 4) .
Tamam biliyorum, bu yasa pek dediğim ile uyuşmuyor. Ama insanlar istediğini giyebilir, buna kimse karışamaz. "Alman" hemşireleri önce biz yabancılara laf yetiştirmeden evvel, önce bi kendilerine baksın derim. Yok öjeli tırnaklar ile gelirler, ha onu geçtim. İnsan iş yerinde, ya iş yerinde hiç tırnaklarını boyatır mı??! Saat takanlar var, yüzük vesaire.. evet hepsi yasak, evet Almanlar yapınca istisna var. Biz gurbetçiler yapınca ise "biz yanlışız"! Tabikide bu sadece bazı özel insanlar için geçerli.
Bu yüzden Güliz olsun, Alman hemşireler olsun veya ben içimize uzun kol giyiniyoruz. Ne kadar üstlerimiz buna karşı çıksa dahi. Veya bazen dışarı çıkmamız gerektiğinde ise bir yerden ceket bulup öyle çıkıyorduk. Bugün de siyah şalını takmıştı. Beni görür görmez, gözlerinin içi parlamıştı. Yanıma varınca "selamın aleyküm abla" dedi . "Ve aleyküm selam canım benim." diye yanıt verdim ona.
Ne zaman onun masmavi gözlerini görsem, içime bir huzur geliyor. Sihirli gözlere sahip, insan etkisinden çıkamıyor :)
"Eşin aşkı gözlerinden görmiş be güzelim" deyi verdim birden. "Hah? Anlamadım abla" dedi. Sahi ben ne demiştim...
"Eşin diyorum, ne şanlı. Her gün masmavi deniz ile uyanıyor" Güliz' in yanakları kızardı. Kıyamam bide utanıyor muydu. "İnsana bildiğin hipnoz edersin sen. MaşaAllah subhanaAllah, ne güzel yaratmış Yaratan o güzel gözleri. İnsan bakmaya doyamıyor." Gitgide daha fazla kızarıyordu. "Ya Aylin abla yaa, deme öyle". İkimizde gülüştük. "Rabbim senin de gönlüne göre birini versin inşaAllah. O zaman bende görürüm seni, amin." "MaşaAllah herkes de beni evlendirmeye çalışıyor. Bide sen başıma evlen bekçisi kesilme. Aman diyim Güliz." İkimizde gülüşecek mutfaktan ayrıldık. Mesai vaktimiz başlamıştı. Sabahcı vardiyesine gelenler ise saat 14 olunca gittiler. Bizde iş dağıtımı yaptık. Güliz, Max, Felix, Jo ve ben vardiyadaydık. Acaba dört kişi onlara öğlen için niye yetmiyordu ki?! Neyse Güliz biraz olsun moral vermişti bana.
Önce etrafı biraz toparladık, ardından tek tük insan geldi. Onlar ile ilgilendik, sonra Tabikide her zaman gibi yanlış gelenler oldu..yol tarif et vesaire, zaman iki saattir geçme bilmiyordu. Fırtına öncesi sessizlik gibi geliyordu insana. Hiç sevmedim, hiç ama..İyiki bi sessiz geçiyor dedim, saniyesinde ilk telefon çaldı.
(Eğer sağlık sektöründeyseniz aklınızdan dahi "bugün çok sakinmiş" gibisinden geçirmeyin. Yan etkisi çok ağır kuğularım- yaşandı onaylandı 🫠)
Ona Max baktı. Telefonu kapatınca bir başka telefon çaldı. Tekrar Max telefonu cevapladı. Alnını sıvadı, ve yüzü gerildi. Telefonu kapatır kapatmaz, dördümüz ona soran gözler ile baktık. Noldu dercesine.
"Zwei Erwachsene einer 28 und der andere 32 Jahre alt haben Lebensmittelvergiftung, kommen in 10 Minuten hier her. Und eine schwangere Frau 21 Jahre alt, 3 Monate schwanger wurde von einem Auto überfahren.." ( "iki yetişkin, biri 28 yaşında öteki ise 32 yaşında gıda zehirlenmesinden bi 10 dakikaya geliyorlar. Ve 3 aylık hamile olan 21 yaşındaki kadına bir araba çarptı.") bunu duyar duymaz hepimiz ayaklandık. Her birimiz farklı bir tarafa koşturduk, doktorları ayrıdan haber verdik.
Sonra siren sesleri duyuldu, Jo ve ben hastane girişinin yanında duran acil kapıyı açtık. Bu kapıyı sadece hastane arabası geldiğinde kullanırdık. Acil durumlarda tabi. Bugün gibi..
Önce peş peşe gelen iki hastane arabası ile gıda zehirlenmesinden gelen iki genci farklı odalara aldık. Doktor yardımcıları hemen müdahale ettiler. Jo birinci odaya girerken, bende yanında bulunan odaya geçip kapıyı kapattım. Sedyede yatan bir adam vardı. Yüzünüzden acısı okunabiliyordu. Paramedik' ten deniz bana hızlı bir şekilde hastanın durumunu aktardı.
Duruma bakılınca, bu odada bulunan erkek ve jo' nun bulunduğu odadaki kadın dışarıdan yemek sipariş etmişler. İki seçenek vardı, ya sipariş ettikleri gıdanın tarihi geçmişti ( bozulmaya tuttu) yada zehirli bir şey almışlardı bunun dışında.
"Aylin, gibst du bitte sofort Dr. Martin Bescheid? Wir müssen jeweils eine Magenspülung durchführen. Damit der ganze Inhalt von dem Produkt rausgeht." („Aylin Doktor Martine hemen haber verir misin. Birer Mide yıkaması uygulamamız gerekiyor. Gıdanın tümünü çıkartmamız gerek.") hemen koşar adımlar ile odadan çıktım. Etrafıma bakındım, ama yok.1
Nerede bu adam? Zaten ne zaman lazım olsa etrafa kayboluyordu..ya Sabır. Koridora çıktım, ama yok. Tekrar içeriye koştum ve masada duran bir telefonu alıp, tekrardan koridora akın ettim. Doktorun numarasını tuşlardan, öte yandan etrafıma bakınıyordum. İkinci hastane arabası da o hastanenin önüne durup, sedyeyle yaralı kadını çıkarttılar. Güliz ve Martin de yanlarında. Gülizİn kollundan tutup yanıma çektim. "Güliz ben Doktor Martini aramaya gidiyorum. Senden ricam Alexaya (asistan doktor) martini getireceğimi söyler misin? Bide mide yikanması için odayı hazırlar mısın gülüm" "Tabikide abla. Ben hallederim, sen doktora bakın." Kafamı salladım.
Telefon sesinden DÜT DÜT sesi yükseliyordu. NERDESİN BE ADAM.. sinirden olsun, stresten olsun etrafımı göremiyordum. Tekrardan aradım aynı numerayı. Çalıyordu...
Hem etrafı kolaçan ediyordum, hemde telefondaki çalma sesine odaklıydım ki, önümü göremiyordum. Arka arkaya yürürken birine çarptım..
Birine çarptım ve aynı saniyeler içinde ikinci DÜT DÜT sesi de duyuldu. "AÇSANA ŞU TELEFONU BE ADAM!?" dedim sinirden. Çarptığım adam kaşlarını çatıp bana değişik değişik baktı. Sana demedim ki.. hiç bi sinirli, stresli bir hemşire görmedin adam.. Adamın yüzü maske ile kapalıydı. Normal..hastanedeydik. Lakin ben onca adrenalin ve sinirden dolayı takmayı unutmuş olabilirdim, upsii.. "tut mir leid, war nicht mit Absicht." („kusuruma bakmayın, bilerek yapmadım.") dedim ve hızlı adımlarla çarptığım adamdan uzaklaştım. Birinin beni izlediğini hissediyordum. Lakin izlese bi o adam izlerdi..ve neden izlesin ki? Ama o gözler..
unutulmayacak kadar güzeldi :)
Çaprazımda duran merdivenlere doğru yönelip hızlı adımlar ile çıktım, o sırada bi sol tarafıma bakmış bulundum. Daha bir kaç saniye önce çarptığım adam az ilerdeki resepsiyonda bekliyordu. O an işte gözlerimiz uzaktan olsana kesişti. Daha doğrusu adam zaten bana bakıyormuş. Yani hissettiğim o biri beni izliyor hissi gerçekti. Peki neden beni izliyordu?
Kualğımda dayalı telefonu hatırlayınca tekrar anâ kilitlendim. Bu da neydi? Hiç konsantrasyonumu bozamazdım. D22 bölümüne girip, doktoru orada bakındım. Bu bölüm ve acil servis birbiri ile sürekli bağlantı halindeydi. Bizim doktorlar hem orada hemde bura ile ilgileniyordu. Karşıma çıkan ilk hemşireyi durdurup, doktorun nerede olduğunu sordum. "Er ist im OP. Aber kommt jeden Moment wieder. Brauchst du ihn dringend?" („şuan Ameliyata ama her an çıkabilir. Hemen mi gerekiyor size?") "Ja, wir haben drei Notfälle unten." („Evet, üç acil Vakalar var aşağıda.") Tamam dercesine kafasını sallayıp, cebinden çıkarttığı telefon ile ameliyat hemşiresini aradı. Hemşire Doktorun ne kadar işi kaldığını sordu ve mümkünse başka bir doktor ile yerini değiştirebilir mi diye sordu.
"Er kommt in einer viertel Stunde. Grad näht der die offene Stelle des Patienten zu. Dann kommt er." ("15 dakika içerisinde gelecekmiş. Şuan bir hastanın açık bir yerini dikiyor. Ardından gelecekmiş.") tamam dercesine ondan teşekkür ettim. Geldiğim yolu geri gidecektim ki, bu sefer benim elimde tuttuğum telefon çaldı. Aşağıdan arıyorlardı. "Ja?" ("Evet?")
"Güliz hier. Aylin bize acilinden pense gerekli. Steril penzelerden."
"Tamam canım. Doktoru buldum, daha doğrusu bi on beş dakikaya penze ile gelirim."
"Tamamdır. Burayı merak etme, halletiyoruz."
Ben hemşireler odasına yürüdüm. Varınca herkese merhaba deyip bir kaç tane pense istedim. Sağ olsunlar bir paketi bana uzattılar. İçince bi 30 pense vardı, yeterdi herhalde öyle değil mi?
"Danke dir liebes." ("Teşekkür ederim canım benim.") dedim bana kartonu uzatan kadın hemşiresine. "Kein Problem." ( "Sorun değil.") Ben kapıya yaslanmış bir vaziyette doktoru beklerken, yanı başımıza bir asistan doktoru geldi. "Ah Aylin, gut dass du da bist. Kannst du kurz mal kommen?" ("Hah Aylin burada olmana sevindim. Kısacık bi gelir misin?") „klar doch, was brauchst du André?" („tabikide, neye ihtiyacın var André") „Die Frau Kandemir ist wieder da, beziehungsweise heute morgen gekommen. Wir möchten eine andere Therapie durchziehen, aber sie sagt dauert dass türkische Schwester kommen soll. Ich glaub sie meint dich, weil du sie ja teilweise die letzten Tage betreut hast. Könntest du ihr die Situation auf Türkisch vielleicht erklären? Vielleicht hilft es etwas.." (" Bayan Kandemir tekrar geldi, daha doğrusu bugün sabahtan iktibaren yine bize nakledildi. Yeni bir Terapi uygulamak istiyoruz, lakin sürekli Türk hemşiresi buraya gelsin diyor. Sanırım seni kast ediyor.. son günlerde hep yanındaydın ya belki o yüzden sana alışmıştır. Acaba ona durumu Türkçede anlatır mısın? Belki yararlı olur..") başımı salladım.
Evet fazla vaktim yoktu, evet o odaya girersem beni ne beklediğini az buçuk tahmin edebiliyordum. Ama Asiye teyzesinde öyle bi başına bırakmak istemiyorum. André bana minnettar bir şekilde baktı. " ich kann es versuchen. Hab aber nicht so viel Zeit. Wenn Doktor Martin kommt muss ich nach unten." (" deneyebilirim. Lakin fazla zamanım yok. Doktor Martin gelince aşama inmem gerekiyor.") Tamam dedi yardımcı doktor. Elimde tuttuğum paket ile Asiye Teyzenin bulunduğu odaya kapıyı tıklatarak girdim. Kapıyı yaslanan bir vaziyette hafifçe örtüp, elimde tutmuş olduğum paketi. Yatağın karşısında duran masaya koydum. "Asiye teyze.." dedim sakin bir ses ile. "Oy güzeller güzeli kizum gelmiş hele" dedi Karadeniz şivesi ile. Karadenizliler miydi, ben Manisa'yı olduğunu sanıyordum. Neyse başka bir zaman sorarım artık. "Asiye teyzem nasılsın?" "Nasıl olayım kizum.. iyim Allahı şükür." Mor tülbentini baş örtü gibi bağlayıp, minik tontiş yüzünü ortaya çıkartmıştı.
Fazla vaktim yoktu, hemen konuya girdim. "Asiye teyze, az önce bir doktor gelmiş sanırı-" daha cümlemi bitirmeden başka bir şey ekledi Asiye ninem. Kızamiyordum da. "Evet yavrum, terapi yenilenmek falan dedi. Tam anlamadım ki...lak lak lak ediyy" diye söylendi, yalancı bir kızgınlık ile. Yerim ben bu kadını.
"He işte ninem.. aynen öyle. Yeni bir iyileşme yolunu deneyeceğiz. Dün seni başka bir bölüme götürmüşlerdi ya hani. İşte orada olumsuz bir şey fark ettiler bizim doktorlar. Tekrardan bi inceleme yapmamız gerek. Olur mu ninem?" Soran gözler ile ona baktım. "Tamam kuzum da, sana bi şey dicem." evet başlıyorduk, son iki gündür hep tekrarladığı o cümle. Benim gelinim olurmisun kizum? "Benim gelinim olur musun kizum?" Tam isabet. Ne o bıkmayacaktı sorusundan, ne de ben kararımdan.
"Asiye teyzem, bak kaç kez konuştuk. Ben evlilik düşünmüyorum ki. Hadi beni geçtim, ya peki torunun? Hiç tanımadığı bir kız ile hiç evlenir mi? Belki gönlünde başka birisi vardır.." Asiye ninenin tanımadığım torunu ile empati mi yapmıştım ben daha yeni?
Evren benimle oynuyordu. Çevrem benim evlenmemi istiyordu...peki ben? Daha 24 yaşındayım, yaşlandım be..ayrıca ne evliliği?! Gerçi bir yuva kurmak, mutlu olmak güzel olurdu. Ama bu süreç boyu bu bir ihtimal bilene olamazdı.
"Yavrum, bak bugün veya yarın torunum gelecek. Bi görüşü verin, kısmetse olur belki, hah?" Oy ninem...ben seni de kıramiyorum ki.. napacaktım Rabbim. Bana bir işaret ver. Asiye ninem telefonunu çıkartıp bir fotoğraf arıyordu. O sırada kapı açıldı, ve az önceki André bana seslendi. " Doktor Martin ist gekommen." ("Doktor Martin geldi.") kafamı salladım. Ve kapı kapandı.
Ben Asiye teyzenin yanından kalkınca kolumu tutup, elime bir kağıt sıkıştırdı. "Torunumun numarası, bi düşün kizum..senin benim gelinim olmanı isterim. Evet Gönül işi, oluru varsa olur zaten. Ama bi deneseniz, yoksa ben bu dünyaya gözüm açık gidecek. Ha birbirinize destek olursunuz, benim içimde rahat olur...heh kızım?" Hüzünle birbirimize baktık. Gözlerim dolmak üzereydi. Hayır ağlamamam gerekiyor...
Gözlerimi kapattım,açtım. Sessiz bir vaziyette gözlerim ile belirsizlik içerisinde evet dedim. Çünkü ikimiz de durumun farkındaydık. Hastalığı... gün geçtikçe kötüleşiyordu. Eğer onu mutlu edecekse deneyebilirdim, öyle değil mi? En fazla bi görüşecektik.. başıma dert alamazdım ya...
Odadan sessiz bir şekilde ayrıldım. Doktorun yanına varınca hemşirelerden biri ile bir meseleyi tartıştığını gördüm. Elimde tutuğum paketi ise, odadan ayrılmadan evvel aldım. Tekrardan arkamda bıraktığım kapıya bakındım. Bir silüet odaya girmişti. Kapüşonlu bir adam. Acaba torunu muydu?
Dr. Martin ve yanımızda yürüyen bir başka doktor ile merdivenlerden indik. Doktora olan biteni anlattım. Merdivenlerden iner inmez, dengemi kaybettim ama düşmeden diğer doktordan tutundum. Hafif bir destek almış diyebiliriz :) Başım dönüyordu, ve en son eşzamanla bişeyler mideme indirmiştim hatırlamıyordum. "Alles gut Aylin?" ("Her şey yolunda mı Aylin?")
„Ja alles bestens. Mir war nur etwas schwindelig, geht wieder weg." ("Evet her şey gayet yolunda. Biraz başım döndü o kadar, geçer yine.") Martin bana şüpheli bir şekilde baktı, ama üstelemedi. Öncelik hastalar.
Acile vardık ve etraf hala aynı hızım ile devam ediyordu. Bir kaç tane doktor ve hemşire daha geldi başka bölümden.
Başım tekrar dönmeye başladı. Bir yere otursam mıydı? Bu sefer Doktor Martinin radarına takılmıştım işte. Ben ona soran gözler ile baktım. Gözlerini kıstı.. "Hab vergessen zu essen, beziehungsweise muss mich nach der Arbeit etwas ausruhen." ( „Bir şey yemeği unutmuşum, daha doğrusu işten sonra dinlensem iyi olacak.") Doktorun gözleri büyüdü, ve bana kızgın bir ses tonu ile: " Warte mal, du hattest dich die nacht mit mir Dienst, oder irre ich mich.." ("Bir dakika, bu gece beraber nöbet tutmadık mı,yoksa ben mi yanılıyorum?") "Ja, abe-" ("evet, am-") konuşmama izin vermeden, derhal eve gitmemi söyledi.
Evet kanunen yasak, çünkü doktor değildim. Ve bazen doktorlar 24 saatlık nöbet tutması gerekiyordu. Ama hemşirelerde 10 saatlik gece nöbetinden sonra, bir başka vardiye almak tamamen yasaktı.
Ona öncelik ama hastalar olduğunu dedim. Sonra bir güzel hayat dersi çıkardım. Evet haklıydı.. ben başkalarını öncelikmiş yapip, kendimi unutuyordum... yapmamam gerektiğini biliyordum ama elimde değildi.
Doktor M. olsun yanındaki doktor olsun önce bana sonrada mesai arkadaşlarıma kızdı. Max ve diğerleri bana soran gözler ile baktılar. Ardından Max: ' biz bilmiyorduk, telefon ilk arandığını..kendimiz de hallederiz eve gitsin bu durumda' ,dedi. Diğerleri de onay gösterdi.
Sonra ise onlara önemli olmadığına bi beş saatin sonunda mesainin biteceğine ve zaten şuan durumlar fazla yoğun ve karışık biraz yardım edeyim dedim...keşke demez olaydım. Bunu duyan meslektaşlarım olsun, sevgili doktorum olsun beni bi güzel kovdu...
Ne için.. eve gitmem için:) ne diyim hiç şikayetçi falan değildim. Eşyalarımı toplayıp herkese elveda ettikten hemen sonra önce bodrumda üstümü değiştirdim ardından ise bir taxi çağırıp evin adresini verdim. O sırada da Hira' ya eve geçtiğim üzere bir mesaj çektim..
Bölümü nasıl buldunuz? Sırf size geçen bölüm A.Y. Ve A.K. dan bahsettiğim için bölüm biraz uzun oldu.
"Bölüm ne zaman geliyor diye yeterince darlandım shhshshs" (darlayınnn hoşuma gidiiiy) umarım hoşunuza gitmiştir.
Bölüme bir kaç yeni karekter geldi:))
Asiye teyze tontiş değil mi yaaa, ben sevdim hemde çoook :) peki siz ?
Bölümde en çok ne hoşunuza gitti?
Aylinin çarpıştığı adam sizce neden öyle garip baktı?
Ve son olarak Doktor Martin, sonda yaptığı hareket bence gayet müsaitti.
Birer yıldız ve yorum bırakmayı unutmayın, gelecek bölümde görüşmek üzereee
Instagram hesabım : su_kalkavan
Okur Yorumları | Yorum Ekle |