7. Bölüm

5.Bölüm | Arkadaşım ol

Kalkavan
su_kalkavan

O sırada da Hira' ya eve geçtiğim üzere bir mesaj çektim..

 

Taxi şöferine belirli fiyatı ödedikten hemen sonra, eve geçip önce anneme gözüktüm ardından ise odama girip iki saatlık bir uyku çektim. O kadar yorgun düşmüştüm ki, ne üstümü değiştirdim ne de abimin ve Pelin'in bağırışlarına tanık olmuştum.

 

İki saatın sonunda kalktığımda ise oturma odasına girip herkesin beş karış yüzü ile karşılaşmıştım. Minik Mirasu ise halıda oyuncakları ile oynarken, beni görünce "Hayaaa!" dedi. Yeni yeni konuşmayı öğreniyordu ve birtüllü l harfını çıkartamıyordu. Oturduğu yerden kalkıp bana baktı, bende dizlerime çöküp "Halasının pirensesiiii, gel buraya" diye Mirasu' yu çağırdım.

Elinde tuttuğu bebek ile yerde sürünerek bana geldi.

 

Onu kucağıma alıp, önce bi yanağından ardından diğer yanağından sım sıkı öptüm. Sonra bana "Amma baba bum" dedi. Hıh dermiş gibi pınara baktım. Ben uyurken neler yaşanmıştı öyle ya...

 

"Noldu?" diye sordum, mirasu' yu yere indirerek. Pelin'in ve annemin arasına oturdum. Koltuğumuz pek büyük değildi, ama iki sevdiğim yanımdaydı. Yani birazcık sıkışabilirdik, öyle değil mi? İnşallah koltuk kırılmaz..

 

Önce annemin yüzüne baktım ardından pınarın. Yüzleri beş karıştı..

 

"Artık anlatacak mısınız? Abim ile kavga mı ettiniz?" diye sordum. "Yok bir şey canım, mirasu öylesine konuşuyor işte. Aldırma ona." dedi eltim. "He belli, yüzünüz sirke satıyor MaşaAllah.."

 

Pelin göz'lerini yumdu ardından. "Yok birşey dedim ya, Aylin. Uzatma işte... Gel kızım, yatırıyım seni." dedi ve kızını alıp odadan ayrıldı. Anneme soran gözler ile bakındım. Ehh hadi ama, sende mi anne? Annem ağzını fermuar yapıp: "boşver kızım, bana laf düşmez, hafif bir atışma oldu o kadar" deyip kendi odasına çekildi. İyiki bi evdeydim ha..

 

Telefonumdan saate baktım, ardından önce Hira'nın sohbetine girdim. Bir mesaj atmıştı.

"Saat altı buçukta hazır ol, gelip seni alırım"

Aslında kendim gelseydim, hem onu yormamış olurdum hemde yolda biraz kafa dinlerdim. Ekrana bakıp düşüncelerimde kayboldum. Bende Hira'ya mesaj çektim. Bana adresini de atar mısın? (GÖNDERİLMEDİ)

Yazmış olduğum mesaja bir iki saniye baktım, acaba çok mu saçma olurdu? Tamam en yakın arkadaşım, eskiden her gün gidip gelirdim ama sonra o evlendi ben de kendim ile yapayalnız kaldım. Bir saklama kutusu gibi kapalı.. şimdi ev adresini mi isteyecektim, pardon kanka evinin yolunu unuttum mu diyecektim? Ne kadar saçma..

 

Mesajı sildim, ve yukarıdan bir bildirim geldi, abimden. Hiraya "tamam" yazıp onun sohbetinden çıktım. Ardından abimin sohbetine girdim. Biraz telefonda oyalanabilirdim öyle değil mi? Karnım guruldadı, elimde telefonum ile mutfağa girip ocakta duran makarnayı ısıttım. İçine biraz kaşar peynir ekleyerek güzel bir kıvam olasıya kadar ısıttım.

 

Her şeyime koşan eleman:

Naber fıstık?

hiç oturuyorum, birazdan çıkacam.

Sen nerdesin? (GÖRÜLDÜ)

 

İyi iyi gez bakalım, ne zaman çıkacaksın? Ben bırakayım seni, nereye gideceksen.

Eğer istersen

 

zahmet olmasın abi sana, işin vardır senin (GÖRÜLDÜ)

 

yok fıstığım, senden önemli işim yok :)

 

tamam abii, benim bi bir saatlik işim var. Yimekkk yiyommm

 

Yüzümde oluşan tebessümüm ile, makarnayı bir tabağa boşaltıp masaya koyup, sandalyem ile oturdum. Aynı zamandada, yüzüme tebessümümü ekleyen sevgili abime bir fotoğraf attım. Kamerayı selfi görüntüsüne alıp, abime ağzıma soktuğum makarna ve dağınık saçım ile değişik bir fotoğraf attım. Tabikide normal bakmadım kameraya bildiğiniz "tatlı, sinsi bir kardeş gülümsemesi" vardı yüzümde. Canım abim çok seviyordum ben seniii (şeytani gülüş dhhshshs)

(fotoğraf normal ekleyemedim kuğularım; wattyde attığım yerden fotoğraf çekmek zorunda kaldım. Umarım anlayışla karşılarsınız)

 

(Görüldü)

 

Her şeyime koşan eleman

LANNN O SON MAKARNAYI BEN YIYECEKTIM FAREEE!!!

 

Fıstıktan beni fareye dönüştürdün ya, eyvallah abi sanaaa 🤨 (GÖRÜLDÜ)

 

Onu benim MAKARNALARIIII yemeden önce düşünecektin küçük hanımmmm

 

Ekrana sırıtarak makarnamı yiyordum. "Aaağ sıcakmış, yandım. Yaktın beni abiiii!!" diye hafif çıkıştım kendi kendime.

 

Sonrada bi ses kaydını abime yolladım: "Yandımm senin yüzünden abiiii, yaktın beniii!! "

 

Dilim yanıyordu, kaşar peyniri biraz fazla ısınmıştı. Abimden mesaj beklerken, telefonum çaldı. Abim arıyordu.

"Yandın mı kızzz", diye sesli bir kahkaha attı. Haha çok komik, gül sen ben sana gösteririm.

 

"Fıstığım, iyi misin?" nasılsa yine ilgileniyor, kıyamam yaa. "İyim abii" dedim hafif bir tebessümüm ile. "İyi sen hep iyi ol güzelim, neyse ben birazdan evin önüne varırım. BEKLETME BENİİİİ!!" "İNADINA BEKLETMESSEM BANA DA AYLİN YAYGARA DEMESİNLER ABİİİMMM" biraz sinir etmem gerekiyor, onun yüzünden dilim yanmıştı. Hihiiii insanın bir abisi olması sanırım hem eziyetli hemde harika bir şey :)

 

"Kıyma abine, 10 dk ya hazır ol zilli" hah? Ne demişti o şimdi? "Abi manyak mısın sen? On dakikaya nasıl hazırlanıyım, yemek yemem ve tabağı kaldırmam zaten beş dakikamı alır. Aaaa biraz sabırlı ol!! Nasıl durdun annacuğumun karnında??!" "Senin geleceğini anlayınca çabuk çıkayım dedim, annemin rahiminden... çok konuşma, git hazırlan aaaa" dedi ve aramayı sonlaştırmıştı. Hödük abim!


Makarnayı yedikten sonra, kirli bulaşığı sünger bez ile bir iki ovalayıp yıkadım. Ardından odama geçip üstümü değiştirdim. Altıma siyah jeans pantolonumu geçirdim ve küçük bir kemer ile şekil verdim. Önde küçük bir altın tokası vardı. Üzerime saten açık altın bir gömlek giyindim. Bileğime küçük ince zarif bir altın saati taktım ve boynumda asla çıkartmadığım o uçak kolyesi ile küçük bir halkalı zincirli bir altın kolyesi taktım.

 

Saçlarımı tarayıp açık bıraktım, ardından aynamın karşısına geçip makyaj malzemelerimden önce bir nude dudak boyasını sürdüm. Kirpiklerime de biraz kirpik yağından sürüp, üstünde bir kat maskara ilave ettim. Göz altlarımı hafif kapattım, malum uykusuzluktan yüzüm tanılamaz bir vaziyet almıştı. Biraz canlandırmıştım o kadar. Siyah uzun trencoatchımı da giyindikten sonra, telefonum ile cüzdanımı küçük siyah kol çantama sokup odamdan çıktım.

 

Ev ahalisi bana bişey anlatmasada oturma odasına doğru ben çıkıyorum diyip, siyah çizmelerimi giyindim. Topuklu falan değillerdi, zaten boylu olduğum için de gerekmiyordu bana. Tabikide topuklu daha güzel olurdu giyimimden dolayı ama niye ayaklarıma onca zülmü yapayım ki?

 

Kapıyı kapatıp merdivenlerden aşaya indim. Kapıdan çıkarken arabanın ön cephesine yaslı, yakışıklı Hödük abimi buldum. Parmaklarının arasında bitirmek üzere olduğu sigarası duruyordu. Beni görünce sigarasını yere attıp, bana doğru ıslık çaldı. Beni utandırmasa olmuyordu.
"heyet bee, yavruma bak hele... abisinden almış yakışıklılığını." "Yakışıklılık bir tek erkeklere mağruz değil miydi abi?" gözlerini devirip sevimsiz bir şekilde gibi bana bakmaya sürdürdü. "Çok konuşmada bin şu arabaya..senin yüzünden dondum" "aaa kalsaydın ya arabada ne diye çıktın dışarıya" dedim arabanın sürücü yanındaki kapıyı açınca.

 

"Sen bana yavşadığın gibi pelin ablaya da böyle mi yavşadın? Abim olmasan yerdin benden dayağı" "burnunu büyük işlere sokma küçük hanım " diye susturdu beni ve kemerlerimizi taktıktan sonra arabayı çalıştırıp gazladık. Hava çoktan kararmıştı, malum kış ayındaydık ve saatler ummadığımızdan fazla hızlı geçiyordu. Abim ile yolda biraz lafladıktan sonra telefonu çaldı. Abim telefonu arabaya bağladı, tüm ses arabada yankılanmıştı. Arayan Pelin di. Abim bana bakıp ardından aramayı açtı. "Efendim Pelin? " dedi abim sakin bir ses ile. Benimle konuştuğu o neşeli adam gitmişti, hüzünle yelkenlerini batıran bir adam duruyordu karşımda. Kısa bir sessizlik oldu ardından Pelin abla: "ne zaman eve geleceksin? Yemek hazırlıyoruz annemle sana.." "işim var, beni beklemeyin yeyin siz." Kalbini kırmıştılar abimin. Sesi onu ele veriyordu. "Peki.." dedi buruk bir ses ile Pelin.

 

"Babaaaa, baba geee. Ayaaa baba eve geee" ("Babaaa, baba gel. Anne baba eve gelsin") diye sesledi Mirasu. Abimin yüzünde bir tebessüm oluştu ve "kızım, babanın biraz işi var" dedi içtenlikle. "Seni çok seviyorum güzel kızım benim" dedi bir kez daha. Pelin tekrar konuştu " O zaman dikkat et, Allah'a emanet ol Musat." "Sende hanım, Allah'a emanetsiniz." dedi ve arama sonlandı.

 

Abime soran gözler ile bakındım, belki içini dökmek ister diye. Abim ona olan bakışımı hissetmiş olacak ki, bana kısa bir bakış atıp, durumu kısa bir özet geçti. Çünkü biliyordu, istediğimi almadan vazgeçmezdim. Toplumun söylediği gibi 'inatcıydım'. Anladığım kadarıyla Pelin abla ve Abim uzun bir süredir para biriktiriyorlardı, ayrı eve çıkmaları için. Haklılar, altı kişi küçük bir dairede idare ediyorduk. İmkanımız anca bu kadardı, şimdilik. Ondan yana Pelin ablayı destekledim. Belki abim ve kızı ile ayrı bir çatıda kalmak istiyorlardı. Abimde bunun aksini söylemiyordu zaten. Evet eşi ile ayrı bir eve çıkmak o da istiyordu, ama öte yandan aklı hep annemde kalıyordu. Ama olay şöyle gerçekleşmiş abimin anlattığına göre.

 

Geçen gün abim hafif bir KAZA MI YAŞAMIŞ?!! "Abii benim neden haberim yok? Hani birbirimizden birşeyler gizlemeyecektik, hani birbirimize tutunacaktık?!" biraz hüzün ama aynı zamanda da abime sert bir şekilde çıkıştım. "Önemli değil fıstığım, zaten kötü bir şey olmadı. Sadece motor biraz hasar gördü. Zaten çarpan birader ile anlaştık sorun değil. Hem kavga çıkmadan usulünce konuştuk." dedi. Usulünce ve abim aynı cümlede, pek inandırıcı gibi gelmedi bana. Düşüncelerimi okumuş gibi "Merak etme fıstığım, gerçekten bir şey yok. Kaza yaptığım adam da Türk çıktı:)" Olayı aynı Pelin ablama anlatmış, motorda biraz hasar oluştuğunu onu da yedek parçalarını alması gerektiğini vesaire. Pelin ablada bunun üzerine çıkışmış ve motoru bırakmasını, kızısını babasız büyütmek istemediğini anlattı. Mirasu babasının göz bebeğidi, hepimizin de olduğu gibi.

 

"Ben evlenmeden evvel, bu yola girişmeden evvel, Pelin'e dedim. Benim hayatım motordan ibaret. Biliyorsun sende.." kafamı salladım. " başlarda sorun da yoktu o da severek biniyordu, sonra hamile kaldı kızımıza bir iki kez bildiğin üzere hafif kazalar geçirdim. Hatta birinde pelinde vardı, hamileydi.. doktor kızımızın doğması riskli bir doğum olacağını ve mirasu' nun doğması bilene bir mucize olduğunu biliyorsun. Ama bunu bana böyle söyleyemez." "Anliyorum abi seni, am-" "bak Aylin, ben sana desem mesela sevdiğin adam ile evleneceksin, ama bunun için de bir bedel ödemen gerekir." Sağ elim ile uçak kolyem ile oynamaya başladım. "Ne gibi abi?" sesim buruktu. " sevdiğin adam ile evleneceksin ama mesleğini bırakacaksın." "ASLA!" eğer böyle bir duruma düşüp seçmem gerekirse, bu sevdiğim biri olsa da yapamazdım. Ben yıllar evvel kendime bir söz vermiştim..

 

"Insan kolay kolay değer verdiğinden bu kadar çabuk kopamıyor.." başımı hafif salladım. Haklıydı, alıştığın bir şeyi, bir insandan o kadar çabuk koparmıyordun...

 

Abim ile sessiz bir yolculuk sürdük. Çantamda olan telefonum titredi. Telefonu elime alınca hira'dan bir yeni mesaj aldım.

"Nerdesinn sen?!"

"Abi beni burada indirebilir misin? Hira beni alacak?"

"Olur güzelim. Çıkınca yaz alayım seni yine"

"Tamam abi, Allah'a emanet ol, seviyorum senii"

"bende seni, git eğlen. Fazlada kafana takma" dedi ve yanağımdan makas aldı. Ona somurtarak bir bakış attım ve arabadan indim. Hiraya canlı konum attıktan sonra, ileriye doğru yürüdüm. Burası bizim eski lise okulumuza yakındı. Yanılmıyorsam da o da ilerde bir yerlerde oturuyordu. Bi beş dakika sonrası da hira gelmişti zaten.

 

"Keşke zahmet etmeseydin, abim bırakırdı." dedim arabaya binerken. "Aaa Musat abi ile miydin? Keşke o da gelseydi yaa, bayadır görüşmüyorduk." Hira arabayı çalıştırdı, ve evine doğru yol aldık. Yolda sürerken biraz lafladık Sinan Akçılın şarttır şarkısı ile.

 

Elini bir daha çekme

Ölüyorum gözlerine

Benim senle nefes almam

Şarttır, şarttır

 

Şarttır, şarttır

Şarttır, şarttır

Şarttır, şarttır

 

İkimizde arabada bas bas bağırıyorduk. Evin önüne vardıktan sonra kol kola eve doğru yürüdük. Evleri iki katlı bir müstakbel ev idi. Garajlı ve Bahçeli olan güzel büyük bir alana sahiptiler. Hira'nın arabası eşinin, yani Alperin siyah Range Rover' ın yanında duruyordu. İki RR delisi birbirini bulmuştu:) siyah, beyaz. Tam bir Beşiktaşlı ya yakışır bir şekilde :) Ama ikisinde takım tutmuyordu bildiğim kadarı. Evin alt katında kiracı oturuyordu, üste ise Alper ve Hira.

 

✈️

 

Binaya giriş yaptıktan sonra sıcak hava beni esir aldı. Dışarısı gerçekten çok soğuktu. Eksi derece de dolanıyordu son bir kaç gündür. Çeketimi ve ayakkabılarımı çıkarttıktan sonra, Hira'nın bana uzattığı yumoş terlikleri giyindim. Fazla insan görünüşte yoktu, şimdilik tabi. Hira beni içeriye doğru ittirdi. Oda da farklı farklı İnsanlar vardı, yabancı ama bir o kadar da tanıdık yüzler.

 

"Vaaayy Aylinim, yüzünü görmek cennetlik." dedi bize yaklaşan Alper. Hira'nın dudağından kısa bir selam öpücüğü aldı, ardından beline sarıldı. Arkasından ömür de geldi. Islık çalarak benim elimi kaldırarak döndürdü beni. "Bu ne güzellik yaa, ömrümden ömür gitti vallah" Gözlerimi devirdim. Rahat duramıyordu bu çocuk yaa. Kapı çalmıştı, Hira kapıya dönerken, bende arkadaşlar ile kırk yıllık hasretin acısını çıkartmaya başladık. "KARDEŞİM!" Diye bağırarak odaya girdi Yavuz. Alpler ile tokalaştıktan sonra, hepimiz ile selamlaştı. Yanında duran da Ezel di. Ezeli Hira sayesinde tanımıştım. Kendisi ana okul öğretmeniydi, tıpkı Yavuz gibi. Onların aşkları da atandıkları aynı okulda başladı. Ezele bi baktım, hiç değişmemişti, ta ki karnına bakana denk. "Ezelimm, ne kadar büyümüş. Oldu mu o kadar?" "Oldu ya, 3 ay sonra bir aksilik çıkmasa pamuk kucağımda olacak" hamile olduğunu biliyordum, ama bu kadar belli olacağını aklımın ucundan geçmezdi.

 

Anlık düşüncelerime dalarken, elimi karnıma tuttum. Acaba Annelik, banada tıpkı Pelin ablam, Ezel ve annem gibi yakışır mıydı?

 

"Yıldırım nerde?" O kimdi ki? Hiraya soran gözler ile bakındım. "Alperinkiler birer takma isim kullanıyorlar kendilerine, hiç sorma canım" anladım dercesine kafamı salladım.

 

Hepimiz sandalyelere, koltuklara yerleştik. Arada bir kaç konu kaynadı. Sonra kapı tekrar çaldı, "vay vay vayy" dedi bir kalın erkeksi ses. Kapı ya doğru bakmak için koltukta başımı arkama çevirmem gerekti. İki iri yapılı adam ve bir ginger ( turuncu saçlı) kız gelmişti. Kızı tanımıyordum, Turuncu saçlarını küçük dalgalar ile harika bir saç rengine sahipti. Tabikide onun doğal saçlarımı bilmiyordum. İddiayalı bir elbise giyinmişti. Yırtmaçlı kısacık mavi bir "elbise" giyinmişti. Elbise demek için bin şahit gerekirdi, şayet kendim asla giyinmezdim. Tabi renkler ve zevkler tartışılmazdı. Ama fiziği o elbise için yapılmış gibi, çok güzel duruyordu üstünde. Elbisenin önü derin bir v kesimi ile apacık göğüsleri gözüküyordu. Sağ bacağında uzun bir yırtmacı vardı. Dekolteleri çapraz bir şekilde vücudunu sarmış bulunuyor. Koyu bir mavi seçmişti. Alper ile sarılınca arkasının da açık olduğunu gördüm. Makyaj olarak gür bir kırmızı dudak ruju kullanmış. Yüzünün her bir alanında çilleri vardı. Makyajı yüzünün her tarafına sürmediği için çilleri orataya çıkmıştı. Herşeyiyle o kadar muhteşem görünüyordu ki, üzerindeki iddialı elbisede dahil. Ama tarzına bakılınca tam bir pic me girl havası vardı.

 

 

Yanında duran iki yapılı adamlara bakışımı çevirdim. Kız tam ortalarındaydı.. İkisi de siyah takım elbiseler giyinmişti. İkiside kumral saç rengine sahip olsalarda, birinin gözleri mas maviydi, ötekinin gözlerini ise griyimsi, mavi karışımı. Herkes birbiri ile selamlaştı. Sonra o idialı güzel kız karşımda durarak önce beni süzdü.

 

Kusuruma bakma, arkadaşlarımın yanında pek idiali giyinmem ama sen sanırım mekanları karıştırdın. Bir eve geldin, bir gece klübünde değil. Bunu sesli söylesem, kavga çıkar mıydı? Denemeye değer....

 

Hira ortamıza geçti ve birbirimizi tanıştırdı. "Aylinim bu Dila, dila bu da Aylin" "ben kendim tanışırım hayatım. Yalnız Aleyna giyimin hiç uymamış hayatım." dedi çok bilmiş bir tavır ile. "Aylin..Aleyna değil. Sade giyinmeyi yeğlerim, kendimi insanlara göstermeye değil" o bana gıçık davranırsa, bende ona öyle davranırım o kadar. Ve bir kez daha dediğim ile haklı çıkmıştım. Tam bir pic me girl' lüydü.

 

Aramızda fırtına bulutları dolanıyordu. Hira gerginliğimizi fark etmiş olacak ki, beni yanına çekti. "Boşver ya, o hep öyle. Alışırsın zamanla." diye fısıldadı. Ve az önce dila ile gelen bir adamın yanına götürdü. Bu o masmavi gözlere sahip olan adamdı. Gözlerini denize benzetmeye başlamıştım. Gözler konuşsaydı ya gözlerime bakıp derinlere dal, yada gözlerime hapsolup boğul derdi, bence. İlk defa böyle masmavi huzur veren gözlere şahittim. "Vay nerelerdesiniz Sinan bey, gözümüz yollarda kaldı. Tanıştırayım. Aylin, en yakın arkadaşım." "Memnun oldum hanımefendi." dedi ve elini uzattı. "Teşekkür ederim, bende memnun oldum beyfendi." "Kuzenin nerde?" Diye sordu Hira.

 

Ben etrafa bakınırken, balkondan o tanımadığım diğer yapılı adam ve Alper gülüşerek çıktılar. Bize doğru yaklaştılar sonra ise Hira tekrar konuştu. "Neredesiniz siz abi ya? Saat 19 da buluşacağız diyoruz, siz saat dokuza doğru geliyorsunuz." "Kusurumuza bakmayın Hira hasretleri, havada trafik vardı." "Haha çok komik." Alper ve Sinan olduğunu bildiğim adam ve o mavimsi, gri gözlere sahip adam gülüşüyordu. Hira sinirle öyle bi Alpere baktıki, ben bilene korktum arkadaşımdan :) Gazabın mübarek olsun Alper, helvanı kavururuz artık.

Sen sonra görürsün bakışlarını attı arkadaşım eşine. Alper ile Hira gözleri ile bakışıyordular. Sonra Alper: "Lan dalga geçmeyin eşim ile.." Hira tam tatmin olacaktı ki Sinan ve alperin ortasında duran adam "hanımcıyım diyorsun yanii alper. Bize hrr eşine miyav" sırıtarak birbirlerine baktılar. Alper dayanamayıp "sizi de göreceğiz Yıldırım bey, inşaAllah yengem olacak o kadın seni süründürür, aminnn." Demekki yıldırım o muymuş? İsmi mi yoksa lakabı mı bilmiyordum. Ama yakışmış. Sinan'da " amin amin abii" dedi, yan gözle' de Yıldırım'a baktı.1

 

"Aylinim ortadaki hödük de Aziz." Gözlerim havalandı böyle bir giriş Hira dan beklemiyordum. Bu sefer Alper ve Sinan yakın arkadaşına güldü. Demekki yıldırım lakabıymış. Aziz olduğunu öğrendiğim adam, gözlerini bana kenetledi ve beni süzmeye başladı. Bu durumdan garibime gitsede bir şey demedim. "Babaannen nasıl oldu abi?" diye sordu Hira. Meraklı gözler ile Azize baktım. " toparlanıyor ama biraz zamana ihtiyacı var. İyileşecek inşaAllah" dedi buruk bir ses ile. "İnşaAllah kardeşim" dedi Sinan. "Ninemiz bizi evlendirmeden gitmez" dedi hafif bir tebessüm ile. "Geçmiş olsun, umarım iyi olur Babaannen" dedim bende. "Sağol, Teşekkür ederim." dedi.

 

Ben ve Hira onlardan ayrılırken üstümde yine bakışlar hissetim. Ama bu sefer o Dila denilen kızdı, nerede manyak arızalı varsa zaten beni bulur..

 

✈️

 

Biraz ortamda kaynaştık, birer şarkı açtık. Arka planda şarkılar çalarken birden bire sinan "off ben sıkıldım, oyun mu oynasak?" olumlu cevaplar alınca bizde ortamı hazırladık. Kura ile ikişer grup oluşturmuştuk. Ezel,Alper,sinan ve Yavuz ilk takım kadrosunu tamamlarken. Bende istemsizce Dila ile aynı gruba düşmüştüm. Diğer kadroda da dediğim gibi Dila,Yavuz, Hira,ömür, Aziz ve ben oluşturmuştuk. Dokuz kişi olduğumuz için bir takım az olduğundan dolayı karşı takım oyuna başladı.

 

İlk oynayan ezel ve yavuz du, tam tamına 3 kelime çözmüşlerdi bir dakikanın içinde. Sonra bizim gruptan Dila Aziz ile başladı. Aziz anlattı Dila cevapladı. Onlar da 4 kelime bilebildiler. Birbirlerini bu kadar iyi tanımaları aralarındaki ilişkinin kuvetini gösteriyordu.

 

Zaman su gibi akıp gitti, son kartlar elimizdeydi. Sıra sinan ve alper deydi, son saniyeler, son kum taneleri dökülüyordu. Alper Sinana bağırıyordu "Abi kol cepte, siyahın zıttı ne?" "Beyaz?!" "Sinan aklını çalıştır, siyah yerine ne denir??" "Haaaa sen onu diyorsun, yalnız Alper ona Zıt denmez.., kara!" Sonunda.... "Son saniyeler" bağırdı Hira. "Birleştir" dedi sabırsız bir vaziyette alper. "Gençler siz bizden korkun, burada kelime oyunun kralı duruyor...Tabikide kolkara." "YUHHH!!" dedik her bir ağızdan. Zaman da bitmişti. Alper sinirle kartları Sinan'a fırlattı. Ne oldu dercesine bize baktı. "Kelime neydi?" Yere düşen karta bakıp karakolu okuyunca "lan salak İnsan suçlu, polis, arka sokak der. Ne diye kelimeleri birbirinden ayırıyorsun?!! Bak senin yüzünden kaybettik.." "sus sinan, elimde kalırsın sus...!"

 

Eşittik. Sıra tekrar bize gelmişti. Kim oynayacak diye bakınırken birden bire kendimi azizin karşısında bulmuştum. Artık her şey benim anlatacaklarıma ve onun cevaplarına kalmıştı. Yan gözle sol tarafıma bakınırken, dilanın öldürücü bakışlarına kaydı. Merak etme yemeyiz sevgilini.

 

Başla işareti ile kum saatini çevirdim ve bende anlatmaya başladım..

 

Gayet iyi ilerliyorduk, şimdiye kadar 4 kelime bilmişti ve daha yarım dakikamız vardı. "Bazen müzelerde, sergilerde tablolarda bir şey olur.." "tasarım?" "Gibi eeehh nasıl desem..bir şeye bakarsın ve çok seversin. O senin gözünde ne olur?" Hem anlatıyordum, hemde zaman daraldığı için heyecandan ellerimi sallıyordum. Gözlerimin içine bakıp" Sanat!" dedi. Bilmiyorum neden ama o heyecandan içim mayışmıştı.

Aylin odaklan, odaklan!

"Doğru!" kartı diğer bildiklerimizin üstüne koyuverdim. "İki madde bir birlerini çekiyor, toplumda buna ne denir?" "Kimyamız uyuşuk" "Uyuşuğu çek, ve kelimeyi professionelleştir" "kimyasal?" "Doğru!" Yüzümde gülücükler açılıyordu, epey bir fark ile öndeydik. Ömür ve Hira'nın sevinçlerini, sinan ve alperin buuuğlamasına şahit oluyordum.

 

Elimde son iki kart. Yanılmıyorsam Aziz hastanede çarpıştığım kişiydi, ne işi vardı ki? Lütfen Rabbim son kelimeyi de bilelim. "hastanede nasıl tanışt-" "çarpışma,çarpışmak" "d-doğru." "Lakabın?" "Lakabım?" Hadi beee...Yıldırım onun lakabı değil miydi? İkinci ismi miydi acaba? "Alper sana ne diye sesleniyor? Yavuz'un baş harfi ile başlıyor." "YILDIRIM." Sinan ve alper bağırdı "SÜRENİZ BİTTİİ. BİLDİĞİNİZ HİLE AMA BUU!!" Ezel ve Hira gülerken, ömür de alkışlayıp duruyordu.

 

İlk takım 25 kelime bilirken, biz toplam 32 tane kelime bilmiştik. Oturduğum yerden kalkıp dilanın kızgın olacak yüzüne bakındım. "Şanslıydın o kadar, fazla anlam yükleme sakına Aliye!" diye fısıldadı yanıma gelerek. Ya sabır benim ismim o kadar mı zordu? Bi telafuz edemedi gitti. Yani dila iki kez Aziz ile turda oynamıştı, bi başlarda bide benden bi iki tur önce. Ondada dila anlatıyordu Aziz bilmeye çalışıyordu. Ama öyle bi değişik anlatmıştı ki bile bile bi bir soruyu bildiler. Belkide zor kelimeler çıkmıştı?

 

Oyunu kaldırıp tekrar müzik sesi yükseldi. Herkes kendi halinde eğlenirken abimden mesaj geldi.

 

Her şeyime koşan eleman

Naber fıstık?

 

iyi abi, senn? (GÖRÜLDÜ)

 

iyi iyi, alayım mı seni birazdan?

 

Olur, konum atayım sana.(GÖRÜLDÜ)

 

Alpler'lerde değil misin? Gelirim ben

 

Tm (GÖRÜLDÜ)

 

Çantana geçen aldığım saati koydum, elin boş gitme :)

 

Ya abi yaa, teşekkür ederim. Selamını söylerim. Gelince konuşalım. Ayıp olmasın şimdi.

 

Tamam güzelimm

 

Telefonumu çantama koydum, ardından alperi aramaya başladı gözlerim. Koltuklarda Aziz ve ömür ile oturuyordu. Yanlarına gittim ve "pardon, iki dakikanı alabilir miyim Alper senin" dedim ve cevabını bekledim. "Tabi.. gençler ben birazdan geliyorum." Azcık öteye gittik ve ben konuşmaya başladım. "Alper canım arkadaşımın ruh eşi olduğun için, bana destek olduğun için çok teşekkür ederim. Eskiden çok yakındık, abim olsun ben. Ama biliyorsun, istenmedik şeyler oldu biraz yalnız kalıp kendim ile yüzleşmem gerekti. Ama bu süreçte Hira olsun sen ol, hiç desteğinizi eksitmediniz. Gün geldi evimize bir ev açtınız, gün geldi yaralarımıza tuz basmak yerine merhem oldunuz. İyiki hayatımıza girmişsin, iyiki canım arkadaşım ile evlenmişsin. Doğum günün kutlu olsun. Bu abim ile benden sana küçük bir hediye." Kutuyu ona uzattım. O kutuyu açar açmaz bana sarıldı. "Teşekkürler aylin. İyiki Hira'nın senin gibi bir kardeşi, benim de dostum olduğun için. Teşekkürler minik."

 

Birbirimizden ayrıldıktan sonra o ömürün peşinden balkona, bende Azize doğru yürüdüm. Sanırım bi özür borçluydum bu sabah için. "Selam" dedim. "Selam" dedi bakışlarını yerden ayırıp bana bakarken. "Oturmaz mısın?" diye ekledi. Bende kafamı sallayıp karşısına oturdum. "Bu sabah için üzgünüm, yani öğlen vaktinde çarpışmıştık ya hani, bilerek değildi. Acil bir durum vardı, bende şe-" "sorun değil, açıklama yapmak zorunda değilsin, gerek yok. İnanıyorum sana."

 

O tebessüm etti ben gülümsedim. Konuşmuyorduk ama gözleri.. tıpkı bugün hastanede olduğu gibi bana bir şeyler anlatmak istiyorlardı.

 

Gözleri yakından ne güzelmiş...

 

Birbirimizin gözlerini izlerken, bu bir kaç saniye olsa bilene, telefonuma bir bildirim geldi

 

Her şeyime koşan eleman dan bir yeni mesajınız var

 

Ben geldim güzelim, bi Alpere görünüyüm sonrada da çıkalım olur mu?

 

Olur abi, bende hazırlanıp çıkıyorum

 

Telefonumu kapatınca azizin meraklı bakışlarına yakalandım. "Benim gitmem gerek, seninle tanıştığıma memnun oldum Aziz."

"Bende Aylin, istersen bırakabilirim seni bende kalkacaktım birazdan." dedi. Cömertti, hemde anlayışlı.

 

"Yok teşekkür ederim, çok cömertsin. Mu-" ve cümlem yarıda kesildi, yine. "Aşkımm, Musat abi geldi" diye bağırdı Hira yanıma gelerek. "Tamam bebeğim, teşekkür ederim." dedim ve Hira ile vedalaştım. Koltuktan kalkmadan evvel Azize bakındım. Yüzü kasılmış, değişik bir hal almıştı. Sonra benim ona baktığımı görünce yumuşadı. "O zaman sana hayırlı geceler ve iyi eğlenceler dilerim."dedim tebessümüm ile. "Sanada hayırlı geceler." Ben ondan bir iki adım uzaklaşırken o "seni tekrar görebilecek miyim?" diye sordu naif sesi ile. "Nasip," dedim ona dönerek ve birbirimize gülümseyerek yanından ayrıldım.

 

Abimi Alper ile dışarıda konuşur halinde görünce, onun yanına bir çocuk gibi koştum. Oda yanağımdan öptü ve "gecen nasıl geçti güzelim" diye sordu. Kollarımı abimin beline sarıp uykumun gelmesini bekledim. Mayışmış sesim ile "harika, böyle bir geceye ihtiyacım vardı. Ama en çok da bir yatağa. Beni eve götür" dedim. Alper ve Musat abim gülüştüler halime, sonrada vedalaşıp o kendi evine bizde arabaya bindik.

 

✈️

 

Alperin doğum gününden eve geçtikten sonra eve varır varmaz uyku beni kendine esir etmişti. Sabaha doğru, bi hayli geç kalktıktan sonra, saat 10:30 civarıydı, tüm günümü evde harcadım. Dört günlük boştum. Dediğim gibi ilk gün evi toparlanmakla, temizlik, yemek falan derken gün bitmişti. Ertesi gün Hira ve Ezel ile birer kahve içip yeni bir buluşma ayarlamıştık. Yarın yani pazar günü, tüm kadro bovling oynamaya gidecektik. Hira da herkesin numerası olduğu için bir grup açtı ve son bir kaç saatır yarinki buluşma hakkında konuşuyorduk.

 

Bölüm sonu

İstek üzere bölümü uzun yazmaya çalıştım :)

 

Bölümü nasıl buldunuz?

 

Yeni kişiler var, favori ve gıcık tuttuğunuz birileri var mı?

 

En sevdiğiniz sahne hangisiydi?

 

Bide geçtiğimiz günlerde şehit düşen nice Kahramanların acı haberini aldık. Yarınlarımız için yarınlarından vazgeçen nice kahramanlar var. Bazı kahramanlar pelerin takmaz...

"Allah yolunda öldürülenler için 'ölüler' demeyin. Hayır, onlar diridirle, fakat siz bilemezsiniz. [Bakara 154}

🇹🇷🇹🇷🇹🇷

 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere, Allah'a emanet olun.

 

Instagram hesabım: su_kalkavan

 

Yorum ve yıldız vermeyi unutmayınnn, seviliyorsunuzzz ✈️✈️

Bölüm : 11.12.2024 13:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...